Dha Yurt Bülteni - 14
BAŞBAKAN YARDIMCISI ŞİMŞEK: YENİ SİSTEM TERÖRLE MÜCADELEYE GÜÇ KATACAKBAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile güvenli ve huzurlu bir Türkiye olacağını söyleyerek, "Yani terörle mücadeleye aslında yeni sistem bir anlamda güç katacak" dedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ŞİMŞEK: YENİ SİSTEM TERÖRLE MÜCADELEYE GÜÇ KATACAK
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile güvenli ve huzurlu bir Türkiye olacağını söyleyerek, "Yani terörle mücadeleye aslında yeni sistem bir anlamda güç katacak" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Kastamonu'da partisinin İl Danışma Meclisi toplantısına katıldı. Şimşek, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada terörün en yaşamsal tehdit olduğunu, bu tehdidin yeni olmasa da çok büyük ölçeklere ulaştığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile güvenli ve huzurlu bir Türkiye olacağını ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:
"Türkiye terörle mücadeleye çok daha güçlü bir şekilde, çok daha etkin bir şekilde devam edecek. Yani terörle mücadeleye aslında yeni sistem bir anlamda güç katacak. Neden? Hatırlarsanız 7 Haziran'dan sonra hükümet kurulamadı. Üçlü bir koalisyon kurulsaydı, terör örgütü buna hazırlık yapmıştı. Nusaybin gibi, Cizre gibi, Diyarbakır'ın bazı mahalleleri gibi neredeyse şehirlerin bir kısmını işgale karlkıştı. Düşünsenize Türkiye'de bir kooalisyon hükümeti olsaydı, biz zayıf hükümet olsaydı, en kötü senoryaya göre içlerinde bir terör örgütünün destekçisi bir parti olsaydı, bu memleketin hali ne olurdu ' Bugün terörle mücadelede gösterdiğimiz kararlılığı, gösterdiğimiz etkinliği o şartlarda Türkiye sağlayabilir miydi' Onun için aslında huzurlu ve güvenli bir Türkiye için, terörle mücadelede çok daha güçlü bir Türkiye için, güvenlik politikalarında etkin ve hızlı, kararlı bir davranış alabilmek için Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi çok çok daha Türkiye'nin menfaatinedir. Yani Türkiye aslında bu yeni sistemle birlikte inanıyorum ki insanlarımız özgürlüklerini çok güçlü bir şekilde yaşayacaklar, bir taraftan da özgürlük, güvenlik dengesi sağlanmış olacak, teröre karşı etkin, güçlü kararlar alınabilecek."
Şimşek, "Bu Anayasa değişikliği ile ben inanıyorum ki hem yönetimde istikrarı sağlayacağız, hem kalıcı refağı sağlayacağız, hem de diğerlerinin söylediği gibi bu sistem sorun üretmeyecek, tam aksine bir uzlaşma kültürü, birlikte çalışma kültürü, birlikte uyum içerisinde çalışmayı getirecek" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, toplantının ardından Kastamonu Valiliği, Kastamonu Belediyesi ve parti teşkilatını ziyaret ederek kentten ayrıldı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
---------------------------------
-Bakan Şimşek'in salona girişi
-Saygı duruşu
-Bakan Şimşek'in konuşması
Haber-Kamera: Gürkan YILMAZ/KASTAMONU,
===================================
Veysi Kaynak : Her şeye hakim olan Allah, her şeye hakem olan da millet olacak (2)
KİLİS'TE DE DANIŞMA MECLİSİ'NDE KONUŞTU
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Gaziantep'ten sonra Kilis'te de, Ak Parti İl Danışma Meclisi Toplantısı'na katıldı. Alaatin Yavaşça Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantıya Ak Parti milletvekilleri Mustafa Hilmi Dülger, Reşit Polat, Belediye Başkan Vekili Mehmet Ali Eryılmaz, Ak Parti İl Başkanı İzzet Toprak ve partililer katıldı. Burada konuşan Veysi Kaynak, Cerablus- Azez arasındaki 90 kilometrelik sınır hattının yeniden güvenli hale getirildiğini kaydetti. Kaynak, şöyle konuştu:
