Ergenekon" Davası Temyiz Duruşması
"Ergenekon" davası sanıklarından Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, davanın savcılarının kaçtığını, kendisinin ise kaçmasını gerektirecek bir durumu bulunmadığını belirterek, "Bu devlet beni 38 yaşında rektör yaptı, benim bu millete, devlete borcum var. Bu şerefsizliği kendime yedirmem. Onlar şimdi kaçacak delik arıyor" dedi.
"Ergenekon" davası sanıklarından Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, davanın savcılarının kaçtığını, kendisinin ise kaçmasını gerektirecek bir durumu bulunmadığını belirterek, "Bu devlet beni 38 yaşında rektör yaptı, benim bu millete, devlete borcum var. Bu şerefsizliği kendime yedirmem. Onlar şimdi kaçacak delik arıyor" dedi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yapılan "Ergenekon" davasının temyiz incelemesinin dördüncü duruşmasında, sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi.
Yargıtay Konferans Salonu'ndaki duruşmaya, emekli Orgeneraller Hurşit Tolon, Nusret Taşdeler, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Kemal Kerinçsiz, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ve Hikmet Çiçek'in de aralarında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan da duruşmayı izledi.
Eski YÖK Başkanı Halil Kemal Gürüz, "Ergenekon adıyla var olduğu iddia olunan hayali silahlı terör örgütünün üyesi olarak" suçlandığını söyledi.
"Ergenekon" macerasının, 7 Ocak 2009'da evinin aranmasıyla başladığını, 7 yıllık süreçte başından birçok olayın geçtiğini anlatan Gürüz, süreçle ilgili yazdığı "Aklımdan Başka Silahım Yok ki" adlı kitabını heyete sundu.
"Silahlı terör örgütü" üyesi olmakla suçlandığını, mahkeme kararındaki kanıtları kendisinin de tam anlamadığını aktaran Gürüz, 19 Eylül 2003'te katıldığı iddia edilen "Cumhuriyetçi Çalışma Grubu" toplantısına katılmadığı gibi toplantının yapılacağından haberdar bile olmadığını söyledi.
Gürüz, 1995-2003 yılları arasında YÖK Başkanlığı görevinde bulunduğunu, YÖK Başkanı olarak "askeri kanatla temasta bulunduğunun" söylendiğini ifade ederek, bu süreçteki YÖK Başkanının Erdoğan Teziç olduğunu kaydetti.
Görev yaptığı süre boyunca bir kez dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile görüştüğünü anlatan Gürüz, "Rutin bir işti. YÖK'te Genelkurmay Başkanlığının seçtiği bir üye var. Bu üyenin görev süresi bitmesine yakın, YÖK Başkanı Genelkurmay'a, 'üyenizin görev süresi doluyor' şeklinde mektup götürür. Görüşmem buydu" dedi.
Askeri kanatla ikinci temasının Aytaç Yalman'ın daveti üzerine olduğunu ifade eden Gürüz, "Aytaç Yalman, klasik müziğe meraklı idi. Klasik Batı müziğinin, Türk askeri müziğinin etkisi üzerine Bilkent Konser Salonunda bir konser tertiplemiş. 'Salonun boş kalma ihtimali var, bir öğlen toplanalım, yemek yiyelim' dedi. Aytaç Yalman ile yenen yemek tamamıyla bu konu üzerine idi, konsere de katılmadım" diye konuştu.
"Cumhuriyetçi Çalışma Grubu" ile uzaktan yakından ilişkisi bulunmadığını belirten Gürüz, "Bilmiyorum, duymadım, uyur gezer değilim ama gece bazı işler mi yaptım diyesim geliyor" ifadesini kullandı.
-"Ordu göreve pankartı"
Kemal Gürüz, Cumhuriyet mitinglerindeki "ordu göreve pankartı" ile ilgili iddialara da yanıt verdi.
ODTÜ Mezunları Derneği dışında, hiçbir derneğin üyesi olmadığını, eski Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras'ın ısrarıyla Cumhuriyet Mitingi'ne katıldığını anlatan Gürüz, "Orada bir süre bulundum. İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile konuşurken, arkamızda 'ordu göreve' pankartı açılmış. İkimizin bu fotoğrafı ustaca çekilmiş. Haberimiz yok. Konuyu tetkik ettim. Türk Solu adlı bir grup pankartı açmış. Bu kişiler, pankart nedeniyle mahkemeye verilmiş ve beraat etmişler. Bunu anlat anlat dilimde tüy bitti. Benimle ilgili başlıca delil, arkamda pankartın olduğu bu fotoğraf" şeklinde konuştu.
