Haberler
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan dizilerdeki şiddet sahnelerine tepki

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran sahne!

İstanbul'daki aile katliamında 3 kişinin daha cansız bedeni bulundu

Aile katliamında 3 kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı

Olay iddia: 7 kişiyi öldürüp intihar eden cani 'Karım beni aldatıyor' demiş

7 kişiyi öldüren cani tek bir cümle sarf edip silahına sarılmış

İmamoğlu ve Kurum aylar sonra yeniden karşı karşıya: Hadi gel de kapat

Aylar sonra yeniden karşı karşıya geldiler: Hadi gel de kapat

Dha Yurt Bülteni-15

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Bakanlık yetkililerinden Göbeklitepe'de incelemeKÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, beton döküldüğü iddia edilen Şanlıurfa'daki dünyanın en eski anıtsal tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe'de incelemelerde bulundu.

Bakanlık yetkililerinden Göbeklitepe'de inceleme

KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, beton döküldüğü iddia edilen Şanlıurfa'daki dünyanın en eski anıtsal tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe'de incelemelerde bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahmut Kocameşe, söz konusu sit alanına beton döküldüğü iddialarının gerçek dışı olduğunu belirterek, "Bir asfalt ya da beton kullanımı söz konusu değil. Sadece kenarda bordür taşlarının tutuculuğunu sağlamak üzere yine aynı malzeme üzerine bir harçlı basit malzeme var" dedi.

Dünyanın en eski anıtsal tapınağı olarak kabul edilen, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişe sahip Göbeklitepe'nin, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nden asıl listeye girebilmesi için 18 aydır bölge ziyaretçilere kapatılarak, koruma ve iyileştirme çalışmaları yürütülüyordu. Göbeklitepe'de 20 yıl kazı çalışmaları yürüten Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt'in eşi Çiğdem Köksal Schmidt, arkeolojik alana beton döküldüğünü, kalıntıların iş makineleriyle ezildiğini ileri sürdü. Çiğdem Köksal Schmidt, Göbeklitepe'nin 'F yapısı' (Kaya tapınağı) denilen bölgenin yanına beton döküldüğünü, Neolitik dönem kalıntıları yakınındaki alanın iş makineleriyle ezildiğini iddia edip, 'Yüzeyde bir şey görmeyince altında da bir şey yok sanıyorlar' ifadelerini kullanarak söz konusu bölgede çektiği fotoğraflarını sosyal medya hesabından paylaştı. Görüntüler tepki çekti.

Tarihi dokuya zarar verildiği iddiaları üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahmut Kocameşe, incelemelerde bulunmak üzere Şanlıurfa'ya geldi. Müsteşar Yardımcısı Kocameşe beraberinde Bilimsel Danışma Kurulu üyeleri Prof. Dr. Gülriz Kozbe, Doç. Dr. Necmi Karu, Vali Yardımcısı Tarık Açıkgöz ile birlikte tarihi alanda yürütülen 'Göbeklitepe Ören Yeri Yol Islahı ve Yaya Yolu Güzergahı Revizyonu' çalışmalarını yerinde inceleyip, yüklenici firma yetkililerinden bilgi aldı.

'ÇİĞDEM KÖKSAL SCHMİDT'İN İDDİALARI ASILSIZ'

Göbeklitepe'nin eski kazı başkanı olan Prof. Dr. Klaus Schmidt'in eşi Çiğdem Köksal Schmidt'in tarihi alana beton döküldüğü iddialarını yaptığı inceleme sonucu değerlendiren Müsteşar Yardımcısı Kocameşe, şunları söyledi:

"Doğal zemin üzerine keçe-koruyucu malzeme ile bir kaplama yaptıktan sonra üzerine stabilize bir malzeme ve onun üzerine de doğal küp taşlarla bir ulaşım yolu yapılıyor. Yaklaşık kazı alanıyla da 1 kilometre mesafe var. Doğrudan bir bağlantı yok. Burası oraya ulaşımda kullanacağımız bir yol. Yolda kesinlikle zeminde bir asfalt ya da beton kullanımı söz konusu değil. Sadece kenarda bordür taşlarının tutuculuğunu sağlamak üzere yine aynı malzeme üzerine bir harçlı basit malzeme var."

