Dha Yurt Bülteni-6
1)İZMİR'DE ASKERİ EĞİTİM UÇAĞI DÜŞTÜ İZMİR'deki Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan havalanan askeri eğitim uçağı düştü, 2 pilot şehit oldu.
1)İZMİR'DE ASKERİ EĞİTİM UÇAĞI DÜŞTÜ
İZMİR'deki Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan havalanan askeri eğitim uçağı düştü, 2 pilot şehit oldu.
Bugün saat 11.00 sıralarında, içinde 2 pilot askerin bulunduğu askeri eğitim uçağı, kalkıştan kısa süre düştü. Olay yerine çok sayıda ambulans, itfaiye ve arama- kurtarma ekibi sevk edilirken, 2 pilotun şehit olduğu belirlendi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden yapılan açıklamada "Çiğli/ İzmir 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığından 16 Şubat 2018 tarihinde tecrübe uçuşu maksadıyla kalkış yapan bir eğitim uçağımız düşmüştür. İki kahraman personelimiz şehit olmuştur" denildi.
İZMİR,
==================================================
2)ÇİLEĞİN KİLOSU ÇİFTÇİDE 4.5, MARKETTE 10- 15 LİRA
ANTALYA'da çiftçinin kilosunu 4.5 liraya sattığı çilek pazarda 6-7 lira, manav ve marketlerde 8, 9 ve 10 lirada satılırken, İstanbul gibi büyük şehirlerde 15 liraya kadar çıkıyor.
Türkiye'nin en lezzetli çileklerinin yetiştiği bölgelerden Serik'e bağlı Kadriye'deki seraları, bugünlerde kırmızı ve lezzetli bu meyve kaplıyor. Denize yakınlığı ve uygun iklim koşulları nedeniyle örtü altında yetiştirilen çilekler yiyenleri mutlu ederken, üreticisini aynı derece gülümsetmiyor. Antalyalı çiftçiler binbir güçlükle yetiştirdiği çileklerini Serik haline kilosunu 4.5 liraya satabiliyor. Çiftçiler, bu fiyatın çileğin maliyetini ancak karşıladığını belirtirken, büyük kentlerde kilosunun 15 liradan satılmasını eleştirdi.
ÇİLEK İÇİN ÇOK İDEAL MEVSİM
Kadriye'de örtü altında yaklaşık 10 yıldır çilek üreten Şaban Aksoy (44), Kadriye'de yetiştirilen çileğin aromasının çok güzel olduğunu söyledi. Bölgedeki birçok çiftçinin son 10 yılda çilek üretimine yöneldiğini belirten Aksoy, yaz meyvesi olarak bilinen çileğin bu mevsimde daha güzel olduğunu aktardı. Aksoy, "Antalya kışı bile sıcak geçiren bir şehir, bir de bunu seralarla desteklediğimiz zaman yeterli sıcağı elde ediyoruz. Şu anki iklim çilek yetiştirmek için çok ideal" dedi.
HORMON YOK
Çileğin şeklinin düzgün ve iri olması nedeniyle birçok insanın aklına hormon geldiğini belirten Şaban Aksoy, "Meyve ve sebzede hormon kullanımı yok. Devlet bu konuda sıkı denetim yapıyor. Hormon verildiği tespit edilirse 7 yıla kadar serayı kapatma cezası verebiliyor. Atılan gübre ve ilaçlar tek tek kontrol ediliyor. Eğer ilaç kalıntısı tespit edilirse ihraç hiç olmuyor. Çileklerin büyük ve düzgün şekilde olması düzenli sulama ve fidelemeden dolayı. Ortamın derecesi hep aynı. Bu nedenle iri ve düzgün oluyor" diye konuştu.
MALİYET 4, SATIŞ 4.5 LİRA
Çiftçi Aksoy, çileğin çok fazla dayanan bir ürün olmadığını belirterek, domates veya biber gibi günlerce satılmayı beklemediğini söyledi. Yenecek duruma ulaştığı zaman hemen piyasaya çıkarılması gerektiğini belirten Aksoy, şöyle devam etti:
"Özenle üstünde durulması gerekiyor, sık toplanması lazım. İşçi maliyetleri, paketleme, sera giderleri fazla olan meyve. Serik Hali'nde en iyi çilek şu anda 4.5 liradan alıcı buluyor. 1 kilo çilek zaten 4 liraya yetişiyor. Ürün çıktı, bekletme gibi şansımız yok, 3 lira olsa da satmak durumundayız. Büyük şehirlerde satıldığı fiyatın yarısı çiftçinin eline geçse bizim için çok iyi bir gelir olur. Çocuk gibi ilgileniyoruz. Aradaki tüccar fiyat belirliyor. Benim bildiğim İstanbul'da marketlerde 15 lira dolayında satılıyor. Bizim sattığımız çilek tam 3 katına alıcı buluyor. Her zaman olduğu gibi arada kazanan yine tüccar. Nakliye pahalı deniyor ama Antalya'dan İstanbul'a nakliye son derece ucuz. Bir kamyon İstanbul'a buradan 2 bin 500 liraya gidiyor."
ÇİFTÇİNİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Devletin hallerde kontrolü sağlam tutması gerektiğini kaydeden Aksoy, hallerdeki ortalama fiyatı bakanlığın belirlemesini istedi. Çiftçinin 5 liraya sattığı bir çileğin en fazla 10 liraya satılması gerektiğini aktaran Aksoy, "Asgari ücretin 1600 lira olduğu ülkemizde insanlar bunu tüketemez. Hal yasasını bekliyoruz. Bizim dışımızda çileğe elini her değdiren büyük para kazanıyor" dedi.
ANTALYA'DA BİLE 2 KATINA SATIŞ
Antalya kent merkezinde ise çilek pazarlarda 7 liradan başlayan fiyata satılırken, manav ve büyük marketlerde rakam 10 lirayı buluyor. Antalya'da 40 yıldır manav işleten Ökkeş Şişman, çileği Antalya halinden 6 liraya satın aldığını, 10 liradan kendisinin sattığını söyledi. Vatandaşın fiyatından daha çok, çileğin yaz meyvesi olduğunu düşündüğü için kuşku duyduğunu anlatan Şişman, çiftçilerden kendilerine gelene kadar aradaki komisyonculardan dolayı fiyatın arttığını kaydetti.
HAVA ISINDI FİYATI DÜŞTÜ
İstanbul'da ise pazar esnafı Antalya'dan gelen çileğin pahalı olması nedeniyle Mersin- Anamur'dan gelen çileği tercih ettiklerini söyledi. Çilek satışlarının iyi olduğunu belirten esnaf, "Anamur'dan gelen tarla çileğini 6 TL'den satıyoruz. Geçen hafta fiyatı 10- 12 lira civarındaydı. Ancak hava sıcaklığının artması nedeniyle fiyatı 6 TL'ye kadar düştü. Havada yağmur yok, kar yok bir güneşten dolayı çilek daha da çoğalıyor, fiyatlar düşüyor" dedi.
SERA ÇİLEĞİ PAHALI
Market çalışanı Serdar Toprak ise "Çileğin fiyatında düşüş var. Sebebi hava şartları. Havanın sıcak gitmesi, yazın erken gelmesi çileğin fiyatını ister istemez düşürmüş oluyor. Bu şekilde devam ederse 5 TL'ye kadar düşebilir. Ancak ürünün kalitesine göre fiyat değişiyor. Tarla çileği sera çilekten daha ucuz çünkü görünümü olsun, kalitesi olsun daha farklı. Ancak Antalya'dan gelen sera çileği pahalı" dedi.
Görüntü Dökümü
--------------------------
Sera içinde çileklerden görüntü
Yakın plan çilek ve çiçeklerinden görüntü
Çilek toplarınken görüntü
Toplanan çileğin karton kutuya dökülürken görüntüsü
RÖP 1: Şaban Aksoy ( Üretici )
Manav tezgahında çilek görüntüsü
RÖP 2: Ökkeş Şişman ( Manav )
Detaylar
691 MB /// 06.18
( Haber: Hasan DEMİRBAŞ- Namık Kemal KILINÇ- Cansel KİRAZ- Kamera: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,
317 MB..
==================================================
3)HAREKATTA YARALANAN ASKERLERE İLK MÜDAHALE, ŞEHİT KARDEŞİ SAĞLIKÇILARDAN
'ZEYTİN Dalı Harekatı'nda yaralanan askerler, tedavi için getirildikleri Kırıkhan Devlet Hastanesi'nde sağlık görevlisi olarak çalışan şehit kardeşleri Ahmet Metin Tok ve Orhan Budak tarafından karşılanıyor. Tok ve Budak, yardıma koştukları yaralı askerlere acil serviste ilk müdahalede bulunuyor.
