Dünyanın Kuruyan Gölleri için Burdur'da Buluşuldu
"Kuruyan Göller İçin Uluslararası Buluşma" toplantısı 10 ülkeden aktivist, akademisyen ve kamu kurumu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Doğa Derneği'nin, Vaillant'ın desteğiyle, Burdur'da düzenlediği "Kuruyan Göller İçin Uluslararası Buluşma" toplantısı Orta Asya, Afrika, Ortadoğu ve Balkanlar'dan 10 ülkeden aktivist, akademisyen ve kamu kurumu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda, Türkiye'de ve dünyada göllerin kurumasının ardında yatan ortak sebepler ve çözüm önerileri tartışıldı ve gölleri yaşatmak için bölgesel işbirliğinin ilk adımları atıldı.
Burdur Gölü, Aral Gölü, Lut Gölü, Turkana Gölü, Amik Gölü, Hula Gölü, Urumiye Gölü… Türkiye'den Kenya'ya, İran'dan İsrail'e, Kazakistan'dan Yunanistan'a, dünyanın birçok bölgesinde, bir zamanlar balıklara ev sahipliği yapan, çevresinde kuşlara, bitkilere ve insanlara hayat veren sayısız göl hızla kuruyor.
Avrupa'da sulak alan kaybının en çok yaşandığı ülke: Türkiye
Anadolu'da son 60 yılda yaklaşık 2 milyon hektarlık sulak alan kurudu ya da kurumaya terk edildi. Bu alanların toplamı Marmara Denizi'nden daha büyük. Burdur Gölü, Tuz Gölü, Amik Gölü, Akşehir Gölü… Yanı başımızdaki, her zaman var olacağını zannettiğimiz göller yok oluyor.
Bir zamanlar dünyanın dördüncü büyük gölü olan Kazakistan-Özbekistan sınırındaki Aral Gölü bugün devasa bir çölden ibaret. Ortadoğu'nun en büyük gölü olan İran'daki Urumiye Gölü'nün yüzde 60'ı, dünyanın en alçak noktası olan Lut Gölü'nün ise üçte biri kurudu. NASA'ya göre, 2003-2010 yılları arasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran'ın birçok bölgesinde toplam 144 kilometreküp tatlı su rezervi kayboldu. Bu miktar neredeyse Lut Gölü'nün toplam su hacmine eşit. Ortadoğu, Hindistan'dan sonra dünyada yer altı su rezervlerini en hızlı kaybeden ikinci bölge.
Sorun hep aynı: Barajlar ve tarımda aşırı su tüketimi
Toplantının açılış sunumunu yapan Akdeniz Sulak Alanları'nın Korunması Araştırma Merkezi'nden Dr. Christian Perennou, konuşmasında Akdeniz Bölgesi'nin 1900 yılında sahip olduğu sulak alanların yaklaşık yüzde 50'sini kaybettiğini açıkladı. Perennou, tarımsal sulama amaçlı sondaj kuyularının yer altı suyunu tükettiğini; barajların ise dere ve akarsuların göllere taşıdığı yüzeysel suyu azalttığını, bunun sonucunda başta göller olmak üzere sulak alanların kuruduğunu dünyanın pek çok bölgesinde kuruma sebeplerinin aynı olduğunu belirtti.
Geri dönüş mümkün
Uluslararası buluşmada kuruma tehlikesiyle karşı karşıya iken, kurtarılan göllerin hikayeleri de paylaşıldı. 1950li yıllarda kurutulan İsrail'deki Hula Gölü, Ermenistan'ın en büyük gölü olan Sevan, İran'daki Seyran Gölü ve 20.yüzyılın en kapsamlı doğa katliamlarından birine maruz kalan Irak'taki Mezopotamya Sazlıkları, uzun mücadeleler sonucu yeniden hayata döndürülen sulak alanların bazıları. Yerel halkın, doğa korumacıların ve kamu kurumlarının işbirliğiyle yürütülen çalışmalarla Sevan Gölü'nün su seviyesi 3,78 metre yükseltildi. Seyran Gölü'ne akmakta iken kuruyan akarsu yolları kazma-kürek ve iş makineleriyle açıldı. 1990'lı yıllarda Mezopotamya Sazlıkları kurutulduğunda bölgeyi terk eden on binlerce insan, sazlıkların su basmasıyla memleketlerine geri döndü. Restore edilen Hula Gölü'nde bugün 30 binden fazla turna kışlıyor.
Çare: doğayla uyumlu yaşam ve göllerin "su hakkı"nın tanınması
Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz, Kuruyan Göller İçin Uluslararası Buluşma'nın Türkiye'de ve dünyada yüzyıllardır var olan göllerin son 60 yıldır benzer yanlış tarım ve su politikaları nedeniyle yok olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, "Göllerimizi yaşatmazsak, göllere bağlı olarak hayatını sürdüren balıklar, kuşlar, insanlar ve diğer canlılar da yaşamlarını yitirecek. Biyolojik çeşitliliğimizle birlikte göllerin ilham verdiği türküler, maniler, masallar, bir başka deyişle kültürel zenginliğimiz de yok olacak. Türkiye'den Kenya'ya, Ürdün'e ve Yunanistan'a göllerimizi kurutan yanlış tarım ve su politikalarına karşı, derelerin göllere özgürce akmasına olanak vererek su döngüsünün bütünselliğini koruyan, göllerimizin "su hakkı"nı tanıyan doğayla uyumlu yaşam ve üretim biçimlerini hayata geçirmekten başka çaremiz yok. Bu toplantı ile göllerimizi yaşatmak, doğayla uyumlu yaşam biçimlerini ve politikaları hayata geçirmek için bölgesel düzeyde işbirliğinin ilk tohumlarını attık." dedi.