Hakkındaki ikinci delil olarak eski rektörler Mustafa Yurtkuran, Kemal Alemdaroğlu ve Fatih Hilmioğlu ile "iltisak" içinde olmasının gösterildiğini anlatan Gürüz, "Bunlar rektör arkadaşlarım. Beraber çalışmışız, sık sık da telefonda konuşuruz. Yükseköğretimin meselelerini konuşuruz" dedi.
-"Yükseköğretim benim işim"
Kemal Gürüz, 2003'te YÖK Başkanlığından ayrıldıktan sonra Harvard Üniversitesi'nde çalıştığını, onlarca makale, kitap yazdığını, yurtdışında yükseköğretimle ilgili bir sürü projeye katıldığını ve bunlardan dolayı "21. yüzyıl başında yükseköğretimi etkileyen 100 kişiden biri" seçildiğini aktardı. Gürüz, "Yükseköğretim benim işim. Eski rektör arkadaşlarımla yükseköğretimi konuşmayacağım da kim konuşacak. Hala konuşuyorum, kitaplar yazıyorum" ifadesini kullandı.
Eski rektörler dışında Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şener ile de "iltisaklı" olması nedeniyle suçlandığını belirten Gürüz, YÖK Başkanı olduğu dönemde, Genelkurmay Başkanlığının, harp okullarındaki lisansüstü eğitimle ilgili kanun hazırlıkları bulunduğunu, bu nedenle Şener ile bir kez görüştüğünü, bir kez de alışveriş merkezinde karşılaştığını anlattı.
Bedrettin Dalan ile de ilişkili olması nedeniyle suçlandığını kaydeden Gürüz, "Dalan, Yeditepe Üniversitesi kurucusu, ben YÖK üyesiyim" dedi.
Eski Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ile de "iltisaklı" olduğunun söylendiğini belirten Gürüz, "Kılınç MGK Genel Sekreteri, ben YÖK Başkanıyım. Bir, iki defa makamlarımız icabı, yükseköğretim ve milli eğitimle ilişkili konularda makamında görüştük. Fikirlerine fazla katılmam, üyesi olduğum iddia edilen bu örgütün bir çok üyesiyle olduğu gibi" değerlendirmesinde bulundu.
-"Eruygur ile 2007 yılına kadar hiçbir temasım olmadı"
Kemal Gürüz, Şener Eruygur ile temasta olduğunun da öne sürüldüğünü belirterek, Eruygur ile 2007 yılına kadar hiçbir teması olmadığını anlattı. Gürüz, şöyle konuştu:
"Eruygur ile iki telefon görüşmem var. Eruygur, emekli olduktan sonra Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı oldu, yardımcısı da yakın arkadaşım Uludağ Üniversitesi Rektörü Mustafa Yurtkuran idi. Yurtkuran, konferansa davet etmişti, Şener Paşa Mustafa'yı yanındayken aradı, saygılarını gönderdi, ben de gönderdim. İkinci konuşma, 2008 Mayıs ayında oldu. ADD başkan yardımcılarından birinin hareketini çok yadırgamıştım. 'Bu adamı genel başkana şikayet edeceğim' dedim. Telefonunu bilmiyordum, rahmetli Alparslan Işıklı'dan Eruygur'un telefonunu aldım, şikayetimi ilettim. Konu bundan ibaret. Bu konuşmaların hepsi kullandığım cep telefonumda kayıtlıdır. Ne konuşmuşuz? Darbe mi? Hiçbir şey yok."
Mustafa Balbay ile ilişkili olmasının da deliller arasında yer aldığını vurgulayan Gürüz, Balbay ve birçok gazeteci ile konuştuğunu, konuşmaya da devam ettiğini kaydetti. Gürüz, "Hakkımda bunlardan başka delil yok. Ne yapayım, 10 sene hüküm giydim" diye konuştu.
Gizli belge temin etme suçu
"Devletin iç ve dış güvenliğine ait gizli belge temin etmek" suçundan da mahkum edildiğini belirten Gürüz, bu konuyu da şöyle anlattı:
"Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel beni çağırdı. 'Heybeliada Ruhban Okulu meselesi çok ayak bağı oluyor. Git o işi çöz' dedi. Bartholomeos ile bir araya geldim. 12 saat sürdü toplantı, el sıkıştık, anlaşmaya vardık. Detaylarına burada giremem. Görüşme öncesi ve sonrasında bana Dışişleri Bakanlığından bir sürü kağıtlar verildi. Bunları bir dosyada muhafaza ettim. YÖK Başkanlığından ayrılırken eve getirdim. Evim arandığında bulununca 'gizli belgeleri çaldın' oldu. Dönemin Cumhurbaşkanı bu işin şahidi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı İsmail Cem hepsi bana teşekkür ediyor, siz beni suçluyorsunuz. Bu olayın en yakın şahidi şu an Dışişleri Bakanı olan Feridun Sinirlioğlu, işi beraber yaptık, belgeleri kendisi verdi zaten."
