Dha Yurt Bülteni 5
Hasta yakınları acil servisi savaş alanına çevirdi: 5 yaralı (2) - GENİŞ HABER DİYARBAKIR'da, Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi'nın acil servisinde hasta yakınları arasında çıkan taşlı, bıçaklı ve sopalı kavgada 5 kişi yaralandı.
Hasta yakınları acil servisi savaş alanına çevirdi: 5 yaralı (2) - GENİŞ HABER
DİYARBAKIR'da, Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi'nın acil servisinde hasta yakınları arasında çıkan taşlı, bıçaklı ve sopalı kavgada 5 kişi yaralandı. Acil müdahale odası ve bir çok bölümde kavga sırasında hasar oluşurken, polis kavgayı havaya ateş açarak durdurdu. Yaşanan o anlar ise güvenlik kamerası tarafından an be an kaydedildi.
Merkeze bağlı bir köyde Cuma günü düğün sırasında havaya av tüfeği ile ateş açılması sonucu saçmalardan düğüne katılan 3 kişi yaralandı. Yaralılar, yakınları tarafından Diyarbakır Gazi Yaşargil Devlet Hastanesi Acil Servisine kaldırıldı. Yaralılardan ismi öğrenilemeyen bir kişinin yakınları, doktor ve sağlık ekibinin kalp krizi geçiren hastaya müdahale ettiği müşahade odasının kapısını zorlayarak açmaya çalışması ile tartışma başladı. Kapı açılmayınca yaralının yakınları müdahale edilmesi için kapıya vurmaya başladı. Kalp krizi geçiren hastanın yakınları ise, hastalarına müdahale edildiğini söyledi. Kısa sürede tartışma kavgaya dönüştü. Hasta yakınları arasındaki sopa, bıçak ve taşların kullanıldığı kavga, acil servisi adeta savaş alanına çevirdi.
POLİS HAVAYA ATEŞ AÇARAK OLAYI SAKİNLEŞTİRDİ
Durumun bildirilmesi üzerine yetersiz kalan hastane güvenliğine destek olarak bölgeye polis ve jandarma sevk edildi. Kavganın devam etmesi üzerine bölgedeki polisler havaya ateş açmak zorunda kaldı. Bazı polisler ise tarafları sakinleştirmek için biber gazı kullandı. Silah sesleri üzerine kavgaya karışanların bir kısmının da yaralı olarak kaçarken, kavgada 5 kişi de yaralandı. Yaşananlar ise hastanenin güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi.
Polis olaya karışan ve tedavisi bitenlerin bir kısmını gözaltına alırken, kavgaya karışan ve yaralı olarak kaçanların yakalanması için de geniş kapsamlı çalışma başlattı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Hastane kamerası
-Hastane önündeki kavga
-Polisin gaz sıkması
-Hastane koridoru
-Koridorda çıkan kavga
-Genel görüntüler
-Genel ve detay
Haber-Kamera: Burak EMEK/DİYARBAKIR,
GÖRÜNTÜLER GEÇİLDİ
================
Tarih köylü kadınların elleriyle gün yüzüne çıkıyor
TEKİRDAĞ'da süren Hernaion-Teikhos Antik Kenti kazı çalışmaları Namık Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neşe Atik başkanlığında devam ediyor. Kazı çalışmalarında 20 köylü kadında asgari ücretli olarak çalışarak, tarihin gün yüzüne çıkarılmasına katkıda bulunuyor. Büyük titizlikle toprakları kazan kadınlar, ev ekonomilerine destekte bulunuyor.
