DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ
Hem yeni aldıkları evlerinden oldular, hem de kredi ve kira ödüyorlar SAMSUN'da 3 yıl önce inşaatı tamamlandıktan kısa süre sonra zemininde oluşan eğim nedeniyle yıkılma riski bulunduğu tespit edilip, tahliye edilen 9 katlı apartmanda oturanlar, konuyu yargıya taşıdı.
Hem yeni aldıkları evlerinden oldular, hem de kredi ve kira ödüyorlar
SAMSUN'da 3 yıl önce inşaatı tamamlandıktan kısa süre sonra zemininde oluşan eğim nedeniyle yıkılma riski bulunduğu tespit edilip, tahliye edilen 9 katlı apartmanda oturanlar, konuyu yargıya taşıdı. Apartman sakinleri, bir yandan da kredi borçlarını ödedikleri için mağdur olduklarından yakınıyor.İlkadım ilçesi Kışla Mahallesi'nde 2015'de yapımına başlanan 9 katlı apartmanın inşaatı, 2017 yılında tamamlandı. Yapımının ardından kısa süre sonra zemininde eğim oluşan bina, AFAD ve belediye ekiplerince incelemeye alındı. Yapılan incelemelerde; çevresindeki duvarlarda çatlaklar oluşup, zeminin de kayma saptanan apartmanın yıkılma riski bulunduğu tespit edildi. Bunun üzerine binada oturanlar tahliye edildi. Evlerini boşaltan bina sahiplerinin bazıları yakınlarının yanına, bazıları da kiraya çıkmak zorunda kaldı.
Binada yaşayanlar, konuyu yargıya taşıyarak çözüm arayışına girdi. Dava süreci sürerken, paralarını geri alamayan, hem kredi, hem de kira ödemek zorunda kalan bina sakinleri, mağdur edildiklerinden yakınarak, zor günler geçirdiklerini söyledi. Mahalleli ise alınan karar kapsamında yıkımı için yargı süreci beklenen, çevredeki bazı evlerin zemininde de çatlakların oluştuğu mahallede endişe içinde olduklarını belirterek, konuya çözüm bulunmasını bekliyor.
'DAYANACAK GÜCÜM KALMADI'
Dairesini 120 bin liraya temelden aldığını ifade eden Havva Küçükhızar, dayayıp döşediği evinde yaklaşık 5 ay oturabildiğini belirtti. Küçükhızar, "Evin içine ekstra masraf yaptım. 5 ayın ardından evimden çıkmak zorunda kaldım. 'Bu apartman yıkılıyor, evi boşaltın' dediler, bizi evimizden çıkardılar ama kimse 'nereye gideceksiniz' diye sormadı. Kiraya çıkmak zorunda kaldım, çok mağdurum ve dayanacak gücüm kalmadı. 3 yıl oldu ve kimse ilgilenmiyor, kimse bu sorunu çözmüyor. Benim borçlarım var, artık kiramı da ödeyemiyorum. Sahipsizim, tek başıma mücadele ediyorum. Artık ne yapacağımı şaşırdım, tutunacak bir dalım kalmadı. Sonunda bu eve gireceğim, yıkılırsa da içinde öleceğim. Yoruldum, küçük yaştan beri çalışıyorum ve bir evim olsun diye didindim. Şimdi o evim de elimden gitti. Psikolojim bozulduö diye konuştu.'HEM KİRA, HEM KREDİ ÖDÜYORUM'
Emekli parasıyla daire aldığını anlatan Sinan Akpekmezci, satın aldığı dairede 3 ay oturduğunu dile getirdi. Şu an hem kira hem de kredi ödediğini anlatan Akpekmezci, "Çok mağdurum. Çocuğum üniversiteyi kazandı, ama bu mağduriyetten dolayı onu okula gönderemedim. Binada aşırı derecede kayma var. Biz bu evde kaldığımız dönemde, geceleri demir sesleri geliyordu. 2 buçuk yıldır yargılama devam ediyor. Ben para falan istemiyorum, daire istiyorum çünkü benim başımı sokacağım bir evim yok. Bu apartmanın da artık yıkılması lazım. Yoksa domino taşı gibi yıkılacak ve o zaman çevredeki binalar da zarar görecekö dedi.'AŞIRI DERECEDE TEDİRGİNİZ'
Yıkılma kararı verilen binanın yanında bulunan ve yer yer çatlakların oluştuğu apartmanda dairesi bulunan Hüseyin Erdal, "Hem bu apartmandan çıkmak zorunda kalan komşularımız hem de bu apartmanın çevresinde evi olan bizler mağdur durumdayız. Bu riskli durumdan dolayı dairelerimizi satmak istedik ama dairelerimizi satamıyoruz. Ayrıca kiracı da bulamıyoruz. Binamızın bazı noktalarında çatlaklar oluştu. Aşırı derecede tedirginizö şeklinde konuştu.'ENDİŞE EDİYORUM'
Mahalle sakini Eyüp Soylu da, terk edilen binanın güvenlik noktasında da sorunlar yarattığını ifade ederek "Benim 11 yaşında bir erkek kardeşim ve 16 yaşında kız kardeşim var. Onlar için endişe ediyorum. Çünkü alkol ve uyuşturucu kullanan şahıslar bu boş apartmana giriyor. Bu boş alanlar onlar için bir mekan oluyorö dedi.'DEPREM OLSA TÜM MAHALLE YIKILIR'
Mahalleli Bahar Akın ise bölgenin riskli olduğunu ancak buna rağmen yeni binaların yapıldığına dikkat çekerek "Samsun'da, 5.0 büyüklüğünde bir deprem olsa, buradaki tüm evler yıkılır. Çünkü buranın altı sağlam değilö diyerek önlemlerin artırılmasını istedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Muhabir Tayfur Kara'nın anonsu-Drone detayları-Yıkım kararı bulunan binadan detaylar-Mahallede meydana gelen çatlaklardan detaylar-Kat sakini Havva Küçükhızar ile röportaj-Kat sakini Sinan Akpekmezci ile röportaj-Mahalle sakini Hüseyin Erdal ile röportaj-Mahalle sakini Eyüp Soylu ile röportaj-Mahalle sakini Bahar Akın ile röportajHaber-Kamera: Tayfur KARA, Zeynep Irmak ÖCAL/SAMSUN,
==============================Hasta eşine destek çıktı, marangoz ustası oldu
TRABZON'un Akçaabat ilçesinde 20 yıl önce hastalanan eşi İsmet Gedikli'ye (61), marangoz atölyesindeki işlerinde destek olan Hatice Gedikli (54), kısa sürede öğrendiği mesleğinde ustalaştı. Marangoz işlerinin yanı sıra bir köşesini terzi dükkanı olarak da kullandığı atölyede maharetli elleriyle dikiş de yapan Hatice Gedikli, diğer yandan evi ile bahçesindeki işlerini de aksatmıyor.
Akçaabat ilçesinde 33 yıldır marangoz atölyesi işleten İsmet Gedikli, 20 yıl önce hastalandı. Yapılan tedavi sonrası 4 yıl yatalak olarak hayatına devam eden İsmet Gedikli'nin yardımına eşi Hatice Gedikli yetişti. Evinin bir köşesinde ana yadigarı dikiş makinesi ile terzilik yapan Hatice Gedikli, eşinin atölyede yarım kalan işleri için de kolları sıvadı. Dikiş makinesini atölyeye taşıyıp çalışmalarını burada sürdüren Hatice Gedikli, eşine yardım için girdiği atölyede marangozculukta da kısa sürede ustalaştı. Marangoz işlerinin yanı sıra bir köşesini terzi dükkanı olarak da kullandığı atölyede maharetli elleriyle dikiş yapan Hatice Gedikli, diğer yandan ev ile bahçesindeki işlerini de aksatmıyor. Şimdilerde sağlığına kavuşan eşiyle birlikte hem terzilik hem de marangozculuk yapan, ev ve iş yerlerine de ölçümlere giden Hatice ustayı görenler şaşkınlığını gizleyemiyor. Atölyede yer alan makineleri ustalıkla kullanan 4 çocuk annesi Gedikli, çalışma azmi ile de çevresinde övgü topluyor.
