Haberler
Bahçeli, Öcalan çağrısını bir kez daha yineledi

Bahçeli, Öcalan çağrısını bir kez daha yineledi

Yenidoğan Çetesi davasında kan donduran sözler: Kötü bir bebekti

Sanık hemşireden kan donduran sözler: Kötü bir bebekti

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan teğmenler için talimat

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan teğmenler için talimat

Komisyonda gerginlik! Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler salonu terk etti

CHP'li vekilin sözleri sonrası Bakan Güler salonu terk etti

Etimesgut Zırhlı Birlikler Davası

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 52 kişi hakkında açılan davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 52 kişi hakkında açılan davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile bazı müştekiler katıldı.

Davanın bugün görülen ikinci celsesinde, 15 Temmuz'da Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümeninde öğrenci ve kurs tabur komutanı olarak görev yapan sanık eski yarbay Fatih Çubukçu savunma yaptı. Daha önce emniyette ve savcılıkta ifade vermediğini, tek ifadesini tutuklanmasına karar verilen sulh ceza hakimliğinde verdiğini belirten Çubukçu, bu ifadesini de 6 gün süren işkence ve ağır stres altında verdiğini öne sürerek, kabul etmedi.

Sanık Çubukçu, 15 Temmuz'da akşam saatlerinde Metin Gürak'ın kışlaya gelerek Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol ile görüştüğünü, tankları kontrol ettirdiğini hatırlatarak, "Gürak ile Akyol 15 dakika konuşuyorlar ve tankları kontrol ettirmelerinden darbe teşebbüsünden haberleri olduğunu düşünüyorum. Çünkü, tankla MİT Müsteşarı kaçırılmaz. Erdoğan Akyol'un darbeden haberi vardı. İki komutanın neler konuştuğunun, bu kişilere sorulmasını talep ediyorum." diye konuştu.

Sıkıyönetim direktif mesajı ve atama listesinin saat 21.15'te birliğe ulaştığını, Kurmay Başkanı Sıddık Çoban'ın telefonla ilgililere mesajı bildirdiğini ve saat 21.45'e kadar Albay Çoban, Albay Erdal Yetim ve Binbaşı Aziz Çiçek'in haberi olduğunu savunan Çubukçu, mesajın ilk cümlesinde TSK'nın yönetime el koyduğunun yazdığını, bunu okuyanın darbenin yapıldığından haberdar olabileceğini kaydetti.

15 Temmuz'da saat 22.00 sıralarında sanık eski Albay Faruk Yaman'ın kendisini arayarak, "Ankara'ya yönelik terör saldırısı var, birliklere alarm verilmesi gerekiyor." dediğini, bunun üzerine Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un konutuna gittiğini, kendisiyle görüşemediğini, bunun üzerine tümene doğru yola çıktığını anlattı. Çubukçu, kendisini arayan Faruk Yaman'ın TSK içinde gözde komutanlardan, NATO'da iki kez görev yapmış ender subaylardan olduğu için söylediklerine inandığını anlattı.

Tümen karargahına saat 22.30 sıralarında ulaştığını, nöbetçi amir Erdal Yetim ile karşılaştığını ve Yetim'den Tümen Komutanı Tümgeneral Akyol'un görevden alındığını, yerine Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in atandığını bu esnada öğrendiğini anlatan sanık Çubukçu, Akyol'un neşeli şekilde herkesle vedalaşarak karargahtan ayrıldığını söyledi.

Sanık Çubukçu'nun anlatımları üzerine mahkeme başkanı, "Dikkatimi çektiği için soruyorum; Ahmet Bican Kırker'den söz ederken 'paşa' diyorsun ama Erdoğan Akyol'a direk adıyla hitap ediyorsun. Orduda durum böyle midir? Gidene adıyla, gelene paşa mı denir?" diye sordu. Sanık Çubukçu, hitaplara dikkat etmediğini, herhangi bir kasıtla hareket etmediğini, ifadesinde birçok yerde Erdoğan Akyol'a da 'paşa' diyerek hitap ettiğini savundu.

