Eski Hakimler Özçelik ve Başer'e 17 Yıla Kadar Hapis İstemi (2)
"Paralel Yapı" soruşturmaları kapsamındaki tutukluların tahliyesini kararlaştıran ve meslekten ihraç edilen hakimler Metin Özçelik ile Mustafa Başer'in Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandıkları davada Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Kenan Zeybek, esas hakkındaki mütalaasını sundu.
"Paralel Yapı" soruşturmaları kapsamındaki tutukluların tahliyesini kararlaştıran ve meslekten ihraç edilen hakimler Metin Özçelik ile Mustafa Başer'in Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandıkları davada Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Kenan Zeybek, esas hakkındaki mütalaasını sundu. Savcı Zeybek, sanıkların "terör örgütü üyeliği" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 17 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istedi.
Yargıtay konferans salonundaki duruşmada savcı Zeybek, esas hakkındaki mütalaasını okudu.
Sanık Metin Özçelik'in yetkisi olmadığı halde İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olarak paralel yapı soruşturmaları kapsamındaki tutukluların İstanbul 10 ayrı sulh ceza hakiminin reddi talebini kabul ettiğini anlatan Zeybek, Mustafa Başer'in de aynı şekilde yetkisi dışında kalmasına karşın, 63 tutuklu şüpheliyi tahliye ettiğini hatırlattı.
Anayasa'nın 138. maddesi uyarınca hakimlerin görevlerinde bağımsız olduğunu, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceğini belirten Zeybek, hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağını vurguladı.
Hakim ve savcıların görevlerini hangi esaslara göre yapmaları gerektiği konusunda mevzuatta açık bir düzenleme bulunmadığını anlatan Zeybek, bu konudaki en önemli uluslararası metnin Bangalor Yargı Etiği İlkeleri olduğunu, bu metinde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkelerine göre hareket edilmesi gerektiğine yer verildiğini aktardı.
Savcı Zeybek, "Şu halde, hakimler ve savcılar Anayasa ve yasalarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olan veya olmayan ancak evrensel anlamda hakim ve savcıları bağladığında da kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler. Aksine davranışın ortaya çıkaracağı sonuçların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde açıklanan suç ögelerini içermesi durumunda da yetki ve görevin ihmalinden ya da kötüye kullanılmasından söz edilmesinin olanaklı bulunduğu açıktır." değerlendirmesinde bulundu.
Sanıkların, kurulumu ve kullanımındaki özellikler dolayısıyla Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu olmayanların kullanması mümkün olmayan ByLock programını kullandığının belirlendiğini dile getiren Zeybek, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığından gönderilen raporda, sanık Başer'in 21 Eylül-20 Kasım 2014 tarihleri arasında 19 farklı gün, sanık Özçelik'in 17 Ağustos 2014-20 Şubat 2015 tarihleri arasında 21 farklı gün bu programa girdiğinin belirtildiğini hatırlattı.
Zeybek, sanıkların savunmalarında HSYK tarafından haklarında verilen soruşturma izni, açığa alma ve ihraç kararlarında bazı HSYK üyelerince verilen muhalefet şerhlerini okuduklarını da anımsatarak, söz konusu muhalefet şerhlerini yazan isimlerin FETÖ üyesi olmak suçundan etkin pişmanlıktan yararlanmak amacıyla itirafçı olduğunu ve bu muhalefet şerhlerini örgütsel faaliyet kapsamında ne şekilde yazıldığını anlattıklarını söyledi.
"ByLock üzerinden ne tür talimatlar verildiği ortaya çıktı"
Bu davanın FETÖ tarafından ne şekilde takip edildiğinin, ByLock üzerinden örgüt mensuplarınca sanık müdafilerine yargılama sürecini uzatmaya ve sulandırmaya yönelik ne tür talimatlar verildiğinin ortaya çıktığını dile getiren Zeybek, şöyle devam etti:
"Böylece davanın tüm aşamalarında sanıklar ve müdafilerinin tüm söz ve taleplerinin, söz konusu bu örgütsel talimatların harfiyen uygulamasından ibaret olduğu artık netlik kazanmıştır. Bu şekilde, yargılama süreci içerisinde biz iddia makamı olarak okyanus ötesini işaret ettiğimizde savunmanın, telaşa kapılıp, celallenmesi daha da bir anlam kazanmaktadır.
Yine örgütsel talimatla temasa geçildiği artık kesinleşen bir kısım yabancı hukuk derneklerinin temsilcilerinin duruşmada hazır olduğu hususunun savunma tarafından ısrarla duruşma zaptına geçirilmeye çalışılması üzerine, iddia makamı olarak ülkemizin bağımsız bir devlet olduğu, müstemleke olmadığı belirtilerek bu duruma itiraz edilmesi ve mahkeme heyetince de bu yakışıksız talebin reddedilmesi üzerine, sanık müdafilerinin paralel bir duruşma zaptı düzenlemeye kalkışmaları hususu şimdi yerli yerine oturmaktadır.
