DHA YURT BÜLTENİ - 4
Caretta kafeslerini çöplük zanneden varNesli tehlike altındaki Caretta caretta'ların en önemli yuva sahası Antalya Mavikent sahilinde kamış ve ağaç dallarıyla işaretlenen yuvaların bazılarında, gönüllülerin elinde kalan az sayıdaki kafes kullanılıyor.
Caretta kafeslerini çöplük zanneden var
Nesli tehlike altındaki Caretta caretta'ların en önemli yuva sahası Antalya Mavikent sahilinde kamış ve ağaç dallarıyla işaretlenen yuvaların bazılarında, gönüllülerin elinde kalan az sayıdaki kafes kullanılıyor. Duyarsız vatandaşlar ise gece içtikleri bira ve kola şişelerini çöplük sandıkları bu kafeslere atıyor.
Antalya'nın Kumluca ilçe sınırlarındaki Mavikent sahili ile Finike'nin Finkum sahili arasındaki 14 kilometrelik kumsalda bu yıl ilk defa Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 6'ncı Bölge Müdürlüğü'nün öncülüğünde örnek bir koruma çalışması başlatıldı. Çıralı'dan örnek alınan ve Çıralı Kıyı Koruma Koordinasyon Komisyonu'nun desteklediği deniz kaplumbağalarının korunmasına yönelik projde Kumluca Belediyesi, Kumluca Ticaret ve Sanayi Odası, Kumluca Sınav Koleji ve Şahin Paradise Hotel ve gönüllüler yer alıyor.
KORUMA SAHASI 9 KİLOMETRE
Caretta caretta'ların yanı sıra yeşil deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı olan sahilde geçen yıllarda Çanakkale Üniversitesi'nin bilimsel çalışmaları olduğunu belirten Çıralı Kıyı Koruma Koordinasyon Komisyonu Başkanı Erdal Elginöz, "Bu yıla kadar kapsamlı bir koruma çalışması organize edilmemişti. Bu yıl maalesef hiç çalışma olmadığı için de bölgedeki gönüllüler ve kamu kurumları DKMP 6'ncı Bölge Müdürlüğü öncülüğünde bir proje başlatıldı. Mavikent Siteler, Mavikent ve Kumluca Obalar ile Finkum'a kadar olan 9 kilometrelik alanda gönüllüler sabah ve akşam yuva saptamaları ve koruma çalışmaları yapıyor" dedi.
YUVA SAYISI 500'Ü AŞTI
Bu yıl ilk yuvanın 20 Mayıs'ta oluştuğunu belirten Elginöz, koruma altındaki 9 kilometrelik sahildeki toplam yuva sayısının 500'ü aştığını söyledi. Ellerinde yeterli kafes olmadığı için yuvaları kamış ve ağaç dalları dikerek belirlemeye çalıştıklarını anlatan Elginöz, ilgili kurumların desteğiyle ihtiyaç olan kafeslerin de temin edileceğini dile getirdi. Alanda yaklaşık 30 gönüllünün görev aldığını, ancak sahilin büyüklüğü nedeniyle yeterli olmadığını belirten Elginöz, bölgedeki gönüllülere de destek çağrısında bulundu.
KAFESLERE ÇÖP ATIYORLAR
Mavikent kumsalında carettaları koruma çalışmalarına gönüllü katılan Serap Uçuran, her sabah, akşam ve geceleri sahili kontrol ettiklerini anlattı. Carettaların kumsaldaki ayak izinden tespit ettikleri yuvaları kamış dikerek işaretlediklerini kaydeden Uçuran, sahile gelen bazı insanların ise yuva üzerindeki kafesi alarak, çöp kutusu olarak kullanmasından yakındı. Kafeslerin çöplük gibi kullanıldığını, içine bira, kola şişeleri atıldığını, bazılarına havlu asıldığını kaydeden Uçuran, "İşaret çubuklarını kaldıranlar, 'Aa burada yuva varmış' diye yumurtaları çıkarmak isteyenler bile oluyor" diye konuştu.
