Haberler

Ergenekon" Davası Temyiz Duruşması

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk medyasının bir bölümü tarafından yürütülen ve dış kaynaklı olduğu açıkça görülen yoğun psikolojik harekatı eşliğinde, Türk yargısının ve emniyet teşkilatının özel olarak görevlendirilmiş bir bölümü eliyle yorucu ve yıpratıcı darbelerle adeta tasfiye edilmeye çalışıldığı, bu süreçte, yargı organımızın ve emniyet teşkilatımızın da kaçınılmaz biçimde ağır yaralar aldığı ve itibar kaybettiği görülmüştür" dedi.

Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk medyasının bir bölümü tarafından yürütülen ve dış kaynaklı olduğu açıkça görülen yoğun psikolojik harekatı eşliğinde, Türk yargısının ve emniyet teşkilatının özel olarak görevlendirilmiş bir bölümü eliyle yorucu ve yıpratıcı darbelerle adeta tasfiye edilmeye çalışıldığı, bu süreçte, yargı organımızın ve emniyet teşkilatımızın da kaçınılmaz biçimde ağır yaralar aldığı ve itibar kaybettiği görülmüştür" dedi.

"Ergenekon" davasının temyiz duruşmasında beşinci gün, sanık savunmalarıyla devam ediyor.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ndeki duruşmaya, emekli Orgeneraller Hurşit Tolon, Nusret Taşdeler ile Yalçın Küçük, Kemal Kerinçsiz, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek'in de aralarında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.

Taşdeler savunmasında, Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalar silsilesinde, devletin yaklaşık iki yüz yıllık çabaları ve milletin fedakarlıklarla dolu mücadeleleri sonucunda elde edilen "hukuk devleti" birikiminin insafsızca inkar edildiğini, adeta ortadan kaldırılmaya çalışıldığı kanısını uyandıran uygulamalara şahit olduklarını söyledi.

Özel yetkili mahkemelerin, "hiçbir usule uymayan ve kural tanımayan hoyrat uygulamalarının", kendilerine Ortaçağ Katolik Kilisesinin Engizisyon Mahkemeleri, 1930'ların Hitler Almanyasının Nazi Halk Mahkemeleri ve Stalin Rusya'sının Vişinski Mahkemelerinde yapılan yargılamaları hatırlattığını belirten Taşdeler, süreçte, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu başta olmak üzere, birçok meri kanunun önemli hükümlerinin esaslı biçimde ihlal edildiğini savundu.

Sanıkların "silahların eşitliği" ilkesi çerçevesinde, Anayasal hükümlerle teminat altına alınmış "adil yargılanma" hakkının büyük ölçüde ortadan kaldırıldığını ifade eden Taşdeler, hukuk dışı gelişen bir yargılama süreci sonunda, sanıkların en ağır cezalara çarptırıldıklarını kaydetti. Emekli Orgeneral Taşdeler, şunları söyledi:

"Ben de bu kahredici süreci, adli sicili tertemiz bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve mesleğinin zirvesinde, orgeneral rütbesinde, Ege Ordusu Komutanı iken bir iftira mektubu ile ilişiğindeki 'tamamen sahte bir belge' olduğu daha önce Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından karara bağlanan 'Bilgi Destek Planı' başlıklı bir dokümana istinaden suçlanarak, önce 'İnternet Andıcı' davasına sanık olarak dahil edildim, daha sonra da hukuk kurallarına uymaz, akıl almaz, mantık kabul etmez biçimde 23 davanın birleştirilmesiyle oluşturulan Ergenekon Davası'nın sanığı haline getirildim. Ünlü Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in Adolf Hitler'e hitaben söylediği 'Bana vicdansız bir medya temin et, sana bilinçsiz bir halk sunayım' sözündeki medya tanımını kendilerine şiar edinen medya organları tarafından 'iftira ve itibarsızlaştırma' kampanyalarına maruz bırakıldım."

"Hasta yatağında tutuklandım"

Yargılama sürecinde, yoğun stresin de katkısıyla vahim bir hal almış olan kronik kalp rahatsızlığı nedeniyle zorlu bir yaşam savaşı verirken, "kaçma şüphesi bulunduğu" ve "delileri karartabileceği" gerekçeleriyle hasta yatağında tutuklandığını anlatan Taşdeler, somut delillere dayanan açıklamalarına ilaveten, tanık ve sanık ifadeleri ile de çürütülmüş olmasına rağmen, mahkemenin hakkındaki kararının "müebbet hapis" olarak tecelli ettiğini belirtti.

Suçlandığı "Bilgi Destek Planı" başlıklı sahte belgenin isimsiz, imzasız, tarihsiz ve adressiz bir iftira mektubunun ekinde, postayla halen yurt dışında firarda bulunan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı'na gönderildiğini anlatan Taşdeler, Genelkurmay Başkanlığınca yaptırılan bilirkişi incelemesinde, planın varlığını ispatlayacak herhangi bir bulguya ulaşılamadığının belirtildiğini aktardı.

Kendisini bu davanın sanığı durumuna getiren iftira mektubunu yazan müfteri veya müfterilerin kimliğini hala öğrenemediğini dile getiren Taşdeler, mahkemenin de bu kişileri merak edip araştırmadığını söyledi.

Taşdeler, bunlara rağmen mahkemenin, belgeyi "örgütsel amaçlar doğrultusunda illegal faaliyetlere yönelik hazırlanmış bir belge" olarak değerlendirdiğini vurguladı.

"İnternet siteleri faaliyetleri"

Suçlandığı "internet siteleri faaliyetleri" ile ilgili de konuşan Taşdeler, Genelkurmay Başkanlığının, 1999-2009 yıllarında yürüttüğü "internet siteleri faaliyetinin", hükümetin bilgisi dahilinde, yasal dayanaklara göre gerçekleştirilen, kurumsal, resmi, rutin bir faaliyet olduğunun da tereddüde mahal vermeyecek biçimde ortaya çıktığını kaydetti.