Tümen karargahında saat 00.17'de toplantıya çağrıldığını ve bu saate kadar sıkıyönetim direktifinden, ordunun yönetime el koyduğundan kendisinin haberi olmadığını öne süren sanık Çubukçu, toplantıya Faruk Yaman'ın başkanlık ettiğini, toplantıdan sonra Yaman'ın kendisine, cephaneliğe giderek, mühimmatların yüklenmesini denetleme görevini verdiğini anlattı. Gece saat 03.00'e kadar kendisine emirler verilerek, sürekli meşgul edildiğini öne süren Çubukçu, Yaman'ın diğer subaylara da emirler verdiğini, tankların mürettebatının tamamlanması ve cephanelikte mühimmatların kontrol edilmesi görevlerinin de kendisine verildiğini kaydetti.

"Rambo'nun Afganistan'daki filminde var"

Cephaneliğe giderken tereddütler yaşadığını, kendisine "bu işin içinde olmamalıyım" şeklinde telkinlerde bulunduğunu iddia eden sanık Çubukçu, "Bana anlatılanlardan sadece sıkıyönetim ilan edildiğini anlamadım. Sıkıyönetim ile darbe bana göre eşdeğerdir. Darbe yapıldığını anladım. Odama gidince personelimi toplayıp hem onları hem de kendimi korumak istedim. Astsubay ve asteğmenleri koğuşlarına getirdim ve yatırdım. 03.00'ten sabah 06.30'a kadar odamda kaldım." dedi.

Sanık Çubukçu, sıkıyönetim ilan edilmesinden sonra Ahmet Bican Kırker ile hareket ettiğini öne sürdüğü Ali Küpeli, Aziz Çiçek, Sıddık Çoban, Erdal Yetim, İsmail Subay, Cem Tuci, Sefa Alkan ve Özgür Efe'nin darbeci olduğunu, Tümen Komutanı Tümgeneral Akyol'un da eski Tuğgeneral Kırker'e direnmeden görevini ona devrettiği için darbeden haberi olduğunu öne sürdü.

Mahkeme Başkanı, sanık Çubukçu'nun saydığı isimlerden bazılarının davada mağdur sıfatıyla müşteki olarak yer aldığını anımsatarak, "İlk başta darbeye destek verip, ortamın değişmesiyle tavır mı değiştirdiler demek istiyorsun?" diye sordu. Sanık Çubukçu da "Ben öyle algılıyorum. Ahmet Bican Kırker ile hareket edip sonra taraf değiştiren personel, karşı eyleme de katıldı. Terör var diye bataklığa çekilmişim, sıralı amirlerim bana uyarı yapmamış, darbeyi öğrendiğimde bataklığa çekilmiştim. Hayatta kalma mücadelemi tarafsız kalarak sürdürmeye çalıştım." ifadesini kullandı.

İddianamede kursiyer astsubay ve subaylara tabancalarını 15 Temmuz'da dağıtmakla darbeye hazırlık yaptığının iddia edilmesini de kabul etmeyen sanık Çubukçu, kursiyerlerin bir kısmının tatbikata gideceği için tabancalarının dağıtıldığını savundu.

Tankların kışla dışına çıkmasını sağladığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu öne süren sanık Çubukçu, "Benim taburumda tank yok, iki tane tekerlekli araç var. Ne ZBT ne de tank benim taburumda yok. Beni bir organizasyonun içine yamamaya çalışıyorlar. Belli bir saate kadar emir komuta içinde hareket ettim, değişik organizasyonlar olduğunu fark edince de kenara çekildim." dedi.

İddianamede "Helikopterler inerse tanklardan füze atın" talimatı verdiği yönünde tanık ifadeleri bulunduğunu anımsatarak, bu ifadelerin kabul edilebilir yanı olmadığını söyleyen sanık Çubukçu, "Benim bildiğim tanktan helikoptere füze atılması Rambo'nun Afganistan'daki filminde var. Bizim envarterimizdeki tanklarda füze yok. Bu ifadeyi bir erbaş vermiş, bu erbaşımız ifadeyi alanı da ikna etmiş, kutluyorum." diye konuştu.

