Emekli Orgeneral Ergin Saygun: "Mensubu Olduğumuz Batı İttifakı Neredeyse Ülkemiz İçin Bir Tehdit Haline Gelmiştir"
Balyoz Davası mağdurlarından eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, Arel Üniversitesi tarafından çevrimiçi düzenlenen kongrede; “Son zamanlarda, son bir iki ay içerisinde ‘Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan'a saldıracak F-16’ları vermeyin’ mealinde yabancı basında yazılara biraz sık rastlanmaya başlamıştır. Böyle bir ortamda Türkiye'ye ambargo ve yaptırımlar uygulanarak, siyasi baskıyla müdahale edilmek istenmektedir. S-400 aldığımız gerekçesiyle F35 programından çıkartılmamız gibi. Bugün bir ikisi azalmış olsa dahi Türkiye'ye ambargo uygulayan ülke sayısı 10’dur ve bunların tamamı NATO ülkesidir” dedi. Saygun, Batı İttifakı'nın Türkiye için neredeyse bir tehdit haline geldiğini belirterek, yerli savunma sanayinin önemine dikkat çekti.
HABER: HAKAN KAYA
Balyoz Davası mağdurlarından eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, Arel Üniversitesi tarafından çevrimiçi düzenlenen kongrede; "Son zamanlarda, son bir iki ay içerisinde ' Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan'a saldıracak F-16'ları vermeyin' mealinde yabancı basında yazılara biraz sık rastlanmaya başlamıştır. Böyle bir ortamda Türkiye'ye ambargo ve yaptırımlar uygulanarak, siyasi baskıyla müdahale edilmek istenmektedir. S-400 aldığımız gerekçesiyle F35 programından çıkartılmamız gibi. Bugün bir ikisi azalmış olsa dahi Türkiye'ye ambargo uygulayan ülke sayısı 10'dur ve bunların tamamı NATO ülkesidir" dedi. Saygun, Batı İttifakı'nın Türkiye için neredeyse bir tehdit haline geldiğini belirterek, yerli savunma sanayinin önemine dikkat çekti.
Arel Üniversitesi tarafından "21. Yüzyıl Savaşlarında Strateji, Operatif, Taktik ve Teknik Tespitler ve Değerlendirmeler" başlıklı kongre düzenlendi. Çevrimiçi düzenlenen kongreye eski Genelkurmay İkinci Başkanı ve Balyoz Davası mağdurlarından emekli Orgeneral Ergin Saygun'un yanı sıra bazı üst düzey emekli komutanlar ve akademisyenler katıldı.
"TÜRKİYE ZAMANINDA DÜNYADA YOLCU UÇAĞI YAPAN 5 ÜLKEDEN BİRİYDİ"
Konferansın açılış konuşmasını yapan Saygun, yerli savunma sanayinin önemine dikkat çekerek, geçmişten bugüne kadar savunma sanayinde yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Saygun, şöyle konuştu:
"Aslında biz eskiden beri birtakım şeyler yapmışız. Fatih Sultan Mehmet döneminden beri yapmışız. O dönemde İstanbul'un fethi için Şahi topları, yani bir tonluk bir gülleyi bin 500 metre mesafeye fırlatan top yapmak bugün Mars'a uçakla gidebilmek gibi bir şey. Tophane-i Amire'de binden fazla top yapılmış. Senede yüzlerce kilo barut yapıyorlar. Dört beş tane tersane faal. İnebahtı'da Osmanlı donanması yakılmış ama bu tersaneler sayesinde beş ay gibi kısa bir zamanda tekrar donanmayı denize sürebilmişiz. Dünyada torpidoyla gemi batıran ilk denizaltı Osmanlı donanmasındadır. 1924'ten itibaren fişek fabrikası, cephane fabrikası, uçak ve uçak motor fabrikası, çelik fabrikası vs. kurulmuştur. Vecihi Hürkuş ilk Türk uçağını 1923'te imal etmiş, Kızıltoprak'taki tayyare mektebinde iki adet olan uçak sayısını 15'e çıkarmıştır. Şakir Zümre bombardıman uçaklarının kullandığı 100, 250, 500 ve 100 kilogramlık bombaları yapmış, bunları da ihraç etmiştir. Daha sonra sipariş gelmediği için bu işleri bırakıp soba üretmeye başlamıştır. Bir başkası Nuri Demirağ'dır. Nuri Demirağ bir bugün dahi prensip olarak kabul edeceğimiz 'Patentle iş yapamazsanız, patentle yaptığınız hiçbir şey modern değildir. Onun için özgün bir şeyler yapmak zorundasınız' demiş. ve kendi zamanındaki yaptığı uçakların içerisinde en önemlisi NUD38 yolcu uçağıdır. O zaman Türkiye dünyada yolcu uçağı yapan beş ülkeden biridir. Kayseri uçak fabrikasında 1926-1939 yılları arasında değişik tiplerde, bazıları çift motorlu iki yüzden fazla uçak yapılmış. Bunlardan üçü de Atatürk'ün emriyle İran şahına hediye edilmiştir. Haliç'te Nuri Killigül tesisleri var. Her türlü silah ve teçhizatı sağlamıştır. İşte bir yerden itibaren hafif bir dönme noktası başlıyor.
