Haberler
İsrail ve Lübnan, savaşın bitmesi için bazı konularda anlaştı

İki ülke anlaştı! Aylardır devam eden savaşın bitmesi artık an meselesi

Meclis Başkanlığı'na sunuldu! 2 milyar TL'lik Genel Sağlık Sigortası borcu silinecek

Meclis Başkanlığı'na sunuldu! 400 bin kişinin borcu siliniyor

Ailesini katleden Bahtiyar Aladağ berber dükkanında aylarca atış talimi yapmış

7 kişiyi öldüren cani, katliama aylar öncesinden hazırlanmış

10 Kasım törenine katılmayan öğrenciye tebligat göndermişti: Müdür hakkında suç duyurusu

10 Kasım törenine katılmayan öğrenciye tebligat göndermişti! Müdür hakkında suç duyurusu

Ermeni Yazarlar, Öcalan'ın Mektubunu Değerlendirdi

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Abdullah Öcalan'ın Ermenilere yönelik yazdığı mektubu, Ermeni gazeteci ve yazarlar değerlendirdi.

Abdullah Öcalan'ın Ermenilere yönelik olarak yazdığı ve dün Agos gazetesinde yayınlanan mektup hakkında Ermeni yazarlar değerlendirmelerde bulundu. Mektubun yayınlandığı Agos gazetesinde ve bugünkü Taraf gazetesinde Ermeni gazeteci ve yazarlarla akademisyen Taner Akçam'ın mektup hakkında değerlendirmeleri yayınlandı.

İŞTE O DEĞERLENDİRMELER

ROBER KOPTAŞ (Agos): ÖNEMLİ ÇAĞRILAR

Mektup önemli ve değerli. Öcalan'ın, cezaevi koşullarına rağmen bugün Türkiye'nin en önemli siyasi aktörlerinden biri olduğu dikkate alınırsa, bu önem ve değer daha iyi anlaşılabilir. Sonuçta Türkiye'de yaşıyoruz ve diğer siyasi aktörlerin, Ermenilerin yaşadıkları konusunda onun yaptığı "soykırım, yüzleşme, adalet" vurgularını bir gün kullanacaklarını henüz hayal dahi edemiyoruz. Sadece Ermenilere değil, aslında bütün Türkiye'ye hitaben yazılmış olan mektuptaki bu netliği takdir etmeli.

Öcalan'ın Ermeni halkının 1915'te yaşadıklarını "soykırım planı, iğrenç, zalim" sözleriyle değerlendirmesi ve ayrıca Ermenilerin hâlâ hayatta olmasının mucizeviliğine, bu mucizenin de "mazlum Ermeni halkının büyük emekleri ve mücadelesi sonucu gerçekleştiği" vurgusu da anlamlı. Bu sözlerin, Kürt hareketine, Ermenilerin tarihsel yazgısıyla ilgili değerlendirmelerinde ışık tutacağına inanmak istiyorum. Öcalan'ın Ermenilerin ırkçı-milliyetçi tuzaklara düşmemek konusunda önerisine ise katılmamak mümkün değil. Aynı sorumluluğun her kesimde olduğunu unutmadan elbette.
Mektupta eleştirilecek ve eksik bulunabilecek hususlar var şüphesiz. Kürtler ve 1915'teki rolleri konusunda eleştirel ifadelere yer verilmemesi bunların en başlıcalarından. Ayrıca, "lobi, cemaat, paralel yapı" kavramlarının, KCK yetkililerinin kullandığı kadar hoyratça olmasa da, bolca ve muğlakça kullanılması da sorunlu. Ayrıca mektupta Rumların, Süryanilerin ve diğer gayrimüslim halkların da zikredilmesi gerekirdi.

Öcalan sonuçta sınırlar ötesi irice bir siyasi yapının lideri ve ona bir politikacı gözüyle bakmakta yarar var. Hal böyle olunca, barış sürecini birlikte yürüttüğü AKP'nin iktidarını sarsacak adımlara karşı mücadele vurgusunu öne çıkarmasını anlamak da mümkün. Başta Gülen cemaati olmak üzere sürece zarar verebilecek güçlere karşı dikkatli olunması çağrısı, son haftalarda yaşanan gelişmelerle doğrudan ilgili. Şahsen ben de, Kürt ve Türk gençlerinin kanının akmadığı bir Türkiye'ye doğru ilerleyebilmemizin en öncelikle meselemiz olduğuna inananlardanım. Öcalan'ın "sürdürmeye çalıştığım barış arayışının hiçbir halkın zararına olmayacağı" taahhüdüne sadık olup olmayacağını da hep birlikte takip edeceğiz.

