Haberler

Erdoğan Toprak: "Anlaşılan Cumhur İttifakı, Kadınların Yok Sayıldığı, 'Afganistanlaşmış Bir Türkiye' Hedefliyor"

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Cumhur İttifakı’nın toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınları yok sayan bir ittifaka dönüştüğünü belirtti. Toprak, “Anlaşılan Cumhur İttifakı, kadınların yok sayıldığı, ‘Afganistanlaşmış bir Türkiye’ hedefliyor. Çocuklara ve gençlere orta çağ eğitimi ve karanlığı layık görüyor. Kadınlar ve gençler, bu karanlığa izin vermeyecektir. Kendilerine mutlu, özgür, çağdaş bir ülkede yaşamayı çok gören, hayatlarını kâbusa çevirmek isteyen bu zihniyete ‘dur’ diyecektir” dedi.

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Cumhur İttifakı'nın toplumun yüzde 50'sini oluşturan kadınları yok sayan bir ittifaka dönüştüğünü belirtti. Toprak, "Anlaşılan Cumhur İttifakı, kadınların yok sayıldığı, 'Afganistanlaşmış bir Türkiye' hedefliyor. Çocuklara ve gençlere orta çağ eğitimi ve karanlığı layık görüyor. Kadınlar ve gençler, bu karanlığa izin vermeyecektir. Kendilerine mutlu, özgür, çağdaş bir ülkede yaşamayı çok gören, hayatlarını kabusa çevirmek isteyen bu zihniyete 'dur' diyecektir" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak, raporda şunları kaydetti:

"HEM BAKANLIK GÖREVLERİNİ YÜRÜTÜP HEM DE 'SEÇİMLE GELİNEN' MİLLETVEKİLLİĞİNE ADAY OLMALARI HUKUKSUZDUR"

"Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve 17 Bakanın AKP listesinden milletvekili adayı yapılması, Anayasaya ve Seçimlerin Temel Hükümleri yasasına aykırıdır. Aday olabilmeleri için YSK takvimindeki son gün olan 16 Mart'ta istifa etmeleri gerekirdi. Hem bakanlık görevlerini yürütüp hem de 'seçimle gelinen' milletvekilliğine aday olmaları hukuksuzdur. YSK'nın bu adaylıkları reddetmesi anayasanın gereğidir.

İTİRAFÇI OLMALARINI ÖNLEME AMACI

Yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların, usulsüzlüklerin hesabının sorulacağı yeni bir sürece karşı kendince önlem almayı, talimatlarını uygulattığı bu kişilere 'milletvekili dokunulmazlığı' güvencesi sağlayarak yargılanmaları durumunda 'itirafçı' olmalarını önlemeyi hedeflemektedir. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bu hukuksuzluğa geçit vermeyecek, tarafsızlık ve saygınlığı çerçevesinde bu adaylıkları reddedecektir.

"'2022 TÜRKİYE ÇOCUK ARAŞTIRMASI' SONUÇLARINA GÖRE ÇOCUKLARIMIZIN YÜZDE 62'Sİ HER GÜN EKMEK VE MAKARNA İLE BESLENİYOR"

UNICEF ile TÜİK'in ortak yürüttüğü '2022 Türkiye Çocuk Araştırması' sonuçlarına göre çocuklarımızın yüzde 62'si her gün ekmek ve makarna ile besleniyor. Sadece yüzde 12'si et-tavuk-balık yiyebiliyor. İktidar, Türkiye'yi gıda yoksunluğu çeken, insanca beslenemeyen çocuklar ülkesine dönüştürdü. Deprem bölgesinde çocuklara otobüsten oyuncak fırlatarak empati yoksunluğunu sergiledi.

Ülkenin geleceği, toplumun temeli olan çocuklarımızın içine düşürüldüğü bu tablo, açlık ve sefaleti yaygınlaştıran, bedava un-makarna dağıtıp, muhtaçlık istismarını siyasi nema ve oy hesabına çeviren 21 yıllık iktidar politikalarının sonucudur. Bedensel-zihinsel gelişimi yetersiz, açlık çeken, en temel gıdaya erişemeyip özlemle canı çeken milyonlarca çocuk bu iktidarın eseridir.

"ANLAŞILAN CUMHUR İTTİFAKI, KADINLARIN YOK SAYILDIĞI, 'AFGANİSTANLAŞMIŞ BİR TÜRKİYE' HEDEFLİYOR"

Son siyasi pazarlıklarla oluşan tabloda Cumhur İttifakı, demokrasi karşıtlığı-otokrasi yandaşlığının ötesinde; 'Kadını eşit görmeyen, kadına şiddeti umursamayan, kadın haklarının kısıtlanmasını hedefleyen, toplumun yüzde 50'sini oluşturan kadınları yok sayan bir ittifaka dönüştü. Kadınlar ve gençler, 2022 Küresel Mutluluk Endeksi'nde son sıradaki Afganistan'ı örnek alan Cumhur İttifakı'na 14 Mayıs'ta iyi bir ders verecek.

