Haberler
Suriye ordusundan videolu mesaj: İdlib'e geliyoruz

Beşar Esad'dan videolu mesaj! Teröristlerin apar topar kaçtığı yere gidiyorlar

Sıkıyönetim kararı ile sarsılan Güney Kore'ye ikinci şok: Ülkenin en büyük sendikası harekete geçti

Sıkıyönetim kararı ile sarsılan Güney Kore'ye ikinci şok

Esad rejiminin tankları muhaliflerin eline geçti

Esad'ın aldığı darbe öyle böyle değil! Bunların hepsi muhaliflerin eline geçti

ABD'den korkunç silah hamlesi: Ukrayna'ya verilen füzeler Rusya'nın en derinine isabet edecek

Ukrayna'ya verilen füzeler Rusya'nın en derinine isabet edecek

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

KORONAVİRÜSTEN KORKAN REKTÖRÜN OĞLU, KIYAFETLERİNİ BANYODA YIKADIESKİŞEHİR Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı'nın 4 yaşındaki oğlu Poyraz Çomaklı, koronavirüs korkusu nedeniyle evdeki kıyafetleri toplayıp banyoda yıkamaya çalıştı.

KORONAVİRÜSTEN KORKAN REKTÖRÜN OĞLU, KIYAFETLERİNİ BANYODA YIKADI

ESKİŞEHİR Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı'nın 4 yaşındaki oğlu Poyraz Çomaklı, koronavirüs korkusu nedeniyle evdeki kıyafetleri toplayıp banyoda yıkamaya çalıştı. Rektör Çomaklı'nın cep telefonu kamerasına alıp sosyal medyada paylaştığı görüntüler büyük ilgi gördü. Çocuklara koronavirüsü panik yapılmadan anlatılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Çomaklı, "Çocuğun virüsün sabunla, suyla temizlenmesi gerektiğini, kıyafetlerin steril halde temiz tutulması gerektiği konusunda kafasında bir algı oluşmuş. Tabii bunu panik havasında görmüyor çünkü biz bu işi evde panik havasında yapmıyoruz" dedi.

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı'nın Kreş ve Gündüz Bakımevinde eğitim gören 4 yaşındaki oğlu Poyraz Çomaklı, geçen hafta evdeki kıyafetleri toplayıp koronavirüs korkusuyla yıkamak istedi. Su sesini duyup, banyoya giren Rektör Çomaklı, cep telefonuyla çektiği oğlunun video görüntülerini, sosyal medyada 'En kapsamlı ve samimi virüs temizliği. Su sesine koşunca gördük ki, suyu açmış ve evde ne var ne yok suyun altına atıyor' diye yazarak paylaştı. Kısa sürede büyük beğeni toplayan görüntüler çok sayıda kişi tarafında paylaşıldı.

Çocuklara koronavirüsün panik olmadan anlatılması gerektiğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Çomak, "Oğlum sosyal medyada bu alanda fenomen olmuş ama çok masumane bir şekilde bu videoyu internete yükledim biraz espri olsun diye. Olay şu, eşim 'bir su sesi geliyor, haberin var mı?' dedi. Hayır su sesi duymadım dedim. Bir müddet sonra 'eyvah koş koş, bak ne olmuş burada' dedi. Bir baktım ki banyoda bizim ufaklık Poyraz bütün eşyaları banyoda duş kabininin içerisine tıkmış, suyu da açmış, evde herkesin eşyasını taşıyordu. Abilerinin, benim her şeyimizi taşıyordu. Tabii biz güldük, 'neden yapıyorsun?' dedik. Virüslerden temizliyorum dedi. Aslında virüs de diyemiyor, 'vikürler' diye söylüyor. İyi etmişsin dedim ama başka türlü temizleyelim, gel ayıklayalım dedim. Tabii orada videoda biz ona söyleyince biraz alınganlık da gösterdi, ayağını da bir yere çarptı ağlıyor. Tabii biz ona kızmadık. Bütün kıyafetler iki gün boyunca kurumadı. Tabii kimisi yarım ıslanmış, kimisi tamamen ıslanmış. Yeni çorabı etiketi ile getirmiş ıslatmış. Oyuncaklarını basmış, benim ceketimi getirmiş, abisinin ayakkabılarını getirmiş yığmış. Sadece o banyo değil diğer banyolara da eşyaları yığıp yıkamışö dedi.

Oğlunun bu davranışı karşısında psikologlardan görüş aldığını anlatan Çomaklı, "Teknik olarak yanlış, ruh itibarı ile doğru bir iş yapıyor ama tekniğini bilmiyor. Virüslerden temizleyecek. Ben bunu psikolog arkadaşlarıma gösterdim, böyle bir şey yapmış dedim. 'Acaba çocukta bir sıkıntı meydan geldi mi? Bunalım olur, her tarafta virüs, ölüm duyuyor. Panik hali var mı?' Videoyu inceledi, Poyraz'ı oturdu konuştu. Dedi ki 'Hocam yok. Güzel bir sonuç çıkarmış. Bundan herhangi bir şey olmaz' dedilerö şeklinde konuştu.

SABUNLA SUYLA TEMİZLENECEĞİNİ ÖĞRENDİ

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çomaklı, çocuklarına bilinçli olarak koronavirüs hakkında bilgi verdiğini söyledi. Evde bir panik havası olmadığı için çocuklarında sakin bir şekilde evde zaman geçirdiğini ifade eden Çomaklı, "Çocuğa biz bilinçli olarak anlattık ama etkilerinin bu denli olumlu olacağını düşünmemiştik. Çünkü çocuk virüsten temizlenilmesi gerektiğini, sabunla suyla temizlenmesi gerektiğini, kıyafetlerin steril halde temiz tutulması gerektiği konusunda kafasında bir algı oluşmuş. Tabii bunu panik havasında görmüyor çünkü biz bu işi evde panik havasında yapmıyoruzö dedi.

ÖDÜLÜ OYUNCAK OLDU

Koronavirüse karşı kıyafetleri yıkayan Poyraz Çomaklı'nın ilk ödülü bir oyuncak oldu. Baba Çomaklı, duyarlı davrandığı için oğluna bir oyuncak hediye aldığını belirterek şunları söyledi:

"Köpeğimizi aldık gezdirdik. 'babacığım dışarıdan geldik' dedi. Bütün üstümüzü çıkarttık, çamaşır makinesine attık. Sonra girdik duşumuzu aldık. Biz normal bir şekilde davrandığımız için çocuk panik havasına girmiyor. Şu anda da temizlik yapıyor. Ben bir video çektim, ona da bir ödül aldım temizlik yaptığı için. Geçen gün sordum temizlik yapalım mı diye, yapalım dedi. 'Ama bu kez size sorarak yapacağım' dedi. Tamam, ne yapalım dedim 'yerleri temizleyelim' dedi ama ne ile temizleyelim? Çamaşır suyu ile temizleyelim diyor. 'Nereden duydun?' dedim televizyonda söylediler dedi. Tamam temizleyelim dedim ama bir test de yapmış olduk çocuklar üzerindeö

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

-AÜ Rektörlük bina detay

-Rektör Şafak Ertan Çomaklı detay

-Rektör Şafak Ertan Çomaklı röp.

-Cep telefonunda oğlu Poyraz'ın görüntüleri

-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR,

=============================

100 YAŞINDAKİ 'YOGİ KAZIM': CİĞER VE KALP KONDİSYONU KORONAVİRÜSÜ BİTİRİR

ADANA'da, felçli ve yatalak hastalara uyguladığı tedavi yöntemiyle tüm dünyada tanınan ve 100 yaşında olmasına rağmen beden yaşının 38 olduğunu savunan Kazım Gürbüz, koronavirüse karşı insanların nasıl korunacağını ve nasıl beslenmesi gerektiğini anlattı. Gürbüz, "Evde yapılacak olan sporla, insanların ciğer ve kalbi koronavirüse karşı dirençli hale gelecek. Her şey beyin ve ruhta başlar, ruh insanların bedenini tedavi eder, böylelikle hastalıklardan tüm insanlık kurtulur" dedi.

Kendi sistemi YOKA (Yogi Kazım'ın harfleri) ile bugüne kadar felçlilerden MS hastalarına, omurilik problemlerinden kas problemlerine birçok kişiye şifa dağıtan Kazım Gürbüz, koronavirüs salgınına karşı Adana'daki çiftliğinde tehdidin geçmesini beklemeye başladı. Kimlik yaşının 100, beden yaşım 38 olduğunu savunan Gürbüz, "İnsanları koronavirüsten beden ve ruh sağlığı koruyacak. Bilim insanlarımız bu virüsün ciğerle ilgili olduğunu söylüyor. İnsanlar beden ve ruhlarını tanımadığı için ruh ve bedenlerini geliştiremiyor. Topluma göstereceğim hareketleri herkes evde yapsın, bu tekniğimle ciğer ve kalp kondisyonları gelişecek ve salgınlara karşı dirençli olacaklar. Virüsü ruh yenecek, ruhu da beden besleyecek ve bu hastalıkları yenecek. Ayrıca zeytin ve zeytinyağı son derece önemli, her öğünde mutlaka tüketilmedir. Her derde deva olan bu besin, insanlığın her döneminde büyük önem taşımıştır" dedi.

