Dha Yurt Bülteni -6
Üs bölgesinin yolunu açmak için metrelerce karla mücadele ediyorlarHakkari'nin Şemdinli ilçesinde karla mücadele çalışmaları sürüyor.
Üs bölgesinin yolunu açmak için metrelerce karla mücadele ediyorlar
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde karla mücadele çalışmaları sürüyor. İl Özel İdare Müdürlüğü karla mücadele ekipleri, metrelerce karın olduğu Tekeli Taburu'na bağlı üs bölgesinin yolunu açabilmek için yoğun çaba sarf ediyor.
Mayıs ayına gelinmesine rağmen dağlarla çevrili Şemdinli'de kar hayatı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Hakkari İl Özel İdaresi'ne bağlı karla mücadele ekipleri, yaklaşık 8 metre karın bulunduğu Şemdinli ilçesindeki Tekeli Taburu'na bağlı Üs Bölgesi'nin kapalı olan 6 kilometrelik yolunu açmak için yoğun çaba harcıyor. Rüzgarın etkisiyle çukur bölgelerde metrelerce karın oluştuğu yolda çalışma yapan ekipler, 5 kilometrelik mesafeyi açarken kalan 1 kilometrelik yolu açma çalışmalarını ise sürdürüyor.
Zorlu bir çalışma yürüten ekipler, zaman zaman ekskavatör de kullanılıyor.
Görüntü Dökümü
--------
Karla mücadele çalışması yapılırken
Genel detay
118 MB - 1 DAKİKA 3 SANİYE
Haber-Kamera: Mehmet ÖZKAN/HAKKARİ,-
================
Ziyaretçilerin çiğnediği 'Mavi Yıldız' çiçeği kayboldu
TRABZON'un Tonya ilçesi Kadıralak Yaylası'nda yetişen ve Uluslararası Bern Sözleşmesi'nce koruma altında olan 'Mavi Yıldız' çiçeğini görmek için yaylaya gelenler, üzerlerine basarak mangal yaptığı, otomobilleri ile çiğnediği çiçeklerin kısa sürede kaybolmasına yol açtı. Türkiye'nin korumakla yükümlü olduğu endemik bitkiler arasında yer alan ve yok olma tehlikesi bulunan, ince ve uzun yapraklı çiçek türüne zarar verilmesi tepkilere neden oldu.
İlçeye 9 kilometre uzaklıkta bulunan, yaklaşık 1300 metre yükseklikteki Kadıralak Yaylası'nın ilkbaharla 'mavi yıldız' çiçeklerinin açmasıyla mor örtü ile kaplanması, güzel görüntüler oluşturdu. İlkbaharın gelişini simgeleyen çiçeklerin açmasıyla yeşilin birçok tonunu barındıran yayla, 'mavi yıldız' çiçekleriyle renk cümbüşüne dönüştü. Her yıl nisan ayında açan, 'Uluslararası Bern Sözleşmesi' gereği korunan, ince, uzun yapraklı 'mavi yıldız' çiçeğinin yetiştirildiği yaylanın mor renge bürünüp, toprağını denize çeviren görüntüsü, yaylayı ziyaret edenleri hayran bıraktı. 'Mavi yıldız' çiçekleriyle mora bürünen yaylanın eşsiz manzarasını fırsat bilen doğaseverler ve fotoğrafçılar da yaylaya tur programları düzenledi. 'Mavi Yıldız' çiçeğini görmek için yaylaya gelenler, üzerlerine basarak mangal yaptığı, otomobilleri ile çiğnediği çiçeklerin kısa sürede kaybolmasına yol açtı. Türkiye'nin korumakla yükümlü olduğu endemik bitkiler arasında yer alan ve yok olma tehlikesi bulunan çiçek türüne zarar verilmesi tepkilere neden oldu.
