Dha Yurt Bülteni 2
İzmir'de evsizlere sıcak çorba yapıp dağıtan Sibel, ölüm yıl dönümünde anıldıİZMİR'de evsizlere sıcak çorba dağıtmak için dört yıl önce Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği'ni kuran ve haftada iki gün kentin farklı semtlerinde yaklaşık 150 evsize sıcak çorba dağıtan Sibel Arslan, geçen yıl...
İzmir'de evsizlere sıcak çorba yapıp dağıtan Sibel, ölüm yıl dönümünde anıldı
İZMİR'de evsizlere sıcak çorba dağıtmak için dört yıl önce Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği'ni kuran ve haftada iki gün kentin farklı semtlerinde yaklaşık 150 evsize sıcak çorba dağıtan Sibel Arslan, geçen yıl 28 Eylül'de 23 yaşında iken kansere yenik düştü. Dernek üyeleri, Sibel'i ölüm yıl dönümünde mezarı başında andıktan sonra Buca ilçesinin Karaağaç Köyü'nde sıcak çorba dağıttı.
İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde 'Uluslararası dış ticaret ve finansman' okuyan Sibel Arslan, evsizlere sıcak çorba dağıtmak için dört yıl önce Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği'ni kurdu. Arkadaşlarıyla yaptığı çorbaları termoslara koyup bisikletiyle dağıtmaya başladı. İki yıl önce yumuşak doku kanseri olduğunu öğrendi geçen yıl 28 Eylül tarihinde de 23 yaşında iken hayatını kaybetti. Sibel'in ihtiyaç sahiplerine çorba dağıtmasını 'miras' olarak gören dernek üyeleri, gönüllü arkadaşları haftada iki gün çarşamba ve cumartesi günleri kendi imkanlarıyla aldıkları malzemeleri Basmane'deki dernek binasında pişirip, termoslara koyarak, farklı semtlerdeki evsizlere, ihtiyaç sahiplerine karton tabak ve ekmekle ikram ediyor. Her gün 150 kişiyi çorbayla doyuran gönüllüler, Sibel'in ölüm yıl dönümü olan 28 Eylül Cuma günü de çorba yapıp bu kez mezarının olduğu Buca Karaağaç Köyü'nde dağıttı.
İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisi Ece Altınörs, dört yıl önce Sibel ile bu yola iki kişi çıktıklarını sonra büyüttüklerini belirterek, "Sosyal medyadan çağrı açtık, bu sayede diğer arkadaşlarımız katılmaya başladılar. Eylül 2017'de Sibel'i kaybettikten sonra onun hatırasını yaşatmaya hatta büyütmeye karar verdik. Sibel'le ilk başladığımız yıllarda, çorbayı evimizde yaptığımız için günde maksimum 50 kişiye ulaşabiliyorduk. Dernekleştikten sonra bir tencere çorba ile sokak sokak gezerek 100-150 kişiye ulaşıyoruz" dedi.
Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği Başkanı Avukat Alican Yurdasever, derneği miras olarak gördüklerini belirterek, "Çorba dağıtımlarımız her çarşamba ve cumartesi oluyor. Bugüne kadar Üçkuyular, Konak, Alsancak, Bornova ve Buca'da dağıtımlarımız oldu. Şuanda iki ana bölgemiz var. Basmane ve Alsancak. Sibel'i kaybedeli bir yıl oldu. Biz bu derneği Sibel'in mirası olarak kabul ettik. Onu, çorba yapıp evsizlere dağıtarak andık. Çok mutlu olduğuna eminiz" dedi.
