Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde patlama

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde korkutan patlama

Naci Görür Malatya'daki son depremi işaret ederek uyardı: Endişe verici

Son depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde 4,6 büyüklüğünde deprem

Malatya'da şiddetli deprem! Sarsıntı çevre şehirlerden de hissedildi

Ergenekon Davasında Bülent Ecevit'in Eski Koruması Tanık Olarak İfade Verdi

Ergenekon Davasında Bülent Ecevit'in Eski Koruması Tanık Olarak İfade Verdi
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasında merhum Başbakan Bülent Ecevit'in eski koruma amiri ve eski DSP Milletvekili Recai Birgün, tanık sıfatıyla ifade verdi.2001'deki bir yapının Bülent Ecevit'in başında olduğu hükümeti...

İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasında merhum Başbakan Bülent Ecevit'in eski koruma amiri ve eski DSP Milletvekili Recai Birgün, tanık sıfatıyla ifade verdi.

2001'deki bir yapının Bülent Ecevit'in başında olduğu hükümeti yıkmaya çalıştığını öne süren Birgün, kimlik tespiti sırasında sanıklarla bir husumetinin olmadığını söylemesi üzerine davanın tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı söz alarak Birgün'ün, 29 Nisan 2009 tarihli savcılık ifadesinde, Haberal ve Bülent Ecevit'in tedavisine katılan 13 doktor ile aralarında davalar bulunduğunu söylediğini hatırlattı. Bu nedenle Haberal ile Birgün arasında ciddi husumet bulunduğunu ifade eden Helvacı, tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesini istedi.

Avukat Helvacı'nın talebi üzerine Birgün ise avukatlarından aldığı bilgiye göre şu an herhangi bir davanın olmadığını ifade ederek, 2002 yılında tazminat ve ceza davalarının açıldığını, bunların bittiğini söyledi. Avukat Helvacı'nın talebini değerlendiren mahkeme heyeti, Birgün'ün tanıklığına engel olmadığına karar verdi.

Tanık olarak ifade veren Birgün, kendisinin izinli olduğu bir dönemde Bülent Ecevit'in sırtında oluşan ağrı nedeniyle Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne götürüldüğünü, kendisinin de hastaneye gitmesiyle Mehmet Haberal ile tanıştığını kaydetti.

Hastanede yapılan tedavinin ardından Ecevit'in eve gönderildiğini belirten Birgün "Daha sonra göğüs bölgesinde ağrı oluştu. 10 gün aynı hastanede kaldık. Bir süre sonra da omurgada çökme meydana geldi. 8 ay hastanede kalmamız gerektiğini söylediler. Çökmenin felç ya da ölümle sonuçlanabileceği söylendi. Omurga çökmesine müdahale yapılmayacağı, dinlenmesi tavsiye edildi. Bu 8 aylık süreci hastanede geçirmemiz tavsiye edildi. Hastanede bir tedavi olmayacağından eve geldik. Doktorlar mutlak yatak istirahatı önerdi. 1,5 metre mesafedeki lavaboya bile gitmemesi istendi. Ancak Bülent Ecevit çok tez canlı birisi olduğu için ilk günden başlamak üzere bunlara hiç uymadı. Sabah kalkıyordu, ihtiyaçlarını gideriyordu. Gazetesini okuyordu. Bu sürecimiz 3 ay devam etti. Bu süreçte doktorlar eve muayeneye geliyor, 'kıpırdamayın, hareket etmeyin' diyordu. O dönemde medyada da Ecevit'in hastanede yatması geniş yer tutmuştu. Öldüğü bile yazıldı. Yanında ben ve Rahşan Hanım vardı. Bülent Ecevit yazılanlardan çok rahatsız oluyordu. Dışarıya çıkmak istiyordu, ancak doktorlar izin vermiyordu. O dönemde MGK, Bakanlar Kurulu toplantısı ve Kıbrıs Zirvesi yapılacaktı. Ecevit bu üç toplantıya katılmak istiyordu. Doktorlar gelip muayene ettiler. Bu toplantılardan bir gün önce yapılan muayenenin ardından Ecevit'in toplantılara katılabileceğini söylediler. Ama toplantıya gitmeden öne sabah muayene etmek istediler. Sabahki muayenede 'siz kıpırdamışsınız' diyerek, katılmamasını söylüyorlardı. Bir gün önceki duruma göre, toplantılara katılacağı şeklinde basına bildiriyorduk. Ama, ertesi gün katılamıyordu. Basında nahoş şeyler yazıldı. Hatta MGK toplantısı Ecevit nedeniyle 10.30'da başladı. Doktorların bu ikna edici sözleri nedeniyle Ecevit bu üç toplantıya katılmadı" şeklinde konuştu.