YETVART DANZİKYAN (Agos): DIŞ ODAKLAR SÖYLEMİ SORUNLU

Ben de kendi adıma Öcalan'ın selamını alıyorum. Bütün bu tartışmaların ardından özel olarak bir mektup yazmasını da önemli ve saygıdeğer buluyorum. Öcalan'ın mektubun ilk bölümünde yaptığı çözümleme ile büyük oranda mutabık kaldığımı ve Türkiye'nin artık 1915 gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini söylemeliyim.

Öcalan'ın ve Kürt hareketinin Ermeni halkına, meselesine yaklaşımının elbette ki farkındayım, farkındayız. Ve bunu çok önemsiyorum. Keza Kürt siyasetinin bilhassa son 5-6 yıldır bölgede hayata geçirdiği kardeşlik pratiğini de daha önce de defalarca kaydettiğim gibi çok kıymetli buluyorum.

Ama demeden, naçizane birkaç cümlem var elbette. Biz Türkiyeli Ermeniler, devlet tarafından yıllar boyunca kim olduğu bilinmeyen, belirsiz bir "dış güçler" ile terbiye edildik. Ve yine bize sürekli kötü diaspora, düşman Ermeni lobisi, iyi, uyumlu Türkiyeli Ermeniler denklemi sunuldu. Hatta dayatıldı. Bizden hep iyi Ermeniler olmamız istendi. Türkiye ile, o boğucu resmi görüşle yetiştirilmiş kuşaklarla diyalog kurma, ortak bir dil üzerinden kendimizi anlatabilme derdiyle bu denklemin çok dışına çıkmadık, çıkamadık. Hrant'ın o dikkatli dili, iki halkı tedavi etmeye çağıran dili bile bu ülkeye fazla geldi. Şunun anlaşılmasını rica ediyorum ben de: Bu adresi belirsiz, muğlak, çok genel bir dış güçler, kötü kalpli lobiler, Türkiye'nin düşmanı Ermeni odaklar söylemi bizi çok yoruyor ve aynı denklemin içinde sıkışıp kalmışız, oradan bir türlü çıkamıyoruz hissi yaratıyor. Ve ısrarla buna ikna edilmek istenmemiz, yeni bir resmi görüşe mi çağrılıyoruz duygusunu, sorusunu yaratıyor.

Türkiyeli Ermeniler ne söylendiğini anlarlar. Buna inanalım. Son haftalarda sürekli kulağımıza söylenen "yanlış sonuç çıkarıyorsunuz" telkinlerinin artık bir son bulmasını diliyoruz. Ve bu barış ihtimalinden en çok heyecan duyanlar arasında Türkiyeli ve bir gün Türkiye'ye dönme umudu taşıyan Ermeniler olduğunu, herhalde söyleyebilirim. Tüm çabamız barışın kalıcılaşması ve bu heyecanı diri tutmak içindir.

OHANNES KILIÇDAĞI (Agos): DÜZELTME VE DİYALOĞA DEVAM

Öcalan'ın mektubunda yaptığı, Batı'nın dünyanın geri kalanı üzerindeki etkisi konusundaki tarihsel analizi hakkında uzun uzadıya konuşulabilir ama sadece genel manada şu kadarını söyleyeyim ki kolonyal süreçlerin Batı dışı toplumlarda yıkım yarattığı genel bir tespit olarak doğru olsa da Türkiye'de (ve Ortadoğu'da) yaşayageldiğimiz sorunları tamamen "Batı'nın oyunu" veya "Batı kaynaklı" olarak tanımlamak zannımca eksik bir okumadır.