Kırıkhanlı Ahmet Metin Tok'un ağabeyi Uzman Çavuş Aziz Tok, 1998 yılında Bingöl'de şehit oldu. Aynı ilçeden Orhan Budak'ın ağabeyi Uzman Çavuş Mehmet Budak ise 1994 yılında Diyarbakır Lice'de, teröristlerle girdiği silahlı çatışmada şehit oldu. Şehit kardeşleri Ahmet Metin Tok ile Orhan Budak'ın yolu, yıllar sonra Kırıkhan Devlet Hastanesi'nde keşişti. Tok ve Budak, şehit kardeşleri olarak devletin sağladığı imkandan yararlanıp sağlık memuru oldu.
YARALI ASKERLERİ İLK ONLAR KARŞILIYOR
İki şehit kardeşinin görev yaptığı Kırıkhan Devlet Hastanesi, 'Zeytin Dalı Harekatı' başladıktan sonra yaralı askerlerin en çok getirildiği yerlerden oldu. Hastanenin acil servisinde görev alan Ahmet Metin Tok ve Orhan Budak, doktor ve diğer sağlık görevlileriyle yaralı Mehmetçiklere ilk müdahale eden ekip içerisinde yer aldı. Tok ve Budak, yaralı askerlerin hayata tutunması için canla başla çaba gösteriyor.
'VATANIMIZ MİLLETİMİZ BİR'
Şehit kardeşlerinden Orhan Budak, çok istemesine rağmen asker olamadığını, sağlık alanında vatan görevi yaptığını söyledi. Budak, "Ağabeyim 1994 yılında Lice'de şehit oldu. Ben de şehit kontenjanından memur olmaya hak kazandım. 5 yıldır da bu görevde bulunuyorum. Buraya gelen şehitlerimizi, yaralı askerlerimizi gördüğüm zaman 24 yıl öncesine gidiyorum. O acıları tekrar yaşıyorum. Yaralı askerlerimiz geldiği zaman doktorlarımız müdahale ediyor, bizler o anlarda onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz ama sükünet içerisinde bekliyoruz, dua ediyoruz. O an canımı vermek istiyorum. Bizim canımızdan Allah'ım alsın, askerlerimize versin istiyorum" dedi.
Askerlere şehit kardeşi olduğunu anlattığını da söyleyen Orhan Budak, "Çok kahraman askerlerimiz var, vatanını milletini seven. Geçen gün bir binbaşı gelmişti, yarasını tedavi ettik, hemen askerlerinin başına gitmek istediğini söyledi. Bizler böyle askerlere sahibiz, burada bu anlara tanıklık ettikçe bizler de gururlanıyoruz. Bizim hayat hikayelerimizi de dinliyorlar. Biz de sabırlı olmaya mecburuz. Bana ağabeyimin kanını yerde bırakmayacaklarını söylüyorlar. Biz de bununla teselli oluyoruz. O anlarda bizler de ağlamaklı oluyoruz. Bizim vatanımız bir, milletimiz bir. Türk'üz, Kürt'üz, Aleviyiz, Sünni'yiz" diye konuştu.
'BEN DE ASKER OLMAK İSTEMİŞTİM'
Şehit kardeşi Ahmet Metin Tok ise yaralı olarak hastaneye gelen askerlerin başına koşup yardım ettiklerini ve yıllar önce yaşadıkları acı dolu günlere yeniden döndüğünü söyledi. Tok,
"İlk günkü acımızı aynen yaşıyoruz. Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Doktorların istediği üzerine kan getiriyoruz. Film çekimlerini gerçekleştiriyoruz. Mesai saatimiz dışında bile olsa koyup hemen geliyoruz. Zaman zaman bizler de gözyaşı döküyoruz. Annem arıyor o anlarda ve sabırlı olmamı istiyor" dedi.
Asker olmayı çok istediğini de belirten Tok, "Ben asker olmayı çok istiyordum, uzman çavuş olamadım ama devletimiz burada bize görev verdi. Ben de vatan görevimi burada yapıyorum" ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü
------------------------------------
Kırıkhan Devlet Hastanesi
Ahmet Metin Tok ile röportaj
Orhan Budak ile yapılan röportaj.
Şehit kardeşleri çalışırken
Genel ve detay görüntüler
(Haber-Kamera: Taylan YILDIRIM, Burak EMEK - HATAY-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 52 MB
====================================================
4)PROFESÖR DEMİR: TÜRKİYE ÖNEMLİ BİR KURAKLIK YAŞIYOR
ONDOKUZ Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Profesör Doktor Yusuf Demir, NASA'nın yayımladığı ve Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda ciddi kuraklık riski ile karşı karşıya kalacak ülkeler arasında gösterilmesine ilişkin raporu değerlendirdi. Türkiye'nin önemli bir kuraklık yaşadığını belirten Demir, "Su kaynakları, baraj ve göllerde azalmayla karşı karşıyayız. Bunun bir diğer aşaması tarımsal kuraklıktır ve en önemli problemlerden biri olacaktır." dedi.
OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Profesör Doktor Yusuf Demir, son yıllarda yaşanan küresel ısınma ve buna bağlı olarak yaşanacak kuraklık riskleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. NASA'nın yayımladığı ve Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda ciddi kuraklık riski ile karşı karşıya kalacak ülkeler arasında gösterildiği raporu değerlendiren Demir, ülkenin 4 aşamalı kuraklıkla karşı karşıya olduğunu belirtti. Demir, "Karadeniz Bölgesi özeline baktığımızda da Samsun başta olmak üzere özellikle bu sene çok ciddi bir kuraklık yaşıyoruz. Türkiye önemli bir kuraklık yaşıyor. 4 aşamalı bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Bu kuraklık, meteorolojik, hidrolojik, tarımsal ve sosyal kuraklık. Biz meteorolojik kuraklığı Türkiye olarak geçirdik. Yağış rejiminde değişiklik yağışlarda azalmayı yaşadık. Şu an hidrolojik kuraklık dediğimiz su kaynaklarında azalma, baraj ve göllerde azalma, akarsularımız ve özellikle kaynak sularında azalmayla karşı karşıyayız ki, bu da hidrolojik kuraklığın göstergesidir. Bunun bir diğer aşaması da tarımsal kuraklıktır ve en önemli problemlerden bir tanesidirö dedi.
'KIŞI YAŞAMDAN BAHAR GELDİ'
İklim rejiminin böyle devam etmesi halinde ciddi tarımsal kuraklığın yaşanacağına da değinen Profesör Demir, "Türkiye önümüzdeki süreçte eğer bu seneki iklim rejimi böyle devam ederse çünkü henüz daha kışı yaşamadık, bahar geldi. Ciddi tarımsal kuraklık ile karşı karşıya kalacak. Ama biz hala umutluyuz. Önümüzdeki bir iki ay içerisinde inşallah bir takım yağışlar alabiliriz. Hem bitkilerin, hem tarımsal üretim açısından alt yapı noktasındaki problemler meteorolojik anlamda giderse bu risk biraz azalır diye düşünüyoruzö diye konuştu.
'YATIRIM İÇİN GELECEKLER'
Türkiye'nin pek çok yerinde yaşanacak kuraklıktan etkilenmeyecek bölgenin başında Karadeniz Bölgesi'nin geldiğini ifade eden Demir şunları kaydetti:
"Karadeniz Bölgesi'nin başka bir özelliği var bizim için önemli olan. Bu bölge belki de bu ülkenin gelecek 30 yılda en önemli bölgelerinin başında geliyor. Çünkü dünyada yayımlanan raporlarda da bu ifade ediliyor. Bu küresel ısınma ve kuraklık devam ettiği sürece Türkiye'nin pek çok yerinde yaşanacak kuraklıktan etkilenmeyecek bölgenin başında Karadeniz Bölgesi geliyor. Bu da önümüzdeki süreçte Karadeniz Bölgesi'nin bu ülkede hem yaşanabilecek hem yeşil kalabilecek doğal kaynaklarıyla insanların umudunun yeşereceği, turizminin yaşanabileceği bir bölge haline gelir. Pek çok yatırımcının bu bölgeye yatırım yapması gelecek 30 yıl içindir. Bizler de bugünden kısa vadeli kuraklığa karşı bölge insanını bilgilendirme ve tedbir alma konusunda süreç oluşturmalıyız, hem de uzun vadede Karadeniz Bölgesi'ni hem ülkenin geleceğini hem de bölge insanının geleceğine hazır hale getirmeliyiz.ö
'HES'LER DOĞRU PLANLANMALI'
Bölgede doğal kaynakların korunması gerektiğinin altını çizen Demir "Karadeniz Bölgesini korumak ve geleceğe taşımak mevcut yapısıyla geleceğe hazırlamak bizim önemli görevimiz. Bu bölgenin doğal yapısını ve güzelliğini bozarak kaynaklarını tahrip ederek geleceğe hazırlayamayız. Onun için de biz bu bölgede mutlaka hem doğal kaynakların korunması hem de şu anda bölgede en önemli yatırımlar olan HES'lerin doğru planlanması, çevreye verebileceği hem çevre zararı hem iklim ve meteorolojik zararlarının önüne geçilmesi açısından yetkilileri ve bölge insanını uyarmakla mükellefizö ifadelerinde bulundu.