'İŞ MAKİNELERİ KÜÇÜK DÜZENLEMELER İÇİN KULLANILIYOR'

Göbeklitepe'deki yürüyüş yolu ve çevre düzenlemesinde küçük iş makinelerinin kullanıldığına dikkat çeken Kocameşe, "Keçe malzeme ile alt zemini hazırlanmış, üzerine harçsız stabilize bir malzeme ile dolgusu yapılarak, küp taşlarla döşeme şeklinde tamamen çok kolay kaldırılabilecek ve doğal zemin ortaya çıkartılabilecek şekilde dönüşümlü bir ulaşım yolu. Bahsi geçen iş makineleri de, bunlar lastik tekerlekli, çok küçük, sadece bu alandaki ufak düzenlemeler için kullanılan araçlar. Bu araçlar da iş makinesi şeklinde büyük araçlar değildir" ifadelerini kullandı.

'RESMİ AÇILIŞ NİSAN'DAN SONRA'

Göbeklitepe'nin ziyarete açık olduğunu ancak resmi açılışının Nisan ayından sonra gerçekleşeceğini belirten Kocameşe, "5 milyon euro kullanarak bu üst örtü çalışması yapıldı. Burada yaptığımız çalışmaların tamamı, bilim heyetimizin, kazı başkanlığımızın, koruma kurulumuzun ve bakanlığımızın denetimi altında. Her aşaması kontrol edilen, takip edilen bir uygulama. Yapılan yol da arkeolojik alana uzak bir noktada sona eriyor. Alanın içerisine yolun devamı söz konusu değil. Mevcut çalışmalarımızı Nisan ayı içerisinde tamamladıktan sonra resmi açılış programımız olacak. Ziyarete şu anda açık ama resmi açılışımız biraz daha uzayacak" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------------------------

Göbeklitepe'de yürütülen çalışmalar

Müsteşar yardımcı Mahmut Kocameşe alanda incelemede bulunması

Yetkililerden bilgi alan Kocameşe gazetecilere açıklamada bulunması

Genel ve detay görüntüler

Haber -Kamera: Ömer ŞULUL-ŞANLIURFA-DHA)

==================================

Başbakan Yardımcısı Bozdağ: Cumhurbaşkanı'mızın 'güncelleme' dediği, 'dinde reform' değildir

BAŞBAKAN Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ifade ettiği, 'güncelleme' dediği şey, dinimizi doğru anlama konusunda bizim alın teri dökmemizdir. Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesine imkan veren konular varsa orada fark yapmak, yoksa Kur'an'ın ayetinin Peygamber'imizin sünnetiyle sabitlenmiş konularda akıl yürütme veya başka yere çekmek, kesinlikle değildir. Dinde reform hiç değildir" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ile Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Malatya'da düzenlenen '24'üncü İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı'na katıldı. İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Salonu'nda yapılan toplantıya Vali Ali Kaban, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık, AK Parti Malatya Milletvekili Mustafa Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, ilçe belediye başkanları, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ile 81 ildeki üniversitelerin ilahiyat fakültelerinin dekanları, öğretim ve din görevlileri katıldı.

Toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'İslam'ın güncellenmesi' ile ilgili açıklamalarına değinerek, şunları söyledi:

"Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ifade ettiği, 'güncelleme' dediği şey, dinimizi doğru anlama konusunda bizim alın teri dökmemizdir. Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesine imkan veren konular varsa orada fark yapmak yoksa Kur'an'ın ayetinin Peygamber'imizin sünnetiyle sabitlenmiş konularda bir akıl yürütme veya başka bir yere çekmek kesinlikle değildir. Dinde reform hiç değildir. O ayrı şey, bu ayrı şeydir. Buradan Cumhurbaşkanı'mıza saldırı yapanlara da seslenmek istiyorum; Allah'tan korkun. Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan aklının erdiği günden beri Allah'ına ve Resulüne sadık, onun yolunda alın teri döken yiğit ve kahraman bir Müslüman'dır. Yaptıkları ortadadır. Bugün Türkiye'de Müslümanların inandıkları gibi yaşaması, inandıkları dini öğrenmesi, toplum içerisinde saygın bir birey olarak yer almasının önündeki engelleri bir bir kaldıran liderdir. Ama ortaya çıkan yanlışlar karşısında elbette onunda söz söylemesi ve yanlışlara işaret etmesi doğru olandır. Bunu çarpıtmamak lazım."

