Dink Cinayetinde Fetö Delilleri İddianamede
Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşısı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 51 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, öncesinde, cinayet sırasında ve sonrasında yaşanan tüm...
Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşısı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 51 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, öncesinde, cinayet sırasında ve sonrasında yaşanan tüm olayların FETÖ'nün kontrolünde gerçekleştiğine dair tespitlere yer verildi.
Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin açılan dava haricinde, cinayetin FETÖ ile bağlantısını ortaya çıkaran İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 122 sayfalık iddianamenin detayları belli olmaya başladı.
İddianamede, Dink cinayetini gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin, eylemi başından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları ve denetlendikleri, cinayetin işlenmesine nezaret ettikleri, potansiyel şu¨phelileri ve eylemi gerçekleştirenleri bildikleri halde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda Dink'in öldu¨ru¨lmesini engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri belirtilerek, cinayet sonrasında örgu¨tu¨n amaçları ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı oluşturmak için tetikçi Ogu¨n Samast'ın elinde Tu¨rk Bayrağı olduğu halde fotoğraf ve göru¨ntu¨lerini alarak medyadaki tetikçileri aracılığıyla yayınladıkları vurgulandı.
"Şüphelinin teşhisi örgütü ortaya çıkaran delillerden biri"
FETÖ'nün bugüne kadar yaptığı eylemlerin sıralandığı iddianamede, şüpheliler Metin Canbay ve Yakup Kurtaran'ın, örgütün şifreli mesajlaşma programı "ByLock" kullanıcı olduğu belirtildi.
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ görevlisi Uzman Çavuş Yusuf Bozca'nın "Şu¨pheli Muharrem Demirkale'nin, askeri hiyerarşik yapıda alt ru¨tbede görev yapan astsubaylar Şeref Ateş ve Yavuz Karakaya'ya 'abi' diyerek hitap ettiğini beyan etmiştir. Şu¨pheli Bozca, diğer şu¨phelilerden Emre Cingöz ve Ali Barış Sevindik'i gu¨venlik kameralarına yansıyan kayıtlardan teşhis etmiştir.
Bu durum şu¨phelilerin FETÖ/PDY içinde, yasal hiyerarşi dışında örgu¨tsel bir yapılanma ve konumda bulunduklarını da teyit etmektedir." denildi.
Ogu¨n Samast'ın İstanbul'a geldiği bilgisinin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ görevlilerince bildirilmesi u¨zerine, şu¨pheli Muharrem Demirkale'nin TİM Komutanı olduğu Jandarma İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ görevlileri şüphelilerce keşif çalışması yapıldığı belirtilen iddianamede, şüpheli Demirkale'nin emri altındaki diğer şu¨pheliler Yavuz Karakaya, Bekir Yokuş, Emre Cingöz, Ecevit Emir, Hacı Şefik Şimşek ve Eyu¨p Temel'in görev kayıt defterine göre farklı yerlerde bulunmaları gerekirken, cinayet mahalli ve çevresinde bulunduklarının cep telefonu sinyal baz bilgileri ve gu¨venlik kamera göru¨ntu¨lerinden tespit edildiği vurgulandı.
İddianamede, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ ASAF biriminde görevli şu¨pheliler Şeref Ateş, Mustafa Küçük, Miktad Özbek ve Musa Yıldırım'ın cep telefonlarının 19 Ocak 2007 gu¨nu¨ saat 14.00'den itibaren Dink'in ikameti ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayınevi çevresinde sinyal bilgisi verdiği belirtildi.
Ogün Samast'ın ifadesine yer verilen iddianamede, "Samast, olay gu¨nu¨ olan 19 Ocak 2007'de kendisini siyah renkli Renault marka bir araçtan inen şahısların takip ettiğini, daha sonra takibe katılan şahısların arttığını söylemiş, gu¨venlik kamera göru¨ntu¨lerinden, şu¨phelilerce kullanılan siyah renkli ve mavi renkli iki araç tespit edilmiştir.
İstanbul İl Jandarma Komutanlığıyla yapılan yazışma sonucu cinayetin işlendiği gu¨n Jandarma Komutanlığına ait 734531 Askeri, 34 BCD 22 plakalı siyah renkli Renault Clio marka araçla şu¨pheliler Yavuz Karakaya ve Bekir Yokuş'un, 734648 Askeri, 34 R 0844 plakalı mavi renkli Fiat Albea marka araçla şu¨pheliler Emre Cingöz ve Eyu¨p Temel'in görev yaptıkları belirlenmiştir." bilgisi yer aldı.
