Haberler
Esed rejimiyle çatılan muhalif gruplar Halep kent merkezine girdi

Türkiye sınırı kan gölüne döndü! Muhalif gruplar kent merkezinde

Katıldığı organizasyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran protesto

Salondaki protesto Erdoğan'ı kızdırdı: Siyonistlerin ağzı, dili olma

Yenidoğan çetesi soruşturması kapsamında kapatılan 12 özel hastaneye kayyum atandı

İstanbul'da 13 özel hastaneye kayyum atandı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

Dha Yurt Bülteni-2

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

1)BAYKAL, "BİR DEVLET KADERİNİ TEK ADAMA EMANET EDEMEZ'CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, referandumla ilgili yaptığı değerlendirmede;

1)BAYKAL, "BİR DEVLET KADERİNİ TEK ADAMA EMANET EDEMEZ'

CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, referandumla ilgili yaptığı değerlendirmede; Türkiye'de herkesin devletin tapusu olduğuna dikkat çekerek, merhum dokuzuncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in üslubu ile "Tapuyu Gaptırmayın" dedi. Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan'a da yüklenen Baykal, "Demokraside ve çağdaş hukuk devletinde tek adamlık diye bir olay yoktur, olmamalıdır. Beşer şaşar, insanoğlu hata yapar. Tek adama bir devlet kaderini neden emanet etsin? Kim olursa olsun. 15 yıldır hata üstüne hata yapan birisine devlet kaderini emanet edebilir mi?" dedi.

Milletvekili Deniz Baykal, partisinin Uşak'ta Çağrı Düğün Salonu'nda düzenlediği referandum değerlendirme toplantısında halka seslendi. Bin kadar ellerinde Türk bayrakları ile salonu dolduran kalabalık Baykal'a sevgi gösterilerinde bulundu. Türkiye'nin tarihi bir yol ayrımının eşiğinde olduğunu vurgulayan Baykal, "Siyasetinde bir zamanı vardır. Siyaseti bir yana bırakıp devlet ve millet için ne gerekiyorsa onu yapmanın zamanı var. Şimdi siyasetin ötesinde devlet ve millet için yapılması gerekeni konuşmamız gerekiyor. Zaman bu zamandır. Allah aşkına bu anayasa tartışması nereden çıktı Milletin, toplumun ve halkın 'Bu devlet sistemi artık bıktırdı. Bundan vazgeçelim. Yeni başkanlık rejimine geçelim' diye bir talebimi, bir arayışımı oldu? Bu aşağıdan yükselen bir talep midir. Toplumdan kaynaklanan bir ihtiyaç mıdır? O güzelim Türkiye Cumhuriyeti kimlere battı ki onu bir yana bırakalım da bir başkanlık rejimi arayışı yapalım diyor. Anlamak mümkün değil. Böyle bir anlayış ve talep yok. Birinin bir hayali özlemi vardı, o özlemin geçerliliğinin kalmadığını kavramıştı ki birden bire muhalefet partisi olduğunu söyleyen bir siyasi parti getir ben senle işbirliği yapacağım bu başkanlık rejimini uygulayalım dediği anda birden bire Türkiye'nin meselesi haline geldi" dedi.

"BİR ÜLKENİN KADERİ RASTLANTILARA BIRAKILAMAZ"

Türkiye'nin önünde bir başkanlık rejimi tartışması olduğuna dikkat çeken Baykal, başka ülkelerin başkanlık sistemi uygulamaları olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:

"Bu getirilen sistemin onunla bir ilgisi var mı? Meclisimiz dünyada bir tane. Meclisimiz devletten öncedir. Devlet kurulur, devletin içinde meclis kurulur öyle bir şey yok. Bizde siyasetin temelinde bir felsefe, bir zihniyet anlayışı var. Bu ülkeyi bugüne kadar bu millet yönetti. Bundan sonra da millet yönetecek. Bu devlet 80 milyonun devletidir. Türkiye Cumhuriyetini ayakta tutan temel direk, ana sütun Türk milleti adına seçilip görev yapan TBMM'dir. O meclisin içinden kilit taşlarını alalım, ondan yeni bir başkanlık inşa edelim yok öyle şey kardeşim, yok öyle yağma. Bir ülkenin kaderi rastlantılara bırakılamaz."

"YÜZDE 51, YÜZDE 100'E ÜSTÜNLÜK TASLAYAMAZ"

Devletimizin temelinde milli egemenlik anlayışı olduğunu belirten Baykal, "Millet meclisini milletin yüzde 100'ü seçer. Cumhurbaşkanı milletin yüzde 51'idir. Yüzde 51 yüzde 100'ü fes edemez. Yüzde 51 yüzde 100'e üstünlük taslayamaz. Herkes haddini bilecek. Üstün irade millettir. Millet taşeron kullanmıyor, gel bana beş yıllığına yetkiyi devret, senin egemenliğin bende olsun, ben yöneteyim olmaz. Beş yıl değil, beş dakika bile vermeyiz. Egemenlik devredilemez, egemenliğin sahibi millettir. Hiç kendimizi yormayalım, adını koyalım, bu bir tek adam anayasasıdır. Bu anayasa ile içimizden bir kişiye tüm yetkileri vereceğiz. Niye verelim kardeşim. O tek adamsa biz neyiz? illet ne? Demokraside ve çağdaş hukuk devletinde tek adamlık diye bir olay yoktur, olmamalıdır. Beşer şaşar, insanoğlu hata yapar. Tek adama bir devlet kaderini neden emanet etsin? Kim olursa olsun. 15 yıldır hata üstüne hata yapan birisine devlet kaderini emanet edebilir mi?" dedi.