Tekirdağ'ı merkez Karaevli köyünde 18 yıl önce başlatılan Heraion-Teikhos Antik Kenti kazı çalışmalarında sone gelendi. Namık Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neşe Atik başkanlığında devam eden çalışmalarında köylü kadınlarda son 5 yıl çalışıyor. Antik çağda bugünkü Trakya, Bulgaristan ve Yunanistan'ın kuzeyinde yaşamış, M.Ö. 4'üncü yüzyılda Büyük İskender'in topraklarını ele geçirmesiyle asimile olmuş Trakların tarihini toprak arasından çıkaran kazı ekibinde görev alan köylü kadınlar aylık asgari ücretle kazılarda görev alıyor. Kadınlar, büyük bir titizlikle toprakları kazıyor ve taşıyor. Kazı ekibinin en önemli yardımcıları olan kadınlar, insan tarihini gün yüzüne çıkarmanın mutluluğunu yaşarken, aile bütçelerine de katkı sağdıklarını dile getiriyor.
Kadınlardan, Kıymet Altun(59), kazı alanında severek çalıştıklarını belirterek, "Önceki yıllarda burada fırın dahi bulduk. Heykel figürleri bulduk. Çeşitli tabaklar bulduk. Neşe hocamızdan Allah razı olsun. Bizi buraya aldı iş verdi. Ekmek paramızı çıkarıyoruz. Önemli bir eser bulduğumuzda çok seviniyoruz. Hocamızda seviniyor" dedi.
Tekirdağ Rakoczi Müzesi'nin eski müdürü ve kazı çalışması başkanı Akif Işın, kazıda çalışan her bir kadının yaklaşık beş yıldır kendileri ile çalıştığını belirterek, " Ellerinde mala, kazı süpürgesi ve küreklerle, arkeologlara yardım eden kadınlar, kayda değer bir eser bulduklarında sevinçten havalara uçuyorlar. Adeta bir sarraf titizliği ile kazı yapıyorlar" dedi.
TURİZME KAZANDIRILACAK
Yaklaşık 25 dönüm alanı kapsayan ve kent merkezine 5 kilometre mesafedeki antik kentte, 2000 yılından bu yana yapılan kazı alanı, Prof Dr. Neşe Atik'in girişimleri sonucu kamulaştırıldı. Atik, "Bu alanda önemli bulgular ve Traklara ait bir krallığın kalıntıları bulunuyor. Bu alanı önümüzdeki yıl açık hava müzesi haline getirip turizmin hizmetine sunmayı planlıyoruz" dedi. Bu yılki kazıların, Trak medeniyetinin hali hazırda Türkiye'de yapılan tek kazı çalışması olduğunu belirten Atik, "Bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü ülkemizdeki kültür turizmi açısından çok önemli ve tek çalışmadır. Özellikle Bulgaristan'da birçok Trak şehri arkeolojik kazılarda ortaya çıkartıldı. Ama bizde ilk defa çıktığı için Balkan turizmini çekecek bir noktaya geldik. Kazı çalışması yaptığımız bu alan önceleri bir soğan tarlasıydı. Bugün gelinen noktada ise kamulaştırılması yapıldı. Artık teşhir ve tanzim çalışmalarını yapıyoruz. Sanırım önümüzdeki yıl bu alan halka ve turizme de açılacak ve şehrimiz adına güzel bir tanıtım hem de gelir kaynağı olacak" dedi.
2 BÜYÜK AKRAPOL ORTAYA ÇIKARTILDI
Kazılarda 2 büyük Akropol da ortaya çıkartıldığını söyleyen Prof. Dr. Neşe Atik, "İki büyük Akropol ortaya çıkartılmış durumda. Bir tanesi Heraki- Bele bir ana tanrıça kültü ile ilgili, diğeri ise Sağlık Tanrısı kültü ile ilgili bir yapı olan Akrapol'dü. Sağlık kültünde ilaç fırınları, hasta organlarının adandığı figürler ve tıp aletleri gibi sıra dışı buluntularımız var. Özellikle hiç yıkılmamış bir ilaç fırını var ki, benim bildiğim kadarı ile ülkemizde hiç bir müzede yok. Biz bunları müzeye taşıdık, hatta bu olgular nedeni ile ileride bol ziyaretçi göreceğine de inanıyorum" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Kazı çalışması yapılan arazi
-Kazılarda bulunan Traklara ait hastane kalıntısı
-Ekmek fırını kalıntısı
-Genel görünüm
-Üniversite öğrencisi arkeologların çalışması
-Köylü kadınları kazı yapmaları
-Köylü kadınlarla röp.
