DSP Genel Başkanı Aksakal'dan "Süreç" Eleştirisi: "Ne İçin Komisyon Kuracağız? Herkes Birbirini Yokluyor. Ben Sonuç Alınabileceğini Öngörmüyorum"

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, PKK’nın fesih kararının ardından yaşanan sürece ilişkin olarak, “Herkes birbiini yokluyor şu anda. Bir sonuç alınabileceğini ben öngörmüyorum” dedi. TBMM'de komisyon kurulması tartışmalarına ilişkin olarak ise Aksakal, “Ne için komisyon kuracağız şimdi biz? Yani terör örgütüyle oturacağız, pazarlık mı yapacağız. Bizim ittifakımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk milletini oluşturan unsurların birlik ve beraberliği üzerine ortaya konulacak politikalarla sınırlı. Biz bunun dışındaki hadiselerin hiçbirinin yanında olmayız. Bizim doğrumuz neyse bu doğru etrafında dururuz” ifadesini kullandı.
HABER: Emine DALFİDAN - KAMERA: Uğur DEMİRCİ
(TBMM) - DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, PKK'nın fesih kararının ardından yaşanan sürece ilişkin olarak, "Herkes birbiini yokluyor şu anda. Bir sonuç alınabileceğini ben öngörmüyorum" dedi. TBMM'de komisyon kurulması tartışmalarına ilişkin olarak ise Aksakal, "Ne için komisyon kuracağız şimdi biz? Yani terör örgütüyle oturacağız, pazarlık mı yapacağız. Bizim ittifakımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Türk milletini oluşturan unsurların birlik ve beraberliği üzerine ortaya konulacak politikalarla sınırlı. Biz bunun dışındaki hadiselerin hiçbirinin yanında olmayız. Bizim doğrumuz neyse bu doğru etrafında dururuz" ifadesini kullandı.
Aksakal, ANKA Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada PKK'nın fesih kararına ilişkin olarak, "Şimdi karşılıklı bir beklenti var. Devlet silahların teslim edilmesini bekliyor, PKK ve DEM de bayrama kadar hiç olmazsa çifte bayram yaşayalım diyor. Yani herkes birbirini yokluyor şu anda. Dolayısıyla bu işin gideceği yer, kaldığımız yerdir, bana göre bir sonuç alınabileceğini ben öngörmüyorum" dedi.
"Bunların asıl amacı ve niyeti Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni dize getirmektir"
İnfaz Kanunu'nda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili Aksakal, "İnfaz yasası aslında baştan itibaren ele alınmalı" dedi. Aksakal, şunları kaydetti:
"Ben hükümlü ve tutuklulara cezaevlerine kasti bir harekette bulunulduğuna inanmıyorum. İnsanlar tabii ki hastalanabilirler, bu konuda cezaevlerindeki sağlık kuruluşları ilk müdahaleleri zaten yapıyor, eğer gerekirse bunu hastanede sürdürebiliyor. Ama karşı taraftaki niyet o değil. Karşı taraftaki niyet, elbette belki gösterdikleri mahkumlar veya tutuklular içinde ciddi hasta olanlar olabilir ama dediklerine bakarsanız bin - bin 500 kişi. Sanki hepsi hastaymış da bunlara özel bir muamele uygulanması gerekiyormuş gibi. Türkiye'deki cezaevlerinde sadece terörle iltisaklılar mı yatıyor? Kız kaçırmadan, yaralamadan, cinayetten, dolandırıcılıktan, hırsızlıktan, değişik suçlardan yatan insanlar var. Onun için bunların asıl amacı ve niyeti Türkiye Cumhuriyeti devletini dize getirmektir. Şu yaşanan süreç bu mantıkla ve bu yolla gidecek olursa o noktaya da evrilecek görünüyor. Ama buna Türkiye'de hiç kimse müsaade etmez, hiçbir siyasi alt yapı taban müsaade etmez. Bir ülkenin bölünmesi üzerine siyaset yapanların eylemlerinden dolayı almış oldukları cezalarını çekerken, taksirli suçlardan trafik kazası, inşaatta bir tedbirsizlikten dolayı beklenmeyen bir ölüme sebebiyet vermiş insanların suçuyla bu ülkeyi kasti olarak bölmek isteyenlerin suçunun karşılığı olan cezayı eş değer görmem."
