DSP Genel Başkanı Aksakal: "Temel Kriterimiz, Milli Çıkarlarımız ve Halkın Yararı Olacaktır"
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Ülkemizin gerçek gündemini yakından takip ederek, halkın beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak yasal çalışmaları yüce Meclis’imizin çatısı altında gerçekleştireceğiz. Bu husustaki temel kriterimiz, milli çıkarlarımız ve halkın yararı olacaktır” dedi.
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, "Ülkemizin gerçek gündemini yakından takip ederek, halkın beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak yasal çalışmaları yüce Meclis'imizin çatısı altında gerçekleştireceğiz. Bu husustaki temel kriterimiz, milli çıkarlarımız ve halkın yararı olacaktır" dedi.
DSP Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Önder Aksakal; TBMM'de, partililer ile birlikte açıklama yaptı. Aksakal, şunları söyledi:
"DSP olarak; halkımızın, ülkemizin ve bölgemizin sorunlarına TBMM çatısı altında daha objektif koşullarda çözüm yaratma olanağını yeniden elde ettik. 1985 yılında kurulan ve emeğin hak mücadelesinden doğan DSP, kurucumuz ve kuramcımız Bülent Ecevit'in; 'ne ezilen ne ezen; insanca, hakça bir düzen diyerek ortaya koyduğu ekonomi politikalarının gelişmesine ve hayata geçirilmesine yönelik olarak var gücüyle çalışacaktır.
Seçimlerde, 28. Dönem Milletvekili olarak DSP'yi TBMM'de temsil etme olanağı yarattık… 16 yıl aradan sonra parlamentoda yer almamız konusunda her türlü fedakarlığı ortaya koyan, her türlü desteğini zaman, mekan, maddi imkan olarak esirgemeyen DSP örgütlerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. İşte bu çalışmalarda, Onursal Genel Başkanımız Bülent Ecevit'in iradesini hayata geçiren örgütlerimizin cefakar neferlerinden bir kısım arkadaşımız, bugün Gazi Meclis'imize gelerek tebrik ziyaretinde bulunmuşlardır. 16 yıllık özlemin sonunda onları milletim meclisinde ağırlamaktan da büyük bir onur duyduğumu ifade etmek isterim.
Dünya siyasi konjonktürünün bugün yarattığı şartlarda; ülkemiz, devletimiz ve 100 yıllık Cumhuriyetimizin kurucusu asil milletimizi bölmek, parçalamak isteyen küresel emperyalist sisteme ve onların yerli işbirlikçilerinin emellerine geçit vermemek için eskisinden daha çok çalışacağız. Böyle bir dönemde, DSP'nin Meclis'te yer alması bunun için de çok önemlidir.
Bir seçim dönemini daha geride bıraktık. Ülkemizin gerçek gündemini yakından takip ederek, halkın beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak yasal çalışmaları yüce Meclis'imizin çatısı altında gerçekleştireceğiz. Bu husustaki temel kriterimiz, milli çıkarlarımız ve halkın yararı olacaktır. Küresel emperyalist sistem, üçüncü paylaşım savaşını vekalet yöntemi ile hayata geçirmeye devam ediyor. Onların bölgemiz üzerine kurguladıkları hesapları, kadim Türk devletinin engin tecrübesi ve sarsılmaz iradesi ile asil Türk milletinin yüksek feraseti ile 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde boş çıkarıldıktan sonra görüyor ve izliyoruz ki, şimdi yeni senaryoların arayışına girmiş durumdadırlar. Dört koldan provokasyonlarla Türkiye'yi tahakkümü altına almak isteyenlerin dahili partnerleri ile birlikte hedeflerine ulaşamayacakları ortaya çıkınca, şimdi yeni aktör yaratmanın gayreti içine girdikleri görülüyor.