-Neşe Atik'i röp.
-Akif Işın röp.
-Detaylar
Haber-Kamera: Ruhan YALÇIN/TEKİRDAĞ,
====================
10 bin koku içinden uyuşturucuyu ayırt edebiliyorlar
İZMİR Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Köpek Eğitim Merkezi bünyesindeki narkotik köpekleri, 10 bin koku içerisinden uyuşturucunun kokusunu ayırt ederek, maddeleri bulma özelliğine sahip. Emniyet personelinin işini de son derece kolaylaştırılan narkotik köpekleri, uyuşturucu madde ile temasta bulunmuyor. Zehir tacirlerinin kabusu olan bu köpekler, her ortamda ve her şartta uyuşturucu maddeleri bulmaya programlanıyor.
İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Köpek Eğitim Merkezi, zehir tacirlerinin kabusu olan narkotik köpeklerinin titizlikle eğitilmesini için mesai harcıyor. Sayıları 10'u bulan narkotik köpekleri, aldıkları eğitimler sayesinde yapılan aramalarda bulunması pek de mümkün olmayan uyuşturucu maddelere, kolaylıkla ulaşıyor. 10 bin koku içerisinden uyuşturucunun kokusunu ayırt ederek, maddeleri bulma özelliğine sahip olan köpeklerin, uyuşturucu ile temasları olmuyor.
Köpek Eğitmeni Yusuf Ünal (42), köpeklerin eğitimlerine dair detayları paylaştı. Her köpeğin isminin ve sicil numaralarının olduğunu belirten Yusuf Ünal, köpeklerin henüz yavru iken Ankara Gölbaşı Köpek Eğitim Merkezi tarafından alındığını ve çeşitli eğitimlere, testlere tabi tutulduktan sonra çalışabileceği alanların belirlendiğini söyledi. Ünal, "Ankara'da son aşama olarak idarecileri ile birlikte 3 aylık kurs gören narkotik köpeklerinin, daha sonra illere atamaları yapılıyor. Köpeklerin görevlendirileceği iller de, o şehrin iş yoğunluğuna göre belirleniyor. İzmir Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün gözbebeği 7 yaşındaki Kayra adlı köpek, Kars'ta görev yaparken 1 yıl önce İzmir'e gönderildi" dedi.
'HER YERDE UYUŞTURUCU MADDE ARAYABİLİYORLAR'
Uyuşturucu maddeleri bulmak için burnunu kullanabilen köpeklere ihtiyaç duyduklarını belirten Yusuf Ünal, "Her köpek burnunu kullanıyor ama önemli olan bizim istediğimizi araması. Burada ana unsur oyuncak. Ayrıca köpekte özgüvenin yüksek olması da önemli. Biz bu nedenle köpeğe özgüven yükleriz. Köpek, oyuncaklarla oynamaya başladıktan sonra, tüm aramalarda o oyuncağı bulmasını istiyoruz. Köpek burada uyuşturucu maddenin olduğunu bilmez. O sadece oyuncağını arıyor" dedi. Narkotik köpeklerin kara, deniz ve hava gibi her ortamda aramaya şartlandırıldığını açıklayan Ünal, "Her yerde uyuşturucu madde arayabilir. Çünkü bunun eğitimini alıyor" diye konuştu. Köpeklerin farklı bölgelerde arama yapmaya alışması için zaman zaman diğer illerden köpeklerin İzmir'e getirildiğini ifade eden Ünal, "Her ortama alışmak zorundalar. Hiçbir yabancılık çekmemeliler" dedi.
