Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Müftüoğlu'nun Basın Toplantısı (2)
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu, terör örgütü DEAŞ'a yönelik Rakka'da yapılması öngörülen operasyona ilişkin, "Bu operasyonun doğru Suriyeli grupların desteği alınarak yapılması gerektiğini, taktik nedenlerle bile olsa PYD/YPG gibi terör örgütleriyle iş birliği...
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu, terör örgütü DEAŞ'a yönelik Rakka'da yapılması öngörülen operasyona ilişkin, "Bu operasyonun doğru Suriyeli grupların desteği alınarak yapılması gerektiğini, taktik nedenlerle bile olsa PYD/YPG gibi terör örgütleriyle iş birliği yapılmasının kabul edilemez olduğunu kuvvetle vurguluyoruz." dedi.
Müftüoğlu, Bakanlıktaki olağan basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Sözcü Müftüoğlu, basında yer alan bazı Rus komutanların Afrin'deki Nevruz kutlamaları sırasında YPG arması taktığı fotoğraflara ilişkin, söz konusu fotoğrafların hoş olmadığını belirterek "Biz, YPG-PYD'nin ne olduğunu tüm ortaklarımıza her görüşmede anlatıyoruz, onların gerçek yüzünü, bir terör örgütü ve uzantısı olduğunu aktarıyoruz. Hassasiyetimizi biliyorlar ve bu hassasiyetlerimizi muhafaza ediyoruz. Bu hassasiyetlerimizin özellikle dikkate alınması bizim beklentimizdir." ifadelerini kullandı.
"31 Aralık 2016'da yapılan anlaşmaya, YPG/PYD'nin ateşkes süreci içerisine yer almadığı Türkiye tarafından belirtilmişti. Açıklamalarınızdan YPG/PYD'nin ateşkes sürecine dahil olduğunu anlayabilir miyiz" sorusuna Müftüoğlu, söz konusu izleme mekanizması çerçevesinde geçen yılın sonunda varılan anlaşmanın unsurlarının halen geçerli olduğunu belirtti. Müftüoğlu, "Afrin'de konuşlanmayı farklı bir şekilde yorumlamamak gerektiği düşüncesindeyim. Dolayısıyla halen 2016 yılının sonundaki anlaşmanın unsurlarının geçerli olduğunu kabul etmek zorundayız." diye konuştu.
"Tek taraflı adımlar, tartışmaları tetikler"
ABD ve İngiltere'nin bazı uçuşlardaki elektronik cihaz yasağına ilişkin de değerlendirmede bulunan Müftüoğlu, bu konuda Amerikalı yetkililerle siyasi ve teknik düzeyde temasların sürdüğünü anlattı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ABD temasları kapsamında bu konunun gündeme getirildiğini dile getiren Müftüoğlu, "Önceden ayrıntılı bilgi verilmeksizin atılan tek taraflı adımlar istemeyen tartışmaları da tetikleyecektir." değerlendirmesinde bulundu.
"PYD/YPG gibi terör örgütleriyle iş birliği yapılması kabul edilemez"
Müftüoğlu, "Rakka operasyonu konusunda ABD yönetimi net kararını Ankara'ya iletti mi" şeklindeki soruya ise DEAŞ'ın bölgeden temizlenmesi çerçevesinde bundan sonraki en önemi adımın Rakka'nın geri alınması olacağı yanıtını verdi. Hüseyin Müftüoğlu, "Biz bu hareketi, başta ABD olmak üzere DEAŞ ile mücadele eden uluslararası koalisyonun üyeleriyle ortaklaşa gerçekleştirmeye hazır olduğumuzu söylüyoruz. Bunu söylerken, bu operasyonun doğru Suriyeli grupların desteği alınarak yapılması gerektiğini, taktik nedenlerle bile olsa PYD/YPG gibi terör örgütleriyle iş birliği yapılmasının kabul edilemez olduğunu kuvvetle vurguluyoruz. Bu aşamada, halen Suriye politikasını gözden geçirmekte olan yeni ABD yönetiminin benimseyeceği yaklaşıma bağlı olarak Rakka operasyonuna ilişkin planlamaların sonuçlanmasını bekliyoruz." dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın gelecek hafta Türkiye'ye yapacağı ziyaret hakkında ise Müftüoğlu, görüşmede ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel konuların ele alınacağını, Suriye ve Astana sürecinde ABD'nin katılım hususunun da görüşüleceğini anlattı.