-"Biz Cumhuriyeti savunarak geldik"
Eski YÖK Başkanı Gürüz, dönüp dolaşıp, "darbeyi hazırlamak için talebeyi sokağa dökmeye çalıştınız" dendiğini ifade ederek, savunmasını şöyle tamamladı:
"Türk üniversitelerinin, Batı üniversitesinden şöyle bir farkı var. Batı üniversitesi Ortaçağ Avrupası kurumlarının evrimiyle bugünkü çağdaş üniversiteye dönüşmüştür. Türk üniversitesi ise böyle bir evrimden değil, tam tersine daha önce mevcut kurumları, medreseleri ikame etmek üzere büyük Atatürk'ün batıdan olduğu gibi alıp Türk milletine hediye ettiği kurumdur. Türk üniversitesinin ana görevlerinden biri cumhuriyeti yaşatmak, Türk milletinin batı ittifakı içindeki yerini pekiştirmek, demokratik toplum haline gelmesi için elinden geleni yapmaktır.
Biz Cumhuriyeti savunarak geldik. Kars'tan Van'a, Van'dan Muğla'ya, İzmir'e, İstanbul'a kadar dört bir taraftaki kampüsleri tek tek dolaştım. Hayatımın hiç bir döneminde koruma kullanmadım, hala da kullanmıyorum. Gençlere, dünyayı, medeniyeti, bu medeniyetin içinde Türk milletinin, Cumhuriyetin yerini anlattık. 'Kıymetini bilin, milletimiz tekdir, Türk milletidir, devletimiz tekdir, bayrağımız tektir, şehit kanlarıyla sulanmış vatanımız tektir, dilimiz tektir, Türkçe'dir, kıymetini bilin' dedik. 8 yıllık dönemde dişe dokunan anarşik olay anlamında tek bir öğrenci olayı yoktur. Hangi gafil beni talebeyi sokağa dökmekle itham edebilir. Halen kampüslerde elimi, kolumu sallayarak dolaşıyorum. Beni bu şekilde suçlayan savcılar, yüce kürsüde oturup, 'sen ne dersen de biz zaten hükmümüzü verdik' diyen, müstehzi gülen yargıçlar... Savcılar göbeğini sallaya sallaya kaçmış, savcılar toz, benim alnım açık, başım dik. Bana yurtdışı yasağı konmadı. 7 yıl içinde 15 defa konferanslar, toplantılar için yurtdışına çıktım, elimi, kolumu sallayarak döndüm. Çünkü benim kaçacak hiç bir şeyim yok, bu devlet beni 38 yaşında rektör yaptı, benim bu millete devlete borcum var. Bu şerefsizliği kendime yedirmem. Onlar şimdi kaçacak delik arıyor. Hakkımdaki hükmün esastan bozulmasını takdirlerinize arz ediyorum. Artık bu kabusun sona ermesi lazım. 7 yıldır kan kustuk, 'kızılcık şurubu içtik' dedik."
Kemal Gürüz, Türk milletini hedef alan menfur saldırıyı da şiddetle kınadığını belirterek, "Türk milletine başsağlığı diliyorum, kelimenin bittiği yerler buralar" dedi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil, Gürüz'e "Gizli belgeleri temin etmek suçuyla ilgili anlattıklarınız, mahkeme tarafından o dönemdeki Cumhurbaşkanımıza, Dışişleri Bakanımıza soruldu mu?" sorusunu yöneltti.
Gürüz, bu soruların sorulmadığını, savcılığın konuyla ilgili yazdığı yazılar üzerine, Dışişleri Bakanlığında toplanan bir komisyonun, belgelerin gizli belgeler kapsamında olmadığını mahkemeye bildirdiğini anlattı. Kemal Gürüz, "Ben de konuyu yeni öğrendim. Mahkeme o belgeyi yok ediyor. Bugünkü Dışişleri Bakanına sorsunlar, 'Kemal Gürüz evrak çaldı m?' O zamanın Müsteşarı Ertuğrul Afakan, Faruk Loğolu, hep beraber yaptık. Görev verildi şerefle yaptım. Ne yapacaktım, yazıları atayım mı? 'Bir gün gelir sorarlarsa bari elimdeki bilgileri derli toplu arz edeyim' dedim. Hiçbir şey sormadılar" şeklinde konuştu.