Eroğlu: Bir Şeyleri Tetiklediysek Bunu Kazanç Sayıyoruz
Dicle EDAŞ Şanlıurfa İl Müdürü Esin Eroğlu, "Eğer bizim elektrikten para toplamamız çiftçiyi doğru ekim yapmaya yönlendirecekse, bunu kazanç sayıyoruz" dedi.
Dicle EDAŞ Şanlıurfa İl Müdürü Esin Eroğlu, "Eğer bizim elektrikten para toplamamız bir şeyleri tetiklediyse ve çiftçiyi doğru ekim yapmaya yönlendirecekse, bunu kazanç sayıyoruz" dedi.
Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (Dicle EDAŞ) Şanlıurfa İl Müdürü Esin Eroğlu şirket olarak yaptıkları çalışmaları, çiftçilerle ilgili desteklemelere getirilen blokajlarda yaşanan sıkıntıları, bakım ve onarımla ilgili kesintileri, Urfa'daki kayıp kaçak oranlarını, şirketin ticari faaliyetlerini ve hedeflerini samimi bir şekilde Gazete İpekyol'a anlattı.
Geçen yıl desteklemelerle ilgili sıkıntılar yaşanmıştı. Ve bazı çiftçilerin desteklemelerine bloke konulmuştu. Bu sıkıntılar giderildi mi?
Geçen sene de bu senede bazı problemler yaşandı. Bir sistemi değiştirip yeni bir sisteme sokunca, yani olması gerektiğinden farklı bir şey yaptığınız zaman ne yaparsanız yapın arazlar doğar. Bizden de doğar, müşteriden de doğar. Normal yöntem nedir? Abonenin trafosu vardır, o trafonun üzerinde sayacı olur. Bu sayacı okursun, evinde olduğu gibi. Faturayı gönderirsin. 'Gel faturanı öde' dersin. Bu normal prosedürdür. Biz, bunu yapmıyoruz. Türkiye'de, dünyada olmayan bir sistemle hareket etmeye çalışıyoruz. Çünkü çiftçi bu güne kadar tarımsal sulamada böyle bir ödeme yapmamış. Siz, çiftçiye bir günde 'bunu bana ver' dediğiniz zaman tepkiyle karşılanıyor. Bütçe dengesini kuramıyor. Kendi alışkanlıklarından bir anda vazgeçemiyor. Şirket olarak biz ödün veriyoruz. Ödün vererek, ÇKS dediğimiz sistem var ya bununla hareket ettik. Üç senedir bu yöntemle hareket ediliyor. Bu yöntemin faydasını hiç görmüyoruz aslında. Hem çiftçi açısından görmüyoruz, hem de kendi açımızdan görmüyoruz. Örneğin çiftçi 100 dönüm tarla için şu kadar elektrik parası ödediğinde o kadar rahatlıyor ki bu sefer çok kullanıyor. 'Ben para ödedim, istediğim kadar kullanırım, artık sen bana karışamazsın' diye düşünüyor. Sorun şurada: Biz, bir şirketiz. Sen istediğin kadar kullanarak bize belli bir ölçüde zarar veriyorsun. 3 bin kişiyiz,5 bin kişiyiz, ekmek yiyen, rızık alan. Urfa'ya doğrudan veya dolaylı olarak 20 bin kişiye ekmek sağlayan bir şirket olarak gör bizi. Peki, çiftçilikten geçinen kaç kişi var memlekette?
Yüzbinler.
Peki, o yeraltı suyu kuruduğu zaman, toprak çoraklaştığı zaman bizim yediğimiz maddi darbe mi büyük? Onun yiyeceği maddi darbe mi büyük? Onun sosyal yaşamda yiyeceği darbe mi büyük, bizim yiyeceğimiz mi büyük? Bizimle kıyaslamasının bir anlamı yok aslında. Bir sürü ziraat mühendisi var, tarım il müdürlüğüyle görüşüyoruz. Onlar da anlatmaya çalışıyor. Düzgün sulama nasıl yapılır, hangi ürüne ne kadar su verilir şeklinde anlatımlar yapılıyor. Üniversitelerle görüşüyoruz. Ama biz taraf gibi gözüküyoruz ya, 'gece sulama daha iyi' dediğimizde, 'siz kendinizi düşünüyorsunuz' diyorlar. Ben kendimi 3 sene daha düşüneyim. Ama senin tarlan gidiyor. Sen tarlanı iyi suladığın zaman yeraltı suyun gitmeyecek. Ürünün daha iyi yetişecek. Bölge çoraklaşmayacak. Bunlar senin için, millet için bir kazanç değil mi? Böyle kazancın olduğu yerde şirket de kazanacak zaten. Kazan-kazan. Sen kazanırken, biz zarar etmek zorunda değiliz. Birbirimizi aşağı çekmek yerine kazan-kazan yapmalıyız.