'İLAÇ TEDAVİSİ YETERLİ OLMAYACAK'

Haberlerden gelişmeleri takip ettiğini belirten Gürbüz, şunları söyledi:

"Bilim insanları bu virüse karşı ilaç tedavisi geliştirmeye çalışıyor. İlaç tedavisi yeterli olmayacak, tıp bilimine saygım sonsuz ama Yogi Kazım'ın teknikleri bu hastalıklardan kurtulmada en büyük etken olacak. 1953 yılından beri benim çalışmalarımı bütün dünya yakından takip etti. Birçok devlet insanı ve kralla arkadaşlık yaptım, onların beden bakımlarını yaptım. Unutmayın, bilim insanları hastalıkların tedavisini uygular, ama ruh tedavi eder. Ben şu anda 100 yaşındayım ama benim yaptığım sporu birçok kişi yapamaz, ben beden ilmini öğrendim. Bütün sırlar insanın bedeninde, sayısını bilemediğim insanlara bakım yaptım. Virüs bulaşan hastalar genellikle kronik rahatsızlığı olan kişiler, ben onların kronik ciğer ve kalplerini güçlendirecek sistemi gösteririm, zaten bu iki organ iyileşirse virüste ortadan kalkar."

'FUTBOLCULAR DA YAKALANIYOR'

Dünyaca ünlü futbolcuların da koronavirüse yakalandığını hatırlatan Gürbüz, sözlerine şöyle devam etti:

"Bir örnek verelim, dünyaca ünlü futbolcular belli bir zamandan sonra yeteneklerini kaybediyor. O özelliklerini vücutları kapatıyor. Benim tekniğimle o kapanan özellikleri tekrar açılarak emirlerine veriliyor. Kanser diye iç organlarımın yarısı alındı; sağ ve sol böbrek bezlerim, pankerasımın yarısı, dalak ve safra kesem yok. Trafik kazası sonucu belim kırıldı, boyum 20 santim kısa ama ben ruhumun başka uzuvlarıyla kendimi sağlıklı tutuyorum. Hastalıklar vücutların zafiyetinden dolayı geliyor, kalp ve ciğer olursa mesele yok."

Gürbüz, daha sonra kendi tekniği olan hareketleri göstererek insanların bu hareketleri evde uygulamasını istedi.

BAŞARILARLA DOLU HAYAT

1968'de Suudi Arabistan Kralı İbn-i Suud, 1984 yılında Fildişi Sahilleri Cumhurbaşkanı Felix Houphouet ve tedavi ettiği birçok ünlü kişinin kendisine inanılmaz imkanlar sağladığını kaydeden Gürbüz, dünyada birçok devlet başkanı tarafından tanındığını sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-----------------

Yogi Kazım ile röp.

Yogi Kazım'ın yaptığı hareketlerden görüntüler

Haber : Çağlar ÖZTÜRK -Kamera: ADANA,

=====================================

DERİK'TE SUMAK SATIŞI 769 KAT ARTTI

MARDİN'in Derik ilçesinde, sosyal medyada sumağın koronavirüse iyi geldiği iddiaları üzerine satışlar 769 kat arttı. Bir yılda tüketilen sumak, bir günde satıldı. Uzmanlar, kilosu 15 TL'den 30 TL'ye çıkan sumağın koronavirüse iyi geldiğine dair herhangi bir çalışmanın olmadığını söyledi.

Tüm dünyada etkili olan koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye'de yetkili kurumlar çeşitli önlemler alırken, vatandaşlar da kendilerince önlemler alıyor. Evlerinden çıkmayan, çıktıkları zaman da sosyal mesafe kuralına uymaya çalışan vatandaşlar, bağışıklık sistemini güçlendirmek için çeşitli gıdalara yöneliyor.

Son günlerde sosyal medyada sumağın koronavirüs salgınına iyi geldiği iddiaları üzerine Mardin'in Derik ilçesinde vatandaşlar bu ürüne yöneldi. İlçede talebin artması üzerine 15 TL olan sumağın fiyatı, 30 TL'ye çıktı. Yılda ortalama 50 kilo satılan Derik'te bir günde 100 kilo sumak satıldı.

İlçe sakinlerinden Zeki Beşeren, "Kilosu 15 TL'den 30 TL'ye çıktı. Bugün çok kişi aldı. Kapış kapış alıyorlar" dedi.

Sumak satıcısı Abdulkadir Özgen ise satışlarda ciddi bir artış olduğunu ifade ederek, "Herkes sumak istiyor, satış patlaması oldu. Bende 25 kilo sumak vardı şu an kalmış 2 kilo" diye konuştu.

Uzmanlar ise sumağın koronavirüsten koruduğuna dair bilimsel bir çalışmanın olmadığını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Sumak satışı yapılan market ve tezgahlar

Sumaktan detay

Satıcı ve vatandaşlarla röp.

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Emrullah KARAKAŞ / DERİK(Mardin),

===================================

DOĞUŞTAN İŞİTME ENGELLİ MİNİK BEYZANUR, BİYONİK KULAKLA DUYMAYA BAŞLADI

BOLU'da, doğuştan işitme ve konuşma engelli olan Beyzanur İleri(4), biyonik kulak (koklear implant) ameliyatıyla duymaya başladı.

Bolu'da yaşayan işitme engelli İsmail ve Yasemin İleri çiftinin kızları Beyzanur işitme engelli olarak dünyaya geldi. Beyzanur'un da annesi ve babası gibi işitme engelli olduğu sağlık kontrolü için götürüldüğü hastanede ortaya çıktı. İleri ailesine, Ankara'daki bir hastanede kızlarının duyabilmesi için halk arasında biyonik kulak olarak bilinen koklear implant ameliyatı olması gerektiği belirtilerek, cihaz için 15 bin TL istendi. Aile maddi yetersizlikler nedeniyle ameliyatı yaptıramayınca, üyesi oldukları Bolu İşitme Engelliler Derneği'nden yardım istedi. Dernek Başkanı Halil İbrahim Uçar'ın girişimleri ile geçen yıl Eylül ayında Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyat gerçekleştirildi. Başarılı geçen operasyonun ardından minik Beyzanur ilk kez duymaya başladı. İsmail ve Yasemin çifti çocuklarının yeniden duymasının mutluluğunu yaşarken, koronavirüs tedbirleri kapsamında dışarı çıkmıyor ve evlerine de misafir kabul etmiyor. Minik Beyza ise dedesi ve babaannesi ile vakit geçirip konuşmayı öğrenmeye çalışıyor. Beyzanur'a ayrıca konuşabilmesi için özel eğitim de veriliyor.

"ARTIK DUYUYOR"

İşitme engelli baba İsmail İleri işaret diliyle yaptığı açıklamada, "2 tane kızımız var. Beyza 4 yaşında işitme engelli, Miray ise 1 yaşında normal konuşabiliyor. Beyza doğuştan işitme engelli, ilk doğduğunda doktorlar muayene ettiler duyabilmesi için ameliyat olması ve cihaz takılması gerektiğini söylediler. Maliyeti yüksek olduğu için bugüne kadar ameliyat yaptıramadık. Sonra dernek başkanımız Halil İbrahim Uçar'ın yardımı ile Bolu'da üniversite hastanesinde ilk muayeneler başladı. Sonra Ankara'ya gittik. Beyza ameliyat oldu, artık duyuyor. İşitme engelli değil. Özel okula eğitim için gidiyor. Özel öğretmenleri var, emeği geçen herkese teşekkür ederiz." dedi.

"ÇOK SEVİNDİK"

Anne Yasemin İleri ise, "İlk doğum yaptığımda kızım oldu muayene için üniversite hastanesine gittik. Muayeneden sonra kızım Beyza'nın duymadığını, doğuştan işitme engelli olduğunu söylediler. Üzüldük, sabrettik. Ben ve eşim de işitme engelliyiz. Eşimin anne ve babası engelli değil, konuşabiliyorlar. Onlarla birlikte muayene için Ankara'ya gittik, doktorlar muayeden sonra Beyza'nın duymadığını işitmesi için ameliyat olması gerektiğini söylediler. Ameliyat için çok para istediler. Paramız olmadığı için Bolu'ya geri geldik, ameliyat yaptıramadık. Böylece 4 sene geçti. Sonra işaret dili eğitimcimiz Halil hocanın yardımı ile tekrar muayeneler başladı ve tekrar hep birlikte Ankara'ya gittik. Beyza ameliyat oldu. Çok sevindik. Hiçbir ücret ödemedik. Ameliyat olduktan sonra Beyza duymaya başladı. Bir hafta hastanede kaldı sonra Bolu'ya geldik. Sağlığı iyi bir problem yok. Muayenelerinde de durumu iyi çıktı. Konuşmaya başladı. Allah'a çok şükür okula başladı. Yardımları için eğitimcimiz ve dernek başkanımız Halil İbrahim Uçar'a teşekkür ederiz." diye konuştu.