'NEREDEYSE DAYAK YİYORDUK'
Bölge insanının da bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Uçuran, deniz kullanımının az, sahilin bakir olması nedeniyle carettaların bu bölgeyi daha çok tercih ettiğini söyledi. Uçuran, "Denize giren çok fazla değil ve carettalar da onun için sanıyorum tercih etti. Çünkü her taraf otellerle kapatıldığından burayı bakir buldular. Geceleri bazen eşimle çıkıyoruz, çekindik açıkçası, alkol alıyorlar. Bir kere kızımla müdahale etmiştim ve neredeyse dayak yiyorduk. Gece burada güvenlikçi olmadığı için hiç kimseye buluşmadan gitmeyi tercih ediyoruz. Burada bakanlık bir bekçi görevlendirse çok güzel olacağını düşünüyoruz" dedi.
ÖĞRENCİLER DE PROJEYE DAHİL OLACAK
Gönüllülerden Kumluca Sınav Koleji fizik öğretmeni Sedef Kaçmaz, bölgede büyüdüğü ve çocukluğundan itibaren carettaları her zaman gördüğünü belirterek, "Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını öğrenince halk olarak birleştik, kafes yaptırdık. Yuvaları koruma altına aldık. Proje çok yeni, önümüzdeki dönem öğrencilerle hem yumurtlama hem de yumurtadan çıkan yavruların denize ulaşacağı süreçte sahilde birlikte görev yapacağız" dedi.
Bu yıl sahilde caretta yuva sayısının 1000'i bulması bekleniyor.
Görüntü Dökümü
-----------------
-Sahildeki yuvaların detay görüntüleri
-DRONE görüntüleri
-Gönüllülerle röp
-Gönüllülerin kafes eğitimi alırken görüntüleri
-Sahilin gönel görüntüsü
-Kafeslerin görüntüsü (Çöp atılmış kafes fotosu)
541 MB// 4.59 SN HD
Haber: Mehmet ÇINAR- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA,
====================
Öykü Arin'in 'Disneyland' hayali
Antalya'da, lösemi tedavisi gören Öykü Arin Yazıcı'ya (4) babası Çağdaş Yazıcı'dan yapılan yarı uyumlu kök hücre nakli tuttu. Eylem Şen Yazıcı, kızının en büyük hayalinin Disneyland'a gitmek olduğunu söyledi.
İzmir'de, geçen yıl kasım ayında, Juvenil Miyelomonositik Lösemi (JMML) teşhisi koyulan Öykü Arin, tedavisi için Antalya'ya getirildi. Anne Eylem Şen Yazıcı ve baba Çağdaş Yazıcı tarafından 'Öykü Arin'e umut ol, donör ol' kampanyası başlatıldı. Yurt içinde ve dışında binlerce kişi, Öykü'ye umut olabilmek için kök hücre bağışında bulundu.
Medical Park Antalya Hastanesi'nde, 11 Nisan'da steril odada tedaviye alınan Öykü Arin'e, 18 Nisan'da anne Eylem Şen Yazıcı'dan yarı uyumlu nakil yapıldı. Yapılan testler sonucu naklin tutmadığı açıklandı. Bunun üzerine fazla zaman kaybetmemek için 3 Haziran'da babası Çağdaş Yazıcı'dan yarı uyumlu nakil yapıldı. 13'üncü günde, Öykü Arin'e babasından nakledilen yarı uyumlu iliğin yüzde 98.5 oranında tuttuğu açıklandı. Öykü Arin'in halen hastanede tedavisi sürüyor.
'ÖYKÜ ARİN 'DİSNEYLAND'DA GİTMEK İSTİYORUM' DİYOR'
Öykü Arin'in çizgi film kahramanlarını çok sevdiğini söyleyen Eylem Şen Yazıcı, kızının en çok Disneyland'a gitmek istediğini anlattı. Yazıcı, "Evden hastaneye giderken tabelada Disneyland ile ilgili bir şey gördü. 'Burası neresi?' diye sordu. 'Disneyland' dedik. 'Ben de oraya gitmek istiyorum' dedi. Biz de 'Hastaneden çıkacaksın, güçleneceksin o zaman Disneyland'a gideceğiz' dedik. O gün bugündür 'Ne yapmak istiyorsun, hayalin ne?' diye sorduğumuzda 'Disneyland'da gitmek istiyorum' diyor. Bir de Legoland'e gitmek istiyor. Ama bir sene hiçbir yere gidemez. 1 sene sonra yavaş yavaş toplum içine girebilir ama yurt dışına gidebilir mi emin değilim. Hocalarımız nasıl uygun görürse öyle hareket edeceğiz" diye konuştu.
