Haberler
Ateşkes sonrası Hizbullah'tan ilk açıklama: Ellerimiz tetikte kalacak

Tarihi antlaşma sonrası Hizbullah'tan ilk açıklama

İsrail Savunma Bakanı Katz: Ateşkes ihlal edilirse güçlü bir şekilde yanıt vermeye hazırız

Dünya rahat nefes aldı derken yeni bir tehdit daha

Türkiye'yi sarsan 'sahte dolar skandalı' büyüyor

Piyasaları altüst eden olayda detaylar ortaya çıktı

Bomba iddia: En düşük emekli aylığı için 3 rakam belirlendi

En düşük emekli aylığı için 3 rakam belirlendi

Düzenli Uyku, İftar Ve Sahur Sinirli Ruh Halini Engelliyor

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Emsey Hospital'dan Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Orhan Karaca, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.

Yaz mevsimi, birçok kişinin özlemle beklediği ve motive olduğu dönemdir. Ancak, oruç tutulan Temmuz ayının sıcak günlerinde, aç- susuz kalmak ve bunaltıcı havaların da etkisiyle, kişide terleme yoluyla oluşan su kaybı, gerginlik ve tahammülsüzlüğü daha da artırabiliyor.

Yaz aylarında tutulan oruç, fiziksel yorgunluğun yanı sıra, psikolojimiz üzerindeki etkileriyle de dikkat çekiyor.
Yaz aylarında orucun neden olduğu sinirli ruh halini engellemek için yapılması gerekenler

Yaz aylarında orucun neden olduğu sinirli ruh halini engellemek için öncelikle kişinin yeme, içme ve uyku düzenine özen göstermesi gerekir. Yani, kişinin iftar ve sahuru düzenli yapmaya özen göstererek oruç tutması, vücudun sistemini sarsmaması oldukça önem taşır. Sahur yapan kişilerde gece uykusunun bölünmesi ve kişinin günlük işlerine aynı saatte başlamak zorunda olması; yorgunluk, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon kaybına ek olarak, sinirliliği de beraberinde getirebilir. Bu durumu engellemek için, bir takım önlemler alınabilir. Bu önlemler arasında; bu aya has gündüz şekerlemesi, akşam erken yatma, günlük yoğunluğu gözden geçirip orta ve uzun vadede yapılması, işleri zamana yayma, ekip çalışmasını ve yardımlaşmayı ön plana çıkarma yer alır. Kişinin tahammülsüzlük yaşamasındaki en önemli faktörlerden biri su kaybıdır. İftar ve sahur arasının kısa olması ve tokluk hissi nedeniyle su tüketiminin azalması, oruçlu geçirilen saatlerin uzun olması nedeniyle su kaybının artışı sinirlilik oluşturabilir. Bu nedenle, bu dönemde bol sıvı tüketilmelidir.

Bipolar bozukluk, depresyon gibi psikiyatrik hastalıkları olanların oruç tutmasında bir sakınca var mıdır?

Psikiyatrik tedavi gören hastalar, ilaçlarını aksatmamak kaydıyla oruç tutabilirler. Ancak lityum ve valproik asit etken maddeli ilaçlar başta olmak üzere, duygu durumunu dengeleyen ilaçları kullananlar sıvı kaybı nedeniyle ilaçların kanda göreceli olarak artması sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. Bu nedenle, bu hastaların Ramazan ayından önceki günlük sıvı tüketimine sadık kalması ya da ilaçların düzeylerinin tekrar ayarlanması için doktorlarıyla iletişime geçmeleri gerekir. Bu hastalar için, hekime danışmak ve onayını almak kaydıyla, gündüz alınması gereken ilaçların sahurda alınabileceği söylenebilir. Gün içinde bölünmüş dozlarda ilaç içilmesi gerektiğinde, bu doz ayarlama sahur ve iftara bölünebileceği gibi, doz azaltmak da mümkün olabilir. Bu ayarlamanın, hastanın hekimi tarafından ayarlanması gerekir. Kişiler bu ayarlamayı kendi başlarına yapmamaya özen göstermelidir. Çünkü, psikiyatrik hastalıklar tekrarlama potansiyeline sahiptir.

Oruç tutanlarda sıklıkla görülen zihinsel yorgunluk önlenebilir

Uyku, yeme ve sıvı tüketimine özen göstererek oruç tutanlarda sıklıkla görülen zihinsel yorgunluğun üstesinden gelinebilir. Uyku azalması, kişinin trafikte dikkatinin dağılmasına ve trafik kazalarına yol açabileceği gibi iş kazalarına da neden olabilir. Bu nedenle, uyku ve yeme içme dengelerinin doğru kurulması, kişinin günlük hayatını aksatmaması açısından büyük önem taşır.

Oruç tutamayan kişilerde görülen suçluluk duygusunun önüne geçmek için yapılması gerekenler

Hastalık gibi nedenlerle oruç tutamayanların dini açıdan sorumlu olmadıkları bilinmektedir. Çünkü, kişi elinde olmayan bedensel sorunları nedeniyle oruç tutamamaktadır. Yani, oruç tutmama kendi seçimi değil, bedenindeki sorunların oruç tutmaya izin vermemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Kişiler, bu konuda bilgili olmayan insanların yorumlarına kulak vererek sağlığını tehlikeye atmamaya özen göstermelidir. Dini konulardaki sorulara, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı müftülükler telefonlar aranarak yanıt alınabilir.

Orucun çocuk psikolojisi üzerindeki etkileri

Günümüzde pek çok kişi, "nerede o eski ramazanlar" demekten kendini alamaz. Aslında değişen ramazan değil, ramazanla ilgili algılarımızdır. Şu anda çocuk olanlar da ileride bu ramazanları arayacaklardır. Çünkü, ramazan diğer aylardan farklı bir atmosfere sahiptir. Gece sahura kalkma, akşam iftar topunu bekleme, davetler, iftariyelikler, teravih öncesi ve sonrası sokaklardaki canlanma ramazanın zihinlerde farklı algılanmasına neden olur. Bu farklı atmosfer çocukların bu Ramazan coşkusuna ortak olmalarını sağlar, birlik ve beraberlik duygularına olumlu etki eder.
Oruç tutmanın psikolojimiz üzerindeki olumlu etkileri
Oruç tutmak, dini vecibeleri yerine getirmenin vermiş olduğu huzur ve tatmin duygusu açısından önemlidir. Bu olumlu etki sadece oruçla sınırlı değildir. Dinin, insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkisi bilinmekte ve tüm dünyaca kabul edilmektedir. Özellikle yaz aylarında daha zahmetli olan oruç ibadeti, kişide zevklerini ve ihtiyaçlarını ertelemesi nedeniyle, Allah'a yakınlık duygusu doğurur ve kişi, emri yerine getirmiş olmanın huzurunu yaşar. Kişi, kendini diğer ibadetler açısından eleştiriyorsa bu emri yerine getirmiş olma nedeniyle umutlanır ve kendine çekidüzen vermek için adım atar. Allah'a yakın olmanın verdiği güven, kişide kaygıyı da azaltır. Oruç, toplumda kendisi gibi diğer insanların da aynı sıkıntılara katlanıp, umutla karşılığını beklemesi nedeniyle, toplumsal olarak da birleştirici role sahiptir.

Kaynak: Bültenler / Güncel
title