'HEPİMİZİN ÇORBADA TUZU VAR'
Derneğe üç yıl önce katılan müzik öğretmeni Ulvi Küçük, çorba yapım ve dağıtım aşamalarını şöyle anlattı:
"Hepimizin çorbada tuzu vardır. Çorba dağıtım sürecinde, önce saat belirleriz, daha sonra çorba yapım ekibi gelir ve hazırlıklar başlar. Önce doğrama aşaması daha sonra kaynama aşaması olur ve çorbamız pişer. Daha sonra bu yapım ekibi, dağıtıma gelen kişilerle çorbayı termoslara doldurur. Kaplarımız ayrılır, ekmeklerimiz poşetlenir, çıkılacak rotalara göre sayısı belirlenir ve ön hazırlıklar yapılır. Ardından yeni gelen gönüllüler de varsa bir oryantasyon yaparız ve sokağa çıkıp, bisikletlerle veya yürüyerek termoslardaki çorbamızı paylaşmaya başlarız" dedi.
'DERDİMİZ ÇOCUKLARI SOKAKTAN KURTARMAK'
Sokakta yaşayan insanların sorunlarını çözemeyeceklerini bildiklerini aktaran gönüllü Derviş Kızıl, amaçlarının çocuklara umut olduğunu belirterek, "Böyle küçük bir ekiple bir şeyler başarabildiysek, çocuklara umut olabildiysek, sokakta çalışmak zorunda olan çocuklara geçimini sokaktan sağlayamayacağı fikrini aşılayabildiysek ne mutlu bize. Sokaktaki çocuklara çok fazla dağıtmamaya çalışıyoruz. Çünkü onların sokakta olma fikrine daha çok alışmalarını istemiyoruz. Sokaktakiler artık bizi bekliyorlar, en azından bir iletişim oluyor aramızda birbirimizi tanıyoruz. Güzel tepkiler alıyoruz, onlara da umut oluyoruz. En azından bir sıcak çorbayla güzel bir sohbet oluyor aramızda" diye ifade etti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Sokak Çorbacıları Dernek ofisinin dışından görüntüler
Çorbanın hazırlanma ve pişme aşaması genel ve detay görüntüleri
Kurucu Ece Altınöz ile röp.
Dernek Başkanı Alican Yurdasever ile röp.
Gönüllü Ulvi Küçük ile röp.
Gönüllü Derviş Kızıl ile röp.
Melis KARAKUZULU- Tekin GÜRBULAK, İZMİR
======================================
Bağbozumu sonrası yapılan 300 yıllık tatlı: Kedi Bacağı
Oktay ENSARİ- Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ, - KAYSERİ'nin Kocasinan ilçesine bağlı, bağlarıyla ünlü Erkilet Mahallesi'nin geçmişi 300 yıl öncesine dayanan tatlısı 'Kedi Bacağı', bu sonbaharda da bağbozumu sonrası yapılarak, uzun kış gecelerinde yenilmek üzere depolandı. Kedi Bacağı, kilosu 70 TL'den satışa sunuluyor.
Erkilet'in meşhur Kedi Bacağı, köyden şehire göç nedeniyle unutulmaya başlayıp, şimdilerde fabrikasyon ürünler arasında yer aldı. 300 yıllık bilinen geçmişi olan, bağcılık faliyetleriyle tanınan Erkilet'te ceviz ve beyaz üzümden yapılan, Kayseri'nin en bilindik tatlıları arasında yer alan Erkilet'in meşhur 'Kedi Bacağı' yapan Kocasinan İlçesi'ndeki Erkiletli Osman ve eşi Sevim Yay, bu tatlının üzüm kesiminden, şıraya, oradan pişirme aşamasından başlayarak tüm yapım aşamasına kadar uzanan serüveninin zahmetli ve zor olduğunu söylüyor. 76 yaşındaki Osman Yay, Kedi Bacağı'nın yapımı çok zor bir tatlı olduğunu, gilamada adı verilen üzüm çubuklarıyla ateşin korlanana kadar beklenileceğini, ardından beyaz üzümden oluşturulan pekmezin hazırlandığını ve ekşimemesi için içine bir miktar toprak, yumurta, yoğurt konulup, kaynatıldığını belirtiyor.