- El telsizlerini bir hafta sona yapılacak tatbikat için almış

Sanık Çubukçu, FETÖ/PDY üyesi olduğuna dair somut bir delil bulunmadığını savundu. Mahkeme Başkanının sorusu üzerine Çubukçu, FETÖ diye bir örgütten haberdar olmadığını, önceden "cemaat" olarak bildiği bir yapıdan, basındaki haberler nedeniyle haberdar olduğunu öne sürdü.

Mahkeme Başkanının, odasında ele geçirilen 2 kolide 10 el telsizi ve 200 beyaz plastik kelepçeyi hatırlatması üzerine Çubukçu, el telsizlerini 15 Temmuz gecesi Erdal Yetim'in odasından bir hafta sona yapılacak tatbikatta kullanmak üzere aldığını, plastik kelepçelerden ise haberi olmadığını savundu.

Sanık Çubukçu, Lizbon Üniversitesinde yaptığı doktora dolayısıyla 11-15 Temmuz tarihlerinde Portekiz'de olmayı planladığını ancak doktora jürisindeki hocalardan birinin başka bir işi nedeniyle doktora komisyonunun toplanamaması nedeniyle yurt dışına çıkışının ertelendiğini, bu konuya ilişkin e-mail yazışmalarının avukatı vasıtasıyla mahkemeye sunulacağını kaydetti.

Savunmasının ardından çapraz sorgusunda avukatların sorularını yanıtlayan Çubukçu, bir sanık avukatının, "15 Temmuz sabahı Ahmet Bican Kırker'in sizin evinize girdiğine dair polis kayıtları var. Evinizdeki toplantıda ne konuştunuz?" şeklindeki soru üzerine Çubukçu, Ahmet Bican Kırker ile 15 Temmuz öncesinde tanışmadığını, kendisini ilk defa 15 Temmuz'da tümen karargahında gördüğünü iddia etti.

Bir kısım sanıkların müdafi avukatı Dilek Aras'ın sorusu üzerine sanık Çubukçu, tutuklanırken kendisi ve diğer sanıkların Astsubay Başçavuş Aydın Şen tarafından kameraya alındığını, vatandaşların nizamiye önünde toplanmasının da dışarıdan bazı kişilerce kameraya alındığını duyduğunu savundu.

Sanık Çubukçu, başka bir soru üzerine de "Binbaşı Barış Dedebağı'nın birliğe saat kaçta geldiğini bilmiyorum ancak bu kişi psikolojik sorunları nedeniyle uzun süredir istirahatliydi, birlik dışındaydı. Psikolojik rahatsızlıklarına dair doktor raporları var diye biliyorum." dedi.

Duruşmada daha sonra sanık Çubukçu'nun avukatı Alihan Koçoğlu, müvekkilinin savunmasını yaptı. Avukat Koçoğlu, iddianame ve dava dosyasında eksiklikler olduğunu öne sürerek, müvekkiline sorulan soru sayısının fazlalığının da sorularla delil aranmaya, eksikliklerin giderilmeye çalışıldığının göstergesi olduğunu öne sürdü.

Avukat Koçoğlu, iddianamede olayla ilgisi bulunmayan birçok yerin kamera kaydının bulunmasına rağmen, tümen karargahı ve Faaliyet İzleme Merkezindeki kamera kayıtlarının olmamasını eleştirdi.

- "Halkı ezin" talimatı verdiği iddia edilen yarbayın savunması

Duruşmada daha sonra Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı nizamiyesinde, askerlere gerekirse halkı tarayın, tankla ezin talimatı verdiği iddia edilen eski Yarbay Semih İlhan savunma yaptı.

