Diyarbakır Hatip Dicle: İkinci Kez Bir Meclisten Kovma Hareketi, Birliğe Değil, Kopuşa, Ayrılığa...
Hatip Dicle: İkinci kez bir meclisten kovma hareketi, birliğe değil, kopuşa, ayrılığa hizmet eder ANAYASA Mahkemesi tarafından kapatılan DEP eski Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasının gündeme getirilmesiyle ilgili 2 Mart 1994'te yaşadıkları olayı anlatarak, "O zaman ki durumdan bu günkü siyasetçilerden bir ders almadıkları görülüyor.
Hatip Dicle : İkinci kez bir meclisten kovma hareketi, birliğe değil, kopuşa, ayrılığa hizmet eder
ANAYASA Mahkemesi tarafından kapatılan DEP eski Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasının gündeme getirilmesiyle ilgili 2 Mart 1994'te yaşadıkları olayı anlatarak, "O zaman ki durumdan bu günkü siyasetçilerden bir ders almadıkları görülüyor. Kürt halkının siyasi temsilcilerini 1994 yılında olduğu gibi ikinci kez bir meclisten kovma hareketi, birliğe değil, kopuşa ve ayrılığa hizmet eder"dedi.
"GİDEREK TÜRKİYE'NİN TÜM COĞRAFYASINI TEHDİT EDEN KARANLIK BİR TABLO İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Emine Ayna, Diyarbakır'da düzenledikleri basın toplantısında son yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Hatip Dicle, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt halkına karşı uygulanan konseptlerden yeni birisi ile karşı karşıya olduklarını belirterek, "Her gün sivil ölümü olmak üzere, giderek sadece bir bölgeyi değil, Türkiye'nin tüm coğrafyasını tehdit eden karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu dönemlerin en tehlikesi, aklın ve mantığın sesinin silah sesleri arasında basılmasıdır. Ama biz tarihe not düşmek, Türkiye halklarının ve Kürt halkının ortak geleceği için aklın ve mantığını sesini seslendirmeye devam edeceğiz"dedi.
Dicle, DTK olarak bir deklarasyon yayınladıklarını, bunu bir teklif olarak ileri sürdüklerini, bir hafta boyunca eleştiri ve destekleri dinlediklerini ancak deklarasyonu ihanet belgesi olarak değerlendirmelerini şiddetle reddettiklerini söyledi. Dicle şöyle dedi: "Bu siyasi çözüm deklarasyonun içeriği yeni değildi. 2005 yıllından bu yana Kürt siyasal hareketinin Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşmesinin derinleşmesinin daha da derinleşmiş ve somutlaşmış haliydi. Bizi düşündüren sayın Erdoğan'ın tavrıydı. 2013 yılının başlarında Sayın Öcalan tarafından başlatılan çözüm sürecinin başlarında Erdoğan, 'Eyalet sisteminden korkmamalıyız. Osmanlı'da Kürdistan eyaleti vardı. Bunlar üniter yapıya ters değildir' diyordu. Bu açıklamayı yapan kişi, daha 3 sene geçmeden, Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde de en temel gündem olan ve deklarasyonda belirtilen çözümü ihanet olarak tanımlaması kabul edilemez bizim açımızdan. Başta HDP'nin eş başkanları olmak üzere milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılması ile tehdit edilmesi ayrıca düşündürücü bir konudur. Bende sorunun çözümü konusunda çaba sarf ettiğimiz bir süreçte, 2 Mart 1994 darbesi olarak adlandırılan bir süreçte gözaltına alınmış ve meclisten kovulmuştuk. 10 yılı aşkın bir süre sonra halkın arasında fiziki olarak katılmıştık. O zaman ki durumdan bu günkü siyasetçilerden bir ders almadıkları görülüyor. Bir çözüm olmadığının en önemli örneğidir, demek ki çözüm bu değildir. Demokratik kanalları kapatmak sürekli şiddet alanını tetikler. Eğer siz demokratik siyaset kanallarını tıkatırsanız, şiddeti teşvik edersiniz, şiddeti teşvik edenler bu şiddet ortamında boğulurlar. Toplumsal bir yasa çıkarılmalı. Bu toplumsal yasanın çıkarılması ise devletin görevidir. Nelson Mandela, 'bir ülkede ezilenlerin sorunları varsa, orada bir mücadele varsa orada mücadelenin tarzının belirleyen devlettir, eğer devlet şiddete başvurursa, karşı tarafta şiddete başvurur' demiştir. Kürt halkının siyasi temsilcilerini, 94 yılında olduğu gibi ikinci kez bir meclisten kovma hareketi, birliğe değil, bir kopuşa, ayrılığa hizmet eder. Bunu sadece kendi halkımız için söylemiyoruz, bu hedef gösterme, bu dokunulmazlığı gündeme getirme konusunda tavır almalıdırlar. Bunun ortaya çıkaracağı sonuç daha tehlikeli olur. Tüm tarihçiler derki 2 Mart darbesinden sonra şiddette artış olmuştur."
