Diyarbakır'dan Psikiyatr Uyarısı: Sur'da Tedavi İçin 1 Ay Süremiz Var
Diyarbakır'daki D.Ü Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sır, "Bu insanlara ulaşıp bir ay içinde tedavi altına almazsak bedelini çok ağır öderiz" uyarısında bulundu.
1990'lı yıllardaki köy boşaltmaların ardından gerekli önlemlerin alınmadığını belirten Prof. Sır, "Köy boşaltmada duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım" dedi. Sır, Hürriyet'e özetle şunları söyledi:
"DEVAMLI KORKU İÇİNDELER"
"İlk bir aya akut stres bozukluğu diyoruz. Ateş açıldığı zaman çocuklar ağlamaya, bağırmaya başlıyorlar. Kendilerine, ailelerine bir şey olacak mı diye devamlı korku içindeler. Erişkinler de böyle. En azından olayın ne olduğu konuşularak, olabilecek semptomlar anlatılmalı. Yeniden patlama olacak korkusuyla en ufak bir tıkırtı oldu mu eyvah diyor; terleme, çarpıntı, nefes darlığı gibi tablolar gelişmeye başlıyor. Geceleri kâbuslar görüyorlar, bağırarak uyanıyorlar. Yaralanma, ölüm, kayıp olduysa daha büyük tablolar ortaya çıkıyor. Olayı nasıl yaşadılar, neler hissettiler, o sırada neler oldu, nelere tanık oldular, bunları konuşmak bile insanlarda önemli bir basınç azalmasına sebep oluyor.
"ARAŞTIRMA YAPAMIYORUZ"
Akut stres bozukluğunun sıklığı ve 'biyolojik marker'lara bakmak için bir çalışma hazırladım ama inanın arkadaşları gönderemiyorum. Özellikle Sur'da Baro Başkanı'nın öldürülmesinin ardından çok ciddi bir korku hâkim oldu. Sur dediğimiz bölgeyle üniversite karşı karşıya. Silvan burnumuzun dibi, gidemiyoruz, Cizre'ye öyle. Ama bugün bu işi çözmezsek ileride çok daha büyük yaralar açılacak. İleride oluşacak tablonun adı da post-travmatik stres bozukluğu veya travma sonrası stres bozukluğu. Bu, iki uçta yaşanıyor. Ya evden dışarı çıkamıyorlar ya da ilişkilerde kuvvet hâkimiyeti olmaya başlıyor; kimin elinde silahı varsa kendini kuvvetli hissetmeye başlıyor.
"DUVARA TOSLADIK"
Köy boşaltmalarda da ben buradaydım. Göç eden köyle göç etmeyen köyler arasında travma sonrası stres bozukluğu oranında neredeyse yüzde 38 gibi bir fark vardı. Keşke o dönemde köyler yakılırken 'ne yapalım' diye sorsalardı. O zaman biz de onlara 'Halkın güvenliğini sağlayamıyorsanız boşaltın ama ev yapın, bir iş verin ki hayatını devam ettirebilsin' diyecektik. Herkes evini römorka yükleyip şehir merkezine göçtü. Ne oldu? Şu anki olayları çıkartanlar onların çocukları. Devlet şimdi daha mı kârlı çıktı? Köy boşaltmalarda duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım, en azından sonrası için olabilecek olayların önüne geçeriz."
"ASKER-POLİS DE REHABİLİTE EDİLMELİ"
Prof. Sır, güvenlik güçleriyle ilgili şu uyarılarda bulunuyor:
"Biz sivilleri konuşuyoruz ama aynı olay poliste de askerde de var şu anda. Onların da rehabilite edilmesi gerekiyor. Onlar da arkadaşlarını kaybediyorlar. Bir polis anlatıyor: Çocuk diyor ki, siz köyümüzü yaktınız. Ben dünyada yoktum ama siz köyümüzü yakmışsınız. Nesilden nesile aktarılıyor bu düşmanlık. Bunu daha derinleştirmemek adına şu an harekete geçmenin tam zamanı. Geç kalacak olursak bunun bedelini çok ağır öderiz. Bu ateş yayılıyor ve bütün Türkiye'yi yakıyor."
"OYUNCAK TABANCAYI YASAKLARIM"
Prof. Aytekin Sır'ın yetişkinlere tavsiyeleri ise şöyle:
"Erişkinlere tavsiyemiz hiçbir şey yokmuş gibi davranmasınlar. Bir psikiyatri kliniğine müracaat etsinler, bir şey olup olmadığına biz karar verelim. Çocuklarıyla oyun oynayabilirler. Bomba patlıyorsa burada çocuğu önceden uyarmak gerekiyor. Onun yerine 'Bak şimdi ben ağzımla bom diye bir ses çıkaracağım, böyle sesler zaman zaman olabilir. Ben de bazen korkuyorum ama bu esasında dışarıda olan bir olay, bize bir tehdit söz konusu değil. Burada güvendeyiz'i hissettirmek lazım çocuklara. Ben inanın bu şehri yönetiyor olsam, ilk yapacağım şey oyuncak tabancanın dahi şehre girişine engel olmak. Yasaklarım bunu. Çatapatların, torpillerin, havai fişeklerin girişine engel olurum. Bunlar bile insanları o kadar çok korkutmaya başlayacak ki, insanlar daha farkında değil bunların." (Kaynak: Hürriyet)