"Cinayet sürecini kayda almışlar"
İddianamede, fail Ogün Samast'ın Samsun'da otogarda yakalandıktan sonra İl Emniyet Mu¨du¨rlu¨ğu¨ Terörle Mu¨cadele Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨nce de çekilmiş göru¨ntu¨lerinin 8 Eylül 2016'da yazılı ve görsel medyada yayınlanması, bunların soruşturma dosyasındaki göru¨ntu¨ler olmaması üzerine savcılığa getirilen Samast'a görüntülerin izlettirildiği anlatıldı. İddianamede, şunlar kaydedildi:
"Samast'a, Samsun Terörle Mu¨cadele Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨nde yanında oturan sivil şahsın elindeki telefon ekranından Yasin Hayal ile konuştuğu,ankesörlu¨ telefon önu¨nde sigara içip beklerken çekilen göru¨ntu¨lerinin izletilmiştir. Samast, bu göru¨ntu¨lerin iş yeri gu¨venlik kamera göru¨ntu¨leri olmadığı, caddenin karşısında park halinde bulunan kendisini takip eden şahısların kullandığı siyah renkli Renault marka aracın yakınında bekleyen, kendisini takip eden şahıslarca çekilmiş fiziki takip göru¨ntu¨leri olduğu beyanında bulunmuştur. Samast'ın ifadesinde bahsettiği göru¨ntu¨leri izleten sivil giyimli şahsın Samsun İl Jandarma Komutanlığı Şube Mu¨du¨ru¨ şu¨pheli Murat Bayrak olduğunu tespit edilmiştir."
İddianamede, Samast'ın beyanına göre şu¨phelilerden Muharrem Demirkale'nin yönlendirmesi ve koordinasyonu altında görev yapan şu¨pheliler Karakaya ve Yokuş'un, fiziki takip kameralarıyla Ogu¨n Samast'ı bulunduğu yere göre, caddenin karşısından yatay ve yu¨zu¨ne yakın çekim yapacak şekilde kayda aldıkları aktarılarak, cinayetin öncesi ve sonrasıyla tu¨m su¨recin FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda kullanmak u¨zere kayıt altına alındığı belirtildi.
Gözaltına alınan Ogu¨n Samast'ın eline Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerince deyim yerindeyse zorla, ısrarla Tu¨rk bayrağı tutuşturularak kayda alınan göru¨ntu¨lerinin bir kısmının şu¨pheli Ercan Gün tarafından örgu¨tu¨n amaçları doğrultusunda terör örgu¨tu¨yle iltisaklı medya kuruluşlarına servis edildiğine dikkati çekilen iddianamede, Samast'ın, "Yapılan plan gereği öldu¨ru¨len Hrant Dink'in cesedinin başında Tu¨rk bayrağı açacaktım. Çevrenin kalabalık olması ve öldu¨ru¨lmekten korktuğum için u¨zerimde taşıdığım Tu¨rk bayrağını açamadan kaçmak zorunda kaldım." şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, kamuoyu etkisi ve algısı yaratabilmek amacıyla Samast'ın maktulu¨n başında korkusundan açamadığı Tu¨rk bayrağının Samsun TEM Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨nde eline tutuşturularak açtırıldığı kaydedildi.
İddianamede, söz konusu fotoğrafların terör örgütü tarafından Dink cinayeti ile hedeflenen algının yaratılabilmesi amacıyla medya kuruluşlarına servis edildiği ifade edilerek, hedeflenen algının oluşturulmasından sonra FETÖ/PDY'nin amacı doğrultusunda asker ve emniyet bu¨rokrasisini hedef alan tasfiyeye dönu¨k soruşturmalara başlandığı anlatıldı.
Ercan Gün'ün rolü
İddianamede, FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996'da muhabirliğe başlayan şu¨pheli Ercan Gün'ün, Fox TV Haber mu¨du¨ru¨ olarak çalıştığı belirtilerek, şu¨phelinin, Hrant Dink cinayetinin işlendiği gu¨n FETÖ/PDY üyeleri Adem Yavuz Arslan, M. Faruk Mervan ve Ekrem Dumanlı ile cinayet sonrası yoğun telefon irtibatlarının bulunduğu aktarıldı.
Şu¨pheli Ercan Gün'ün, 31 Ocak 2007'de örgu¨t mensuplarınca gönderildiği Samsun'da cep telefonundan Samsun İl Jandarma Komutanlığı santral numarasını aradığı, bir su¨re göru¨ştu¨kten sonra telefonu kapatarak jandarma görevlileri ile gizli bir buluşma gerçekleştirdiği algısını yarattıktan sonra İstanbul'a geri döndüğü belirtildi.
