Haberler

Ergenekon" Davası Temyiz Duruşması

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nın ofisinde bulunduğu iddia edilen Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk, "Yapılan iş bir soruşturma değildi.

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nın ofisinde bulunduğu iddia edilen Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk, "Yapılan iş bir soruşturma değildi. Fetullah Gülen cemaatine bağlı, polis, savcı, hakim, ordu mensubu, hatta general dahil, bu kişilerin ortak çalışması sonucu ordu içinde, ülke içinde milliyetçilik duyguları öne çıkan, geçmişte ABD'ye karşı çıkan kişilerin, subayların etkisiz hale getirilmesiydi" dedi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ndeki "Ergenekon" davasının temyiz duruşması, sanık savunmalarıyla devam ediyor.

Duruşmaya emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları ve sanık yakınları katıldı.

Sanıklardan Gazi Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk, "irtica ile mücadele eylem planı" nedeniyle yargılandığını, sanıklardan Levent Göktaş'ın avukatı iken sürece dahil edilerek tutuklandığını söyledi.

En başından beri ABD'nin yönlendirdiği, cemaat polislerinin yürüttüğü bir sürecin yaşandığını belirten Öztürk, Ramazan Akyürek'in  emniyet istihbaratın başına getirilmesiyle Ergenekon sürecinin fiilen başlatıldığını savundu.

Öztürk, Levent Göktaş'ın avukatlığını yaptığı sırada ofisine gizlice girilerek, cemaatçi polisler tarafından İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesinin yerleştirildiğini, binanın kapıcısı ile polisler arasında gayri yasal ilişki kurulduğunu tespit ettiklerini anlattı.

Serdar Öztürk, polisler hakkında "casusluk" yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduklarını, ardından eşinin kullandığı özel aracın başka bir araç tarafından sıkıştırılarak eşine kaza yaptırıldığını söyledi.

İki kadının avukatlık bürosuna hukuki yardım almak için gelmek istediklerini, kendisinin de randevu verdiğini belirten Öztürk, "Adnan Hocacı" olarak bilinen iki kadının çantalarındaki kamerayı fark ettiğini, kendisine "Adnan Hoca" ile ilgili bir davayı sorduklarını, davayı kabul etmediğini anlattı. Öztürk, bu kadınların soruşturma ve kovuşturma aşamasında hedef seçilen bütün hukukçulara gönderildiğini tespit ettiklerini ancak kadınlarla ilgili hiç bir delilin toplanmadığını kaydetti.

Telefonlarının dinlendiğini, bir telefon görüşmesinde "dava için 3-5 gün Ankara dışında olacağını" söylemesi üzerine, Ankara dışına çıktığı bir gün polislerin ofisine gizlice girerek, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nı yerleştirdiklerini öne süren Öztürk, ertesi gün de legal arama için ofisine gelinerek, belgenin ele geçirildiğini ifade etti.

Ofisine belgeyi yerleştiren polislerin ABD Büyükelçiliği ile yaptıkları telefon kayıtlarına ulaştıklarını belirten Öztürk, şunları kaydetti:

"Bir devlet memurunun yabancı misyonla irtibatı söz konusu olamaz. Gece ofisime girilerek 5 polis tarafından yerleştirilen belge, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'dır. Bu polislerin isimlerin bildirdik, parmak izlerini istedik, talebimiz mahkeme tarafından karşılanmadı. Bu belge nedeniyle 4 yıl 9 ay hapis yattım, 25 yıl ceza aldım.

Her şey tuzağa düşürme, psikolojik harp üzerine kurulu. Yapılan iş bir soruşturma değildi. Fetullah Gülen cemaatine bağlı, polis, savcı, hakim, ordu mensubu, hatta general dahil, bu kişilerin ortak çalışması sonucu ordu içinde, ülke içinde milliyetçilik duyguları öne çıkan, geçmişte ABD'ye karşı çıkan kişilerin, subayların etkisiz hale getirilmesiydi. Bölgede kurulacak Kürt devletinin önündeki en büyük engel olan Türk ordusunun pasifize edilmesi için ABD'nin yaptığı ve adını Ergenekon olarak koyduğu bu çöpü, Türk milleti kaldırıp çöpe atmıştır, bu cenazeyi kaldırmak da size düştü."

Öztürk'ün avukatları

Serdar Öztürk'ün avukatı Mustafa Hüseyin Buzoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinde, Danıştay saldırısı davasından beraat ettirilen Osman Yıldırım hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamasını eleştirdi.

Heyetin, Silivri'deki duruşma görüntülerini izlemesini isteyen Buzoğlu, kimsenin ceza aldığı için tepki göstermediğini ancak "Osman Yıldırım beraat etti, tahliye edildi" denildiğinde ciddi bir kargaşa yaşandığını anlattı.

Buzoğlu, " Osman Yıldırım'ın ve Süleyman Esen'in beraatleri hakkında tebliğnamede en ufak değerlendirme yok. Osman Yıldırım'ın ve Süleyman Esen'in bu dosyadaki konumları çok açık. Sayın heyetiniz, Yıldırım ve Esen hakkındaki beraat kararlarını onadığı takdirde buradaki birçok değerli hukukçu tarafından boşuna konuşulduğunu düşünürüm" dedi.

Öztürk'ün diğer avukatı Demet Reçber Öztürk de soruşturma ve yargılamada insanlık dışı bir süreç yaşadıklarını belirterek,  müvekkili hakkındaki kararın bozulmasını istedi.

Süs eşyası olarak satılan el bombası

Sanık Ahmet Cinali'nin avukatı Necdet Çağlar, müvekkilinin, evinde "Mahmutpaşa'da süs eşyası olarak satılan el bombasının" bulunması nedeniyle suçlandığını, "bombanın fünyesinin bulunmadığı ve içinin boş olduğunun" yapılan kriminal incelemesiyle ortaya çıktığını söyledi.