Eylem Şen Yazıcı sosyal medya hesabındaki bir paylaşımında, Disneyland tişörtü giyen Öykü Arin'in bir videosunu yayımladı. Videodaki paylaşımda hastane odasındaki Öykü Arin'in annesiyle ve hemşirelerle Disneyland hakkında sohbet ederken görüntüsü bulunuyor.
'BAŞKA BİRİNİN İLİĞİNE HAYATTA KALMAK İÇİN MUHTAÇSINIZ'
Hastalık sürecinde çok sayıda insanla tanıştıklarını anlatan Eylem Şen Yazıcı, herkesin donör olması konusunda çağrıda bulundu. Yazıcı, şöyle dedi:
"İzmir'de Haluk Levent konserinde Çiçek'in ailesiyle tanıştım. Çiçek bir donör bulmuştu ama donör son anda vazgeçtiği için ilik nakli olamadı. Hayatını sürdüremedi. Geçenlerde Twitter'da biri vardı. Ona da ilik tutmuş, donör olacak kişi korkmuş vazgeçmiş. Düşünün birine hayat verme şansınız var. Benden ilik alındı. İnanın hiç ağrım olmadı. Ağrı olsa da ne kadar olabilir? Bir insanın bir çocuğun, genç bir annenin, babanın hayatını kurtarmaktan daha kıymetli ne olabilir? Bundan daha güzel bir hediye var oluş sebebi ne olabilir? Korkulacak hiç bir şey yok. Elinizi kalbinizin üzerine koyun ve en sevdiğiniz insanın başına geldiğini düşünün. Bu çok büyük bir çaresizliktir. Başka birinin iliğine muhtaçsınız ve o kişi gayet keyfi bir şekilde iğneden korkuyor, ağrım olur diye korktuğu için donör olmuyor. Siz ona hayatta kalmak için muhtaçsınız. Donör olun, umut olun ve asla vazgeçmeyin."
Görüntü Dökümü
-----------
Öykü Arin'in görüntüsü
RÖP: Eylem Şen Yazıcı ( Anne )
183 MB -- 01.39 /// HD
Haber: Aslı DURAN-Kamera: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,
=================
(ÖZEL) - Şanlıurfalıların 'acı' telaşı başladı
TÜRKİYE'nin yemeklik pul biberi ihtiyacının büyük bölümünün karşılandığı Şanlıurfa'da, biber hasadının tamamlanmasıyla birlikte isot yapımına başlandı. İsot yapımının başlamasıyla birlikte Sırrın Mahallesindeki boş araziler ile birçok evin çatısı da kırmızı renge büründü.
Şanlıurfa'da her yıl Temmuz ayında başlayarak, Ekim ayına kadar devam eden pul biber yapımı sezonu başladı. Kent merkezinde birçok aile kendi tarlalarında yetiştirdikleri biberleri çocuklarıyla birlikte evlerinin çatılarında pul bibere dönüştürmek için kolları sıvadı. Geçimini isot yapımıyla sağlayan aileler ise satın aldıkları tonlarca biberleri, Sırrın Mahallesi'ndeki boş arazilerde isota dönüştürerek, yurt içi ve yurt dışına satıyor.
Sezonun başlamasıyla birlikte kentte her evde tatlı bir telaş yaşandığını anlatan isot üreticilerinden İbrahim Bayır, "40 derecenin üzerindeki bu havada önce biberleri yıkıyor, ardından tohumlarından ayırıyoruz. Daha sonra kuruması için güneşe bırakıyoruz. Kuruduktan sonra biberleri koyu renkli çadırlarda terletiyoruz. Yine bunların bir kısmını ise biber salçası olarak işliyoruz. Hummalı bir çalışma sonunda biber, isota dönüşüyor" dedi.
Bayır, isot yapımında çalışanların çuval başına 3 lira aldığını ve çalışma durumuna göre günlük 50-100 lira arasında kazanç sağladıklarını ifade etti.