"ANNEDEN YENİ DOĞMUŞ GİBİ"

Küçük Beyza'nın ameliyat olması için girişimlerde bulunan Bolu İşitme Engelliler Derneği Başkanı emekli polis Halil İbrahim Uçar, şöyle konuştu:

"Beyzanur İleri doğuştan işitme engelli bir kızımız. Annesi ve babası da işitme engelli. Dedesi ve babaannesinin yardımlarıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. Doktora götürdüklerinde koklear implant uygulaması yapması gerektiğini söylemişler. Normal işitme cihazlarıyla işitmesi sağlanamayınca bu uygulama ile duyabileceği tespit ediliyor. Ailenin maddi imkanları yetersiz olduğu için ameliyat gerçekleşemedi. Daha sonra vazgeçiyorlar. Biz tanıştıktan sonra aileye yardımcı olduk. Üniversitedeki hocalarımıza danıştık ve ücretsiz ameliyat yapılabileceği söylendi. Ankara'daki doktorlarımız ve Bolu'daki doktorlarımız yardımcı oldular. Süreci başlattık. Yaklaşık 3-4 ay kadar sürdü bu süreç. Önce aile tabi ki biraz korktu. Çocuklarına bir şey olacağını düşündüler. Konuşup ikna ettik. Ameliyat gerçekleşti ve bu uygulama başarıyla uygulandı. Şu anda duyabiliyor. Küçük Beyza artık işitebiliyor. Sadece işitme ile süreç bitmiyor tabi ki. Özel eğitim de alması gerekiyor. Çünkü anneden yeni doğmuş gibi. Çevredeki sesleri sıfırdan anlamlandıracak. Sıfırdan değerlendirerek öğrenecek hayatı. Ayrıca özel eğitime devam ediyor. Eğitimleri de ücretsiz bir şekilde karşılanıyor. Bütün ülkemize örnek olmasını istiyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Anne ve babanın işaret diliyle açıklamaları

-Minik Beyzanur'un görüntüleri

-Fotoğrafları

-Dernek Başkanı Halil İbrahim Uçar ile röportaj

Haber-Kamera: Murat KÜÇÜK / BOLU,

==================================

KAHVEHANEDE TEPEDEN TIRNAĞA KORONAVİRÜS TEMİZLİĞİ

MUĞLA'nın Datça İlçesi'nde, kısıtlama getiren kararlarının ardından birçok işletme ticaretine ara verirken, 43 yaşındaki kahvehane sahibi Yusuf Karataş,  koronavirüse karşı önlem amacıyla işyerinde tepeden tırnağa temizlik ve badana- boya çalışması başlattı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınına karşı halk sağlığını korumak amacıyla alınan önlemlerde artırılıyor. Virüsün Türkiye'de görülmesi ile belediyeler temizlik ve dezenfekte çalışmalarını en üst seviyeye çıkardı. Belediyelerin Temizlik ve Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri, vatandaşların yoğun kullandığı parklar, camiler, duraklar, toplu taşıma araçları ve marketlerin önlerini dezenfekte ederken tüm yollar da özel solüsyonlu sular ile yıkanıyor. Vatandaşlar ise evlerinden çıkmayarak kendilerini izole ederken, ticari faaliyetlerine koronavirüs tedbirlleri kapsamında ara verilen bazı işletmeler ise bu durumu fırsata çevirip, işyerlerinde köşe, bucak temizlik, ilaçlama ve boya, badana çalışması yapıyor. Datça'da kahvehane işleten Yusuf Karataş'ta bu isimlerden biri. Her gün onlarca insanın girip çıktığı kahvehanelerde, koronavirüse karşı sadece ilaçlamanın yeterli olmayacağı düşüncesiyle harekete geçen Karataş, işyerini köşe bucak temizletiyor. Kahvehanedeki tüm masa ve sandalyeler elden geçirilip boyanıp, cilalanırken, duvarlara badana yapılıyor.

Koronavirüsle mücadelede herkese görev düştüğünü belirten Karataş, "Koronavirüs nedeniyle kapatılan işyerimizde kapsamlı bir temizlik çalışması yapmaya kara verdik. Koronavirüsün salgın bir hastalık olması nedeniyle, biz de elimizden gelen önlemleri almaya çalışıyoruz. Hijyen, temizlik ve ilaçlama konusunda dikkatli bir çalışma yapıyoruz. Umuma açık işyerlerinin yeniden açılacağı güne kadar kahvehanemizi hazırlayıp, müşterilerimizi en iyi şekilde karşılamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Datça'da ticaretine ara veren bir kahvehanede temizlik ve badana-boya çalışmaları yapılırken

Kahvehanede köşe bucak temizliği yapılırken

Kahvehane sahibi Yusuf Karataş (43) ile röp.

Haber-Kamera: Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla),

=========================

TORUNU İÇİN KENDİNİ YEREL TOHUMLARA ADADI

MUĞLA'da, emekli matematik öğretmeni Jale Eren (64), 9 yıl önce doğan torununun doğal beslenmesi için kendisine ait tarlaya yerel tohumlar ekerek doğal ürünler yetiştirdi. Eren, 'Tüm çocuklar evladım' sloganıyla herkese ulaşmak için Türkiye'nin dört bir yanındaki ailelere ücretsiz tohum göndermeye başladı. Sosyal paylaşım sitesinde kurduğu, 'Muğla Yerel Tohum Grubu', atalık tohumların yeniden hayat bulması mücadelesinde 9 yılda her bölgeye yaklaşık 250 bin tohum gönderdi.

Muğla'nın merkez ilçesi Menteşe'de yaşayan emekli matematik öğretmeni Jale Eren'in yerel tohumlarla ilgili hikayesi, 2011 yılında torunu Ekin Belgin'in doğmasıyla başladı. Torununun beslenmede ek gıdaya geçmesiyle doğal ürünlere yönelen Eren, kendisine ait tarlaya yerel tohumlar ekerek doğal üretime geçti. 'Tüm çocuklar evladım' sloganıyla herkese ulaşmak için önce Muğla Kent Konseyi Kadın Meclisi bünyesinde 'Yerel Tohum Çalışma Grubu'nu kurarak, çalışma başlattı. Eren, yerel tohumlara sahip çıkmak, üretici ve tüketiciyi bilinçlendirmek, tüketimi artırmak, eski tatlara ve sağlıklı besinlere yeniden kavuşulması amacıyla konferans ve paneller düzenleyerek, farkındalık oluşturdu.

Muğla'da 2012, 2013 ve 2014 yıllarında Yerel Tohum Takas Şenlikleri düzenlemesini sağlayan Eren, Fethiye, Marmaris ile Ortaca ilçelerinde tohum çalışmalarının başlamasına da önayak oldu. Yerel tohum çalışmalarının tüm ülkede yaygınlaşması için, çeşitli toplantı ve seminerlerde bu konuyu anlattı. Menteşe Milli Eğitim Müdürlüğü ile beraber 'Bir Tohum Ek' projesini hayata geçirdi. Projeye katılan ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilere, yerel tohumlar, toprak ve doğa anlatılarak, yerel tohumlar ektirilip, sorumluluğun üstlenilmesi istendi. Çocukların yerli tohumu, bitkileri tanımaları, doğayla iç içe olmaları sağlandı. Çocuklar domatesin ağaçta, fasulyenin ise pamukta yetişmediğini görerek, solucanları, yerli tohumları ve bitkileri korumayı öğrendi. Eren, 2014 yılında İzmir'de yerel tohumlarla ilgili genel merkez ve şubeler bazında, oradaki aynı düşüncedeki kişilerle beraber Yerel Tohum Derneği'ni kurup, yönetim kurulu ile Türkiye genelinde şubelerinin açılması çalışmalarını yaptı.

SOSYAL MEDYADAN TOHUM TAKAS ÇALIŞMASI

Jale Eren, bir yandan da 2011 yılında sosyal medyada 'Muğla Yerel Tohum Grubu' isimli bir grup kurarak insanların yerli tohum ve kimyasal kullanılmayan üretim hakkında bilinçlenmesi ve tüm Türkiye'de tohumların takas edilmesi çalışmalarına başladı. Bir avuç gönüllü ve ilgili kişiyle başlanan yolculuk, gün geçtikçe çığ gibi büyüdü. Grup bünyesinde yapılan çalışmalar sonucunda kırsal mahallelerdeki üreticilerin ambarlarından unutulmaya yüz tutmuş atalık tohumlar çıkartıldı ve büyük-küçük üretim yapan ilgili herkese 3-5 tohum dağıtarak yıllar boyu bu tohumların her yerde çoğalması ve katlanan miktarlarda geri dönüşümü sağlandı. Jale Eren'in sosyal sorumluluk bilinci ile kurulan sosyal medya grubunda 22 binin üstünde üyesi bulunuyor.

Muğla Yerel Tohum Grubu'nun çalışmaları hakkında bilgi veren Eren, "Tohumlar, verilen bilgiler, yapılan tarla ziyaretleri ve bilinçlendirme çalışmaları ücretsiz. Tohum alabilmek için sayfamıza mesaj atılması yeterli. Grubun gözettiği kriterler ise, tohumları alan üyelerin gerçekten işin bilincinde olan kişiler olması, yetiştirmek için istemesi ve ister balkonunda ister hobi bahçesinde, isterse de tarlasında kimyasal ilaç ve gübre kullanmadan tohumları üretmesi, çoğaltması ve seneye yeni dağıtım için bir kısmını gruba geri göndermesi, aynı zamanda üretim aşamalarını sayfada paylaşarak görünürlük kazandırmasıdır" dedi.

