Faili Meçhul Cinayetler Davası Ayhan Çarkın: Faili Meçhul Cinayetler Dönemin Cumhurbaşkanı ve...
Eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın, savunmasında, "Bu cinayetler dönemin cumhurbaşkanın, başbakanlarının, MGK'nın, İçişleri Bakanlığının ve bu bakanlığı bağlı İstihbarat Daire Başkanlığının ve Özel Harekat Daire Başkanlığının ve MİT'in içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığının ve kurumlarının talimatları bilgileri ve koordinasyonları vasıtasıyla, yani o dönemki devletin yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir.
Eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın, savunmasında, "Bu cinayetler dönemin cumhurbaşkanın, başbakanlarının, MGK'nın, İçişleri Bakanlığının ve bu bakanlığı bağlı İstihbarat Daire Başkanlığının ve Özel Harekat Daire Başkanlığının ve MİT'in içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığının ve kurumlarının talimatları bilgileri ve koordinasyonları vasıtasıyla, yani o dönemki devletin yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir. Yoksa hiç kimse pervasızca böyle cinayetler işleyemez" dedi.
1990'lı yıllarda işlenen 18 faili meçhul cinayetle ilgili Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da arasında bulunduğu 19 kişi hakkında TCK'nın "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek" suçlamasıyla açılan davaya Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
Davanın bugünkü duruşmasına, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Ziya Bandırmalıoğlu katılmazken, sanıklar Korkut Eken, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Lokman Külün, Ayhan Özkan, Seyfettin Lav, Uğur Şahin, Abbas Semih Sueri, Yusuf Yüksel, Enver Ulu ile tutuklu sanık Ayhan Çarkın, maktullerden Savaş Buldan'ın eşi HDP Milletvekili Pervin Buldan, mağdur yakınları ve avukatları hazır bulundu. Duruşmayı CHP İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Sezgin Tanrıkulu, HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak ve Kemal Burkay da izledi. Başkan Tekman Savaş Nemli, duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle katılanların avukatlarının ayakta kalması üzerine izleyici sıralarında oturan stajyerlerin çıkarılmak istemesi tartışma yarattı. Katılanların avukatlardı ise kamuoyunun ilgisi nedeniyle duruşmayı ayakta izleyebileceklerini belirtti.
-AĞAR RAPOR GÖNDERDİ, ŞAHİN HASTANEDE YATIYOR-
Nemli, İstanbul Adli Tıp 4. İhtisas Kurumu'ndan düzenlenen raporun gönderildiği, raporda Çarkın'ın ceza ehliyetinin tam olduğu bildirildi. Nemli, Mehmet Ağar, 7 günlük istirahat raporu sunduğunun belirtilmesi üzerine katılanların Avukatı Selçuk Kozağaçlı, Ağar'ın raporundaki hastalığını sordu. Bunun üzerine Ağar'ın ani tansiyon yükselmesi, kalp kapakçığı ve kronik akciğer hastalığının bulunduğu ifade edildi. Kozağaçlı ise akut hastalıklarla ilgili rapor verilemeyeceğini belirterek Ağar'ın raporunun sahte olduğunu öne sürdü. Mahkeme Başkanı, Sanık İbrahim Şahin'in 6 Temmuz 2014'te ile ilgili Reşadiye Devlet Hastanesi'ne yattığına ilişkin rapor gönderildiği ifade etti.
-KİMSE PERVASIZCA BÖYLE CİNAYET İŞLEYEMEZ-
Mahkemeye gelen belgelerin okunmasının ardından Çarkın, savunmasını yaptı. Duruşma salonunda huzurda bulunan daha da bulunması gereken tüm şahısların olaylarda farklı farklı konumlarda yer aldıklarını belirten Çarkın, ifadesinde sanıklar Ziya Bandırmalıoğlu ve Alper Tekdemir'in isimlerini karıştırdığını belirterek kendilerinden özür diledi. Çarkın, "Bu cinayetler dönemin cumhurbaşkanın, başbakanlarının, MGK'nın, İçişleri Bakanlığını ve bu bakanlığı bağlı İstihbarat Daire Başkanlığının ve Özel Harekat Daire Başkanlığının ve MİT'in içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığının ve kurumlarının talimatları bilgileri ve koordinasyonları vasıtasıyla, yani o dönemki devletin yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir. Yoksa hiç kimse pervasızca böyle cinayetler işleyemez" dedi.