'PERSONELİN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRIYORLAR'
Narkotik köpeklerin, personelin işini yüzde yüz kolaylaştırdığını da kaydeden Yusuf Ünal, "İnsan olarak yapamayacağımız, bulamayacağımız şeyleri buluyorlar. Biz istediğimiz kadar gözle o maddeleri arayalım, bulamayız. Ama köpek bunu rahatlıkla bulabiliyor" dedi. Kamuoyunda narkotik köpeklerine uyuşturucu verildiği yönünde iddiaların olduğunu, bunun doğru olmadığını söyleyen Ünal, şunları söyledi:
"Bu tür iddialar kesinlikle doğru değil. Biz sadece köpeğe oyuncakla oynamasını, bunu bulmasını öğretiyoruz. 'Ben sakladım sen bul.' Uyuşturucu ile kesinlikle teması olmuyor. Oyuncağını arıyor."
Narkotik köpekleri, aramayı bıraktığında, çeşitli testlerden geçiriliyor. Daha sonra rapor tutuluyor ve o köpek emekli ediliyor. Emekli olan köpek, sokağa atılmıyor. Bu köpeklerin bakımları ölene kadar Ankara'da yapılıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-İzmir Köpek Eğitim Merkezi'nden görüntü
-Kayra isimli narkotik köpeğin araçta uyuşturucu madde araması
-Köpek Eğitmeni Yusuf Ünal'ın açıklaması
-Genel ve detay görüntü
Haber : Umut KARAKOYUN - Kamera: Davut CAN / İZMİR,
===================
Demirci halısı, camiye gelen görme engelliler için kabartmalı olarak tasarlandı
TÜRKİYE'de ve yurtdışında büyük ilgi gören Manisa'nın Demirci ilçesinin ünlü halısı, camiye gelen görme engelliler için, kabartmalı olarak yapıldı. Yün, anti bakteriyel, nano teknoloji ve yanmazlık özelliğiyle diğerlerinden ayrılan Demirci halısına eklenen kabartma sayesinde, görme engelliler camide nerede duracaklarını belirleyebiliyor.
Sanayi Çarşısı Fabrika Sokak'ta halı üretimi yapan şirketin sahibi Bülent Arslan, ilçelerinde üretilen halıların en önemli özelliğinin doğal olması olduğunu söyledi. Demirci halılarının yüzde 100 yün olduğunu ifade eden Arslan, "Mayıs ve haziran dönemlerinde koyunlardan kırkılan yün yıkama tesislerinde yıkanarak, üzerindeki kirlerden arındırılıyor. Daha sonra bu yünler ip haline getirilerek boyanıyor. Doğal olduğu için aynı insan saçı gibi devamlı yıkanması ve temizlenmesi gerekiyor. Aynı insan saçı gibi Demirci halıları, yıkandığında ve temizlendiğinde kendini yenileyerek ve geliştirerek ilk günkü görünümünü muhafaza ediyor. Yünün başka bir özelliği de, alev alıp, tutuşmaması. Yünün üzerine bir alev düştüğü zaman ilerlemiyor ve büyümüyor. Ateş düştüğü yerde kalıyor" dedi.
ÖZELLİKLERİ DİKKAT ÇEKİYOR
Yanmaz özelliğinden dolayı cami gibi kalabalıkların toplu halde bir arada bulundukları büyük mekanlarda bu halının tercih edildiğini söyleyen Arslan, "Ayrıca yün halıların başka bir özelliği de çıkan dumanı insanı zehirlemiyor. Bu sonuçlar, yaptığımız laboratuvar testleri sonucunda ortaya çıktı. Bunun dışında halılarımız anti bakteriyeldir. Mikrop barındırmayan ve leke tutmayan nano teknoloji özelliği de bulunmaktadır" dedi.