Yerel yapıları ve ilişkileri tamamen aklamak, bizi özeleştiri yapmaktan alıkoyabilir. Yine de, Öcalan mektubunda, Ermeni soykırımıyla yüzleşme bahsinde, ideal pozisyon nedir sorusu bir yana, Türkiye siyasetinin ortalamasının oldukça üstünde bir duruş sergilemiştir. Bu da zaten Kürt hareketinin şimdiye kadarki çizgisiyle uyumludur.

"Ermeni halkı ırkçı-milliyetçi tuzaklara düşmemelidir" önermesi de doğru çünkü zaten kimse bu tuzaklara düşmemeli. Öte yandan, "uluslararası sermaye", "lobi" gibi tanımlamalar söylenip geçildiğinde haddinden fazla soyut kalan kavramlar. Kimdir bu sermaye ve lobiler? Olaya tam olarak nasıl müdahil oluyorlar? Bu gibi sorular daha açık tartışılmadan bunlar bir hayalet olmanın ötesine geçemiyor.

Öcalan'ın mektubunu cümle cümle ele aldığımızda katılmadığımız birçok nokta olabilir. Fakat esasen bu mektubun bir 'düzeltme' ve Türkiye Ermenileri ile Kürt siyasi hareketi arasındaki yapıcı diyaloğun devamı ve geliştirilmesi için asgari zemini muhafaza eden bir metin olarak okunmasının doğru olacağı kanaatindeyim.

KARİN KARAKAŞLI (Agos): BARIŞA TAMAMLANMA İHTİMALİ

Söz, ulaşmak içindir. Yoksa kendine saklarsın onu, telaffuz etmezsin. Kürt halkının lideri Öcalan'ın selamını da bunca yıldır varlığını sınırlandırmamak için mücadele verdiği tecrit koşullarında kaleme aldığı mektubu da bu ulaşmanın işareti olarak aldım. "Gerçek bir adalet üzerine inşa edilmiş tarihi bir barış" benim de en çok inanmaya ihtiyaç duyduğum, bu yola baş koymuş herkesle birlikte mücadelesini verdiğim şey. Öcalan'ın bu uğurda "katledilen son Ermeni" olarak nitelendirdiği Hrant Dink ve gazetesi Agos bu düsturla çıkmıştı o zorlu yola. Bunca yıl sonra, aynı mekânda devam eden de adaletli barış çabasıdır zaten.

Ermeni halkının soykırım gerçeğini ve kendini bu trajediye rağmen bugüne taşıyabilmiş olma mucizesini bu topaklarda bir siyasiden işitmek nasip olmadı. Öcalan'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin bu bilgi eşliğinde tarihle yüzleşmeye çağırması, her kesimi milliyetçilik tuzağına karşı uyarması kıymetlidir. Ancak bu kıymet Türkiyelilerin tarihi idrak ve bugünü inşa azmine ihtiyaç duyar. Çünkü hayli belirsiz tınlayan o uluslararası lobilerin aksine bu halklar bütün yaşanmışlıkları ile buradadır. Ve aslolan, devletçi refleksi anımsatmayan bir dille tam da AK Parti iktidarı, Gülen cemaati ve de üçüncüler arasındaki iktidar mücadelesinin ortasında yeni bir ihtimal yaratabilmektir. Bu ihtimalse bizzat Öcalan'ın çizdiği bu hiza çizgisinde özellikle Kürt siyasi hareketinden tutarlılık talep eder.

Çağdaş şiirin ustası Edip Cansever, "Sanırım hiçbir şeyin öyle pek tamamlanmadığı/Bir çağda yaşıyordum" demişti bir şiirinde. Kimlik politikalarının özgürleştirici değil kapana kıstırıcı haline denk gelen bu zamanda ben Türkler, Kürtler ve bu toprakların bütün halklarıyla birlikte o adalete ve barışa tamamlanmak istiyorum. Bütün kayıplarımızın hatırası ve çocuklarımızın hatrı için.

