Emmanuel Adebayor: "Hayatım Arsenal'de Başladı"
Medipol Başakşehir'in dünya çapındaki yıldızı Emmanuel Adebayor; Metz, Monaco, Arsenal, Manchester City, Real Madrid, Tottenham, Crystal Palace'da şekillenen kariyerinin ardından yeteneklerini Spor Toto Süper Lig'de Medipol Başakşehir forması altında Türk futbolseverlere sergiliyor.
Medipol Başakşehir'in dünya çapındaki yıldızı Emmanuel Adebayor; Metz, Monaco, Arsenal, Manchester City, Real Madrid, Tottenham, Crystal Palace'da şekillenen kariyerinin ardından yeteneklerini Spor Toto Süper Lig'de Medipol Başakşehir forması altında Türk futbolseverlere sergiliyor. Ligimizde kısa süreye sığdırdığı gollerle isminin hakkını veren güler yüzlü santrfor, futbol hayatının başlangıç noktasını Arsenal'e transferi olarak değerlendiriyor ve Arsene Wenger'le yaptığı ilginç telefon konuşması da dahil olmak üzere kariyerinin dönüm noktalarını Futbol Federasyonu'nun dergisi TamSaha'ya anlatıyor.
Golcü oyuncunun röportajından özet şu şekilde:
"Togo'da yaşadığım yer deniz kenarındaydı. Biz Afrika'daki çocuklar çok erken yaşta futbolla tanışırız. Benim de şansıma sürekli dörde dört, beşe beş kumsalda maç yapabileceğim arkadaşlarım vardı.
Amcam profesyonel bir futbolcuydu. Metz'de oynadı. Yıllar sonra onun ayak izlerini takip ettim ve ben de o takımda oynadım. Beni topla oynarken gördüğünde, "Benim daha önce yetiştiğim kulübe git ve eğitim al" dedi. Ben de gittim.
15 yaşındaki bir çocuk Afrika'nın bağrından kopuyor, Fransa'nın kuzeyine geliyor. Afrika'nın güneşini, kumlarını geride bırakıp, özellikle daha da soğuk olan Fransa'nın kuzeyine geliyor. Bambaşka bir kültür, bambaşka bir ülke ve bambaşka insanlar. Metz günleri benim için zor günlerdi.
Monaco'da Giuly, Morientes, Nonda gibi büyük isimlerle idman sahasını paylaşmak bambaşka bir duyguydu. Morientes'ten beni hava toplarına çalıştırması için özellikle ricada bulunurdum. Shabani Nonda bana çok yardımcı oldu. Halen çok sevdiğim bir ağabeyimdir.
Çocukluk kahramanım Nijeryalı Kanu'ydu... Milli takımda 4 numarayı giydiği için ben de Togo'da 4 numarayı giyiyorum. O ayrıldıktan sonra Arsenal'e geldim ve ondan boşalan 25 numaralı formayı aldım. Benim için böyle de bir anısı var. Çünkü çocukluk kahramanımın boşalttığı yeri doldurdum.
Afrika'da yılın futbolcusu seçildiğimde Tanrı tarafından kutsandığımı hissettim. Togo'nun sokaklarından çıkmış bir çocuk 10 sene sonra bunu gerçekleştiriyor. Çok özel bir andı. Takdir edersiniz ki bu oyu veren de Togolular değil, koskoca bir kıtanın insanlarıydı.
Bir futbolcu, bir kulübe gittiği zaman sahip olduklarını o kulübe vermeli evet ama o kulüpten de bir şeyler öğrenmeli. Ben Manchester City'de çok şey öğrendiğime inanıyorum. Orada futbolun efsane diyebileceğimiz isimleriyle oynadım. Hepsinden bir şeyler öğrenmek benim için büyük bir keyifti.
Arsenal günlerimde bir efsanenin bana bir tavsiyesi vardı. O bana hep, "Emmanuel futbolda bir sır yoktur. Futbolun en büyük sırrı çok çalışmaktır" derdi. Bunu söyleyen Thierry Henry'ydi. Onun tavsiyelerine uydum. Orada da çok sıkı çalışmaya devam ettim.
Bir otobüstesiniz ve üzerinize kurşunlar yağıyor. Kişisel asistanım kollarımda can verdi. Hayat bir kurşun uzaklığındaydı. O günden sonra şunu fark ettim. İster zengin, ister fakir ol, en iyisi sağlıklı olmak. Ben her gün Tanrı'ya şükrediyorum. Belki de o yüzden beni sürekli gülen yüzümle görüyorsunuz.
Afrika Kupası'ndan sonra gelen teklifleri süzgeçten geçirdim. Ama en belirleyici olan, Alioum Saidou ile yaptığım görüşmeydi. Saidou bana kulübün plan ve projelerini, nasıl bir evrim geçirdiğini anlattı. Başakşehir'e gelmemle beraber gülümseyen yüzümü herkes görmeye başladı.
Abdullah Hoca diyaloğa çok açık. Bazı hocalar kendisini kapatır, "Benim dediğim doğru" prensibini savunur. Ama Abdullah Hoca sürekli "Takımı nasıl geliştirebiliriz?" sorusunu soruyor. Oynadığımız futbolu dünya futboluna entegre etmeye çalışan, insanların tavsiyelerini dinleyen, değer veren bir hoca."