HİBRİT VE GDO'LU TOHUMLARIN ZARARLARINA DİKKAT ÇEKTİ

Eren, atalık tohumların miras olduğunu belirtip, "Bu tohumlar bulundukları bölgenin iklim koşullarına, toprağına, kısacası ekolojisine, binlerce yıldan beri uyum sağlamışlardır. Çeşit sayısı çok fazladır. İçindeki vitamin ve mineraller bakımından zenginlerdir. Bu vitamin ve mineraller bağışıklık sistemini güçlendirir. Hibrit ve GDO'lu tohumların içerdiği vitamin ve mineraller ise, atalık tohumlara göre neredeyse yarı yarıya azdır. Üretiminde tohumun yapısı gereği mecburen kullanılan kimyasal ilaç ve gübreler, sulardan, sebze ve meyvelerden, bölgede yetişen bitkilerle beslenen hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından da bize geçmektedir. Ayrıca bu kimyasallar zamanla topraklarımızı da öldürmektedir. Bütün bunlar ise birçok hastalığa neden olmaktadır. Ayrıca bu tohumların az çeşit ve tek tip olmaları sebebi ile biyolojik çeşitliliği ve ekolojik dengeyi bozmaktadır" diye konuştu.

"TOHUM YAŞAMDIR, YAŞAM BİZİMDİR"

Eren, atalık tohumlardan üretim yapılırken kimyasal ilaç ve gübre kullanılmasına izin vermediklerini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hastalıklarla doğal yöntemlerle mücadele ediyoruz. Ayrıca yıllardır temellerini attığımız sistem sayesinde çiftçilerimiz her yıl ürünlerinin en iyilerinden tohum alarak döngünün devamlılığını sağlıyor ve böylece doğal seleksiyon yöntemiyle atalık tohumlar çoğaltılıp iyileştiriliyor. Geleneğimize ve geleceğimize siz de sahip çıkın. Tohum yaşamdır, yaşam bizimdir."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Jale Eren'in evindeki paketler halindeki tohumlardan genel-detay görüntü

-Jale Eren'in bilgisayar başında çalışması

-Jale Eren'in elindeki tohumlar hakkında bilgi vermesi

-Jale Eren ile röp.

Haber - Kamera: Cavit AKGÜN / MUĞLA,

==========================

PATATESİN FİYATI ARTTI, PAZARCILAR FİYAT KONTROLÜ İSTEDİ

İZMİR'de kurulan semt pazarlarında, patatesin kilosu bir haftada arttı. Geçen hafta kilosu 3 TL'ye satılan patates, 5 TL'ye kadar çıktı. Pazar esnafı, sebze ve meyve halinde fiyatların yüksek olduğu belirterek, yetkililerden fiyatları kontrol etmesini istedi.

İzmir'in Ödemiş ilçesinde üretilen, tadı ve kalitesiyle mutfakların baş tacı olan ince kabuklu sarı patatesin fiyatı, bir haftada 3 TL'den, 5 TL'ye çıktı. Semt pazarlarında etikete yansıyan rakamlar, tüketiciyi şaşkına çevirirken, pazarcı esnafı fiyat artışından halcileri sorumlu tuttu. Hal esnafını fırsatçılık yapmakla suçlayan pazarcı Kenan Atar, "Fırsatçılık virüsten daha kötü. Yerinde 4 TL'ye aldığımız ürünü, pazarda 3 TL'ye satamıyoruz. Müşteriler de alamıyor. Biz gelecek pazar günü pazara çıkmayacağız. Zarar ediyoruz. Müşteri yok. Mallarımız elimizde kalıyor. Satamıyoruz" dedi.

Esnaf İbrahim Sevinç ise geçen hafta 3 TL ile 3,5 TL arasında değişen patates fiyatlarının, şimdi 4 ile 5 TL arasında satıldığını söyleyerek, "Şu anda patatesin halden çıkış fiyatı 4 TL. Halkımız mağdur durumda. Eskiye göre satışlarımız çok düştü. Eskiden bir ton patates satabilirken, şimdi on kasa patates getirdim. Yarısından fazlası duruyor. Satışlarımız çok düştü" diye konuştu.

'SALGINDAN DOLAYI MÜŞTERİ DE YOK'

Pazarcı Osman Yalçın da yüksek fiyattan dolayı halcileri suçlayarak, "Fırsatçılıktan başka bir şey değil. Burada tek kazanan halciler. Halden patatesi 4 lira 50 kuruşa aldık. Burada 5 TL'ye satıyoruz. Bu fiyat insanlara yüksek geliyor ki, fiyatlar yüksek gerçekten. İnsanlar virüsten dolayı çalışmıyor. Herkes evinde. Yazık günah. Yetkililerin fiyatları kontrol etmesi gerekiyor" dedi.

Pazarcı Zafer Ateş ise, "Şu anda koronavirüs salgınından dolayı müşteri de yok. Patates alış ve satış fiyatları yüksek. Hemen hemen hal fiyatlarına satıyoruz" ifadelerini kullandı.

Vatandaşlardan Yıldız Kamacı, patates fiyatının yüksek olduğunu belirterek, "Patates fiyatları yükseldi. Bu nedenle az miktarda patates alacağım. Şimdi bir kilogram alabildim, ama bir süre sonra yarım kilograma kadar düşebilir. Fiyatı 5 TL, bana yüksek geldi" dedi.

Haydar Bektaş Erilmez isimli vatandaş da, "Bize göre fiyatı normal. Adam tarladan alıyor. Bunun aracısı, hali var. Ben de esnafım. Ürün tezgaha gelene kadar bin tane el değiştiriyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Pazardan görüntü

Patates tezgahlarından görüntü

Patates alan vatandaşlarda görüntü

Vatandaşlar ve pazarcı esnafı ile röportaj

Genel ve detay görüntü

Haber : Umut KARAKOYUN - Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/ İZMİR,

=========================

'KORONAVİRÜSÜ DAKİKA DAKİKA TAKİP ETMEYİN'

KORONAVİRÜS salgınının toplumda kaygı ve korkuya yol açtığını belirten Psikolog Mehmet Tahir Sonğur, kişinin olumsuz etkilenmemesi için yapması gerekenleri anlattı. Virüsle mücadele için hijyen ve evde kalma gibi gerekli yöntemlerin uygulanmasını hatırlatan Sonğur, ancak kaygıyı azaltmak salgınla ilgili gelişmeleri dakika dakika takip edilmemesi gerektiğini kaydetti.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının, fiziksel sağlığın yanı sıra ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etki yarattığı vurgulandı. Koronavirüs yüzünden hasta ve hasta olmayan vatandaşlar, kaygı duymaya başladı. Psikolog Mehmet Tahir Sonğur, bu dönemde olumsuz etkilenmemek için neler yapılabileceğini anlattı. Koronavirüs sonrası halkın kaygıların arttığını belirten Psikolog Sonğur, "Kaygılar son dönemde oldukça arttı. Çünkü hayatımızı tehdit eden, yaşam içgüdülerimizi tehdit eden bir durum söz konusu. Bu da hayatta kalma mekanizmamızı faaliyete geçirip, ona yönelik tehlike algımızı yükseltti. Dolayısıyla bu durum, hayata yönelik kaygılarımızı çok yüksek sevilerde artırdı" dedi. Bu kaygıyla nasıl baş edebileceğini anlatan Psikolog Sonğur, "Koronavirüsün yarattığı kaygıyla baş etmeye çalışırken, virüsün gerçeklerini kesinlikle arka plana atmamamız gerekiyor. Öğrendiğimiz sosyal izolasyonla hijyen davranışlarını uygulamalıyız. Ancak koronavirüsle geçirdiğimiz zamanı azaltmamız gerekiyor. Koronavirüsle ilgili haberlerin güncellemelerinin sıklıklarını azaltmamız gerekiyor. Kaygı, bizden sürekli bir şeyleri kontrol etmemizi ister. Bu da sürekli bir şeyleri öğrenmemizle sonuçlanır. Ama koronavirüsle ilgili sürekli bir şeyleri öğrenmemiz, bizi daha güvenli kılmayacaktır. Virüsle ilgili haberleri dakika dakika takip etmeyelim" dedi.

'HER ŞEYE KARŞI KORKU DUYMASINA YOL AÇACAKTIR'

Bu dönemde çocuklara yönelik neler yapılması gerektiğini de değinen Psikolog Sonğur, "Çocuklar genelde gördüklerini tekrar etme ve özümseme durumundadır. O yüzden onlarla konuşurken; onlara kendimizi gösterirken, biraz daha işin mantıksal ve rasyonel tarafını öne çıkartmamız gerekmektedir. Koronavirüsle baş etmeye çalışırken, onlara uygun davranış yöntem ve tekniklerini göstermemizin yanı sıra onları çok fazla tehlike olduğu yönünde ikaz etmememiz gerekmektedir. Sürekli tehlikenin içindeymiş gibi davranmaları onları dünyanın tehlikeli bir yer olarak görmelerini sağlayacaktır. Evin içini tehlikeli bir yer olarak görmelerine yol açacaktır. Bu da çocuğun etrafındaki her şeye karşı korku duymasına yol açacaktır" dedi.