Eve gelip giden doktorların önce 'iyisin', ertesi sabah ise 'kıpırdamışsın, his kaybı olmuş' şeklindeki ifadelerinden Rahşan Hanım ile şüphelendiklerini ifade eden Birgün daha sonra şöyle konuştu;

"Bülent Ecevit kalkıp geziyordu. Her sabah bahçeye çıkıp gazeteleri okuyordu. Rahşan Hanım ile tedavi sürecinde yaşadıklarımızı, tedavi sürecini değerlendirdik. 8 ay evde istirahat etmesini gerektirecek durumunun olmadığını değerlendirdik. Bu durumu da Bülent Ecevit'e söyledik. Benim yakın arkadaşım olan ortopedist Mücahit Pehlivan'ı söyledim. Kabul ettiler. Gazeteciler 24 saat nöbette olduğu için gece yarısı Mücahit Pehlivan'ı eve soktuk. Elle ortopedist muayenesini yaptı. 'Bir çökme var ama, geçmiş' dedi. Yürüyebileceğini, bir sıkıntı olmadığını söyledi. Ben de 'senden belge istiyorum, bu Başbakan' dedim. Bunun üzerine özel bir poliklinikten seyyar röntgen cihazlarını gece eve soktuk. Çekilen filmlere göre de, çökmenin düzeldiği, risk kalmadığı söylendi. Bunu Bülent Ecevit'e söyledik. Kaba bir korsemiz vardı. 'Korseye gerek yok' dediler, ama biz daha ince bir korseyle günlük yaşamımıza devam ettik. Bunun üzerine Başkent Üniversitesi Hastanesi'nden gelen doktorları kabul etmedik. Bir bahane buluyorduk. Ecevit'in hastaneye gelmesi konusunda çağırıyorlardı. O dönemde DSP yöneticileri olan Zeki Sezer, Emrehan Halıcı ve Tayfun İçli ziyarete geldi. Hastaneye gitmemesi gerektiği, giderse 'çalışamaz durumda' rapor verileceği şeklinde duyum aldıklarını söyleyerek, 'hastaneye gitmesin' denildi. Hastaneye gitmedik. Sonuçta Ecevit 2006 yılına kadar gayet sağlıklı yaşadı. Daha sonra ise beyin kanamasından vefat etti."

Birgün'ün ifadesinin ardından Savcılık aşamasında daha önce verdiği ifadeleri duruşma salonunda okundu.

Daha önce alınan ifadelerinin okunduğu sırada Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Birgün'e, Bülent Ecevit'e "Çalışamaz raporu verileceği duyumu kimden geldi?" diye sordu.

Birgün de, "Hatırlamıyorum ama öyle bir duyum vardı. Herkes konuşuyordu" diye yanıt verdi.

Ecevit'in hastalığı döneminde yaşananları operasyon olarak nitelendiren Birgün, "O dönem yaşananlara bakınca partinin ikiye bölünmesi ve sayın Ecevit'in hastalığı kullanılarak yapılanlar, tıpkı 28 Şubat ve 27 Nisan e-muhtırası gibi bir operasyondu" şeklinde konuştu.

Birgün, Ecevit'in rahatsızlığından önceki süreçte gazeteci Murat Yetkin ve Cengiz Çandar'ın Başbakan'ın görevi bırakması konusunda bazı yazılar yazdıklarını da ifade etti.

Hastalığı döneminde tedavi ile ilgili konuşmamaya özen gösteren Bülent Ecevit'in, yapılanları anlatmak isteyen Rahşan Ecevit ile de bu nedenle tatsızlık yaşadığını belirten Birgün, "Rahşan Hanım bu tür konuları açınca, 'Rahşan o konuları kapat. O konuları dile getirmeyelim' derdi" dedi.

Başbakanlığı bittikten sonra gazetecilerin çekim ve röportaj için Ecevit'in yanına geldiklerini ifade eden Birgün, "Sayın Ecevit bu konuda 'iç ve dış bazı mihrakların girişimleriyle iktidardan uzaklaştırıldıklarını' anlatıp konuyu geçiştiriyordu ve bu konunun siyasi tarihçiler tarafından irdelenmesi gerektiğini söylüyordu. Çekimlere verilen aralarda Rahşan Hanım, 'Bülent bunları da anlat' diye konuşuyordu. Bir kez çekim arasında böyle bir olay yaşandı. Aralarında tatsızlık olunca da çekimler birkaç gün ertelendi" diye konuştu.

Birgün, 2001'deki bir yapının Bülent Ecevit'in başında olduğu hükümeti yıkmaya çalıştığını öne sürerek, "O yapı, bu yapımı bilmiyorum. Ama hükümeti yıkmaya çalıştı. Eline geçen fırsatları kullandı. Ecevit'in hastalığını kullandı" dedi.

Duruşma, verilen öğlen arasının ardından Birgün'ün çapraz sorgusu ile devam edilecek. - İSTANBUL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel
title