"15 YILDIR YAPMADIĞI HATA KALMADI"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yüklenen Baykal, Erdoğan'ın 15 yıldır yapmadığı hata kalmadığını söyledi. Baykal şöyle devam etti:

"Türkiye'nin Suriye savaşına sürüklenmesi hata değil mi? Bu birilerinin bilgi bakımından yetersiz, teşhis bakımında geçersiz, politika bakımından tutarsız olduğunun bir işareti değil mi? Ne Suriye'yi tanıyorsun, ne kendini biliyorsun. Böyle laflar ve hamasetlerle ülke yönetilir mi? Yönetildi. Sonuç, 4 milyon mülteci ekonomisi, sosyal sorunları ve terör konusundaki etkileri ile Türkiye'nin üzerindedir. Allah muhafaza, durduk yerde neden bunu sırtlanmış duruma geldik. Suriye politikası halen bir dış bağımlılıktır ve halen devam ediyor."

"FETÖ'YÜ BAŞIMIZA KİM SARDI?"

"FETÖ işini kim başımıza sardı?" Emniyet güçlerini, TSK mensuplarını, savcıları, hakimleri ve öğretmenleri bunlara kim emanet etti?" diyen Başkal şöyle devam etti:

"Emanet edenler göz göre göre onlar olmadı mı? 'Ne istediniz de vermedik?' diyen bunlar değil mi? Bunca vahim hatayı Türkiye'nin başına dert olarak açan bunlar değil mi? Bu sıkı yönetimde sadece kamuda çalışan 97 bin kişinin işine son verildi. Haksız olarak gidenlerde var. Yargıya gidebiliyorlar mı? Haklısı haksızı çözülebiliyor mu? Aylar geçti, 7 aydır böyle gidiyor. Olmaz, bir büyük hata, bir büyük olay. PKK olayında Oslo'da ve İmralı'da mutabakatlar sağlayıp anlaşmalar yapıp, önce Habur'dan PKK'lı teröristlerin kendi kıyafetleri ile otobüsler üzerinde davullu zurnalı Türkiye'ye girmelerine izin veren, seyyar mahkemeler kurarak getiren, Cumhuriyet savcılarını onların ayaklarına gönderen, onlardan hayır biz Apo'nun talimatı ile buraya geldik cevabını alan bunlar değil mi? Güneydoğu'da bunlara dokunmayın talimatını askere veren, cephanenin yerleştirilmesine, köprülerin yapılmasına, evlerin işgal edilmesine, odaların içine tuzakların kurulmasına göz yuman bunlar değil mi? Bunun sonucunda sadece Nusaybin'i geri alabilmek için 74 vatan evladımızı şehit verdik. Nusaybin'i kim verdi de geri almak söz konusudur. Bunları yapanlar bunlar."

"ERGENEKON BİR HUKUK SKANDALIDIR"

Ergenekon Davası'nı baştan aşağı bir hata ve hukuk skandalı olduğuna değinen CHP'li Baykal, "Ben o zaman 'Bu konu hukuki, adli değil siyasi bir suçlama, delilleriniz uydurma, şahitler gizli şahit oradan buradan ayarlama, yakışmıyor böyle dava olmaz' dedim. O zamanın başbakanı çıktı dedi ki, 'CD'lerde, tanıklarda, dava da doğrudur.' Bunun üzerine aylarca savcı aradım savcıyı buldum bende savcıya sen bu davanın savcısıysan, ben de 'Bu davanın avukatıyım' dedim. 5-6 yıl sonra ne oldu, Genelkurmay Başkanı, 'Terör örgütünün başkanı' diye tutuklandı. 4-5 yıl içeride kaldı ne oldu? Savcımı yoksa avukat mı haklı çıktı? Avukat milletin avukatıydı. Bu kadar hata yapan bir insana, 'Arkadaş sen hep hatalar yaptın ama onlar hep şanssızlıktı, seni aldattılar sende artık anladın. Al sana Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi, geleceği ve her türlü hukuku ile sana veriyorum al bunu istediğin gibi kullan' diyebilir miyiz? İşte getirilen anayasa değişikliği budur. Türkiye'nin tarihten gelmiş saygın büyük millet meclisi yetkilerini başkana devredecek, başkana soru soramaz, gensoru ve güvenoyu veremeyecek hale gelecek. Böyle düzen, böyle devlet olur mu? Burası aşiret devleti değil, burası Türkiye Cumhuriyeti" dedi.