'BEN SADECE MARANGOZUM AMA O HER ŞEY'
Yaşadığı hastalık sürecini anlatan İsmet Gedikli, eşinin daima yanında olduğunu söyleyerek, "2000 yılında 'ülseratif kolit' diye bir bağırsak hastalığına yakalandım. Doktorlar fazla yaşamayacağımı söylediler. Tedaviye başlandı ve daha sonrasında 4 yıl boyunca felçli oldum ve yatalak kaldım. Defalarca ameliyat oldum. 33 yıldır marangozluk yapıyorum. Hastalık sonrası bütün işlerim dağıldı. İşçilerim gitti. Eşim bana hep destek oldu. Bana yardım olsun diye atölyeye yanıma geldi. Evi temizliyor, tarlaya gidiyor, çocuklaraı bakıyor, terzilik yapıyor ve aynı zamanda bana da yardım ediyordu. Zamanla marangozluk işini öğrendi. Şimdi ise benden daha iyi işler çıkartıyor. Ben sadece marangozum ama o her şey. Şimdi beraber dolap ölçüsü almaya gidiyoruz, burada bütün yükü o çekiyor. Bütün makineleri kullanabiliyor. Onu dükkanda makinelerin başında gören çok şaşırıyor. Her şeyim eşim. Allah yokluğunu göstermesinö dedi.'YETER Kİ KALPLERDE SAYGI VE SEVGİ OLSUN'
Çektikleri sıkıntıların üstesinden el ele vererek geldiklerini anlatan Hatice Gedikli de, "Çok sıkıntı çektik. O dönemlerde atölyede çalışacak kimse yoktu. Eşime 'ayağa kalk ve bu işi bana öğret, ben yaparım' dedim. O çok şükür ayağa kalktı. Bana marangozluk işini öğretti. Önceden evde terzilik yapıyordum. Şimdi artık iki mesleğim var. Marangoz ustası da oldum. Atölyenin bir köşesini terziye çevirdim. Atölyedeki işimi bitirince terzi dükkanı olan tarafına geçiyorum ve terzilik yapıyorum. Eşimle beraber dolap ölçüsü almaya gidiyoruz. Yaptığı dolapların projelerini beraber çiziyoruz. İnsan isteyince her işi yapabiliyor. Yeter ki kalplerde saygı ve sevgi olsun. Evde çocuklarıma da vakit ayırabiliyorum. İkimizden başka kimsemiz yok. Çiftlerin birbirine destek olması, zor günlerinde yanlarında destekçi olmaları çok güzel. Önce saygı olmalı insanda, daha sonra da anlayış ve sevgi geliyor. Yaklaşık 20 yıldır buradayım. İlk zamanlarda çok şaşıran oluyordu. Şimdi esnaflar, müşteriler bana alıştılarö diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------------------------Marangoz dükkanından görüntüler-Hatice Gedikli marangoz dükkanında çalışırken detaylar-Çiftin beraber marangoz dükkanında çalışırken görüntüler-Hatice Gedikli terzilik yaparken görüntüler-Hatice Gedikli röportaj-İsmet Gedikli röportaj-Haber genel ve detay görüntüleriHaber-Kamera: Aleyna KESKİN-Selçuk BAŞAR TRABZON
==============================Trafik kazasında felç oldu, lösemiye yakalandı, hayata sporla tutundu
TEKİRDAĞ'ın Çorlu ilçesinde yaşayan Hukuk Fakültesi öğrencisi Hayriye Deniz Kurt (24), 4 yıl önce geçirdiği trafik kazasında omurilik felci olup, tekerlekli sandalyeye mahkum kaldı. Hayata okçuluk sporu ile bağlanan genç kız, sporda hedeflerine ulaşmak isterken bu kez lösemiye yakalandı. İlik nakli ile yeniden hayata tutunan Kurt, herkesten kök hücre bağışı yapması çğrısında bulunarak, "Kök hücre naklinin zor bir şey olmadığını, çok basit bir işlem olduğunu ve bir hayat kurtarmaya çalışıyorum. Lütfen en yakın Kızılay Kan Bağış Merkezi'ne gidin ve 3 tüp kan vererek kök hücre bağışçısı olun" dedi. Kurt, şimdi Engelliler Milli Takımı'na girebilmek için her gün ok atmayı sürdürüyor.
TRAFİK KAZASINDA FELÇ KALDI
Çorlu'da babası özel bir şirkette şoför çalışan, annesi ev hanımı olan 3 çocuklu ailenin en küçük kız Hayriye Deniz Kurt, Ankara'da özel bir üniversitenin Hukuk Fakültesi'nde eğitim alırken, 2016 yılında memleketi Çorum'da geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felci oldu. Bir hafta yoğun bakımda kalan genç kız, daha sonra aylarca fizik tedavi gördü ancak yürüme yetisini kaybetti. Hastanedeki tedavi sürecinin ardından Çorlu'da yaşayan ailesinin evine dönen Kurt, hayatını tekerlekli sandalye ile sürdürürken, yarım bıraktığı eğitimine de dışarıdan devam ettirdi.KULUBÜN İLK BEDENSEL SPORCUSU OLDU
Geçirdiği kazanın ardından hayatında yeni bir şeyler yapmak isteyen Hayriye Deniz Kurt, başka engellilerin de yaşamını yakından takip etti. Spor yapmaya karar veren Kurt, basketbol, atıcılık gibi sporlarla ilgilenirken, okçuluk ile tanıştı. Okçuluğu seven genç kız, 2017 yılında Tekirdağ Gençlik Spor İl Müdürlüğü Okçuluk Kulübü'ne kayıt yaptırıp, kulubün ilk bedensel engelli sporcusu olarak ok atmaya başladı. Kısa süre başarılar elde eden Kurt, 1 yıl içinde ilk resmi müsabakalara da çıkmaya başardı.LÖSEMİYE YAKALANDI
Okçuluk ile yaşama yeniden tutunan Kurt, hedefinin milli takım olarak belirlerken, her gün antrenmanlara gidip, yoğun bir çalışma içine girdi. Ancak bir gün şiddetli baş ağrısı ile gelen burun kanaması üzerine hastaneye giden Kurt'a lösemi teşhisi konuldu. Tekirdağ'da özel bir hastanede tedavisine başlanan Kurt, bu süre içinde çok sevdiği okçuluktan uzaklaştı. Hastanede yaklaşık 5 ay kemoterapi alan genç kıza, doktorlar kemik iliği nakli olması gerektiğini bildirdi.Geçirdiği trafik kazasında felç kaldıktan sonra, okçulukla hayata yeniden tutunan Kurt, lösemiye yakalanmasıyla büyük üzüntü yaşadı. Kemik iliği nakli için ailesinden alınan donörler genç kıza uygun çıkmayınca, Türkiye genelinde yapılan araştırmada uygun bir donör bulundu. Hayriye Deniz Kurt, 2019 yılının haziran alında Tekirdağ'da özel bir hastanede yapılan ilik nakli ile yeniden hayata tutundu. kurt, "Nakilden sonra üç ay kendime gelemedim. Zor bir süreç geçirdikten sonra taburcu oldum. Kontrollere gidip geliyorum. Doktorum spor yapmamda bir sıkıntı olmadığını söylemesi üzerine ben de okçuluğa kaldığım yerden devam ettiriyorum" dedi.
KAYMAKAMLIK YARDIM KAMPANYASI DÜZENLEDİ
Baba İsmail Kurt'un ilik nakli ameliyatı ücretini ödemekte sıkıntı çekmesi üzerine Çorlu Kaymakamlığı tarafından yardım kampanyası düzenlendi. Kampanyada kısa süre içinde ameliyat parası toplanan Kurt, "Sağlık giderlerimi ödemek için maddi sıkıntılar yaşadığımız için zorlandık. Başvurduğum kaymakamlık yardım kampanyası için izin verdi. Yasal izinle birlikte sosyal medyada sözlü de bir başlık açtım. İnsanlara durumu anlattım. Hepsine çok teşekkür ediyorum.Güzel dönüşler aldım herkesten. İhtiyacım olan para bir gecede toplandı. Masraflarımızı ödedik ve kampanyayı sonlandırdım" dedi.'KÖK HÜCRE BAĞIŞLAYIN'
Henüz çok genç yaşında büyük zorluklarla karşılaşmasına rağmen yaşama olan bağlılığını yitirmeyen Hayriye Deniz Kurt, bir kök hücrenin ne kadar önemli olduğunu dile getirdi. Kendisinden örnek vererek herkesten kök hücre bağışı yapması çaırısında bulunan Kurt, şöyle konuştu:"Bu sürçte beni en çok etkileyen şey şu oldu. Bir insanın kök hücreleriyle başka bir insanın hayata devam edebiliyor olması. Başka bir insanın hayatının kurtuluyor olabilmesi. Bu konu da şu anda bir çok kişiyi bilinçlendirmeye çalışıyorum. Kök hücre naklinin zor bir şey olmadığını, çok basit bir işlem olduğunu ve bir hayat kurtarmaya çalışıyorum. Buradan da aynı şekilde sesleniyorum. Lütfen en yakın Kızılay Kan Bağış Merkezi'ne gidin ve 3 tüp kan vererek kök hücre bağışçısı olun. Eşleştiğiniz zaman lütfen vazgeçmeyin. Çünkü bu süreç basit süreç, acı olmayan ve ameliyat olmayan sonuçta bir insanın hayatını kurtarılıyor."