TANER AKÇAM (Taraf)

Öcalan'ın söyledikleri, kuşku götürmez ki, şu anda Türkiye siyaset sahnesinde söylenmiş en ileri sözlerdir. Ermeni sorununun çözümü için çok önemi bir başlangıç noktasıdır. Açıklamanın içeriği ise ciddi hatalar ve yanlışlar içeriyor. Birincisi, Soykırım konusunda doğrudan sorumlu olanların Türk ve Kürdü ile Müslümanlar olduğu gerçeği saklanıyor ve sorun, artık kabak tadı veren "kötü Batı ve lobileri" üzerine atılıyor. Ayrıca Ermeni sorunu, Ermenilerin "eşit vatandaş olması" ve Kürtlerin "eşitlik ve özgürlük sorunu" olarak tanımlanıyor. Ermeni sorununun esası olan adalet konusu es geçiliyor. Öcalan'ın söylemi, solun, eski kabak tadı veren, "antiemperyalizm" edebiyatının yeni ver versiyonundan başka bir şey değil. Bu nedenle demeç, Türk siyaseti için ileri bir adım olmakla birlikte, son derece ciddi bir zihniyet yanlışlığına denk düşüyor. Hâlâ Ermeni soykırımı veya diğer halklara bu topraklarda yapılanlar, Kapitalist modernite gibi soyut, anlamsız, dış güçler vb. ile açıklanmaya çalışılıyor.

HAYKO BAĞDAT (Taraf)

Kürt Siyasi Hareketi'nin mücadele tarihi içerisinde gerek söylemlerinde gerek icraatlarımda Anadolu'nun kadim halklarına bakışı ortadadır. Abdullah Öcalan, Bese Hozat ve Rıza Altun'un beyanlarında üç Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinin Paris'te gerçekleşmesinin, orada Ermeni lobisinin etkin olmasıyla ilgisinin olduğu, Dünya'da Gladyo, Türkiye'de Kontrgerilla faaliyetlerinde bazı Ermeni örgütlenmelerinin dahli olduğu, bu yapıların Türkiye'nin demokratikleşmesine ve barış sürecine karşı olduğu ve provokasyonlar yapabileceği dillendirilmiştir. Üstelik bu beyanlarda TC'nin geleneksel şeytanlaştıran üslubuna yakın bir dil kullanılmıştır. İtiraz edilen budur. Öcalan'ın mektubu naif, soykırım konusunda cesur ve yapıcıdır. Fakat satır aralarında bahsettiğim iddiaların açıklanmasına rastlayamadım. Bu kadar somut bir bilgiye sahip olan varsa; bizlerle paylaşmasında fayda görüyorum. Çünkü kontrgerilla en çok Ermenileri de tehdit ediyor. Mektupta bahsedilen, sermaye kesimlerine yakın örgütlenmeler ile ayrışmak önerisi ise sanırım Agos'un kuruluşundan bu yana verdiği mücadeleyi tam takip edememiş olmaktan kaynaklanıyor. Bu mektubun kırılan gönülleri tamir etmesini umuyorum."

GARO PAYLAN (Taraf)

Türkiye'de çok etkili bir politik önder ilk kez 1915'teki Ermeni Soykırımı ile ilgili Türkiye'ye ve Dünya'ya yüzleşme çağrısı yaptı. Bu bence mektubun en çok altı çizilmesi ve benim de en çok önemsediğim bölümü. Bizim tepki koyduğumuz, Sayın Öcalan'ın cevap vermek zorunda kaldığı, geri kalan ifadelerle ilgili de hâlâ muğlak bir durum var. Ancak genel havasında hem milliyetçilikle hem de her halkın içindeki milli grupların barış meselesini çözmek istemediği ile ilgili ifadeleri var. Konulara katılmakla birlikte dezavantajlı durumda olan halklarla ilgili bu ifadelerin daha dikkatli bir şekilde kurgulanmasıyla ilgiliydi bizim itirazımız. Bu yönde de gelişmelerin olacağını umut ediyorum. Çünkü Kürt Siyasi Hareketi'nin bu anlamda ki hassasiyetlerimizi anlamış olduğunu ümit ediyorum. Ve bundan sonra da özellikle dezavantajlı halklarla ilgili bu ifadelerin kullanılmasında, tarihsel boyutta işlenen bütün suçların bu ifadelerle meşrulaştırıldığı bilgisini onlara söylemeye devam edeceğiz ve dikkate alınacağı ümidini taşımak istiyoruz."

Kaynak: Haberler.Com / Güncel
title