Haberler

Dha İstanbul Bülteni - 3 (Yeniden)

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

1- SULTANBEYLİ'DE 4 KATLI BİNADA YANGIN -1 Haber-Kamera: Cengiz ÇOBAN-İSTANBUL DHASultanbeyli'de 4 katlı binanın çatısında çıkan yangın kısa sürede bir alt kata sıçradı.

1- SULTANBEYLİ'DE 4 KATLI BİNADA YANGIN -1

Haber-Kamera: Cengiz ÇOBAN-İSTANBUL DHA

Sultanbeyli'de 4 katlı binanın çatısında çıkan yangın kısa sürede bir alt kata sıçradı. Mahsur kalan 2 kişi kurtarılarak ambulansla hastaneye kaldırıldı. İtfaiyenin çalışması devam ediyor.

Görüntü Dökümü:

-Yangından alevli görüntü

18.01.2018 - 13.13 Haber Kodu : 180118100

18.01.2018 - 13.27 Haber Kodu : 180118106

========================

(geniş haber)

2- TÜSİAD BAŞKANI BİLECİK'TEN  OHAL AÇIKLAMASI

TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik,

"Anayasa Mahkemesi'nin, tutuklu gazetecilerin tutukluluk hallerinin kalkması için verdiği karar alt mahkeme tarafından maalesef uygulanmadı. Önde gelen hukukçularımızın, hatta siyasi yönü ne olursa olsun hukuku ve anayasal düzene aykırı buldukları bu kararla, aslında Türkiye'nin AB üyeliğini, demokrasinin yetersizliği üzerinden engellemek isteyenlerin eline tırnak için güzel bir koz verdiğimizden şüphe yoktur"

" Türkiye'nin hem dünyada hak ettiği saygın konumu koruyabilmesi hem de gelişmesi, kalkınması için yakın tarihin hepimizi sarsan bu travmalarından kurtulup hızla normalleşmeye başlaması gerekir. Bu nedenle atılması gereken ilk adımın, daha öncede başka vesilelerle gündeme getirdiğimiz OHAL'in sonlanması ve bir daha tekrarlanmaması olduğuna inanıyorum."

Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Harun UYANIK / İstanbul DHA

TÜSİAD'ın 48. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, "Tüm bu gelişmelerin etkisiyle, 2018'in ilk günlerinde ülkemizin genel havasında bir miktar ağırlık hissediyoruz. Ülkemizde toplumsal kutuplaşmanın keskinleşmesi, 21. yüzyılın gereklerine ve modern bir toplumun yaşam anlayışına uygun olmayan yaklaşımlar, başta kadınlarımızı ve çocuklarımızı olmak üzere hepimizi rahatsız ediyor. 21. yüzyılda artık toplumsal cinsiyet eşitliği Türkiye'nin gurur duyduğu bir başarı alanı olmalıdır. Ayrıca, özellikle siyasetin iletişim dilinin tonu çok önemli bir role sahiptir. Dil, toplumun bilinçaltıdır. Diplomasi ise mümkün kılma sanatıdır. Toplumumuzu ayrıştırıcı değil birleştirici söylemlerle, bizi üzen her problemin çözümünü sağlayabiliriz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve yapıcı iletişim dili, bu toprakların başarısı öyküsünü birlikte yazmalıdır" dedi.

"ACİLEN OLAĞAN DEMOKRASİ ORTAMI VE REFORM GÜNDEMİNE DÖNMEMİZ DOĞRU OLUR"