Bakın tarım sanayisi oluşmuyor burada. Bildiğim kadarıyla iyi ürün yetişmiyor. Havaalanı, havalimanı olmadı işte. Bunları sorgulamalıyız. Bakın hepimiz bu coğrafyanın insanıyız. Sadece elektrikle ilgili sorgulayamam. Ben buradan ekmek yiyorsam, o zaman her şeyi sorgulamalıyım. Buranın bir adım ileriye gitmesi için her şeyi sorgulayacağım. Her şey bizden kaynaklı görünüyor ya, hepimizden kaynaklı. Bu sebeple biz 'gece sulayın' diyoruz, bu sebeple biz diyoruz 'israf etmeyin.' Bunu söylüyor olmamız sırf biz kazanalım diye değil, hep beraber kazanalım diye.
Şu anda hangi aşamada blokeler?
Yüzde 95'inden fazlası bitti. Yani sorunlu, sıkıntılı yüzde 95 civarında çiftçi parasını ödedi. Ürün bitmemişti, parasını aldı. Desteklemesinden parasını aldı. Sadece itiraz edenler var. 'Ben su kullanmadım, ben ürün ekmedim' deyip itiraz edenler var. Onlarla ilgili çalışma devam ediyor.
Önümüzdeki yıl herhangi bir sıkıntı bekliyor musunuz?
Önümüzdeki yıl için bir şey söyleyemem. Çünkü bazı yönetmeliklerle ilgili yaptığımız bir şeydi. Bana sorarsanız, arkadaşlarımız sayaç takarlar. Sayaçlar üzerinden nasıl sulama birliklerine indirim yapıyorsak o çiftçi kardeşlerimize de indirim yaparız. Onlar da ne harcadığını bilir. Biz de ne aldığımızı ne verdiğimizi biliriz. Tarımsal sulamada biz600 milyon TL para ödedik devlete. Şirketin bölgeden topladığıtoplam para 110 milyon lira. Aradaki fark 490 milyon.
Bir yıllık değil mi bu?
Tabi bir yıl için. Şirket olarak o kadar fedakârlığı yaptık. Bakın bunlar bilanço rakamları. Bizim gibi çalışan şirketlerin her şeyi ortada. Her ayın 18'inde TEİAŞ önümüze faturayı koyuyor. Bir bakıyorsunuz 250 milyon TL. Peki, siz bu kadar toplayabiliyor musunuz?
Ne zamana kadar böyle "fedakarlık" yapmaya devam edeceksiniz?
Bunu ulvi bir görev olarak görün. Bir de böyle bakın. Bunu kendi içinde bir döngü olarak görün burada bu insanlara hizmet etmeyi, bir şeyler anlatabilmeyi…Sadece enerji olarak değil.
Eğer şirketin elektrikten para toplaması bir şeyleri tetiklediyse, çiftçiyi doğru ekim yapmaya yönlendirecekse bunu kazanç sayıyoruz. Yani olay küçük değil, olay büyük. Biz sadece kendimizi düşünmüyoruz. Ticari faaliyetleri yapmamız sanki küçük düşünüyormuşuz gibi görünüyor. Yani ekiplerin kaçak taraması yapması, sayaç okuması, bunlar şirketin yapması gereken ticari faaliyetler. Bunun yanında farklı şeyler yapabiliriz. Biz bölgeyi sahiplenen, bölgenin de bizi sahiplenmesini savunan bir kurumuz.
Sayaç affıyla ilgili bir kampanyanız vardı, o devam edecek mi?
Size sayıyla söyleyeyim. Urfa'da bir ayda 10 bin tane sayaç söktüysek bu sayaçların sadece 3 bin tanesi sağlam çıktı. 4 bin 500, 5 bin arası müdahale edilmiş sayaç, 2 bin 3 bin sayaç da ayına göre değişir, kış gelir daha çok, bahar gelir daha az, arızalanmış olarak geliyor. Sayaçların yüzde 70'i arızalı veya müdahale edilmiştir. Urfa'nın tamamında bu ortalamayı tutturuyorken,kurum sayaç kampanyası yaptı. Sizce kaç kişi başvurdu?