Şanlıurfa ile özdeşleşen isotun fabrika üretimi ve ev üretimi olarak ikiye ayrıldığını belirten Bayır, talebin daha çok ev yapımı olanlara gösterildiğini vurguladı. Bu yıl yağışların uzun sürmesi nedeniyle çiftçilerin ekim yapamadığını anlatan Bayır, "Bu yıl geçen yıla nazaran isotta yüzde 50 eksilme var. Bu da fiyatların artmasına neden oluyor. Yapımı oldukça zahmetli isot için günde 14-15 saat çalışıyoruz. Hava sıcaklığıyla birlikte acı işinde çalıştığımız için oldukça zorlanıyoruz. Ev yapımını organik isota daha çok ilgi gösteriliyor" diye konuştu.
ACILARIN ÇOCUKLARI
Sırrın Mahallesi'nde kurulan isot tarlalarında yaşları 7 ile 15 arasında değişen çocuklar da harçlıklarını çıkarmak için günün büyük bölümünü aileleriyle birlikte çalışarak geçiriyor. Sıcaklıkların 40 dereceyi aştığı Şanlıurfa'da gün boyu isot tarlasında güneş altında çalışan çocuk işçiler, torbalar dolusu acı isotları 3 liraya temizleyerek günlük 30-40 lira para kazanıyor.
Annesiyle birlikte isot temizleyen lise öğrencisi Muhammet Özkurt, "Benim kullandığım tabletim bozuldu ve hem onu tamir ettirmek hem de harçlığını çıkarmak için burada çalışıyorum. Günde elime 30-35 lira para geçiyor" dedi.
Görüntü Dökümü
-------------
Tarlada çadırda isot temizleyen kadın ve çocuklar
Tarlaya kurutmak için serilen isotlar
Tohumları ayıran işçiler
İsot tarlasından Drone görüntüsü
Genel ve detay görüntüler
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 207-904MB
Haber: Ali LEYLAK-Kamera: Ömer ŞULUL-ŞANLIURFA-DHA)
=================
Madalyaya doymayan aşçı
Mersinli aşçı Murat Baziki (45), bugüne kadar yurt içinde ve dışında katıldığı 50 gastronomi yarışmasında 40'ı altın, 10'u gümüş 50 madalya kazandı. Kentin adını dünya aşçılar tarihine yazdıran Baziki, birçok yarışmaya da jüri üyesi olarak davet edildi.
Merkezi Mersin'de olan Akdeniz Gastronomi Aşçılar Derneği'nin (AKGADER) başkanlık görevini yürüten Murat Baziki, 2015'ten beri ülke genelinde düzenlenen gastronomi yarışmalarına katılıp, dereceler elde ettiğini söyledi. Baziki, "Katıldığım 50 yarışmada 40 altın, 10 gümüş madalya aldım. Yurt içi ve dışında jüri üyesi olarak katıldığım yarışmalarda aldığım 150 sertifikam var. Mersin'in adını aşçılar tarihine altın harflerle yazdırmanın gururunu yaşıyorum" dedi.
'MERSİN'DE ALTIN MADALYA ALAN İLK AŞÇIYIM'
Mersin'de 'Bakliyat Yemekler Sergisi' açtığını anlatan Baziki, "Türkiye'nin birçok ilinden gelen aşçıların arasında Mersinli aşçı yoktu. Hırs yaptım ve çok çalıştım. Fethiye'de düzenlenen Ulusal Yemek Yarışması'na davet edildim ve burada jüri üyeliği yaptım. Daha sonra Edirne'de düzenlenen Uluslararası Gastronomi Yemek Yarışması'nda 'tatlı' dalında pişirdiğim künefe ile altın madalya kazandım. Mersin'de ilk altın madalyayı alan aşçı benim. Türkiye genelinde çeşitli yarışmalara katılarak, hepsinden başarılarla döndüm" diye konuştu.
Mersin mutfağını dünyaya açmaya hazırlandıklarını kaydeden Murat Baziki, " Mersin'in yerel tat ve lezzetlerini gün yüzüne çıkmasını sağlamak amacındayız. Bu kapsamda projeler geliştiriyor, eğitimler düzenliyoruz. Aşçılar olarak bir araya gelip sadece yemek yapmıyoruz. Aynı zamanda sosyal sorumluluk çalışmalarına da imza atıyoruz. Verdiğimiz emek ve mücadele Mersin içindir; ancak aynı şekilde bizlere de sahip çıkılması gerekmektedir. Elde ettiğimiz tüm başarılar Mersin hanesine yazılmakta, Mersin'e kazandırmaktadır" dedi.