SADECE BEYAZ ÜZÜM KULLANILIYOR
Yörede 'Eldaş' adı verilen beyaz üzümün tercih edildiğini belirten Gümüşkalem, kaynadıktan sonra da önceden iplere asılmış cevizlerin pekmezin içine batırıldığını, böylelikle Kedi Bacağı'nın hazır olduğunu söyledi. Erkiletli Yusuf Yay, bu pekmezli ve cevizli tatlıya neden Kedi Bacağı denildiğini de şöyle anlattı:
"Adamın biri Erkilet'te, köy odasında cebinden çıkarttığı cevizli sucuktan yapılmış, Kedi Bacağı'na benzeyen bu tatlıyı gizli gizli yerken, ne yediğini soran komşu ve köylülere (Ammaan ne olacak altı üstü bir kedi bacağı) demiş. O tarihten yana bu tatlının adı görünümünden dolayı da Kedi Bacağı diye tabir edilerek, günümüze kadar gelmiş."
KEDİ BACAĞI İCİN COGRAFİ İŞARET BAŞVURUSU VAR
Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar da Erkilet'e özgü, cografi işaret başvurusu, Kedi Bacağı'nın enerji, mineral ve protein deposu olduğunu, sadece tatlı olarak değil, sağlık açısından da kullanılması gerektiğini belirtti. Geleneksel hale gelmiş bu tatlının, yerli teşviklerle satışlarının yükseltilip, ihracat yapılmasının hedeflendiğini ifade eden Çolakbayrakdar "Bu tatlıyı yapmak çok zor ve zahmetli. 1 ay üzümü bekletiyorsunuz, 1 ay da cevizi. Bir de bunlara zarar gelmeyecek şekilde saklamak lazım. Önceden Kedi Bacağı gibi tatlıları yapmasını bilmeyen kızlar evlenmekte zorluk çekerdi. Şimdi neredeyse unutulmak üzere. Kayseri'nin Gömeç fasülyesi, Cırgalan biberi, Yamula patlıcanı, gibi kendine özgü yiyecekleri vardı. Ne yazık ki yerel yiyecek ve içeceklerimizin bir bölümünü yitirdik. Yapmayı da unuttuk. Erkilet'te eskiden tüm aileler, bağbozumu zamanı bu tatlıdan ve köfter ile köftür adı verilen pekmez tatlısı yapardı. Bağcılık ve tarla işleri, köyden şehire göç nedeniyle, insanların memur ve işçi olması nedeniyle bitti. Çiftçilik, bağcılık eskisi kadar kalmadı."
KEDİ BACAĞI DEĞİŞİK İSİMLERLE TANINIYOR
Kayseri'nin bağlarıyla ünlü Erkilet Mahallesi'nin ünlü bir yiyeceği olan kedi bacağı diğer yörelerde cevizli sucuk, pekmezli sucuk, şıralı sucuk ve Orcik gibi isimlerle de anılıyor. Erkilet yöresine üzümün bol olmasından dolayı bu yöreye ait olduğu söylenen bu geleneksel yiyecek kedi bacağı ismini görünüş itibariyle kedi bacağın anımsattığı için alıyor. Kedi bacağı yapılışı, zahmetlidir. Ana maddesi pekmezden yapılan bir tatlıdır. Vitamin, mineral ve enerji açısından zengin olan bu gıda yapılırken öncelikle 1 metrelik iplere cevizler dizildikten sonra cevizlerin pekmez, yumurta, yoğurt ve bir miktar toprakla karışımının pişmesi ile elde edilen oldukça kıvamlı bir şıranın içerisine batırılıp çıkarıldıktan sonra temiz bir yere asılıp kurutulması ile yapılmaktadır. Şıraya batırıldığı miktara göre kedi bacağının kalınlığı birbirinden farklılık gösterir. Kurutulan kedi bacakları bir haftada yemek için hazır hale geliyor.
KEDİ BACAĞI NELERE İYİ GELİYOR?