Şirket sahibi Arslan, bir mimarın talebi doğrultusunda 2 yıl önce görme engelli vatandaşların camilerde namaz kılması için saf tutacağı yeri belirleyebilmesi sağlayan kabartma halı ürettiklerini de belirtti. Görme engelliler için ürettikleri halıdan olumlu tepkiler aldıklarını ifade eden Arslan, "Görme engelli vatandaşlarımız için ilk defa bir kabartma halı ürettik. Yüzde 100 yünden yapılmıştır. Yapımında hem ithal hem de yerli yün kullanıldı. Bu halıyı üretmekteki amacımız, görme engelli vatandaşlarımız camiye namaz kılmaya geldiklerinde saf duracağı yerleri kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan, desteği beklemeden kendileri ayaklarıyla algılayıp, oranın kendisi için namaz kılacağı yer olarak hissedip ibadetini yapabilmesidir. Görme engelli vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırılmak için tasarlandı. Bu proje bize, bir mimar tarafından önerildi. Mimarın isteği doğrultusunda biz de böyle bir halı tasarladık. Ortaya da çok güzel bir çalışma çıktı. Almanya merkez Köln Camii'nde 2 yıla yakındır kullanılıyor. 2 yıl boyunca olumlu tepkiler aldık. Kabartma tekniği kullanılan halılarımızı şimdiye kadar hem Türkiye'de hem Avrupa ülkelerindeki olmak üzere toplam 10 camiye döşedik" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
Görme engelliler için üretilen kabartma halıdan görüntü
Şirket Sahibi Bülent Arslan'ın açıklaması
Haber- Kamera: İlker KILIÇASLAN- Nermin UÇTU / MANİSA,
================
İnsuyu Mağarası'na 41 bin ziyaretçi
BURDUR'da bulunan ve 2 yıl önce başlayan restorasyon çalışmalarının tamamlanması sonucu mart ayında yeniden ziyarete açılan İnsuyu Mağarası'nı 5 ayda 41 bin 458 kişi ziyaret etti.
Türkiye'nin 1965 yılında turizme açılan ilk mağarası olan Burdur'un güneydoğusundaki İnsuyu Mağarası'nda ziyaretçi yoğunluğu yaşanıyor. Burdur- Antalya karayolunun 14'üncü kilometresinde bulunan İnsuyu Mağarası'nda yaklaşık 2 yıldır süren restorasyon çalışmaları tamamlandı. Mülkiyeti İnsuyu ve Çendik Turistik Tesisler Birliği'ne ait İnsuyu Mağarası'nın etrafında yapılan tesislerle mağara girişi, kafeterya, hediyelik eşyalar ve yöresel ürünler işletmeciliği Burdur Öğretmenevi Müdürlüğü tarafından yapılıyor. Mart ayında tekrar ziyarete açılan İnsuyu Mağarası'nı 5 ayda 15 bin 565'i çocuk toplam 41 bin 458 kişi ziyaret etti.
İzmir'den geldiğini söyleyen Şule Er, İnsuyu Mağarası'nın bölgenin kültürel zenginliğini tanıtmak açısından çok önemli bir yer olduğunu belirtti. Şule Er, "İnsuyu Mağarası çok güzel. İlk defa geldim ancak biraz da hayal kırıklığı yaşadım. Göllerinde su kalmamış. Susuzluğuna çözüm bulunmasını istiyorum. Gezilmesi, görülmesi gereken bir mağara" dedi.
Ali Yaramışlı da "İzmir'den arkadaşlarımın tavsiyesiyle geldim. İnsuyu Mağarası gerçekten görülmeye değer harika bir yer. Sarkıt ve dikitler gerçekten harika. Kültür turizmini sevenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Susuz kalması biraz talihsizlik olmuş ama herkesin İnsuyu Mağarası'nı görmesini tavsiye ederim" diye konuştu.