Dicle, atılacak her adımın toplumda bir karşılığı olduğunu, devleti yönetenlerin kendilerini dinleyip dinlememelerinin kendilerinin bileceği iş olduğunu ifade ederek, "Biz bunu Türkiye'nin demokrasi güçlerine, tüm kesimlerine not düşmek için bir duyarlılık yaratmak için söylüyoruz. Dokunulmazlıkları kaldırırlarsa 1994'teki gibi Türkiye'nin insan hakları sicili bozulur ve dış müdahaleye açık hale getirir. Ortadoğu'nun kan revan olduğu bir süreçte, demokratik siyaset yollarını tıkatmak, sorumlu siyasetçilerin işi olamaz. Bütün bu uyarılarımızın devlet nezdinde karşılık bulut bulmayacağı bir yana, sermaye kesimleri dahil, emek güçleri, demokrasi güçleri dikkate almalıdır"dedi.
"KENDİ SORUNUMUZU ARAMIZDA ÇÖZELİM"
Gazetecilerin, "Dış müdahaleye açık hale gelir" sözlerine açıklık getirmesini istediği Dicle, "Türkiye Cumhuriyeti devleti, parti kapatmak, dokunulmazlık kaldırmak konularında mahkum oldu. 90'lı yıllarda 50 ülke içerisinde sicili en kötü ülke durumundaydı. Türkiye'nin bir NATO üyesi olma gerçeğini gözardı etmemek gerekir. NATO'nun 5'inci maddesinin A şıkkı çok konuşulur. Hiç konuşulmayan B şıkkı da var. B şıkkı ise, eğer bir NATO devletinde bir iç savaş çıkar ve buna engel olamaz ise NATO buna müdahale eder. Devletler her zaman kendi çıkarlarını düşünürler. Biz hiç bir devletin yapacağı açıklamalar ne olursa olsun, hiç bir zaman halkın dostu olmayacağını biliyoruz. Biz kendi sorunumuzu aramızda çözelim. İradeyi kaybetmemek önemlidir. 3 yıl denediğimiz ve devletin devirdiği o masayı kaldırarak bu tehlikelerle başarabiliriz" dedi.
AYNA: DEVLET İNTİKAM DUYGULARI İLE YÖNETİLEMEZ
DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, artık devlete çağrı yapmayacaklarını, çünkü devletin Kürt sorununu çözmeme kararı verdiğini ileri sürerek, "Biz buradan kamuoyuna sesleniyoruz. Devletin baskısı doğruluğu ortadan kaldırmaz. Doğru olan, çözümü nedeni ortadan kaldırdığınızda çözüm gelişir. Bu Kürt sorunu içinde geçerlidir. Kürt sorunu kültürel haklarının, ulusal haklarının, siyasal haklarının tanınmıyor olmasıdır. Biz bu sorunu icat etmedik, Kürtler de icat etmedi kendi başına. Kürtler kimsede olmayan bir hakkı 'benimdir' deyip ortaya çıkmadı. Kimi halklar bağımsız devletler ile bu haklarına sahip oldular, kimi halklar ise birlikte yaşadığı halklarla birlikte halklarına sahip oldular. Kürtlerin bu hakları yoktur. Bu sorun nasıl çözülecek. şiddetle mi çözülecek. bugün uygulanan budur. AKP'nin uyguladığı budur. Sorunu yaşayan Kürtleri ortadan kaldırmakla şiddeti kullanarak ortadan kalkar. Söz konusu devlet denilerek 35 günlük bebek katlediliyor" dedi.
Ayna, devletin intikam duyguları ile yönetilemeyeceğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı şeyin intikam alma duygusu olduğunu iddia ederek, "Devletin yönetme görevi, halkların hakkının korumaktır. Anayasa'nın görevi halkların haklarını güvenceye almaktır. Belediyelere kayyum atamak faşizmdir. Halkın iradesini kabul etmemektir. Tecavüz, hırsızlık, gasp nedeniyle değil, siyasi mücadeleden dolayı dokunulmazlığın kaldırılması faşizmdir. Eğer dokunulmazlık kaldırılacaksa bütün meclis için konuşulmalıdır.
Tarih tekerrürden ibarettir. Aynı hataları yapmamız lazım"diye konuştu.