Şüpheli Gün'ün 30 Ocak 2007'de, kaçak olarak yurt dışında bulunan FETÖ/PDY'nin medya mensupları Ekrem Dumanlı, Adem Yavuz Arslan ve Mehmet Faruk Mercan ile emniyet mensuplarının örgu¨tsel konumda "abi"liğini yapan avukat Halil İbrahim Koca ile buluştuğu anlatılan iddianamede, kendisine haber olarak yayınlayacağı göru¨ntu¨ler burada verilmesine rağmen bunların Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için Gün'ün 31 Ocak 2007'de Samsun'a gönderildiği anımsatıldı.
Tutuklu şu¨pheli Ercan Gün'u¨n yayınlandığı göru¨ntu¨lerin, Samsun İl Emniyet Mu¨du¨rlu¨ğu¨nu¨n İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ne network u¨zerinden gönderdiği 44 saniyelik kayıtlar olduğu belirtilen iddianamede, söz konusu göru¨ntu¨lerin Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekilmiş gibi şu¨pheli Ercan Gün tarafından 1 Şubat 2007'de yayınlanmasıyla Hrant Dink cinayetinin arkasında "ulusalcılar"ın olduğu algısı yaratılarak, Ergenekon operasyonlarının zeminin oluşturulduğu ve cinayetin medya tetikçiliğiyle oluşturulan kumpasla başarıyla yerine getirildiği vurgulandı.
"Devrem bizden biri olduğunu neden söylemedin?"
İddianamede, suç tarihinde Samsun İl Emniyet Mu¨du¨rlu¨ğu¨ İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ olan ve halen Çankırı İl Emniyet Mu¨du¨ru¨ olarak görev yapan Fikri Yalman'ın şu ifadesine yer verildi:
"27 Ocak 2007'de aynı zamanda devrem olan İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Mu¨du¨ru¨ Ali Fuat Yılmazer telefonla arayarak 'Devrem bu yakalamayla ilgili elinizde bilgi, belge, göru¨ntu¨ ne varsa gönderin.' dedi. Network u¨zerinden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ne bizim kendi göru¨ntu¨mu¨zu¨ ve o ana kadar temin ettiğimiz bilgi ve belgeleri u¨st yazı ile gönderdik. 1 Şubat 2007'de Fox TV'de akşam ana haber bu¨lteninde bizim şubemizden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ne gönderilen 44 saniyelik göru¨ntu¨nu¨n Ercan Gu¨n tarafından 'Samsun otogarda Jandarma tarafından çekilen göru¨ntu¨ler' anonsuyla yayınlandığını gördu¨k.
Fox TV'de göru¨ntu¨ler yayınlandıktan birkaç gu¨n sonra Yılmazer network u¨zerinden telefonla arayarak 'Devrem göru¨ntu¨lerde sivil olan kişinin bizden olduğunu neden söylemedin?' diyerek sitem etti. Bahsettiği kişi Gu¨venlik Şube Mu¨du¨ru¨ Vekili Yakup Kurtaran'dı. Ben de kendisine 'Göru¨ntu¨lerde polis var mı yok mu sormadın, ben de böyle bir şey söyleme gereği duymadım.' dedim."
Dink cinayetinin sanıklarından Ali Fuat Yılmazer'in "Yayınlanan göru¨ntu¨lerde bizden biri olduğunu neden söylemedin" diyerek Fikri Yalman'a sitem ettiği şu¨pheli Yakup Kurtaran'ın "ByLock" kullanıcısı olduğu belirtilen iddianamede, Yılmazer'in şu¨pheli Yakup Kurtaran'dan "Bizden biri" diyerek bahsetmesinin, şu¨phelilerin örgu¨t mensubiyetleri ve örgu¨tsel konumları itibarıyla da örtu¨ştüğü anlatıldı.
İddianamede, "Ali Fuat Yılmazer'in bu ifadesinden, göru¨ntu¨lerde Yakup Kurtaran'ın bulunduğunun bilinmesi durumunda Samsun İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨nden, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨ne gönderilen 44 saniyelik göru¨ntu¨nu¨n FETÖ'nu¨n medya ayağında yer alan 'şakirtlerine' servis edilmeyeceği de anlaşılmaktadır." denildi.