Türkiye'de oldukça önemli bir yere sahip olan cevizin bol miktarda kullanılarak yapıldığı ve Osmanlı döneminde padişahlara zeka ve enerji veren bir yiyecek olarak tüketilen bu yiyecek, ceviz üreticilerinin bu ürünü değerlendirip ceviz ile yapılacak yiyeceklerin çeşitliliğini artırması ile ülke ekonomisine büyük bir katkı sağlıyor. İçerisinde bulunan cevizden dolayı bir enerji kaynağı zihnin güçlenmesi ve hafızanın kuvvetlenmesine yardımcı oluyor. Bol miktarda protein, vitamin ve mineral kaynağı olan bu gıda, vücut doku ve hücrelerinin yenilenmesine ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde büyük bir öneme sahip. İçerisinde bulunan pekmezden dolayı özellikle kış günlerinde ara öğünlerde tüketildiğinde kansızlık, halsizlik, güçsüzlük ve ishale karşı oldukça iyi geliyor. Ayrıca kalsiyum, demir, fosfor, magnezyum ve potasyum içeren kedi bacağı tansiyonun düzenlenmesine yardımcı oluyor. Kış mevsiminin önemli bir besin kaynağı olan bu şifa kaynağı gıda aynı zamanda enfeksiyonlara karşı vücudu koruyup, direnç kazandırıyor.
Görüntü Dökümü:
---------------------
Kedi bacağı yapımı için hazırlık görüntüsü
Şıra'nın kaynatılması
Kadınların şıra dolu kazanı karıştırması
50 yılı aşkın zamandır kedi bacağı yapan Osman Yay ve eşi Sevim Yay ile röportaj
İplere dizili ceviz görüntüsü
Cevizin şıralı şekilde kurutulma görüntüsü
Diğer görüntüler
Haber: Oktay ENSARİ -Kamera: Yasin DALKILIÇ Kayseri
5 dakika 26 saniye /608 MB
======================================
Türkiye'nin ilk kadın drift pilotundan sürücülere uyarı
Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ, - TÜRKİYE Drift Şampiyonası'nın 3'üncü turları için Kayseri'ye gelen drift pilotu Tuğba Bora (35), yaşanan trafik kazalarının temel nedeninin sürücülerin kendilerinin iyi şoför olduğunu düşünmesinden kaynaklandığını söyledi. Bora, sokakların drift alanı olmadığını ifade etti.
Türkiye Drift Şampiyonası'nın 3'üncü turları için Kayseri'ye gelen Türkiye'nin ilk kadın drift pilotu İzmitli Tuğba Bora, yarışmada maharetlerini sergiledi. Drift tutkunlarının yoğun ilgi gösterdiği Tuğba Bora, "2 yıldır drift eğitimi alıyorum. Bu sezonki ilk yarışım Kayseri yarışı oldu. Benim için ilk yarışma olmasına rağmen güzel geçti. İnşallah antrenmanlar ve eğitimlerle bu işi ileriye taşımak istiyorum. Otomobil sporları erkek egemenliğinin olduğu bir spor dalı, ama neden kadınlarda yapmasın dedirtiyor. Ben, Türkiye'de ilk kadın drift pilotuyum. Keşke diğer kadınlar da bizlere katılsa ve bu işi ilerletsek. En azından erkeklere rakip olabilsek. Başarılı olmak için çok çalışmak ve antrenman yapmak gerekiyor" dedi.
Türkiye'de yaşanan trafik kazalarının nedeninin insanların arabayı iyi kullandıklarını düşündüklerinden kaynaklı olduğunu vurgulayan Tuğba Bora, "Her arabanın trafikte yol alışı çok farklıdır. Özellikle sokaklarda drift yapan arkadaşları tekrar tekrar uyarıyorum. Ne olursunuz bize katılın, sokaklar drift yapma alanları değildir. Kavşaklarda kesinlikle drift yapmayın. Gerekirse bunun eğitimini alın. Drift, yüksek modifiye özeliklerine sahip araçlarla yapılan bir spordur" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
----------------
Drift yarışmasından görüntü
Tuğba Bora'nın drift yaparken görüntüsü
İlk Türk drift kadın pilotu Tuğba Bora'nın hayranlarına imza dağıtması
İlk Türk drift kadın pilotu Tuğba Bora ile röportaj
Diğer görüntüler
Haber-Kamera: Yasin DALKILIÇ Kayseri
4 dakika 28 saniye /500 MB
======================================
Barışma teklifini reddeden eski sevgilisini dövüp, otomobilden attı
KARAMAN'da Akif Ö. (25), iddiaya göre barışma teklifini reddeden eski sevgilisi N.D.'yi (21), dövüp, otomobilden attı. Genç kız hastaneye kaldırılırken, polis kaçan Akif Ö.'nün yakalanması için çalışma başlattı.