Görüntü Dökümü
---------
-Murat Baziki, aldığı madalyaları boynuna takarken
-Madalyalar ve teşekkür belgeleri
-Tatlı pişirirken
-Yaptığı tatlının tarifini anlatırken
-Murat Baziki ile röportaj
-Genel ve detay görüntü
(BOYUT: 533,24 MB) (SÜRE: 4,45 DK)
Haber-Kamera: Gülhan DEMİRCİ(Mersin),
====================
Kemençe çalan 'android heykel' turistleri eğlendiriyor
Trabzon'un Çaykara ilçesinde dünyaca ünlü turizm merkezi Uzungöl'de yapımında sona gelinen müzede yer alan kemençe çalıp türkü söyleyen silikondan 'android heykel', ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor. Uzaktan kumandayla komuta edilen heykeli gerçek sanıp şaşkınlık yaşayan turistler, 'Temel' diye adlandırılan heykelin çaldığı kemençeye horonla eşlik ederek keyifli anlar yaşıyor.
Her yıl binlerce turistin ziyaretçi akınına uğrayan Çaykara ilçesinde sık ormanları ve doğal güzelliği ile dünyaca ünlü bir turizm merkezi Uzungöl'de, turizmci Dursun Ali İnan ve ailesince müze oluşturuldu. Bölgede 2 bin 750 metrekarelik alanda yöre mimarisiyle inşa edilen müzede, Dursun İnan'ın uzun yıllardır bölgede topladığı ağaç köklerinden yaptığı hayvan figürleri, tarihi dekoratif eşyaların yanı sıra pek çok antika eşya da sergilenecek.
KEMENÇE ÇALAN HEYKELE YOĞUN İLGİ
Bölge kültürünün tanıtımı amaçlanan müzenin yapımında sona gelinirken, Fransa'da, 2004 yılında 'yılın en iyi heykeltıraşı' seçilen Adil Çelik de, müzede sergilenmek üzere kemençe çalarak türkü söyleyen silikondan 'android heykel' yaptı. Gerçeğini aratmayan heykel, Uzungöl'deki müzede oluşturulan özel alana konularak, turistlerin beğenisine sunuldu. Kemençe çalarak türkü söyleyen uzaktan kumanda edilen heykel, kısmen ziyarete açılan müzede ilgi odağı oluyor. Uzaktan kumandayla komuta edilen heykeli gerçek sanıp şaşkınlık yaşayan turistler, 'Temel' diye adlandırılan heykelin çaldığı kemençeye, horonla eşlik ediyor. Heykeli merak edip bölgeye gelen bazı turistler de, heykelin çaldığı kemençeye ritim tutarak eşlik etmeye çalışıyor.
'DÜNYADA İLK OLDU'
Turizmci Mehmet İnan, titiz çalışma sonucu hizmete açacakları müzeyle bölge kültürünün tanıtımını ön plana çıkarmayı amaçladıklarını belirterek "Karadeniz müzesi yapıyoruz. İlerleyen zamanlarda bu müzeyi açacağız. Karadeniz müziğini tanıtmanın en güzel yolu, böyle hareketli bir kemençe heykeli olduğunu düşündük. Heykeli yaptırdık. Dünyada ilk oldu. İlk defa heykel kemençe çalıyor ve türkü söylüyor. İnşallah müzemize değer katacak bir ürün olacak. Uzaktan kumanda ediliyor, kendi içerisinde elektronik bir sistem var. Parmakları, dudakları, elleri, gözleri ve kafası hareket ediyor. Aslında robot gibi bir heykel oldu. Tahmin ediyorum ki insanlar burayı horon oynayarak gezip unutulmaz anlar yaşayacak" dedi.