Cinayetlerden herkesin bilgi sahibi olduğunu ancak kimsenin kılını dahi kıpırdatmadığını öne süren Çarkın, olayların üzerine gidilmesi yerine sadece egoların peşine düşülerek, rant elde edildiğini iddia etti.
-HATA YAPAN BEDELİ ÖDESİN, SUÇ İŞLEYEN CEZASINI ÇEKSİN
Kendisinin bu gidişata bir son vermek adına yıllar önce ettiği yemini yerine getirmek için süreci başlattığını ifade eden Çarkın, "Kötülere yalancılara olan nefretimden bu gidişata bir son vermek adına 18 yıllar önce ettim bir yemin üterine süreci başlattım. Bu yüzden de benim başıma gelmeyen kalmadı. Tek istediğim olaylara neden olan zihniyetin temsilcilerinin yargılanıp. hesap vermeleridir. Yoksa durduk yerde kendini cezaevine sokan bir insanın aklından zoru olmalı ya da bir amacı olması gerekli değil mi? Benim amacım bu olayların tamamının açığa çıkarılmasıdır. Bu olaylara neden olan azmettiricilerin sanık olarak burada yargılanmalıdır. Adil olarak yargılanmak istiyorum, hata yapan bedeli ödesin, suç işleyen cezasını çeksin" dedi. Mahkeme Başkanını Çarkın'ın savunmasını kesmesi üzerine avukatlar savunmanın bölünemeyeceği gerekçesiyle itirazda bulundu. Başkan Nemli de itirazlar üzerine duruşmaya 10 dakika ara verdi. Aranın ardından başkan Nemli, avukatlara başkan söz vermeden konuşulmayacağı konusunda uyarıda bulundu.
-ŞİMDİ YÜZLEŞMENİN ZAMANIDIR-
Savunmasına kaldığı yerden devam eden Çarkın, sorgulanması gereken olayların sorgulanması gerektiğini, rezaletlere neden olanların açığa çıkması gerektiğini ifade etti.
Katillerin kimler olduğuna en iyi karar verecek mercinin mahkemeler olduğunu belirten Çarkın, sözlerine şöyle devam etti:
"Evlatlarını, sevenlerini kaybedenlerin, yargısız infazlara, faili meçhullere, gözaltında kayıplara kurban gidenlere, işkencelerle hayatlarını kaybedenlerin hesapları adalet huzurunda görülsün. Şimdi yüzleşmenin zamanıdır. Bu kanlar neden aktı, canlar neden yandı, ortaya çıksın. Bedenler yüzler karşılaşsın. Canı yanan, can yakan yalan söyleyen, kullanan, kullanılan, satanı, satılanı ihanet edenleri görelim. Vatan adına millet bayrak adına yola çıkıp da oldan çıkanları, kutsal duyguları kendilerine rant kapısı yapanları görelim. Aradan geçen 18 senede yaşadığım baskılara, tahriklere bu güne kadar sesim çıkmadıysa amacım doğrultusunda dayanmam ve sabretmem gerektiğini bilmemdi. Şimdi de çıkmış utanmadan sıkılmadan kahramanlık yaptıklarını söylüyorlar. Kendi ulusuna, kendi halkına yalan söyler mi, bu zulmü yapar mı, devletimizin kutsiyeti, ülkemizin birliği, bütünlüğü, adına vatan, millet, bayrak adına kutsal değerler uğruna adına yaşadığımız hayat tam tersini yaptı. O dönemde devletin makamını işgal edenler, vicdansız insanlara yıllarca inandık. Vampirler sofrasının kan çanağına yıllarca kanlarımızı akıttık"
-ADALET ÖNÜNDE BU KİRLİ YÜZLER AYDINLANMALI-
Polis olduktan sonra Güneydoğu'da tertemiz bir halk ile tanıştığını ifade eden Çarkın, kimseye bulaşmayan, namuslu bir toplum olan Kürtlerin baskı, zulüm, işkence, şiddet, aşağılama ve benzeri en ağır tahriklere maruz kaldığını anlattı. Bölücü, vatan haini, eşkıya ve benzeri söylemlerle halkların birbirine kırdırtıldığını ifade eden Çarkın, "Kendi halkına dışkı yediren ve onların acılarını artıran, dillerini yasaklayan, faili meçhuller ile işkenceler ve daha bir sürü pislik ile bizleri baş başa bırakan ve ayrıca kendi askerlimizi kendi mayınları ile öldürten, şehitlerimizin tabutlarında uyuşturucu kaçıran her istediğini yapan haklar arasında kin ve nefret duygularının devamı için bir sürü akla hayale gelemeyen pisliklerle bizleri baş başa bırakan gece gündüz yalan söyleyen, kendi ulusumuzun şanlı bayrağını, kendi provokasyonları ile yaktırıp da halklarımızı karşı karşıya getirip kan döktüren zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ile alakası yoktur. Adalet huzurunda bu kirli yüzler aydınlanmalıdır" dedi.