Anlaşılan Cumhur İttifakı, kadınların yok sayıldığı, 'Afganistanlaşmış bir Türkiye' hedefliyor. Çocuklara ve gençlere orta çağ eğitimi ve karanlığı layık görüyor. Kadınlar ve gençler, bu karanlığa izin vermeyecektir. Kendilerine mutlu, özgür, çağdaş bir ülkede yaşamayı çok gören, hayatlarını kabusa çevirmek isteyen bu zihniyete 'dur' diyecektir.

"EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞINDAKİ 2 BİN LİRALIK ARTIŞ 7 BİN 500 TL ÜZERİNDE MAAŞ ALAN EMEKLİLERE DE SEYYANEN UYGULANMALIDIR"

İktidarın seçimde oy kapma hesabıyla en düşük emekli aylığını 7 bin 500 TL'ye çıkartma kararı, emekliler arasındaki maaş dengesizliğini daha ileri boyuta taşıyacaktır. Emeklilerin kök maaşında artış sağlamayan, aradaki farkın hazine tarafından SGK'ya aktarılmasıyla 7 bin 500 TL'ye yükseltilen maaşlarda ileride yapılacak artışlar bu tutar üzerinden değil, kök maaş üzerinden yansıtılacak.

En düşük emekli maaşındaki 2 bin liralık artış 7 bin 500 TL üzerinde maaş alan emeklilere de seyyanen uygulanmalıdır. Aksi halde 10 milyon emekli mağdur edilecektir. Emekliye verilen bayram ikramiyesi de ya bir maaş tutarına ya da asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir. 14 Mayıs sonrası iktidar değişikliğinde ilk yapacağımız işlerden birisi, emeklilerle ilgili bu söylediklerimizi derhal hayata geçirmek olacaktır.

"İKTİDAR, DAHA YÜKSEK TUTARLI BANKNOT BASMA ZORUNLULUĞUNU ERTELEMEK İÇİN ADETA PİYASAYI 200 TL'YE BOĞDU"

Merkez Bankası'nın piyasadaki banknot miktarını yansıtan emisyon verileriyle açıklanan resmi enflasyon rakamlarının tümüyle gerçek dışı olduğu açığa çıkıyor. En değerli kağıt para olan 200 TL'lik banknot sayısı 1 milyar 4 milyon adete yükselirken 10 TL'lik kağıt para basımı ise yaklaşık yüzde 50 arttı. Bu tablo 200 TL'nin 'kağıt parçasına', 10 TL'nin ise 'bozuk madeni para' haline geldiğini gösteriyor.

İktidar, Yeni Ekonomi Modelinin (YEM) başarısızlığını gizlemek ve seçim öncesi daha yüksek tutarlı banknot basma zorunluluğunu ertelemek için adeta piyasayı 200 TL'ye boğdu. Asgari ücret alan bir kişi bile cüzdanında 42 adet 200 TL taşımak zorunda.

"TÜGE ANKET SONUÇLARI İKTİDARIN POLİTİKALARINA GÜVENİN DİBE VURDUĞUNU GÖSTERDİ"

Mart ayı Tüketici Güven Endeksi (TÜGE) anket sonuçları, deprem bölgesindeki illeri kapsamamasına rağmen ekonomi yönetimine ve iktidarın politikalarına güvenin dibe vurduğunu gösterdi. Hanelerin gelecek 12 aya dönük maddi durum beklentisi hızla gerilerken, genel ekonomik durum beklentisindeki sert düşüş iktidarın vaatlerinin inandırıcı bulunmadığını, toplumsal karşılığının olmadığını ortaya koydu.

Özellikle 'gelecek 12 aya' dönük beklentilerdeki belirgin kötüleşme, depremzedelere bir yılda 700 binden fazla ev, ekonomiyi düzeltme vb. vaatlerinin inandırıcı bulunmadığının göstergesi. 21 yıl boyunca ülkeyi ve ekonomiyi enkaza çeviren, insanları 'dününü arar' hale getiren bir yönetimin şimdi her şeyi bir yılda halletme söylemine kimse kanmıyor.