Esasen demokrasinin, tam olarak kuralları tahtında bir işleyişin gerçekleşmesi, Yüce Meclis çatısı altında toplumun tümü tarafından benimsenebilmiş özellikleri haiz bir iktidar ve ana muhalefet yapısının varlığı ile mümkün olabilecektir. Oysa görülmüştür ki ülkede bir iktidar sorunu yoktur, maalesef ciddi bir muhalefet sorunu boy göstermektedir. Bu teşhisimizi biz bugün yapıyor değiliz. Yıllardır buna dikkat çektik yıllardır siyaset kurumunun sağlıksız gelişimine sebep olan etkili bir muhalefet yapısının olmayışının yarattığı kontrolsüz iktidar işleyişinin zaman içerisinde sebep olduğu yanlışlara muhatap olduk.
Bu zaafiyetli yapının yetersizliğini ve asıl misyonunun neticelerini bugün daha bariz bir şekilde, milletçe görüyoruz. Dün altılı masa adı altında can ciğer kuzu sarması görüntüsü verenler, bugün birbirlerini en galip tavırlarla inkar etmekte; hatırsızlığın, minnetsizliğin ve siyaseten nankörlüğün zirvesinde samimiyetsizliklerini sergilemeye devam etmektedirler. Biz bunları demiştik tarzı bir davranış, hiçbir zaman benimsediğimiz bir yöntem olmamıştır. Ancak olan biteni söylemek, örneklemek ve konulara dikkat çekmek de siyasi sorumluluklarımızın başında gelmektedir.
Millet İttifakı yapısının ana aktörleri olan CHP ve İYİ Parti arasında yaşanan pişmanlık itiraflarını ve küsurat bileşenlerinin pişkinlik düzeyindeki kadimsizlikleri; siyaset kurumuna olan saygıyı yerle yeksan etmektedir. Bugün kendilerini, Cumhuriyetin kurucusu payesi ile tanımlayan ana muhalefet partisinin içine düştüğü hazin tabloyu anlatmanın kimseye bir fayda sağlamayacağını bilmekle beraber aslında 100 yıllık Cumhuriyetin temel değerlerini hücrelerine kadar özümsemiş, gerçek Atatürkçülerin hislerine tercüman olmak gibi önemli bir sorumluluğumuzun olduğunu da ifade etmek isterim. Bu sorumluluğumuzun gereğini yerine getireceğimizden de kimsenin şüphesi olmasın. Başta CHP olmak üzere altılı masayı oluşturan siyasi yapılar ve seçmenleri manipüle etmek amacıyla ortaya sürdükleri büyükşehir belediye başkanları, sadece seçimleri kaybetmek kalmadılar, aynı zamanda siyasi kimliklerini ve siyasi kişiliklerini de kaybettiler. Kendilerine solcu diyenler, en hızlı Amerikancılarla; kendilerine Atatürkçü diyenler, en keskin Atatürk karşıtları ile; kendilerine milliyetçi diyenler feodal sistemin tetikçileri ve kararlı PKK yandaşları ile kucak kucağa oturdular… Siyaset şov için değil, millet için yapılır. CHP tarihsel misyonunu tamamlamıştır. Muhalefet cenahında Atatürk'ün ilkelerine ve Cumhuriyet'in değerlerine sahip tek parti DSP'dir.
Bazı gelir kalemlerinde; başta Motorlu Taşıtlar Vergisi olmak üzere bir kısım vergi kalemlerinde artışların ortaya konulması, toplum kesimlerinin alım güçleri de hesap edilerek değerlendirilmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Hele hele bir de en zor şartlarda hayatlarını idame ettirmek durumunda olan, emeklilerimiz için bazı istisnaların gündeme getirilmesi önemlidir. Evet ciddi bir pandemi süreci yaşadık. Bütün dünya ile birlikte, üretimden düştük. Artından çok büyük bir deprem felaketi yaşamış olmamız, hemen yanı başımızda Rusya-Ukrayna arasında çıkan savaşın dünyada ciddi bir gıda krizi yaratma gibi olumsuzların etkisi ile bütün bunların devlete sorumlulukları olacak ve doğal olarak da bunların yükü elbette, halkımız tarafından yüklenilecek."