Haberler

Ergenekon" Davası Temyiz Duruşması

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yapılan "Ergenekon" davasının temyiz duruşmalarında dördüncü gün tamamlandı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yapılan "Ergenekon" davasının temyiz duruşmalarında dördüncü gün tamamlandı.

Yargıtay Konferans Salonu'ndaki duruşmaya, emekli Orgeneraller Hurşit Tolon, Nusret Taşdeler, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Kemal Kerinçsiz, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ve Hikmet Çiçek'in de aralarında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan da duruşmayı izledi.

Sanık Fatih Hilmioğlu'nun avukatı Mehmet Sever, yargılama sürecinde savunma haklarının ihlal edildiğini, müvekkili hakkındaki iddiaların tamamen varsayıma dayalı olduğunu, müvekkilinin terör örgütü kapsamında cebir ve şiddet kullanarak gerçekleştirdiği herhangi bir eylemi bulunmadığını söyledi.

Hilmioğlu'nun, "Cumhuriyet'e Saygı" mitinglerine, üniversite öğrenci ve öğretim üyelerini zorla götürdüğünün iddia edildiğini, bunu söyleyen tek bir öğrenci veya öğretim görevlisi bulunmadığını anlatan Sever, mitingde "Ordu Göreve" pankartı açanların provokatif eylem yaptıklarının belirlendiğini ve mitingi düzenleyenlerce de bu kişilerin kınandığını ifade etti.

Ankara Ticaret Odası Meclis Salonunda 3 Mart 2004'te düzenlenen "Hilafetin Kaldırılışı- Öğretim Birliği Yasasının Kabul Edilişinin 80'inci Yılı ve Bugünkü Türkiye" konulu panele katılmasının da "darbeye teşebbüs" olarak kabul edildiğini söyleyen Sever, basına açık, aleni panele, dönemin tüm kuvvet komutanlarının da katıldığını kaydetti.

Avukat Sever, Fatih Hilmioğlu'nun, 20 Mart 2004'te Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde düzenlenen "Ulusal Birlik Kongresi"ne katılmasının da "darbeye teşebbüs suçu"na delil sayıldığını ifade ederek, "Yerel mahkeme kararında, hükümet üzerinde fiziki güç olarak değerlendirilemeyecek miting, panel ve kongre gibi sosyal amaçlı toplantılar, darbe suçunun vasıtaları olarak kabul edilmiştir. Darbe, mitingle, panelle, kongreyle olmaz, tankla, tüfekle olur. Müvekkilimin, iddia edilen Ayışığı, Yakamoz gibi darbe planlarından da haberi yoktur, planlarda ismi de yoktur, ona verilmiş bir görev de yoktur. Hükümeti ıskat için hiç bir imkan ve kabiliyeti bulunmayan müvekkilime bu suçtan ceza verilmesi akla, mantığa, hukuka aykırıdır" diye konuştu.

Bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının bozulmasını talep eden Sever, "kasten hareket ederek, sanıkların haksız yere uzun yıllar cezaevinde kalmasına neden olan yerel mahkeme hakimleri Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu ile Savcı Mehmet Ali Pekgüzel hakkında suç duyurusunda bulunulmasına" karar verilmesini de istedi.

Kardeşi savundu

Fatih Hilmioğlu adına savunma yapan kardeşi Avukat Hayati Hilmioğlu da usule ilişkin itirazlarını dile getirdi.

Mahkemenin iddianameyi kabul etmesinin tüm delillerin toplandığı anlamına geldiğini aktaran Hilmioğlu, yerel mahkemede 6 yıl boyunca delillerin toplanmamış olması gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar verildiğini bildirdi.

Hilmioğlu, "İddianamedeki deliller suçun sübutuna etki edecek şekilde mutlak olmamasına rağmen mahkeme iddianamenin kabulüne karar vermiştir. Savcılık yetersiz delillerle iddianame hazırlamış, mahkeme iade etmesi gerekirken kabul etmiştir. Açıkça bir usul hatası yapılmıştır ve yerel mahkeme heyeti bunu bilerek yapmıştır. Heyet büyük bir usul hatası yapmıştır ve bu usul hatalarının bedelini tutuklu olan sanıklara ödetmiştir. Bundan daha büyük, fahiş usul hatası olamaz" dedi.

Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza atan bir ülke olarak yaşam hakkını kutsal kabul ettiğini belirten Hilmioğlu, "Yargılama aşamasında yargılanan kimsenin, yaşama hakkını korumak hakimin görevidir. Bu hakimler bırakın yaşam hakkını korumayı bazı sanıkların ölümüne göz göze göre sebebiyet vermiştir" diye konuştu.