Yıllar önce botlarla gezilen İnsuyu Mağarası'nın içerisindeki Büyük Göl ve Dilek Gölü'ndeki sular kuraklık ve çevredeki tarım arazilerinde yer altı sularının bilinçsiz kullanımı sebebiyle çekildi. İnsuyu Mağarası'nda Doğa Koruma ve Milli Parklar 6'ncı Bölge Müdürlüğü tarafından ışıklandırma sistemi yenilendi, güvenlik kamerası ve acil çağrı sistemi kuruldu, çevre düzenlemesi yapıldı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
Mağara dışı
Mağarayı gezenler
Şule Er ile röportaj
Mağara içerisinden detay
Ali Yaramışlı ile röportaj
Mağara içerisinden detay
233 MB /// 03.54"
HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,
===============
Rize'de dere yatağı üzerinde kurs binası ve kahvehane
RİZE'de şiddetli yağışların etkisiyle oluşan sel ve heyelan hasarları, dere yatakları üzerine ya da kenarına inşa edilen yapı tartışmalarını da yeniden gündeme getirdi. Kentte, dere yatakları üzerine inşa edilen kurs binası ve kahvehane çarpık yapılaşmayı gözler önüne seriyor. Rize Valisi Erdoğan Bektaş, salgın şekilde bina, yol yapma ve doğaya müdahale etme hastalığı olduğunu belirtti, "Bunu biraz sınırlı tutabilirsek bu coğrafya çok güzel ve insanlarına mutluluk ve huzur verir" dedi.
Rize'de, 2 Ağustos'ta, 24 saatte metrekareye düşen 100 kilogram dolayında şiddetli yağışın etkisiyle oluşan sel ve heyelanda, ev, işyeri ve fabrikaların zemin ve bodrum katlarını su bastı, iş makinesi ve araçlar sele kapıldı, ulaşım ve enerji nakil hatları ile tarım arazilerinde hasarlar oluştu. Sel ve heyelan hasarları, dere yatakları üzerine ya da kenarına inşa edilen yapı tartışmalarını da yeniden gündeme getirdi. Kentte, dere yatakları üzerine inşa edilen kurs binası ve kahvehane çarpık yapılaşmayı gözler önüne seriyor. Merkeze bağlı Karasu köyünde yıllar önce kurs binası Salarha Deresi üzerine inşa edildi. Kurs binasında bugün 50 dolayında öğrenci eğitim görüyor. Yiğitler köyünde ise kahvehane olarak kullanılan bir binanın ana taşıyıcı kolonları dere yatağı içerisine oturtuldu. Binanın yarısı da dere yatağı üzerinde yer alacak şekilde inşa edildi. Kahvehaneye günde yüzlerce kişi girip çıkıyor.
VATANDAŞLARDAN ÖZ ELEŞTİRİ: KABAHAT BİZİM, YAĞMURUN DEĞİL
Rize'de sel ve heyelanlar sonrası vatandaşlarda özeleştiri yapmaya başladı. Yiğitler köyünde oturan İdris Kabil, dere yataklarının kenarlarına bıraktıkları ağaç kütükleri ve diğer malzemelerin taşan dere ile birlikte sürüklendiğini belirerek "Taşan derenin önü malzemelerle tıkanıyor, su yollara ve bize zarar veriyor. Dedelerimizden kalma arazilerde su kanalları vardı. Bu kanalları kendi menfaatimiz için kapattık. Ne yaptık? Fasulye, lahana diktik. Hep kabahatler bizim. Yağmurun bir kabahati yok" dedi.
'GELİŞİ GÜZEL YOLLAR DOĞAYI BOZDU'
Yiğitler Köyü Muhtarı Zeki Kabil ise eskiden ev yapılırken büyüklerin arazinin su kanallarına yakınlığı, uzaklığına, zeminine baktığını belirterek, 'Şurada ev olur, burada olmaz' dediğini hatırlattı, "Şimdi öyle bir şey yok. Dere yataklarına ev yapılıyor. Gelişi güzel yapılan yollar doğayı bozdu. Yollarla araziyi ortadan bölüyoruz. Toprakları dere yataklarına boşaltıyoruz" diye konuştu.
Mehmet Yılmaz da "Rize'de düzgün arsa yok. Her yer dik, engebeli. Millet mecburen dere yataklarında ev yapıyor. Sonra taşkınlarda evleri zor kurtarıyoruz. Arazi olmayınca başka çare yok" ifadelerini kullandı.
