Ek Bilgilerle Yeniden) - Levent Kırca Tedavi Gördüğü Hastanede Hayatını Kaybetti
Usta oyuncu Levent Kırca bir süredir tedavi gördüğü Pendik Marmara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
Usta oyuncu Levent Kırca bir süredir tedavi gördüğü Pendik Marmara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gören tiyatrocu Levent Kırca gece geç saatlerde hayata gözlerini yumdu. Kırca'nın hastalığı ağırlaşınca bir hafta önce hastaneye kaldırıldığı ve Temmuz ayından beri hastalık nedeniyle kemoterapi gördüğü öğrenildi.
UMUT KIRCA: ÇOK ÜZGÜNÜZ
Hastane önünde açıklama yapan oğlu Umut Kırca çok üzgün olduklarını belirterek şunları söyledi: " Çok üzgünüz. Perişanız. Zaten 10 gündür burada, hastanedeyiz. Kardeşler, kız kardeşim, Özdeş, Oğulcan, ben. Zaten durumunu biliyorduk. 10 gündür de çok ağırdı kendisi. Buradaydık, başındaydık, bütün kardeşler. Ona destek olmaya yanında olmaya çalıştık. Çok üzgünüz. Çok önemli bir sanatçıydı. 50 yıldır büyük işler yaptı Türkiye'de. Fazla söyleyebileceğimiz bir şey yok. Çok üzgünüz. 3 aydır biliyorduk durumunu. Çok çabuk gelişti. Bu kadar çabuk gelişeceğini beklemiyorduk. Kardeşler arasında, aile içerisinde yarın ayarlamalarımızı yapacağız. Salı veya Çarşamba günü defnedeceğiz babamızı güzel bir şekilde" dedi.
OĞULCAN KIRCA: ÇOK DEĞERLİ BİR İNSANDI
Çok üzgün olduğu gözlenen diğer kardeşlerden Oğulcan Kırca, " Çok değerli bir insandı. Allah sevdiklerine, geride kalanlara sabır versin. Hiç beklemediğimiz bir şeydi. Kolay alışabileceğimiz bir şey değil" şeklinde konuştu
Levent Kırca'nın diğer oğlu Özdeş Kırca ise herhangi bir konuşma yapmadı.
MEKTUP YOLLAMIŞTI
Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Levent Kırca, onur ödülü aldığı törende hastaneden yazıp gönderdiği mektupla böyle 'Hoşçakalın' demişti.
Bu yıl beşincisi düzenlenen Bodrum Türk Filmleri Haftası kapsamında Bodrum Belediyesi, Bodrum Sinema ve Kültür Derneği ile Magazin Gazetecileri Derneği sanatçı Levent Kırca'ya Yaşam Boyu Onur Ödülü verilmişti. Kırca törene gönderdiği adeta "veda" niteliğindeki mektubuyla katılanları duygulandırırken İstanbul'da devam eden tedavisi nedeniyle törene katılamamıştı. Sanatçının ödülünü oğlu Oğulcan Kırca almış, Usta oyuncu törene, oğlu tarafından okunması isteğiyle bir mektup da gönderen Kırca, "veda" niteliğindeki satırlarda şunları söylemişti:
"GÜZELLİKLER PAYLAŞTIKÇA DEĞERLENİR, KÖTÜLÜKLER ÇOĞALDIKÇA KANIKSANIR"
"1974'de TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl… Yürekten teşekkür ederim, anılarınızda bana yer açtığınız için. Hayatımda sayısız ödül aldım. Renk renk, biçim biçim. Altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de. Aldığım ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum. Çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum. Dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim. Evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım. Arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm. Üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu. Hepsi yerini biliyordu. Birbirlerine saygılılardı. Hiç kavga etmediler. Birbirlerini yemediler. Bir arada mutlu mesut geçindiler. Altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü. Hepsi eşitti. İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. Ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur. Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi. Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli. İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir? Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.
Geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir"
"İSTER MİSİN ŞİMDİ BÖYLE DEDİM DİYE, BU ÖDÜL BENİ MAHKEMEYE VERSİN?"
"Eski zamanlar; "Ah o eski zamanlardır. Bu mektubumu sizlere değerli bir film festivali vesilesiyle yazıyorum. O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. Woody Allen'ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır. Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. Hepsinin ağzından "Ahh, o eski zamanlar" cümlesini bir kez duyarız. Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel anın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir. Yaşadığımız şuan.. Şuan.. Elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. Ödül vermek onore etmektir. Almaksa onore olmak. Düşünüp, cesaret edip, birşeyi hayata geçirdiğinizde, birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler. Bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür. O işiniz için ödül alırsınız. Yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın topyekün mükafatlandırılması gibidir. Bu ödülün anlamı benim için çok büyük.
Bu ödülü de eve götüreceğim. Ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım. Ödülsen ödüllüğünü bil. Diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım. O da onlarla birlikte tozlanacak. Onlardan biri olacak. Yaşam boyu onur ödülü de olsan, cumhur'iyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam. Diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım. Çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir.
İster misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin?"
"DAHA İYİ BİR DÜNYADA GÖRÜŞMEK ÜMİDİYLE..."
"Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. Benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şuan bilemiyorum.
Yine Woody Allen, "Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir" der. Siz de yönetmensiniz. Ailenizi yöneten, işinizi yöneten.. Etrafınızı yöneten. "Şu an", yöneten. Birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun.
Dik durun... Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürkle kalın, cumhuriyetle kalın, hoşçakalın!!" - İstanbul