'OKÇULUKTA HEDEFİM MİLLİ TAKIM'
Geçirdiği ameliyatın ardından yeniden antrenmanlarına başlayıp, ok atmayı sürdüren Kurt, "İlk hedefim Bedensel Engelliler Milli Takımı'na girmek. Daha sonra hedeflerimiz tabi büyük olur. Avrupa olsun, dünya çapında olsun. Umarım daha büyük başarılar elde edebilirim" dedi.Antrenörü Aysel Babagür, Kurt'un azmi ve hırsının olduğunu belirterek, "Çok hırslı ve istekli olması beni son derece mutlu ediyor. Kendisinin en büyük hedefi milli takıma gitmek. Bunu da yapacağına inanıyorum. Kendisinden bu hırs olduktan sonra başaracağından eminim" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Kurt'un evde tekerlekli sandalye ile gezmesi-Kurt ile röp.-Kurt'un evden çıkıp salona gitmesi-Kurt'un antrenmanından detaylar-Kurt'un hocası ile birlikte çalışması-Kurt'un hocası Babügür ile röp.-Genel ve detaylarHaber- Kamera: Mehmet YİRUN/ÇORLU(Tekirdağ),
==================================6 yaşındaki Azer'in ölümüne neden olan sürücüye verilen cezaya aile isyan etti
BURSA'da sokakta oynayan 6 yaşındaki Azer Şenol'a çarparak ölümüne neden olan ve 25 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan tutuklu sanık Hülya Akgün (43), 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ehliyetine bir yıl süreyle el konularak, tutukluluğunun devamına karar verilen Akgün hakkında verilen cezayı az bulan Azer Şenol'un ailesi, verilen karara isyan etti.
Kaza, geçen Haziran ayında Yıldırım ilçesi Samanlı Mahallesi'nde meydana geldi. Hülya Akgün yönetimindeki 6 SHE 62 plakalı otomobil, sokakta oynayan Azer Şenol'a çarptı. Kazaya tanık olan Azer ailesinin tepki gösterdiği sürücü, paniğe kapılarak otomobili sürmeye devam etti ve çocuğun üzerinden geçti. Azer olay yerinde hayatını kaybederken, gözaltına alınan Hülya Akgün tutuklandı. Mahkeme heyeti, Akgün'e 'bilinçli taksirle adam öldürmek' suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Ayrıca ehliyetine 1 yıl el konulmasına karar vererek tutukluluk halinin devamına hükmetti.
'ÇOCUĞU EZİP GEÇTİ'
Azer Şenol'un ailesi, mahkeme heyetinin verdiği 7 yıl 6 ay hapis cezası kararına tepki gösterdi. Mahkemenin verdiği cezayı az bulan baba İrfan Şenol, "Yolun kenarında oturuyorduk. Çocuğum da orada oynuyordu, hatta üç çocuk oynuyordu. Yolun kenarında otururken böyle pat diye bir ses duyduk. Kırmızı bir araç döndü, vurdu durdu. Normal bir şekilde çocuk yere düştü, kalkıyordu. Bizde çocuğun yanına giderken kadına dur diyorduk. Tam arabaya bir adım kala gaza bir yüklendi, ben o esnada önünde olsaydım beni de ezecekti. Arabaya dokunamadım, plakasını dahi alamadan kaçtı gitti. İlk çarpmada çocuk ayağa kalkmaya çalışıyordu. Fazla bir şeyi yoktu, burnu bile kanamamıştı. En fazla ezilme olabilir, fazla da hızlı vurmadı zaten geldi sadece dokundu. Sonra çocuk yere düştü, kalkıyordu. Bu sırada şoför gaza yüklendi ve çocuğu ezip geçti. Cezası bence çok az. 6 yaşında bir çocuğun hayatı bu kadar az mı yani? Yetkililerin buna bir çözüm bulması lazım. 6 yaşında çocuk, burada benim evimin yanında, evimin karşısında, benim bir ev yakınımda oynayamadıktan sonra nerde oynayacak bu çocuklar?" dedi.'ÇOCUĞUM OKULA BAŞLAYACAKTI, HAYALLERİ VARDI'
Verilen kararı kabul etmediğini söyleyen gözü yaşlı anne Songül Şenol ise şöyle konuştu: "Ben bu kararı kabul etmiyorum. Benim çocuğum bu sene birinci sınıfa başlayacaktı. Onun hayalleri vardı. Ölmeseydi 21 gün sonra doğum günü vardı. Bizden sürpriz doğum günü bekliyordu, ama öldü. Gitmek istediği okulun karşısına gömdük onu. Her okulun yanından geçtiğimde yaşadığım acıyı kimse anlayamaz, çünkü benim çocuğum okula gidecekti. Onun yaşıtları okulda okuyor. Bu ceza çok az. Adalet bu olmamalı. Ben bunu trafik kazası olarak kabul etmiyorum. Evet ilk vurduğu trafik kazası olabilir ama ikinci kez yaptığı hamleyi asla kabul etmiyorum. Buna birisi baksın. Ben geceleri uyuyamıyorum. Doktorun verdiği hiç bir ilaç beni uyutmuyor. Benim çocuğumun hayatı bu kadar ucuz olamaz. Ben çocuğumu gözümden sakındım. Bu mahallede kimse çocuğunun peşine düşmüyordu ama ben isyan ediyordum nasıl düşmezsiniz, nasıl annesiniz, bir araba çarpar diyordum. Bir dakika bile ayrılmazken benim çocuğuma araba çarptı. Benim çocuğum ezildi, öldü. Karşı taraf çok zengin, yedi avukat tuttuklarından da belli. Bu yedi yılın yatarı ne kadar bilmiyorum. Benim çocuğumun hayatı bu kadar ucuz olmamalı."Görüntü Dökümü
----------------------Kaza yerinden detaylar-Aileden detaylar-Azerin parkta oynama görüntüleri-Röportajlar-Anons-Haber: Semih ŞAHİN-Kamera: Huzeyfe ÖZDEMİR/BURSA,==============================
Yüksek kar vaadiyle 14 milyon liralık dolandırıcılık iddiası
KÜTAHYA'daki bir okulda memur olarak çalışan K.E.Ö. adlı kadın hakkında, borsadan yüksek kazanç sağlanabileceğini vaat ederek 22 kişiyi dolandırdığı iddiasıyla 110 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Yaklaşık 1 yıldır süren davanın tutuksuz sanığı olan K.E.Ö.'nün çok sayıda kişiyi yaklaşık 14 milyon lira dolandırdığı öne sürüldü. Şikayetçilerden Murat Erkan, "2018 yılının 9'uncu ayında toplamda 300-400 kişinin para verdiğini, toplanan paranın 14 milyon lira olduğunu öğrendik. Hiçbir zaman ana paramızı kurtaramadıkö dedi.
Kütahya'daki bir okulda memur olan K.E.Ö. adlı kadın, borsada tanıdıkları olduğunu, önemli tüyolar aldığını söyleyerek iddiaya göre çevreden yüksek kar vaadiyle para topladı. Para aldığı kişilerin çevresini de kendisine yönlendirmesini isteyen K.E.Ö.'nün bir süre sonra kar ödememesi üzerine sadece Kütahya'da 22 kişi savcılığa suç duyurusunda bulundu. Geçen yıl Nisan ayıda Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi'nde K.E.Ö. hakkında dolandırıcılık iddiasıyla 22 yıldan 110 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın yaklaşık 1 yıldır devam ettiğini ve ana paralarını bile kurtaramadıklarını ifade eden şikayetçilerden bir grup, yargı sürecinin kısa sürede tamamlanmasını istedi.
K.E.Ö.'nin kendisini 150 bin lira dolandırdığını ifade eden öğretmen Yasin Korkmaz, sanığın halen devlet memuru olmasını şaşkınlıkla karşıladığını söyledi. Yaklaşık 22 ayda kademeli olarak verdiği paraları arttırıp 150 bin liraya kadar çıktığını anlatan Korkmaz, "Bize aylık yüzde 10-15 kar payı vereceğini vaat ederken, eşinin de bir ilçede kaymakamlıkta çalıştığını ve kaymakamın da kendilerinde yatırım amaçlı parasının olduğunu söylemesi üzerine ilk etapta güvenerek 25 bin lira verdim. Ben yüzde 10 ile başladım. 5 ay sonra bu miktarı 60 bin liraya çıkartırsan yüzde 13'e çıkaracağını söyledi. Biz de 60 bin lira yaptık. Daha sonraki 5 ayda bunu 90 bin lira derken, en son ben 150 bin liraya çıkarttım ve yüzde 16 aylık kar payı aldım. Toplamda 22 ay sürdü bu olay ve sonunda benim 150 bin lira param gittiö dedi.
K.E.Ö.'nün Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) incelemesine de takıldığını anlatan Korkmaz, "Kendisine 3-4 ay ulaşamadık. Biz de dolandırıldığımızı anladık. Biz 2018 yılı 9'uncu ayı gibi savcılığa müracaat ettik. İddianame hazırlandı, ama biz parasızlıktan avukat tutamadık. Şu an kendisi hakkında dolandırıcılıktan yargılama devam ediyor. Bizim canımız yandı, ama bu kişi hala devlet memuru olarak devam etmekte. Gittiği yerde de insanların canının yanmasını istemiyoruzö diye konuştu.
