Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff: Türkler Bizi Her Alanda Başarıya Götürdü

Konferans için geldiği Türkiye'de ekonomi kanalı EKOTÜRK'e dikkat çeken açıklamalarda bulunan Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, "Türkler bizi tüm alanlarda başarıya götürdü" dedi.
Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, konferans için geldiği Türkiye'de EKOTÜRK kanalına önemli açıklamalarda bulundu.
Geçtiğimiz hafta Bahçeşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen Tarihsel Perspektiften Türkiye-Almanya İlişkileri başlıklı konferansta konuşma yapan Wulff, ekonomi kanalı EKOTÜRK'e verdiği özel demeçte kanalın Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Özdemir'in sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı döneminde ''İslam Almanya'nın bir parçasıdır'' sözü ile büyük yankı uyandıran ve Türkiye'ye olan sempatisiyle tanınan Wulff, bugün EKOTÜRK ekranlarında yayınlanan özel röportajda, Almanya'nın 'Türklerin kıymetini bilmesi gerektiğini' söyledi. Eski Cumhurbaşkanı, futbolcu Mesut Özil'i de örnek göstererek, ''Türkler bizi tüm alanlarda başarıya götürdü'' dedi.
İşte o röportajın tamamı:
Tarihi dostluk (Hıstorısche Freundschaft) kavramı Türk-Alman ilişkilerine dair yazılmış kitap ve makalelerde sık sık karşımıza çıkıyor. Bu kavram iki ülke arasındaki ilişkinin gelişiminde nasıl bir rol oynadı? Bu dostluk kavramı her iki toplumda da kendini somut olarak hissettirebildi mi?
"Almanya ve Türkiye arasında kökleri iki yüzyıl öncesine dayanan ve güçlenerek devam eden derin dostluğun çok daha fazla farkına varmamız gerekiyor. 1837 yılında von Moltke isimli bir Alman, Osmanlılarla yaşadığı deneyimlerinden bahsettiği muhteşem bir kitap yazdı. Kitap Türkiye'de de yayınlandı. O kitapta Türklerin Alman İmparatorluğu ve Osmanlı zamanında bile ne kadar sempatiyle karşılandıklarını görmek mümkün.
Tabi ki sonrasında bir dönem, İkinci Dünya savaşından kaçan Almanlar Türkiye sayesinde hayatta kalabildiler çünkü buraya sığındılar. Türkçe'de de kullanılan Heimatlos kelimesi Almanca'dan alınmıştır ve vatansız anlamına gelir. Almanlar burada yeni bir vatana sahip oldular. Türk iş gücü savaştan sonra da bize Almanya'nın yeniden imarında yardım etti ve Alman ekonomisinin gelişiminde çok büyük katkılar yaptı. Türkler tüm alanlarda bizi başarıya götürdü. Mesut Özil sayesinde futbolda dünya şampiyonu olduk, o olmasaydı büyük ihtimalle bunu başaramazdık. Almanya'daki Türklerin, Türkiye'deki Almanların, kısaca iki ülke arasındaki dostluğun ve tarihi bağın ne kadar derin olduğunun daha iyi farkına varmamız lazım."
İkili ekonomik ilişkilere bakıldığında Türkiye'nin en büyük ticari ortağının Almanya olduğu; en fazla ihracatın Almanya'ya yapıldığı görülüyor. İkili ekonomik ilişkilerin dünden bugüne gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? İlişkilerin daha da gelişmesi adına atılması gereken adımlar neler?