Hakkındaki iddiaları reddeden İlhan, 15 Temmuz'da Korgeneral Yıldırım Güvenç ile sürekli irtibat halinde olduğunu, darbe teşebbüsünü engellemeye yönelik çalıştığını savundu.

11 Temmuz'dan 31 Temmuz'a kadar yıllık izne çıktığını, izninin bir kısmını tüp bebek tedavisi için Ankara'da geçirmeye karar verdiğini, 15 Temmuz'da da akşam saatlerinde tümen karargahından aranarak, birliğine katılması emrinin verildiğini belirten sanık İlhan, izne çıktığı için vekaletini bıraktığı Yüzbaşı Tolga Ateş'i arayarak durumu teyit ettiğini, daha sonra da tümene gitmek için evinden çıktığını söyledi.

Tümen karargahına giderken, kışla içerisinde kamuflajlı olarak yürüyen ve kendisine el işareti yapanları aracına aldığını, bir general, albay ve astsubayın kışlaya misafir olarak geldiklerini, Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol ile görüşmek üzere Kara Kuvvetleri Komutanlığınca gönderildiklerini söylediklerini anlatan sanık İlhan, bu kişileri tümen karargahına götürdüğünü, nöbetçi amir Yarbay Erdal Yetim'in kapıda bu kişileri karşıladığını ve Akyol'un odasına davet ettiğini kaydetti.

Bu sırada Yetim'in alarm haberini tüm nöbetçi heyete bildirmesini ve tümen karargah personelini mesaiye çağırdığını gördüğünü ifade eden sanık İlhan, durumun ciddi olduğunu düşünerek kamuflajlarını giydiğini ve karargah bölgesinde beklemeye başladığını söyledi.

Sanık İlhan, Albay Cem Tuce'nin de kendisine alarmı tüm personele duyurması yönünde emir verdiğini, tümene gelen KKK heyetinin Akyol ile görüştüğünü duyduğunu ve bu heyetin daha sonra karargah ve birlik komutanlarına brifing salonunda toplantı yapacağı duyurusunun yapıldığını kaydetti. Toplantıda isminin Ahmet Bican Kırker olduğunu öğrendiği tuğgeneralin kendisinin Genelkurmay Başkanlığınca tümen komutanı olarak görevlendirildiğini söylediğini aktaran sanık İlhan, toplantıya Faruk Yaman, Cem Tuce, Özgür Efe, İsmail Subay, Erdal Yetim ve bazı yüzbaşı ile astsubay başçavuşların katıldığını belirtti.

Toplantıda eski Tuğgeneral Kırker'in, Yetim'e tankları ve zırhlı araçları göreve hazırlaması, Genelkurmay Başkanlığında şehitler olduğu ve acele şekilde hareket edilmesi yönünde, Lojistik Destek Taburu Komutanı Binbaşı İsmail Subay'a mühimmat yükleme, diğer alay komutanlarına da kışlanın emniyetinin sağlanması yönünde emirler verdiğini ifade eden sanık İlhan, toplantı bitiminde Albay Cem Tuce'nin emriyle tümen karargah bölgesinde beklemeye devam ettiğini, bu esnada yüzbaşı Tolga Ateş'e mesaiye gelenlerin yoklamasının alınmasını ve personelin toplu bulunması emrini verdiğini anlattı.

Sanık İlhan, saat 23.00-00.00 sıralarında alarm durumunun darbe girişimi olduğunu, televizyondan hükümet yetkililerinin açıklamalarını da görünce öğrendiğini ve o andan itibaren de darbeci olmayan personelleri tespit ederek, onlarla iletişime geçmeye çalıştığını, Yüzbaşı Ateş'i tekrar arayarak emri dışında hiçbir personelin, aracın, silahın kışla dışına çıkmasına izin vermemesini söylediğini savundu.