Olay, dün saat 22.30 sıralarında Gevher Hatun Mahallesi'ndeki Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı kız öğrenci yurdu önünde meydana geldi. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi öğrencisi N.D., iddiaya göre sevgilisi Akif Ö.'nün kendisini aldattığını duyunca ayrıldı. Bunun üzerine Akif Ö., kız yurdunun önüne gelip N.D.'ye konuşmak istediğini belirtip otomobiline aldı. Otomobille gezintiye çıkan Akif Ö., N.D.'ye yeniden barışma teklifinde bulundu. N.D.'nin reddetmesi üzerine dövüp, yurdun önüne getirip araçtan atıp kaçtı. Durumu fark eden çevredekiler polis ve sağlık görevlilerine haber verdi. Olayın şokuyla gözyaşlarına hakim olamayan N.D., sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Karaman Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Polis kaçan Akif Ö.'yü bulmak için çalışma başlattı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------
Yaralı kızın ambulansa alınması
_ Genel ve detay
Haber- Kamera: Muammer ŞEN, KARAMAN
======================================
Bingöl'deki kayıp şehir iddiaları araştırılıyor
BİNGÖL'ün Yayladere ilçesinde terör örgütü PKK'ya yönelik düzenlenen kapsamlı operasyonların ardından bölgede oluşan huzur ve güven ortamından sonra, uzun yıllardır varlığından habersiz olunan Pergasur şelalesi ve Pergasur kayıp şehri, gün yüzene çıktı. Bölgede yaşayanların, Pergasur'un kayıp şehir olduğu iddilarını araştırmak üzere Bingöl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, uzman ekiplerinin bölgede araştırma yapması için çalışmalar başlatması talebinde bulundu. Kültür ve Turizm Müdürü Kasım Barman da, "Bölgede kayıp şehir olduğu söyleniyor ancak olup olmadığı hakkında bir bilgi yok. Konuyla ilgili gerekli yerlere yazımızı yazdık. Uzman ekiplerce bölgede geniş araştırmalar yapılacak ve söz konusu kayıp şehir ortaya çıkarsa koruma altına alınması için gerekli işlemler başlayacak" dedi
Yayladere ilçesindeki Özlüce Barajı yakınlarında bulunan, Pargasur kayıp şehri ile doğal yollarla oluşmuş şelalesi, teröristlerin bölgeden arındırılmasının ardından gün yüzüne çıktı. Doğal yollarla oluştuğu tahmin edilen Pargasur şelalesi, yaklaşık 50 metre yükseklikten yöre halkı tarafından, Pargasur kayıp şehri olarak adlandırdıkları mağara ve tarihi kalıntıların üzerinden akıyor. Daha önce varlığı vatandaşlar tarafından bilinen ancak güvenlik nedeniyle alana gidilmediği için ziyaret edilmesi mümkün olmayan tarihi mekan, şimdi vatandaşlar tarafından yeni ziyaret edilmeye başlandı.
GİZEMLİ KAYIP ŞEHİRE DEFİNECİLER DADANDI
Tarihi bilinmeyen ancak yöre halkı tarafından "kayıp şehir" olarak adlandırılan, tarihi geçmişi olan ve özenli bir çalışma sonucu yapıldığı bilinen kalıntılar, son zamanlarda definecilerin istilasına uğradı. Mağara şeklinde girişi olan ve içeriye gidildikçe eski hamamlara benzeyen kubbe şeklinde oyulmuş kalıntıları istila eden defineciler, kalıntıların altına doğru kazdıkları tünelle yapıyı tahrip ettikleri görülüyor.