'DUYARLI VE BİLİNÇLİ DAVRANILMALI'
Doğal kaynaklarının korunarak gelecek nesille aktarılmasında herkesin sorumluluğu bulunduğunu da vurgulayan Demir şöyle dedi:
"Karadeniz Bölgesi Türkiye'nin cennet bölgelerinden bir tanesi ama bunu bir cennet olarak koruyabilmek ve güzelleştirebilmek bizim elimizde. Dolayısıyla bölgedeki bir damla suyun bir hayat ve gelecek olduğunu, ülkenin geleceği ve insanımızın geleceği için çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu bölgeye sahip çıkılarak doğal kaynaklarının ve güzelliğinin geleceğe taşınması hepimizin sorumluluğundadır. Bu noktada herkesi duyarlılığa ve bilinçlenmeye davet ediyorumö
Görüntü Dökümü
---------------------
Profesör Dr. Yusuf Demir açıklaması
Detaylar
Haber-Kamera: Hakan KABAHASANOĞLU GİRESUN-DHA
==============================================
5)KALP KRİZİ GEÇİREN YAŞLI ÇİFT YARIM SAAT ARAYLA ÖLDÜ
RİZE'de, Esma Tüfekçi (75) ve eşi Selahattin Tüfekçi (85), yarım saat arayla geçirdikleri kalp krizi sonucu hayatlarını kaybetti.
Reşadiye Mahallesi'nde eşi Selahattin Tüfekçi ile birlikte yaşayan Esma Tüfekçi, dün akşam saatlerinde fenalaştı. Selahattin Tüfekçi, eşi için sağlık ekiplerine haber verdi. Evde yapılan müdahalenin ardından Esma Tüfekçi'nin alındığı ambulansta kalbi durdu. Sağlık ekibinin müdahalesiyle Esma Tüfekçi'nin kalbi yeniden çalıştı. Kalp masajı yapıldığı sırada dışarıda otomobili ile hastaneye gitmeyi bekleyen Selahattin Tüfekçi de yere yığıldı. Ambulansa alınan yaşlı çift, Rize Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Saat 18.30 sıralarında Esma Tüfekçi, yarım saat sonra saat 19.00 sıralarında da eşi Selahattin Tüfekçi, doktorların tüm müdahalelerine rağmen hayatlarını kaybetti. Çiftin geçirdikleri kalp krizi sonucu öldükleri belirlendi.
Selahattin Tüfekçi'nin ölmeden önce "Eşime bir şey olursa ben ni yaparım? Ben onsuz yaşayamam. Ne olur onu kurtarın" dediği öğrenildi.
Kalp rahatsızlığı bulunan Esma Tüfekçi, hastanede tedavi gördükten sonra önceki gün taburcu edilmişti. Selahattin ve Esma Tüfekçi'nin 6 çocukları olduğu öğrenildi.
Çiftin oğulları Rize Belediyesi eski Özel Kalem Müdürü Zekeriya Tüfekçi, anne ve babasını yarım saat arayla kaybettiğini belirterek çok üzgün olduğunu söyledi.
Görüntü Dökümü
---------------------
Cenazelerin morgdan alınması
Ölen çiftin oğlu Zekeriya Tüfekçi'nin açıklaması
Detaylar
Haber-Kamera: Aytekin KALENDER RİZE-DHA
==================================================
6)ÇALIŞTIĞI İNŞAATTAN DÜŞEN İŞÇİ ÖLDÜ
İZMİR'in Bayraklı ilçesinde inşaat halindeki dört katlı binanın çatı katından makarayla malzeme çekerken dengesini kaybederek beton zemine düşen inşaat işçisi 36 yaşındaki Fatih Arslan hayatını kaybetti.
Olay, bugün saat 09.00 Mansuroğlu Mahallesi 292 sokakta meydana geldi. Evli ve 3 çocuk babası inşaat işçisi Fatih Arslan, çalıştığı inşaatta makarayla en üst kata malzeme taşırken dengesini kaybetti. Beton zemine düşen Arslan ağır yaralandı. Arkadaşının düştüğünü gören diğer işçiler durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde Arslan'ın yaşamını yitirdiği belirlendi. Talihsiz işçinin ölüm haberini alarak olay yerine gelen yakınları sinir krizi geçirdi. Arslan'ın cansız bedeni savcının incelemesinin ardından otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu'na kaldırıldı.
Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Görüntü Dökümü
---------------------
Olay yerinden görüntü
Ekiplerin çalışmasından görüntü
Genel ve detay görüntü
Haber-Kamera: Mehmet CANDAN / İZMİR,