Dha Yurt Bülteni-12
ALADAĞ YURT FACİASINDA 1 YIL ACILARLA GERİDE KALDI (EK)1)'ÇOCUĞUMU GÖRESİM GELDİ, DOYAMADIM'Aladağ Belediye Başkanı Mustafa Akgedik, Aladağ Kaymakamı Abdullah Demirdağ ve Aladağ İlçe Müftüsü Yasin Kadıoğlu, 29 Kasım 2016 tarihinde, Süleymancılar Cemaati'ne ait kız yurdu yangını...
ALADAĞ YURT FACİASINDA 1 YIL ACILARLA GERİDE KALDI (EK)
1)'ÇOCUĞUMU GÖRESİM GELDİ, DOYAMADIM'
Aladağ Belediye Başkanı Mustafa Akgedik, Aladağ Kaymakamı Abdullah Demirdağ ve Aladağ İlçe Müftüsü Yasin Kadıoğlu, 29 Kasım 2016 tarihinde, Süleymancılar Cemaati'ne ait kız yurdu yangını faciasında çocuklarını kaybeden aileleri ziyaret etti. Faciada yaşamını yitiren Bahtınur Baş'ın annesi Cemile Baş, "Bir sene oldu. Çocuğumu göresim geldi. Doyamadım" dedi. Yurt yangınında, tam 1 yıl önce çocuklarını kaybeden aileleri ziyaret eden Başkan Akgedik, "Bu büyük acıdan ders çıkaracağız, unutmayacağız. Ailelere baş sağlığı diliyoruz, acılarını paylaşıyoruz. İmkansızlıklar içinde çocuklar okumak istiyor. İnşallah, en kısa sürede bu sorunlar, çözülür. Merkezdeki yurt çalışması da sürüyor, en kısa zamanda bitecek" diye konuştu.
Aladağ İlçe Müftüsü Kadıoğlu da ziyaretler sırasında yaşamını yitiren çocuklar için dua okudu. Faciada ölen Bahtınur Baş'ın acılı annesi Cemile Baş, "Bir sene oldu. Çocuğumu göresim geldi. Doyamadım. Ben, sadece adalet istiyorum. Adalet, yerini bulsun" dedi.
Yangında hayatını kaybeden Sevim Köylü'nün annesi Hayriye Köylü ise "Ne söyleyelim? Ağlayıp, duruyoruz işte. Allah'ım, bu acıyı kimseye yaşatmasın" diyerek, gözyaşı döktü. Dede Mustafa Köylü de torununun fotoğrafına sarılıp, uzun süre ağladı.
Aileler, daha sonra çocuklarının mezarlarının başına giderek, dualar okudu ve gözyaşı döktü. Öte yandan Köprücük Mahallesi'ndeki 5 mezarın etrafının telle çevrildiği, mezar taşlarının da henüz yapılmadığı görüldü.
Görüntü Dökümü
------------------------
DHA Muhabiri Yusuf BAŞTUĞ'un anonsu
Aladağ'da inşaatı süren yeni yurt binasından görüntüler
DHA Muhabiri Yusuf BAŞTUĞ'un anonsları
Eski yurt binasının bulunduğu yerden görüntü
SÜRE: 01'04" BOYUT: 66 MB
Haber: Yusuf BAŞTUĞ-Kamera: ALADAĞ (Adana),
======================================================
2)İDİL DURU GÜR'ÜN OKULUNDA VE SINIFINDA HÜZÜN HAKİM
ÇANAKKALE'nin Gelibolu ilçesindeki evlerinin önünde bir hafta önce girdiği şeker koması yüzünden fenalaşan ve kaldırıldığı hastanede ölen 10 yaşındaki İdil Duru Gür, gözyaşlarıyla toprağa verildi. Gözyaşı ve hüznün hakim olduğu Gür'ün okuduğu 26 Kasım İlkokulu'nda ve sınıfındaki sırasına, arkadaşları çiçek bıraktı.