-MGK KARARLARI İNCELENMELİ
İddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları reddeden Çarkın, soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu. Çarkın, "Dosya kapsamında dönemin "devlet rutin dışına çıkmıştır' diyen cumhurbaşkanını ve "elimde PKK'ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var bunlardan hesap soracağım' diyen ve bu olayların fitilini ateşleyen dönemin Başbakanı, "elimde kaset bilgi var' diyen daha sonra adalete vermeyip kendilerini Yüce Divanda aklama için kullanan cinayet azmettiricisi Başbakan Mesut Yılmaz'ın 1993-1996 yılları arasındaki, MGK kararlarının yüce mahkeme tarafından elde edilip o dönemde bu cinayetlerin işlenmesi için tavsiye kararları alanların tespit edilerek iddianamede bir numaraları sanık olmalarını talep ediyorum" dedi. 1993-1996 arasında MİT arşivinde bulunan faili meçhul cinayetleri ile alakalı istihbarat belgeleri hakkında gereğini yapmayanların ve cinayetlerin baş azmettiricisi olarak nitelendirdiği Mehmet Eymür'in yargılanmasını isteyen Çarkın, hakkındaki iddiaları reddetti. Daha önceki savunmalarında anlattığı Altındağ İlçe Nüfus Müdürü Abdulmecit Baskın, Behçet Cantürk ve Avukat Faik Candan'ın öldürülmesine ilişkin beyanlarını tekrarlayan Çarkın, Cantürk'ü Fenerbahçe Orduevinin önünden trafikte aldıklarını ifade etti. Cantürk'ün öldürülmesinin ardından çakmağının Korkut Eken'e verildiğini belirten Çarkın, Eken'in evinin aranması sırasında bu çakmağın bulunabileceğini iddia etti. İdidanamede savcılığın kendisine karşı intikam duyguları ile hareket ettiğini iddia eden Çarkın, gelen bir anons üzerine Ümütköy Kavşağına gittiklerini belirterek, "Bir gittik Avukat Yusuf Ekinci kurbanlık koyun gibi dizlerinin üzerine çökmüş, hazır duruyordu. Bana silahı uzattılar "al sık siftahın olsun' dediler "yok ya' dedim silahı attım Oğuz'la oradan ayrıldık. Ben Ayhan Çarkın polislik hayatımda eli kolu gözü bağlı savunmasız hiç kimseyi öldürmedim. Ülkenin doğusunda batısında Allaha çok şükür ki elime Kürt kanı bulaşmadı. Üzerime kanlar sıçradı ben onları şimdi onları temizliyorum" dedi.
Çarkın, diğer faili meçhul cinayetlere ilişkin bir görgüsünün olmadığını, bildiklerinin duyumdan ibaret olduğunu, bir şey söyleyemeyeceğini ve iddianamede bu cinayetlere ilişkin suçlamaları reddettiğini ifade etti. Tahliye talebinde bulunan Çarkın, "Ben hala 37 aydır, kendi pişmanlıklarım, itiraflarım, ikrarlarım ve beyanlarım, masumiyetle cezaevinde yatmaktayım . Dosya kapsamında bundan sonra somut delil elde etme şansı yoktur. Delil niteliğinde bulunan her şey yok olmuştur. Delil niteliğinde ifadelerim dışında somut bir delil yok. Neden hala cezaevindeyim anlamıyorum. Kaçma gerekçesi var. Ben neden kaçayım kim suçluysa o kaçsın, suçlu olan bir insan bile isteye kendini cezaevine sokar mı?" dedi. Mahkeme Başkanına "Yüce Allah Kuranı Kerim de şöyle buyuruyor; ey iman edenler adaleti yerine getiren hakimler bir topluluğa bir insanlığa olan nefretiniz sizleri adaletsizliğe sürüklemesin adil olun adaletli olun şüphesiz ki Allah ne yaparsanız bundan haberdardır yaradan kutsal kitabımızda sizlere aynen böyle seslenmiştir takdiri sizlerindir" ifadeleri ile seslenen Çarkın, iddianamede kendisinin pişmanlığının göz ardı edildiğini savundu.