Hilmioğlu da Özese, Çalmuk ve Haşıloğlu ile Pekgüzel hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

"Ergekekon" adıyla bir terör örgütü olduğunun iddia edildiğini dile getiren Hilmioğlu, terör ve terör örgütünden söz edebilmek için cebir ve şiddet unsuru bulunması gerektiğini anlattı.

Yargıtay içtihatlarına göre, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak suçunun oluşması için silahlı örgütün kurulmasının dahi yeterli olmadığını ifade eden Hilmioğlu, bu amaç doğrultusunda tehlike yaratabilecek şekilde cebir ve şiddet içeren icra hareketine geçilmiş olması gerektiğini söyledi.

Fatih Hilmioğlu'na iddianamede 16 suç isnat edildiğini aktaran Hilmioğlu, bu suçlamaların hiçbirinin cebir ve şiddetle alakalı olmadığını ifade etti.

-"İspatlanamayan bir iddiadan ibaret"

Sanık Erhan Timuroğlu'nun avukatı Dinçer Yüce, terör örgütünün olmadığını, davanın savcıların, polislerin ve yargılamayı yapan hakimlerin kumpasları çerçevesinde hazırlandığını ileri sürerek, "kumpas"ı yapanların yargılandığını veya adaletten kaçtıklarını söyledi.

Yüce, müvekkilinin bir örgüte üye olmadığını, bu suçlamanın ispatlanamayan bir iddia niteliği taşıdığını savundu.

Sanık Semih Tufan Gülaltay'ın avukatı Mustafa Kolenoğlu ise müvekkiline örgüt üyesi olmaktan ceza verilirken, çeşitli örgütsel bağlantılar içinde olduğunun gerekçe gösterildiğini kaydetti.

Gülaltay'ın Muzaffer Tekin, Gürbüz Çapan gibi isimleri tanıdığını ancak sadece bayramda arayıp sorduğunu ifade eden Kolenoğlu, yüzünü dahi görmediği insanlarla irtibatlandırılmaya çalışıldığını söyledi.

Osman Yıldırım'ın "herkesin hafızasına fazlasıyla kazındığını, hem sanık hem gizli tanık, yeri geldiğinde savcı, yeri geldiğinde yargıç olduğunu" dile getiren Kolenoğlu, Gülaltay'ın Yıldırım'ı kesinlikle tanımadığını belirtti.

Kolenoğlu, "O kadar garip bir şey yapıyoruz ki bayram mesajlarının dahi bayram mesajı olduğunu açıklamamız gerekiyor" dedi.

Gülaltay'ın Akın Birdal saldırısı dolayısıyla Türk İntikam Tugayı (TİT) üyesi olduğunun iddia edildiğini aktaran Kolenoğlu, müvekkilinin o davadan ceza aldığını ancak örgüt üyesi olmaktan hakkında hüküm kurulmadığını bildirdi.

Gülaltay'ın evinde üzerinde kurt başı bulunan bir bayrak bulunduğunu ve bunun TİT'in amblemi olarak kabul edildiğini anlatan Kolenoğlu, "O bayrak, bugün Cumhurbaşkanlığı forsunda da bulunan 16 Türk devletinden Göktürk Devleti'nin bayrağıdır. Bunu TİT'in bayrağı kabul eden ya cahildir ya kasıtlıdır" diye konuştu.

Kolenoğlu, Gülaltay'ın, Fetullah Gülen'in aleyhinde bir kitap yazdığını ve bunun bedelinin ödetilmek istendiğini savunarak, dosyanın esastan bozulmasını istedi.

Sanık İbrahim Özcan da savunmasının başında terörün her türlüsünü lanetlediğini belirterek, Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.

Kendisine ilişkin suç delillerinin "Türk bayrağı, Atatürk resimleri, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe meali ve çocukluğundan bu yana çektirdiği fotoğraflar" olduğunu söyleyen Özcan, Hakim Köksal Şengün görevden ayrılana kadar tahliyesini istediğini ancak her seferinde ikiye bir tahliyenin reddi yönünde karar çıktığını belirtti.

Özcan, heyetten, "Ergenekon" davasında karar verenler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ederek, "Siz tarihin ve Türk milletinin kaderini tayin edecek bir karar vereceksiniz" dedi.

Özcan'ın savunmasının ardından duruşmanın dördüncü günü tamamlandı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyeti, yarın savunmaları dinlemeye devam edecek.

Kaynak: AA / Güncel
Tunceli'de kayyum gerginliği! Polis barikatını aşmak istediler

Polisle kalabalık arasında arbede çıktı

Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

title