"Öcalan'ın umut hakkı beklentisi olmaması gerekir"
"Umut hakkı" tartışmalarına da değinen Aksakal, "Umut hakkı evrensel bir kural. Herkes tabii ki cezaevindeki şartlardan kurtulmak ya da işlemiş olduğu suçtan dolayı duymuş olduğu pişmanlığın karşılığında o cezanın belirli, önemli bir bölümünü çektikten sonra böyle bir hak talebinde bulunabilir mi? Bulunmalıdır tabii ki. Ama 40 bin insanın ölümüne sebep olmuş ve küresel emperyalizmin hizmetiyle bu suçları işlemiş insanların hayattan böyle bir beklentisi olmaması gerekir diye düşünüyorum" dedi.
"Bu devletin başında Cumhurbaşkanı yok mu?"
Terör örgütü PKK'nın fesih kararının ardından izlenecek süreçle ilgili komisyon kurulması tartışmalarına ilişkin Aksakal, şunları kaydetti:
"Olayın karşılıklı çelişkili bir durumu var. Bu açıklamaları Sayın Bahçeli yaptığında herkes bir gizemli hava oluşturuyor, gerekçesi sorgulanamıyor. Neden böyle bir yola girilmesi gerektiği konusunda tartışma açılmasına müsaade edilmiyor. Ne deniyor? 'Devlet aklı.' Peki bu devletin başında bir Cumhurbaşkanı yok mu? Bu Cumhurbaşkanı'nı yüzde 52 oyla seçen millet ne diye seçti? Devletin başında bir akıl olsun diye seçmedi mi? Devletin başındaki böyle bir aklı ortaya atmıyor da neden başka bir partinin Genel Başkanı böyle bir fikri ortaya atıyor, herkes onun etrafında dönüyor. Bunu niye tartışmıyor mesela parlamento ya da siyaset kurumu? Bunu ben Sayın Bahçeli'yi rencide etmek adına söylemiyorum. Devlet aklı denilen hadise devleti yöneten insanlar tarafından hayata geçirilir.
Ne için komisyon kuracağız şimdi biz? Yani terör örgütüyle oturacağız, pazarlık mı yapacağız? Diyelim ki bir komisyon kurdunuz, bu komisyonun niteliği, özelliği ne olacak? O komisyonda kimler olacak. Eğer hakikaten toplumun tümünün temsil edilmesi aranıyorsa, o komisyonda siyasi partilerin oy oranlarına göre bir dağılım olmamalı. O toplumda yaşayan herkesin, üniversitelerden sendikalardan, sivil toplum kuruluşlarından, siyasi partilerden eşit sayıda insanlarla bir yapı oluşturulur da bir tartışma açılırsa buradan anlamlı bir sonuç çıkarılır. Ama yok parlamentodaki grup sayılarına göre ya da milletvekili oranlarına göre komisyon kurulacaksa böyle bir komisyon kurmaya gerek yok. Zaten var Meclis'te. O zaman getirirsin önlerine kanun taslağını, teklifini, oradan sonuç alırsınız. Ama diğeri hadiseyi tavsatmaktan başka anlam ifade etmez bize göre. Böyle bir komisyon oluşturulmaya çalışılır da DSP'ye bir teklif gelirse elbette ki orada fikrimizi söylemek isteriz."
"Erdoğan'a destek vermişsek de DSP bu ittifak kavramı içinde anılmıyor"
"Cumhur İttifakı'na desteğiniz biliniyor. Süreçle ilgili onlardan ayrışıyor musunuz" sorusu üzerine Aksakal şöyle konuştu:
"Bize gelmiş herhangi bir teklif yok. Yani her ne kadar 2023 yılındaki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde Cumhur İttifakı tarafında yer alıp Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a destek vermişsek de bu ittifak kavramı içerisinde Demokratik Sol Parti ve diğer partiler anılmıyor. Sadece Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi sanki ittifakın ana unsuruymuş gibi anlatılıyor ve bu şekilde kamuoyuna bilgi veriliyor. Millet öyle zannediyor. Dolayısıyla bu bahsettiğimiz konulara ilişkin bizimle münhasıran bir bilgi paylaşımı, hani 100 bilgiden 5 tanesini verme gibi bir durum da yok. Biz ancak öğrenebildiğimiz kadarıyla öğreniyoruz. Sizler aracılığıyla aldığımız bilgileri kendi siyasi tecrübelerimizle ya da programımızdaki detaylarla örtüştürerek bir sonuca varmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla tutarlılığımızda bir sıkıntı yok."