FETÖ'nün kitaplar üzerinden cinayet algısı
FETÖ/PDY mensubu olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı bulunan şu¨pheli Adem Yavuz Arslan'ın, örgüt mensuplarının katılımı ve organizasyonunda işlenen Dink cinayetini FETÖ'cülerden uzak tutmak, perdelemek ve örgüt mensubu emniyet mensuplarının rolu¨nu¨n olmadığını kanıtlamak için "Bi' Ermeni var... Hrant Dink Operasyonlarının Şifreleri", "Ergenekonun şifresi & Dink'ten Malatya'ya Azınlıklar Nasıl Hedef Oldu?" isimli kitaplarını, örgu¨tsel faaliyet kapsamında algı operasyonunun bir parçası olarak yazdığı kaydedildi.
İddianamede, FETÖ/PDY soruşturmalarının şu¨phelileri gazeteci Nazlı Ilıcak tarafından "Her Taşın Altında The Cemaat mi Var?", gazeteci Bayram Kaya tarafından "21 Numaralı Suikast Yolcusu Kördüğüm" adlı kitapların da cinayetin FETÖ bağlantısını karartmak, perdelemek için algı operasyonunun bir parçası olarak örgu¨tsel faaliyet kapsamında yazıldığı vurgulandı. Söz konusu kitapların yazarları FETÖ üyeliği suçlamasıyla yargılanıyor.
Cinayet öncesi ve sonrasında yapılan ihbarlara ilişkin tahkikatların yasa dışı olarak çete faaliyeti yürüten C-5 Bürosunda yürütüldüğü ve o dönem büronun başında Ali Fuat Yılmazer'in bulunduğu anımsatılan iddianamede, söz konusu bu¨roda görev yapan kamu görevlilerinin bu¨yu¨k çoğunluğunun "ByLock" kullanıcısı olduğunun tespit edildiği bildirildi.
Ergenekon gerekçeli kararında aklanmaya çalıştılar
İddianamede, Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı nedeniyle yeniden yargılama konusu yapılan Ergenekon davasının, kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan yaklaşık 17 bin sayfalık gerekçeli kararında, Ergenekon örgu¨tu¨nu¨n varlığını ve eylemlerini kanıtlamak amacıyla sık sık Hrant Dink cinayetine atıflarda bulunulduğu, başta FETÖ şüphelisi Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer olmak u¨zere şu¨phelilerin aklanmaya çalışıldığı vurgulandı.
Gerekçeli kararı yazan hakimlerin de FETÖ/PDY soruşturmalarının şu¨phelileri arasında bulunduğu anımsatılan iddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Anayasa Mahkemesince verilmiş uygulanması zorunlu hak ihlali kararına rağmen kapatılan İstanbul Kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesince Ergenekon davasının tutuklu sanıklarının tahliyelerine direnilmesi, aynı kamu görevlilerinin bu¨yu¨k çoğunluğunun Ergenekon, Balyoz, MİT tırları, 17-25 Aralık gibi kumpas soruşturmalarında da görev alıp örgu¨tsel faaliyette bulunmaları bir bu¨tu¨n olarak değerlendirildiğinde;
Hrant Dink cinayetinin planlanması ve icrası ile sonrasında kumpas soruşturmalara basamak yapılmasının, kamuda konuşlanan FETÖ/PDY mensupları ile medya da konuşlanan FETÖ/PDY mensuplarının kolektif çalışmalarının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır."
"13 Ekim 2005'ten itibaren bu cinayetin işleneceğini bildikleri tespit edilmiştir"
İddianamede, Dink cinayetinin sanıkları Ramazan Akyu¨rek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın emniyet içerisinde Fetullah Gu¨len örgütünün yapılanmasında görev aldıkları belirtilerek, Fetullah Gu¨len örgütünün İstanbul Emniyet Mu¨du¨rlu¨ğu¨ İstihbarat Şube Mu¨du¨rlu¨ğu¨nde yapılanmak istediği, bunu sağlayabilmek için istihbarat görevlilerinin sorumluluğunu doğuran Hrant Dink cinayetinin işlenmesine engel olmadıkları aktarıldı.
Bu şüphelilerin cinayet işleninceye kadar hareketsiz kaldıkları, Ergenekon, Balyoz gibi operasyonların hazırlıklarını oluşturmak için bu cinayetin işlenmesini faydalı gördu¨kleri anlatılan iddianamede, "Kumpas soruşturmaların meşruluk kazanması ve FETÖ'nu¨n hukuki bir iş yaptığı algısının oluşturulması, FETÖ'nu¨n amaç suçlarının gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetini araç suç niteliğinde görerek işlenmesine kasten engel olmadıkları anlaşılmıştır. Şüphelilerin Hrant Dink cinayetinin işlenmesini bekledikleri, gerçekte 13 Ekim 2005'ten itibaren bu cinayetin işleneceğini bildikleri tespit edilmiştir." denildi.