Felsefe Zihin Konforunu Bozuyor!
Ömerustaoğlu, "Felsefe, bilinci hücreye hapsetmemektir, aklı hesaba çekmektir" diyor.
Ülkemizde Felsefe, öteden beri boş söz söyleme sanatı, laf kalabalığı ve ya gevezelik olarak yorumlansa da son dönemlerde Felsefe disiplinine verilen önem ülkemizde günden güne artıyor. Felsefenin, eşeleme, deşeleme ve derinleşme işi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu, felsefeyi zihin konforunun bozulması olarak tanımlıyor. Felsefe ağza geleni söylemek değil diyen Ömerustaoğlu, "Felsefe, bilinci hücreye hapsetmemektir, aklı hesaba çekmektir" diyor.
Felsefi bir düşüncenin bir toplumda gelişmesi için rasyonel düşünen insanların çoğunlukta olması gerektiğini ifade eden Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu felsefenin tarihsel geleneğinde de görüldüğü üzere felsefenin birçok aşamadan sonra ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Ömerustaoğlu felsefenin insanın zihin dünyasındaki gelişime paralel geliştiğine vurgu yapıyor. Ülkemizde değeri her geçen gün artan Felsefe disiplinine ilişkin Ömerustaoğlu çok önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Prof. Dr. Ömerustaoğlu felsefe ilmiyle ilgili yorumlarına şöyle devam ediyor.
"İnsanın doğayla olan etkileşiminden, insanın insanla, toplumla olan etkileşimi bütün ürettiği ortaya koyduğu eylem alanındaki ürünlerin hepsinin üzerinde yapılan tefekkür faaliyetidir felsefe. Dolayısıyla Felsefeci çok geniş alanda konuşma durumunda olan insandır. Felsefecinin konuşması bilim adamının belli bir disiplinle ilgili yöntem çerçevesinden daha özgür bir konuşması olmalı. Felsefeci bilim adamının belli bir olgu üzerindeki yaptığı betimlemeyle yetinmez o betimlemenin üzerinde de tefekkürde bulunur, onu sorgular. Felsefe, olanla yetinmeyi, olanı betimlemeyip olması gerekeni de ortaya koymaya başlar. Sınırlandırılabilen, bitip tüketilen bir şey değildir Felsefe. Sorgulama, eşeleme, deşeleme derinleşme ve genişlemeyle yoluna devam eder.
Felsefe zihin konforunun bozulmasıdır
İnsan zihni belirli kalıplar içinde düşünmeye alışmışsa o kişinin farklı bakışlar ve sorgulamalara yönelmesi çok kolay olmayacaktır. Kalıp içinde kalır. Onun içinde debelenir. Kavramsal çerçevenin dışına çıkamaz, bu defa alternatif kavramsal paradigmalar ortaya koyunca da zihin konforu bozulur. Kişinin yeni durumlara ait yeni bir düşünce faaliyetine geçmesi gerekir. Düşünme bir geleneğe bağlıdır. Düşünme geleneğiniz varsa düşünme faaliyetinden keyif alırsınız ama yoksa konforunuz bozulur. Şöyle söylemlere muhatap oluruz çoğu zaman çok okuma kafayı bozarsın, çok düşünüyor sıkıntı çıkaracak, delirecek gibi ifadeler… Oysaki düşünme, araştırma, öğrenme ve bilme insanın en temel özelliği. İnsanı diğer canlılardan ayıran da bu değil mi? Bu özellikleriyle insan farklılaşıyor. Bu özellikleri ortadan kaldırınca insan olmayla ilgili bir eksiklik vardır orada. Çünkü insan bilen, düşünen bir varlık olarak medeniyetin inşacısı. İnşada düşünerek, üreterek yapılır.
Felsefe aklı hesaba çekmektir Felsefe
İnsan düşünmeye soru sormakla başlar. İnsan bilen, düşünen bir varlık. İnsanı tanımlama açısında güzel bir ifade bu. İnsan eyleyen bir varlık tanımlaması da öyle Felsefede. Bu varlık özgür olmak durumunda. Zihnini bir takım dogmalarla, ağla örmeyecek. O aklı bir engele takılmadan en son sınırına kadar kullanmayı başaracak. Aklın kendisini de sorgulayacak. Akıl üzerinden hesaba çekecek. Soru soracak. Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez diye bir ifade var bu çok doğru ve yerinde bir kullanım.
Felsefe bilinci hücreye hapsetmemektir
Belli dogmatik tavırlarla olayları ele almamak gerekir. Bilinci hücreye hapsetmemek gerek, özgür olmalı, belli kalıplara göre düşünmemeli kişi. Bu, değerlere zarar verir mi düşüncesinden ziyade bütün değerlerle de hesaplaşabilmeli kişi. Değer yargısız insan yoktur. Önemli olan insanın hayatı sorgulamasıdır. Doğruların yanında başkalarının da doğrularının olabileceğini kabul etmeli. İnsan başkalarından da bir şeyler öğrenmeye açık olacak. Tartışmaya açık olmaktır. Başka türlü bu yapılmaz. Düşünce kısırlaşır. Her yeni soru, yeni bir cevaptır. Soruları değiştikçe cevaplar da değişir bu da düşüncenin zenginleştiğini gösterir. Alternatifsizlik, dogmatizm demek şiddet, çöküş demektir.
İnsan sürekli düşünen, eleştiriye açık, sorgulayan, sorularını değiştiren aslında bildiklerini de hesaba çeken, bildiklerini yeniden inşa eden bir varlıktır. Çünkü bilgi denilen şey gerekçelendirilmiş inançtan başka bir şey değil. Başka türlü gerekçelendirildiğinde bilgi değişebiliyor. Çok nesnel denen şeylerin değişebildiğini insan göz önünde bulundurmalı.
Felsefe ağzına geleni söylemek değildir
İnsan; düşünce alışkanlığını, zihin disiplinini ve daha verimli düşünme alışkanlığını kazanabilir. Düşüncemizin bizim kendi çabamızla geliştirilmesi mümkün. Odaklanmak gerekiyor. Düşünmeden korkmadan, her türlü soruyu sormak gerekiyor. Sorgulayacağız. Düşünürken mantıksal örgüyü kaybetmeyeceğiz. Felsefe ağzına geleni söylemek değildir. Bunun bir mantıksal örgüsü kendi içinde tutarlılığı vardır. Düşünmenin ilkeleri var boş kasnak gibi dönmeyeceksiniz. Belli bir birikim gerekiyor düşünmek. Bu tıpkı kayak yapmaya benzer. Kar yoksa kayak yapmak mümkün değil. Felsefe, düşünme de öyle. Bilgi yoksa istenilen düzeyde, sağlıklı düşünülemez".