Çok mu düşük rakam?
6 bin 500 kişi başvurdu. Adam istekli 'açın' diyor. Bu bir güvensizlikten olabilir. İnsanlarda bir korku var. Gelip sayacınızı alacaklar, sizi kazıklayacaklar' diye düşünüyorlar. Zaten araziden ayda 20 bin sayaç alıyoruz. Sana gel dememe gerek var mı? Ben zaten şirket faaliyetlerimi yürütüyorum. Şirketin niyeti bozuk olsa 100 dönümlük pamuğa 11 bin lira ister mi? bütün parayı bloke ederiz. Bizim niyetimiz kötü değil. Bunu aslında yaşadıklarıyla çıkartabilirler. Kötü virüs dediğimiz bir şey var. 'Böyle değil, böyledir, böyle değil böyledir' diyene inanıyoruz. Bize inanın, bir tartın. Ne söyledik de öyle olmadı. Bakımlarla ilgili soracaksınız. 'Bugün çözdük, bitti' dedik mi? Kademe kademe gidecektik. Yalan söylemedik. Yarın gelip tekrar sormayacak mısınız bana? Sayaç affı kampanyasına gelirsek, belki yakın bir süreçte yine olabilir. Olmaya da bilir. Biz, yapmaktan ya da yapmamaktan yana değiliz. İzliyoruz, gözlemliyoruz, insanların tepkisini ölçüyoruz.
Kesinti ve bakımlarda nasıl bir konumdasınız? İlk günle bugünü kıyaslarsanız…
Mecburiyetten yapıldığını aslında biliyor vatandaş. Kışa yönelik bir kriz durumu beklentimiz yok. Geçen sene neredeyse hiç kesmedik kışın. Ama bir önceki seneyi hatırlayın, Yardımcı yakıldı. Ceylanpınar'da sıkıntılar vardı. Siverek'te problemler vardı. Ama bir sorun vardı. Bazı şeyler bizim elimizde değil. Teknik olarak duruma göre hareket ediyoruz. O krizler olmasın diye 30-32 milyona yakın para harcandı. Bu sene 40'ın üzerine çıkacak gibi.
Yatırım için mi bu paralar?
Evet, o krizler gelmesin diye. Vatandaş o sıkıntıları yaşamasın diye.
Şu anda önünüzde duran en büyük yatırımınız ne?
Urfa, ilçeler ve merkez hepsi büyük. En küçük kalemin ihalesi bir milyonluk. Devasa işler yapılıyor. Ana hatlar çekiliyor. Bütün köylerin aydınlatması, şebekesi... Örnek köyler yapılıyor. Sisteme örnek köyler. O sisteme sağlıklı enerji verildi mi, ne kadar verildi gibi durumları yaşamak için çalışmalar yapılıyor. 52 tane köy bitirilecek. Hatta 26'sı bitti. Işıl ışıl, direkleri, şebekesi, aydınlatması, her şeyi çok güzel. Ama bunlar için maliyet lazım. Bir köyün maliyeti 400 bin lira. Urfa'da kaç köy var. 2 bin 700 civarında. 3 bin 500 çarpı 400. Böyle bir para var mı? Ama adım adım olacak. Yıl sonunda tüm köyleri hedeflemiş arkadaşlar aydınlatma yapmaya. Tabi yatırımlarımızın da sınırları var. EPDK bize 'en çok şu kadar harcayabilirsin' diyor.
Kayıp kaçak oranlarında bir düzelme var mı?
Kayıp kaçak maalesef değişmedi. Bazen iki puan aşağıda, bazen üç puan yukarıda.
Yüzde olarak bu oran kaç?
73 buçuktu en son. Net rakam.
Ödeme alışkanlığı biraz olsun oluşmadı mı?