Anayasanın Türkiye'nin geleceği ve talebiyle ilgili bir mesele olduğuna dikkat çeken Baykal, "Anayasa değişikliğinin anayasaya aykırılık konusunda hiçbirimizin şüphesi yok. Ama Türkiye'de yargı öyle bir noktaya geldi ki acı bir tablo ve herkes bunu ciddi değerlendirsin. Böylesi önemli bir konuyu bile anayasa mahkemesinden adil bir karar bekleyerek intikal ettirmek gereği mümkün olmuyor. O güven daha şimdiden kaybolmuşsa başkanlık rejimi geldikten sonra ne olacak? Bunlar şimdilik herkesin gördüğüdür ben bunları bir aydır her yerde söylüyorum. Meclise konu gelmeden defalarca bunu anlattım. Meclise konu geldi yüzlerine karşı yine anlattım. Bunlardan bir tanesinden doyurucu bir cevap gelmedi. Bunlar getirdikleri anayasayı, Güçlü Türkiye anayasasıymış gibi savunuyor. Sıradan konuşup, temenni edip, dua ediyorsun. Hepimiz güçlü Türkiye için dua ediyoruz. Ama bu anayasanın güçlü Türkiye ile bağı ne onu bir anlatsana" diye konuştu.

"TAPUYU GAPTIRMAYIN ARKADAŞLAR"

"Bunlar 'Güçlü Türkiye istiyorsan, buna uyacaksın' tarzında boş sloganlarla milleti avlayacaklar, Olur. Sakın ha tapuyu kaptırmayın" diyen Baykal, şöyle devam etti:

"Demirel gibi söyleyeyim, 'Tapuyu gaptırmayın' arkadaşlar. Kendi tapunu da kaptırma, zaten o konuda ne kadar hassas olduğunuzu tahmin ediyorum. Tapuyu, verme, hesabını iyi yap kimseye de kaptırma. Hak senindir hakkını kimseye verme. Tapuda devletin tapusunu da sakın ha verme. Devletin tapusu senindir. 'Öyle bir tapum yok' diye sakın düşünme, o cebindeki Türkiye Cumhuriyeti kimliğin tapudur. 80 milyon bu ülkenin hem maliki, hem hakimidir. Orası bizim, kimsenin babasının malı değil. Bu tapu hepimize atalarımızdan kaldı. Devletin tapusunu kimseye kaptırmayın" dedi.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE İKİ TEHLİKE UYARISI

Anayasa değişikliği konusunda ortaya çıkacak iki tehlike konusunda vatandaşları uyaran Baykal, referandumda anayasanın kabulü ile başkanlık rejimi geçilmesi durumunda memurların dikkatli olması gerektiğini söyledi. Baykal şöyle konuştu:

"Anayasa değişikliğinde ilk yapılacak işlerden birisi memuriyeti sözleşmeli statüye dönüştürmek. Sen bak benim gözümün içine at imzayı, sen bakma çekip git. Böyle devlet düzeni olur mu? Hakimlerin hak ettikleri halde atanmadıklarını biliyoruz. Şimdi iş sözleşmeliye dönebilir bu kulağınıza küpe olsun. Deniz Baykal gelip bize Uşak'ta bunu bize söylemişti dersiniz. Aman ha olmasın aşkanlık başkanlık istemiyoruz. Biz devlet statüsü istiyoruz. İkinci büyük tehlike ise anayasa değişikliği meclisin tekel yetkilerini elinden alıyor. Yasama meclisin tekelindedir. Meclis yapsa başımla beraber, ama bir kişi yaptı mı o kararnamedir. Kararname ile yasama gibi düzenleme olmaz. Bakanlıkları yeniden kurar, statüleri değiştirirsin. Bunların hepsi yasama ile yapılması gerektiği halde başkana yetki veriliyor. Meclis hesap soramadığı gibi bütçe üzerinde müdahale hakkı de yok. Kamu statüsü kurma yetkisi Cumhurbaşkanına geçiyor."

CUMHURBAŞKANI 'VE' OLUYOR

Yeni anayasada hiçbir açık maddenin olmadığını, aksine her şeyin gizlenerek her maddenin yol altına döşenen mayın gibi yerleştirildiğini ifade eden Baykal, "Anayasanın 123. Maddesinin 3. cümlesine şu da eklenmiş. Meclis, Cumhurbaşkanı 'Ve' oluyor. Oraya bu ifade konularak Cumhurbaşkanına kamu tüzel kişiliği oluşturma, yapma hakkı da teslim edilmiş haldedir. Ama geçmişte, 'Yapılması lazım' diye konuşmaları vardı. Şimdi demiyor, yarın deyip demeyeceği ne malumdur" dedi.

HAYIR TEPKİSİ YÜKSELİYOR

Referandumda hayır tepkisinin giderek yükseldiğine değinen Baykal, "Hayır tepkisi Türkiye'de yükselen dalga halindedir. Bu bir siyasi partinin organize ettiği dalga değildir. Herkes aklı ve vicdanı ile konuyu anladıkça olmaz demeye başladı. Hızla bu dalga yükseliyor. Millet gerçeği öğrendikçe buna hayır deme konusunda ki kararlılığını daha da artırıyor. İktidar talimatla kampanyayı götürüyor. 'İktidarın kampanyasına evet diyeceğim' diyerek rektör demeç veriyor, sana soran mı var? YÖK başkanımı olmak istiyorsun? Kaymakam, 'Evet, vereceğim' diyerek demeç veriyor. Neye ve kime hizmet ediyor? Dilekçe veriyor, bu valilik dilekçesi mi? Savcı da çıkıp konuşuyor ama burada vatandaşlar var. 'Ne oluyor' diye coşkulu bir şekilde toplanmış. Size para pulmu veriyorlar? Bu vicdan, akıl ve vatanseverliktir. Önümüzdeki anayasa değişikliğine referandumda 'hayır' derseniz Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı, Başbakan da başbakan olarak kalır" şeklinde konuştu.