Gelibolu 26 Kasım İlkokulu 4'üncü sınıf öğrencisi İdil Duru Gür, 20 Kasım Pazartesi günü akşamı, Gazi Süleymanpaşa Mahallesi'ndeki evlerinin önünde aniden fenalaştı. Bunun üzerine yakınları, 112 Acil Servis'i aradı. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Gelibolu Devlet Hastanesi'ne kaldırılan küçük kız, buradan da Çanakkale Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Şeker komasına girdiği belirlenen küçük kız, Edirne'deki Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edildi. Hastanede duran kalbi müdahaleyle tekrar çalıştırılan İdil Duru, yoğun bakımda tedaviye alındı. 7 gün yoğun bakım ünitesinde tutulan İdil, dün (salı) sabah yaşamını yitirdi. Yakınları tarafından alınan cenazesi, Gelibolu'ya getirildi. Aynı gün ikindide Gazi Süleyman Paşa Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından, Alaeddin Kalfa Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Gelibolu 26 Kasım İlkokulu 4-A sınıfında öğrenim gören İdil Duru'nun arkadaşları acılı haber ile büyük üzüntü yaşadı. Arkadaşları ve öğretmeni, küçük kızın sırasını çiçeklerle donattı.
Gür'ü çok sevdiğini ve kardeş gibi olduklarını belirten sınıf arkadaşı Büşra Akdeniz, "İdil çok iyi biriydi. Sınıfça o öldüğü için çok üzüldük, ağladık. Ben onu çok seviyordum. Her şeyini bizimle paylaşırdı. İdil'i 1'inci sınıfa başladığımdan beri 4 yıldır tanıyorum. Kardeş gibiydik" dedi.
İdil Duru Gür'ün sıra arkadaşı Gaye Güler ise, "İdil Duru benim çok iyi arkadaşımdı. Benim yanımda oturuyordu. Çok seviyorum onu. Onunla çok güzel oyunlar oynuyorduk. Sınıfça onun için çok üzüldük. Onu çok özleyeceğiz" diye konuştu.
İdil Duru Gür'ün sınıf öğretmeni Gökhan Çalışkan da, "Ben kendisini cumartesi günü Edirne'de ziyaret etmiştim. Ümitliydik, ama daha sonra bu acı haberi aldık. Çok üzgünüz. Öğrencimizi kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. İdil Duru sınıfta sevilen çok güler yüzlü bir öğrenciydi. Etkinliklere de çok katılırdı. Dersleri de iyi durumdaydı. Bütün arkadaşları tarafından da çok sevilirdi. Çok saygılı, çok güler yüzlü bir öğrenciydi. Çok şaşırdık" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
--------------------
İdil Duru'nun okudu okul, sınıf ve sıradan görüntü
Gelibolu Devlet Hastanesi Acil servisinden görüntü
Öğrenci Büşra Akdeniz röp.
Öğrenci Gaye Güler röp.
Öğretmen Gökhan Çalışkan röp.
Haber- Kamera: Doğan ZELOVA / GELİBOLU (Çanakkale),
======================================================
3)TBB BAŞKANI FEYZİOĞLU, ABD'DEKİ DAVAYI DEĞERLENDİRDİ
TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, ABD'de devam eden Reza Zarrab'ın tanıklık yapacağı davayla ilgili olarak değerlendirmelerde bulunup, "İddialar ağır. İddialar bizi ilgilendiriyor. Bu durumda Türkiye'nin yapması gereken çok akıllı bir hamle var. Bu dava ile arasına mesafe koymak. Bu davada adı geçenleri kahraman, vatan evlatları olarak savunmaktan vazgeçmek, 'İran'la ticareti bu sayede yaptık' gibi, kendilerinden başka hiç kimseyi ikna edemeyecek savunmalar yapmamak" dedi.
TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Çanakkale Barosu'nu ziyaret etti. Feyzioğlu, ziyareti sırasında Çanakkale Baro Başkanı Bülent Şarlan'a, ressam Yaşar Çallı'nın, Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelişinde Seymenler tarafından karşılanmasını resmettiği tablonun plaketini hediye etti. Baro Başkanı Bülent Şarlan da Feyzioğlu'na Truva Atı ve Çanakkale Boğazı'nı anlatan seramik figür takdim etti. Baro Başkanı Bülent Şarlan, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'nun, Çanakkale Barosu'na kayıtlı, stajını başarıyla tamamlayan 6 genç meslektaşın yemin törenine ve 40'a yakın stajyer avukatın derslerine katılacağını söyledi.
"İMAN TAZELEMEK İSTEYEN ÇANAKKALE'YE GELMELİDİR"
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ziyaret sırasında yaptığı açıklamada, Çanakkale'de olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duyduğunu söyledi. Feyzioğlu, "Çanakkale ve Gelibolu bizim için kutsaldır. Çanakkale şehitliklerimizin ve gazilerimizi kahramanlıkları bugünümüze de yol gösteren kahramanlıklardır. O vesileyle Çanakkale'ye gelen birisinin geldiği gibi dönmesi, sanıyorum mümkün değildir. İman tazelemek isteyen kim varsa her zaman tavsiyem Çanakkale'ye gelmelidir. Türk milletinin mücadele azmine, Türkiye Cumhuriyeti'nin gücüne, Türk milletinin kararlılıkla her zorluğu aşacağına dair buradan daha bir umutla emin olup dönecektir. Bizim meselelere bakış açımız, duruşumuz daima millidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Türk milletinin tarafında oluşumuz sorgulanamaz, tartışılamaz. Hukuka yaklaşımımız da yine bu penceredendir. Ancak bu pencereden yaklaşıldığında biliniz ki, evrenselleşmiş ilke ve kuralların uygulanması bu milli duruşumuzun gereğidir" dedi.
"TÜRKİYE BU DAVA İLE ARASINA MESAFE KOYMALI"
Bir gazetecinin ABD'de devam eden Reza Zarrab'ın sanıkken tanık olduğu davayı hukuki yönden nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, konuyla ilgili ortada iki iddianame bulunduğunu ve bunları satır satır okuduğunu söyledi. İddianamelerin ekindeki delillerin henüz açıklanmadığını, duruşma boyunca açıklanacağını ve gizli kapaklı hiçbir şey olmayacağını ifade eden Feyzioğlu, "İki iddianameyi satır satır okuduğunuzda beyan delillerinden, yani tanıkların ifadelerinden daha fazla, belgelerden söz edildiğini görüyorsunuz. Bu belgeler para transferlerine ilişkin belgeler ve e-postalara yönelik iletişimin dinlenmesi belgeleri. E-posta server'ları Türkiye'de değil ve e-postaların dinlenmesine, ele geçirilmesine ilişkin. ABD'deki dosyada yetkili mahkemelerin kararları varsa, bu e-postaların da ABD delil hukukuna göre dosyaya kabul edilmesinin mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. İşin geleceği yer şu; dosyadaki deliller hukuka uygun ele geçirildi mi, geçirilmedi mi? Dosyadaki deliller sağlam mı, değil mi? İddialar ağır. İddialar bizi ilgilendiriyor. Bu durumda Türkiye'nin yapması gereken çok akıllı bir hamle var. Bu dava ile arasına mesafe koymak. Bu davada adı geçenleri kahraman, vatan evlatları olarak savunmaktan vazgeçmek, 'İran'la ticareti bu sayede yaptık' gibi, kendilerinden başka hiç kimseyi ikna edemeyecek savunmalar yapmamak. Eğer 5 yıldaki rakam 50 ile 60 milyar dolar ise bundan çok büyük bir ceza bankacılık sistemimize çıkabilir. Her Türk şirketi ve vatandaşı kara listeye de alınabilir. Bu sebeple devlet olarak, 'Bununla alakamız yoktur' demek zorundayız. Mesafeyi koymak zorundayız" diye konuştu.