'680 BİN LİRA DOLANDIRILDIM'
Kütahya'daki bir okulda hizmetli çalışan Murat Erkan da, K.E.Ö.'nün kendisini 680 bin lira dolandırdığını iddia etti. Kütahya'nın yanı sıra Eskişehir ve Ankara'nın da aralarında bulunduğu birçok ilde K.E.Ö.'nün dolandırıcılık yaptığını öne süren Erkan, "2015 yılının ortalarında 5 bin lira ufak bir miktarda başladım. Çalıştığı insanların parasının olduğunu söyledi. Göstermelik olarak yardımlar yaptı ve çoğu insanlar da bu kadının yaptığı yardımlara kanarak iyi niyetli olduğunu düşündü. Okulların ihtiyaçları olan malzemeleri alıyor, ya da ihtiyacı olan insanların malzemelerini alıyor, eşyalarını düzüyor. Örneğin bir arkadaşımızın evine perde taktırdı kendi parasını vererek, fakat sonradan öğrendik ki perdecinin de 200 bin lira parası gitmiş. Üç dört ayda bir bu şahıs paramızı yükselttirmek istedi. Ben toplamda 600 bin lira dolandırıldım. Birçok kişiden sonradan öğrendik ki sadece Kütahya'dan değil, Ankara, Eskişehir, Düzce, Adapazarı gibi çok ilde mağdur olduğunu öğrendik. Hesaplar 2018 yılı 9'uncu ayında gelince toplamda 300-400 kişinin para verdiğini, toplanan paranın 14 milyon lira olduğunu öğrendik. Hiçbir zaman ana paramızı kurtaramadık. Şu ana kadar bu kadına EFT kayıtlarım var yaklaşık 680 bin TL para göndermişim, sadece benim değil eşimin dostumun paraları da var. Devletten istediğimiz böyle kişilerin rahat bir şekilde gezmemeleri, devletin vereceği cezaya çarptırılmasıdırö dedi.Davanın tutuksuz sanığı olan K.E.Ö.'nün yargılanması Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürüyor.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Mağdurların masada oturması-Kendi aralarındaki konuşması-Mağdurlarla röp.-Dolandırıcı olduğu öne sürülen kadını fotosu-Genel görüntülerHaber-Kamera: Oğuzhan KILIÇ/KÜTAHYA, -
=============================Foto ve video kapanlar doğayı böyle görüntüledi
Kars'ın Sarıkamış ilçesinde "Doğu Anadolu Yaban Hayatı Araştırma ve Koruma" projesi çerçevesinde ormanlar ve çeşitli alanlara yaz ve kış yerleştirilen foto kapan ile video kapanlar sayesinde izlenen yaban hayvanların doğal yaşamı gün yüzüne çıkartılıyor.
Dünyanın tek göç eden bozayılarının bulunduğu 2700 rakımlı Kars'ın Sarıkamış ilçesindeki ormanlık, kurt, vaşak, karaca gibi birçok yaban hayvanına ev sahipliği yapıyor. Bu hayvanların korunarak popülasyonunun artırılması amacıyla sarıçam ormanları ile kaplı bölgede Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) izniyle KuzeyDoğa Derneği ve Iğdır Üniversitesi iş birliğinde "Doğu Anadolu Yaban Hayatı Araştırma ve Koruma" projesi yürütülüyor. Projeyle Sarıkamış ormanları başta olmak üzere çeşitli alanlara foto kapan ya da video kapan yerleştiren görevliler bu sayede yabani hayvanların sayısı ve yaşamına ilişkin önemli veriler elde ediyor.
Utah ve Koç Üniversiteleri öğretim üyesi KuzeyDoğa Derneği Başkanı Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, proje kapsamında yerleştirilen foto kapan ve video kapanlarla yaban hayatını izlemeye devam ettiklerini söyledi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Kurtların fotokapan görüntüsü
-Ayıların görüntüsü-Kurtlardan detay-Vaşak'ın görüntüsü-Fotokapanla çekilmiş fotoğraflarHaber-Kamera: Bedir ALTINOK /KARS,
===============================
Ucuz ekmek satan fırıncı 'haksız' bulundu
ANTALYA'da mahkeme, ilan edilen fiyatın altında ekmek satan fırının haksız rekabet oluşturduğuna hükmetti. Karar, istinafta da onaylandı.? Antalya'da, 2015 yılında, 250 gram ekmeğin 1 TL'den satılması yönünde karar çıktı. Muratpaşa ilçesindeki Enver Ecer'ın sahibi olduğu ekmek fırını, 250 gramlık ekmeği yıl içinde 1 TL yerine 70 ve 75 kuruştan sattı. Antalya Ekmek Üreticileri Derneği, ucuz ekmek satan fırına 1 TL'den satış yapmasına yönelik ihtarda bulundu. Fırıncı fiyatı değiştirmeyince, Ekmek Üreticileri Derneği, hakkında Antalya 3'üncü Asliye Ticaret Mahkemesi'ne dava açtı. Derneğin avukatı Şerife Sultan Alp, fırının fiyat tarifesine uymadığını, maliyetin altında satış yaparak diğer fırın ve marketlere zarar verdiğini savundu. Şerife Sultan Alp, fırının yarattığı haksız rekabetin menedilmesine yönelik dernek lehine karar verilmesi talebinde bulundu.
FIRIN, KARARI İSTİNAFA TAŞIDI
Antalya 3'üncü Asliye Ticaret Mahkemesi, 250 gramlık ekmeğin maliyetinin 87 kuruş olduğunu, fırının bu fiyatın altında satış yaparak haksız rekabet oluşturduğuna yönelik hüküm verdi. Ucuz ekmek satan fırının sahibi Enver Acar, kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi'ne taşıdı. Acar, derneğin dava takip yetkisi bulunmadığını, haksız rekabet oluştuğuna yönelik kesin delil bulunmadığını, ilk mahkemedeki ekmeğin maliyetinin tespitinin hatalı olduğunu savundu.
HAKSIZ REKABETİN MENEDİLMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi 11'inci Hukuk Dairesi, ilk mahkemenin verdiği karara uyarak, ucuz ekmek satan fırının haksız rekabete neden olduğunu kaydetti. Mahkeme, haksız rekabetin menedilmesine yönelik kararını açıkladı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
--------------Ekmek fırınından detaylarEkmeklerden detaylarEkmeklerin fırından çıkarılmasıAvukat Şerife Sultan Alp açıklamaEkmek sepetinden detaylarGenel detaylarHaber: Hasan DEMİRBAŞ -KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA,
=================================Kadına şiddete karşı ücretsiz aikido dersi veriyor
ANTALYA'da, Aikido Antrenörü Emin Aydın, kadına yönelik şiddete karşı, yaklaşık 15 kadına cumartesi ve pazar günleri, ücretsiz aikido dersi veriyor.Antalya'da kendisine ait spor kulübünde aikido antrenörlüğü yapan 5'inci Dan 3'üncü kademe Aikido Antrenörü Emin Aydın, Ordu'da üniversite öğrencisi Ceren Özdemir'in uğradığı bıçaklı saldırıyla öldürülmesinin ardından, kadına şiddete karşı harekete geçti. 2 kız çocuğu babası Aydın, kadınları saldırılara karşı eğitmek için ücretsiz aikido kursu açtı. Aydın, kursun duyurularını yapmak için de cadde ve sokaklara 'Kadına şiddete karşı savunma dersleri ücretsiz şekilde devam etmektedir' yazılı ilanlar astı. Kısa sürede aikido eğitimi almak isteyen kadınlar Aydın'ın kulübüne gelerek kayıt yaptırdı.
Kursa gelen kadınlara cumartesi ve pazar günleri aikido eğitimi vermeye başladığını anlatan Emin Aydın, şöyle konuştu: "Ceren Özdemir cinayeti beni çok etkiledi. İki kız çocuğu babasıyım. Bu nedenle kadınlara ücretsiz aikido dersi vermeye karar verdim. Buraya gelen kadın grubumuz günden güne çığ gibi büyüyor. Sokakta başlarına bir tehlike geldiğinde onu nasıl bertaraf edecekleri yönünde eğitim veriyoruz. Bıçaklı ve sopalı saldırılara karşı da savunma antrenmanlarımız oluyor. Cumartesi ve pazar günleri 15 kadın eğitim görüyor. Kadınlar aikido sporuna çok yatkın. Çalışan, ev kadını, öğrenci arkadaşlarımız var. Onları sokaktaki tehlikelere karşı kendilerini en iyi şekilde savunacakları şekilde eğitiyorum."'SALDIRIYI DEĞİL, ŞİDDETE KARŞI KENDİMİZİ SAVUNMAYI ÖĞRENİYORUZ'
Aikido ile iki ay önce tanıştığını anlatan Zeynep Çeliktaş (51), "Buradaki eğitimler, kadına şiddete karşı toplumsal olarak bilinçlenmek amaçlı. Şiddet ne kadar büyük olursa olsun korunma tekniğini öğrendikten sonra kendimizi koruyabileceğimiz bir spor dalı. Aikido bir saldırı sanatı değil, tamamen savunmaya yönelik bir spor. Son zamanlarda kadınlara yönelik şiddet ve yaşamlarını yitirdikleri olaylar beni çok etkiledi. Bu yolda birçok genç arkadaşımıza örnek olmak adına ben de burada eğitimlere başladım" diye konuştu.'KENDİMİ SAVUNMASIZ HİSSEDİYORDUM, ARTIK ÖZGÜVENLİYİM'
Ücretsiz aikido derslerine katılan lise son sınıf öğrencisi Ece Kaplan (18) ise özgüveninin yükseldiğini söyledi. Kampanyayı sosyal medyada gördüğünü ve başvurduğunu anlatan Kaplan, "Kadına şiddet olaylarından dolayı kendimi savunmayı öğrenmek istedim. Aslında kendimi bir açıdan savunmasız hissediyordum. Mutluyum, özgüvenim yükseldi. Yolda yürürken daha temkinliyim ve gelebilecek bir tehlikede kendimi nasıl savunacağımı artık biliyorum" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
--------------RÖP: Antrenör Emin Aydın ile röportajAydın'ın kadınlara ders verirken görüntüRÖP: Eğitime katılan iki kadın ile röportajAntremandan, korunma tekniklerinden görüntüHABER: İbrahim LALELİ -KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA,
==================================Meslek lisesi öğrencileri, TIR'da 'söküp, takmayı' öğrenecek
ERZURUM'daki Kazım Karabekir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi motorlu araçlar bölümü öğrencileri, bir firma tarafından hediye edilen TIR ve otomobilde uygulamalı eğitim görecek.