Bilecik, "2017'nin iyi haberi, ekonomimiz dünya ortalamalarının üzerinde büyüdü. Senenin belirleyici siyasal olayı ise Anayasa referandumuydu. Şimdi Türkiye için toplumsal dayanışma içerisinde olmanın ve vakit kaybetmeden geleceğe bakmanın zamanıdır. Burada önemli olan şudur; Herkesin fikirlerini bir araya getiremezsiniz ama herkesi bir amaç uğrunda bir araya getirebilirsiniz'. Bugün, Türkiye için toplumsal özgürlük, çoğulculuk ve dayanışma içinde ilerleme zamanıdır. Geçtiğimiz yıl ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü konularında yaşanan sıkıntılar nedeniyle AB ile ilişkilerimiz gerildi. ABD ile ihtilaflarımız, ilişkimizi tarihin en dip noktalarına itti. Rusya ve İran ile birlikte, Suriye'deki iç savaşa son verme çabaları ise genelde başarılı oldu ancak burada da PYD'nin siyasi rolü nedeniyle Moskova ve Ankara arasında anlaşmazlık yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Uluslararası ilişkilerde haklı olduğumuz veya müttefiklerimizle farklı tutumları benimsediğimiz birçok konu olabilir. Tarihin bize çok net olarak verdiği dersler ispat ediyor ki; Türkiye'yi dünya siyaseti ve ekonomisinde etkili kılan en büyük güç kaynakları her zaman demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özgürlükler olmuştur. Bu nedenle acilen olağan demokrasi ortamı ve reform gündemine dönmemiz doğru olur. Devlet geleneğimizin dikkatli diplomatik üslubu da bu yönelimi desteklemelidir. Kavga kavgayı, barış barışı doğurur" şeklinde konuştu.

"DEMOKRASİ ALTIN KADAR KIYMETLİDİR AMA ÇEYREĞİ DE, YARIMI DA OLMAZ"

Bilecek, toplumda AB üyeliğini isteyenlerin oranının yüzde 70'ler seviyesinde olduğuna dikkat çekerek, "Bu hayli yüksek rakamın bize işaret ettiği mesaj, her şeye rağmen, Türk toplumunun sosyal standartları ileri, refah seviyesi yüksek, demokratik bir hukuk devletinde yaşama iradesinin ne kadar güçlü olduğudur. Türk toplumu çok iyi bilir ki 'göstermelik' demokrasi diye bir şey yoktur. Demokrasi altın kadar kıymetlidir ama çeyreği de, yarımı da olmaz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Paris ziyaretleri sırasında Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin üyelik sürecinin, tamamen değilse bile demokrasi kalitesinde yükselme işaretleri görülene kadar sona erdiğini söyledi. Üyelik yerine Türkiye ile yeni işbirliği yolları, yöntemleri bulunması gerektiğinden bahsetti. Bu tür bir ikinci sınıf konumlandırma, ülkemizin küresel siyaset dengeleri ve ekonomik rekabet menfaatleri açısından olumsuz bir gelişme olur. Brexit örneği AB dışında kalmanın maliyeti hakkında herkese bir fikir verdi. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin hukuksal temelini üyelik süreci oluşturur. Asya'dan Amerika'ya tüm dünya ekonomik aktörleri için Türkiye'nin çekim gücünde, AB ile mevzuat uyumu ve üyelik sürecinin güvencesi belirleyici etkenlerdir. AB ile müzakereler fiilen ilerlemese de, süreç resmen kopmamalı, tam üyelik perspektifi korunmalı; daha olumlu siyasal koşullar oluşana kadar gümrük birliği, güvenlik ve enerji gibi somut alanlarda entegrasyon devam etmelidir" diye konuştu.

OHAL'İN KALDIRILMASI

Bilecik, "Anayasa Mahkemesi'nin tutuklu gazetecilerin tutukluluk hallerinin kalkması yönünde verdiği bir karar, alt mahkeme tarafından uygulanmadı. Önde gelen hukukçularımızın, hukuka ve anayasal düzenimize aykırı buldukları bu kararla, Türkiye'nin AB üyeliğini, demokrasinin yetersizliği üzerinden engellemek isteyenlerin eline maalesef güzel bir koz verdiğimize şüphe yoktur. Anayasayı yaşatan, içindeki ifadeler kadar, dışındaki uygulamadır. Medeniyetin ilk şartı adalettir. Hukuk, devletin toplumsal düzenidir. Adalet olmadan düzen olmaz. Kısaca, Demokrasi su ise, testisi adalettir. Türkiye'nin hem dünyada hak ettiği saygın konumunu koruyabilmesi hem de gelişmesi, kalkınması için yakın tarihin hepimizi sarsan travmalarından kurtulup hızla normalleşmeye başlaması gerekir. Bu nedenle atılması gereken ilk adımın, daha önce de başka vesilelerle gündeme getirdiğimiz gibi OHAL'in son bulması olduğuna inanıyorum. Hain terör odaklarına en etkin güvenlik önlemleri ile darbe vururken, yasama, yürütme ve yargımızı en ileri demokratik standartlara taşımak için her zaman devletimize destek olacağız. Yargının gerek ulusal gerekse evrensel hukuk ilkelerine, öz ve usul açısından daha fazla itina göstermesinin Türkiye'nin atlattığı tehlikenin dünyaya daha iyi anlatılmasında tartışmasız önemde bir unsur olduğuna inanıyorum. Tutukluluğun istisna; tutuksuz, delilleri güçlü ve detaylı hazırlanmış, özenli iddianamelerle yargılanmanın esas olduğu bir yargı anlayışına ve uygulamasına ihtiyacımız var" dedi.