İslam ile terörü yan yana getirmenin, İslam'a da Müslümanlara da yapılacak en büyük haksızlık, saygısızlık ve kötülük olacağına değinen Bozdağ, "Bunlarla bizim etkin şekilde mücadele etmemiz lazım. Siyasetçi olarak İslam dünyasında herhangi bir kişinin bir terör örgütünün mensubu olması, masum insanlara silah sıkmasından kendimi manen mesul tutuyorum. Ben eminim ki bunda en büyük manevi sorumluluk din görevlilerine, din bilimi uzmanlarına, İslam alimlerine düşmektedir. Biz FETÖ, DEAŞ, El-Kaide terör örgütü ve teröristlerinden 'Banane' diyemeyiz. Dersek, vebalden kurtulamayız. Bizim bu terör örgütlerine karşı etkin mücadelemiz şarttır, burada da İslam alimleri silahsız birer kuvvettir. Sadece silahlı kuvvetlerle güvenlik birimleriyle bu teröristlerin hakkından hiç kimse gelemez" dedi.

'Mezhepçilik fitnesi'nin uyandırılması için çok ciddi gayretler olduğunu savunan Bozdağ, "Biz mezheplere inanırız. Kur'an ve sünneti doğru anlama konusunda mezhepler bizi aydınlatan birer rehber, yol göstericidir; ama hiçbir rehber, Kur'an ve sünnet yerine ikame edilemez. mezhepçilik bu topraklarda hiç olmadı ve kıyamete kadar da hiç olmayacaktır. Müslümanları birbirine düşman kılmak ve Müslümanlar arasında önlenemez ve hatta çatışmalara zemin hazırlamak için bazı ülkelerin istihbarat örgütleri mezhepçiliği hem pompalamak hem de bazı gafil ve eblehleri fonlamaktadır. Bu tür işleri yapanları mutlaka deşifre etmekte fayda olduğunu ve kamuoyunun önünde bu işlere tevessül edenlere İslam dünyasını ve Müslümanları yıllarca kasıp kavuracak, yanacak ve yakacak bu fitnenin ateşine odun atanlara karşı hepimizin uyanık olması ve bu projenin başarısızlığa uğratılması için el birliği içerisinde olmamız lazım. Türkiye'de 'Ehli sünnet alimleri, Ehli sünnet müdafisi, Ehli sünnet bekçisi' diye yeni yeni isimler kullanılıyor" diye konuştu.

ERBAŞ: TERÖR ÖRGÜTLERİNİN VERDİĞİ ZARAR ORTADA

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da din adına hakikatlerle bağdaşmayan söz ve davranışlardan Müslümanların özellikle de gençlerin olumsuz etkilendiğini belirterek, "FETÖ, DEAŞ, Boko Haram; Müslümanlara ve geleceğimize verdiği zararlar ortadadır. Milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyen anlayışlar İslami olamaz. En büyük arzu ve hedefimiz akademinin ürettiği taze ve sistematik bilgilerin in hizmetlerinde görünüyor olması ve teşkilatımız aracılığıyla hayata karışmasını temin etmektir" dedi.

BAKAN TÜFENKCİ: AKADEMİSYENLERİN CAMİLERDE KÜRSÜLERİ OLMASI LAZIM

İnönü Üniversitesi'ne 'İslami ilimler' noktasında üstlendiği rol dolayısıyla teşekkür eden Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkci ise ilahiyat alanında yetişen akademisyenlerin, camilerde birer kürsülerinin olmasını ve halkı İslami ilimler konusunda aydınlatmasını istediklerini dile getirerek, şunları söyledi:

"O zaman da ben hep şunu düşünüyordum biz çok geniş bir şekilde; terzi, esnaf, öğretmenlerimiz güncel meseleleri tartışıyorduk. Daha çok ilim ve ilahiyat noktasında yetiştirmiş hocalarımızın aramızda olmasını istiyorduk. Bu noktada Allah'a hamdolsun, ülkemizde 80 İslam ve İlahiyat Fakültesi oluştu. Diyanet İşleri Başkanlığı'mız çok daha görünür hale geldi. Gönül arzu ediyor ki ilahiyat ve İslami bilimlerdeki hocalarımızın camilerde birer kürsüleri olsun, hafta sonları gelsinler o kürsülerde ders saatleri olsun alanlarında halkımıza gençlerimize İslam'ı anlatsınlar."

Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı Bozdağ ve beraberindekiler, İnönü Üniversitesi'nde yapılması planlanan caminin temel atma törenine katıldı. Törende Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın dua etmesinin ardından ilk harç için butona basıldı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------------

Bakan Bülent Tüfenkci'nin konuşması

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın konuşması

Başbakan Yardımcısı Bozdağ'ın konuşması

Katılanlardan detaylar

Bakan Tüfenkci'den görüntü

Bozdağ'dan detay

Erbaş'tan görüntü

Protokolden detaylar

Temel atma töreninden görüntüler

Erbaş'ın duası

Başbakan Yardımcısı Bozdağ'ın konuşması

Toplu fotoğraf çekimi

Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-DHA)

======================================

Ortaokul öğrencisi boğazından bıçaklanarak öldürüldü

ADANA'da 8'inci sınıf öğrencisi Tamer Salman (15), iddiaya göre, kız arkadaş yüzünden tartıştığı Ö.T. (17) tarafından boğazı bıçakla kesilerek öldürüldü.

Olay, Seyhan ilçesine bağlı Dağlıoğlu Mahallesi'ndeki 80'inci Yıl Ortaokulu önünde meydana geldi. 8'inci sınıf öğrencisi Tamer Salman ile bir süre önce okulla ilişiği kesilen Ö.T. arasında, iddiaya göre, kız arkadaş yüzünden kavga çıktı. Kavga sırasında Ö.T., üzerinde taşıdığı bıçakla Tamer Salman'ı boğazından bıçakladı. Ağır yaralanan Salman, götürüldüğü özel hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Polis, olaydan sonra katil zanlısı Ö.T.'yi suç aleti bıçakla birlikte yakalayarak Çocuk Şube Müdürlüğü'ne götürdü, soruşturma başlattı.

Görüntü Dökümü

-------------------------

Çocuğun öldüğü okolun dış görüntüsü

Polis ekiplerinin görüntüsü

detay görüntüler

ölen çocuğun fotoğrafları

Haber-Kamera: Çağlar ÖZTÜRK/ADANA,

======================================

PANKOBİRLİK Genel Başkanı Konuk: Şeker fabrikaları, çiftçi kuruluşların işlettiği modele dönüştürülmeli

AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, özelleştirilmesi düşünen şeker fabrikalarının, çiftçi kuruluşlarının işleteceği bir modele dönüştürülmesi gerektiğini söyledi. Konuk, "Mevcut şekliyle özelleştirilecek olursa, inşaat firmalarının, bu üretimin hem üretim aşamasındaki bilgi yoğunluğuna vakıf olmayan, hem de üreticinin içinde olmayan bir yapıyla özelleştirilmesi durumunda, bu özelleştirmenin sonucunun kaos olacağını düşünüyorum." dedi.

Ak Parti Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, TÜYAP Fuar Merkezi'nde açılan Konya 2018 Tarım Fuarı'nı gezdi. Çiftçilerle sohbet eden Konuk, Konya Şeker Fabrikası iştiraki olan Torku firmasının da standını ziyaret etti.  Konuk, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı olmadıklarını belirtti.

ÜRETİCİ İÇİNDE OLMALI

Konuk, üreticinin içinde olduğu bir modelle özelleştirilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

"Biz özelleştirmeye karşı değiliz. Devletin gazla, bezle, tuzla olmasının çok sürdürebilir olduğunu düşünmüyoruz.  Özelliği olan, özelleştirmenin  olmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Mevcut şekliyle özelleştirilecek olursa, inşaat firmaların, bu üretimin hem üretim aşamasındaki bilgi yoğunluğuna vakıf olmayan hem de üreticinin içinde olmayan bir yapıyla özelleştirilmesi durumunda, bu özelleştirmenin sonucunun kaos olacağını düşünüyorum."