'KORUMA KARARI YETMEZ, DENETİM YAPILMALI'
Kadıralak Yaylası'nda 'Mavi Yıldız' çiçeklerinin tahrip edildiğine şahit olduğunu anlatan Turizm İşletmecileri ve Seyahat Acenteleri Derneği (TİSAD) Başkanı Murat Çavga, "Araçlar çiçeklerin üzerine park edildi, horon halkaları düzensiz kuruldu, bölgede mangal yakanların oldu. Festival ve yayla şenlikleri bölgemiz için önemli ancak koruma altında olan bir bölgede etkinlik yapılacaksa bunun Trabzon Valiliği'nin onayına bağlanması gerekiyor. Etkinliklerin valilik iznine bağlanması tek başına yetmeyebilir ancak bu adımın atılması, sonraki basamaklar için önemli. Uzungöl ve Sera Gölü koruma altında olmasına rağmen korunamadı. Ayder Yaylası ve Uzungöl'de kentsel dönüşüm düşünülüyor. Nasıl dönüştürürseniz dönüştürün, buralar bozulduktan sonra orijinaline dönüştürme şansınız yok. Sadece koruma altına almak yetmez, denetim yapılarak bu doğrultuda yönlendirmeler gerekiyor. 2012'de Kadıralak Yaylası'nın statüsü değiştirildi. 2012 yılındaki yapı sayısıyla şu anki yapı sayısına bakınca, Kadıralak'ın şu anki durumu gözler önüne seriliyor. Körfez ülkelerinden bölgeye gelen turistlerin tercihleri doğal güzellikler ve su kaynakları oluyor. Karadeniz'in doğal kaynaklarının kaybedilmesi halinde mevcut turist potansiyelinin de kaybedilecektir" diye konuştu.
DOÇ. DR. DÜZGÜNEŞ: MAVİ YILDIZ ÇİÇEĞİNİN TIBBİ YÖNÜ VAR
Karadeniz Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Doğa Koruma Alanları Uzmanı Doç. Dr. Ertan Düzgüneş de bilinçli yöre halkının 'Mavi Yıldız' çiçeklerinin bulunduğu bölgenin etrafını çitle çevrilerek korunmaya aldığını belirterek bunun kendi başına yeterli olmadığını söyledi. Düzgüneş, şunları kaydetti:
"Ziyaretçilerin alan içerisinde kontrolsüzce dolaşması, araçlarla alan içerisine gelişigüzel park etmeleri, doğal örtü üzerinde tahribatlara ve baskıya yol açıyor. 'Mavi Yıldız' çiçekleri görsel güzelliğinin dışında içerdiği 'alkaloid' etken maddesinin tıbbi yönü var. Tıp ve eczacılık alanlarında için çok değerli bir bitki. Türkiye'nin kuzey batısında İstanbul, Balıkesir, Bursa, Yunanistan'ın kuzey doğusu ile Trabzon Tonya'da yer alıyor. Bir zamanlar İstanbul'da 3 ayrı noktada Mavi Yıldız çiçeği bulunurken şu an sadece 1 bölgede kalmış ve yok olma noktasına gelmiştir. Bu anlamda Tonya'nın ne denli önemli ve şanslı olduğu herkes tarafından bilinmeli"
Mavi Yıldız çiçeklerinin korunması adına bölgenin fiziksel, ekolojik ve görsel taşıma kapasitelerinin hesaplanması gerektiğini söyleyen Düzgüneş, "Planlı bir ziyaretçi yönetimi oluşturulması ve doğa bilinci oluşturacak programların yapılmasını zorunluluğu var. Acilen caydırıcı önlemler alınmaması halinde, insan ve araç baskısı sebebiyle bölgedeki endemik bitkilerin yakın bir gelecekte yok olabilier" dedi.
KADIRALAK YAYLASI
Kadıralak Yaylası, her yıl nisan ayında açan 'mavi yıldız' çiçekleri ile mora bürünüyor. Yok olma tehlikesi bulunan, ince uzun yapraklı çiçek, 'Uluslararası Bern Sözleşmesi' gereği Türkiye'nin korumakla yükümlü olduğu endemik bitkiler arasında bulunuyor. Nisan ayında doğa fotoğrafçılarının akınına uğrayan Kadıralak Yaylası, 'tabiat parkı' ilan edilmişti. Uzungöl benzeri oluşturulacak yapay göl ile yaylanın turizm merkezi haline getirilmesi de planlanıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------
Kadıralak yayla detayları
Çiçeklerden detay
Çiçeklerin üzerinde dolaşanlar
Doç. Dr. Ertan Düzgüneş açıklaması
Murat Çavga açıklaması
Haber: Selay SAYKAL - Kamera: Uğur AYDIN TRABZON-DHA
==============
Balıkçılıkla 4 çocuğunu okutan annenin çalışma azmi
Rize'nin Fındıklı ilçesinde 30 yıldır 'Gurbet 53' adını verdiği teknesiyle balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Havva Latifoğlu (53) hastalık sonucu iki elini kullanamayan eşi ile üniversite okuttuğu 4 çocuğuna baktı. Ailesi için yıllardır çalışan Latifoğlu, kazancıyla okuttuğu çocuklarından üçü mühendis, üst düzey yöneticisi ve sosyolog oldu, bir çocuğu ise kazandığı mimarlık fakültesine başladı. Halen daha çalışmayı sürdüren Latifoğlu, azmi ile örnek oluyor.