"2020 YILINDA EN ÖNDE GELEN BECERİLER 'PROBLEM ÇÖZME', 'ELEŞTİREL DÜŞÜNME' VE 'YARATICILIK' OLARAK ÖNE ÇIKACAK"

Erol Bilecik, "İşgücümüzün ortalama eğitim düzeyi 8 yıldır. İşgücünün yüzde 56'sını lise altı eğitimliler oluşturuyor. Biliyoruz ki yüksek katma değerli üretimin birincil faktörü nitelikli işgücüdür. Bunu sağlayacak bir eğitim felsefesine sahip değiliz. PISA sıralamasında sonlarda yer almamız gerçekten çok üzücü ve bir o kadarda düşündürücü. 2020 yılı itibariyle bugün önemli sayılan yeteneklerin yüzde 35'i yerini yeni yeteneklere bırakacak. Geleceğin meslekleri de buna göre şekillenecek. 2020 yılında en önde gelen beceriler 'problem çözme', 'eleştirel düşünme' ve 'yaratıcılık' olarak öne çıkacak. Müfredat, eğitim yöntemleri ve öğretmen eğitimi; yenilikçi, analitik ve eleştirel düşünen, problem çözme becerileri yüksek bireyler yetiştirilmesi yönünde geliştirilmelidir. Ancak bu şekilde yeniden yapılandırılan bir eğitim sisteminden iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılayacak bir işgücü; toplumun özgür, hukukun üstünlüğüne inanan ve demokratik yaklaşıma sahip vatandaşlardan oluşmasını kolaylaştıracak bir birikim çıkabilir. Bu adımları atmak, bizim yalnızca görevimiz değil, aynı zamanda gelecek nesillere borcumuzdur" diye konuştu.

"KAĞIT ÜZERİNDE KALMAYAN SOMUT İCRAATLAR İÇİN DAHA FAZLA GEÇ KALINMAMALIDIR"

Bilecik, "Geçen yıl gerçekleştirdiğimiz büyüme hızı gerçekten etkileyiciydi. Ne var ki, yüksek büyümeyle beraber enflasyon ve dış borç başta olmak üzere maalesef finansal kırılganlıklarımızın arttığını gördük. İç talebe yönelik uygulanan politikalar talebi arttırmakta başarılı olurken, bütçe açığının artmasına, enflasyon oranımızın ise çift haneye çıkmasına neden oldu. 2018 yılında ekonomi politikalarının daha dengeli ve nitelikli bir büyümeyi desteklemesini arzu ediyoruz. Kredi artış hızlarının makul düzeyde seyretmesi, finansal istikrara katkıda bulunurken, verimliliği arttırıcı reformlara hız verilmesi ise hem rekabet gücümüzü arttıracak hem de fiyat istikrarına katkıda bulunacaktır. Reform isteği, ilerlemenin en büyük motorudur, kağıt üzerinde kalmayan somut icraatlar için daha fazla geç kalınmamalıdır. Hemen tüm ülkelerde vergi mevzuatı değişiklikleri ekonomik reform gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Daha önce söylediğimiz gibi Türkiye'de müthiş haksız rekabete yol açan bir kayıtdışı ekonomi sorunumuz var. Kayıt dışılığı azaltan daha adil ve rekabet odaklı bir sisteme ihtiyacımız var. İş dünyası olarak, işgücü piyasasındaki katılıkları giderecek düzenlemelerin yapılmasını çok önemli bir öncelik olarak görüyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü:

----------------------

Bilecik'in konuşması

Detaylar

18.01.2018 - 11.20 Haber Kodu : 180118046

18.01.2018 - 11.22 Haber Kodu : 180118048

18.01.2018 - 11.35 Haber Kodu : 180118056

18.01.2018 - 11.49 Haber Kodu : 180118059

18.01.2018 - 11.53 Haber Kodu : 180118062

18.01.2018 - 12.13 Haber Kodu : 180118065

18.01.2018 - 12.27 Haber Kodu : 180118071

18.01.2018 - 12.32 Haber Kodu : 180118076

=============================

(geniş haber)