'UZUNGÖL'DE KÜLTÜREL BİR HAZİNE VAR'
Müzenin kültür turizmine ciddi katkı sunmasını temenni eden İnan, "Babam 25 yıldan beri bu müzedeki ürünleri topluyor. 5 yıldır da proje aşaması var. 1 yıllıkta inşaat süreci oldu. İnşallah bölge ve ülke turizmimize katkısı olur. Kültürümüzün doğamızdan ön planda olması gerekiyor. Herkes Uzungöl'e tabiatı ve ormanı için geliyor ama Uzungöl'de kültürel bir hazine var. Dolayısıyla bu kültürel hazineyi ortaya çıkarmaktı bizim maksadımız. İnşallah bundan sonra Uzungöl kültürel olarak hak ettiği değeri bulacak. Artık kültürel faaliyetlerle anılan ve daha çok kültürü ön plana çıkan bir turizm bölgesi olacak" diye konuştu.
'İLK GÖRÜNCE GERÇEK SANDIK'
Bölgeyi ziyarete gelen Mine Çelebi de, müzeye hayran kaldıklarını belirterek doğanın yanı sıra bölgedeki kültürel değerlerin de tanıtılmasının son derece önemli olduğunu ifade etti. Kemençe çalan heykelini gerçek sandıklarını söyleyen Çelebi, "Yok böyle bir şey. Çok güzel olmuş. Burayı insanlar mutlaka gelip görmeli. Güzel bir çalışma olmuş. Kemençe heykeline hayran kaldık. İlk görünce gerçek sandık, ama heykelmiş. Bizde horon oynayarak ona eşlik ettik. Özellikle yabancı turistler buraya bir kez daha hayran kalacak" ifadelerinde bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------
-Uzungöl'den drone görüntüsü
-Uzungöl'e gelen turistlerden detay görüntüler
-Androıd heykelden detaylar
-Anroıd heykeli izleyenlerden görüntüler
-Androıd heykelin kemençe çalmasıyla ziyaretçilerin horon oynaması
-Androıd heykelle öz çekim yapanlardan detay
-Müzenin dış çekimi
-Müze içinden detaylar
-Röportaj
-Genel detaylar
Haber : Fatih TURAN - Kamera : SELÇUK : BAŞAR/DHA-TRABZON
==================
Ayçiçeği tarlalarında görsel şölen
Samsun'da, ayçiçeği tarımının yoğun olarak yapıldığı Vezirköprü ilçesinde sarı renkle kaplı ayçiçeği tarlaları görsel şölen sunuyor.
Samsun'da ayçiçek tarımının yoğun olarak yapıldığı Vezirköprü yan yana hektarlarca alanı kaplayan tarlalar tarımla ilgilenenlerin yanı sıra, fotoğrafçıların da ilgisini çekiyor. İlçede sarı renkle kaplı ayçiçeği tarlaları ziyaretçilerine görsel şölen sunuyor. Tarlalara gelenler, fotoğraf çektiriyor, selfie yapıyor.
Vezirköprü Ziraat Odası Başkanı Arslan Kaya, ay çiçeğin ilçe için vazgeçilmez bir tarım ürünü olduğunu belirterek "İlçemizde üretilen tarım ürünleri arasında ilk sırada geliyor. Bölgemizde yan yana onlarca dönüm ayçiçeği tarlaları görmem mümkün. Özellikle bitki çiçek açtıktan sonra arıcılar, arılarının faydalanması için ayçiçeği tarlalarının yakınlarını tercih ediyorlar. Bunun dışında tabi bu sarı tarlalar adeta görsel bir şölen de sunuyor. Sarı bir yayla gibi olan bu tarlalara fotoğrafçılarda ilgi gösteriyor. Gelip fotoğraf çekiyorlar" dedi.