"Tutumumuzda bir değişiklik yok"
Türkiye'nin Münbiç'te mevcut tutumuna yönelik bir soruyu da yanıtlayan Müftüoğlu, bölgede mevcut durumun kabullenildiği şeklinde bir yorumda bulunmanın yanlış olacağını ifade etti. Müftüoğlu, Türkiye'nin Münbiç konusundaki duruşunun en başından beri net olduğunu söyleyerek "YPG/PYD unsurlarının Münbiç'ten temizlenmesi gerektiğini, bunun Türkiye'nin ilkesel tutumu olduğunu biz dile getirdik. Bu tutumumuzda bir değişiklik yoktur. Bunu değiştirmeyi gerektirecek bir gerekçe de görmemekteyiz." diye konuştu.
Türkiye ile Suriye rejimi arasında doğrudan görüşmeler olabileceği iddialarına ilişkin bir soru üzerine Müftüoğlu, bu iddiaların hiçbir gerçekliği bulunmadığının altını çizdi. Müftüoğlu, "Biz Suriye'deki Esed rejimine yönelik tutumumuzu muhafaza ediyoruz." diyerek bu iddiaların kafa karıştırmaya yönelik olduğunu ve resmi açıklamalara itibar edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Astana görüşmeleri
Sözcü Müftüoğlu, Astana 3. tur görüşmelerinde Suriye rejimi ve bazı Rus uzmanların, Suriye muhalefetinin gelmemesine ilişkin Türkiye'yi suçlamasıyla ilgili bir soru üzerine, bu iddiaların da gerçeklikle hiçbir bağlantısı bulunmadığını kaydetti. Müftüoğlu, "Türkiye Astana sürecinin başarılı bir şekilde idame ettirilmesi, yürütülmesi noktasında en önemli katkıyı veren ülkelerden bir tanesidir, diğer ortaklarıyla birlikte." diye konuştu.
Türkiye'nin müsteşar yardımcısı düzeyinde iştirak ettiği Astana görüşmelerine muhalefetin katılmamasına ilişkin Müftüoğlu, Suriye muhalefetinin Türkiye'nin teşviklerine rağmen, Suriye'de ateşkesin uygulanması ve ihlallerin azaltılması bağlamında beklentilerin karşılanmaması ve aksine ihlallerin artması gerekçeleriyle toplantıya katılmadığını hatırlattı. Türkiye'nin toplantıda, muhalefetin Astana'ya yeniden angaje edilebilmesi için sahada somut ilerleme sağlanması gerektiğini vurguladığını aktaran Müftüoğlu, bu kapsamda ateşkes ihlallerinin azaltılması, güven artıcı önlemlerin, bilhassa kesintisiz insani yardım erişiminin sağlanması ve tutukluların serbest bırakılması konularında adım atılması ihtiyacına işaret edildiğini belirtti. Toplantıda, tutuklu takası, Suriye'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kayıtlı yerlerin (Palmira) mayından temizlenmesi için uluslararası koalisyon kurulması gibi öneriler üzerinde durulduğunu bildiren Müftüoğlu, "İran'ın ateşkes anlaşmasına resmen garantör olduğunu açıklaması, toplantının en somut sonucunu teşkil etmiştir." ifadelerini kullandı.
Müftüoğlu, müteakip üst düzeyli toplantının 3-4 Mayıs'ta Astana'da gerçekleştirileceğini belirterek "Ülkemiz garantör sıfatıyla ateşkes ihlallerinin azaltılması için üzerine düşeni yapmaya devam edecektir. Rusya ve İran'ın da rejim üzerindeki etkilerini bu amaçla kullanmalarının önem arz ettiğini düşünüyoruz." diye konuştu.
Astana'daki görüşme öncesinde Tahran'da bir toplantı yapılıp yapılmayacağına yönelik soruya Müftüoğlu, Suriye'de siyasi çözüm bulunması yönündeki çabalarda Cenevre ve Astana süreçlerinin başarılı bir şekilde sürdürüldüğü yanıtını verdi.
Rusya ile ilişkiler
Rusya ile ilişkiler konusunda Müftüoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Moskova ziyareti vesilesiyle iki ülke arasındaki ticaretin artırılması hususunda ortak iradenin ortaya konduğunu anımsatarak bu çerçevede kısıtlayıcı tedbirlerin bu ortak iradenin hayata geçirilmesi bakımından zorluklar yarattığının altını çizdi. Müftüoğlu, "Biz kısıtlamaların kaldırılması yönündeki irademizi, görüşümüzü muhafaza ediyoruz." diyerek ekonomik birtakım gerekçeler var ise bu gerekçelerin çözümü yolunda adımlar atılması gerektiğini de dile getirdi. Müftüoğlu, Türkiye'nin yaklaşan turizm döneminde Rusya'dan misafirlerin artarak gelmelerini beklediğini ifade etti.