3 - TUNCAY ÖZİLHAN: (METRO İHALELERİNİN İPTALİ) KAMU İHALELERİNDE YAŞANAN SORUNLARIN BİR ÖRNEĞİDİR

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan,

"2017 yılında İstanbul'da yapılan 6 tane metro ihalesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, bu projelerin daha ekonomik ve daha hızlı yapılması bakımında iptal edilmiş olması, kamu ihalelerinde yaşanan sorunların da bir örneğidir. Vatandaşın parasının doğru biçimde kullanılması, kamu ihalelerinin şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkeleri uyarınca yapılması gerekir"

"OHAL'in de son kez uzatılmış olmasını temenni ediyoruz. Vatandaşlar açısından OHAL'in etkisi sınırlı olsa da, yabancı müteşebbislerin yatırım kararları açısından olumsuz olduğunu biliyoruz"

"Çok ciddi bir başka sorun alanı da toplumsal kamplaşma. Aynı ülkede, aynı göğün altında, aynı havayı soluyarak ama birbirimizi dinlemeden, anlamadan, güvenmeden yaşıyoruz. Adeta aramızda cam duvarlar var. Ayrışma, daha fazla ayrışma getiriyor.

Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Harun UYANIK / İstanbul DHA

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)'nin 48. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi.

Toplantının açılışında TÜSİAD'ın ilk başkanlık görevini üstlenen merhum Feyyaz Berker anıldı. Anmanın ardından TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan konuşma yaptı. Özilhan konuşmasında, "Yeni bir yıla iç politikadan ekonomiye, uluslararası ilişkilerden dünya ekonomisine, yine yoğun bir gündemle girdik. Bu yüklü gündemde dikkatimiz bir dizi güncel tartışmaya yoğunlaşıyor olsa da, bu konular hep aynı temel sorunlardan kaynaklanıyor. Bunları kökünden çözmedikçe sürekli olarak farklı kılıklarla karşımıza çıkıyorlar. Bu nedenle ben bugün bu yapısal konuları bir kez daha dikkatinize getirmek ve bunların çözümü için toplumsal mutabakat çağrısı yapmak istiyorum. Neredeyse bütün konuşmalarımda vurguluyorum; dünyanın ekonomik ve siyasi yapısında önemli değişimler yaşanıyor. Adeta dünyanın ekonomik ve siyasi karkası değişiyor. Küresel sistem tartışmaları tüm ülkelerdeki karar vericileri derinden etkiliyor. Liberal demokratik düzenin eşitlik ve adalet getirmediği, sadece batının emperyalist politikalarına hizmet ettiği iddiaları birçok ülkede güç kazanıyor. Dünyanın ağırlık merkezi batıdan doğuya doğru kayıyor. Bu sadece ekonomik güç açısından değil, siyasi ve askeri güç açısından, hatta kültürel açıdan da geçerli. Kültür ve inanç sistemleri olarak batının hegemonyası zayıflıyor, doğunun değerleri giderek yükseliyor. Geçen sene dünyada en hızlı büyüme sağlamış ülkelerin pek azında liberal ekonomi ve politika ilkelerinin geçerli olduğunu görüyoruz. Çin, devlet güdümündeki ekonomilerin, bir gün mutlaka çökeceği inancını yerle bir etti. Liberal demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisinin tüm dünyaya barış ve refah getireceği beklentisinin boş çıktığını itiraf etmek durumundayız. Dünyanın ekonomik ve siyasi güç dengelerinin yeniden oluştuğu, adeta tektonik değişimlerin yaşandığı bu çağda, değişimin hızına ayak uydurabilmek için ülkelerin hızlı ve etkin karar alması gerekiyor. Değişime uyum sağlamak ve değişimin geniş kitleleri etkileyen sonuçlarıyla başa çıkmak için birçok ülkede, güçlü liderler dönemine girildiğini görüyoruz. Peki bu durum liberal değerleri anlamsızlaştırıyor mu? Buna benim cevabım net. Eğer uzun dönem eğilimleri açısından bakıyorsak, ki sadece kendi çıkarımızı değil çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini düşündüğümüzde mutlaka uzun dönemli bakmamız gerekiyor. Çoğulcu, özgürlükçü, demokratik rejimler dünyada refah ve barışı sağlamakta açık ara önde" dedi.