Vatandaşlara tavsiyelerde bulunan Psikolog Sonğur, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı'nın verdiği önergelere tamamen uyulması gerektiğini söyleyip, "Günde 1 veya 2 defa haber okumamız yeterli. Özelikle sosyal medyada yayılan spekülatif ve doğru olmayan haberlere karşı bağışıklık kazanmamız gerekiyor. Bu nasıl olacak. Bu tür haberleri görünce dikkate almamak gerekiyor. Uzaklaşınca kaygı da azalacaktır" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Psikolog Mehmet Tahir Sonğur ile röportaj

Genel ve Detay görüntü

Haber : Kadir ÖZEN- Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / İZMİR,

==========================

ŞİŞE BURUNLU YUNUSLARIN BÜYÜLEYEN BALIK AVI

*- Antalya'nın Kemer ilçesi son yıllarda şubat ve nisan arasındaki dönemde şişe burunlu yunusları ağırlıyor.

*- Şu günlerde ilçenin açıklarında avlanan yunusların, balık sürülerinin peşinden gittiği anlar objektiflere yansıdı.

*- Yunuslar balık sürülerini avlarken, onlara eşlik eden yüzlerce martının balık kapma yarışı ise ortaya görsel bir şölen çıkardı.

Türk turizminin en önemli destinasyonlarından biri olan, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra deniz yaşantısındaki renklilikle ilgi çeken Kemer'de, son yıllarda şişe burunlu yunuslar sıklıkla görülmeye başladı. Özellikle şubat ve nisan arasındaki dönemde Kemer açıklarına gelen şişe burunlu yunuslar, bu yıl da geldi. Sürü halinde avlanmaya çıkan sevimli hayvanların, balık sürülerinin peşinden gittiği anlar Demirören Haber Ajansı muhabirinin objektifine yansıdı. Toplu olarak avlarının peşinden giden yunusları yaklaşık 300 civarında martı da takip etti. Yunuslardan arta kalan balıkları kapabilmek için martıların da kendi aralarında kıyasıya mücadele ettiği büyüleyen balık avı görsel şölen oluşturdu.

'YUNUSLAR KEMER'İN GÜZELLİKLERİNİN BİR PARÇASI OLDU'

Koronavirüs nedeniyle 'evinde kal' çağrısına uyan ve açıklamasını telefon bağlantısıyla yapan Kemer Belediyesi ve KETAV Başkanı Necati Topaloğlu, "Kemer'in elbette doğal güzellikleri sadece karadaki bitki örtüsü ve tarihi alanlarıyla sınırlı değil. Bölgemizde özellikle son yıllarda yoğun olarak görülen yunuslar, Kemer'de yaşayan yerli halkımızın yanı sıra ilçemizi ziyaret eden milyonlarca turistin de ilgi odağı olmaya devam edecek gibi görünüyor. Görsel güzelliklerinin yanı sıra yunusların büyük kafilelerle ilçemize gelmesi şunu da gösteriyor ki denizlerimizdeki balık yoğunluğu fazla. Tabii bu güzellikleri lütfen doğal ortamlarında takip ederken zarar vermekten de çekinmeliyiz" dedi.

'AKDENİZ'İN GÜZELLİKLERİ VE EKOSİSTEMİN BİRER PARÇASI'

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu da "Bu yunus türü şişe burunlu yunuslardır. Şişe burunlu yunuslar 2 ile 4 metre uzunluğunda ve 150 ile 650 kilo arasında değişen büyüklüktedir. Bunlar Akdeniz'in güzellikleri ve ekosistemin birer parçası. Ekosistemde her canlının olduğu gibi bunların da görevi var. Zaman zaman balıkçılar ağlarımızı parçalıyor diye şikayetçi olsa da yunuslar sadece ihtiyaçları kadar avlanır. Şu da unutulmamalıdır ki onlar bizim dünyamıza girmiyor biz onların yaşama alanlarına müdahale ediyoruz. Bu dönem yavrulama dönemi olması nedeniyle yunus sürüleri arasında yavru yunusları da görme şansı olur. Yunuslar yiyecek bulmak için bu dönemler de besin kaynaklarının bol olduğu bölgelere giderler ve bu sırada da kıyıya çok yaklaşabilirler. Bölgede yaşayanlara ve ziyaret edenlere de görsel açıdan büyük keyif verirler. Özellikle teknelerle yarışırlar. Bu esnada da teknenin hızı çok önemlidir. Bu görsel turlara çıkarken de lütfen yunuslara zarar vermeyecek şekilde hareket ediniz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Kemer sahilinden çıkışta teknenin burnundan ve denizden detay

Tekne kullanıcı kaptandan detay

Teknenin geride bıraktığı dalgalardan detay

Yunusların tekne ile yarışı

Havaya zıplayan yunustan detay

Yunusları takip eden martılardan detay

Tekne ile yarışan yunus detayı

Yunusları takip eden martılardan detay

Denizde ilerleyen yunuslardan detay

Yunusları takip eden martılardan detay

HABER- KAMERA: Levent YENİGÜN /KEMER (Antalya),

==========================

ZEHİRLİ DENİZ KESTANESİ AKDENİZ VE EGE'YE YAYILDI

*- Hint Okyanusu ve Kızıldeniz'de görülen uzun dikenli zehirli deniz kestanesi 'Diadema Setosum', Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz başta olmak üzere Ege kıyılarına yayıldı.

*- İsrail, Lübnan, Mısır kıyılarında görülen tür, Antalya'da Falez kayalıkları, Konyaaltı ve Kaş bölgesine yayılmış durumda.

*- Aynı zamanda Ege kıyılarında da sıkça görülen uzun dikenli deniz kestanesi popülasyonu deniz dibi yaşamda da farklı gözlemlere neden oluyor.

Süveyş Kanalı yoluyla ve küresel ısınmanın etkileri ile Hint Okyanusu ve Kızıldeniz kökenli birçok tropikal türün Akdeniz'e göçü devam ediyor. Bugüne kadar bilim adamları ve balıkçılar tarafından rastlanılan tropikal deniz canlılarının sayısının 300'ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Akdeniz'deki su sıcaklığının artışına bağlı olarak Hint Okyanusu ve Kızıldeniz'den yaşanan göçler arasında Balon ve Aslan Balığı'nın yanı sıra zehirli bir deniz kestanesi de bulunuyor.

Antalya'da özellikle kayalık bölgelerde sıkça görülmeye başlanan uzun dikenli deniz kestanesine yönelik uyarıda bulunan Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, kayalık bölgelerde denize girenlerin dikkat etmesi gerektiğini hatırlattı.

ÖLDÜRÜCÜ DEĞİL CAN YAKICI

Uzun dikenli deniz kestanesinin öldürücü olmadığını, çok can yaktığını belirten Prof. Dr. Gökoğlu, "Kızıldeniz'den 8- 10 yıl önce göç ettiği belirlenen tropikal bir tür olan deniz kestanesinin İsrail, Lübnan ve Mısır kıyılarında da görüldüğü bildirilmişti. Zehirli bir tropikal, dikenli tür. İnsan teniyle temas etmesi halinde dikenleri aracılığıyla zehirler. Zehrinin öldürücü etkisi yok ama alerjisi olan kişiler için riskli olabilir. Dikkatli olunması ve görüldüğü halde temastan kaçınılması, dikenlerinden korunmak gerekiyor" dedi.

KABUĞUNU KIRIP ÖLDÜRÜN

Antalya bölgesinde ise daha çok falez olarak bilinen kayalık bölgede sıkça görünen bu canlılara karşı vatandaşları uyaran Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, "Falezlerde denize girenler özellikle deniz ayakkabısı giymeye özen göstersin. Dikenlerinin uzun olması, uzaktan da zarar verici etki yaratabilir. İllaki kayaya yaklaşmanız ve üzerine basmanıza gerek yok. Yanından geçerken de dikenler size dokunabilir ve zarar verebilir. Sualtında bu canlıyı görenler, bir sopa ile dürtüp kabuğunu kırabilir. Öldürmek popülasyon hızını yavaşlatacaktır. Kabuğu kırılan bir deniz kestanesi dakikalar içinde diğer canlılara yem olacaktır" diye konuştu.

HEMŞEHRİLERİN DAYANIŞMASI

Uzun dikenli deniz kestanelerinin göç etmesinin ardından yerli türlerin sayısında azalma gözlemlediklerini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Gökoğlu, "Uzun dikenli deniz kestanesi, kendisi gibi Kızıldeniz'den göç eden kardinal balıklarını dikenleri arasında koruyor. Uzun dikenler arasında dinlenmeye çekilen kardinal balıkları, başka balıklar tarafından avlanmaktan korunuyor. Ben bu güç paylaşımına hemşehrilerin dayanışması diyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Mehmet Gökoğlu tarafından çekilen sualtı görüntüleri

RÖP: Mehmet Gökoğlu ile röp

Sualtı deniz kestanesi görüntüleri

HABER: İbrahim LALELİ -KAMERA: Emrah GÜL  / Antalya

=============================

ERİĞİN KİLOSU 50 LİRAYA DÜŞTÜ

*- Antalya'da kilogramı 750 liradan satışa sunulan can eriği fiyatı altınla yarışırken koronavirüs engeline takıldı.

