Erkan Mumcu: Cumhurbaşkanını Halkın Seçmesi Benim Fikrimdi
Anavatan Partisi (ANAP) eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, cumhurbaşkanının ilk kez halk tarafından seçilmesi fikrini hükümete kendisinin önerdiğini belirterek, "Benim zorlamam, duruşum olmasaydı bunu yapacak değillerdi" dedi.
Ak Parti'de 2002- 2005 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı yapan ANAP eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, memleketi Isparta'da gazetecilerin soruları üzerine cumhurbaşkanlığı seçimi ve başkanlık sistemi konusunda açıklama yaptı. Aktif siyasette olmadığı için uzun bir süre medyadan uzak kalmayı tercih ettiğini belirten Mumcu, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinde katkıları olduğunu söyledi. Ak Parti'ye katılımı sürecinde Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşmelerde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi görüşünü ortaya attığını kaydeden Mumcu, "Bu konudaki önerimi o zaman söylemiştim. O zaman bu görüşü benimsediler, daha sonra yollarımız ayrıldı" diye konuştu.
367 KRİZİ ÖNERİME YAKLAŞTIRDI
Hükümetin önerisini benimsemesine rağmen cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için anayasa değişikliği yapmadığını aktaran Mumcu, 2007 yılında cumhurbaşkanı seçimi sırasında 367 krizinin yaşandığını ardından Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar nedeniyle hükümetin kendi önerisine yaklaştığını kaydetti. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi konusundaki ısrarının sonuç verdiği savunan Mumcu, Ak Parti yönetiminin bu görüşü kabul ederek kamuoyuna açıkladığını ve ardından anayasa değişikliği yaptığını vurguladı.
'HALK, YANLIŞ KARAR VERDİYSE DÜZELTİR'
Erkan Mumcu, cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusunda da şunları kaydetti:
"Kimi seçeceğine halk her zaman sağ duyusuyla karar verecektir. Bence de halk doğru kararlar verecektir. En azından yanlış yaptıysa da yine halk bu yanlışını görerek öğrenecek ve düzeltecek adımı atacaktır. Yeter ki anayasa bu imkanları versin."
KUVVETLER AYRILIĞI VE BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başkanlık sistemi konusundaysa Mumcu, Türkiye'de gerçek anlamda başkanlık sistemine geçilmesinin zorunlu olduğuna inandığını, kalıcı ve sürdürülebilir bir demokratik istikrar için bunun kaçınılmaz olduğunu, ancak bunun kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanması gerektiğini dile getirdi. Mumcu, şöyle konuştu.
"Ama başkanlık sistemi derken kast edilen şey, mesela ABD'de olduğu gibi etkin kuvvetler ayrılığına dayalı bir başkanlık sistemidir. Parlamento üzerinde, yasama organları üzerinde bir sistem. Mesela ABD'de kongre, senatodur. Bence senato da olmalıdır. Bunun üzerinde yürütmenin hiçbir gücünün, tesirinin, yasama ve yargı üzerinde yürütmenin hiçbir baskı imkanının bulunmadığı ama kuvvetlerin etkili ve dengeli bir mekanizma içinde birbirine belli mesafeye çekildikleri düzeni kuran sistem, Türkiye'nin geleceği için son derece gereklidir, hayırlı olur."
'İKTİDAR BUNU İSTEMEZ'
Böyle bir başkanlık sisteminin bugün bu hükümet tarafından arzu edileceğini düşünmediğini kaydeden Erkan Mumcu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Çünkü mevcut haliyle anayasamız, aslında bir başkana verdiği yetkilerden çok daha fazlasını, özellikle hükümet ve cumhurbaşkanı aynı taraftaysa çok daha fazlasını veriyor. Padişahtan bile fazla yetkiler veriyor. Yargı hükümlerini tanımamak gibi yetki veriyor. Bağımsız kurullar üzerinde tartışmasız bir yetki veriyor. Parlamentoyla yasamayı neredeyse elinde oyuncak haline getirmek, keyfine göre yasalar çıkarmak imkanı veriyor. Bu imkanı böyle kullanmaya alışmış bir tarz siyasetin, gerçek anlamda bir demokratik dönüşüme çok meyil vereceğini zannetmiyorum. Başkanlık rejimini de bu yönden çok isteyeceklerini düşünmüyorum. Aslında bugün çok övüne övüne 'Vesayet sistemlerini kaldırdık, cumhurbaşkanını halk seçti' diye övündükleri şeyi de isteyerek yapmadılar. Eğer benim zorlamam, duruşum olmasaydı bunu yapacak değillerdi."