"1957 YILINDA MEHMETÇİK İSİMLİ JET UÇAĞI PROJESİ İPTAL EDİLDİ"
Amerika ile 1948 yılında imzalanan Marshall Yardım Anlaşması'nın Türkiye'nin savunma sanayisine darbe vurduğunu söyleyen Ergin Saygun, şöyle devam etti:
"1941 tarihli İkinci Dünya Harbi'nin o çetrefilli günlerinde Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri tarafından Türkiye'ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi verilmiştir. Bunu daha beteri var. Amerika Birleşik Devletleri ile 1948 tarihinde Marshall Yardım Anlaşması imzalanmış. Bana göre milli savunma sanayisinin gelişmesinde önemli bir kırılma noktası teşkil etmiştir. O dönemde siyasilere baktığımız zaman söyledikleri veya yaygın ifade 'Türk Hava Kuvvetleri'nin görevi uçak yapmak değildir. Pilot yetiştirmektir. Uçağı zaten Amerika vermektedir.' Bu uçaklarla ilgili projeler daha sonra Makina Kimya Enstitüsü Kurumu'na devredilmiş, 1957 yılında ise tamamen iptal edilmiştir. İptal edilenlerden bir tanesi çok önemlidir dikkat çekmek isterim. Bu iptal edilen projelerden 'Mehmetçik' isimli bir proje jet uçağı yapımıyla ilgilidir. 1935 senesinde malum ilk 'Gölcük' isimli yağ gemisi, 1937'de Atak mayın gemisi. Ordinaryüs Profesör Ata Nutku tarafından yapılmış. 1964'te Amerika ile yaşanan sıkıntı nedeniyle iki muhribi 67'de kızağı vurmuşuz, 74 Kıbrıs Harekatı'nda harekata katılmıştır. Yani 'siz vermezseniz biz yapıyoruz' dercesine. 1940 yılında ilk tankı yapmışız. Motoru dışında tamamı yerli olacak şekilde 1946 yılında Cumhuriyet Bayramı resmi geçit törenlerine katılmış, Ama kimse bir tane tank sipariş vermeyince o da geçmiş gitmiş. 1961 yılında Devrim Otomobili 4,5 ay gibi kısa bir sürede Eskişehir Demiryolu Fabrikası'nda iki adet yapılmış. Bunun lastikleri yan camları ve elektrik sisteminin bir iki parçası hariç tamamı yerli ürün. O da kaldı yürümedi. Tabii ben kimseyi suçlamak için bunları söylemiyorum. O zaman dediğim gibi şartlar belki de bunu gerektiriyor."
"TÜRKİYE BÖLGESEL BİR GÜÇ VE DENGE UNSURU"
Türkiye'nin bölgesel bir güç ve denge unsuru olduğunu belirten Saygun, "Türkiye, bölgesindeki politikaları etkilemek ve kendisi politikalar üretme imkanına sahiptir. Mesela benim görev yaptığım sürede, sonra başkaları da yapıldı. Balkan Barış Gücü, Ukrayna'da denizde güven arttırıcı tedbirler görüşmeleri, Kafkas Çalışma Grubu gibi bölgemize huzur istikrar ve yumuşamayı getirecek birçok proje Türkiye'nin öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetlerle Türkiye aynı zamanda bölgede bir barış ve huzur unsuru olduğunu da ispatlamıştır. Tabi bu özellikler, bazı ülkelerin bölgemizdeki politikalarını olumsuz etkileyecek gelişmelerdir. Türkiye iyice güçlenirse, koruyup kolladıklarına rahat vermeyeceğinden endişe ederler ve Türkiye'nin önünü kesmek için çaba sarf ederler" diye konuştu.