"150 BİN TON İLAÇ DENİYOR AMA GEMİLER 5 BİN TON KAPASİTELİ"
Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, davayla ilgili bugüne kadar dile getirilmeyen bir hususu şöyle aktardı:
"Altının sahte olduğu ve yaptırımları by-pass etmek için kullanıldığı anlaşıldığında Zarrab ve arkadaşları altından ilaca dönüyorlar. İran'a ilaç sevk etmek görüntüsü altında para transferine giriyorlar. Sorun şu ki, şu an yargılanan Hakan Atilla'nın iddianameye yansımış bir ifadesi var. Zarrab'a yazıyor, '150 bin ton ilaç naklettiğinizi iddia ediyorsunuz: Belgelerinizde, 150-200 bin ton ilaç ve insani malzeme yazıyor. Ama kullandığınız gemilerin yük kapasitesi 5 bin ton. Dikkat edin buna' diyor. Şimdi bakın bunlar belge ve Türkiye'den kalkan gemiler bunlar. Türkiye'den kalkan, 150 bin ton yüklendiği söylenen geminin kapasitesi 5 bin ton. Bu işin içine bir takım kamu görevlileri çekiliyor. O zaman Türkiye'nin yapması gereken 'O kamu görevlileri ile ilgili delilleri bana gönderin ben onu yargılayacağım demesi.' Yoksa, 'Bu onun operasyonudur, bunun operasyonudur, dış güçlerdir, üst akıldır' diyerek biz koskoca bir toplumu, bir milleti, bir devleti ateşe atıyoruz. Bunu söylemek bizim görevimiz. Böyle söylediğim içinde ne Amerikancı olurum, ne de İran karşıtı olurum. Bir tek tarafımız var bizim. Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti. Bizim görevimiz vatandaşlarımızın, bu milletin milli menfaatini korumak. Benim İran'ın milli menfaatini korumak ya da kişilerin komisyonlarını korumak gibi bir görevim yok."
"BU BİR MİLLİ DAVA DEĞİL, AMA MİLLİ SONUÇLARI OLACAK DAVADIR"
Bu davanın milli değil ama milleti ilgilendiren bir dava olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, "Çünkü bu davanın bedelini işçisi, memuru, köylüsü, çiftçisi, evhanımı, öğrencisi, çalışanı, gazetecisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes ödeyecek. Eğer çıkarsa, olası bir muazzam cezanın bedelini biz ödeyeceğiz. Dünyada kara listeye girmenin bedelini biz ödeyeceğiz. Peki ne karşılığında? Eğer bu altın tüccarı İran vatandaşı Zarrab, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve milletimizin yüksek menfaatleri gereği göğsünü siper edip, 'Başıma ne gelirse gelsin ben Türkiye için gereğini yaparım' demiş olsaydı, bu bir milli mesele olurdu. Zarrab Efendi, sadece 2012'de 11 milyar ABD doları hacminde, dolar işlemi üzerinden komisyon aldığı için mi bu bir milli dava? Yaklaşık 5 yıllık sürede 55-60 milyar dolarlık işlem üzerinden milyarlarca dolar komisyon toparladığı için mi bu bir milli dava? Bu komisyonu birilerine dağıttığı için mi milli dava? Bu bir milli dava falan değil. Ama milli sonuçları olacak. Milletimizi bir bütün olarak ilgilendirecek davadır" diye konuştu.