Çarkın'ın avukatı Deniz Uçar, söz konusu suçların müvekkilince işlendiğine dair delil olmadığını, ortada karartılacak bir delil bulunmadığını anlattı ve tahliyelerini talep etti.
-BEN SENİN ÖLDÜRDÜĞÜN ADAMIN OĞLUYUM-
Sanıklardan eski Özel Harekat Polisi Enver Ulu'ya, savunması öncesinde tebligat adresi soruldu. Adresini vermek istemeyen Ulu, "Buradakilerin kim olduğunu bilmiyorum" dedi.
Müşteki avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, "Biz senin kim olduğunu biliyoruz. Bu kadar korkaksan yapmayacaktın", Avukat Sertaç Kamil Ekinci ise, "Ben senin öldürdüğün adamın oğluyum" dedi. Diğer avukatların da tepkisi üzerine adres veren ve iddianamede 9 cinayetle suçlanan Ulu, "Maktullerin hiçbirini tanımıyorum, bilmiyorum. Arkadaşımızın (Ayhan Çarkın) ruh sağlığını bilmiyorum, onu kimlerin yönlendirdiğini de bilmiyorum. Devletin verdiği görevler dışında hiçbir faaliyette bulunmadım. O dönemde Özel Harekat Daire Başkanlığında İbrahim Şahin'in yakın korumasıydım. O arkadaş (Çarkın) ile birlikte görev yapmadım. 22 sene önce olmuş. Ben şahısların hiçbirinin ismini bile bilmem. Ancak basından gördüğüm kadarıyla..." ifadelerini kullandı.
Ulu'ya müşteki sıralarından bir kişi, "Hiçbirinin ismini bilmem diyorsun. Senin babanın üzerinde sigara erittiler mi?" diye seslendi. Kendisine yönelik tepkiler üzerine Ulu, müştekileri kast ederek, "Arkadaşlar yazsınlar versinler, onların dediği gibi savunma verelim öyleyse" dedi. Hiçbir suçlamayı kabul etmediğini yineleyen Ulu, "Ayhan'ın beyanlarına artık bir şey diyemiyoruz. Arkadaş ne diyorsa desin. Devlete saygımızdan geliyor, burada duruyoruz" dedi.
Sanıklardan Yusuf Yüksel'in avukatı müvekkilinin daha önce sesli ve görüntülü sistem aracılığıyla alınan ifadesine katıldıklarını belirtti. Savunması sorulan sanıklar Abbas Semih Sueri, Muhsin Korman, Nurettin Güven, Seyfettin Lap, Ayhan Özkan, Lokman Külünk, Uğur Şahin da suçlamaları reddetti. Sanık Nurettin Güven, iddianamede maktul olarak adı geçen Tarık Ümit'in ölmediğini savundu ve "Bildiğim kadarıyla İngiltere ve Amerika'da. Ben yurtdışında bulunduğum sürede, MİT elemanlarıyla görüşmüş. Amerika'da otelde viski içerken görülmüş" iddiasında bulundu. Sanık Muhsin Korman, "Uzaktan yakından bu hadiselerle ilgim yok" dedi. Sanıklardan Uğur Şahin ise hiç yurtdışına çıkmadığını, çıkmayı da düşünmediğini, ancak yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını istediğini söyledi.
Müşteki sıralarından, niçin bu talepte bulunduğuna ilişkin söz söylenmesi üzerine Şahin, "Onurumu kurtaracağım" ifadesini kullandı. Aleyhine hiç delil olmadığını savunan Şahin, "Bu mahkemede şovdan başka bir şey yok. Bize kaç mahkemedir katil dediler. Hepsi hukukçu, hukuku çok iyi biliyorlar" diye konuştu. Bu sırada, müşteki ve sanık avukatlarından bazıları karşılıklı birbirlerine söz söyledi. Bir sanık avukatının, "Onların avukatı olmaktan gurur duyuyorum" demesine, müşteki avukatları, "Gururunu kendine sakla, savunma yap" diye karşılık verdiler. Duruşma verilen öğle arasının ardından devam edecek