Fetö Çatı Davası
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu 73 kişinin yargılandığı "FETÖ Çatı Davası"nın tutuklu sanıklarından Kazım Avcı, "devlet memurlarının kendini memuriyetten başka bir yere koymaması gerektiğini" söyleyerek, "A cemaatinde olan kişiler kendi...
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu 73 kişinin yargılandığı "FETÖ Çatı Davası"nın tutuklu sanıklarından Kazım Avcı, "devlet memurlarının kendini memuriyetten başka bir yere koymaması gerektiğini" söyleyerek, "A cemaatinde olan kişiler kendi aralarında toplanıp sohbet edebilirler ama 'Seni bir yere getirelim' falan... Sen kimsin? Bu hakikaten bir paralel devlet yapılanmasıdır." dedi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde "örgüt içerisinde aktif faaliyet yürüttüğü ve yapıya müzahir kişilerin tayin işlerinde söz sahibi olduğu, son olarak örgüt içinde 'Türkiye Mütevellisi-Dernek ve Vakıf Görevi'ni sürdürdüğü" kaydedilen, Fetullah Gülen'in halasının oğlu Kazım Avcı savunmasını yaptı.
Sözlerine 15 Temmuz'daki darbe girişimini kınayarak başlayan Avcı, 1996'da Devlet Bakanı danışmanı olarak Başbakanlıkta 3 yıl çalıştığını, 2011'de TBMM Genel Sekreterliğinde müşavir olarak görev yaptığını anlattı.
Memuriyeti boyunca hiçbir ceza almadığını söyleyen Avcı, "Ben bir terörist olamam, terör örgütü üyesi olmadım. Ben terörden A'dan Z'ye nefret etmiş biriyim. Böyle bir yakıştırmayı, böyle bir zannı katiyen kabul etmiyorum." dedi.
"İddianameye göre Gülen ile akraba olduğu için yargılandığını" öne süren Avcı, "Gülen'den hiçbir zaman telkin almadım. Cemaat düşüncesine karşı bir insanım. Mecliste görev yaptığım dönemde cemaatçileri Meclise yerleştirdiğim söyleniyor. 4 çocuğum var, hiçbirini Meclisin önünden dahi geçirmedim." diye konuştu.
Devleti cemaatlerin değil, devlet adamlarının yönetmesi gerektiğini söyleyen Avcı, "Devleti şu cemaate teslim ediyoruz" denilse, isyan edeceğini aktardı.
"Bu cemaat-cemiyet düşüncelerine talebeliğim döneminden beri karşıyım" diyen Avcı, şöyle devam etti:
"Vaazlarına katılmadım. Fetullah mehdi ise benle alakası yok. 3 kez ABD'ye gittim ve her gidişimde 'Burada durmayacaksınız ülkenize döneceksiniz' dedim. Bana aynen, 'Ben senin düşüncelerini biliyorum. Haklısın ama bana müsaade et, şimdi şartlar müsait değil. Memlekete bir zarar gelir diye dönmüyorum.' diyordu. Dinler arası diyalog çalışmalarına da karşıyım. Dinler arası diyalog olmaz. Hristiyan ile Müslüman diyaloğa girebilir ama Müslümanlık ile Hristiyanlığın diyaloğu olmaz."
"Hakikaten bir paralel devlet yapılanması"
Avcı, 17-25 Aralık operasyonlarının ardından soruşturma savcısının adliye önünde bildiri dağıtmasını uygun bulmadığını belirterek, şunları ifade etti:
"Savcıların çıkıp kapıların önlerinde beyanat vermelerini falan katiyen uygun bulmadım. Hiçbir devlet memuru kendisini memuriyetten başka bir yere koymamalı. Bu hakikaten bir paralel devlet yapılanmasıdır. A cemaatinde olan kişiler kendi aralarında toplanıp sohbet edebilirler ama 'Seni bir yere getirelim' falan... Sen kimsin? Bu hakikaten bir paralel devlet yapılanmasıdır. O dönemden sonra Gülen ile görüşmedim. Gittim ama bu meseleleri görüşmedik. 'Bu memleket çok iyi bir yolda değil, yapan yanlış yapıyor' dedim. Kendisi de bana 'Vallahi doğru söylüyorsun, yapılanlar yanlış' dedi."
Avcı, dayısının oğlu Kemalettin Gülen ile Alparslan Arslan'ın aynı sınıfta okuduklarını ancak yurduna, Kaynak Holding bağlantısına ilişkin bilgisi olmadığını aktardı.
Sanık Aksoy'un savunması
İddianamede "FETÖ'nün Yargı İmam yardımcısı ve özel hizmet sekreteryasında görevli" olduğu öne sürülen tutuklu sanık Abdülkadir Aksoy da Gülen'in 1999'da Ankara 2 Nolu DGM'de yargılandığı davada avukatı olduğunu belirterek, dava safahatı hakkında bilgi verdi ve bu davayla işinin 2008'de bittiğini ifade etti.