"BİZ DE YARGILAYALIM BU NAMUSSUZU DEMEK LAZIM"
Amerikan hukukunu iyi bilen biri olduğunu belirterek, profesyonel bilgiyle konuya yaklaşımda bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Metin Feyizoğlu, "Bu kadar önemli bir olayda, yaklaşık 7-8 yıllık takipte belgelerin toplanıldığı anlaşılan olayda, davanın Zarrab'ın beyanlarına dayandığını düşünmüyorum. Beyanların belgeleri açıklamaya, belgeleri güçlendirmeye ya da belgelerin üzerine ilave bir delil olarak sunulmaya çalışıldığını görüyorum. Dava ağırlıklı olarak belgelerle yürüyor. Beyanlar buna ilavedir. Jüriye yöneliktir. O sebeple Türkiye'nin, 'Zarrab kendini kurtarmak için sağa sola iftira atıyor' demesi, içeride üst akıl diye tutabilir. Ama bu iç politika meselesi değil. Zarrab davası nedeniyle, 'Ne güzel Türkiye sıkışıyor' diye kahkaha atanlar olabilir. İçim parçalanıyor. Çünkü bunun bedelini hepimiz ödeyeceğiz. Devlet aklının hakim olması gerektiğini söylüyorum. Araya derhal mesafe konmalıdır. Hatta, 'Siz yargılayın sonra biz de yargılayalım bu namussuzu' demek lazım. 'Bunun bağlantılı olduğu kimse, onların da delillerini bulalım. Biz de temizlenmek istiyoruz. Biz de mutlaka bu yargılamayı yapmak zorundayız' demek lazım. Yeniden yargılama açmamız anlamında bu önemli" dedi.
"HER ŞİRKET, HER BANKA KARA LİSTEYE GİREBİLİR"
Bu davanın sonucunun Türkiye'ye yansımalarının neler olabileceği konusuna da değinen Feyzioğlu, şunları söyledi:
"Bu davanın sonucunun Türkiye'ye ilk yansıması şu olur; Zarrab'ın kullandığı ve bilerek ve isteyerek işe dahil olmuş bankalara yaptırım gelecektir. 'Türk Bankası-1', 'Türk Bankası-2' ve 'Türk Bankası-3' diye geçen bu bankalara yaptırım gelecektir. Suçun ispatı durumunda, kaçınılmaz görünüyor. Zaten itirafla birlikte ispat yönünde ciddi bir adım atıldı. Rakam eğer 5 yılda 50 milyar doların üstünde illegal bir ticaret hacmi ise bunun cezasının çok yüksek olma ihtimali var. Bunu devlet, 'Ben emrettim, benim talimatımla yapıldı, bir daha olsa bir daha yaptırırım' şeklinde sahiplenirse, tüm devlete yönelik bir yaklaşımla karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye Cumhuriyeti'ndeki her şirket, her banka kara listeye girebilir. O nedenle 'Mesafe koyalım' diyorum. 'O banka yapmıştır', tamam. 'O banka filancanın suç işlemesiyle, rüşvet almasıyla yapmıştır' ona da tamam. 'Ama Türkiye bir devlet olarak bu işin içinde asla olmamıştır' diyebilmek için şu an bunu ispatlamamız ve o pozisyonu almamız lazım. Ama iç politikada üst aklı suçlayarak, içeride geçici bir oy devşirme kaygısıyla sorumsuzca sarf edilen cümleler dışarı da bizi dava ile bütünleştirmeye neden oluyor."
