Dünya İnsan Hakları Gününde İnsan Hakları Perspektifinde Mültecilik" Sempozyumu
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, "Mültecilerde şartları oluşanlara, teröre veya başka bir şeye bulaşmayanlara, mutlaka vatandaşlık hakkı verilmelidir.
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, "Mültecilerde şartları oluşanlara, teröre veya başka bir şeye bulaşmayanlara, mutlaka vatandaşlık hakkı verilmelidir. Türkiye'nin nüfusu ne kadar artarsa imkanlar da o kadar artar" dedi.
Mülteci Hakları Derneği, Memur-Sen'in katkılarıyla organize edilen "Dünya İnsan Hakları Gününde İnsan Hakları Perspektifinde Mültecilik" başlıklı sempozyum, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Prof. Dr. Cemil Bilsel Salonu'nda başladı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan sempozyumda İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, davetlilere hitap etti.
Yıldırım, Dünyadaki mültecilerin yüzde 80'den fazlasının Müslüman coğrafyalardan olduğunu hatırlatarak, "Bu vesileyle Türkiye'yi tebrik ediyorum. Suriye'den mülteciler geldi. 3 milyona yakın kişi geldi. Kayıt dışılar da dahil. Kürt bölgelerinden gelenleri saymıyorlar. Kürt-Türk bunlar tarih boyunca kardeştir. Yeni kardeşlikler de oldu. Tarih boyunca kardeş olmasak ne olur? İnsanız ve kardeşiz. Buradaki mültecileri bizim tasnif etmemiz gerekir. Bunları mesleklerine göre ayırmamız gerekiyordu. Amerika doktor ve mühendisleri alıyor. Vasfı olmayanları da geri gönderecek. Mülteci çocukları kendi çocuğumuz gibi görmedikçe insanlıktan çıkmışızdır" diye konuştu.
Türkiye'nin mülteciler için elinden geleni yaptığını fakat eksiklikleri bulunduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
"Dünyanın en fakir ülkelerinden Bangladeş 1,5 milyon Arakanlı'yı mülteci olarak kabul ediyor da Almanya 20 bin mülteci alınca havalara zıplıyor. Bir taraftan da mühendisi ve doktoru alıyor. Onun için hepimiz gayret etmemiz lazım. Memur-Sen, üniversiteler, dernekler ve bizler... Eğer denizlerde ölümler devam edecekse o kapıların açılması için sadece Suriyeliler değil, hepimiz oraya yürümek zorundayız. Ya da 'Sizin Avrupa'ya gitmenize gerek yok. Bütün haklarınızı veriyoruz' diyeceğiz. Bu mültecilerde şartları oluşanlara, teröre veya başka bir şeye bulaşmayanlara, mutlaka vatandaşlık hakkı verilmelidir. Türkiye'nin nüfusu ne kadar artarsa imkanlar da o kadar artar."
"Mültecilik bir tercih değil"
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Uğur Yıldırım da 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler'de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilan edildiğini hatırlatarak, bu değerler manzumesinin insan hakları için mihenk taşı olduğunu söyledi.
Yıldırım, insanlığın içinde bulunduğu durumun o değerlerin belirlenmesini zorunlu kıldığını anlatarak, "Dünyada en büyük silah satıcısı olan küresel güçler, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi barışı koruyacak kurumlarda veto hakkına sahiptir. Tüm tabloda kısır bir döngü yaşanıyor. Mültecilik sorununu çözmek gerekiyorsa, öncelikle mülteciliği ortaya çıkaran sebeplerin halledilmesi gerekiyor. Çünkü mültecilik bir tercih değil. Ama dünyada her gün onlarca çocuk mülteci olarak doğuyor" diye konuştu.
Yaşam hakkının en temel insan hakkı olduğuna vurgu yapan Yıldırım, insana değer vermenin medeniyetin ölçüsü olduğunu anlattı. Yıldırım, mültecilerin bulundukları ülkede haklarını sağlayacakları pratiklerin oluşması gerektiğini dile getirerek, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 13. maddesini okudu.
Mülteci olma kriterleri tartışılırken insanın haklarının görmezden gelindiğini aktaran Yıldırım, beyannamenin ilanın yıl dönümünde modern zamanın ötekileştirilmiş insanını konuşacaklarını söyledi.
Memur-Sen Memur Sendikları Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bayraktutar ise Anadolu'nun tarih boyunca mazlumların sığınağı olduğunu ifade ederek, Anadolu insanın ana şefkatiyle zulme uğrayanlara kucak açtığını kaydetti.
Anadolu insanının her zaman ensar gibi davrandığını aktaran Bayraktutar, tarihsel rol modellerinin muhacir-ensar ilişkisi olduğunu anlattı.
Bayraktutar, Anadolu insanının içselleştirdiği bu tarihsel rolünü bugün de yerine getirdiğini dile getirerek, "Anadolu insanının mültecilere sahip çıkma, el uzatma civanmertliği elbette her türlü takdirin de üzerindedir. Ancak, bölgenin en güçlü ülkesi olarak Balkanlar'ın, Kafkasya'nın ve Ortadoğu'nun barışını sağlamalı ve ekonomik gelişmişliğe katkı vermeliyiz. Herkesin kendi yurdundan yaşaması konusundaki mücadelemiz de açık bir şekilde ortadadır" değerlendirmelerinde bulundu.
Türkiye'nin eksikleri de olsa mültecilere kapılarını açtığını hatırlatan Bayraktutar, Avrupa'nın artık gerekli adımları atması gerektiğini söyledi. Bayraktutar, AB'nin kendi sınırlarına daha yüksek duvarlar ördüğünü dile getirerek, 2 milyon 200 bin kişiyi kamplarda uzun süre tutmanın, barınma ve gıda sağlamanın kalıcı bir çözüm olmadığını kaydetti.
Mültecilerin vasıflarına göre iş hayatına kazandırılması gerektiğini belirten Bayraktutar, bu sayede sosyal entegrasyonun da sağlanacağı tespitinde bulundu.
Yarın sona erecek sempozyumda "Mültecilik: Ekonomik, Siyasi, İnsani Boyut", "Mültecilerin Topluma Uyumu ve Sorunların Çözümü", "Güncel Mülteci Krizlerine Yakın Bakış" gibi oturumlarda çeşitli konularda sunumlar yapılacak.