Emirleri sayesinde 15 Temmuz'da taburundan hiçbir araç, personel ve silahın yerinden hareket etmediğini, kışla dışına çıkmadığını, herhangi bir olaya karışmadığını iddia eden sanık İlhan, Faaliyet İzleme Merkezindeyken EDOK nöbetçi heyeti ve Lojistik Komutanlığından Korgeneral Yıldırım Güvenç ile telefonla görüştüğünü, Güvenç'in emirlerini yerine getirmeye başladığını öne sürdü.

Albay Cem Tuce'ye de Korgeneral Güvenç ile görüştüğünü söylediğini, onun da kendisine "Görüşmeye devam et, ne emir verirse yap" dediğini ifade eden, sanık İlhan, şöyle devam etti:

"Tarafıma verilen, darbe girişimini engellemeye yönelik emirler doğrultusunda EDOK nöbetçi heyeti ve Yıldırım Güvenç'in emrini yerine getirmeye devam ettim. Sabah saatlerinde bir grup tankın tümen karargahını çevrelediğini duydum, çatışma yaşamaksızın bir tuğgeneral, iki albay ve yanlarındaki bir teğmen teslim oldu. Teslim almaya gelen ekipte isminin Barış Dedebağı olduğunu öğrendiğim personel ile Albay Sefa Alkan ile birkaç kişi daha vardı. Albay Cem Tuce'nin emirlerini almaya giderken, beni de tutuklamak istediler. Suçsuz olduğumu, darbeyi önlemek için uğraştığımı beyan ettim, orada bulunan Albay Muharrem Erdem 'Ben sabaha kadar buralardaydım, bu çocuk herhangi bir olaya karışmadı' dedi. Albay Cem Tuce'yi buldum, elimdeki kelepçeyi gösterdim, 'Albay Sefa Alkan'ı gör. Tutuklama heyetinin başında o var.' dedi. Sefa Alkan'ı buldum o da 'Cem şahit olursa bırakırım' dedi. Cem Tuce'nin şahit olmasıyla bileğimdeki plastik kelepçeyi çözdüler.

Taburumda bulunduğum sürede 16 Temmuz'da akşam saatlerinde tekrar sebebini bilmediğim bir şekilde yine tutuklandım. Tutuklama esnasında Barış Dedebağı birden bire bana başkomutanımı sordu. Ben de Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyledim. Bana 'kelime oyunu yapma, senin başkomutanın Recep Tayyip Erdoğan ve Hulusi Akar' dedi. Şahısların darbeci olup olmadığını ayırt etmek için böyle bir yola başvurmuşlar. Böylece 16 Temmuz akşam saatlerinde gözaltı sürecim başladı, kötü muamele ve işkenceler şahsıma da yapıldı. İddianamede yer alan tanık, şüpheli, mağdur ifadelerine bakıldığında emrimdeki taburun darbe teşebbüsüne katılmadığı, herhangi bir olayda yer almadığı, kışla dışına çıkmadığı, darbe teşebbüsünde yer almadığı görülmektedir."

Sanık İlhan, kendi taburunda ne bir tank ne de tank mürettebatı bulunmadığını, nizamiyelere de emir verme yetkisi olmadığını savunarak, "Nizamiyedeki askerlere 'halkın üzerine ateş açın, gerekirse ezin' emri verdiğim iddiasını da tereddütsüz şekilde reddediyorum. Bunlar bir Türk subayına itham edilecek en ağır iddiadır. Böyle bir emir vermeye, aldığım eğitim, vicdanım ve ahlakım elvermez. Böyle bir emir vermekle suçlanmaktansa şurada asılmayı tercih ederim." diye konuştu.

İlhan, savunmasının ardından, tutuklandığı esnada eşiyle tüp bebek tedavisi gördüğünü, yaşları itibarıyla her geçen günün kendisi ve eşi için gelecekte telafisi mümkün olmayan acılara neden olacağını belirterek, tedavilerine devam etmek amacıyla en ağır adli kontrol tedbirleri de olsa uygulanarak tahliyesini talep etti.

Duruşmaya, yarın devam edilecek.

Kaynak: AA / Güncel
title