Taşdeler, Bilgi Destek Daire Başkanlığının sorumluluğundaki "internet siteleri" vasıtasıyla yetki verilen konularda, yasal mevzuat dahilinde yürütülen görevin, "psikolojik harekat" değil "bilgilendirme" faaliyeti olduğunun yapılan incelemelerden açık ve net olarak anlaşıldığını anlattı.

"İrtica ile mücadele"

Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler, 24. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök tarafından imzalanmış ve bizzat o dönemdeki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak onaylanması suretiyle yürürlüğe giren, 4 Nisan 2006 tarihli Türkiye'nin Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS-2006) belgesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerine, "Türkiye'ye tehdit teşkil eden bölücü, irticai, aşırı sol ve diğer iç tehdit unsurlarının faaliyetlerinin izlenmesine ve tesirsiz hale getirilmesine yönelik tedbirlerin alınmasına kararlılıkla devam edilmesi" görevi verildiğini kaydetti.

İddianamenin hazırlanmasında ve yargılamada, "her türlü faaliyetin Adalet ve Kalkınma Partisi'ne zarar vermek amacıyla yapıldığı" önyargısı, hatta inancı ile özellikle konusu "irtica" olan her şeyin mutlaka AK Parti ile ilişkili olduğunun kabul edildiğini söyleyen Taşdeler, yasal olarak yapılan "İrticayla Mücadele"yi, "hükümete karşı işlenen suç" haline getirerek, bu kabule göre yargılama yapıldığını anlattı.

Taşdeler, "Ergenekon terör örgütünün, aslında mevcut olmayan, meşum bir maksada matuf, suni olarak oluşturulmuş hayali bir örgüt olduğunu gösteren güçlü olguların hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde ortaya çıktığını" söyledi.

"Cebir ve şiddet yöntemleri ile hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiği" iddiasının da sarf edilen olağanüstü çabalara rağmen ispatlanamadığını vurgulayan Taşdeler, şöyle devam etti:

"Bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ayakta tutan sütunların tamamının alabildiğine zayıflatılması için hem bizzat bazı Devlet kurumları, hem de bazı sivil toplum kuruluşları ve medya unsurları tarafından, kasten veya gafleten, her türlü gayret sarf edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk medyasının bir bölümü tarafından yürütülen ve dış kaynaklı olduğu açıkça görülen yoğun psikolojik harekatı eşliğinde, Türk yargısının ve emniyet teşkilatının özel olarak görevlendirilmiş bir bölümü eliyle, yorucu ve yıpratıcı darbelerle adeta tasfiye edilmeye çalışıldığı, bu süreçte, yargı organımızın ve emniyet teşkilatımızın da kaçınılmaz biçimde ağır yaralar aldığı ve itibar kaybettiği görülmüştür. Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı hoyratça yürütülen, çok sayıda muvazzaf ve emekli personeli kapsayan sürecin, uluslararası komplolarla yaratıldığı ve devlet teşkilatımıza özenle yerleştirilmiş, siyasi iktidar tarafından gözetilen ve desteklenen, Fetullah Gülen Cemaatinin militan mensupları tarafından yürütüldüğü artık tereddüde mahal bırakmayacak şekilde görülen bir gerçektir."

Operasyonların hedefi

Nusret Taşdeler, Ergenekon, Balyoz ve benzeri operasyonların Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik hedefinin, "Önemli iç ve dış gelişmelerin yaşanmakta olduğu bir süreçte, tasfiye edilmesinde fayda görülen mümkün olduğu kadar çok sayıda, mümkün olduğu kadar yüksek rütbeli askeri personeli, mümkün olduğu kadar uzun süre cezaevinde tutmak ve ceza yargılamasına maruz bırakmak suretiyle hem ordumuzu onların bilgi, tecrübe ve enerjisinden mahrum bırakarak maddi ve manevi bakımdan yıpratmak, hem de görevdeki personel üzerinde psikolojik baskı kurmak" olduğunun anlaşıldığını söyledi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk milleti nezdindeki itibarı ve güvenilirliğinin sarsılmaya, emir komuta sisteminin parçalanmaya, disiplininin bozulmaya, personelinin arasına nifak sokulmaya, güven duygusu yıkılmaya, moral ve motivasyonunun çökertilmeye çalışıldığını anlatan Taşdeler, "Ayrıca, askeri öğrencilerle genç yaşlarda ve ast rütbelerdeki personel üzerinde yıkıcı ve yıpratıcı tesirlerini meslek hayatları boyunca kuvvetle hissedecekleri bir psikolojik travma etkisi yaratılarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin geleceği de karartılmak istenmiştir. Bu, şüphesiz gerçek bir 'tasfiye operasyonudur" ifadelerini kullandı.

(Sürecek)

Kaynak: AA / Güncel
4 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan doktorun cevaplamak istemediği soru

4 bebeğin ölümünden sorumlu doktorun cevaplamak istemediği soru

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 2026 yılında hanelerimizin yarısını kendi doğalgazımızla karşılayacağız

2026 yılını işaret etti: Hanelerin yarısının ihtiyacını karşılayacağız

'Safları sıklaştırın' diyen Kılıçdaroğlu'na adliye önünde coşkulu karşılama

Adliye önünde istediği oldu

Kılıçdaroğlu'ndan Akşener için olay sözler: Ailemi emanet ederim diyen 'işbirlikçi' çıktı, güvenmem hataydı

Akşener için öyle bir ifade kullandı ki, salon resmen buz kesti

title