Çağlar, Cinali'nin evinde bulunan dedesinden kalma bir kılıç ile çalışmayan eski bir tüfeğin de bombalarla birlikte suç unsuru sayıldığını ifade etti.

Ahmet Cinali'nin Giresunlu olduğunu, fındıkla ilgili yapılan bir eylem ile o dönemde yapılan "bayrak" yürüyüşlerine katılması nedeniyle de suçlandığını kaydeden Avukat Çağlar, müvekkili hakkındaki kararın bozulmasını talep etti.

Hasan Iğsız'ın avukatının savunması

Eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız'ın katılmadığı duruşmada avukatı Murat Ergül savunma yaptı.

Diyarbakır'da 2 gün önce terör örgütü DAEŞ mensuplarına yönelik yapılan operasyona atıfta bulunan Ergül, teröristlerin yakalanması için gizlendikleri evlere düzenlenen operasyonda 2 polis memurunun, canlı bombanın kendisini patlatması sonucu şehit olduğu belirtti.

Ergül, "Terör örgütüne ait evde çatışmalar oldu, bombalar patladı, iki polisimiz şehit oldu. Örgüt öyle olur. Müvekkilimin de dahil olduğu sözde Ergenekon terör örgütü var ya, onunla ilgili yüzlerce insanın evine girildi, baskınlar yapıldı. Hepsi de kapıyı açarak, gelen polisleri çay ikram ederek karşıladı. İşte biz gerçek terör örgütünü iki gün önce gördük. Ergenekon isimli bir terör örgütü yoktur, bu bir uydurmadan ibarettir, yaşadığımız süreç de bunun olmadığını göstermiştir" dedi.

Müvekkili Hasan Iğsız'ın, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı", "İnternet andıcı" iddialarıyla "örgüt yöneticisi" olarak suçlandığını belirten Ergül, Genelkurmay Başkanlığı'nın hard disklerinde bilişim uzmanları aracılığıyla yapılan incelemede, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nın izine rastlanmadığını, mahkemenin buna itibar etmediğini, soruşturma ve yargılama sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine delil yaratılmaya çalışıldığını savundu.

Genelkurmay bünyesindeki internet sitelerinin kimin emriyle, nasıl, ne zaman kurulduğunun belli olduğunu belirten Ergül, bu sitelerde hukuksuz bir işlem olduğu varsayılsa bile müvekkilinin, sitelerin yayınına son verildikten sonra göreve geldiğini anlattı.

Avukat Ergül, "Bu sitelerin hiçbirisi askerlerin kendi kendine kurdukları siteler değil, Milli Güvenlik Kurulu kararları, Başbakanlık direktifleri var. 1998'de kurulan internet sitelerinin yasal dayanağı kurum, kurul, mevki ve makamların emirleriyle bölücü terör, bölücü dini faaliyetler, irtica ile mücadele için internet siteleri kurulmuş. Devlet politikasında yayın yapmak için yasal dayanakları oluşturularak kurulmuş" diye konuştu.

-"O dönemde İkinci Başkan, 'kasaptaki ete soğan doğramayan' Hilmi Özkök"

Bu internet sitelerinin 2007'ye kadar yayında kaldığını belirten Ergül, "O dönemde Genelkurmay İkinci Başkanı, bu davalarla sanık, şüpheli asla yapılmayan, 'kasaptaki ete soğan doğramayan' Hilmi Özkök. Bu kişi internet sitelerini kuruyor, yayınlattırıyor, yayın yaptırıyor. 'Ona da bir şey yapılsın' demiyorum ama onunla ilgili bir soruşturma yok, olmaması lazım, ama sitelerin yayını bittikten sonra göreve gelen Hasan Iğsız ve diğer komuta kademesi 1999'da Hilmi Özkök'ün kurduğu siteler nedeniyle hapis yatıyor" ifadelerini kullandı.

Mahkemede tanık olarak dinlenen Hilmi Özkök'ün, bu internet sitelerinin, Milli Savunma Bakanlığınca onaylı, terör ve irticai tehditlere karşı savunma amacıyla, devlet politikası olarak 1999 öncesinde kurulduğunu anlattığını aktaran Avukat Ergül, şöyle konuştu:

"Bu çıplak gerçek ortadayken ne oluyor da 2008-2010 yılları arasında üst düzey subaylar sanık oluyor, tutuklanıyor, yıllarca cezaevinde kalıyor ve mahkum oluyor. Bunu hukuken izah etmek mümkün değil. 'Andıç andıç' diye propaganda yapıp, Genelkurmayı suç merkezi gibi yansıtmaya çalışan birtakım çevreler bunları ya görmezden geldiler veya bunların üstünü örttüler. İnternet andıcı iftirası da yalandır, kumpasın bir parçasıdır. Kısmen amacına da ulaşmıştır. Bundan sonra amacına ulaşmaması için yüce heyetinizden tüm bu hususları değerlendirmesini istiyorum."

Kaynak: AA / Güncel
THY, İstanbul Havalimanı'ndan 38 seferini iptal etti

THY, İstanbul için 38 seferin iptalini duyurdu

İçişleri Bakanlığı tarafından Tunceli ve Ovacık Belediyelerine kayyum atandı

İçişleri Bakanlığı tarafından Tunceli ve Ovacık Belediyelerine kayyum atandı

Görevden uzaklaştırılan başkandan provokatif açıklama

Görevden uzaklaştırılan başkandan provokatif açıklama

Tunceli ve Ovacık Belediyesi'ne kayyum atanmasının ardından belediye önünde protestolar başladı

Kayyum kararının ardından belediye önünde protestolar başladı

title