"Biz Türkiye'nin en önemli ticaret ortaklarıyız. Ben her iki taraf için de çok daha büyük bir potansiyel görüyorum. Türkiye'nin genç nüfusunu, çalışkan insanlarını ve ülkenin coğrafi konumu gereği Asya ve Avrupa'nın ortasında olmasının verdiği imkanları tam anlamıyla kullanmıyoruz. Alman ekonomisine bakarak edindiğim görüş şu yönde: Yatırımlarımız daha iyi korunmalı, yasal güvenlik geliştirilmeli, yani bu şu demek; hukukun üstünlüğü Türkiye'de güçlenmeli. O zaman daha büyük yatırımlar yapılacaktır ve iki ülkenin arasındaki ticaret güçlenecektir. "
Cumhurbaşkanlığınız döneminde "İslam Almanya'nın bir parçasıdır" açıklamanız oldukça ses getirmiş ve Almanya'da "İslam Almanya'ya ait mi" tartışmalarına yol açmıştı. Bugün dünya genelinde aşırı sağın, ırkçı söylemlerin ve göçmen karşıtlığının yükseldiğini görüyoruz. O günkü tespitiniz hakkında bugün içinde bulunduğumuz konjonktürel ortamda neler söylersiniz?
"İslam Almanya'nın bir parçasıdır cümlesi tabi ki tansiyonu yükseltti, dokuz sene önce bu duruşum yüzde 60 destek görürdü, fakat günümüzde bu yüzde 40'a inmiştir. Bu şu demek, sorunlar büyüdü çok daha ciddi bir ikna süreci gerekli. Ancak diğer yandan şu da var ki farklı uluslar, kültürler ve dinlerin olduğu bir toplum istiyoruz diyen, Müslüman bir azınlığın ülkemizde bulunmasından, onların dinlerini özgürce yaşayabilmesinden ve ülkemize tamamen uyum sağlamasından gurur duyuyoruz diyen cesaretli siyasetçileri de daha fazla görmeye başladım. Bu da türk asıllı vatandaşlarımız için çok önemli bir mesajdır."
60'lı ve 70'lı yıllarda özellikle Türkiye'den Almanya'ya ciddi bir göç dalgası oldu. Üçüncü, dördüncü kuşak Türkler bugün Almanya'da varlıklarını devam ettiriyor. Öyle ki belli bölgelerde marketten berbere, okuldan restorana tamamen Türklerin bulunduğu 'Türk Mahalleleri' var. Bu durum Almanya'da Türklere yönelik algının gelişimine ve genel anlamda Türk-Alman ilişkilerine nasıl etki etti?
"Beni gerçekten çok rahatlatan bir gerçek de şudur ki, Türk asıllı vatandaşlara karşı düşmanlığa kadar giden tepkiler, Müslümanların olmadığı bölgelerdedir. Müslümanların ve Türklerin yoğun olduğu Frankfurt ve Köln gibi illerde çok ciddi bir anlayış ile huzurlu bir birlikte yaşam söz konusu. Bu da bana cesaret veriyor ve benim için şu anlama geliyor: Daha fazla insanı bir araya getirmeliyiz ve birbirleriyle uyum içinde yaşamaya teşvik etmeliyiz. Türk aile kültürüne, yemek kültürüne ve yaşam tarzlarına daha fazla ilgi göstermeliyiz zira bunlar Almanya'nın bir parçası. Bu karşılıklı ilgi ve anlayış güçlenmeli ve ciddi bir değer haline gelmeli. Türklerin Almanya'ya getirdiği zenginlik ve çeşitliliğin değeri bilinmeli."
Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı olarak Türk kökenli bir siyasetçiyi Eyalet Uyum Bakanı yaptınız. Aygül Özkan ilk Türk asıllı bakan olarak görevini başarıyla yerine getirdi. Geriye dönüp baktığınızda, bu karardan ötürü partiniz tarafından haksız yere eleştirildiğinizi düşünüyor musunuz?