"Fırat Kalkanı Harekatı, Gaziantep'teki son saldırıdan sonra başladı. 172'inci gününe yaklaşıyoruz. Cerablus'tan başlayan harekat, Cerablus- Azez arasındaki sınır boyumuzu 90 kilometre sınır boyumuzu yeniden güvenli hale getirdik. Bu süre zarfında yaklaşık 2 bin kilometre bir alan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içerisindeki hain unsurlardan temizlendikten sonra o şerefli üniformayla Özgür Suriye Ordusu'nu destekleyerek, hangi kahramanlıkları yapabileceğini ortaya koymuştur. Evet şehitlerimiz oldu. Diyor ya Cumhurbaşkanımız 'Bu topraklarda, bu vatanda asla şehitler tepesi boş kalmamıştır.' Yaralılarımız gazilerimiz olmuştur. El Bab'da bir dost ateşinde yanlışlıkla vurulan bir binada şehit olan 3 askerimizden 2'si benim hemşerimdir. O günden bugüne Kilis'te, Antep'te, sınırımızın hiçbir yerinde bir hadise olmamıştır. İşte Fırat Kalkanı Harekatı'nın hedefi budur. Başka yere de sordular, az önce Gaziantep'te de sordular. 'Bizim askerimiz Suriye topraklarında savaşırken, Suriyeli gençler niye kendi topraklarında değiller?' diye. Değerli kardeşlerim, referandum sürecinde bizi ensar- muhacir dayanışmasını ortaya koyan bizlere bizim aziz milletimize yüce Türk milletine nifak sokmaya çalışan bir anlayıştır bu."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------------
Veysi Kaynak'ın karşılanması
Toplantıya katılanlar
Veysi Kaynak'ın konuşması
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Reşit ÇELEBİOĞLU-KİLİS-DHA)
===================================
DEPREM BÖLGESİNE YARDIM YAĞIYOR
ÇANAKKALE'nin Ayvacık İlçesi'nde meydana gelen depremlerde en çok hasarın meydana geldiği Yukarıköy Köyü'ndeki depremzedelere Türkiye'nin farklı noktalarından yardım geldi.
Depremin yaşandığı 6 Şubat Pazartesi sabahından bu yana Yukarıköy Köyü ve çevre yerleşimlere adeta yardım yağdı. Depremin en çok hasara yol açtığı Yukarıköy'de, vatandaşlar ise yapılan yardımlardan dolayı zor günlerde kendilerine sahip çıkıldığı için mutluluk yaşadı. Köy halkı, depremin ilk gününden itibaren AFAD, Kızılay, Ayvacık Belediyesi, çevre belediyelerin yanı sıra birçok dernek ve kurumun gönderdiği yiyecek, giyecek, barınma, ev eşyalarını teslim almayı sürdürdü. Depremin 6'ncı gününde de bölgeye gelen yardımlar kesilmedi. Köy kadınları, yardım malzemelerini alıp götürdükleri konteynırlarında, kullanmaya başladı. Vatandaşlar, yardımların kendilerine fazla bile geldiğini ifade edip, tüm kurumlara teşekkür etti.
Tuzla köyünde oturan Ahmet Can, "Allah razı olsun. Her şeyimiz geldi. Ne istersen var. Kıyafet yardımı bile yapılıyor. Başka bir ihtiyacımız yok. Her şeyden memnunuz" dedi. Yukarıköy Muhtarlığı Azası Ahmet Kurt ise "Konteynerlerimiz yerleştirildi. Elektrik döşenerek sobalarımız da kuruldu. Çanak antenlerimiz kuruldu. Herkesin durumu şuan iyi. Vatandaşlarımız da normal yaşantılarına geri döndü. İnşallah bir daha böyle bir deprem afeti yaşamayız" dedi. Yukarıköy'de yaşayan 14 yaşındaki Mehmet Demir ise çadır, giysi, ayakkabı ve yiyecek yardımlarının yapıldığını ifade ederek, yardım yapanlara teşekkür etti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------------------------
-Depremzedelere yardım görüntü
-Depremzedelerden röp.