"HUKUKÇUNUN SORUNU, PARANIN KAYNIĞININ MEŞRU OLMASI YA DA OLMAMASIDIR"
Feyzioğlu, bir gazetecinin, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin grup toplantısında açıkladığı belgelerle ilgili sorusu üzerine ise, "Yurtdışına para transferinin siyasi olarak değerlendirilmesi başka, hukuki olarak değerlendirilmesi başka konudur. Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı, siyasi bir değerlendirme yaptı. 'Sen burada taksiciye dövizini bozdur' derken, 'Kendi dövizini yurtdışına göndermişin' dedi. Bu siyasi bir değerlendirme. Doğrudur, yanlıştır. Sayın Cumhurbaşkanı ile bağlantısı vardır, yoktur. Bu benim meselem değil. Bu tamamen siyasi bir melesedir. Bu işin hukuki kısmı, kazanılan, bu gönderilen paraların kaynağıdır. Bu gönderilen paraların kaynağı meşru ise Türk hukukuna göre istediğiniz yere gönderirsiniz. Ama kaynak meşru değilse ya da meşru olmayan kaynağı meşrulaştırılmak için bir aklama süreci çerçevesinde gönderiyorsanız parayı, o zaman hukukun meselesidir. Elimizde şu aşamada bir bilgi yok. Dolayısıyla hukuki olarak yapacağım yorum soyuttur. Paranın kaynağının meşru olması ya da olmamasıdır hukukçunun sorunu. Siyasetçinin sorunu, bir siyasetçinin kendisinin ya da yakınlarının yurtdışına büyük miktarlarda para göndermesini siyasi olarak etik olup, olmadığıdır. O da aynı bir konudur" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
------------------
-Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Çanakkale Barosu'na gelişinden görüntüsü
-Hediye takdiminden görüntü
-Metin Feyzioğlu'nun açıklamalarından görüntü
Haber-Kamera: Burak GEZEN - Mustafa SUİÇMEZ / ÇANAKKALE,
====================================================
4)KANALİZASYONA DÜŞEN ATI İTFAİYE KURTARDI
İZMİT'te, kapağı açık olan kanalizasyona düşen at itfaiye ekiplerince kurtarıldı. Olay, İzmit Yenişehir Mahallesi Şehit Enver Güven Sokak'ta meydana geldi. Fikret Özariş'e ait at kapağı açık unutulan kanalizasyona düştü. Çevredeki esnaf ve vatandaşlar itfaiyeyi arayarak yardım istedi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri atı bulunduğu yerden çıkartamayacaklarını anlayınca iş makinesiyle önce kanalizasyon kapağının çevresi kazıldı. Ardından kanalizasyon bacasının bir bölümü kırıldı. Bu arada kurtarılmayı bekleyen atın yanına gelen iki vatandaş itfaiye ekiplerine yanlış kurtarma çalışmasını yaptıklarını iddia ederek tepki gösterince vatandaşlar ve itfaiyeciler arasında kavga çıktı. Çevredeki vatandaşlar tarafından itfaiyeciler ve vatandaşlar sakinleştirdikten sonra kurtarma çalışmasına devam edildi. Daha sonra vince bağlanan halat ile at düştüğü yerden kurtarıldı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi veteriner hekimi atta ufak tefek sıyrıklar olduğunu görünce at sahibine teslim edildi.
Görüntü Dökümü
--------------------
-Kanalizasyona düşen attan görüntü
-Atın vinçle çıkarılması
-Kurtarma anından detaylar
-Sahiplerinin atı götürmesi
(Haber: Ergün AYAZ-Kamera: Alişan KOYUNCU-İZMİT-DHA
İZMİT(KOCAELİ),
======================================================
5)KAYSERİ VALİSİ: İHTİYAÇ SAHİPLERİNE YILDA 100 MİLYON DAĞITIYORUZ
KAYSERİ Valisi Süleyman Kamçı, Kayseri'de devlet eliyle ayda 8.5 milyon, yılda ise 100 milyon liralık yardım yapıldığını belirterek, "Kayseri sanayi kenti. Allah'a şükür iyi durumdayız. Buna rağmen 100 milyon para dağıtılıyor. Sosyal devlet olmanın gereği bu. Bunun sakıncaları oluyor, insanları tembelliğe itiyor diyenler de oluyor" dedi. Kayseri'de sanayicinin 48 bin işçi talebi olduğunu belirten Vali Kamçı, ancak iş arayanların iş beğenmediğini söyledi.
Vali Süleyman Kamçı, Kayseri Sanayi Odası'nın (KAYSO) Kasım ayı Meclis toplantısına katıldı ve hem sanayicilere seslendi hem de sanayicilerden gelen soruları yanıtladı. Teşvik sistemi ile ilgili olarak sanayicilerin sıkıntılarını dinleyen Vali Kamçı, "Teşvikler sektörel bazda olmalı" dedi. Vali Kamçı, "Benim şahsi fikrim sanayisi gelişmemiş illere ne kadar destek verirseniz verin bu illerin sanayisini geliştirmeniz mümkün değil. Bu anlamda teşvikler sektörel bazda olmalı. Mevcut sanayi illerini daha da geliştirmek adına sektörel anlamda teşvikler verilebilir. Sanayisi hiç olmayan ile ne verirseniz verin orada zaten sanayi olmuyor" ifadelerini kullandı.