Anayasa ile ilgili görüşlerini de ifade eden Aksakal, şunları kaydetti:
"DSP, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut anayasasında yazılı olan ilk dört maddesindeki hiçbir unsura halel gelmesini istemez ve yanında olmaz. 42. ve 66. maddelerde bir değişikliğe asla müsaade etmeyiz. Hatta bir adım daha ilerisini söylüyoruz. 'Anayasa'nın ilk üç maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez' lafını eden dördüncü maddenin kendisi güvence altında değil. O dördüncü maddenin de güvence alınması gerektiğine inanıyoruz. Şimdi düşünün bir Anayasa değişikliği boyutunda Anayasa'nın dördüncü maddesini değiştirmeye kalksanız değiştirebiliyorsunuz. Onu değiştirdiğinizde ilk üç madde zaten güme gidiyor. Biz bu konuda kararlıyız. Onun için biz bu ülkenin Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girdiği dönemde artık ekonomik olarak daha bağımsız, siyasi olarak daha güçlü olacak argümanların tartışılması tarafındayız. Yoksa herkes tercihini yapmış zamanında. 40 senedir bu ülkede terörle mücadele eden bir devlet ve bunun acısını çeken bir toplum var. Binlerce aile evladını bu yolda feda etmiş, binlerce insanımız değişik uzuvlarını kaybetmiş. Biz o insanlara ne diyeceğiz. Suriye'de Mazlum Kobani ile Şara bir sözleşme imzaladılar, 8 maddelik. Bugüne kadar ne gördük o 8 maddeyle ilgili, bir gelişme anlamında. Var mı bir değişiklik? Hayır. Tamamen zamana oynanıyor ve bu işin koordinatörü de Amerika ve İsrail'dir. Bizim derhal bu işten sıyrılmamız gerekiyor. Bizim görüşümüz budur."
"Sayın Cumhurbaşkanı'nın 2028'den önce seçimin öne alınması kararı alma yolunda olacağını zannetmiyorum"
Erken seçim olasılığına yönelik soruya Aksakal, şu yanıtı verdi:
"Erken seçim kavramı zaten yok. 'Seçimlerin öne alınması kararı' diye bir uygulama var. Bunu da iki unsur hayata geçirebilir. Birincisi Meclis. 360 milletvekili alabilir böyle bir kararı. Bir de Sayın Cumhurbaşkanı tek başına böyle bir kararı alabiliyor. Bugünkü şartlarda Cumhurbaşkanı böyle bir karar alırsa kendisi aday olamıyor. Meclisin de böyle bir kararı alma olasılığı zayıf görünüyor ama biraz önce bahsettiğimiz DEM Parti falan, bazı karşılıklı alışverişler, taahhütler yerine gelir de bu işin içine girerse 360'ı bulma konusundaki sıkıntı ortadan kalkmış olur. O zaman da yine irade Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte oluşturulacak tarihi işaret eder ki ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın 2028'den önce seçimin öne alınması kararı alma yolunda olacağını zannetmiyorum. Neden olsun ki? Cumhurbaşkanlığı görevini, 6 ay kala 7 ay kala niye süresini kısaltsın?"
"Günü geldiğinde siyasi koşullar ne olacak bugünden kestirmek kolay değil"
"Seçim olursa ne yönde bir tavır alacakları" konusunda Aksakal, şu değerlendirmede bulundu:
"Günü geldiğinde siyasi koşullar ne olacak, o günkü yapılanmalar hangi noktaya evrilecek, bunu bugünden kestirmek çok kolay değil. Yani ana muhalefet partisinin durumunu da görüyorsunuz. Yeni Yol grubu kurdular, DEVA, Saadet, Gelecek Partisi. Onların durumu yine çok farklı bir noktada. Böyle bir karar ortaya çıktığında tabii ki DSP de kendi politikaları doğrultusunda kurullarıyla bir değerlendirme yapıp karar verecektir."
"Muhalefetteki partilerden sizinle bir temas var mı" sorusu üzerine Aksakal "Hayır yok. Bizimle temasta bulunan kimse yok, ne iktidar ne muhalefetten" dedi.
"Ekonomi politikaları doğru değil"
"İktidarın en büyük eleştirdiğiniz politikası nedir" sorusu üzerine Aksakal, şöyle konuştu:
"İktidar dendiğinde artık yeni Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı'nı tarif etmemiz gerekiyor. Eskiden Bakanlar Kurulu vardı, şimdi Kabine var. Bakanlıklar düzeyinde yapılan çalışmalarda birtakım eksikliklerin ve yanlışların olduğunu hep birlikte zaten toplum olarak görüyoruz. Özellikle ekonomide ve Türk lirasının alım gücünün çok düşmüş olmasından kaynaklanan sıkıntıları sadece ekonomisi dar noktada olan toplum kesimleri değil ekonomisi iyi olan kesimler de bunu hissederek yaşıyor. Bu doğru bir politika, doğru bir işleyiş değil. Bu konuda çok başarılı olduğu söylenemez.
