Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a Kazandırdığı Eserler

İstanbul'u fethederek yeni bir çağın kapılarını aralayan Fatih Sultan Mehmet, şehre inşa ettirdiği camiler, külliyeler ve diğer yapılarla İstanbul'un Müslüman-Türk kimliğini güçlendirdi. Osmanlı'nın mimari ve kültürel mirasındaki önemi vurgulanan bu eserler, günümüzde hala önemli merkezler olarak varlığını sürdürüyor.
İstanbul'u fethederek yeni bir çağın kapılarını aralayan Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra İstanbul'a inşa ettirdiği eserlerle şehre yepyeni bir kimlik kazandırdı.
Bundan 544 yıl önce vefat eden Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'da giriştiği imar ve bayındırlık faaliyetleri şehrin Müslüman-Türk kimliğini perçinledi.
Şehri fethin ardından bir Osmanlı başkenti olarak yeniden inşa eden Sultan Mehmet, geride camilerden külliyelere, saraylardan çarşılara kadar birçok mimari ve kültürel eser bıraktı.
Kentin birçok köşesinde hala ayakta olan bu yapılar, sadece mimari değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel birer merkez olarak da dikkati çekiyor.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Sultan Mehmet, 1453 yılında fethettiği İstanbul'u hem bir İslam şehri hem de Osmanlı'nın yönetim merkezi haline getirmek için geniş kapsamlı bir imar faaliyeti başlattı.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'daki ilk eseri olan Rumelihisarı, Boğaziçi'nde fethe hazırlık amacıyla inşa edilerek hem lojistik hem de stratejik açıdan büyük önem taşıdı. Mimari değeriyle de öne çıkan bu yapı, günümüzde de fethin en anlamlı simgelerinden biri olarak kabul ediliyor.
"Ayasofya'nın camiye çevrilmesiyle şehre yeni bir kimlik kazandırıldı"
İslam ve Osmanlı fetih geleneğine göre, savaşla alınan şehirlerde en büyük ibadethane camiye dönüştürülürdü. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a yeni bir kimlik kazandırma yolundaki ilk ve en önemli adımı ise Ayasofya'yı camiye çevirmesi oldu.
Ayasofya'nın camiye çevrilmesini, vakfının kurulması ve büyük gelir kaynakları tesis edilip, medrese, hamam, imaret gibi yeni ilavelerle külliye oluşturulması takip etti.
İstanbul'un fethinden hemen sonra Sultan Mehmet, şehrin idari merkezini oluşturmak amacıyla Saray-ı Atik ya da bilinen adıyla Eski Saray'ın inşasını başlattı. Günümüzde İstanbul Üniversitesi Kampüsü ve Beyazıt Meydanı'nın bulunduğu alana kurulan bu büyük yapı kompleksi, 1458 yılında tamamlandı.
Stratejik konumu sayesinde şehrin yönetiminde ve sosyal yapısında uzun süre etkili olan Eski Saray, 1826 yılına kadar varlığını sürdürdü ve Osmanlı'nın erken dönem başkent mimarisine dair önemli izler taşıdı.
-"Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı"
İlk sarayın tamamlanmasının ardından Fatih Sultan Mehmet, hem imparatorluğun yönetim merkezi hem de kendi ikametgahı olacak daha büyük ve kapsamlı bir saray inşa ettirmeye karar verdi. Yaklaşık 70 dönümlük bir arazi üzerine kurulan bu yeni sarayın yapımına 1465 yılında başlandı ve 1473 yılında tamamlandı.
Başlangıçta "Saray-ı Cedid-i Amire" olarak anılan yapı, deniz tarafında bulunan ve topların yerleştirildiği "Toplu Kapı" isimli köşk nedeniyle zamanla "Topkapı Sarayı" adını aldı.
Fatih Sultan Mehmet'in şehirdeki bir diğer önemli icraatı ise ticaret hayatını canlandırmak üzere inşa ettirdiği Büyük Çarşı oldu. 1456'da yapımına başlanan ve 1461'de tamamlanan bu çarşı merkezi konumu sayesinde kısa sürede şehrin ticari merkezine dönüştü ve zamanla çevresindeki bedestenlerle birleşerek Kapalıçarşı adını alarak Osmanlı ticaretinin önemli bir noktası oldu.
Kapalıçarşı bugün de yerli ve yabancı turistlerin en gözde ve uğrak merkezlerinin başında geliyor.
"Eyüp Sultan ve Fatih Külliyesi"
1459 yılında Ebu Eyyub el-Ensari'nin kabri üzerine türbe yaptıran Sultan Mehmet, türbenin yanına cami, medrese, kütüphane ve imaret gibi yapılardan oluşan kapsamlı bir külliye kurdurdu. Zamanla Eyüp, sadece İslam dünyasının önde gelen dini ziyaret merkezlerinden biri haline gelmekle kalmadı, Osmanlı padişahlarının tahta çıkışlarından sonra gerçekleştirilen kılıç kuşanma törenlerinin de vazgeçilmez adresi oldu.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a kazandırdığı en kapsamlı ve simgesel yapılardan biri de 1463'te inşasına başlanan ve 1470'te tamamlanan 100 bin metrekarelik bir alana kurulan Fatih Külliyesi oldu.
Padişahın yerini bilinçli seçtiği bu külliye, İstanbul'un Türkleşmesi sürecinde yeni bir medeniyet anlayışının ilk ve en görkemli temsilcisi olarak şehrin yönetim ve kimlik değişimini gözler önüne seren en güçlü yapılardan biri olarak öne çıktı.
"Devlet adamları adına inşa edilen külliyeler"
Sultan Mehmet bunların dışında 1459'da devletin önde gelen isimlerini şehrin imarına katkı sunmaya davet ederek her birine şehirde bir bölge seçmelerini ve oraya kendi adlarıyla anılacak cami, mescit, han, hamam ve çarşı gibi yapılar inşa etmelerini emretti.
Bunun üzerine devlet adamları, cami, medrese, hamam, han ve türbe gibi pek çok yapıdan oluşan Mahmut Paşa Külliyesi başta olmak üzere, şehrin farklı yerlerinde külliyeler inşa etti.
Üsküdar'da Rum Mehmet Paşa, Aksaray'da Has Murad Paşa ve Vefa'da Şeyh Vefa gibi isimler de külliyeleriyle şehrin imarına katkı sundu.