*- İhracat yapamayan çiftçi Cengiz Avcı, eriğin kilogram fiyatını 50 liraya düşürdü.

Kepez ilçesinde 1500 metrekarelik alanda sera içerisinde turfanda can eriği yetiştiren 10 yıllık çiftçi Cengiz Avcı, geçen haftalarda ürünlerinin ilk hasadını yaptı. Kilosu 750 lira ile 500 lira arasında değişen yılın ilk can eriklerini yurt dışındaki ülkelere ihraç eden Avcı, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs sebebiyle ürünlerini ihraç edemez hale geldi. Gümrük kapılarında uzun süre bekleyen can erikleri ülkeler arası koronavirüs engeline takılınca Avcı, can eriğin kilosunu 750 liradan 50 liraya kadar düşürdü. Koronavirüs sebebiyle ürünlerden zarar ettiklerini anlatan Cengiz Avcı, ilerleyen süreçte eriğin kilogram fiyatının daha da düşebileceğini belirtti.

ERİĞİN KİLOSU 50-60 LİRA ARASINDA

2020 yılının ilk hasadını yaklaşık 15- 20 gün önce yaptıklarını anlatan Cengiz Avcı, can eriğinin kilosunu 750 ile 500 lira arasında satışa sunulduğunu anlattı. Çin'de ortaya çıkan ve dünyayı etkisi altına alan koronavirüs sebebiyle etkilendiklerini belirten Avcı, "Koronavirüs ülkemizde de görüldü ve bu yüzden gümrük kapılarında tırların giriş çıkışında sıkıntı oluştu. Bu yüzden eriğin kilosu 50- 60 liraya kadar düştü" dedi.

'FİYATLAR DAHA DA DÜŞEBİLİR'

Yılın ilk ürünlerini Dubai'ye gönderdiğini hatırlatan Cengiz Avcı, "Almanya, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerine tırlarla 100- 150 kilo şeklinde ürünler gidiyordu. Fakat tırlarımız gümrük kapılarında çok bekliyor o yüzden bizden ürün tercih etmiyorlar. Ondan dolayı fiyatları 50- 60 liraya kadar düşürdük. Belki fiyatlar daha da düşebilir. Biz de bu sene kazanmayalım vatandaşımız ürünlerimizi yesin istiyoruz. Erikte C vitamini olduğu için belki virüse de bir nebze faydası olur diye düşünüyorum" diye konuştu.

Bu süreçte tır bulmakta güçlük çektiklerini söyleyen Avcı, "Şoför yurtdışına çıkınca orada karantinada kalıyor. Buraya geliyor yine 14 gün karantinaya giriyor. Gümrükte 4- 5 gün bekliyor. Bu alanda da sıkıntı yaşıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

--------------

Erik bahçesinden genel görüntü

Eriklerden detay

Cengiz Avcı ile röportaj

DHA Muhabiri Aslı Duran'ın anonsu

HABER: Aslı DURAN -KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA, -

=============================

VAN'DAKİ OTOBÜS FİRMALARINDAN KORONAVİRÜS İŞBİRLİĞİ

VAN'daki daha önce günde 16 sefer yapan otobüs firmaları, koronavirüse karşı iş birliği yaparak sefer sayılarını 2'ye düşürdü. Metro Turizm Yönetim Kurulu üyesi Halit Yıldız, salgına karşı aldıkları kararın ardından, otobüslerin 20 yolcu ile gidip geldiğini belirterek, "Devlet yetkililerinden ricamız, gişe ve otobanlarla otobüslerden ücret alınmasın. Koronavirüse karşı her türlü tedbirimizi aldık" dedi.

İçişleri Bakanlığı'nın tüm toplu ulaşım araçlarında, araç ruhsatında belirtilen yolcu taşıma kapasitesinin yüzde 50 düşürüleceğini bildiren genelgeyi yayınlamasının ardından Van'daki şehirler arası yolcu taşımacılığı yapılan otobüs firmaları koronavirüse karşı iş birliği kararı aldı. Daha önce günde 16 sefer yapan otobüs firmaları, alınan kararın ardından, sefer sayısını ikiye düşürdü. Bu karar doğrultusunda her gün 1 firma 2 sefer yapacak.

GELEN YOLCULARIN ATEŞLERİ ÖLÇÜLÜYOR

Kentteki Otobüs Terminaline gelen yolcuların, sağlık ekiplerince kimlik kontrelleri yapılıp, ateşleri ölçüldükten sonra yolculuk yapılmasına izin veriliyor. Sağlık sorunu yaşayan yolcular, 112 Sağlık ekiplerine bildirilerek hastaneye götürülüp tedaviye alınıyor.

'SEFERE ÇIKMADAN 3 SAAT ÖNCE OTOBÜSLER DEZENFEKTE EDİLİYOR'

Metro Turizm Yönetim Kurulu üyesi Halit Yıldız, devletin koronavirüsün yayılmasını önlemek için her türlü tedbiri aldıklarını belirterek, "Van'daki otobüs firmaları olarak bir araya gelip bir karar aldık. Sıra yaptık. Bundan böyle her gün bir firma iki sefer yapacak. Otobüsler otogarda  boş bekliyor. Koronavirüsten dolayı tedbir almak gayet güzel. Araçlarımız sefere çıkmadan 3 saat önce ilaçladırma yapıyoruz. Bütün otobüs firmaları yüzde 50 kapasite kuralına uyuyor" dedi.

Best Van Turizm Firması Yönetim Kurulu Başkanı İrem Bayram ise, koronavirüse karşı diğer otobüs firmalarıyla birleşme kararı aldıklarını ve her gün bir firmanın 2 sefer yapacağını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------------------

-Şehirlerarası otobüs terminalinden detaylar

-Terminalde bekleyen otobüsler

-Yolcuların otobüslerden inmesi

-Van'a gelen yolcuların ateşlerinin ölçülmesi ve sağlık kontrolünden geçirilmeleri

-Muhabir anonsu

-Firma yetkilisi ile röportaj

-Terminalde bekleyen otobüsler ve detaylar

Behçet DALMAZ- Orhan AŞAN/VAN,

===========================

KARADENİZ'DE BALIK AVI DURDU, TEZGAHLARDA ÇEŞİT AZALDI

KARADENİZ'de hava sıcaklarının artmasıyla balık sürüleri kuzeye yöneldi, avcılık durma noktasına geldi. Tezgahlarda balık miktarı ve çeşidi de azaldı.

Denizlerde, 1 Eylül'de başlayan balık avı sezonu, 15 Nisan'da sona erecek. Karadeniz'de hava sıcaklığının artmasıyla balık sürüleri de saha soğuk olan kuzeyde Gürcistan ve Rusya karasularına yöneldi. Koronavirüs nedeniyle yurt dışına açılamayan balıkçılarda teknelerini limanlara demirleyince avcılık durma noktasına geldi. Tezgahlarda balık miktarı ve çeşidi de azaldı. İstavrit, Mezgit, Palamut, Lüfer, Çinekop gibi çeşitlerde sınırlı miktarda satılıyor. Tezgahlarda daha çok Ege ve Akdeniz'den gelen balıklar yer alıyor.

'TRABZON'DA BALIKÇILIK YOK'

Bu yıl av sezonunun kötü geçtiğini ve balık çeşitlerinin azaldığını söyleyen balıkçı Cem Yazıcı, "Bilinçsiz avlanmadan dolayı pek verimli geçtiğini söyleyemeyiz. Hastalıktan dolayı büyük kayıkçılar da avlanma sezonunu erken kapattılar. Zaten önümüzdeki ayın 15'inde yasak başlıyor. Balık çeşitleri oldukça azaldı. Şu an Tombik, Uskumru, Küpes, yerli Mezgit var. Şu anda balık Ege tarafından geliyor, Trabzon'da balıkçılık yokö dedi.

Balıkların Gürcistan sularına kaçtığını söyleyen Yakup Bektaşoğlu da, "Önceden 10-15 çeşit balık vardı, şu anda 3-4 çeşit balığımız var. Satışlar çok durdu ama vatandaşın bol balık tüketmesi lazım. Balık, vücudun virüse dayanması için ilaç. Kesinlikle yenmesi lazımö diye konuştu.

'KORONAVİRÜS ÇIKTI, BALIK BİTTİ'

Gökmen Aydın da "Normalde hamsiye zaten erken başladılar. Hava da sıcak olunca bu kez hayvan soğuğa kaçtı ve balık azaldı. Koronavirüs de çıktı hepten balık bitti. Bir dahaki seneye bakalım ne çıkar. Şimdi levrek, somon gibi balıklar var. Bunlar da olmazsa hiç dükkan açmayacağız ama mecbur açıyoruz. Satışlar şu an yarı yarıya düştü. Koronavirüs yüzünden kimse sokağa çıkmıyorö şeklinde konuştu.