Kamçı, ayrıca "2018 çok daha iyi olacak" ifadesini de kullandı. Sanayicilerin kentte yetişmiş eleman bulamadığına yönelik endişelerini de yanıtlayan Vali Kamçı, Kayseri'de sanayicilerin 48 bin işçi talebinin olduğunu söyledi.
'SANAYİCİNİN 48 BİN İŞÇİ TALEBİ VAR'
İŞKUR'dan konuyla ilgili olarak aldığı rakamları paylaşan Vali Kamçı, şunları söyledi: "Sanayicimizin, bizden yani İŞKUR'dan 48 bin talebi var. 42 bin de işsizimiz var, Türkiye İş Kurumu'nun verileri bunlar. İşveren taleplerinin 18 binini karşılayabilmişiz, ama işsizlik var Kayseri'de de. İş arıyor, iş beğenmiyor, işte 'belediye ile sağlık olursa' deniyor ancak, 'biz bakmıyoruz' diyoruz onlara. Bu nedenle meslek edindirme kurslarını ağırlık verip, öncü olmalıyız. Devlet önemli imkanlar sunuyor. Ücret desteği de veriyor, hem de işi öğreniyor. Siz ise 'verilmesin muhtaç olsun insanlar' diyorsunuz. Bir dönem okulların, liselerin yüzde 70'i meslek okulu, yüzde 30'u normal lise olmalı deniyordu. Aynı şey şimdi de söyleniyor. Meslek okulları yüzde 70 olmalı. Maalesef o seviyeye yakalayamadık. Sanat okullarında staj yapanlar sanayide staj yapmalı. Staj dönemlerini genelde sanayicinin yanında yapmalarını özendireceğiz. Size göndereceğiz, siz zaten anlarsınız o insanı gözünden, değerlendirirsiniz. Asgari ücretin yüzde 30 daha fazlasını vererek, onu orada istihdam edeceksinizdir."
'ART NİYETLİLER VAR'
Kayseri'de yapılan sosyal yardımlar ve yardım alan bazı kişilerin art niyetli davrandıkları yönünde de bilgi veren Vali Kamçı, "Art niyetli olduktan sonra bu işler maalesef yapılıyor. Gaziantep'te sanayicilerden biri söyledi bana; 'Geliyor adam 100 lira noksan ver beni sigortalı gösterme diyor' Kardeşim neden sigortalı göstermeyeceğim? İşte yarınının garanti altına alacaksın. Efendim diyor, 'Beni sigortalı gösterdiğinde Kaymakamlık, Valilikten, Belediyeden yardım alamıyorum, sigortalısınız diye vermiyorlar.' Oysa sigortasız, yeşil kartla bütün sağlıktan yararlanıyor adam. Sigortalı olmasına gerek yok. Yarınını düşünmüyor adam, bugünü yaşayayım diyor. Valiliğe, Kaymakamlığa, Belediyeye gittiğimde gariban, işsiz, bakıyoruz kayıtlara sigortası yok, dolayısıyla param veriliyor. Dolayısıyla burada herkese görev düşüyor arkadaşlar. Devletimizin alacağıdır, o konuda sigortasız adam çalıştırmamak lazım. Hepimiz bunu el birliği ile yapmak zorundayız. Kayıt dışını sıfırlamamız lazım" diye konuştu.