Merkez Palandöken ilçesindeki Kazım Karabekir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ne bir firma tarafından TIR, bir firma tarafından da otomobil hediye edildi. Öğrencilerin eğitimlerinde kullanılmak üzere gönderilen TIR ve otomobil okulun atölyelerine alındı. Motorlu araçlar bölümü şefi Gürbüz Bakır, öğrencilerine TIR'da yapılacak eğitimleri anlattı. Bakır, derslerde teori olarak öğrendikleri bilgileri TIR üzerinde uygulayarak pekiştireceklerini bildirdi. Hediye edilen TIR ve motor aksamına ait parçaları inceleyen öğrenciler, uygulamanın eğitimleri için önemli olacağını söyledi. Firmaların hediye ettiği otomobil ve TIR'ın meslek lisesinde eğitim için önemli olduğunu belirten Palandöken İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdurrahman Gazioğlu, "Bu araçlar öğrencilerimiz için önemli. Tatbiki eğitimi bu araçlar üzerinde yapacaklar. Söküp, takacaklar. Hepimiz eğitimciyiz, 'bakarsam tanırım, işitirsem anlarım, yaparsam öğrenirim' ilkesinden hareketle öğrencilerin görme, inceleme, hem yapıp takma sökme uygulamalarıyla öğrenmelerine büyük katkısı olacak bu araçlar" dedi. Hediye edilen TIR ve otomobilde incelemelerde bulunan Milli Eğitim Müdürü Gazioğlu, Kazım Karabekir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Öztürk Bastem ile birlikte okulu gezdi. Gazioğlu, yeni cihazların alındığı mobilya bölümüne de giderek alan şefi Selçuk Dağdelen'den çalışmalar hakkında bilgi aldı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Atölyedeki TIR'dan genel ve detaylar-Öğrencilerin bilgisayarda çalışması-Bölüm şefi Gürbüz Bakır'ın öğrencilerle konuşması-Öğrencilerin TIR'ı incelemesi-Öğrencilerle röp-İlçe Milli Eğitim Müdürü Gazioğlu'nun atölyeyi gezmesi-Gazioğlu ile röpHaber-Kamera: Salih TEKİN / ERZURUM,
============================Asayiş'in 'Şekeri'
Antalya'da annesi tarafından terk edilen yavru kediye, Asayiş Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memurları sahip çıktı. Kısa sürede Asayiş Şube Müdürlüğü'nün maskotu haline gelen kediye 'Şeker' adı verildi.
Antalya'da doğum yaptıktan sonra annesi tarafından terk edilen yavru kediye, Antalya Asayiş Şube Müdürlüğü'nde görevli polisler sahip çıkıp, 'Şeker' adını verdi. Şeker'i süt ve mamayla besleyen polisler, hayata tutunmasını sağladı. Kısa sürede büyüyen Şeker, müdürlüğün maskotu haline geldi. Bazen koridorda bazı zamanlar ise büro amirlerinin makam koltuğunda şekerleme yapan Şeker'in masrafları için de fon oluşturuldu. Bakımı titizlikle yapılan Şeker, geçtiğimiz günlerde kısırlaştırıldı.
Şeker'i görev yapan arkadaşları gibi gördüklerini ve çok sevdiklerini söyleyen polis memuru Aygül Metin, "Burada önemli operasyonlara imza atıyoruz. Bunları yaparken etrafımızda olup biten güzelliklerden kendimizi mahrum etmiyoruz" dedi. Hayvanları sevmeyenlerin insanları sevmeyeceğini söyleyen Metin, kedinin herkes tarafından çok sevildiği için Asayiş'in şekeri halini aldığını söyledi. Şeker'i çok sevdiğini, boş zamanlarında onunla vakit geçirdiğini söyleyen polis memuru Yaşar Demirel ise "Şeker, şubenin her yerinde istediği gibi gezer dolaşır. Kimse ona dokunmaz. Karnı acıktığında gider yer. Mama alınacağında herkes elini cebine atar. Kimse para vermekten kaçınmaz" dedi.
Görüntü dökümü
--------------Emniyet Müdürlüğü koridorunda personelin kediyi sevmesiAsayiş koridorunda şeker isimli kedinin yatması personelin yanından yürümesiŞeker isimli kedinin koridorda telsiz ile görüntüsüKedinin kendi görüntüsüMemurların şekeri sevmeleriŞeker'in mama yemesiYaşar Demirel isimli polis memuru ile röpPolis memuru Aygül Metin ile röpİki polisin Şeker isimli kediyi sevmesiDetaylarHABER: Bülent TATOĞULLARI- KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA,
====================================
Üreticiden itiraf: Karyağdı armudunun tadını bozduk
ANTALYA'da coğrafi işaretli üretimi yapılan 'karyağdı armudu', bu yıl yüzde 20 verim artışıyla hasat edildi. Armut üreticisi Ogün Taş, "Üretimi artırmak adına 15-16 defa ilaçlıyoruz. Bu durum hem ağaca, hem de meyveye gem vuruyor. Armudun eski aroması, lezzeti kalmadı. Ağacın, armudun bir suçu yok. Bu duruma gelinmesi biz üreticiler ve tüccar yüzünden" dedi.
Korkuteli ilçesinde yetiştirilen ve halk arasında 'Ankara armudu' olarak tanınan Korkuteli'ye özgü 'Karyağdı armudu', 2018 yılında coğrafi işaret aldı. Korkuteli'nde üretilerek iç piyasada büyük oranda rağbet gören armut, hasat zamanı toplandıktan sonra soğuk hava depolarında saklanıyor. İşlendikten sonra iç pazara sunulan karyağdı armudu, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve Trabzon'a gönderiliyor.
GEÇEN YILA GÖRE YÜZDE 20 VERİMLİ
Korkuteli'de hem karyağdı armudu hem de elma üretip soğuk hava depolarında işleyen Ogün Taş, amudun tanıtılması için çok çaba harcadıklarını söyledi. Armudun, dalındayken üzerine kar yağdığı ve sonra hasat edildiği için isminin bu şekilde kaldığını belirten Taş, ihracat yapamamalarının sebebinin tanıtım eksikliği olduğu söyledi. Armudun geçen yıla göre yüzde 20 daha verimli olduğunu kaydeden Taş, "Tanıtamadığımız için yalnızca iç piyasada sınırlı kaldı. Bu armudu başka yerde bulamazsınız. Aroması ve lezzeti yalnızca ilçemize özgü. Bu yıl yüzde 60 kapasite ile çalıştık. Geçen yıla göre yüzde 20 artış var" dedi.ÜRETİCİDEN ÖZELEŞTİRİ
Aynı zamanda karyağdı armudunun üretimini de yapan Ogün Taş, armut üretimiyle ilgili bir de özeleştiri yaptı. Armudun önceki yıllarda kendi halinde dalında çiçeklenip daha sonra çiçeklerin bir kısmını döktüğünü, kalanların meyveye döndüğünü ve bu şekilde armudun daha lezzetli ve kendine has bir aromaya kavuştuğunu aktaran Taş, şöyle konuştu:"Eskiden 3-4 defa ilaçlama yapıp meyve alınırdı. Şimdi ise üreticimiz çiçeklenmeye başlamasından itibaren dölleme ilaçları atarak neredeyse 15-16 defa ilaçlama yapıyor. Ne için, üretimi artırmak adına. Bu ilaçlar meyvenin aromasına, ağaca gem vuruyor. Bundan dolayı armudun aroması değişiyor. Tüketici eskiden aldığı lezzeti alamaz oldu. Ağacın, armudun bir suçu yok. Bu duruma gelinmesi biz üreticiler ve tüccar yüzünden."