Biz insanların kafasında daha netleşmedik. Belki biz arazide varlığımızı tam olarak hissettiremedik. Ticari bir anlayış olduğumuzu tam olarak anlatamadık. Biz, buradayız. Artık bilsinler. Şirket burada. Bakın özelleştirmeye karşı çıkan adamlardan biriyim. Mantıklı gelmez bana, uygun gelmez bana. Ama içine girince gördüm ki en mantıklısı buymuş. Nasıl kazanıyor devlet? Devlet çok güzel kazanıyormuş. Devlet kazanınca o para buraya geri geliyor. Bana yatırım yaptırıyor, sana yaptırıyor. O parayı buraya çeviriyor. Niye biz bundan vazgeçelim? Kim olursak olalım. İnsan iktisadını yaptığı taktirde kayıp ya da kaçak elektriğe gerek yok. Gerçekten yok. İhtiyaç değil artık. Değişmemiz lazım. Bunun sonu yok. Bu mücadelenin sonunda kazanan olmayacak. Böyle giderse kimse kazanmayacak. Kazan-kazan varken biz sürekli kaybet-kaybet oynuyoruz. Biz, elektrik kesilmesin diye, senin faturan düzgün gelsin diye, senin üzerine o kaçak kullanma hakkı gelmesin diye 250 tane adamı sadece kaçağa tutuyoruz. Bazen 500'ü geçiyorum, arazide bunu yapabilmek için. Bu kaçak olmasa ben 500 adamı, yatırımda, işletmede, sosyal faaliyetlerde, dert dinlemede kullansam olmaz mı? O zaman sen bizden daha memnun olmaz mısın? Biz, fırsat bulamıyoruz ki. Her gün yüzlerce, binlerce olay yaşıyoruz. Bir evin elektriğinin kesilmesinden, bir fabrikanın kesilmesine kadar, bir trafodan, küçük bir arızaya kadar. O olay buraya öyle çığ gibi büyük geliyor ki artık kımıldayamıyorsun, proje üretemiyorsun, fikir üretemiyorsun. Yatırım projesine ben bakmak için zaman ayıramıyorum. Bana izin ver, teknik adama, hizmet üretecek adama müsaade et. Bak sana nasıl hizmet edecek. İnanın edecek.
30 Mart ve 7 Haziran seçimlerinde Urfa'da enerji sorunu birinci gündem maddesiydi. Ama sanki 1 Kasım seçimlerinde fazla dillendirilmedi. Burada bir iyileşme mi oldu?
Aslında 7 Haziranda da dile getirilmedi. 7 Haziran'da desteklemelerle ilgiliydi. Bu neyi gösteriyor? Bu bazen durumsal olarak olayların yaşandığı, inişlerin çıkışların olduğudur. 30 Mart seçimlerinin sıcaklığını, hava durumunu, fırtınasını Allah aşkına ne çabuk unutuyoruz? O gün yaşanan o tipi Urfa tarihinde var mıydı? Her taraftan tepki…7 Haziran desteklemelerle ilgili. Bu bazen kaderdir. Her şey üst üste gelir, bazen denk gelir. Desteklemelerin yatırıldığı zamanlara seçim denk geldi. Bu planlanmış bir şey değil ki. Seçim döneminde Urfa birçok yerden daha iyiydi. 7 Haziran seçimlerinde de enerji kesintisi diye bir şey olmadı. 1 Kasım seçimleriyle ilgili ben bir kez daha sizin nezdinizde tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Öyle bir çalıştılar ki, uyumadan, dimdik, bir şey olduğunda hemen müdahale ederek, öyle sahiplendi ki hepsi, küçücük bir arızaya bile anında müdahale edildi.
Seçim öncesi size baskı veya talep geldi mi?
Yok, bizim öyle bir şeyimiz olmaz ki. Bir daha söylüyorum. Ben bir şirketim. Ben mal satarım, mal alırım. Ve bu mal alıp satmanın yanında bir hizmet sektörüm vardır. Hizmet sektörü ve mal alıp satmak. Biz, ikiye ayrıldık zaten. Perakende ve dağıtım olduk. Perakende tarafım mal alır, mal satar. Parasının nerede olduğuna bakar. Biz de hizmet sektörü olarak müşterinin enerjinin sağlıklı gelmesini sağlar, yatırım yapar, müşterinin derdini sıkıntını dinlemeye çalışırız. Ayrıca mal satan, para kazanan bir şirketiz. Bu kadar basit. Seçimlerle ilgili olarak da; normal zamanlarda işlerle ilgili çözümümüz dün ne idiyse bugün de odur. Duruma, sürece göre değişmiyor. Bizim kendimizi iyileştirmemize göre değişiyor. Geçen sene bir haftada çözdüğümüz olayı bugün 4 günde çözeriz. Hedefimiz bunu 3 güne düşürmektir. Bu, benim şirketsel hedefimdir.
(Kaynak: Gazeteipekyol)