BAŞBAKANA YÜKLENDİ

"'Başbakan'a bu sistem başbakanlığı kaldırıyor' dediklerinde, 'Ben vazgeçtim başbakanlığı da veriyorum feda olsun başbakanlık' dediğine dikkat çeken Baykal, "Ona 'O başbakanlık senin babanın malı değil, başbakanlığı Türkiye Cumhuriyeti bir görev ve sorumluluk olarak sana emanet etti' demiştik. Türkiye'nin ayarları ve temelleri ile oynamak isteyenlere orada bir 'Dur' çekilir, bir 'Dur' denilir. Buna şiddetle ihtiyaç var. Türkiye'yi yönetenler bugüne kadar ne istedilerse aldı. Onlar ne oldu, ne olduğu Suriye'de, FETÖ'de, PKK'da görülüyor. 17-25 Aralık'ın hesabı verildi mi? Yolsuzluklar aydınlığa kavuştu mu? Ergenekon'un arkasındakiler ortaya çıktı mı? Artık yeter. Bunlara her istediğini millet verdi. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partili, oraya oy vermiş vatandaşlarımız çok ciddi bir vicdan muhasebesi yapmaya başladı. Bunu çok net görüyorum. Sana, 'İktidar dedin' verdik. Genel başkandın, milletvekili olamıyordun Deniz Baykal'ın katkısıyla milletvekili olma hakkını verdik. Başbakan değildin, başbakanlığını, Cumhurbaşkanı değildin Cumhurbaşkanlığını verdik. Daha ne istiyorsun arkadaş. 'Devleti de istiyorum.' Dur orada o kadar da değil. Onu ver, bunu ver diyerek hepsini alanın bir derse ihtiyacı var ve ona bir güzel ders vermek lazım. O dersi verecek insanda millettir, vatandaştır. Ölçüyü aşan birisine dur denilmesi gereken adımı atacaksınız. Hayır'dan sonra bambaşka bir Türkiye gelecek. O, 'evet' diyecek bürokratlardan tutun da emir komuta zincirine girmiş yargıç, hakim ve adalet mensuplarından, yazamayan, çizemeyen ve konuşamayan aydınlarımıza, devletin imkanlarından havuz medyası içinde nemalananlara bu işin artık sonu geldi. Hakkın, adaletin yükseldiği bir Türkiye yükseliyor yalanı, entrikaya, şantaj, tehdide ve korkutmaya dayalı siyasetin sonu geldi. Halk aldatılmış olmaktan çıkıyor. Bunlara 'Dur' denildiğinde Türkiye değişecek. Bu yanlışa aman izin vermeyin. Uşak'ın o milli ruhunu tekrar görmek istiyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü

----------------

-Salondan görüntü

-Deniz Baykal'ın salona girişi

-Deniz Baykal'ın konuşması

-Genel ve detay görüntüler

Haber Kamera: Yavuz KUŞDEMİR/UŞAK,

=====================================================

2)MİNİK BEBEĞİN CİLDİ SÜREKLİ KANIYOR

ADANA'da cilt hastalığı nedeniyle el ve ayak tırnakları düşen 1 yaşındaki Büşra Aslan'ın ağzı, kulakları, burnu, el ve ayak parmakları kanıyor. Acı içinde kıvranan minik bebek, kanayan yaraları nedeniyle sürekli ağlarken, çaresizlik içindeki anne ve babası ise tedavi için yardım bekliyor.

Kentte iş makinesi operatörü 32 yaşındaki İsmail Aslan ile ev kadını 28 yaşındaki Fatma Aslan, 10 yıl önce evlendi. Çiftin bu evlilikten 3 çocukları oldu. Aslan çiftinin en küçük çocukları Büşra Aslan, 3 aylıkken cilt hastalığı olarak adlandırılan 'Epidermolysis bullosa' rahatsızlığına yakalandı. Hastalığı nedeniyle el ve ayak tırnakları düşen minik bebeğin, el ve ayak parmak uçları, kulak, burun ve ağız bölgesi başta olmak üzere cildi belirsiz aralıklarla sürekli kanamaya başladı.

SÜREKLİ AĞLIYOR

Çaresizlik içinde kızlarını hastane hastane dolaştıran anne ve babasına, 'kesin tedavi için tıbben yapılabilecek bir durum yok' yanıtı verildi. Doktorların yönlendirmesiyle küçük çocuğa, kan değerlerinin daha fazla düşmemesi için sadece kan ilaçları verilirken, kanayan yaralarına pansuman amacıyla cilt kremleri kullanması önerildi. Acılı aile, kanayan yaralar için evde sadece pansuman yapıp bebeğe kan ilaçlarını verebildi.

