Haberler
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler: Suç kılıç çatmak değil, kasıtlı organize disiplinsizliktir

Milli Savunma Bakanı Güler: Suç kılıç çatmak değil, kasıtlı organize disiplinsizliktir

Rusya bir kez daha ABD füzeleriyle vuruldu, Savunma Bakanlığı 'Yanıt verilecek' dedi

ABD füzeleriyle bir kez daha vurulan Rusya'dan dünyayı korkutan açıklama

Narin cinayetinde yeni görüntü! Cansız bedenini saklamak 38 dakika sürmüş

Narin cinayetinde yeni görüntü! Cansız bedenini saklamak 38 dakika sürmüş

5 yaşındaki kız çocuğunun ölümünde sır perdesi 6 yıl sonra aralandı

5 yaşındaki kız çocuğunun ölümünde sır perdesi 6 yıl sonra aralandı

Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan "12 Eylül Askeri Darbesinden Sonra Oluşturulan Diyarbakır Beş No'lu Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu" işkence gören mahkumlardan Mehmet Veysel Temel ile Cemal Ekren'i dinledi.

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan "12 Eylül Askeri Darbesinden Sonra Oluşturulan Diyarbakır Beş No'lu Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu" işkence gören mahkumlardan Mehmet Veysel Temel ile Cemal Ekren'i dinledi.

Komisyon, AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu başkanlığında toplandı.

Cezaevinde ilk zamanlarda işkencenin olmadığını ancak sonra ırkçı hareketlere maruz kaldıklarını ifade eden Ekren, o yılların hayatında çok büyük izler bıraktığını söyledi. Cezaevinde yıkanamadıklarını anlatan Ekren, banyo günü kendilerini sabunlamaya başladıkları zamanda da çalınan bir düdük ile koğuştaki mahkumların sabunlu halde dışarı çıkarıldığı iddiasında bulundu.

Ekren, "Kaderin bir cilvesi olacak ki şu an bir otelin hamamında çalışıyor ve insanları keseliyorum. Kendim de günde bir kaç kez banyo yapıyorum. Ancak her banyo yaptığımda düdük çalınıp kirli halde dışarı atılacakmış hissini yaşayarak hızlıca banyomu yapıyorum." diye konuştu.

Yediği dayaktan dolayı dişlerinin büyük kısmının kırıldığını belirten Ekren, kırılan dişlerin tedavisi için altı ay sonra revire götürüldüğünü ancak kırılan ve ağırı yapan dişler yerine sağlam dişlerinin çekildiğini söyledi.

Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıray'ın, "Co" adında bir köpeği olduğunu ve koğuştaki bütün mahkumların o köpeğe tek tek tekmil verdiğini dile getiren Ekren, "Esat Oktay, askerlere, bizleri kastederek 'sakın evlatlarımı üzmeyin', 'sakın kelepçelerini sıkmayın' diye hitap ediyordu. Bu konuşmadan sonra dayak ve işkenceler başlıyordu. Köpeğini de emir komutaya alıştırmıştı. İşkenceden hayatını kaybeden bir çok arkadaşımız olduğunu biliyorum." dedi.

Mehmet Veysel Temel ise Diyarbakır Cezaevinde tam bir vahşet yaşandığını belirterek, işkence çığlıklarını hiçbir zaman unutmadığını dile getirdi. Tuvalet ihtiyaçlarını karşılamak için izin istediklerinde koğuştan çıkartıldıklarını ve tuvalete gidinceye kadar işkence gördüklerini ileri süren Temel, "Sırf bu işkenceleri yaşamamak için ihtiyacımızı bulunduğumuz yerde yapıyorduk." ifadesini kullandı.

Yüzbaşı Yıldıray'ın işkencelerini anlatan Temel, komutanın 'çocukları banyo yaptırdınız mı' diye sorduğunda, askerlerin kendilerini zorla soyundurduğunu, çıplak bir vaziyette lağım suyuna attıklarını ve sonra da yarım matara su ile banyo yapmalarını istediklerini savundu.

'Allah yok', 'peygamber izne çıkmış' denilerek balta sapları ve coplarla dayak yediklerini anlatan Temel, cezaevinde çöplerin atılması gerekçesi ile 'çöp merasimi' düzenlendiğini, bu törende herkese çöpten bir şey yedirildiğini iddia etti.

Cezaevi duvarlarında 'Türkçe konuş, çok konuş' yazılarının yazıldığını, gelen ziyaretçilerin çoğunun Türkçe bilmediğini kaydeden Temel, şöyle konuştu:

"Ailelerimiz her geldiğinde zulüm, bizler ise işkence görüyorduk. Her ziyaret saatinde geliş gidişlerde dayak ve işkence görüyorduk. Avukatlarımız geldiğinde korkudan konuşamıyorduk. Sürekli işkence vardı. Yüzbaşı Esat, ayaklarını üst üste atıp köpeğini yanına alarak, işkenceden kolu ayağı kırılan mahkumlara 'oğlum doktora ranzadan düştüm' diyeceksin diyordu. Biz de doktora anlatamıyorduk. Biz ölümü istiyorduk ama doktora, mahkemeye veya ziyaretçilerimizin yanına gitmeyi istemiyorduk. Türkçe bilmeyenlere marşlar ezberletiliyordu. Türkçe bilmeyen yaşlı insanlar vardı. Bunlar marş ezberleyemediği için sürekli işkence görüyorlardı. Değişik görüşte insanlar vardı. Ama aramızda hiç bir fark görmediler."

Kaynak: AA / Güncel
title