Ergenekon'da Tarihi Duruşma
Ergenekon Davası'nda tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök soruları yanıtlamaya devam ediyor.
"Ergenekon" davasında tanık sıfatıyla ifade veren eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, "Ayışığı ve Yakamoz meşru belge olmadığı için işlem yapmadım. (Askerlikte) zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Evet orada böyle bir söz (muhtıra) söylendi" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'de görülen 65'i tutuklu 273 sanıklı Ergenekon Davası'nın 213. duruşması başladı.
Davada tanık olarak ifade veren 2002 ve 2006 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün ilk önce kimlik tespiti yapıldı.
Özkök'e tanıklık hakları hatırlatıldıktan sonra yemini yaptırıldı.
Mahkeme Başkanı Özese, tanık Özkök'e "Sizden gerçekleri söylemenizi bekliyoruz" diyerek bildiklerini anlatmasını istedi.
"Görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu"
Sandalyeye oturarak ifade vermeye başlayan Hilmi Özkök ifadesinde şunları söyledi:
"Benim şahit olduklarım, askerlikle ilgili konulardır. Onun dışındaki hususları bilmem. Ancak sorulduğu takdirde, bildiklerimi de anlatırım. 2002 yılının ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildim. Bir müddet sonra genel seçimler yapıldı ve şu andaki parti iktidara geldi. İktidardaki parti seçilince, ben de dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluştu.
Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman, ‘acaba bir geriye dönüş olur mu, kötüye doğru gidiş olur mu?’ diye endişe ettik. Ben dahil hepimiz tedirgin olduk. Bu konuları kendi aramızda konuşmaya başladık. Askerlikte herkes görüşlerini özgürce dile getirir. Kimi zaman benim görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu. Bu çok normal."
"Bana Ayışığı ve Yakamoz sunumları geldi"
O dönemde Türkiye'yi ilgilendiren çok yoğun bir gündemin olduğunu dile getiren Özkök şöyle konuştu:
"2004 yılı bahar aylarında bana bir vasıtayla nasıl geldiğini bilmiyorum bir slayt sunum geldi. Sunumun içinde 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' sunumlarını gördüm ve bunları okudum. Çünkü bunlar dezenformasyonda olabilirdi gerçekte olabilirdi. Bu, bilgi kirliliği oluşturmak amacıyla gönderilmiş olabileceği için Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bu konuyu astlarımla dahi paylaşmadım. İddialar çok büyüktü.
Hukuki bir müdahale yapılır mı? diye düşündüm. Ancak hukuki işlem yapmadım. Ben bu Ayışığı ve Yakamoz meşru belge olmadığı için işlem yapmadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler. Örneğin Kara Kuvvetleri Komutanlığının emrinde 300 bin kişi var. Astlarınıza olan güvensizlik büyük sorunlara neden olabilir. Meşru olmayan gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Astlarımdan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Daha sonra dikkatler başka yöne kaydı. O günden sonra bazı arkadaşlar emekli oldu, bazıları kaldı. Ben emekli olduktan sonra bu konular gündeme geldi."
Özkök'ün ifadesini tamamlamasının ardından savcılıkta verdiği ifadeler okundu.
"Evet orada öyle bir söz söylendi"
Savcılıkta "Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Olduysa kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?" sorusuna verdiği cevap okunduğu sırada araya giren Hilmi Özkök bir şeyler söylemek istediğini belirtti.
Özkök, "Geçen bir gazeteci, bir röportajıma atıfta bulunarak 'teklif' diye soruldu, 'başka şekilde sorulsaydı cevabım başka olurdu' dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunumda bulunur. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma ve geri çekilme gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet orada böyle bir söz (muhtıra) söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi."
Duruşma Hilmi Özkök'ün 25 Nisan 2009'da verdiği savcılık ifadelerinin okunması ile devam ediyor.
Yasadışı dinleme iddiaları soruldu
Özkök ifadesinin ardından savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorularını yanıtladı.
Savcı Pekgüzel, Özkök'ün genelkurmay başkanı olduğu dönemde jandarma istihbaratın yasal olmayan dinlemeler yaptığı şeklindeki iddialar olduğunu bu konuda bildiklerini anlatmasını istedi.