Haber-Kamera: İpek GÜNEY / AYVACIK (Çanakkale),
=========================================
AK PARTİLİ BOSTANCI: TÜRKİYE'NİN EN DİKTATÖR KAFASI CHP'YE AİTTİR
AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, "Türkiye'nin en despot kafası, en totaliter ve diktatör kafası bu ülkede CHP'ye aittir" dedi.
Bostancı, Bartın'da partisinin İl Danışma Meclisi toplantısında konuştu. Bostancı, Türkiye'nin siyasi istikrarsızlığa sosyolojik olarak açık olduğunu, bunun için sistem değişikliğine ihtiyaç olduğunu söyledi. Bostancı, CHP'yi eleştirerek şöyle dedi:
"Onlar her şeye itiraz ediyor. Onların geçmişte de en temel fikri itiraz etmek, 'hayır' demek. Üstelik bugün söyledikleri sözlerin hepsi geçmişte söylediklerinin tekrarıdır. Sanmayın ki ilk defa torbadan 'diktatör' kelimesini çıkarıp cumhurbaşkanımıza söylüyorlar. Hayır. Geçmişte de rahmetli Özal'a söylediler 'diktatör' diye. Merhum Menderes'e söylüyorlar. Bunların işine gelmeyince torbadan 'diktatör' kelimesini çıkarıp, bunun üzerinden eleştiri yapmak gayretleridir. Rejim meselesi de öyledir. CHP'ye oy veren ve Türkiye Cumhuriyeti hassasiyeti olan insanların kolonize edilmesidir. Onları bir araya getirilmesidir."
20 Şubat 2008'de Anayasa değişikliği için Ak Parti çalışma başlattığında Deniz Baykal'ın, 'Yeni anayasa demek, bu işe kalkışanların idam edilmesi demek' dediğini belirten Bostancı şöyle devam etti:
"CHP'nin herhangi bir hususa 'evet' deme şansı yok. Çünkü CHP rengarenk bir partidir. İçinde MHP'ye yakın olanlar var, sol ulusalcılar var, liberal olanlar var. Bu kadar renkli bir siyasi partinin herhangi bir konuda 'evet, ben şunu istiyorum' demesi büyük risk. İçinde çatışma çıkar. O yüzden kendi bütünlüklerini ve varlıklarını sürdürmenin yolu olarak, yüz bin kere oturup kalksınlar şükretsinler, iyi ki Ak Parti var. Çünkü Ak Parti ne yapıyorsa onlar 'hayır' diyerek birbirlerini biradada tutuyorlar. Allah korusun kendileri iktidara gelseler, birbirlerine düşerler. Çünkü neyi nasıl yapacakları konusunda anlaşamazlar. Ak Parti'ye 'hayır' demekte anlaşırlar. Ama herhangi bir hususa 'evet' demekte anlaşma imkanları yok. Türkiye'nin en despot kafası, en totaliter ve diktatör kafası bu ülkede CHP'ye aittir. Çok değerli milletvekillerini, ülkesini, milletini seven vekilleri ile seçmenlerini bir kenara bırakıyorum. Bir CHP zihniyetinden bir CHP kafasından bahsediyorum."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Salondan detay
-Naci Bostancı konuşması
Haber-Kamera: Ayhan ACAR/BARTIN,
===========================================
BÖLGE BAROLARI: DEMOKRATİK DÜZEN GÜÇLENSİN, SORUNLAR SİYASAL ZEMİNDE ÇÖZÜLSÜN
DOĞU ve Güneydoğu Bölge Baro Başkanları toplantısı Diyarbakır'da yapıldı. Aralarında Diyarbakır, Şırnak, Mardin barolarında bulunduğu 15 baronun yaptığı toplantı sonunda hazırlanan 5 maddelik ortak sonuç bildirgesi, düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Ortak bildirgede, demokratik düzenin güçlendirilmesi, ülke sorunlarının siyasal zeminde çözülmesi, farklılıkların zenginlik olarak görülmesi istendi.