"BİREYSEL KREDİ VE KREDİ KARTI BORÇLARI TOPLUMSAL ÇÖKÜŞE ZEMİN HAZIRLAYACAK BOYUTA ULAŞTI"

Bireysel kredi ve kredi kartı borçları toplumsal çöküşe zemin hazırlayacak boyuta ulaştı. Bir ayda 117 milyar TL artan bireysel banka borçlarının tutarı, AKP'nin iktidara geldiği 2002'de 6,4 milyar TL idi. BDDK'nın 10 Mart 2023 verileriyle 1 trilyon 745 milyar TL'ye yükselen bireysel kredi ve kredi kartı borçları, bu iktidar döneminde 272 kat arttı. Vatandaş, borç batağına sürüklendi.

Mevcut tablo kötüye doğru gidişin somut sinyallerini veriyor. Devletin, ailelerin, bireylerin geleceğini ipotek altına alan bu borçlar giderek ekonomik bağımsızlığı tehdit eden bir milli güvenlik sorununa dönüşme yönünde ilerliyor.  Önümüzdeki süreçte; geri ödenemeyen ve yasal takibe düşen borçların, icra ve hacizlerin, mal varlıklarına el konulması uygulamalarının hızla artması, karşılıksız çek ve senetlerin patlama yapması öngörülebilir.

"TARIMSAL ÜRETİMİN YÜZDE 80'İ KURAKLIK TEHDİDİ ALTINDA"

Türkiye son yılların en ağır kuraklığını yaşıyor. Tarımsal üretimin yüzde 80'i kuraklık tehdidi altında. Çok ciddi üretim düşüşleri yaşanması büyük olasılık. İvedi olarak su stratejisi planı ve ulusal su seferberliğinin devreye alınması zorunludur. Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi'ndeki (Tarım-GFE) artışın yüzde 95,99'a yükselmesi, üretim düşüşüne bağlı ürün fiyat artışlarının hızlanacağını gösteriyor.

Avrupa'nın en büyük su kaynaklarına sahip olan Almanya, kentlerde, ormanlardaki köylerde su rezervuar alanları kurulması ve korunmasını öngören Acil Ulusal Su Stratejisi Planı hazırlayarak uygulamaya koydu. Türkiye'de de ivedi olarak stratejik su planlaması ve su kaynaklarının korunmasını içeren bir planlama süratle devreye konulmalı, ulusal su seferberliği ilan edilmelidir.

"TOPLANAN BAĞIŞLAR DOĞRUDAN TÜRKİYE'YE AKTARILMAYACAK"

Avrupa Birliği Dönem Başkanı İsveç'in öncülüğünde, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından Türkiye ve Suriye'ye yönelik deprem yardımı bağışçılar konferansında 7 milyar euro (143,5 milyar TL) tutarında bağış taahhüdü sağlandı. Proje bazında ve AB-BM prosedürlerine göre kullandırılacak bu bağışların büyük bölümünün Türkiye'ye ayrılacağı belirtildi.

Toplanan bağışlar doğrudan Türkiye'ye aktarılmayacak. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler kurumları tarafından yürütülecek şeffaf ihale süreçleriyle proje bazlı kullandırılacak. AB Mülteci Anlaşması için sağladığı 6 milyar euronun kullanımında da aynı yöntemi uygulamıştı. O dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan paranın AFAD'a veya hazineye aktarılmasını istemiş, AB kabul etmeyince tepki göstermişti.

"IRAK'TAKİ İSTİKRARSIZLIK TÜRKİYE AÇISINDAN DA CİDDİ GÜVENLİK SORUNLARINI BERABERİNDE GETİRDİ"

ABD'nin kitle imha ve nükleer silahlara sahip olduğu iddiasıyla 20 Mart 2003'te başlattığı Irak işgalinin 20'nci yılında güney komşumuz Irak; hala iç savaş, istikrarsızlık ve terörle boğuşuyor. ABD yönetimi işgal gerekçelerinde 'Saddam'ı devirip, Irak'a demokrasi getirmeyi' vaat ederken, tam aksine ülke istikrarsızlığa sürüklenerek etnik ve mezhep ekseninde bölündü. Siyasi, insani ve ekonomik yıkıma uğradı.

Irak'taki istikrarsızlık Türkiye açısından da ciddi güvenlik sorunlarını beraberinde getirdi. Geçen hafta Ankara'yı ziyaret eden Irak Başbakanı Şiya es Sudani ile terörle mücadelede iş birliği, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konuları ele alınarak anlaşmaya varıldı. Ayrıca iki ülke arasındaki 'Sınır aşan sular' mutabakatı çerçevesinde bir ay boyunca Dicle ve Fırat üzerindeki barajlardan daha fazla su salınarak Irak'a su sağlanması konusunda mutabakata varıldığı açıklandı."

Kaynak: ANKA / Güncel
title
Close