Özkök, "Kamuoyunda jandarma istihabaratın yasal olmayan dinlemeler yaptığı yönünde konuşmalar olması üzerine dönemin Jandarma Genel komutanı Şener Eruygur'a, İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ile Teknik Daire Başkanı Hasan Atilla Uğur'u yanıma göndermesini istedim. Ersöz ve Uğur'a dinleme işlemlerin yasal çerçevede yapılması gerektiğini söyleyerek kendilerini uyardım. Bu konuların nasıl yapıldığı konusunda kendilerinden bilgi aldım. Amacım yasadışı dinleme varsa bunu önlemekti. Kendilerine böyle bir ikazda bulundum. Bu imkan ve kabiliyeti dikkatli kullanmalarını istedim. Ayrıca dinleme konusunda kanundan sapmayın dedim" dedi.
Bunun üzerine Savcı Pekgüzel, Hasan Atilla Uğur'un ve Levent Ersöz'ün duruşmadaki ifadesini okudu.
Savcı Pekgüzel, "Uğur ve Ersöz , 'Hilmi Özkök' bizi uyarmadı' diyor" diye konuştu. Özkök ise Ersöz ve Uğur'u uyardığını tekrarlayarak, "Yasadışı bir dinleme yapıyor musunuz?' demedim. Duyumlar olduğunu belirterek, yapılıyorsa engelmeyi düşündüm. Bir tavsiye niteliğindeydi. O konuda benim emrimde değillerdi" dedi.
Jandarma Genel Komutanlığı'nın bilgisayarlarında inceleme yapıp, yapamayacağına ilişkin o dönemki adli müşavire danıştığını belirten Özkök, müşavirin İçişleri Bakanlığı'na bağlı olduğu için inceleme yapılamayacağını söylediğini ifade etti.
"Hakkımda yıpratma kampanyası yapıldı"
Önemli bir gazetenin tanınmış yazarının kendisi hakkında "18 yıl yurtdışında kaldığı ve ülke gerçeklerinden haberdar değil' şeklinde yazı yazdığını söyleyen Özkök konuşmasını söyle sürdürdü:
"Söz konusu gazeteci bana 'Haber kaynağım çok sağlam. Yüksek rütbeli biri verdi bu bilgileri' dedi. Benim hakkımdaki bilgilere vikipedi üzerinden bile ulaşabilirsin. Bu bilgi doğru değil."
Özkök, "Hakkımda büyük yıpratma kampanyası yapıldı. Bu kampanyalar sadece basının kafasından uydurduğu şeyler değildi belli mihraklar tarafından kurgulandığını düşünüyorum. Burada çok karmaşık bir şey vardı. Mahkemenize bunu özellikle arz ediyorum" diye konuştu.
3 sanık reddi hakim talebinde bulundu
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, tanıklardan emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün hazır olduğunu belirtti. Bu arada Mahkeme Başkanı Özese, tutuklu sanıklardan Dursun Çiçek ve Durmuş Ali Özoğlu'nun reddi hakim talebinde bulunduğunu, İbrahim Özcan'ın da hakimlerin çekilmesini içeren dilekçe verdiğini belirtti. Kısa bir aranın ardından mahkeme heyeti, bu taleplerin reddine karar verdi.
Çetin Doğan'ın eşi de duruşmayı izliyor
Öte yandan Balyoz Davası'nın tutuklu sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın eşi Nilgün Doğan'ın da aralarında bulunduğu aynı davada tutuklu yargılanan bazı asker sanıkların eşleri ve yakınları da izleyici olarak katıldı.
Başbuğ 3 ay sonra duruşmada
Öte yandan davanın tutuklu sanığı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'da Ergenekon Davalarının birleşmesinin ardından duruşmaya ilk kez katıldı. 3 ay aradan sonra ilk kez duruşmaya katılan Başbuğ, tutuklu sanıklardan Hurşit Tolon ile yan yana oturdu.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin yanında bulunan büyük salonda yapılan duruşmada ayrıca emekli Orgeneral Hasan Iğsız, CHP İzmir Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan, emekli Albay Dursun Çiçek, İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 47 tutuklu sanık hazır bulundu.
CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve Sedat Peker'in de aralarında bulunduğu tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmaya ayrıca tutuksuz sanıklardan Nusret Senem, Ertuğrul Orta, İlyas Çınar ve emekli Orgeneral Tuncer Kılınç de hazır bulundu.