"Dış politikada zaman zaman zafiyetler yaşanıyor"
Dış politikaya ilişkin noktalarda da zaman zaman zafiyetler yaşanıyor. Bunların en bariz olanlarından bir tanesi, 6 devletten oluşan Türk Devletler Topluluğu kurduk, bu topluluğun 4 üyesi kalktı Rum Kesimi'ni tanıdı ve oraya büyükelçi atadı. Bu Türkiye için zafiyettir. Bunların bir an önce düzene sokulması gerekiyor. Macaristan'da gayri resmi toplandı, peki KKTC gözlemci üyeydi hani, Asya'daki diğer devletlerde Azerbaycan'da, Kazakistan'da toplandı oraya çağrıldı da buraya niye çağrılmadı? Bu bir zafiyet."
"Şehitler ölmez, vatan bölünmez diye şehit cenazelerinde bağırttığınız insanlara bugün diyorsunuz ki örgütün kurucu önderi"
Aksakal, şunları kaydetti:
"Evet 'Terörsüz Türkiye' ama devletine olan güveni sarsılmış olan bir toplumla o güçlü yarınlara nasıl ulaşabileceğiz. Benim insanım 40 yıldır Amerika'nın, İsrail'in ya da küresel emperyalizmin hedeflerine hizmet etmiş bir katil örgütle mücadele etmiş, bunun için bedel ödemiş maddi manevi. Ne diyor, '4 trilyon dolar para harcandı.' Şimdi niye aklınıza geldi bu iş. Yani yıllarca 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez' diye şehit cenazelerinde bağırttığınız insanlara bugün diyorsunuz ki 'Örgütün kurucu önderi.' Bu, insanların duygularını örselemiyor mu, siyaset bu mudur? Onun için biz durduğumuz yerde duruyoruz. Bizim tanıdığımız bir tek kurucu önder var o da Mustafa Kemal Atatürk'tür, onun dışında hiçbir 'kurucu önder' tanımına itibar etmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de mutlaka bu badireleri mutlaka atlatır."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki soruşturmalarla yönelik de Aksakal, "CHP ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapısı içerisinde birtakım aktörlerin konuyu adalete, savcılığa intikal ettirmesi sonrasında olması gerekenin olmaması yönünde tartışma yapılıyor. Bugün Cumhuriyet Savcısına birisi gidip şikayette bulunursa Cumhuriyet Savcısı görevini yapmasın mı? Adalet, hukuk dediğimiz kavram ne menem bir kavramdır ki bizim işimize gelirse iyi işimize gelmezse tukaka ilan edeceğiz. Ben isterim ki bu iş bir an evvel bitirilsin. İddianamesi nasıl bir şeyse bir an evvel yazılıp kimin ne işlediğini artık herkes görsün ve İstanbul da huzura kavuşsun" diye konuştu.
"Erdoğan'ın, Ekrem İmamoğlu'nu siyasi rakip olarak gördüğü için bu soruşturmaların yapıldığına" yönelik yorumların hatırlatılması üzerine, Aksakal, "Yani siyasi rakip olabilecek platforma henüz ulaşmadık. Sayın Mansur Yavaş demişti ya 'o güne kadar kim öle kim kala.' Ben öyle bir niyetle yapıldığını düşünmüyorum" ifadelerini kullandı.
"Ülkeyi yönetecek kişilerin yüksekokul mezunu olması şartı ortadan kaldırılmalı"
İmamoğlu'nun diplomasının iptaline yönelik soru üzerine Aksakal, "Ben ülkeyi yönetecek kişilerin Cumhurbaşkanı'nın yüksekokul mezunu olmasını şartının ortadan kaldırılması gerektiğine inananlardanım. Milletvekili olabilmek için ilkokul mezunu olmanız yeterli. 600 kişiden biriyseniz ve ilkokul mezunuysanız o Meclis sizi Meclis Başkanı seçebiliyor mu? Seçebiliyor. Komisyonlarda başkan olabiliyor musunuz? Olabiliyorsunuz. Peki Meclis'in 600 milletvekilini idare eden bir kişi bu ülkeyi idare edemez mi. Yani İstanbul gibi bir belediyeyi idare ederken lise mezunu ya da ilkokul mezunu olmanız yeterli Türkiye'yi idare ederken Cumhurbaşkanı olmak için üniversite ya da yüksekokul mezunu olmanız gerek. Bu yanlış, bana göre bunun kaldırılması lazım. Bu, boş ve anlamsız bir tartışma" diye konuştu.