"MENSUBU OLDUĞUMUZ BATI İTTİFAKI NEREDEYSE ÜLKEMİZ İÇİN BİR TEHDİT HALİNE GELMİŞTİR"
Saygun, Türkiye'ye yönelik askeri ambargo ve yaptırımlara da değinerek, "Son zamanlarda, son bir iki ay içerisinde 'Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan'a saldıracak F-16'ları vermeyin' mealinde yabancı basında yazılara biraz sık rastlanmaya başlamıştır. Böyle bir ortamda Türkiye'ye ambargo ve yaptırımlar uygulanarak, siyasi baskıyla müdahale edilmek istenmektedir. S-400 aldığımız gerekçesiyle F35 programından çıkartılmamız gibi. Bugün bir ikisi azalmış olsa dahi Türkiye'ye ambargo uygulayan ülke sayısı 10'dur ve bunların tamamı NATO ülkesidir. Yani yıllardan beri üyesi olduğumuz Avrupa Atlantik Bloku. Bazı NATO müttefiklerimizce Türkiye'ye karşı savunma ittifakları geliştirilmekte, ilişkilerin gelişmesi sürekli bazı şartlara bağlanmaktadır. Mesela 'Gümrük Birliği'ni bir daha ele alalım. Biz bundan zarar görüyoruz' dediğimizde bize söylenen 'evvela Kıbrıs'ta ve Doğu Akdeniz'de bazı adımları atmamız lazımdır.' Mensubu olduğumuz Batı ittifakı, neredeyse ülkemiz için bir tehdit haline gelmiştir. Bir ülkenin bağımsızlığının ve egemenliğinin temeli, kendi güvenliğini sağlamasında yatar. Bu imkana sahip olmayanların bugün başına neler geldiğini görmekteyiz. Bunun için en önemli konu yeterli bir savunma sanayiyle beslenen güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olmaktır" dedi.
Yabancı ülkelerden hibe yolu veya kredili olarak alınan askeri yardım malzemelerinin ülke için çok ağır sonuçlar doğuracağının altını çizen Saygun, şöyle konuştu:
"Silah ve malzemeyi hibe yolu veya kredili yardımlarla alabilirsiniz. Bu kaynaklarınızı başka ihtiyaçlara yönlendirmek açısından yararlı olabilir. Ancak, bunun çok ağır bir faturası olduğunu da kabul etmek lazım. Yardım malzemesinin birtakım kurallara tabi olduğunu ve malzemeyi almayı kabul ederseniz kuralları da kabul etmiş anlamına geleceğini bilmek lazım. Birkaç tanesini sayayım. Birincisi malzeme size hangi şartta verilmişse öyle kullanacaksınız. Brunson mektubundan bahsetmiştik. 1964'te 'Biz size bu silahları Kıbrıs'a gidin diye değil NATO amaçlarıyla kullanınız. Benden müsaade almadan kullanamazsın'. Bu olay artık Türkiye'nin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını dışarıdan karşılamaya yönelik beklentilerinin azalması gerektiğini gösteren bir ikazdı.
"PARAYLA DAHİ İHTİYACINIZ OLAN MALZEMEYİ ALAMAZSINIZ"
İkincisi, yardım olarak verilen malzeme sizin değildir. Mesela Deniz Kuvvetlerimiz bir gemiyi hizmetten çıkarırsa Amerikalılar, sizde kalsın diyebilir veya çeke çeke Akdeniz'e götürürler. Orada atış taliminde hedef yapılır. Üçüncü olarak size verilen malzemede hiçbir değişiklik yapamazsınız. Nasıl verilmişse öyle teslim edeceksiniz. FMS diye yani yabancı askeri satışlar diye kredili bir yardım, satış usulü vardır. Bunun için paranızla alırsınız. Krediyi Amerika verir. Parayla alırsınız. Ama bunu da aldığınız malzemede de tadilat modernizasyon vesaire hiçbir şey yapamazsınız.
Parayla dahi ihtiyacınız olan malzemeyi alamazsınız. 'F16 ve Eurofighter'ı Türkiye'ye satmıyoruz' dediler, bitti. Türkiye'ye askeri malzeme satmama kararı kapsamına plastik kelepçe, harp akademilerinde oynanacak harp oyununun bilgisayarının programı gibi malzeme de dahil edilmiştir.