'SADECE TEDAVİ İSTİYORUZ'

Evde yaşadığı acı nedeniyle sürekli ağlayan minik Büşra'yı sakinleştirmek, acılarını azaltmak için çabaladıklarını anlatan İsmail Aslan, "Doktorlar Adana'da tıbben yapılabilecek bir şey olmadığını söylüyor. Gelişmiş hastanelerde, belki başka yerlerde bu rahatsızlığı tedavi edebilecek birileri vardır. Allah rızası için bebeğimize sahip çıkılsın. Kimseden para pul istemiyoruz. Sadece biri el uzatıp çocuğumuzun tedavisine yardımcı olsun" dedi. Acılı anne Fatma Aslan ise gözyaşları için, "Bebeğim acı içinde kıvranırken biz de kahroluyoruz. Bu feryadımızı biri duysun. Tek isteğimiz Allah'tan kızımızın tedavi edilmesi" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-------------------------

Büşra'nın annesinin kucağında görüntüsü

Büşra'nın elinden detay

Kulaklarındaki ve burnundaki yaralar

Annesinin ağlaması

Annenin kızının ayaklarına krem sürmesi

Büşra'nın ağlaması

Tırnaklarından yakın görüntü

Büşra'nın ailesi ile birlikte görüntüsü

Babanın konuşması

Annenin konuşması

SÜRE: 05'04" BOYUT: 566 MB

Haber: Yusuf BAŞTUĞ-Kamera: Çağlar ÖZTÜRK/ADANA,

=====================================================

3)BEYPAZARI PROTOKOLÜNDEN KÖYLÜNÜN SORUNLARI YERİNDE DİNLENDİ

ANKARA'nın tarihi ve turistik ilçesi Beypazarı'nda Kaymakam, Belediye Başkanı, kamu kurum ve kuruluşlarının amirlerinin de katılımı ile bütünşehir yasası kapsamında köy statüsünden mahalleye dönüşen Tacettin Mahallesi'nde 'vatandaşla buluşma' adı altın köylünün sorunlarının dinlendiği bir toplantı yapıldı.

Beypazarı Kaymakamı Kadir Ekinci öncülüğünde köy kahvesinde yapılan toplantıda, vatandaşqların sorunları dinlendi, çözüm yolları istişare edilerek şikayet konuları kurum amirleri tarafından not alındı. Toplantıy Kaymakamı Kadir Ekinci, kaymakamlık birim amirleri, Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan ve belediye birim amirleri, Jandarma Komutanı, İlçe Tarım Müdürü, ASKİ yetkilisi, Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri, TEAŞ yetkilisi, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Sağlık Grup Başkanı ve diğer kurum amirleri, muhtar Hüseyin Saraç ile vatandaşlar katıldı.

Kaymakam Kadir Ekinci, sosyal yardım konusunda vakfın yaptığı yardımlar hakkında bilgi verdi, vatandaşların taleplerini dinledi. Vatandaşlar; su faturalarının yüksek gelmesi, ödenmeyen su faturaları ile ilgili haksız icra takipleri, kaçak su kullanımı ve denetimlerin yapılmaması, içme suyu yetersizliği, elektrik faturalarının 4 ayda bir okunması nedeniyle yaşanılan mağduriyetler, tarım sulamalarında kullanılan elektrik kesintileri, arıza giderlerinin vatandaşlar tarafından karşılanması, tarım arazilarinin toplulaştırılması, tapu kadastrodan geçen ve parsel olarak ayrılan bir çok arazinin tapularının alınamaması, bazı arazilerin meraya ayrılması nedeniyle tapu verilmemesi gibi sıkıntılarını gündeme getirdiler. Toplantıya katılan birim amirleri, vatandaşları bilgilendirip, sorunların çözümü konusunda yardımcı olunacağını belirttiler.

Muhtar Hüseyin Saraç, vatandaşların en büyük sıkıntılarından birinin toplulaştırma olduğunu, dede ve babadan kalma arazilerin Tapu Kadastro'dan geçip, parsel yapılmasına rağmen tapularını alamayıp, meraya çevrildiğini belirterek yardımcı olunmasını istedi. Tapu Müdürlüğü yetkilileri ise konunun diyalog halinde çözüme kavuşturulacağını söyledi.

Kaymakam Kadir Ekinc de vatandaşların sorunlarına çözüm getirilmesi için çalışacaklarını belirterek, "Bizim dışımızda Büyükşehir ile ilgili olanları Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na, ilgili bakanlıkları ilgilendiren konularda da bakanlıklara yazacaz. Valiliğe de toplantının neticesini bildiriyoruz. Sorunların yerinde görülmesini ve çözüm geliştirilmesini önemsiyorlar" dedi.