Mehmet Ziya Kavuzoğlu da, balık çeşidi olmadığı için Akdeniz ve Ege'den gelen balıkları tezgaha koyduklarını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Balık pazarından görüntüler

Balık tezgahlarından görüntüler

Röportajlar

Detaylar

Anons

Haber-Kamera: Selay SAYKAL-Tolğa SAĞLAM TRABZON

=============================

ÇEYİZ ATÖLYESİNİ KAPATTI, EVİN MUTFAĞINDA MASKE DİKİYOR

SAMSUN'da çeyiz işi yapan Hatice Pank (42) koronavirüs tedbirleri kapsamında atölyesini kapattı, evinin mutfağına taşıdığı dikiş makinesiyle sipariş üzerine maske dikiyor.

Samsun'da, 10 yıldır çeyiz işi yapan 1 çocuk annesi Hatice Pank, koronavirüs salgını nedeniyle atölyesini geçici süreyle kapattı. Evde boş durmayan Pank, dikiş makinesini evinin mutfağına yerleştirdi, kumaştan maske dikimine başladı. Sosyal medyadan sipariş alan kadın, maske satarak gelir elde ediyor.

'YIKANABİLİR, PAMUKLU MASKE'

Evde geçirdiği zamanı daha verimli hale getirmek için böyle bir girişimde bulunduğunu belirten Hatice Pank, "Bazı esnaflar, maskeleri çok uçuk fiyatlardan satmaya başladı. Benim de aklıma böyle bir girişim yapmak geldi. Tek kullanımlık maskelerden farklı olarak 60 veya 90 derecede yıkanabilir, iki katlı, pamuklu bir maske hazırladım" dedi.

'İSTEĞE GÖRE DESENLİ DİKİYORUM'

Koronavirüsle mücadele için en iyi mücadelenin evde kalmak olduğunu anlatan Pank, "İnsanları maske kullanmaya teşvik etmek adına, çeşitli desenlerde maskeler hazırladım. İsteğe göre farklı desenlerde maskeler dikebilirim. Tanesini 10 TL'den satıyorum. İnsanlar salgın bitene kadar bu maskeyi sürekli kullanabilecekler" ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü:

----------------------

Hatice Pank'ın maske yapım aşamalarından detaylar

Hatice Pank röportajı

Pank'ın kızı ve yeğeninin maskeyi denemesi

Haber-Kamera: Tayfur KARA, Zeynep Irmak ÖCAL/SAMSUN,

=========================

KİBARCA VERDİĞİ SİPARİŞLE TANINDI, ÇOK MUTLU OLDUĞUNU SÖYLEDİ

ORDU'da koronavirüs tedbirleri kapsamında çıkamadığı evine gelen Vefa Sosyal Destek Grubu görevlilerine verdiği sipariş sırasındaki kibar tavrıyla görüntüleri paylaşıldığı sosyal medyada ilgi gören Burhan Kılıçkını (76) verilen hizmetten dolayı teşekkür etti.

Koronavirüs salgını nedeniyle 65 yaş ve üzerindeki vatandaşların dışarıya çıkmasının yasaklanmasıyle oluşturulan Vefa Sosyal Destek Grubu, gelen ihtiyaçları karşılamaya çalışıyor. Ordu'da, Altınordu Belediyesi zabıta ekiplerinden yardım isteyen yalnız yaşayan Burhan Kılıçkını'nın istekleri karşılandı. Görevlilere verdiği sipariş sırasındaki kibar tavrıyla görüntüleri paylaşıldığı sosyal medyada ilgi gören Burhan Kılıçkını (76) verilen hizmetten dolayı teşekkür etti.

'İHTİYAÇLARIMIZ KARŞILANIYOR'

İsteklerinin karşılandığını belirten Burhan Kılıçkını, "Dışarıya çıkmak yasaklanmış, komşularımdan yardım istedim. Allah razı olsun yardımcı oldular. Aradım gerekli memurlar geldi, derdimi anlattım. Sokağa çıkma yasağı koydular güzel bir şey. Gelen memurlar ihtiyacımı karşıladılar, Pazar ve market ihtiyacımı karşıladılar. Başka bir ihtiyacın olduğu zaman bize haber ver dediler, telefon numarası bıraktılar. 'İlaç ihtiyacın olduğu zamanda ararsın' dediler. Gereken ilgiyi gösterdiler, bunlar güzel bir şey, ihtiyaçlarımız karşılanıyor. Devletimiz Allah razı olsun yine ilgileniyor, Allah devletimize sağlık sıhhat versin. Allah başımızdan eksik etmesinö dedi.

'BİR BİRİMİZE DAİMA YARDIMCI OLALIM'

'Evde kal' çağrısı yaparak insanların birbirine yardımcı olmalarını da isteyen Kılıçkını, "Pazar alışverişi yapanları görüyorum, yaşlılar yükünü taşıyamıyorlar. Alıyorum yükünü yardım edip götürüyorum. Bu güzel bir şey. Bir birimize daima yardımcı olalım. 'Aman banane ya' olmaz. Bir gün sende düşersin, seninde ihtiyacın olur. 'Elimden tutarmısın evladım, ayağım kaydı düştüm. Bir kişiye ihtiyacımız olacak. Allah bir birimizi eksik etmesin. Devletimizin 'evde kal' çağrısına da hepimiz uyalım" şeklinde konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Burhan Kılıçkını zabıtaya sipariş verirken görüntüsü (cep telefonu)

-Burhan Kılıçkını ile röportaj

-Evdenin dışından detay görüntü

Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU

==================================

305 KEZ AMELİYAT OLAN KAYRA'NIN ANNESİ: AMELİYAT BAŞARILI GEÇTİ, ÇOK MUTLUYUM

BURSA'da 9 yıl önce içtiği temizlik maddesi nedeniyle iç organları hasar gören ve şimdiye kadar 305 ameliyat geçiren Kayra Talha Yaman'ın (12), ABD'de devam eden tedavisinin tamamlanmasının ardından Türkiye'ye döndü. Oğlunun durumunun iyi olduğunu belirten anne Ayşen Karakaş, "Amerikada'ki ameliyat başarılı geçti. Oğlum su ve çorba içebiliyor. Bir anne olarak çok mutluyum" dedi.

İnegöl ilçesinde oturan Karakaş ailesinin oğulları Kayra'nın, 2011 yılında 3 yaşındayken içtiği temizlik maddesi nedeniyle yemek borusu, midesi ve kalın bağırsağı zarar gördü. Kayra, geçen 9 yılda Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'nde toplam 305 ameliyat geçirdi. Son olarak tekrar Amerika'ya giden Kayra, buradaki 305'inci ameliyatının ardından çorba içmeye başladı. Kayra ve ailesi, Amerika'nın Boston eyaletindeki bir hastanede gördüğü tedavinin tamamlanmasının ardından uçakla İstanbul'a döndü. Kayra ve ailesi, koronavirüs tedbirleri gereği Bursa'daki evlerinde 14 gün boyunca karantina altında kalacak.

"BİR ANNE OLARAK ÇOK MUTLUYUM"

Kayra'nın 10 seneden beri bir sürü ameliyat geçirdiğini söyleyen Kayra'nın annesi Ayşen Karakaş, "En son ameliyatımız başarılı geçti. Oğlum 10 sene sonra bir şeyler yiyip içmeye başladı. Bu çok güzel bir duygu. Aslında en başta hiç inanmamıştım. Çünkü 10 senedir her yapılan ameliyatta bize, 'Kayra bundan sonra iyi olacak' deniyordu. Fakat ameliyatlardan sonra hiçbir yol almamıştık. Kayra bu ameliyatından sonra su ve çorba içmeye başladı. Bunlar çok güzel duygular. Bir anne olarak çok mutluyum. Bize bu konularda yardımcı olan Ankara Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan Serdar Beye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve devletimize binlerce kez teşekkür ediyorum. Oğlum için ciddi paralar ödediler sorgusuzca. Çok teşekkür ediyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Kayra'nın Amerikada'ki hastane odasındaki görüntüsü

-Kayra'nın annesi Ayşen Karakaş'ın açıklaması

Haber-Kamera: Muammer İRTEM / BURSA,

===========================

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ YAŞLILARIN İHTİYAÇLARINI KARŞILADI

GAZİANTEP'te bir grup üniversite öğrencisi, koronavirüs nedeniyle sokağa çıkamayan yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oldu. Sosyal desteğin öncülüğünü yapan Gaziantep Üniversitesi öğretim üyelerinden Zaim Başaslan, "Ülkemiz hangi zor durumda olursa olsun, o zor durumun içinden çıkaracağı gençlere ihtiyacı var." dedi.

Dünyayı etkileyen koronavirüs salgınının önüne geçmek ve risk grubu yüksek kişileri korumak adına 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşlara yönelik sokağa çıkma yasağı getirildi. Yaş sınırlamasında bulunan vatandaşların sokağa çıkamaması üzerine Gaziantep Üniversitesi öğretim üyelerinden Zaim Başaslan öncülüğünde bir araya gelen üniversite öğrencileri, 65 yaş üstündekilerin ihtiyaçlarını öğrendikten sonra kendi bütçelerinden market alışverişi yaparak evlerine teslim etmeye başladı. Öğrenciler yasağın ardından yaşlılara verdikleri desteklerle maddi durumu kötü olan çok sayıda ailenin ihtiyaçlarını da karşıladı.