"İlk başta herkes büyük bir şaşkınlık yaşadı. Kendisinin amaçladığı ve bize katabileceği çok şey vardı, özellikle hastaneler, aileler ve sosyal yaşantıyla ilgili. Yaşlı bakım evlerine gittiğinde bazı büyüklerimiz "Aygül Özkan ne kadar garip bir isim" diye tepki verdiler ama zamanla insanlar onun ne kadar iyi bir bakan olduğunu anladı. Benim hükümetim için Aygül Özkan çok büyük bir kazanç oldu ve ciddi anlamda saygı kazandı. Bununla beraber çok güzel bir mesaj da verilmiş oldu. Türk asıllı genç vatandaşlarımıza, Almanya'da Türk olarak da çok ciddi bir kariyer yapabileceklerine dair güzel bir mesaj verdiğimi düşünüyordum ama o an fark ettim ki, bazıları futbolcu veya bilim insanı olmayı tercih edebiliyor ve aslında herkes politikacı olmak istemiyor. Bu da benim için güzel bir deneyim oldu. Sonuç olarak o dönem Müslüman ve Türk asıllı bir bakanın var olması çok büyük bir başarı olmuştu."
Eski Cumhurbaşkanı olarak günümüzde bir çok alanda, özellikle de uyum konusunda aktifsiniz. Federal Almanya Uyum Vakfı Başkanı olarak öncelikli hedefleriniz neler?
"Bizim genel olarak iki hedefimiz ve amacımız var. Birincisi göçmen kökenli çocukların kariyer yapmalarını destekliyoruz. Üniversiteyi bitirmelerini, meslek sahibi olmalarını onlara mentor vererek sağlamaya çalışıyoruz. Bu mentorlar Alman toplumundan oluşuyor. İkinci amacımız ise bundan doğan başarı öykülerini herkese duyurmak. 400-500 kişilik mentor toplantıları düşünün, buralardan öyle başarı öyküleri ortaya çıkıyor ki, bunların duyurulması da çok önemli. İnsanlar göçmenlerin bu ülkeye ne kadar büyük zenginlik kattığını ve Almanya'nın refahına yaptıkları katkıyı görmeli."
Başka bir Alman vakfı olan Mercator Vakfı her iki ülkenin parlamenterlerini bir araya getirip güven sağlamak için bir "Vekil Köprüsü" projesi başlattı. Bu kapsamda ilk görüşme ve toplantılar Mayıs ortasında Berlin'de gerçekleşecek. Eski milletvekili Özcan Mutlu'nun yönettiği böyle projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Dünyaya baktığımızda genel olarak otokratlar çoğalıyor, hatta bir çoğu narsist, daha fazla sorun doğuran ve yanılan politikacılar. Bu nedenle insanlarla parlamenterler, milletvekilleri ve genel olarak politikacılar arasında köprü oluşturmak çok önemli bir görev haline geliyor. Birbirini anlamak, misafir etmek, dostlukları derinleştirmek çok önemli. Ben Türkiye'ye her geldiğimde çok şey öğreniyorum. Türk asıllı arkadaşlarımla konuştuğumda her seferinde Almanya'da edinemeyeceğim farklı ve yeni bakış açıları edinme fırsatı buluyorum. Bu program bu anlamda çok anlamlı ve önemli."
Türkiye'de en sevdiğiniz yemek ve tuttuğunuz takım hangisi?
"Benim için Karadeniz'de Trabzon spor ve spor çoskusu çok muhteşem. İstanbul'da ise tabi ki Beşiktaş'ın FC Bayern München'e karşı oynadığı maç çok etkileyiciydi. Beni maça Abdullah Gül davet etmişti, ben de kendisini München'de oynanan maça davet etmiştim. Dürüst olmak gerekirse FC Bayern München takımının büyük bir farkla önde oluşu beni çok rahatlattı, çünkü bence tek bir gol farkla önde olarak Beşiktaş stadında maça girilirse, oradan mutlaka yenilen takım olarak eve dönersiniz.
Türk mutfağı tabi ki muhteşem ama benim en büyük favorim lokum. Genellikle Türkiye'den Almanya'ya dönerken yanımda taze lokum götürürüm." (Özel Haber/Feyza Gümüşlüoğlu)