Görüntü Dökümü

-----------------------

Tacettin Mahallesi köy kahvesindeki toplantıdan görüntüler

Kaymakam, belediye başkanı, muhtar, kurum amirleri ve vatandaşlardan görüntü

-Kaymakam Kadir Ekinci'nin konuşması

-ASKİ'den icra takibi yapılan Yakup Ceylan'ın belgelerini kaymakam ve belediye başkanına göstermesi

-Belediye başkanının tebligatsız su faturasına tepkisi

Köy sakinlerinden Yusuf Arslan'ın şikayetini dile getirmesi

Kaymakam Kadir ekincinin konuşması

Kemal ÇELEN/BEYPAZARI(Ankara),

=======================================================))

4)POLİSTEN KISA FİLMLE SİGARAYI BIRAKMA KAMPANYASI

SİİRT Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan polis memurlarının sigarayı bırakmaları için kampanya başlatıldı. Sigaranın sağlığa zararlı olduğu ve özellikle polislere büyük zarar verdiğinin anlatıldığı kısa metrajlı film, Emniyet Müdürlüğü tarafından izlemeleri için tüm polislere gönderildi. Foto Film Şube Müdürlüğü'nce hazırlanan 'Benim babam bir kahraman' adlı filmde çocuğun babasının bir kahraman olduğunu söylemesi sırasında sigara içtiğinden dolayı hırsızların peşinde koşarken yorularak duran polis memurunun görüntüsü gösteriliyor. Babasının sigaradan öldüğünü söyleyen Siirt Emniyet Müdürü Mustafa Tokyay, "Sigara konusundaki hassasiyetimizi tüm kamuoyu ve özellikle kahraman teşkilatımıza daha iyi anlatabilmek için böyle bir klip çektik. Kahraman kalmak için sigarayı bırakın" dedi.

Siirt Emniyet Müdürü Mustafa Tokyay, babasını sigara içme yüzünden kaybettiğini belirtirek, Emniyet müdürlüğü bünyesinde polis memurlarının sigarayı bırakmaları için kampanya başlattı. Sigaranın sağlığa zararlı olduğu ve özellikle polislere büyük zarar verdiğinin anlatıldığı kısa metrajlı film hazırlatan Emniyet müdürü Tokyay, hazırlanan filmi tüm polis birimlerine gönderdi. Foto Film Şube Müdürlüğü'nce hazırlanan 'Benim babam bir kahraman' adlı filmde rol alan polis çocuğu, "Benim canım babam bir polis. Babam her işe gittiğinde üzülüyorum. Ama dışarıdaki kötü insanları yakalıyo, hırsızları yakalıyor. O yüzden benim babam bir kahraman" diyor. Filmde çocuğun babasının bir kahraman olduğunu söylemesi sırasında sigara içtiğinden dolayı hırsızların peşinde koşarken yorularak duran polis memurunun görüntüsü gösteriliyor.

SİGARAYI BIRAK KAHRAMAN OL

Sigarayı bırakma kampanyası ile ilgili bilgi veren Siirt Emniyet Müdürü Mustafa Tokyay, yaptıkları bu çalışmaların toplumda sigara kullananlara örnek olması gerektiğini belirterek, "Özellikle polis teşkilatımızda bulunan ve sigara içen polis memurlarının sigarayı bırakmasını istiyoruz. Bu nedenle böyle bir kısa film çekip, kampanya başlattık. Ben babamı sigaradan dolayı kaybettim. Şu ana kadar da hiç sigara kullanmadım. Sigara bırakma kampanyası başlatmış bulunuyoruz. Türkiye genelinde sigara bırakma kampanyalarına destek olmak amacıyla, sigara konusundaki hassasiyetimizi tüm kamuoyu ve özellikle kahraman teşkilatımıza daha iyi anlatabilmek için böyle bir klip çektik. Kahraman kalmak için sigarayı bırakın"dedi.

Görüntü Dökümü

-----------------------

Emniyet Müdürü'nün açıklaması

Sigara kampanyası ile ilgilil klipten görüntüler

Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Turan KOYUNCU-Mehmet Yücel DURAK/SİİRT, -

======================================================

5)KAZADA, BİSİKLETLİ KAPUTUN ÜSTÜNDE 61 METRE SÜRÜKLENDİ

ANTALYA'da aşırı hızlı olduğu iddia edilen otomobil, yaya geçidinden bisikletle geçmek isteyen 22 yaşındaki Sezer Akkaya'ya çarptı. Otomobilin kaputu üzerinde 61 metre giden Akkaya olay yerinde hayatını kaybetti.

Kaza, gece yarısı Konyaaltı İlçesi Akdeniz Bulvarı üzerinde meydana geldi. 23 yaşındaki M.G.Ş. yönetimindeki 34 RED 33 plakalı otomobil Minicity Kavşağı yönünde iddiaya göre aşırı hızla giderken, bisikletiyle yaya geçidinden karşıya geçmek isteyen Sezer Akkaya'ya çarptı.

61 METRELİK FREN İZİ

Çarpmanın şiddetiyle havaya fırlayan Akkaya otomobilin ön camına çarpıp kaputun üzerine düştü. Otomobilin kaputu üzerinde 61 metre giden Akkaya, aracın durmasıyla yere yuvarlandı. Otomobilden yara almadan çıkan sürücü M.G.Ş., durumu polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri Sezer Akkaya'nın yaşamını yitirdiğini belirledi. Kaza yerindeki 61 metrelik fren izi dikkat çekti.

AYAĞINDAN ÇIKAN BOTU YANIBAŞINA KONULDU

Kaza nedeniyle otomobil ve hurdaya dönen bisikletten parçalar çevreye saçıldı. Trafik polisleri ikinci bir kaza olmaması için yolu trafiğe kapatırken Sezer Akkaya'nın ayağından çıkan botu ise yanı başına konuldu. Olay yeri inceleme ekipleri ve nöbetçi savcının kaza yerindeki çalışmasının ardından Sezer Akkaya'nın cansız bedeni otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu Morgu'na götürüldü. Sürücü M.G.Ş. ise gözaltına alınıp polis merkezine götürüldü.