Moskova'dan Ankara'ya gelen BM Genel Sekreteri Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın Bakanlık Müsteşarı Ümit Yalçın ile yaptığı toplantının ardından Cenevre'ye gitmek üzere Bakanlıktan ayrıldığını aktaran Müftüoğlu, bu akşam Cenevre süreci çerçevesinde toplantıların yeniden başlayacağını söyledi. Müftüoğlu, Mistura'nın bölge turunun sonunda Türkiye'ye gelerek görüşmesinin memnuniyet verici olduğunu belirtti. Hüseyin Müftüoğlu, "Bunların dışında, dikkatleri dağıtacak ve bu çabalara etkisinin ne olacağı bilinmeyen başka toplantılar düzenlenmesine ilişkin bende bir bilgi yok." diyerek mevcut sistem ve düzenin devam ettiğini kaydetti.
Müftüoğlu, "Türkiye'nin PYD konusundaki tutumunun değişmediğini söylüyorsunuz ancak sahada giderek artan bir destek var hem Rusya'dan hem ABD'den. Farklı bir adım öngörülüyor mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Öyle bir izlenim doğuyorsa bu bizce doğru değildir. Zira biraz önce ifade ettiğim gibi, PYD-YPG'ye yönelik tutumumuzu ortaklarımıza her vesileyle anlatıyoruz. Çünkü biz gerçeği onlardan daha iyi biliyoruz. Biz bu coğrafyadaki bir ülke olarak dışarıdan gelen ve coğrafyanın dinamiklerini, gerçeklerini bilmeyen kişilere, bu unsurların gerçek yüzünü anlatıyoruz. Bunların terörist olduklarını, birtakım kısa dönemli çıkarlar için bunlarla iş birliği yapmanın uzun vadede bir getirisi olmayacağını, burada bölgesel bir güç olan Türkiye gibi müttefiklerle hareket etmenin, yerel unsurlarla, yerel unsurlar derken örneğin Özgür Suriye Ordusu, hareket etmenin doğruluğunu, neden doğru olduğunu biz her vesileyle, her düzeyde anlatıyoruz. Gerçeği kabullenecekleri güne kadar da bunu anlatacağız, anlatmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla sahada durum farklı gibi gözükse de gerçekler bir gün muhakkak tüm taraflar tarafından kabul edilecektir."
PKK'nın Sincar'daki varlığının sorulması üzerine Müftüoğlu, "Biz PKK'nın Sincar'da birtakım oldubittiler yaratma peşinde olduğunu biliyoruz. Bunu sadece biz değil, Irak yönetimi de biliyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi de Irak yönetimi de bundan son derece rahatsız. Oradaki Ezidilere yönelik PKK'nın baskı uyguladığını da biliyoruz. Biz burada özellikle Irak hükümetinin gecikmeksizin birtakım tedbirler almasını bekliyoruz. Bunu da dile getiriyoruz." diye konuştu.
-"AB'nin özeleştiri yapma zamanı geldi"
Müftüoğlu, Hollanda ve Almanya'yla yaşanan krizlerin ardından Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde tansiyonun yükselmesini de "AB'nin belki oturup bir özeleştiri bir iç değerlendirme yapması zamanı gelmiştir." sözleriyle değerlendirdi.
Sözcü Müftüoğlu, bazı Avrupa ülkelerinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin sığınmacı başvurularının kabul edilerek bu kişilere oturma ve çalışma izni verilmesine ilişkin ise şunları söyledi:
"Bahse konu kişiler Türkiye'de yaşanan, hepimizi dehşet içinde bırakan 15 Temmuz'daki darbe girişiminde yer alan, o örgüt içinde yer alan kişiler, Avrupa'nın değişik başkentlerinde sığınma başvurularında bulunmaktadırlar. Bizim açımızdan FETÖ bir terör örgütüdür, dolayısıyla bunun mensupları da terörist olarak nitelendirilmelidir. Teröristlere kucak açan, teröristlere iltica hakkı veren, teröristleri bünyesinde barındıran ülkelerin bir hata yaptığı ortadadır. Bu hatalarını bir an önce görmeleri ve bu hatadan dönmeleri gerekmektedir. Tabii ki öncelikle söz konusu ülkeler nezdinde bu kişilerin Türkiye'ye gönderilmeleri, bunlara sığınma, iltica hakkı verilmemesi konusundaki çalışmalar devam ediyor."
(Bitti)