KAYIP ŞEHİR İDDİALARI ARAŞTIRILIYOR
Bingöl Kültür ve Turizm Müdürü Kasım Barman, Pergasur kalıntılarının kayıp şehir olup olmadığı yönünde kesin bir bilgi olmadığını belirterek, "Bölgede kayıp şehir olduğu söyleniyor ancak olup olmadığı hakkında bir bilgi yok. Konuyla ilgili gerekli yerlere yazımızı yazdık. Uzman ekiplerce bölgede geniş araştırmalar yapılacak ve koruma altına alınması için gerekli işlemler başlayacak" diye konuştu.
"BU TABLO BİZİ ÜZÜYOR2
Alanın pek bilinmediğini, keşfedilip turizme kazandırılması gerektiğini belirten ziyaretçilerden Mustafa Artan ise, "Bu alan Pargasur Şelalesi olarak geçiyor. Tanınmadığı için pek fazla bir ilgi odağı değil. Gelen turist de yok. Yan tarafında ise tarihi kalıntılar var. Yöre halkı tarafından burada çok eski tarihlerde yaşamın olduğu söyleniyor. Mağara şeklindeki kalıntıların içi özenle oyulmuş ve güzel mimari ile yapılmış odalar var. Buradaki tarihi kalıntılar da vatandaşlar tarafından 'kayıp şehir' olarak adlandırılıyor. Ne yazık ki tarihi kalıntıları gören defineciler de boş durmamış, içerde büyük zararlar var. Bu tabloyu görmek de bizi üzüyor. Çünkü tarihimiz yok oluyor. Tarihimize sahip çıkılmıyor. Buraya gelirken herhangi bir tabela, bu yerin varlığını gösteren herhangi bir işaret de yok. Yetkililerden bu alana ilgiyi arttırmak için gerekli özeni göstermelerini talep ediyoruz. Daha öncede güvenlik tehlikesi olduğu için kimse pek gelemiyordu ancak şimdi öyle bir durum yok. Herkes gönül rahatlığıyla buraya gelebiliyor" şeklinde konuştu.
Yöre halkı da, doğal şelalesi ve güzel manzarasıyla keşfedilmeyi bekleyen bu alandaki tarihi kalıntıların üzerine bazı kişilerin isim yazmasının, definecilerin tüneller kazarak zarar vermesinin ve alanın turizme kazandırılmasının gerekli olduğunu belirtiyor.
Görüntü dökümü:
Pergasur bölgesinden genel görüntü
Pargasur şelalesinden görüntü
Pargasur kayıp şehri olarak bilinen tarihi kalıntılardan detaylar
Tarihi kalıntılardaki definecilerin verdiği zarardan detaylar
Definecilerin kazdığı tüneller
Tarihi kalıntıların özenli oyma mimarisi
Röportajlar
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Aziz ÖNAL-Mesut BUDRAÇ/BİNGÖL,
======================================
Yorgan üzerinde ölümüne yolculuk
ADANA'da kullandıkları 3 tekerlekli motosikletin sepet bölümüne yorgan, halı ve sünger yastık doldurup üzerine oturarak yolculuk eden bir kişi, tehlikeye aldırmadan yoluna devam etti.
Seyhan ilçesi Ali Bozdoğan Bulvarı'nda motosikletin sepet bölümünde yığılı halde bulunan eşyaların üzerine oturan kimliği belirsiz yolcu, hiçbir güvenlik önlemi almadan yolculuk etti. Olası bir kaza ya da ani fren durumunda ölümle burun buruna gelme tehlikesinin farkında olmayan yolcu, trafikteki diğer şoförlerin uyarılarına rağmen yoluna devam etti.