Vezirköprü ilçesi için ayçiçek tarımının olmazsa olmaz ürün olduğunu kaydeden Kaya, "Çünkü ayçiçeği Vezirköprü'nün temel tarım ürünlerinden birisidir. İlçemizde 90 bin dönüm ayçiçek ekimi yapılıyor. Dönümünden 300 kilogramlık ürün alıyoruz. Üreticimiz kilogramını 2.5 liraya elinden çıkarıyor. Ayçiçeği bu mevsimde çok güzel bir görüntü oluşturuyor. Tarlalarımız görsel bir şölen oluşturuyor. Ayçiçeği tarımsal alanının dışında ayrıca oluşturduğu çok güzel görüntü ile fotoğrafçılarında ilgi odağı oluyor. Tarlalarımız çiçek açtıktan sonra ilçemiz adata sarıçiçek yaylası oluyorö diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
----------
-Ayçiçek tarlalarından detay
-Drone detayları
-Detaylar
-Röportajlar
Haber-Kamera: Hüseyin KALAY/VEZİRKÖPRÜ (Samsun),
=================
20 yıldır sönmeyen ateş turizme katkı sunuyor
Türkiye'de ve dünyanın farklı bölgelerinde 20 yıldır dans gösterileri sunan Anadolu Ateşi, ülke turizmine katkı koyuyor. Meksika'nın Guadalajara kentindeki Anadolu Ateşi gösteriminden etkilenerek Antalya'ya gelenler olduğunu belirten Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan, "Orada biletini imzalamışım gelip bana burada biletini gösterip 'O gösteriden sonra buraya gelmeye karar verdim' diyorlar. Bu çok gurur verici" dedi.
Anadolu halk danslarını harmanlayarak dünyaya tanıtan Anadolu Ateşi, Serik ilçesindeki Aspendos Arena Gösteri Merkezi'nde sahne aldı. 5 bin seyirci kapasiteli Aspendos Arena'ya saatler öncesinde gelen, büyük kısmı Rus ve Alman turistlerin oluşturduğu izleyici kitlesi, gösteriyi sonuna kadar ilgiyle takip etti. 2 bölümden oluşan ve yaklaşık 1.5 saat süren gösterinin ilk sahnesinde ateş ve ölümsüzlük ile Prometius'un ateşi insanlara ulaştırması danslarla anlatıldı. Orta Asya Şaman Türkleri'nden, Zerdüşt ve Yezidi Kürtleri'nden, Alevi Semah figürlerinden ve Güneydoğu halk danslarından esinlenerek gerçekleştirilen motifler görsel şov oluşturdu. Pandora, Karanlığın Ordusu, Tutsak Prometeus, Kartallar, Kurtuluş, Satir Prometeus'un Diriliş Dansı, Aşk Üçlemesi, Aydınlık Günler, Savaş Dansları, Karanlığın Zaferi, Oryantal, Karanlığın Zaferi dansları ise beğeniyle izlendi.
Gösterinin ikinci perdesinde ise Anadolu'da göç ve ölüm, yenilgi ve umut dansla dile getirildi. Ağıt, hayalet dansçıları, aydınlığın ordusu, kötülerin dünyasına dönüş, savaş mozaik, dalgaların coşkusu olarak adlandırılan danslar, Doğu Anadolu, İç Batı Ege, İstanbul ve Karadeniz motiflerinden esinlenerek izleyiciye yansıtıldı.
MEKSİKA'DAN GELİP BİLETİ GÖSTEREN VAR
Gösteri öncesinde çalışmaları ve sahneyi değerlendiren Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan, her zaman ilk gösteride olduğu gibi heyecanlı olduklarını söyledi. Her temsilde dünyayı yeniden kurduklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin farklı yerlerinde 4 kast şeklinde aynı anda gösteri yaptıklarını söyledi. En yoğun sezonlardan birini yaşadıklarını kaydeden Erdoğan, "Türkiye turizm anlamında da güzel bir dönem yaşıyor. Herkes memnun biz de seyircimize layık olmak için sıcak-soğuk demeden çalışıyoruz. Turizme de katkı sağlıyoruz. Sanatsal girişimimizin sonucu böyle oluyor. Dünyanın birçok yerinde oynadığımız için sadece bir kez bu gösteriyi izlediği için Antalya'ya gelenleri biliyorum. Meksika'nın Guadalajara kentinde bir gösteride izleyicinin biletine imza atmışız. Buraya gelip o bileti gösterenler var. 'Ben bu gösteriden sonra buraya kadar gelmeye karar verdim' diyorlar. Hem içeride hem dışarıda Türkiye'yi doğru ve sanatsal anlatıyoruz. Muhteşem bir gurur" diye konuştu.
Büyük bir turneye hazırlandıklarını da ifade eden Erdoğan, 9 dans okulları olduğunu, 2 bine yakın öğrenciye dans eğitimi vermek için kayıtlara başladıklarını söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
Anadolu Ateşi gösteriminden detaylar
İzleyiciden detay
Mustafa Erdoğan röp
HABER-KAMERA: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,