Aksoy, "Dava sırasında popüler olmamdan dolayı FETÖ ile ilişkili bazı şirketler bana davalarını verdiler. 2008'de dava bitince şirketler azar azar davalarını aldı. Kendi adamları yetişince benimle işleri kalmadı." diye konuştu.
FETÖ'nün istediği kanunların çıkarılması için kulis yaptığı iddialarını reddeden Aksoy, "Ben bunu yapacak ne etkinlikte ne de yetkinlikteyim. Sadullah Ergin'e dikte ettiriyormuşum... Ergin de bunu yalanladı, 'Hayal mahsulüdür' dedi. Kanun çıkardığım iddiası da diğerleri gibi yanlış." ifadelerini kullandı.
Aksoy, "FETÖ'nün Yargıtay imamı" olduğu öne sürülen avukat Mehmet Rasim Kuseyri'nin kendi bürosunda 10 yıl sigortalı çalıştığını ve 2008'de hoş olmayan bir şekilde ayrıldıklarını belirtti.
Sağlık problemleri olduğunu anlatan Aksoy, tahliyesini talep etti.
Aksoy'un oğlu ve avukatı Mehmet Kadir Aksoy ise dosyada birçok çelişki olduğunu, neredeyse trafik cezası bile bulunmayan birinin, ağır cezalarla yargılandığını ifade etti.
İddianamenin, darbe girişiminden önce mahkemeye geldiğine dikkati çeken Aksoy, "İddianamede Adil Öksüz'ün 'Deniz Kuvvetleri imamı' olduğu söyleniyor. Silahlı terör örgütünün adamını bırakıyorsun, eli kalem tutan gazeteci, avukat, eğitimciyi buraya almışsın." diye konuştu.
Müşteki beyanları
Duruşmada müştekilerin davaya müdahillik beyanları alındı.
Avukat Şule Nazlıoğlu Erol, hayatını kaybeden Balyoz Davası sanıkları Kurmay Albay Murat Özenalp ve Tuğamiral Cem Aziz Çakmak'ın eşlerinin avukatı olduğunu belirterek, "Suçtan zarar görme ihtimalimiz çok açık. Ayrıca savcı Zekeriya Öz, beni Ergenekon davasına dahil etmek üzere kaçak dosya hazırlamış, takibe ve dinlemeye alınmışım." dedi.
Emin Arslan da en kıdemli Emniyet Genel Müdür Yardımcısıyken FETÖ'nün çıkarlarına ve faaliyetlerine engel olarak görülüp kumpas sonucu tutuklandığını, "kendisiyle birlikte kumpasa monte edilen 24 kişinin hepsinin beraat ettiğini" anlattı.
Arslan, şöyle konuştu:
"1998'de bir ilde bu örgütle ilgili yürütülen çalışmada kurulan komitenin içine iki Fetullahçının sızdığını ilgililere ilettim. Bunun üzerine komitenin ve Fetullahçıların hedefi oldum. Emniyet Genel Müdür Yardımcısıyken bunların terfi ettirilmesine şerh koydum. Asılsız ihbarla görevden alındıktan sonra mahkeme kararıyla göreve iade edildim. Hem cep telefonum hem makam telefonlarım 2008'de İBDA/C, 2009'da Hizbullah, aynı yıl sonunda uyuşturucu kaçakçısı olduğum iddiasıyla dinlemeye alınmış. Beni Ergenekon, OdaTV'den izlemeye ve dinlemeye başlıyorlar. Eğer 17-25 Aralık olmasaydı, Ergenekon'dan tutuklanmış olacaktım.
Bu dava 15 Temmuz'dan ayrıştırılmak isteniyor. 15 Temmuz'da yakalanan katil sürüsünün ifadelerini görünce, hep bunlara bağlı dershanelerden, derneklerden yetiştirildiklerini, talimatlarla bir yere getirildiklerini gördük. Bu örgütün bir otoriter yüzü, bir de reklam, algı yaratmaya dönük yüzü var."
"Amirallere Suikast" soruşturması kapsamında hakkında ikinci kez tutuklama kararı çıkarılması üzerine intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar da "Biz canlarımızı kaybettik. Bu katil sürüsü canlarımızı aldı. Davanın parçası olmayı arz ediyorum." dedi.
Diğer gerçek kişiler ile tüzel kişiler Başbakanlık ve Maliye Hazinesinin avukatları da davaya müdahillik talebinde bulundu.
Cumhuriyet Savcısı İsmail Şafak, müdahillik taleplerinin kabulünü istedi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, talepleri yarın karara bağlayacaklarını belirterek, duruşmayı erteledi.