Fındıklı ilçesinde yaşayan Havva Latifoğlu'nun eşi Mustafa Latifoğlu, yıllar önce geçirdiği hastalık sonucu iki elini kullanamaz hale geldi. Eşi ve 4 çocuğunun geçimi için çalışmaya karar veren Havva Latifoğlu, 30 yıl önce aldığı ağla balıkçılığa başladı. İşi ilerleten Latifoğlu önce bir sandal, ardından da 'Gurbet 53' adını verdiği balıkçı teknesini satın aldı, her sabah Karadeniz'e açılarak hırçın dalgalarda balık avladı. Çocuklarının üniversite masraflarını karşılamak için daha çok çalışmak zorunda kalan Latifoğlu, balıkçılığın yanı sıra bağ bahçe işlerine başladı, tarlada sebze ve meyve yetiştirdi. Güne denizde balıkçılık ile başlayan Latifoğlu, tarladan topladığı ürünleri pazarda sattıktan sonra akşam geç saatlerde evine döndü.
4 ÇOCUĞUNU OKUTTU
Ailesi için yıllardır çalışan Latifoğlu, kazancıyla çocuklarını üniversitede okuttu. Çocuklarından Cumhur Hikmet (30) Karabük Üniversitesi Metalurji Mühendisiliğini bitirdi. Gül Ayşe (27) ise Denizli Pamukkale Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümününden birincilikle tamamladı, özel bir şirkette üst düzey yönetici oldu. Elif de (26) Konya Selçuk Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Latifoğlu'nun küçük kızı Gaye de (21) kazandığı Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık bölümünde bu yıl 2'inci sınıfa geçti. Halen daha çalışmayı sürdüren Latifoğlu, azmi ile örnek oluyor.
'ÇOCUKLARIM MÜCADELEMİ KARŞILIKSIZ BIRAKMADI'
Ev ekonomisine katkı sağlamak için balıkçılık, odunculuk, bağ bahçe ve hayvancılık gibi işler yaptığını anlatan Havva Latifoğlu, "Balıkçılığı da yüzmeyi de hiç bilmiyordum ama tekneyle açık denizlere açılıp balıkçılık yaptım. Hayat mücadeleyle devam ediyor. Çocuklarınızı kimsenin eline bırakmayın. Anne gibi yar olmaz. Çalıştığımız zaman çocuklarımızı her şekilde doyururuz, çünkü biz anneyiz. Kadınların yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır. Çocukları 9 ay karnında taşıyıp dünyaya getirmekle anne olunmuyor. Anneler çocukları için mücadele eder. Ben çocuklarım için mücadelemi verdi. Onlarda bunu karşılıksız bırakmadı. Okudular, başardılar ve meslek sahibi oldular. Benim mücadelemin de karşılığını verdiler. Çok mutluyum" dedi.
Görüntü Dökümü
-------
-Sahilde teknesinde çalışırken drone görüntüleri
-Bahçede çalışırken görüntüler
-Teknesinde çalışırken görüntüler
-Teknesiyle denize açılma görüntüleri
-Ağ örerken görüntüler
-Bahçede çalışırken görüntüler
-Muhabir anonsu
-Röportaj
-Detaylar
BOYUT: 671MB
Haber: Arzu ERBAŞ - Kamera: Emre KOLTUK RİZE-DHA
==============
Yaşlıları dolandırdı, tutuklandı
Mersin'de yaşlı erkekleri güzel sözlerle kandırarak, cüzdanlarını çalan 35 yaşındaki kadın, polis tarafından yakalandı. Sevk edildiği adliyede tutuklanan kadın kendisini görüntüleyen basın mesnuplarını görünce "Allah için çekmeyin. Bunlar niye çekiyorlar? Allah için çektirmeyin" diyerek, yalvardı.