Görüntü Dökümü

-----------------------

Kaza yeri detay

Polis ekipleri

Bisiklet sürücüsü Sezer Akkaya

Akkaya'nın botundan detay

61 metrelik fren izi

Otomobilin tamamen dağılmış ön camı

Etrafa saçılan otomobil ve bisikletin parçaları

Sezer Akkaya opak

(Haber- Kamera: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,

=====================================================

6)RUH HASTALARINA MÜZİKLİ TERAPİ

MANİSA Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi bünyesinde hizmet veren Toplum Ruh Sağlığı Merkezi'nde hastalara ritimle psikoterapi uygulanıyor. Ellerindeki darbuka, zilli tef, kaşık ve çeşitli enstrümanlarla şarkı ve türkü ritimlerine ayak uyduran hastaların toplumdaki sosyal ilişkilerinin gelişmesine, uygulamanın olumlu katkı sağladığı vurgulandı.

Osmanlı'da 15'inci Yüzyıl'da uygulamaya başlanan ritimli terapi, günümüzde Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi bünyesinde hizmet veren Toplum Ruh Sağlığı Merkezi'nde hastalara uygulanmaya başlandı. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi görevli Uzman Dr. İzzet Hamkaya eşliğinde haftada iki defa ritimli terapiye katılan hastaların duygularının gelişmesi sağlanarak, toplumdaki sosyal ilişkilerinin gelişmesine olumlu katkı sağlanıyor. Ayrıca ellerindeki darbuka, zilli tef, kaşık ve çeşitli enstrümanlarla şarkı ve türkü ritimlerine ayak uyduran hastalarda dikkat kontrolü, konsantrasyonları ve el becerilerinin gelişmesi hedefleniyor.

Toplum Ruh Sağlığı Merkezi'nde görevli Uzman Dr. İzzet Hamkaya, çalıştıkları hasta grubunun şizofreni gibi ağır ruh hastalıkları yaşayan bireylerden oluştuğunu söyledi. Hastaların ritim terapisi sayesinde huzur ve mutluluk bulduklarını belirten Hamkaya, bu uygulamanın psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki tedavi edici özelliğinin Osmanlı Devleti tarafından geliştirildiğini söyledi. Uygulamayla olumlu sonuçlar aldıklarını belirten Hamkaya, "Merkezimizde bir takım rahatsızlıkları bulunan hastalarımızın tedavilerin yapılabilmesinin yanı sıra hastalarımızın kendi becerilerini geliştirmek ve varsa hobilerini gün ışığına çıkarmak için birden çok etkinliklerimiz var. Bu etkinlerden biri de ritim grubu etkinliğimiz. Haftada iki defa düzenli olarak yapıyoruz. Eli yatkın olan hastalarımız buraya katılıyorlar. İnsanların hassas olduğu bazı ses ve duyarlı olduğumuz evrensel ritimleri var. En popüler olanı anne karnında sürekli annenin kalp seslerini duyarız. Dünyaya gelen çocuk annenin kucağına verilir ve de sol yanına yatırılır. Çocuk sol tarafta kalp sesini duyarak rahatlar. Canlıların doğuştan genetik olarak belirli ritimlere karşı daha hassas olduklarını duyuyoruz. Bu yüzden bu ritim terapisini uyguluyoruz. Bu da hastalarımıza katkı sağlıyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

------------------------

Ritimli terapi uygulanırken görüntü

Ritme ayak uyduran hastalardan görüntü

Toplum Ruh Sağlığı Merkezi görevli Uzman Dr. İzzet Hamkaya röp.

Haber- Kamera: Ersan ERDOĞAN / MANİSA,

=================================================

7)KANADI KIRIK KIRLANGICI O HALDE BIRAKMADI

MUĞLA'nın Ortaca İlçesi'nde yaşayan bir eczacı, sokakta bulduğu ve sol kanadı kırık olduğu için uçamayan kırlangıcı veterinere götürüp tedavi ettirdi.

Terzialiler Mahallesi Tarım Sokak üzerindeki eczanenin işletmecisi evli ve 2 çocuk babası 62 yaşında Salih Köleoğlu, işyerini açarken sokakta uçamayan bir kırlangıcı fark etti. Sol kanadını oynatamadığını gördüğü kırlangıcı kaderine terk etmeyen Köleoğlu, kuşu veterinere götürdü. Tedaviye alanın kırlangıcın, eski sağlığına kavuşması halinde doğal yaşam alınana bırakılacağı belirtildi.

Duyarlı davranışıyla takdir toplayan Salih Köleoğlu, "Sabah işyerimi açtığımda kırlangıcı gördüm. Kanadı kırık bir vaziyetteydi. Aciz bir şekilde bekliyordu. Tedavi etmek amacıyla veterinere getirdim. Veteriner arkadaş kanadının kırık olduğunu söyledi. Alçıya alamadığı için ilaç tedavisi başlattı. İnşallah kısa sürede sağlığına kavuşur ve doğada özgür bir şekilde uçar" dedi.

Görüntü Dökümü

Kırlangıçtan görüntü

Salih Köleoğlu ile röp.