"ESKİ SİSTEMİ YENİDEN KURMAYA ÇALIŞMAK BAŞARISIZLIK VE HAYAL KIRIKLIĞI DOĞURUR"

Tuncay Özilhan, "Ekonomik ve sosyal dönüşümler arasındaki uyumsuzluk dünya için olduğu kadar Türkiye içinde geçerlidir. 1890 sonrasında Türkiye önemli değişimler geçirdi. Bu değişimlerin başında da kentleşme vardı. 1950'de 1980'lere kadar kent nüfusu toplumun yüzde 25 idi. 80 sonrasında kent nüfusu çok hızlı arttı. Toplumun yüzde 70'i kentlerde yaşar hale geldi. Son 30 yılda kent nüfusu 40 milyon artarken, köy nüfusu 8 milyon civarında kaldı. Bu değişim toplumsal hayatın her alanını etkiliyor. Sosyolojideki bu değişime ekonomik ve siyasi hayatın ayak uydurması gerekir. Sosyolojideki değişime iş hayatı ve siyasi partiler uzun süre direnemezler. Er ya da geç, şöyle ya da böyle bu uyum sağlanmak durumundadır. Türkiye hem kendi içinde, hem küresel düzeyde meydana gelen gelişmeyi iyi tahlil etmeli. Hala eskiyi geri getirmeyi çalışmak günün gerçekleri ile uyumlu olmadığı için yapılabilir değil. Eski sistemi yeniden kurmaya çalışmak başarısızlık ve hayal kırıklığı doğurur. Yapmamız gereken şey Türkiye'nin bu değişime uyum sağlamasını sağlamaktır. Değişime alışmak, ayak uydurmak zorundayız. Her şeyden önce, siyasi partiler, iktidarıyla, muhalefetiyle bu değişimi doğru okumak, bir gelecek vizyonu ortaya koymak, Türkiye'nin temel sorunlarına çözüm üretmek ve toplumu geleceğe hazırlayacak projeler üretmek durumunda. Geleceğe ilişkin beklentilerin ve umudun olmadığı bir coğrafya, kendi içinde kavgaya tutuşur. Toplum karşıt kamplara ayrışır. Çözümsüzlüğün ve ümitsizliğin sorumluluğu karşı kampa yıkılır. Bu sürecin, hiç kimsenin tercih etmeyeceği bir durumla sonuçlanmaması için, herkes üstüne düşeni, bugün yapmalı. İktidar tüm toplumu kucaklamalı, muhalefetin önünü açmalı, sorunlarımızı beraberce aşmak için, daha iyiyi hep beraber bulmak için topluma tartışma ortamı sağlamalı. Muhalefet yapıcı projelerle halka umut aşılamalı" şeklinde konuştu.

"YÜZDE 51'İN ONAYI DEĞİL, YÜZDE 100'ÜN KATILIMI HEDEFLENİRSE, ÜSTESİNDEN GELİNEMEYECEK PROBLEM KALMAZ"

Özilhan, "Türkiye'nin temel sorunlarının çözülmesi için tüm toplum net bir vizyon altında kenetlenmeli. Vizyonun hayata geçirilmesi için iki şey gereklidir: güçlü siyasi liderlik ve bu vizyonun farklı alanlarda nasıl hayata geçirileceğinin iyi biçimde somutlaştırılması. Vizyonun aşağı doğru uygulanması için farklı kesimlerin bir araya gelmesi, daha fazla istişare yapılması, toplumun tamamının harekete geçmesi gerekir. Yüzde 51'in onayı değil, yüzde 100'ün katılımı hedeflenirse, üstesinden gelinemeyecek problem kalmaz" dedi.

