DİYAÇEV Başkanı'ndan Diyabet Teknolojileri Reform Çağrısı
Diyabetli Çocuklar Vakfı (DİYAÇEV) Başkanı Şükrü Hatun, Türkiye'nin diyabet teknolojilerinde Avrupa'nın en gerisinde kaldığını belirterek, sensörlerin ve otomatik pompaların SUT kapsamına alınması gerektiğini ifade etti. Hatun, 0-14 yaş aralığı için sınır getirilmesinin yanlış olduğunu vurgulayarak, çocuk diyabet yönetiminde sensörlerin önemini açıkladı.
(ANKARA) - Diyabetli Çocuklar Vakfı (DİYAÇEV) Başkanı Şükrü Hatun, "Ülkemiz diyabet teknolojilerini ödeme konusunda Avrupa'da en geride kalan ülkedir. Ülkemizi bundan kurtarmak için sensörlerle birlikte otomatik pompalar da mümkünse tam olarak, değilse en az yüzde 75'i karşılanmak üzere SUT kapsamına alınmalıdır. Bu yapılırsa diyabet tedavisinde bir reform yapılmış olacaktır" dedi.
DİYAÇEV Başkanı Şükrü Hatun, tip 1 diyabet tanısı konmuş hastaların Şeker Ölçüm Cihazlarına (sensör) erişimi konusunda yazılı açıklama yaptı.
Türkiye'de sensörler konusunda adım atılırken yaş sınırı getirilmesi ya da yoksullar için ayrı düzenleme yapılmasının daha fazla memnuniyetsizlik yaratacağını vurgulayan Hatun, şunları kaydetti:
"Sensörler konusunda SGK'da olumlu gelişme haberleri geliyor. Bunlara çok seviniyoruz ama bazı konularda gelen haberlerden de üzüntü duyuyoruz. SGK'nın ilgili komisyonlarındaki tartışmalarda söylenen üç noktanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz; 0-14 yaş sınırı getirilmeye çalışılıyor. GSS veritabanında 26 bin 600 olarak görülen çocuk sayısının yaklaşık 7 binini (yoksullar) Aile Bakanlığı sorumluluğuna aktarmak istiyorlar. Pompa kapsam dışı tutulmaya çalışılıyor.
"Çocukluk çağı bir bütündür ve onları erişkin yaşama yolcu edinceye kadar korumak gerekir"
Çocukluk çağı kendi içinde görece sakin ergenlik öncesi ve fırtınalı dönem olarak bilinen ergenlik çağı olarak iki döneme ayrılır. Bu dönemin tip 1 diyabet yönetimi açısından kendilerine göre ayrı sorunları vardır. Örneğin küçük yaşlarda kan şekeri düşüklüğü ve dalgalı şeker seyri ile okulda yönetim önem taşır. Bu konularda sensörlerin değeri paha biçilmezdir. Glukoz düşük ve yüksekliklerinin önceden saptanmasını, önlem alınmasını sağlar ve uzaktan izlem ile ailerin endişesini yok eder. Ergenlik döneminde ise esas sorun, risk aldırmazlığıdır ve bu dönemde çocuklar şeker ölçmemeye, insülin dozlarını sık sık almamaya, düzensiz beslenmeye başlarlar. Bu nedenle de sık sık hastaneye yatarlar ve HbA1c ismini verdiğimiz metabolik kontrol parametresi yükselir ve komplikasyon gelişme riski artar. Çocukluk çağı bir bütündür ve onları erişkin yaşama yolcu edinceye kadar korumak gerekir. Bu nedenle sensörlerin sadece 14 yaş altı için SUT kapsamına alınması, sensörlerin ergenliğin fırtınalı döneminde kesilmesi büyük hata olur ve bilimsel değildir.
Ülkemiz diyabet teknolojilerini ödeme konusunda Avrupa'da en geride kalan ülkedir. Ülkemizi bundan kurtarmak için sensörlerle birlikte otomatik pompalar da mümkünse tam olarak, değilse en az yüzde 75'i karşılanmak üzere SUT kapsamına alınmalıdır. Bu yapılırsa diyabet tedavisinde bir reform yapılmış olacaktır.
Ülkemiz sensörler konusunda adım atarken yaş sınırı getitirir ya da yoksullar için ayrı düzenleme yaparsa, 'bir işi yarım yapmış' olacak ve daha fazla memnuniyetsizlik yaratacaktır. Ülkemizin her yerinden binlerce Binlerce tip 1 diyabetli çocuk ailesi ile haşır neşir yaşayan bir hekim olarak bu satırları yazma amacımız yetkililerin en doğru kararı vermesine yardımcı olmaktır.
Dilerim bu yıl bitmeden ülkemizi diyabet teknolojilerine adil erişim açısında Avrupa ülkeleri ile eşitleyen reform mahiyetinde bir adım atılır. O zaman hepimize hükümeti ve SGK yetkililerine alkışlamak düşer."