VALİ: YÜZYILLARDIR ARAZİNİN ALIŞTIĞI DÜZEN DEĞİŞTİRİLMİŞ
Rize Valisi Erdoğan Bektaş, yaşanan sel ve heyelanların nedenlerine ilişkin Demirören Haber Ajansına açıklamalarda bulundu. Ana dereler ve kollarında alınan önlemlerle aşırı yağışa rağmen sel taşkını yaşanmadığını ifade eden Vali Bektaş, "Problemler bizim henüz çeşitli nedenlerle çözemediğimiz noktalarda oldu. Bu sebepler içerisinde hukuki ve fiili itilaflar var. Vatandaş dirençleri var. Salarha vadisinde hiç hak etmediğimiz bir tablo ile karşılaştık. İşi araştırınca bakıyorsunuz ki yapmak istemişiz, yapamamışız. Çeşitli sebeplerden dolayı işler yaptırılmamış. Bunları yapmamız lazım. Sırayı getiremediğimiz işlerden oluşan sıkıntılar oldu. Ana dere yataklarında gerekli yatırımların yapıldığını söyleyebiliriz. Peki afet nasıl oluşuyor? Bizim ana derelere ulaşan yan derecikler hatta akıntıcıklar var. Yamaçlarda yağan yağmurun derelere ulaşması gerekiyor. Yüzyıllar boyunca arazinin alıştığı düzen değiştirilmiş. Bunu bazen biz, bazen vatandaş değiştiriyor. Yağmur sularının biriktiği dereciklerin ana dereye ulaşmasının önüne engeller konmuş. Bu engel bir bina, yol, köprü, menfez ya da tarla oluyor. Arkasından su kendi mecrasıyla ana yatağa ulaşamayınca birikiyor ve diğer taraftan patlıyor ve afet oluşuyor" dedi.
'SALGIN ŞEKİLDE BİNA, YOL YAPMA HASTALIĞIMIZ VAR'
Sel ve heyelanları önlemede kamu ve vatandaşa düşen görevler olduğunu kaydeden Vali Bektaş, şunları dedi:
"Kamu, yüksek kodlara doğru dere ıslah çalışmalarını yapmak zorunda. İtilaflı yerleri çözmek zorundayız. Vatandaşlara da düşen görevler var. Yeryüzünün şekli ile oynamadan bir bilene sormak, mühendisten bilgi almak gerekiyor. Suyun yönü değiştiriliyor. Ufacık dereciğin yönü değişince yağmurda yamaçlardan çağlayan fışkırıyor. Bunlar nereden geliyor şaşırıyorsunuz. Bunlar araziye bilinçsiz müdahalelerle oluşuyor. Vatandaşa düşen arazideki doğal su yollarına müdahale etmemektir. Eski aktığı gibi akmasını sağlamak ve önüne engel koymamaktır. Tıkalı, menfez varsa vatandaş açacak, açamıyorsa ilgili kuruma haber verecek. Bu iletişimi sağlayarak alt yapımızı biraz daha iyi şartlara getirmeliyiz. Salgın şekilde bina, yol yapma ve doğaya müdahale etme hastalığımız var. Bunu biraz sınırlı tutabilirsek bu coğrafya çok güzel bir coğrafya.Bu coğrafya insanlarına mutluluk ve huzur verir. Değil bizim insanımıza dışarıdan gelen turistlerimize huzur verir. Biz burada huzur bulamıyoruz. Bunun üzerine kafa yormalıyız"
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
Çarpık yapılaşma drone görüntüleri
Dere üzerinde kahvehane binası
Vatandaşlarla röp.
Dere üzerinde kurs binası
Vatandaş röp.
Vali Erdoğan Bektaş açıklaması
Haber: Muhammet KAÇAR Kamera: Aytekin KALENDER / RİZE