'ZOR DURUMDAN ÇIKACAĞIMIZ GENÇLERE İHTİYACIMIZ VAR'

Yaş sınırlamasında bulunan vatandaşların ihtiyaçlarını öğrenerek kendi imkanlarıyla karşıladıklarını ifade eden Gaziantep Üniversitesi öğretim üyesi Zaim Başaslan, "Ülkemiz hangi zor durumda olursa olsun, o zor durumun içinden çıkaracağı gençlere ihtiyacı var. Bizim sadece işimize gidip, okula gidip, para kazanmanın dışında misyonlarımız var. Bundan dolayı koronavirüs nedeniyle zor durumda olan yaşlılarımızın yardımına koşmak istedik. Var olan erzaklarımızın yanı sıra yaşlılarımızın ihtiyaçları doğrultusunda market alışverişlerini karşılayarak evlerine bırakıyoruzö dedi.

İhtiyaçları karşılanan yaşlılar ise öğrencilere teşekkür etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

------------------------------

Evdeki yaşlılar

Market alışverişi yapılması

Yaşlılara yardımın yapılması

Zaim Başaslan ile Röp.

Genel ve detay görüntüler

Haber: - Kamera: Mustafa KANLI -GAZİANTEP-DHA)

=========================================

KORONAVİRÜS NEDENİYLE DIŞARI ÇIKAMAYINCA, BESLEDİĞİ KEDİLERİ EVE GELMEYE BAŞLADI

KAHRAMANMARAŞ'ın Andırın ilçesinde, lokantacı Abdurrahman Topal (71), 28 yıldır sokak kedilerini besliyor. Koronavirüs tedbirleri kapsamında iş yerini kapatan Topal, ardından yasak gereği evden çıkmamaya başladı. Beslediği sokak kedileri ise Topal'ın evine gitmeye başladı. Topal, kedileri pencereden attığı yiyeceklerle beslemeye başladı.

Yeni Mahalle'de yaşayan 6 çocuk babası Abdurrahman Topal, 28 yıldır işlettiği lokantanın önünde sokak kedilerini besliyor. Yıllardır iş yeri dışında kendi mahallesindeki kedileri de besleyen Abdurrahman Topal, İçişleri Bakanlığı'nın koronavirüs tedbirleri kapsamında aldığı yasak sonrası lokantasını kapatıp evinde kalmaya başladı. Sokak kedileri ise Abdurrahman Topal'ı iş yerinde ve sokakta bulamayınca evinin yolunu tuttu. Evin penceresinden dışarı bakarken dostları olarak tanımladığı kedileri gören Abdurrahman Topal mutlu oldu. Dışarı çıkamadığı için çocuklarına et ve kemik parçası aldıran Topal, dostlarını bu defa pencereden beslemeye başladı.

'HER GÜN PENCEREDEN BESLİYORUM'

"Bizler gibi onları da Allah yaratı ve onların da bir canı var" diyen Abdurrahman Topal, ömrünce kedileri beslemeye devam edeceğini söyledi. Kedileri çok sevdiğini belirten Topal, "Sokak kedilerine 28 yıldır bakıyorum. Önceleri sokakta bakıyordum ama sokağa çıkmaya yasağından dolayı dışarı çıkamıyorum. Ben de bunlar için çocuklara et ve kemik getirtiyorum. Yaşım itibariyle sokağa çıkmam yasak olduğu için kedileri pencereden attığım et ve kemiklerle besliyorum. Evde kalıyorum ve hiç dışarı çıkmadan kedileri her gün pencereden besliyorum" dedi.

"HAYVANLARI ÇOK SEVİYORUM"

Kedilerin her gün evin bulunduğu sokağa geldiğini anlatan Abdurrahman Topal, "Ben sokağa çıkamayınca onlar evimin önüne geliyor. Yasak başladığı günden bu yana günlük 15-20 kediyi evimin penceresinden besliyorum. Daha önce 39 kedi besliyordum. Yasak nedeniyle şimdi dostlarıma evimden hizmet ediyorum. Çünkü hayvanları çok seviyorum diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Evin önündeki kediler

Abdurraman Topal'ın kedileri ıslıkla çağırması

Kedileri beslemesi

Topal ile röp.

Topal'ın kedileri beslemesinden detay

Haber-Kamera: Ömer KOÇ-İskendEr ZENGİN / KAHRAMANMARAŞ,

=====================================

MUŞ'TA ECZANEDE KORONAVİRÜSE KARŞI BRANDALI ÖNLEM

MUŞ'taki bir eczane koronavirüs nedeniyle müşterileri ile arasına branda çekti. Brandalı korunma sistemini olumlu bulan müşteriler, herkesin önlem almasını istedi.

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve oradan bütün dünyaya yayılıp adeta küresel çapta hayatı felç eden koronavirüse karşı Muş'ta da vatandaşlar çeşitli önlemler alıyor. Kent merkezindeki Yukarı Çarşı mevkiinde bulunan eczanede ilaç reyonları dahil çalışanların olduğu bölüm şeffaf branda ile korumaya alındı. Branda ile müşterilerle temas engellenirken, açılan 2 küçük pencere ile ilaç ve para alışverişi yapılıyor.

Branda ile koruma tedbiri oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen Eczacı Ali Sönmez, "Koronavirüs ile mücadele kapsamında vatandaşlarımıza evde kalmalarını rica ediyoruz. Evde kalma durumunda olmayan, hasta olan, eczaneye gelmek zorunda kalan insanlar için de eczane içerisinde temas konusunda, bir birlerine yaklaşmama konusunda özellikle uyarıyoruz. Bizlerde bu kapsamda eczanemize bir koruma yöntemi getirdik. Böylece hasta hem ilaca temas etmemiş olacak, hem de personelle temasa minimum düzeye indirecek. Böylece ilaç ve tedavi hizmetini alıp, evine gidecek. Vatandaşlarımızın sadece birilerinin uyarılarına gerek kalmadan, temassızlık meselesine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Mecburi kalmadıkça kalabalık ortamlara girmemeleri, gün içerisinde el ve ağız temizliğine, hijyenine dikkat etmelerini rica ediyoruz" diye konuştu.

Eczaneden ilaç almaya gelen vatandaşlardan Emir Aydın ise, "Vatandaş olarak eczaneye geldiğimiz zaman gördüğüm tablo karşısında çok mutlu olduğum. Bugünümüzde koronavirüsünün bizlere verdiği zararın önüne ancak böyle geçmeye çalışıyoruz. Lütfen evimizde kalalım, bunun bizler için yararı çok fazla ve lütfen olayın ciddiyetine varalım" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Eczane içerisinden detay

-Eczane içerisindeki koruma yönteminden detay

-Şeffaf naylon brandadan detay

-Müşteri gelişi ve ilaç alışverişinden detay

-Müşteri ve eczane personelinden detay

-Eczanenin iç kısmından detay

-Personel ve eczaneden detaylar

-Eczacı Ali Sönmez Röp.

-Müşteri Emir Aydın Röp.

-Müşteri Yaşar Kalır Röp.

Haber-Kamera: Muhammed Sami MARAL/MUŞ,

==========================================

EMEKLİ HEMŞİRE: GÖREVE HAZIRIM

MERSİN'in Tarsus ilçesinde, 27 yıl çalıştıktan sonra emekli olan 3 çocuk annesi emekli hemşire Sevgi Peker (52), koronavirüs nedeniyle büyük özveri ile çalışan meslektaşlarının yaşadıklarını çok iyi anladığını dile getirip, talep halinde göreve hazır olduğunu söyledi.

Tarsus Devlet Hastanesi'nden emekli olduktan sonra fırsat buldukça sağlık işlerinde gönüllü olarak çalışmaya devam eden hemşire Sevgi Peker, son günlerde koronavirüs nedeniyle meslektaşlarının yaşadıklarının farkında olduğunu belirtti. Tarsus'ta yardıma ihtiyacı olan meslektaşlarına el uzatmak istediğini ifade eden Peker, "Ben bir sağlık çalışanı olarak meslektaşlarımın neler yaşadığını çok iyi anlayan biriyim. Sağlık çalışanlarından çocuklarına bakacak kimsesi olmayan varsa ben onların çocuklarına bakmak için hazırım" dedi.

Devletin 65 yaş altındaki bütün sağlık emeklilerini göreve davet ettiği taktirde sahaya inmeye hazır olduğunu  kaydeden Peker, "Bizi devlet okuttu. Yıllarca da devletin ekmeğini yedik. Biz devlete canımızı feda ederiz derken samimiydik. Bu samimiyetimiz de son nefesimize kadar geçerlidir. Bu nedenle de her zaman için bir emekli hemşire olarak göreve hazırım" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

------------------------

Sevgi hemşire misafirine kapı açarken

Gelen misafirinin ateşini ölçerken

Sevgi hemşire mutfakta çalışırken

Kitap okurken

Sevgi hemşire ile röportaj

Haber-Kamera: Okan ÇALIŞKAN/TARSUN(Mersin),

============================================


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title