Haber- Kamera: Cihan KAYA / ORTACA (Muğla),

=====================================================

8)KEMER'DE DRONE EĞİTİMİ

ANTALYA'nın Kemer İlçesi'nde insansız hava aracı- drone'ların ticari olarak kullanılmasına yönelik sertifika eğitimi verildi.

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü talimatlarına göre insansız hava araçlarını ticari olarak kullanmak isteyenler için zorunlu hale gelen Ticari Pilot Sertifikaları kapsamında 19 Mayıs Havacılık Kulübü tarafından düzenlenen eğitim Kemer'deki Asdem Park Otel'de 33 katılımcıyla başladı.

Eğitimi veren Mustafa Kaçan, Türkiye'deki 10'uncu eğitimin yapıldığını söyledi. Kaçan, "Otomobilde istediğiniz kadar usta pilot olsanız da trafiğe çıkmanız için trafik kurallarını, ilkyardım bilgisini ve motor bilgilerine sahip olmanız gerekiyor. İHA'larda da bu eğitimlerle bu bilgilere sahip oluyorsunuz. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bunları 2 sınıfa ayırdı. İHA-0 ile İHA-1. 4 kiloya kadar olan cihazları İHA-0 olarak adlandırdı ve 25 kilograma kadar olan cihazları da İHA-1 ile adlandırdı. 12 saatlik bir eğitim İHA-0 için şu anda bulunduğumuz eğitim ve büyük cihazlar için dediğimiz İHA-1 eğitimleri de 36 saatlik bir eğitim programından oluşuyor" dedi.

İnsansız hava araçlarının birçok sektör ve farklı kişilere ulaştığını, ilerleyen teknolojiyle birlikte çok büyük mühendislik dalları ve kişileri ortak platforma buluşturacağını kaydeden Kaçan, "Bizim de asıl amacımız aslında bu. Gerek üniversitenin bize sağladığı katma değerle, gerekse kendi aramızda buluşmalarla biz de bu kişilerle ortak değer olarak ne yapabiliriz, drone'ları mühendislik alanlarında ve kendi faaliyetlerimizde en faydalı hale nasıl getirebiliriz bu eğitimlerde en çok bunu sağlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

--------------

RÖP: Mustafa Kaçan

Uygulamalı drone dersi

122 MB /// 03.50ö

HABER- KAMERA: Levent YENİGÜN/KEMER,

===================================================

9)KAYSERİLİ MUCİTTEN DİKKAT ÇEKECEK BULUŞ: "KÖSSÜ"

Kayseri'de 35 yıldır oto radyatörü tamirciliği yapan Mustafa Çakır, kendi imkanlarıyla geliştirdiği ve yüzde 100 yerli olan "Kössü" ismini verdiği ilginç buluşu ile otomobillerin kalorifer temizliğini sökmeden yapıyor.

Yeni Sanayi'de bulunan 20 metrelik dükkanında otomobil kalorifer peteği tamir ve temizliği yapan Mustafa Çakır, kendi imkanlarıyla 3 ay süren çalışması sonucunda geliştirdiği cihaz ile otomobillerin radyatör sistemi temizliğini yapmaya başladı. Çalışmalarından verimli sonuçlar aldığını ve geliştirdiği makineye "Kössü" ismini verdiğini söyleyen Kayserili mucit Çakır, "Kalorifer sistemi arızalı olan araçların ön kısmını sökmek oldukça zor ve zahmetli idi. Yüksek maliyetli olması, beni yenilik yapmaya mecbur bıraktı. Üç ay süren bir çalışma gerçekleştirdim. Daha sonra yaptığım cihazı öncelikli olarak denedim. Verimli sonuçlar alınca daha fonksiyonel ve küçük cihaz yaparak seri üretime geçtim. Uygulamasında ısıtma problemi olan aracın ön kısmında yer alan, kalorifer girişlerini söküp 'Kössü'nün hortumunu bağlamak yeterli. 80 derece sıcaklığa ulaştığında temizlik işlemi başlıyor. Yarım saat süren temizlik işlemi sonrası yüzde 90'a yakın verimlilik sağlanmış oluyor" dedi.

Cihaza neden 'Kössü' ismini verdiğini de anlatan Çakır, Kayseri'nin bazı bölgelerinde ve Erciyes'te yaşayan, toprağı kazarak havalandıran 'Yer Sincabı' olarak da bilinen 'Gelengi'ye, Kayseri'de daha çok 'Kössü' isminin verildiğini, kendisinin de cihaza isim ararken bundan esinlendiğini söyledi. Çakır, üretimi gerçekleştirdiği cihazı ülke genelinde birçok il ve ilçeye sattığını ifade ederek, "Cihazın patenti bendedir. KOSGEB'in destek vermesi durumunda yurt dışına ihracat yapmak istiyorum" dedi.

Görüntü Dökümü

--------------

Kössü isimli makinadan genel ve detaylı görüntü

Kössü'nün çalışma şekli

Kössü'nün mucidi Mustafa Çakır ile röportaj

-Detay

Haber: Yasin DALKILIÇ Kamera: KAYSERİ, DHA)

DV 1 DOSYA, 4 dakika 52 saniye /155 MB

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title