Ogün Taş, hasadı hızlandırmak ve üretimi artırmak adına yapılan bu işlemin yanlış olduğunu belirterek, armudun kendi haline bırakılması halinde daha iyi olacağını sözlerine ekledi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Soğuk hava deposundan detay görüntüArmutlardan detay görüntüSevkiyattan detay görüntüÇalışanlar paketleme yaparkenRÖP: Ogün Taş (Armut üreticisi)HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA,
=============================Kapalı tüplerini açtırıp, 6'ncı kez anne oldu
ANTALYA'da oturan Havva Şen (36), ilk evliliğinden 5 çocuk dünyaya getirdikten sonra 2012 yılında doğum kontrolü için tüplerini bağlattı. Yıllar sonra ikinci evliliğiyle tekrar anne olmak isteyen Şen, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde özel bir yöntemle ameliyat olup tüplerini yeniden açtırdı. Hamile kalıp, 5 ay önce oğlunu kucağına alan Havva Şen, yeniden anne olmanın mutluluğunu yaşadı.Aksu ilçesinde oturan ev kadını Havva Şen, ilk evliliğinden 5 çocuk dünyaya getirdi. Bebek sahibi olmak istemeyen Şen, 2012 yılında kadın hastalıkları doktoruna giderek tüplerini bağlattı. Eşinden ayrılıp 2014 yılında Mustafa Şen ile (25) tanışan Havva Şen, 2015 yılında nikah masasına oturdu. Yeni eşinden bebek dünyaya getirmek isteyen Şen, kapalı tüplerinin açılması için Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Jinekoloji Bölümü'ne gelerek muayene oldu. Şen, testler sonrasında 2017 yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Burak Karadağ tarafından ameliyata alındı. Laparoskopik yöntemle dikiş atılmadan tüplerin uç kısımları bir araya getirildi. Hamile kalan Havva Şen, 5 ay önce oğlunu kucağına almanın mutluluğunu yaşadı.
İlk eşiyle ayrılmadan önce tüplerin bağlanması operasyonu geçirdiğini söyleyen Havva Şen, o dönemde çok sayıda çocuk doğurduğu için bir daha anne olmak istemediğini anlattı. Şen, "Hayat şartlarından dolayı ayrıldık. Bir işte çalışmaya başladım ve Mustafa'yla tanıştık. 2015 yılında evlendik. Yeni bir bebeğimiz olmasını istedik. Bu yüzden Burak Karadağ hocama muayene oldum. Yapılan testler sonucunda ameliyata alınarak operasyon yapıldı. 5 ay önce de bebeğimizi kucağımıza aldık. Sağlık durumumuz gayet iyi. Hiç umut etmezdim bir daha anne olacağımı. Allah'a şükür bir bebeğimiz oldu. Oğlumuza Emirhan Yunus adını verdik" dedi.
BABA OLACAĞINI UMUT ETMEDİ
İlk bebeğini kucağına almanın mutluluğunu yaşayan Mustafa Şen ise, "Eşim tüplerinin bağlı olduğunu, bu yüzden bir çocuk doğuramayacağını söyledi. Başka doktorlar eşimin tüpleri kapalı olduğu için bir daha açılamayacağını söylemiş. Bir tanıdığımız vasıtasıyla Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gelerek eşim muayene oldu. Yeni bir yöntemle eşimin tüpleri açıldı ve oğlumuz dünyaya geldi. Hiç umut edemezdim baba olacağımı. Eşimin kardeşi de tüplerini açtırdı ama bebeği olamadı. Şükür ki doğru tedaviyle eşim tekrar anne oldu" dedi.YÜZDE 75 ORANINDA BAŞARI
Doç. Dr. Burak Karadağ, çoğu kadının gebe kalmamak için tüplerini bağlatarak korunduğunu aktardı. Bu yöntemin geri dönüşümsüz olduğunu belirten Doç. Dr. Karadağ, aradan zaman geçtikçe çocuklarını kaybeden veya ikinci evliliklerini gerçekleştirip tekrar anne olmak isteyen kadınlar olduğunu söyledi. Kapalı yöntemle tüplerin yeniden açılması operasyonun detaylarını anlatan Doç. Dr. Burak Karadağ, şunları söyledi:"Tekrar anne olmak isteyen kadınların alternatifi ya tüp bebek tedavisi ya da tüplerin yeniden açılması. Özellikle 40 yaş altındaki bu tarz hastalara tüplerinin yeniden açılmasını öneriyoruz. Hastalar böylelikle tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlar, işlemler, çoğul gebelik riski ve tüp bebek tedavi maliyetinden kurtulmuş oluyor. Bu işlemin başarı oranı literatürde yaklaşık yüzde 50-60'ken, bu yöntemle yüzde 75 başarı oranımız var. Ameliyatta özel bir iplik kullanarak operasyon süresini kısaltıyor, başarı oranımızı da artırıyoruz. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde son 3 yıl içerisinde 18 vakaya bu işlemi uyguladık ve şu ana kadar 13'ü gebelikle sonuçlandı. Bu operasyonu kapalı yöntemle yapıyoruz. Hastalarımız aynı gün taburcu olabiliyor veya herhangi bir komplikasyon gelişmediği takdirde en fazla 1 gün hastanede yatıyor. Yeni yöntemle dikiş atmadan yani ipleri birbirine bağlamadan yaptığımız için tamamen görerek her iki tüpün uç kısımlarını bir araya getirebiliyoruz. Operasyonun en zor ve uzun süren kısmı olan kapalı ameliyat sırasında dikiş atma işlemini yapmadığımız için ortalama operasyon süremiz 60-90 dakika daha kısa oluyor. Tüpleri tam uç uca getirdiğimiz için de başarı oranımız artıyor."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------Hasta odasına doktorun girmesiDoktor ve hasta diyalogAnne Havva Şen ve baba Mustafa Şen'den detaylar Bebek Emirhan Yunus Şen'in detaylarıRöp1: Havva ŞenRöp2: Mustafa ŞenRöp3: Doç. Dr. Burak KaradağHABER -KAMERA: Aslı DURAN /ANTALYA,
==============================Müşterilerin hayalleri, lokantanın duvarlarında
VAN'ın Erciş ilçesindeki bir lokantada, ilginç bir uygulama başlatıldı. Lokantaya gelen müşteriler, o an akıllarından geçen düşünceleri, hayallerini ve duygularını rengarenk kağıtlara yazıp, iş yerinin duvarlarına asıyor.
Erciş'in Van yolu Caddesi'ndeki bir lokanta, bir yıl önce gelen müşterileri için ilginç bir uygulama başlattı. Lokantasında yapışkan küçük not kağıtları bulunduran işletmeci Murat Alkoç, duygularını ve düşüncelerini yazmak isteyen müşterilerine kağıtları vermeye başladı. Yemek yemek için lokantaya giden müşteriler ise o an ki duygularını bu kağıtlara yazıp duvara yapıştırmaya başladı. Özellikle gençlerin ilgi gösterdiği uygulama ile lokantanın duvarları renk cümbüşüne döndü. Müşterilerin yazdığı bazı notlar ise dikkat çekti. En dikkat çeken notlardan bazıları ise, "Van depremi içimde yaradır. Bütün ailemi kaybettim günlerim karadır", "Okumak istiyorum okumak. Küçük gelin, büyük felaket, kahrolası töre" notları oldu.
Alkoç ayrıca öğrenciler için de uygulama başlattı. Lokantalarına gelip yemek isteyen öğrencilere genel kültür sorusu soran ve bilen öğrencilere çeşitli ikramlarda bulunan Alkoç, "Lokantamızda bir renk bir farklılık olsun istedik ve küçük not kağıtlarını gelen müşterilerimize veriyoruz. O anki duygularını ve düşüncelerini paylaşmak isteyenler yazıp duvara yapıştırıyor. Güzel değişik bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Şu anda dükkanımın duvarları rengarenk binlerce kağıtla kaplandı. Tabi gelen bazı öğrencilere de çeşitli genel kültür soruları soruyoruz. Onlara da cevap verenlere çeşitli ikramlarda bulunuyoruz. Amacımız farkındalık olsun" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------------Lokantanın duvarından not kağıdı görüntüleri-Öğrenciler ile röportaj-Müşterilerin duygularını anlatan not kağıtlarını yapıştırmaları-Murat Alkoç ile röportaj-DetaylarBarbaros KUL/ERCİŞ (Van),=======================
Yöresel ürünlere yoğun ilgi
İZMİR'in Buca ilçesinde, Ege Bölge Gençlik ve Spor Kulübü'nce kurulan 'Yöresel Lezzetler' standı, yoğun ilgi görüyor. Hatay kebabından Sivas balına, Antakya sabunundan Trabzon bıçağına kadar yörelere özgü ürünlerin sergilendiği etkinlikte farklı illerden bir araya gelen üreticiler hem memleketlerini hem de ürünleri tanıtıyor.Buca'nın Çevik Bir Meydanı'nda Ege Bölge Gençlik ve Spor Kulübü'nce düzenlenen 'Yöresel Lezzetler' standı, yoğun ilgi görüyor. Hatay kebabından Sivas balına, Antakya Sabunundan Trabzon bıçağına kadar yörelere özgü 21 farklı standın bulunduğu etkinlik, 23 Şubat'a kadar sürecek. Üreticiler kurulan stantlarda hem memleketlerini hem de ürünlerini katılımcılara tanıtırken, ziyaretçiler ise yörelere özgü ürünleri bir arada bulma fırsatı yakalıyor.