Bu modele Avrupa ülkelerinde de örnekler vererek konuşmasını sürdüren Konuk, "Bugün Birleşik Devletlerdeki şeker fabrikalarının, pancar şekeri işleyen fabrikaların, tamamı özel sektör işletemediği için bugün kooperatif veya çiftçi kuruluşlarına devredilerek tamamı, çiftçi kuruluşlarının işlettiği bir modele dönmüştür. Amerika gibi dünyanın en liberal memleketinde bile eğer şeker pancarı tabiatı gereği özel sektör tarafından işletilememiş ise bu bizim ülkemizde de işletilemez. Avrupa'da da benzer gelişmeler başlamış. Başta Almanya'da yüzde 80'e, Fransa'da yüzde 80'nin üstüne çıkarak, bugün kooperatif ve çiftçi kuruluşlarına devredilmiştir. Hatta Hollanda ve İngiltere'de çiftçi kuruluşlarının işletme oranı yüzde 100'ün üzerine çıkmıştır. Şeker pancarının, pancar çiftçisinin, üretenin içinde olmadığı bir sanayinin işlemeyeceğini söylüyorum." diye konuştu.

Üretilen pancarın başka bölgelerdeki fabrikalara transferinin yapılmasının da uygun olmadığını ifade eden Konuk, "Bunun sebebi şudur; 1 hektar arazide yaklaşık 75 ton şeker pancarı üretilir. Aynı 1 hektar araziden 4 ton ayçiçeği üretilir. Sadece ikisiyle mukayese edersek, derdimi daha iyi anlatmış olurum. Bugün 1 hektar arazideki şeker pancarını bulunduğunuz bölge yerine bir başka yere transfer ederseniz, gelirinizin yüzde 120'sini nakliye olarak ödemek durumdasınız. Şeker pancarı yetiştirildiği yerden uzaklaştıkça ekonomik değerini kaybeder. Gelirinizin yüzde 120'sini, cebinize ilave para koyarak transfer edersiniz. Aynı ayçiçeğini, aynı bölgeye transfer etmek isterseniz gelirinizin yaklaşık yüzde 10'unu ödemek zorundasınız. Bu ürün başka bölgeye transfere tabi tutulduğu zaman o ürünün tabiatı gereği münavebe bozulur. Münavebe bozulduğu zaman halk tabiriyle pancar kanseri tarlalarda başlar ve pancarı üretemezsiniz. Ürünün başka bölgelere transferi, bir sonraki yere saklama, farklı fabrikalara  verme şansı olmadığı için ürün bölgedeki mahkemeye mahkumdur. "dedi.

PANCAR ÜRETİMİ DÜŞER

Konuk, pancar üretilen bölgedeki fabrikanın özel sektör ve tek olması durumda, o bölgede pancar üretiminin düşeceğine dikkat çekti. Konuk, "Bölgedeki fabrika tek fabrika ise ve özel sektörse, elbette özel sektör karını düşünerek elinden geleni yapacaktır ve tek taraflı kar anlayışı da çiftçi ile sanayicinin birlikte yürümesine engel olacaktır. Ürün rekabetini kaybedecektir. Şeker pancarının da rekabeti tek alıcıdan dolayı rekabeti kaybolur ve zamanla şeker pancarının üretimi düşür. Bu Birleşik Devletler 'de, Fransa'da,  Almanya'dan, Hollanda'da test edilmiş. Hepsinde benzer sonuçlarla karşılaşıldığı için hızla üretici kuruluşları ihdas edilerek, kooperatifler ve çiftçi birlikleri oluşturularak şeker sanayinin işletilmesi, üretenle sanayi  birlikte işletecek bir modele geçilmiştir. Bizde bugün, yarın geç olmadan Konya, Kayseri ve Amasya'daki örnekleri bakılarak varsa aksaklıkları giderilerek benzer modelle geçmeliyiz. Şeker pancarını,  özelliklere gıdayı başka ellere özellikle yabancı ellere, mahkum etmeyiz diye düşünüyorum." dedi.

Görüntü Dökümü

---------------------------

Recep Konuk'un ziyareti

KOnuk'un açıklaması

Haber- Kamera: İsmail AKKAYA KONYA DHA))

================================================

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title