Mersin'de yaşayan Ş.E. ile M.Z. isimli 2 kişi, Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı Yandol Büro Amirliği'ne başvurarak, arkadaşlık kurdukları bir kadının cüzdanlarını çaldığını bildirdi. Ayrı zamanlarda kadının kurbanı olan ikili, toplam 2 bin TL, 185 dolar ile kimlik ve banka kartlarının çalındığını ifade etti.
Harekete geçen polis ekipleri, hırsızlık olaylarının yaşandığı bölgelerdeki güvenlik kameralarını inceledi ve şüphelinin 35 yaşındaki Ç.A. isimli kadın olduğunu belirledi. Kadın, evine yapılan operasyonla gözaltına alındı.
Emniyette şikayetçiler tarafından teşhis edilen Ç.A., sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Kadın kendisini görüntüleyen basın mesnuplarını görünce kendini yere atmaya çalışıp, yüzünü saçlarıyla kapattı. Polislere de " Allah için çekmeyin. Bunlar niye çekiyorlar? Allah için çektirmeyin" diyerek, yalvardı. Kadın, Mersin Adliyesi'nde tutuklanarak, cezaevine gönderildi.
Görüntü Dökümü
-----------
-Kadın emniyetten çıkartılırken
-Kadın zanlının saçı ile yüzünü kapatıp söylenmesi
-Polisler tarafından götürülmesi
-Araca bindirilmesi
-Aracın gitmesi
-Emniyetin bina ve tabelası görüntüsü
-Adliyenin bina ve tabela görüntüsü
(BOYUT: 179 MB) (SÜRE: 1,35 DK)
Haber-Kamera: Mustafa ERCAN/MERSİN,
====================
Turizm öğrencilerinden antik dönemin turizm merkezine ziyaret
MUĞLA'nın Datça ilçesinde, turizm sektörünün kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak akmacıyla eğitim veren, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Datça Kazım Yılmaz Meslek Yüksekokulu'nun öğrencileri, antik çağın en parlak liman ve turizm kenti olan Knidos'u ziyaret etti.
Sahip olduğu Afrodit heykeli, kilise ve tapınakları, Akdeniz ve Ege'de deniz yolu ticaretinin uğrak yeri olan çifte limanı ile döneminin önemli merkezlerinden biri olan 2 bin 600 yılık antik Knidos kenti hakkındaki seminerde önce teorik bilgiler verilen öğrenciler, sonrasında rehberler eşliğinde burayı gezdi. Datça Kazım Yılmaz Meslek Yüksekokulu'nda düzenlenen seminerde, Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Knidos Kazı Başkanı Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, antik kenti anlattı. Datça Kaymakamı Mesut Çoban'ın da katıldığı semineri, turizm, marina işletmeciliği, muhasebe ve aşçılık bölümünden 70 öğrenci ve öğretim üyesi büyük bir ilgiyle izledi.
SANAT, BİLİM VE KÜLTÜRÜN ÖNCÜSÜ
Knidos Kazı Başkanı Prof. Dr. Doksanaltı, Akdeniz ile Ege'nin kesişme noktasındaki konumu itibariyle, Knidos'un var olduğu andan itibaren her zaman yerleşimcilerin ilgisin çektiğini söyledi. Prof. Dr. Doksanaltı, "Büyük bir askeri güce ulaşmamakla birlikte, kültür, sanat ve bilim alanında, antik dönemin en önemli kentlerinden biri olmuştur. Antik dönemde konumu itibariyle deniz ticaretinin merkezi haline gelen Knidos, bu nedenle hızlı bir şekilde gelişmiş ve zenginleşmiştir. Knidoslular işte bu zenginliklerini sanat, bilim ve kültür anlamında kullanmışlardır. Bugün ister tıp, ister mühendislik, ister mimarlık isterse de felsefe ve edebiyat olsun tüm kaynaklarda bir Knidos'luya denk gelebilirsiniz. Knidos bu özelliklerinden dolayı, Rönesans ile birlikte batılı araştırmacılar tarafından ziyaret edilmiş, incenmiş ve araştırılmış bir antik kenttir. Bu durum Knidos için büyük bir şans gibi gözükse de, ne yazık ki şansın yanında şansızlık olarak da düşünülebilir. Çünkü bu güzel konumu nedeniyle, yağmalara ve istilalara uğramıştır" dedi.