Görüntü Dökümü
------------------------
Motosikletin arkasında yığılı halde bulunan eşyaların üzerine oturarak seyahat eden şahıs
Motorsikletin ön kısmındaki şahıslar
Motorsikletin gidişi
Haber-Kamera: Can ÇELİK/ADANA,
SÜRE: 32" BOYUT: 60 MB
======================================
Minibüste çizgi film
ADANA'da 6 yıldır şehir içi minibüs şoförlüğü yapan Yılmaz Seçgül, yolcularını rahatlatmak için aracında 2 yıldır çizgi film gösterimi yapıyor. Büyüklerin de çizgi filmlere ilgi gösterdiğini belirten Şeçgül, "Çizgi film normalde çocuklar için ama bizim sayemizde yol boyunca herkes izliyor. Minibüse binen halkın da çok hoşuna gidiyor" dedi.
Yüreğir ilçesi Kiremithane Mahallesi güzergahında minibüsyel şehir içi yolcu taşımacılığı yapan Yılmaz Seçgül, yolculara yaptığı çizgi film gösterimiyle dikkat çekti. Vatandaşların televizyon olduğu için kendi minibüsünü daha fazla tercih ettiğini belirten Yılmaz Seçgül, "3 çocuk babasıyım. Bu çizgi film sevdası da oradan geliyor. Büyük oğlum bir türlü uyumuyordu. Çizgi film diye ısrar ediyordu ve bizi de uyutmuyordu. Sonra biz de izlemeye başladık. Bir de çok stresli bir iş yapıyoruz, eve gidip çocuklarımla çizgi film izlediğimde rahatlıyordum. Sonra düşündüm, herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor yoldayken şimdi çizgi film insanları sakinleştiriyor. Yol boyu ona odaklanıyorlarö dedi.
Stresli bir iş yaptıklarını söyleyen Seçgül, "İşimiz güzel bir iş, ama çok fazla insanla muhatap oluyoruz. Onun için biraz stresli bir iş. Ben bu uygulamayı da onun için yaptım. Çevreden, yolculardan aldığımız tepkiler güzel. Bu zamana kadar kimse televizyonu kapatmamızı istemedi, minibüse binen herkes izliyor. Normalde herkes telefonlarına gömülüyor. Ama çizgi film olunca insanların ilgisini çekiyor, izliyorlarö şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü
------------------------
Minibüs dış görüntüsü
Minibüs şoförü ile röp
Minibüs şoförünün oğlu ile röp
Çizgi filmden görüntü
Yolcular çizgi film izlemesi
Haber: Damla GÖL-Kamera: Eser PAZARBAŞI/ADANA,
SÜRE: 03'04" - BOYUT: 340 MB
======================================
Adıyla şaşırtan 'Çıplak' köy
ÇANAKKALE merkeze bağlı, 340 nüfuslu Çıplak köy, adıyla duyanları şaşırtıyor. Köyün adı, meydandaki 'Çıplak Dede' olarak da anılan 'Garip Dede' yatırından geliyor. Çıplak köyü sakinleri, köylerinin adını değiştirmeyi düşünmediklerini, yatır dolayısıyla bu ismin maneviyatına inandıklarını söyledi. Köylüler, her yıl nisan ayında da köylerine adını veren 'Çıplak Dede' için hayır düzenliyor.
Çanakkale merkeze 30 kilometre uzaklıktaki 130 haneli ve 340 nüfuslu Çıplak köyün adını duyanlar, şaşırıyor. Her sene yerli- yabancı binlerce turistin ziyaret ettiği, 5 bin yıllık geçmişe sahip Troya Ören Yeri yolunda bulunan Çıplak köy, adıyla antik kente gelen ziyaretçilerin de ilgisini çekiyor. Çıplak köyün adı, köy meydanında yatırı bulunan ve burada yaşayanların 'Çıplak Dede' olarak andığı 'Garip Dede'den geliyor. Köyün adını duyanlar, burada yaşayanların çıplak olduğunu düşünürken ziyaret edip, tarihi hakkında köylülerden bilgi alıyor. Geçmişi 1600'lü yıllara dayanan köyde, her yıl nisan ayında 'Garip Dede' yatırı başında hayır yapılıp, dua ediliyor.
