EÜ'de 23 Nisan'a özel konferans
Ege Üniversitesinde (EÜ) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında "100'üncü Yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılışı" başlıklı konferans gerçekleştirildi.
Ege Üniversitesinde (EÜ) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında "100'üncü Yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılışı" başlıklı konferans gerçekleştirildi. Korona virüs (Covid-19) salgını sebebiyle online gerçekleştirilen konferansı EÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Mert verdi. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak da konferansa bağlanarak duygularını dile getirdi.
Prof. Dr. Necdet Budak, "Pandemi dolayısıyla Meclisimizin açılışının 100'üncü yılında bir aradan olamamanın burukluğunu yaşıyoruz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Meclisimizin ilk kahramanlarını, vatanımız uğruna canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. TBMM çatısı altında yaklaşık 10 yıl görev yaptım. 15 Temmuz sürecinde meclisimiz 'Gazi Meclis' oldu. Bu olay, yakın tarihimizde olduğu için üzerinde durulması gereken önemli bir konu. 23 Nisan, Türk milletinin istikbali ve istiklali için tarihi bir dönüm noktası. Öğrencilerimize de her zaman söylediğimiz gibi gençlerimiz, çocuklarımız bizim geleceğimiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu bayramı çocuklara ithaf etmesi dünyada bir ilk, bununla gurur duyuyoruz. İnanıyorum gençlik, hem cumhuriyet değerlerimize hem de egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sembolüne ilelebet sahip çıkacaklardır. Meclisimizin 100'üncü kuruluş yıl dönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun" diye konuştu. Covid-19 salgını nedeniyle hem Türkiye'nin hem de dünyanın zor bir dönemden geçtiğini belirten Prof. Dr. Hasan Mert de, "Üniversitemiz, salgın şartları nedeniyle bazı etkinlikleri kısıtlamak zorunda kaldı. Ancak Rektörümüz Prof. Dr. Necdet Budak'ın çabaları ile hayata geçirilen uzaktan eğitim sistemi yoluyla bu etkinliğimizi gerçekleştiriyoruz. Bu yıl TBMM'nin açılışının 100'üncü yıl dönümündeyiz. Gönül isterdi ki, tarihimiz açısından bu son derece önemli olayı, şanına yakışır etkinliklerle kutlayalım. Ne var ki, salgın bir araya gelmemizi engelledi. Yine de bu gibi günleri unutacak, unutturacak değiliz. 23 Nisan, yeni Türk devletinin doğum günü olarak görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin 100 yıl önce 23 Nisan'da atıldığını söylemek yanlış olmaz" diye konuştu.
Türklerde meclis kavramı
İslamiyet'ten önceki Türk devletlerine bakıldığında da meclis oluşumunun kökenlerinin görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Mert, şöyle konuştu: "Türk kağanları, devleti ve milleti ilgilendiren önemli kararları tek başına almazlardı. Askeri, siyasi, iktisadi konuların görüşüldüğü, tartışıldığı, karara bağlandığı meclisler mevcuttu. Bunlara 'toy', 'ternek', 'kengeş' ve bugün de ara sıra kullandığımız 'kurultay' isimleri verilirdi. İslamiyet'ten sonra hem Selçuklularda, hem de Osmanlılarda hükümdarın devlet meselelerini görüştüğü danışma meclisleri bulunmaktaydı. Ancak, modern anlamda meclisin kuruluşunu görmek için 19'uncu yüzyılı beklemek gerekti. Bu anlamda 23 Aralık 1876 bir dönüm noktası oldu. İlk anayasamız olan Kanun-ı Esasi ile birlikte Meclis-i Mebusan, Meclis-i Ayan ile birlikte Meclisi Umumi görevine 31 Mart 1877'de başladıysa da 93 harbi dediğimiz Osmanlı Rus Savaşı nedeniyle 14 Şubat 1878'de kapatıldı. Mebusan meclisi ikinci kez 1908'de açılmakla beraber bu meclis son toplantısını 12 Ocak 1920'de yaparak İstanbul'un işgalini müteakip 11 Nisan 1920'de de kapatıldı. Zaten fiilen ülkenin kaderini tayin etme konusunda çabalar gösteren Anadolu'daki Milli Mücadele hareketi de bu sırada iyice olgunlaşmıştı. Artık ülkenin bütünlüğünü, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktı."
"Ortak bir hedef"
Kurulan ilk meclisin yapısından bahseden Prof. Dr. Mert, "İlk meclisimize baktığımızda; asker, bürokrat, hukukçu, esnaf, din adamı gibi çok farklı grupların ve ideolojilerin bir araya geldiğini ve kendi kişisel farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak bir hedef etrafında birleştiklerini görüyoruz. Savaş şartlarında kurulan Mecliste her meslek grubundan temsilciler vardı. Ülkenin farklı kesimlerinin temsil edildiği Meclis, bu yapısıyla, Türk milletini temsil etme hakkına sahipti. Birinci Meclis; anayasa yaptığı için kurucu, saltanatı kaldırdığı için devrimci, savaş şartlarında kurulup Milli Mücadele'yi yönettiği için gazi unvanına layık görülen bir meclisti" dedi.
"Çağdaş medeniyetler seviyesine demokrasiye sahip çıkarak ulaşabiliriz"
Meclisin kuruluşunun 100'üncü yılında "Milli Egemenlik" kavramının iyi kavranması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mert, şöyle devam etti: "En basit karşılığıyla halkın egemenliğini anlamalıyız. Bir zümre, aile ya da kişinin yönetimi elinde bulundurmasını değil, halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla idareyi belirlemesi olarak tanımlayabiliriz. Egemenlik, halkın kendini ilgilendiren kararları kendisinin vermesidir. Geleceğini tayin etme hakkını elinde bulundurmasıdır. İradesini başkasına kiraya vermemek demektir. Ancak egemenlik kolektiftir, bireyin üstündedir. Kısacası milletin birlik halinde olmasıdır. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken en olgun şeklinin demokratik cumhuriyet olduğunu biliyordu. Bu yüzden çoğulculuğa önem verdi. Meclis bunun tezahürüydü. Her ne kadar onun döneminde tam anlamıyla başarılamasa da, hedef buydu. Biz de tarihimizde inişli çıkışlı da olsa demokrasimize sahip çıkıyoruz. Çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmanın ön şartının bu olduğunu kabul ediyoruz."
23 Nisan'ın çocuklara armağan edilmesi
Prof. Dr. Mert, 23 Nisan'ın çocuklara armağan edilmesi konusunda ise; "Atatürk, çocuk derken sadece yaşı küçük olanları kastetmiyordu. O, en yakınındakilere hitap ederken de çocuk derdi. Çocuk; saflığın, temizliğin, masumiyetin timsaliydi. Atatürk sevdiklerine 'çocuk' derdi, çocukları da çok severdi. Onlar geleceğimizdir, güvencemizdir. Meclis açıldıktan bir yıl sonra, ilk kabul ettiği milli bayram 23 Nisan'dı. Bağımsızlık uğrunda yetim ve öksüz kalan çocukları sevindirmek için çocuklara armağan edilmişti. Onlar şimdi çocuk olabilirler ama geleceğin valileri, rektörleri, profesörleri onların arasından çıkacak. Hedeflerini göstermek ve sorumluluklarını hatırlatmak adına makamlarımızı onlara terk ediyoruz. Hatta onların tertemiz zekasından, düşmanlık bilmeyen hislerinden bizlerin de öğreneceğini çok şey var" sözlerine yer verdi. - İZMİR