Haberler

Eğitim-Bir-Sen'den "Yükseköğretim Kanunu'na İlişkin Öneriler" Raporu

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, yükseköğretim yönetiminin anayasal bir konumdan çıkartılması gerektiğini belirterek, "Yasal düzenlemelere bırakılmalıdır.

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, yükseköğretim yönetiminin anayasal bir konumdan çıkartılması gerektiğini belirterek, "Yasal düzenlemelere bırakılmalıdır. Yeni anayasada yükseköğrenimin temel bir vatandaşlık hakkı olduğuna dair temel hak ve özgürlükler kapsamında bir düzenlemeyle yetinilmesi gerekir." dedi.

Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Eğitim-Bir-Sen'in hazırladığı "Yükseköğretim Kanunu'na İlişkin Öneriler" raporunu açıkladı.

Türkiye'de yükseköğretim sistemini 1982 darbesinin ürünü olan 2547 sayılı Kanun ve YÖK'ün şekillendirdiğini ifade eden Ali Yalçın, kanunun getirdiği sistemin günümüz yükseköğretiminin ve üniversitelerin sorunlarına çözüm sunmadığını, bir sorun kaynağı haline geldiğini söyledi.

64. Hükümet Programı'nda, "Üniversitelerin öğretim kalitesini ve araştırma kapasitesini artıran, girişimcilik ve yenilikçilik alanında faaliyetlere yoğunlaşan, bilimsel özerkliği, rekabeti, topluma ve insana karşı sorumluluğu odağına alan bir 'çerçeve kanun' şeklinde yükseköğretim kanununun çıkartılacağı" vaadinin bulunduğuna işaret eden Yalçın, bu vaadin söz konusu sisteme olan eleştirileri doğruladığını belirtti.

"Yükseköğretim Kanunu, en az darbe yasası kadar kararlı olmalı"

Ali Yalçın, Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu olarak yeni bir Yükseköğretim Kanunu'nun nasıl olması gerektiğine dair görüş ve önerileri raporlaştırdıklarını bildirdi.

Yeni bir Yükseköğretim Kanunu'nun, en az darbe yasası kadar kararlı olmadıkça ve kendine güven duymadıkça, özgürlükler konusunda ısrarcı olmadıkça "ölü bir yasa" olarak doğacağını vurgulayan Yalçın, hazırladıkları raporun, yasaklayıcı olmayan ama şeffaf ve hesap verilebilir yapılar oluşturan, yükseköğretimin girdileri kadar çıktılarına da odaklanan, yükseköğretim kurumları arasında tek tip bir yapı yerine çeşitliliği öngören bir yükseköğretim sisteminin ana unsurlarını tanımladığını dile getirdi.

Sendika olarak önümüzdeki süreçte gerek özlük haklarının iyileştirilmesi, gerekse üniversitelerin akademik özgürlüğü için daha güçlü bir duruş ortaya koyacaklarını bildiren Ali Yalçın, "Bu süreçte, çıkarılmaya çalışılan YÖK Kanunu'nun geçmişten gelen oligarşik yapısını güçlendirmek yerine, üniversitelerin ve çalışanlarımız üzerindeki vesayetini kıracak etkili üniversite, mutlu çalışanlar ve akademisyenlerden oluşan bir yapıya kavuşması için mücadelemizi sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.

"Yükseköğretim yönetimi anayasal bir konumdan çıkartılmalı, yasal düzenlemelere bırakılmalıdır." ifadesini kullanan Yalçın, yeni anayasada yükseköğrenimin temel bir vatandaşlık hakkı olduğuna dair temel hak ve özgürlükler kapsamında bir düzenlemeyle yetinilmesi gerektiğini söyledi.

Anayasa değişikliği önerisi

Yeni anayasa sürecinin yapımı ve kabulünün uzun bir zaman dilimine yayılma ihtimalinin belirdiği mevcut durumda ivedilikle 1982 Anayasası'nın yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarını düzenleyen 130'uncu ve 131'inci maddelerinin yürürlükten kaldırılması gerektiğini savunan Ali Yalçın, "Yeni anayasa ya da anayasa değişikliği sonrası, yükseköğretimin amacını, niteliklerini, temel kurumlarını, kurumların kuruluş ve işleyişlerini, mali yapılarını, yükseköğretime girişleri, akademik, idari özerkliği, denetimi, kalite ve akreditasyon işlemlerini düzenleyen temel kanun niteliğinde bir Yükseköğretim Kanunu çıkarılmalıdır." diye konuştu.

Yalçın, raporda yer alan diğer önerileri de şöyle sıraladı:

"YÖK kaldırılmalı, ancak yükseköğretimde stratejik planlamadan, kalite güvencesi mekanizmaları oluşturulmasından ve üniversiteler arası eşgüdümden sorumlu bir koordinasyon kurulu/kurumu bulunmalıdır.

Üniversiteler, yükseköğretim vizyonu, araştırma-geliştirme vizyonu, kamu hizmeti vizyonu olmak üzere üç temel vizyon üzerinden kurgulanmalıdır.

Akademik ve idari konularda farklı karar alma mercilerinin bulunması yerinde bir yaklaşımdır. Bu doğrultuda icra makamı olan rektörün yanında akademik konularda karar organı olarak senato, idari konularda karar organı olarak yönetim kurulu şeklindeki yapılanma yerindedir.

Senato üyeleri, yardımcı doçent, doçent ve profesör unvanına sahip kişiler arasından, üniversitedeki akademik personel tarafından seçimle belirlenmelidir. Ancak temsilde adaleti sağlamak için fakülte, enstitü, yüksekokul gibi birimler bazında aday kotası konulmalıdır.