Yine sanık müdafilerinden birisinin 15 Temmuz darbe kalkışmasından önceki tüm duruşmalarda kendisine ne zaman söz verilse 'hukuk bir gün ayağa kalkacak' söylemini kullanması, darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine ise artık bir daha ortalıklarda gözükmemesi ve bu şekilde ayağa kalkacağını müjdelediği, gerçekleşmesini ümit ettiği hukukun nasıl bir hukuk olduğu hususu da şimdi herkes tarafından anlaşılmış bulunmaktadır."
"Küheylan gibi şahlanıp, üveyik gibi kanatlandılar"
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in www.herkul.org internet sitesinde yayınlanan "Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları" başlıklı sohbeti aracılığıyla paralel yapıya ilişkin 7 ayrı soruşturma dosyasından tutuklu 63 kişinin tahliyelerinin sağlanmasına yönelik talimat verdiğini anlatan Zeybek, Gülen'in, FETÖ üyeliğinden dolayı tutuklu bulunanların içeride "Medrese-i Yusufiye" yaşayıp, "mukaddes çile" çektiklerini, dışarıda özgür olan diğer örgüt üyelerinin ise onların bu ızdırabını ruhlarında duyup, bu "mukaddes çileyi" paylaşmalarını istediğini aktardı.
Gülen'in, şüphelilerin tahliyelerini sağlama noktasında bir küheylan gibi şahlanıp, bir üveyik gibi kanatlanarak, ellerinden gelen gayreti gösterenlerin "infak kahramanlığı" yapmış sayılacaklarını, bunun sonucunda çekecekleri sıkıntıların "günahlarının kefareti" olacağını ifade ettiğini belirten Zeybek, "FETÖ elebaşı Gülen'in, dua ve sohbet görüntüsüne büründürerek, gizleyip, dini motiflerle süslediği kriptolu talimatını alan örgütün yargı teşkilatı içerisinde yer alan ve genel stratejileri gereği o güne kadar kendilerini gizleme gayreti içinde bulunan örgüt mensuplarının kendilerini açık etme pahasına da olsa bu talimatın gereğini yapmak üzere örgütsel bütünlük ve hiyerarşi içerisinde organize bir şekilde derhal harekete geçtikleri ortadadır." ifadelerini kullandı.
Savcı Zeybek, sanıkların davaya konu eylemlerinden dolayı HSYK tarafından meslekten ihraç edildiklerini, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında meslekte kalmalarının uygun olmadığına bir kez daha karar verildiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Sanıkların tabi oldukları yasal mevzuatın yanı sıra, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat şeklindeki yargı etiği ilkeleriyle bağdaşmayan bir biçimde FETÖ elebaşı Gülen tarafından verilen talimat doğrultusunda tamamen yetki gasbı yaparak verdikleri kararlarla FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olarak, bu örgütsel hiyerarşi içerisinde kendilerine verilen talimat doğrultusunda yargısal görevlerinin gereklerine aykırı hareket ederek, kendileriyle birlikte aynı örgüt üyesi oldukları iddia edilen tutuklu durumdaki 63 şüphelinin tahliyelerini gerçekleştirmeye çalışarak, kendilerine isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri tüm dava dosyası kapsamıyla sübuta ermiştir."
Zeybek, yasa dışı FETÖ silahlı terör örgütü üyesi olmak ve görevi kötüye kullanmak suçları tüm dosya kapsamından anlaşılan sanıkların, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 3 ve 7/1. maddeleri yollamasıyla Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314/2 ve 257/1. maddeleri uyarınca 17 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu ile soruşturmanın gizliliğini ihlal suçlarının yasal unsurları oluşmadığından sanıkların bu iki suçtan beraatini isteyen Zeybek, sanıklar hakkında mahkumiyet talep edilen suçlarda ise alt sınırdan uzaklaşılması talebinde bulundu.
Zeybek, bu suçların işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, suçların işlendiği zaman ve yer, suç konularının önem ve değerleri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, faillerin kastına dayalı kusurların ağırlığı, faillerin güttüğü amaç ve saikler, örgütsel talimatla tahliye edilmek istenen tutuklu sayısı ve dava açıldıktan sonra yargılama sürecine ilişkin örgütsel talimatların uygulanmaya devam edilmesi hususlarının göz önünde bulundurulmasını istedi.
Sanıklar ve müdafileri esas hakkında savunma için süre istedi. Duruşma, 19 Nisan'a bırakıldı.
(Bitti)