KÖYLÜLER, İSMİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTEMİYOR
Köylerinin adı nedeniyle bazen kendileriyle dalga geçildiğini belirten Çıplaklılar, buna rağmen isminin değiştirilmesini düşünmediklerini söyledi. Muhtar Ahmet Anıl, köyün adının 'Çıplak' olmasından rahatsızlık duymadıklarını aksine yatırdan geldiği ve maneviyatı yüksek olduğu için memnun olduklarını söyledi. Anıl, "Önünde bulunduğumuz 'Çıplak Dede' yatırı köyümüze ismini veren yatırdır. Mazisini bilmiyoruz; ama mezarlıkta Osmanlı Dönemi'ne ait 1600'lü yıllardan kalma mezar taşları bulduk. Rivayete göre, 'Çıplak Dede' birkaç kilometre uzaklıktaki eski adı Batak Ovası olan Kumkale Ovası'nın içindeymiş. O zamanlarda ölümler, hastalık, sinekler olunca toplanmış buraya gelmiş. 'Çıplak Dede' lakaplı adam, gariban mıydı, elbiseleri yırtık mıydı bilmiyoruz. Bizim bir de Türk geleneklerinde, eşyasız gelene de 'Çıplak geldi' denilir, 'Çıplak' denilir. Yalnız olsa da 'Çıplak' denir. Bu da 'Çıplak Dede'mizdir. 400- 500 senelik mazisi var. Her sene adına köy hayrı yaparız. Önceden buralarda kurbanlar kesilirdi. Pişirilir ve dağıtılırdı; ama artık hazır yaptırıyoruz. Geleneklerimizi sürdürüyoruz" dedi.
'ADINDAN UTANMIYORUZ'
Muhtar Anıl, dışarıdan gelenlerin, köyün adının 'Çıplak' olduğunu görünce "Çıplak mı yaşıyorsunuz? Köyün adı neden Çıplak? Herkes çıplak mı?" diye sorular yönelttiğini söyledi. Çocukluk ve gençlik yıllarında, gittikleri başka köylerde, kendilerine "Neredensin?" diye sorduklarında Çıplak köyden olduklarını çekinmeden ve utanmadan söylediklerini belirten Anıl, şöyle konuştu:
"Artık 'Çıplak' ismini benimsedik. 1960'lı yıllarda köyün adı değiştirilmek istendi. Köy kararı ile 'Olmaz' denildi. Civar köylerin hepsi yeni köydür ve yeni isimlerdir. Bizim köyümüzün adı bildiğimiz bileli 'Çıplak'tır. Hatta Çanakkale Savaşları belgelerinde de köyümüzün adı çıkıyor. O yüzden değiştirmeyi de düşünmüyoruz. Bizden sonraki nesil beğenmez, değiştirebilir; ama bizim için bir maneviyatı ve geçmişi var. Çıplak köyünden olduğumuzu da övüne övüne söylüyoruz. Bundan da utanmıyoruz."
Çıplak köyün sakinlerinden Salih Cem ise "Köyümüzün adının Çıplak olduğunu duyanlar bir şaşkınlık yaşıyor. 'İnsanlar çıplak mı?' diye soruyor. Köyde yaşayanlar çıplak değil. Köyümüzün adı 'Çıplak Dede'den geliyor. Köyümüzün adının değişmesini istemiyoruz" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Çıplak köyünün drone ile havadan çekilen görüntüsü.
-Çıplak köyü girişi ve tabelasından görüntü.
-Çıplak köy meydanı ve vatandaşlardan görüntü.
-Çıplak köy kahvesinden genel ve detay görüntü.
-Çıplak Dede yatırından genel ve detay görüntü.
-Çıplak köyü Muhtarı Ahmet Anıl ile röp.
-Çıplak köyünde yaşayan Salih Cem ile röp.
Haber-Kamera: Burak GEZEN-Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE,
6 dakika 17 saniye. 696 MB.