Dekan, bölüm başkanı, enstitü ve yüksekokul müdürü gibi idari üst yönetim görevi yürütenler senatoda oy hakkına sahip olmaksızın yer almalı, eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda üniversitede yetkili sendikanın temsilcisine yer verilmelidir.

Üniversite yönetim kurulu ise rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürleri ile akademik personel ve idari personelin kendi aralarından seçecekleri eşit sayıda üyeden oluşmalı, akademik unvana sahip olmak kaydıyla eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda üniversitede yetkili sendikanın temsilcisine yer verilmelidir. Seçimle gelecek üyeler açısından temsilde adaleti sağlamak için fakülte, enstitü, yüksekokul gibi birimler bazında aday kotası konulmalıdır.

Üniversitede görev yapanların seçimlerinin ve tercihlerinin yansıtılmasına imkan sağlanan bir atama süreci tasarlanmalıdır.

Alternatif olarak, herhangi bir üniversitede görev yapan 'profesör' unvanına sahip ve en az 3 yıldır bu unvanda çalışan kişiler arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca atama yapılması ya da üniversite yönetim kurulu tarafından en az 3 yıl süreyle o üniversitede fiilen görev yapan ve 'profesör' unvanına sahip kişiler arasından aday göstereceği 5 kişi arasından Cumhurbaşkanınca atama yapılması şeklinde tekil bir model de değerlendirilmelidir.

İdari personeli atama yetkisi üniversite yönetim kurullarına verilmeli, ancak idari personel kadrolarının gereği olan görevlerin haricinde görevlendirilmeleri, üniversite yönetim kurulunun kararıyla mümkün olabilmeli; görevlendirme gerekçesi açık, somut ve net olarak ortaya konulmalı ve haklı bir gerekçeye dayandırılmalıdır. Kötüye kullanımı önlemek adına görevlendirmelere karşı itiraz yolu açılmalıdır.

Yükseköğretime girişte merkezi sınavın yanı sıra ölçülebilirliği, denetlenebilirliği ve hesap verilebilirliği sağlanmak kaydıyla, lise çağındaki akredite edilmiş kurumlar nezdindeki bilimsel, sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlerin, lise öğrenimi boyunca elde ettiği notların ortalamasının, ulusal veya uluslararası projelere katılımın, lise öğrenim alanına ilişkin katıldığı stajların, lise öğrenimi sırasında aldığı ödül ve cezaların, öğretmen değerlendirme puanlarının da değerlendirmeye esas alınabildiği bir sistem yerinde olacaktır."

"Rektörlük seçimi üniversiteleri kamplaştırıyor"

Ali Yalçın, açıklamalarının ardından bir gazetecinin rektörlük seçimine ilişkin görüşlerini sorması üzerine, rektörlük seçimi dolayısıyla üniversitelerin kamplaştığını ifade etti.

Bu süreçte, akademik çalışmaların askıya alındığını ve seçimlerin gündemi kilitlediğini belirten Yalçın, rektörün atanmasının ardından da kırgınlıkların sürdüğünü kaydetti.

Rektörlük yapısının idari bir görev olarak "uygulayıcı" nitelikte olmasını önerdiklerini ifade eden Ali Yalçın, bu yapının tüm yetkileri elinde bulunduran bir konumunda bulunması gerektiğini bildirdi.

Yalçın, üniversitelerde, üyelerinin önemli bir kısmı seçimle göreve gelen akademik konularda karar alınacak bir "senato", idari konularda karar verecek bir "yönetim kurulu" olmak üzere iki ayrı birimin bulunmasını istediklerini aktardı.

Ali Yalçın, mevcut durumda üniversitelerde çalışan idari personelin seçim hakkının bulunmadığını, bunun katılımcılığa aykırı olduğunu, bu nedenle yönetim kurulunda hem idari hem de akademik personelin temsil edilebileceği belli oranda yönetim kurulunun seçilmesini önerdiklerini kaydetti.

Yalçın, rektörün atanmasına ilişkin, "üniversitede 3 yıl görev yapan profesörler arasından, burada bir tıkanıklık söz konusu olduğunda ise dışarıdan 3 yıl görev yapan profesörlerden atama yapılabilir" şeklindeki önerilerinin, rektörlerin aşırı yetkililerle donatılmış olması dolayısıyla üniversiteleri kilitleyen, çalışma barışını bozan yapıyı ortadan kaldıracak bir sistem olduğunu ifade etti.

Buna ilişkin çeşitli kuruluşların önerilerinin olabileceğine işaret eden Ali Yalçın, sendika olarak üniversite teşkilatlarında yaptıkları çalışmalar sonucu ulaştıkları noktayı kamuoyuna açıkladıklarını dile getirdi.

Yalçın, YÖK'ün adının değiştirilerek "Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu" olması önerileriyle de YÖK'ün süreci tümüyle belirleme yetkisinin alınmış olacağını da sözlerine ekledi.

Kaynak: AA / Güncel
Dışişleri Bakanı Fidan: Nükleer savaş riski var, bu bir şaka değil

Dışişleri Bakanı Fidan: Nükleer savaş riski var, bu bir şaka değil

Yenidoğan Çetesi lideri Fırat Sarı sanık kürsüsünde! İşte ilk sözleri

Bebek katili çetenin lideri hesap veriyor! İşte ilk sözleri

Birinin 3, diğerinin 4 çocuğu vardı! Yasak aşk, kiralık dairede korkunç sonla bitti

Yasak aşk, kiralık dairede korkunç sonla bitti

İstanbul'da beklenen kar yağışı başladı

Anlık İstanbul

title