Datça Kazım Yılmaz Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Canan Doğan da Knidos'un tarihi öneminin herkes tarafından bilindiğini belirterek, "Dönemin en önemli liman ve ticaret kentlerinden biri olan Knidos tarihi, kültürü ve sanatı ile bize önemli bir mirastır. Bu güzel kenti öğrencilerimizin mutlaka haberi olmalı diye düşündük ve bu programı düzenledik. Turizm, Marina İşletmeciliği, Muhasebe ve Aşçılık bölümü öğrencilerimizi buraya getirip tanıtmak istedik. Kazı ekibine çok teşekkür ediyoruz. Bize gerçekten çok ayrıntılı bir anlatımla kenti gezdirdiler" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------
Turizm öğrencileri, Antik Knidos Kentini gezmesi
Rehberler, öğrencilere antik kenti anlatması
Datça Kazım Yılmaz Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Canan Doğan ile konuşma
Haber- Kamera: Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla),
=================
Fatma nine, 40 yıldır balıkçılık yapıyor
Tekirdağ'ın Marmara Ereğlisi ilçesinde yaşayan Fatma Özmen(71), 40 yıldır denize açılıp, balık tutuyor hem de ağ örerek geçimini sağlıyor. Balıkçılığı 20 yıl önce ölen eşinden öğrendiğini söyleyen Özmen, "İşimden memnum değilim ama çocuğumun baba mesleği, mecburiyetten yapıyoruz" dedi.
Marmara Ereğlisi ilçesinde yaşayan 1 çocuk 3 torun sahibi Fatma Özmen, geçimini 40 yıldır açıldığı Marmara Denizi'nde balıkçılık ve balık ağları örüp, tamirini yaparak sağlıyor. Yıllarca birlikte balıkçılık yaptığı eşini 20 yıl önce kaybeden Özmen, mesleğini oğlu Hasan Özmen ile birlikte sürdürüyor. Oğluna ait 7 metrelik tekne ile denize açılıp balık tutan Özmen, arta kalan zamanları da ise ağları tamir edip, yeni ağlar örerek geçiriyor. Eşi ve oğlu ile 40 yıldır balıkçılık yaptığını anlatan Fatma Özmen, "Balıkçılığı rahmetli eşimden öğrendim. Onu kaybettikten sonra tek başına denize açılmadım, oğlumla birlikte gidiyorum. Balıkçılık zor bir meslek. Sabah saat 08.00'de denize açılıyorum akşam saat 20.00'de eve döndüğüm zamanlar oluyor. Boş zamanlarımda ise daha çok ağ örüp, onarımlarını yapıyorum" dedi.
Balıkçılığı geçimlerini sağlamak için mecburiyetten yaptığını ifade eden Özmen, "İşimden memnum değilim ama çocuğumun baba mesleği. Mecburiyetten yapıyoruz. Oğlumun okumasını çok istedim fakat okumadı. 'İlla ki de balıkçı olacağım' dedi ve babasının mesleğini devam ettirdi. Oğluma destek olayım diye mecbur bu işi yapıyorum. Oğlum kirada, kızının biri İstanbul'da üniversite okuyor. Yaz kış demeden her gün çalışıyorum. Kışın denize çıkmadığım zaman evde ağ yapıyorum. Hava güzel olduğu zaman motorda da yardım ediyorum oğluma. Çocuğumun belli bir maaşı olmadığı ve oğlum bana ekmek paramı versin diye ona yardım ediyorum" diye konuştu.
'YUNUSLAR AĞLARA ZARAR VERİYOR'
Balıkçı ağlarına en büyük zararı Yunusların verdiğini anlatan Fatma Özmen, "Yırtık ağlara yama yapılıyor. Denizden pislik, taş, bazen köpek balığı ve yunus çıkıyor. Ağları daha çok bunlar yırtıyor. Özellikle büyük balıklar ağdaki küçük balıkları yemek için ağları koparıyorlar. Bu yüzden yırtılan ağları tamir ediyorum. Tamir yapmadan olmuyor, yırtık yeri mecbur dikiyorum" dedi.
Görüntü Dökümü
----------
-Fatma Özmen, ağları tamir öderken
-Özmen'in çalışmasından detaylar
-Ağlardan detaylar
-Özmen ile röp.