'KAYSERİ'DE AYDA 8.5 MİLYON LİRA PARA DAĞITIYORUZ'
"Sosyal devlet olmanın gereği ihtiyaç sahibi vatandaşına sahip çıkmak" diyen Kayseri Valisi Süleyman Kamçı, şöyle konuştu:
"Sosyal devlet olmanın da gereği insan işsiz kaldı mı 6 ila 10 aya kadar, işte çalışma süresine bağlı olarak işsizlik maaşı veriliyor. Arkadaşlar yılda Kayseri'de ne kadar para dağıtılıyor, biliyor musunuz? Ne kadar tahmin edin? Fakire, fukaraya verilen para ne kadardır? Yaşlılık maaşı var, asker aylığı var, yetim maaşı var, sosyal yardımlaşma vakıfları var. Ayda 8.5 milyon para dağıtıyoruz. Fakire, fukaraya verdiğimiz, devletimizin, hükümetimizin verdiği para Kayseri ilinde 8.5 milyon Türk lirası. Belediyeler hariç, Aile ve Politikalar Bakanlığı, Sosyal Yardımlaşma Vakıfları onları verdiğimiz. Belediyelerin de ayrıca hesaplandığında en az 8 milyon olduğunu düşünüyorum. İşte devlet kanalı ile yapılan, sosyal yardımlaşma vakıfları kanalı ile yapılan, yaşlılık maaşı, evde bakım ücreti, asker ailesine verilen yardım tümü 8.5 milyon. Ne eder? Yılda 100 milyon Türk lirası, biz Kayseri'de para dağıtıyoruz. Kayseri, ki ülkemizin en iyi kentlerinden birisi, sanayi kenti. Allah'a şükür iyi durumdayız. Buna rağmen 100 milyon para dağıtılıyor. İyi para dağıtıyoruz, ama sosyal devlet olmanın gereği bu. Bunun sakıncaları oluyor, insanları tembelliğe itiyor diyenler de oluyor. İşte biz bunu ortadan kaldırmaya çalışacağız sizlerle birlikte"
Görüntü Dökümü
=================
-Kayseri Sanayi Odası Meclis toplantısından genel görüntüler
-Kayseri Valisi Süleyman Kamçı'nın açıklamaları
-Detaylar
( Haber- Cafer ZENGİN/KAYSERİ,
DV 1 dosya 6 dakika 16 saniye / 200 MB
=========================================================
6)'BLACK FRİDAY'E TEPKİ İÇİN 10 KİŞİYE GELİNLİK HEDİYE EDECEK
ERZİNCAN'da gelinlik satışı yapan Serkan Türk (36), kasım ayının dördüncü perşembesi kutlanan 'Şükran Günü' sonrası cuma günü yapılan 'black friday'e tepki gösterdi. Türk, başlattığı 'hayırlı cuma' kampanyasıyla ihtiyaç sahibi 10 kişiye, 1 Aralık Cuma günü gelinlik hediye edeceğini söyledi. Karaağaç Mahallesi 750'nci Sokak'ta yaklaşık 4 yıldır gelinlik satışı yapan Serkan Türk, dünyada 'black friday' (kara cuma) olarak tabir edilen 'alışveriş ve indirim çılgınlığı'na tepki gösterdi. Cuma gününün, Müslümanların en kutsal günü olduğunu söyleyen Türk, 'kara' diye adlandırılmasını kınadığını belirtti. 'Black friday'e karşı 'hayırlı cuma' kampanyası başlattığını dile getiren Türk, 1 Aralık Cuma günü evlilik hazırlığı yapan ihtiyaç sahibi 10 kişiye gelinlik hediye edeceğini söyledi.
Hıristiyan dünyasına tepki göstermek adına bu yardım kampanyasını düzenlediğini anlatan Türk "Yeni evlenecek, ihtiyaçlı 10 kişiye gelinlik hediye edeceğiz. Erzincan'daki diğer işletme ve firmaların da bu tür kampanyalara destek vermesini istiyoruz. Cumanın karası olmaz, cumamızı kimse karalayamaz. Biz de buna 'hayırlı cumalar' diyerek, tepkimizi gösteriyoruz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
------------------------
-Mağazadan genel detay görüntü
-Gelinliklerden görüntü
-İşletme sahibinin gelinliklerle uğraşması
-İşletme sahibinin açıklaması
(Haber-Kamera: Coşkun MENEK / ERZİNCAN, -
=======================================================