Etkinlikle Sivas balının tanıtıldığı stantta yer alan camlı kovan, büyük beğeni topladı. Ziyaretçilerin camlı kovandan arıların bal yapışını görme fırsatı bulduklarını söyleyen stant görevlisi Hüseyin Taş, "Sivas balı kekik ağırlıklıdır. Gezginci arıcılık yapıyoruz ve 700 kovan civarında arımız var. Bu etkinlik için arıları kovandan çıkardık ve camlı kovana koyduk. Vatandaşların oldukça dikkatini çekiyor ve güven sağlıyor. Vatandaşlarla üreticilerin buluştuğu bu etkinliğin çok faydalı olduğunu düşünüyorum" dedi.
'KOSTİKSİZ ANTAKYA SABUNLARI CİLDE ZARAR VERMİYOR'
Etkinlikte Antakya sabunlarını sergileyen Serdar Ertürk, "Antakya sabunları kostiksiz sabunlardır. Kostik dediğimiz şey oldukça zararlı bir malzemedir. Evde lavabo açıcı olarak kullanılıyor ve asit içeriyor. Vücuda ve deriye çok büyük bir zararı vardır. Bunların üretimini eski usul meşe külünden yapıyoruz. Diğer sabunlara göre çok etkili sabunlar. Kullanan kişiler oldukça memnun kalıyor. Bu sabunların her bir kalıbı Antakya'da 8 saat boyunca karılıyor. Çok iyi dönüşler alıyoruz. Bu etkinlikteki satışlardan da oldukça memnunuz. Etkinliğin İzmir'in çok iyi bir noktasında kurulduğunu düşünüyorum. İlgiden memnunuz" diye konuştu.SÜRMENE'DE ÜRETİLEN BIÇAKLAR İLGİ GÖRDÜ
Trabzon bıçaklarının ününde bahseden bıçakçı Birol Cabacı, "Trabzon Sürmene bıçağı oldukça ünlüdür. Sürmene'de 100 atölye var ve bu atölyelerde 5 TL'den, 5 bin TL'ye kadar bıçak üretiliyor. El işçiliği ve çelik oldukça önemli. Meyve, sebze, et doğrama ve kurban olmak üzere her türlü bıçağın satışını yapıyoruz. Bu bıçakların tabaka çelik ve dövme çelik olanı var. Her bütçeye göre bıçak satışı yapıyoruz. Bıçak fiyatları 20 ila 150 TL arasında değişiyor" dedi.'HATAY'I TANITMAK İÇİN BURADAYIZ'
Antakya ve Hatay'a özgü yöresel lezzetlerin satışa sunulduğu standın görevlisi Abdül Selam, "Antakya döneri, zeytinyağlı sarma, içli köfte, bumbar dolması, kuzu sac kavurma, kağıt kebabı, cağ kebabı olmak üzere yöremize özgü pek çok lezzeti İzmirlilerin ayağına getirdik. Hatay'ı tanıtmak için buradayız. Hatay bir medeniyetler diyarıdır. Bütün İzmirlileri buraya bekliyoruz" diye konuştu.'KAĞIT KEBABI YEMEDİM DEMEM'
Etkinliği ziyaret eden Fahriye Cihan ise, "Etkinliğin Buca için çok güzel olduğunu düşünüyorum. Bugün buraya geldik ve bundan sonra 'Kağıt kebabı yemedim' demeyeceğim. Daha önce bazı yöresel ürünleri kargoyla getirtiyorduk şimdi her şey ayağımıza gelmiş oldu burada hem ürünleri deniyor hem de satın alıyoruz" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜStantlardan genel detay görüntülerCam arı kovanından görüntüStant görevlileriyle röportajVatandaşlarla röportajHaber: Hande NAYMAN - Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR,
===============================Buldan simidi sınır tanımıyor
DENİZLİ'nin Buldan ilçesinde, özel taş fırındaki meşe odunu ateşiyle, geleneksel yöntemlerle üretilen 'Buldan simidi', yoğun talep görüyor. Yöresel lezzet, ilçeye gelen gurbetçiler tarafından Almanya, Fransa, Hollanda gibi Avrupa ülkelerine götürülüyor.Kent merkezine yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta bulunan, 27 bin nüfuslu Buldan ilçesinde üretilen 'Buldan Simidi' lezzetiyle yiyenlerin beğenisini topluyor. Simit ustalarınca hazırlanan hamurlar, itinayla susamlandıktan sonra yuvarlak şekli veriliyor. Bir müddet dinlenmeye bırakılan simitler, tepsilere dizildikten sonra fırına sürülüyor. Burada meşe odunu ateşinde, 100 derece sıcaklıkta pişmeye bırakılan simitler yaklaşık 20 dakika sonra fırından alınıyor. Kokusu, tadı ve gevrek yapısıyla dikkat çeken Buldan simidi, ilçe sakinlerinin yanı sıra çevre ilçe ve kentten gelenlerin de ilgisini çekiyor. Farklı ilçe ve kentlerden Buldan'a gelenler, yöresel lezzetin tadına bakmadan ilçeden ayrılmıyor. Yiyenlerin vazgeçemediği Buldan simidi, yabancı ülkelere de götürülüyor. Özelikle yaz aylarında ilçeye gelen gurbetçiler, simitlerden alıp, Almanya, Fransa, Hollanda, İsviçre gibi ülkelere götürüyor.
'YİYENLER BULDAN SİMİDİNE HAYRAN KALIYOR'
İlçede simit üretimi yapan Musa Kaval, kendine özgü yapısıyla ürettikleri simitlerinin yiyenlerin beğenisini kazandığını belirtip, "Tadanlar simidimizin lezzetini asla unutmaz. Meşe odunu ateşinde pişiriyoruz. Renklendirici ve tatlandırıcı bulunmuyor. Doğal ve geleneksel yöntemlerle pişiriyoruz. Taş, kara fırınlarda yapıyoruz. Buldan simidinin en önemli özelliği akşama kadar üretiminin yapılması ve bol susamlı olmasıdır. Yiyenler Buldan simidine hayran kalıyor" dedi.'TÜRKİYE'DE GİZLİ KALMIŞ LEZZETLERDEN'
Buldan simidinin keşfedilmeyi bekleyen tatlardan olduğunu ifade eden Kaval, "Gurbetçiler ilçemize geldiklerinde önce bizim yanımıza geliyorlar. Buldan simidini çok özledikleri için burada simidi yiyip evlerine öyle gidiyorlar. Ülkeden ayrılırken de, 40-50'şer adet simit alıp yaşadıkları ülkelere götürüyorlar. Almanya, Fransa, Hollanda, Avustralya, İsviçre gibi ülkelere Buldan simitleri gidiyor. Simidimiz Türkiye'de gizli kalmış lezzetlerden birisidir ve eşi benzeri yoktur. Buldan'a yolu düşen ziyaretçilerin bu lezzetin tadına bakmasını tavsiye ediyorum" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Simitlerin hazırlanışı-Simitlerin susamlanması ve şekil verilmesi-Kara fırından görüntü-Simitlerin fırında pişmesi-Pişen simitlerden görüntüler-Simit ustası Musa Kaval ile röp.-Genel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ,
=========================15 yaşındaki Nehir, görme engelli anne ve babasının göz yoldaşı oluyor
İZMİR'de, lise 1'inci sınıf öğrencisi Nehir Gürel (15), doğuştan görme engelli annesi Döndü Gürel'in (54) ve 22 yaşında görme yetisini yitiren babası Osman Gürel'in (60) gören gözü oluyor. Bulaşık, çamaşır, temizlik ve yemek işlerinin yanı sıra dışarıda da ailesine destek olan Nehir, anne ve babasının karanlık yaşamını aydınlatıyor.
Konak ilçesinde oturan Osman Gürel, 22 yaşında göz tansiyonundan dolayı görme yetisini kaybetti. Şoförlük yapan Gürel, bu mesleği mecburen bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra seyyar satıcılık yaparak ve Tepecik'te engellilerin kurduğu bir dernekte müzik faaliyetlerine katılarak yaşamını sürdüren Gürel, bu dernekte tanıştığı doğuştan görme engelli Döndü Çoban ile yaşamını birleştirdi. Gürel ailesine 2005 yılında dünyaya gelen Nehir de katıldı. Görme engelli bir ailede gözlerini açan Nehir, anne ve babasının yaşama daha sıkı sıkıya bağlanmasını sağladı. Küçüklüğünden beri ailesine birçok konuda yardımcı olan Nehir, ileride hem görme engelliler bireyler için çalışmalar yapmayı hem de polis olmayı hedefliyor.