-Ağlar ve Özmen'den detaylar
-Ağ ayıklaması
-Balıkçı teknesinde çalışması
-Detaylar
Haber-Kamera: Mehmet YİRUN-Şafak TAŞOYAR/MARMARA EREĞLİSİ(Tekirdağ),-
===================
44 yıldır türbelerin gönüllü bakımını yapıyor
KAYSERİ'de türbedar Hamdi Sarp (67), 44 yıldır kentin dört bir yanında yer alan 39 türbe ile kümbetlerin her türlü bakım ve temizlik işlerini gönüllü olarak yapıyor.
Tarihi Kapalı Çarşı'da iş yeri bulunan ve el işçiliğiyle avize yapan ve aynı zamanda inşaatlarda elektrik tesisatı döşeyen Hamdi Sarp, kentteki 39 türbenin ve çok sayıdaki kümbetin bakımını gönüllü olarak üstleniyor. Aralarında, Seyyid Burhaneddin Tirmizi, Zeynel Abidin, Melik Mehmet Gazi, Tacettin Veli, Hunat Hatun gibi kentin manevi ve tarihi kişiliklerinin mezarlarının bulunduğu türbeleri bisikletiyle dolaşan ve sanduka örtülerini temizleyen, türbeleri süpürüp tozunu alan Sarp, her perşembe günü de sandukaların içine su dolu bir sürahi bırakıyor.
'TÜRBELERDE HUZUR BULUYORUM'
İşini severek yaptığını anlatan Sarp, 23 yaşındayken Tutak Mescidi'nde kentin eski türbedarı Mehmet Ünlü ile tanıştığını ve onun sayesinde bu işe gönül verdiğini anlattı. Ünlü'nün hayatını kaybetmesinin ardından bu görevi tek başına üstlendiğini belirten Sarp, şöyle konuştu:
"Sabah namazımı Cami Kebir'de kılarım. Türbeleri teker teker gezerim, etraflarında hep şişeler ya da çeşitli atıklar olur, onları temizlerim. Sonra gönüllü yardımcılar gelir, beraber temizliği yaparız. Her gün üç tane türbe temizleriz. Gönüllü yardımcılar arasında avukat var, hakim, doktor var. Hem sevabını almak istiyorlar hem de buraları temizleyip nefislerini, gururlarını, kibirlerini kırmak istiyorlar. Onlar da manevi olarak büyük haz aldıklarını, huzur bulduklarını söylüyorlar. Perşembe günü de türbelerin sürahilerine su doldururum. Bu işi kimseye bırakmam, kendim yaparım. Gelecek perşembe bakarım sular bitmiş. Bu işi yaptığımdan bu yana çok huzurluyum. Türbelerde, kümbetlerde huzur buluyorum."
'TÜRBELER, VATAN TOPRAĞININ KİMLİĞİDİR'
Türbedar Hamdi Sarp türbelerin, vatan toprağının 'kimliği', 'nüfus kağıtları' olduğunu belirterek, "Türbelere bizler sahip çıkmalıyız. Burada yatanlar, bizim ecdadımız. Biz sahip çıkmazsak kim sahip çıkacak? Bunlara biz sahip çıkacağız, bu mekanları koruyup kollayacağız. Türbe bakımını da gönülden yapıyorum. Allah ömür verdiği sürece de bu işleri yapacağım" diye konuştu.
Sarp, türbe ve kümbetlerin üzerine bazen gençlerin sprey boyalarla yazı yazdıkların, bu türbe ve kümbetlerin, manevi değerlerinin yanı sıra, tarihi eser özelliklerinin de bulunduğunu belirtti. Sarp, "Bu yazıları bazı cahil çocuklar yazıyor. Türbe duvarına değil de bir duvara yazı yazılması bile kötü oluyor, bir çirkinlik oluşturuyor, kirlilik oluşturuyor. O yazıları silemiyoruz, temizleyemiyoruz da. Taşı zımparalasak o da taşa zarar veriyor. Buralar bizim en koruyacağımız yerler. Bunlara saygı göstermemiz lazım" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------
-Türbedar ile röportaj
-Türbelerin temizlenmesi
-Türbelerden genel görüntü
-Genel detay
Süre: 6.49-764 MB
Haber-Kamera: Zafer BARIŞ/KAYSERİ,