Almanya'yı malum 1990'lı yıllarda sattığı silahlara Güneydoğu'da kullanılmayacak kaydı koymuştur. Yakın geçmişte de 'Deniz Kuvvetleriyle bir sıkıntımız yok ama kara ve hava kuvvetlerine malzeme satmıyoruz' demiştir. Altay tankı için motor ambargosu uygulamıştır. ATAK helikopteri projesinde Eurofighter girmemiş, başka bir helikopter bulduk. Onu alalım derken, yazıyla bize dediler ki 'O seçtiğiniz helikopter Eurofighter'ın transmisyonunu kullanır. Onun için size verme garantisi yoktur. Seçerseniz vermeyebiliriz' diyor. Çok fazla daha örnek var. Onun için savunma sanayinde kazanılmış olan ivmenin ve gelinen noktanın önemini en iyi bizim gibi bütün bu sıkıntıları yaşamış nesiller bilir. Bu bir üzüntüdür ama bunu maalesef yaşadık."
YERLİ SAVUNMA SANAYİYE DİKKAT ÇEKTİ
Yerli savunma sanayisinin Türkiye için çok önemli olduğunu ve kıymet bilmesi gerektiğine dikkat çeken Ergin Saygun, "Mesela işte hepiniz biliyorsunuz el telsizi vardı. Mandala bastınız mı tek kanallıdır. Muharebede kan ter içerisinde birliğinize ulaşmaya çabalamadıysanız, bugün çok kanallı kriptolu telsizleri üreten ASELSAN'ın önemini anlayamazsınız. Kıbrıs Barış Harekatı'nda hava kuvvetleri cephanesinin bir kısmını başka ülkeden temin etmek mecburiyetinde kaldığımızı bilmiyorsanız, bugün balistik füze dahil envaiçeşit füze ve roket yapan Roketsan'ın kıymetini de anlayamazsınız. Terörün en yoğun olduğu dönemlerde o bölgede kullanılmaya müsait helikopteri vermemekte direndiklerinde elinizdeki beş helikopterden ikisini yedek parça olarak ayırıp üç helikopterle terörle mücadeleye devam etmeye çabalamadıysanız bugünkü ATAK helikopterinin kıymetini de bilemezsiniz. İnsansız hava aracı temin etmek için kapısını çalmadık ülke bırakmadıysanız, satıcı ülkelerin her türlü kaprisini sineye çekmek zorunda kalmadıysanız, bugün bu konuda muharebe etkinliğiyle bir kuvvet çarpanı haline gelmiş insansız hava araçlarının değeri de bazıları için önemli olmayabilir" diye konuştu.
"TÜRKİYE ÜRETİM TEKNOLOJİSİNDEN, TEKNOLOJİ ÜRETMEYE DOĞRU GİTMEKTEDİR"
"Türkiye üretim teknolojisinden, teknoloji üretmeye doğru gitmektedir" diyen Saygun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yani patente değil, kendi ürettiğimiz teknolojiye dayalı bir savunma sanayi. Esas ve önemli olan da budur. Yerli silah ve malzeme üretimimiz yüzde 70 civarına yükselmiştir. Ülkemiz, bazı ülkelerde fabrika bakım merkezleri kurmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ordusunun 155 milimetre obüs mühimmatı ihtiyacının yüzde 30'unu karşılama görevi bir Türk firmasına verilmiştir. Dünyadaki en büyük 400 savunma sanayi firması arasında 4 Türk firması vardır. Savunma sanayi ürünleri ihracatı 5,5 milyar dolara, ihracat yaptığımız ülke sayısı 170'e, ihraç edilen ürün sayısı 230'a çıkmıştır. Savunma sanayi ihracatının yüzde 30'unu 34 ülkeye yapılan insansız hava aracı teşkil etmektedir. Türkiye, dünyada kendi savaş gemisini yapan 10 ülkeden biridir. Deniz Harekatı'na yeni bir konsept getiren TCG Anadolu, dünyadaki ilk SİHA gemisi olup, dört ülke daha benzer gemiler inşa etme yolunu seçmiştir. Ülkemiz İHA, SİHA teknolojisinde dünyanın önde gelen üç ülkesinden biridir. Hürkuş, Hürjet. milli muhalif uçak ve HİP uçakları ile Atak ve Genel Maksat helikopterleri ülkemizde yapılan hava araçlarıdır. Yıllarca önce anlatılsa tahayyül dahi edemeyeceğimiz bir yerdeyiz. İşin önceliğini yapmış nicelerini rahmet ve şükranla anar, emeği geçen herkesi kutlar, dışarıya bağımlılığı asgariye indirecek ve özgün silah ve malzeme sistemlerimizin sayısını daha da arttıracak günlere ulaşmayı diliyorum."