Doğu ve Güneydoğu Bölge Baro Başkanları toplantısı Diyarbakır Liv Suit Otel'de yapıldı. Toplantıya aralarında Diyarbakır, Şırnak, Adıyaman, Mardin Baro Başkanlarının da bulunduğu 15 bölge baro başkanı katıldı. Yapılan toplantı sonunda hazırlanan 5 maddelik ortak sonuç bildirgesini Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen açıkladı. Başkan Özmen, Bölge Baroları olarak 15 Temmuz'dan sonra yeni sürece yönelik siyasi iktidardan, demokratik düzenin güçlendirilmesi, ülke sorunlarının siyasal zeminde çözülmesi, farklılıkların zenginlik olarak görülerek hareket edilmesi gibi taleplerde bulunduklarını söyledi.
SONUÇ BİLDİRGESİ
Toplantıda hazırlanan 5 maddelik sonuç bildirgesini okuyan Özmen, maddeleri tek tek şöyle sıraladı:
"1-Böylesi bir Anayasal değişikliğin bütün toplumu ve ülke geleceğini ilgilendirmesi nedeniyle Anayasa yapım süreçlerinin demokrasinin gereği olarak hazırlanma sürecine, teklif, görüşme ve oylama süreçlerinde toplumsal tüm kesimlerin katılım ve temsiliyetinin sağlanması gerektiğini savunmaktayız. Hukuk devleti olmanın da garantisi olan anayasaların içeriği kadar yapılış süreçleri de önemlidir. Zira bir anayasanın demokratik ve özgürlükçü olması her şeyden önce yapılış süreçleri ile doğrudan ilgilidir. Oysa hazırlanan ve referanduma sunulacak değişiklik teklifinin hazırlık sürecinde toplumun beklentilerini karşılayacak düzeyde toplumun tüm kesimlerinin sürece katılamamış olması, Mecliste 3. büyük gruba sahip siyasi partinin eş başkanlarının ve bir çok vekilinin tutuklu olması sebebiyle değişiklik sürecinde yasama faaliyetlerinde bulunamamış olmasının demokratik bir sistemle bağdaşmayacağı aşikardır. Dolayısıyla yapılması istenen değişikliklerden önce yapılış usullerindeki bu aykırılıklar ve yapılması istenilen değişiklikler, anayasayı toplum-birey merkezli olmaktan çıkarıp, tamamen devlet lehine bir sözleşme şeklini almasına neden olacaktır. Bu haliyle yapılması istenen anayasal değişiklikler anayasayı toplumsal sözleşme olma vasfından uzaklaştıracaktır.
2-Hazırlık ve meclis aşamasındaki bu eksikliklerin yanı sıra hukuk alanında ve siyasal sistemde bu denli geniş ve önemli değişikliğe sebebiyet verecek anayasa değişikliğinin OHAL koşullarında referanduma götürülüyor olmasını endişe ile karşılamaktayız. Özellikle yurttaşların iradesinin şekillenmesi açısından büyük öneme sahip bilgilendirme ve propaganda koşullarının sağlanmadan gerçekleşecek bir referandum sonrası değişikliğin, ağır aksak işleyen demokrasimize ciddi bir gölge düşüreceği kanaatindeyiz.