'NASIL YAŞIYORSUNUZ' DİYEREK ŞAŞIRIYORLAR'
Çevresindeki kişilerin kendisini tebrik ettiğini anlatan Nehir, "Bulaşık yıkıyorum, evi temizliyorum. Dışarıda yürürken de annemin elimden tutuyorum ama babam baston kullandığı için çok zorluk çekmiyor. Temizlik ve yemek konularında da yardımcı oluyorum. Küçükken onların görememesini kabullenemedim. Yeni yeni kabulleniyorum. Çevremdekiler de benimle gurur duyuyorlar, tebrik ediyorlar. 'Nasıl yaşıyorsunuz?' diyerek şaşırıyorlar. Özellikle annemin yemek yapmasına çok şaşırıyorlar. Benim ilerideki hedefim ise polis olmak" dedi.'NEHİR BİZE HER TÜRLÜ KONUDA YARDIMCI OLUYOR'
Kızlarını yetiştirirken çeşitli zorluklar yaşadıklarını söyleyen baba Osman Gürel, "Zamanla alışıyoruz ancak görerek yaşamak, görmeyerek yaşamaktan çok daha farklı. Tabi zorluklar çektik, çekmedik desek yalan olur. Özellikle kızımın bakımında ve hastalık durumlarında zorluklar çektik. Rahmetli kaynanam ve dostlarımızın yardımıyla da hayata tutunduk ve kızımı büyüttük" diye konuştu.Nehir'in kendilerine her türlü konuda yardımcı olduğunu söyleyen Gürel, kızıyla onur ve gurur duyduğunu belirterek, "Nehir bize her türlü konuda yardımcı oluyor. Yemek yapıyor, evde ve dışarıda yürüyüşlerimizde yardımcı oluyor. Herhangi bir yere giderken adres soracağımız zaman onun yardımıyla gidiyoruz. Yemek konusunda da eşim yapabildiği kadar yapmaya çalışıyor ama yapamadığı durumlarda kızım yapıyor. Çamaşırlarda renkleri ayırırken yardımcı oluyor. Çamaşırları o yıkıyor ve evin temizliğinde de yardımcı oluyor" dedi.
'O BENİM GÖZÜM, KULAĞIM, ELİM VE AYAĞIM'
Kızının ev toplama, yemek ve çamaşır gibi konularda kendisine yardımcı olduğunu anlatan anne Döndü Gürel ise "Nehir, evi toparlıyor. Yemek konusunda bana yardımcı oluyor. Çamaşırların renklerini ayırıyor. Onu yetiştirirken çok zorluk çektim diyemem. O benim her şeyiyle canım, ciğerim, gözüm, kulağım, elim, ayağım. Kendi kızımı çevreden edindiğim bilgilerle ve Allah'ın verdiği azim ve güçle büyüttüm" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Aileden detaylar-Nehir Gürel ile röportaj-Osman Gürel ile röportaj-Döndü Gürel ile röportajHaber-Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/İZMİR,
=============================
10 yaşındaki Ege, tarihi olayları resme döküyor
İZMİR'de, 5'inci sınıf öğrencisi Nazım Ege Tetik (10), tarihe duyduğu büyük ilgiyi, öğrendiği olayları resme aktararak pekiştiriyor. Ege, yaptığı eserlerini, 'Egetopya' ismini verdiği sergisinde, sanatseverlerin beğenisine sundu.Küçüklüğünden beri güçlü bir görsel hafızaya sahip olan Nazım Ege Tetik, kalem tutmaya 1 yaşında, resim yapmaya ise 2 yaşında başladı. 4 yaşına kadar annesinin görevi nedeniyle Ukrayna'da yaşayan Tetik, İngilizce, Rusça ve Türkçeyi anlayabilecek kadar öğrendi. 5 yaşında asperger sendromu teşhisi konulan Ege, zamanla bu sendromun olumsuz etkilerinden olan sosyalleşme sorununu büyük oranda aştı. Ege, 8 yaşında annesinin doktora yapmaya başlamasıyla tarihe merak sardı. Anne Melike Bahar Tetik, Ege'ye birçok tarih kitabı aldı. Kitap okuyarak ve internetten videolar izleyerek tarih bilgisini geliştiren Ege, tarihe olan sevgisini resim tutkusuyla birleştirdi. Ege, öğrendiği tarihi olayları resme aktarmaya başladı ve 'Egetopya' ismini verdiği bir sergi açtı. Ege'nin en büyük hayali ise, Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemi sınırları içindeki şehirleri gezip bunları resme dökmek ve bununla ilgili bir sergi açmak.
'RESİM YAPMAYI ÇOK SEVİYORUM, İLK RESMİM İSTANBUL'UN FETHİ'
Ege Tetik, resim yapmayı çok sevdiğini belirterek, "Her şey annemin Türk edebiyatı okumasıyla başladı. O Türk tarihini bana da anlattı. Ben de tarihe bu şekilde merak sardım. Annem, bana tarih kitapları aldı. Zamanla birçok kitaptan oluşan dev bir kütüphanem oldu. Daha sonra tarih videoları izledim. Bu şekilde tarih bilgimi geliştirdim. Resme ise 2 yaşında başladım. Resim yapmayı çok seviyorum. İlk olarak İstanbul'un fethi ve Prut Savaşı'nı resmettim. Bu tarihi olayları resme döktüğüm sergime de 'Egetopya' ismini verdim. Aynı zamanda Star Wars ve Angry Birds gibi güncel film ya da oyunlara da resimlerimde yer verdim" dedi.'TARİH KONUSUNDAKİ ÖĞRENDİKLERİNİ RESME AKTARIYOR'
Oğlunun resim, tarih ve coğrafyayı bir araya getirdiğini söyleyen Melike Bahar Tetik, şunları söyledi: "Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırma Enstitüsü'nde doktora yaparken öğrendiklerimi ona da hikayeleştirerek anlatmaya başladım. Çünkü benim okuduğum kitapları çok merak ediyordu. Daha sonra özellikle Türk tarihine merak sardı. Bana sürekli sorular sormaya başladı. Ardından ben ona yetemedim ve kaynaklar almaya başladım. Kitaplar ve haritalarla onu destekledim. Özellikle 2 yıl önceki yaz tatilini harita çalışarak geçirdik. 9 tane büyük boy harita almıştım, bütün yaz boyunca bu haritaları saatlerce inceledi. Haritalar da yetmeyince ona kitaplar aldım. Onları da okudu. Bu şekilde tarihe ve coğrafyaya olan ilgisi arttı. Ege'nin daha öncesinde de bir resim merakı vardı. 8- 9 yaşlarındayken ilk resim sergisini açmıştık. Şimdi de tarih konusundaki öğrendiklerini resme aktarıyor. Bunu coğrafya ile de birleştiriyor. Çok güzel ve detaylı haritalar çiziyor. Gördüğü haritalardaki hataları bulabiliyor yani görsel hafızası oldukça yüksek. Saatlerce bize tarih ile ilgili öğrendiklerini anlatıyor. Normalde bu yaştaki bir çocuk video oyunlarıyla vakit geçirirken o tarih videoları ve kitaplarıyla kendini besledi ve geliştirdi. Sonra da bunları bizlere, arkadaşlarına ve yakınlarımıza anlatmaya başladı. Sosyal medyada da tarih kanalı açtı. Ege'nin bu yeteneklerini değerlendirmek için de resim sergisi açmaya karar verdik."'HAYALİ OSMANLI'NIN YÜKSELİŞ DÖNEMİNDEKİ ŞEHİRLERİ GEZMEK'
Oğlunun hayalini anlatan Melike Bahar Tetik, bunun için sponsor aradıklarını kaydederek, "Ege'nin bir hayali var. Özellikle Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemindeki sınırları içinde olan şehirleri gezmek istiyor. Ancak tabi bizim bunun için büyük bir bütçemiz yok. Eşim de ben de birer öğretmeniz. Bu yüzden Türkiye'yi gezmek istiyoruz. Bunu da bütçemize uygun olarak bir karavan ile yapabiliriz diye düşündük ama henüz gerçekleştiremedik. Hayali gezdiği şehirlerdeki tarihi yerleri, müzeleri ve kütüphaneleri araştırarak gün sonunda da gezdiği o şehrin haritasını çıkarmak ve resmetmek istiyor. Eğer sponsor bulup bu şekilde bir gezi yapabilirsek sonucunda Ege'ye ait şehir ve harita resimlerinin olduğu bir sergi daha açabiliriz" dedi.'OĞLUMUN BU KADAR TAKDİR GÖRMESİ ÇOK GURUR VERİCİ'
Oğlunun resimlerine ilginin çok olduğunu belirten Melike Bahar Tetik, çok gururlandığını söyleyerek, "Sergiye ilgi oldukça güzel ve yoğun. 30 günlük bir sergiydi. İlgi çok fazla olunca 15 gün daha uzattık. Ziyaretçiler anı defterine de çok güzel şeyler yazmışlar. Benim için oğlumun bu kadar takdir görmesi çok gurur verici. Resim alanındaki uzman kişiler onun kendine özgü bir tarzı olduğunu söylediler. Bu da çok ilgi çekici bir durum. Biz de çok gururlanıyoruz. Umarım ilerde de teşvik edip bu yeteneğini daha iyi yerlere taşıyabiliriz" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Nazım Ege Tetik ile röportaj-Melike Bahar Tetik ile röportaj-Nazım Ege Tetik'in resim yapması-Nazım Ege Tetik'in yaptığı resmi anlatması-Nazım Ege Tetik'in kitap okuması-Resimlerden genel detaylar
Haber: Ahmet Turhan ALTAY - Kamera: Melis KARAKUZULU/İZMİR,
=============================