3- Bölge Baroları olarak, her fırsatta ve her platformda dile getirdiğimiz üzere bir darbe ürünü olan ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan bundan dolayı da defalarca değişikliğe uğrayan mevcut 1982 Anayasasının yerine yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğuna ilişkin görüşümüzü bir kez daha tekrarlamak isteriz. Toplumun ihtiyacı olan, demokratik, sivil ve kuvvetler ayrılığına dayanan yeni bir anayasadır. Referandum sonucu ne olursa olsun siyasi partilerin,sivil toplum örgütü ve kuruluşlarının yani toplumun tüm kesimlerinin hazırlık sürecine dahil edileceği demokratik, özgürlükçü, evrensel insan haklarına dayalı ülkedeki bütün farklılıkları ve zenginlikleri gözeten yeni bir anayasa ihtiyacı ortadan kalkmayacaktır.
4- OHAL ile birlikte sistematik bir şekilde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin adli süreçlere ilişkin getirdiği uygulamalar; temel hak ve özgürlükleri kısıtlamakta/ortadan kaldırmakta ve keyfi uygulamalara da zemin oluşturmaktadır. KHK'ler ile savunma hakkını kısıtlayıcı yasal alandaki değişikliklerin, adil yargılanma başta olmak üzere bir çok temel hak ve özgürlüğün ihlali sonucunu yaratmaktadır. Hukuk alanındaki bu değişikliklerin yanı sıra KHK'ler ile yapılan toplu ihraçların,dernek, vakıf ve basın yayın organlarının kapatılması toplumda derin korku ve kaygılar yaratmıştır. Siyasi iktidar, çıkarmış olduğu KHK'ler ile darbe sürecini yaratan ve kalkışanlara yönelik mücadele etmekten ziyade toplumun muhalif kesimlerine yöneldiği konusunda kamuoyunda oluşan algı, darbe girişimi ile ilişkisi olmayan muhalif akademisyenlerin üniversitelerden ihracını düzenleyen son KHK'ler ile daha da güçlenmiştir.
5- Demokrasinin olmazsa olmazı olan seçimlerle göreve gelmiş halk iradesini temsil eden yerel yöneticilere yönelik operasyonların, yerel yönetimlere kayyum atamalarının ve milletvekillerinin gözaltına alınması veya tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu, demokratik kazanımlara ve halkın iradesine müdahale niteliğinde olduğunu belirtmek isteriz. Tüm bu uygulamalar Kürt sorununun çözümü için vazgeçilmez olan demokratik siyaset alanını daraltmakta ve sivil siyaseti işlevsiz bırakmaktadır. Bölge baroları olarak, sivil siyaset kanallarının kapatılmasının ve Kürt Meselesinin şiddet sarmalına itilmesinin sorunları daha da büyütüp toplumsal ayrışma ve kutuplaşmaya sebebiyet vereceğini bir kez daha dile getirmek isteriz. Sorunların siyasal zeminde çözümünden uzaklaştırılıp adli ve kolluk birimlerine havale edilmesini doğru bulmamaktayız. Geçmişte uygulanmış benzer metotların çözümden ziyade sorunu derinleştirdiği bilinen bir gerçektir. Özellikle Kürt siyasetçilerin Parlamentoda gözaltına alınarak tutuklanmalarının yarattığı sonuçlar acı bir şekilde tecrübe edilmişken bugün aynı yol ve yöntemlere başvurulması yanlışta ve çözümsüzlükte ısrardır."
Açıklamanın son bölümünde ise, silahlı saldırı sonucu katledilen Diyarbakır Barosu eski başkanı Tahir Elçi'in faillerinin bulunmadığına dikkat çeken Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, "Son olarak değerli meslektaşımız Diyarbakır Baro Başkanı Avukat Tahir Elçi'nin katledilmesinin üzerinden 15 ay geçmiş olmasına rağmen halen fail veya faillerinin bulunamaması, dosyada tek bir şüphelinin dahi olmaması kabul edilemez bir durumdur. Bir an önce fail veya faillerinin tespitine dönük etkin bir soruşturma yapılması talebi ile soruşturmasının takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile paylaşırız" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Açıklamaya katılan başkanlar
-Ahmet Özmen'in konuşması
-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Canan ALTINTAŞ-Serdar SUNAR/DİYARBAKIR,