"TÜRKİYE'NİN TOPLAM NET BORÇ STOKU GAYRİ SAFİ YURTİÇİ HASILASININ ÜÇTE BİRİNE DAYANMIŞ DURUMDA"

TUncay Özilhan, "Son dönemde elde edilen yüksek büyüme hızına rağmen, ekonomide yapısal sorunlar var. Sorunlar karşısında nihai çözüm yerine geçici önlemlerle yetiniliyor. 1990'lardaki ekonomik sorunlarımız adeta bir bir geri dönüyor. TL'nin değerinde yine aşırı dalgalanmalar yaşanıyor. Fiyat istikrarını sağlamak bir yana, enflasyonu yüzde 10'un altında tutmakta zorlanıyoruz. Cari açık, yeniden gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 5'lerine doğru tırmanışta. 2000'li yıllarda makro ekonomik istikrarı sağlamakta en etkili politikalardan biri olan bütçe disiplini eskisi gibi değil, bütçe dengesinde bozulma eğilimi başladı. Doğrudan yatırımlar 10 sene önceki seviyenin yarısına düştü. Türkiye'nin toplam net borç stoku gayri safi yurtiçi hasılasının üçte birine dayanmış durumda. Özel sektörün yurtdışı borçları 235 milyar dolara ulaştı. Hane halkları bile artık daha borçlu. Kredi Garanti Fonu sayesinde geçen sene bankalar reel sektörü finanse etmiş; bu sayede büyüme hızlanmıştı. Fakat kredi artış hızı artık reel olarak durma noktasına geldi. Artık bankacılığın reel sektörü destekleme imkanının kalmadığı yorumları yapılıyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de, bankaların büyümeyi finanse etme kapasitesinin azaldığına dikkat çekiyor. Büyüme, kredi genişlemesine, krediler de yurtdışından borçlanmaya endeksli. Şu veya bu sebepten dolayı yeterli dış kaynak temin edilemezse, ekonominin çarkları dönmez hale gelecek. Şirketler zor durumda kalınca, bankalara geri dönmeyen kredi tutarı artacak. Bankalar kredileri daha da kısmak zorunda kalacak. Biliyoruz ki finansal krizler böyle başlar" diye konuştu.

"TÜRKİYE ÜRETMİYOR. HEM TARIM, HEM DE SANAYİ ÜRETİMİNDE KAN KAYBEDİYORUZ"

Tuncay Özilhan, "1990'ların geri gelen sorunlarına ilaveten bir de yeni sorunlar var. Türkiye üretmiyor. Hem tarım, hem de sanayi üretiminde kan kaybediyoruz. 1990'larda tarım ve sanayinin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı yüzde40'ların üzerinde idi. Artık bu oran yüzde 30'ların altına indi. Üretmeden tüketiyoruz. Tüketmek için de borçlanıyoruz. Fabrika arsaları ve tarlalarda inşaatlar yükseliyor. Büyüme kentsel ranta dayalı olursa, sınırlarını da rant çizer. Nüfus artışı yavaşlayıp, kentleşmenin sınırına gelinince, rantın da sonuna gelinir. Oysa büyümeyi sürekli olarak yüksek seviyelerde tutmak için üretime dayalı bir ekonomik yapı şarttır. Üretime dayalı olmayan büyüme süreçlerinin sonu, her yerde, hep hüsran olmuştur. Sağlam temel üzerine kurulmayan yüksek binalar çöker. Türkiye bunu geçmişte gördü. Hem de kaç sefer.  Ekonominin temelinin sağlam olması için, büyümenin adil rekabete ve üretime dayalı olması gerekir.  Adil rekabete ve üretime dayalı bir ekonominin en büyük düşmanı enflasyondur. Enflasyon-kur-faiz, sarmalı, 1990'lı yılların kayıp yıllar olarak adlandırılmasına neden olan başlıca dinamiktir. Türkiye ekonomisi bu olumsuz sarmala bir daha düşmemelidir.

Enflasyon ve büyüme arasındaki ilişki iyi analiz edilerek fiyat istikrarı doğrultusundaki tedbirler mutlaka yeniden devreye sokulmalıdır.

Enflasyon kontrol edilmelidir ki, TL istikrara kavuşsun, değeri tahmin edilebilir olsun. Enflasyonun düşük seviyelerde seyretmediği ve kurun öngörülemediği durumlarda, girişimci hesap-kitap yapamaz ve yatırıma cesaret edemez. Yatırımın getirisini hesaplamak zorlaştıkça, yatırım spekülatif alanlara kayar. Yatırımlar, büyük kazanç umuduyla riski yüksek alanlara yapılır. Hal böyle olunca fabrika yatırımlarının yerini, fabrika arsası yatırımları alır, fabrikalar, konuta AVM'ye döner. Sağlam bir ekonominin ön şartı, adil rekabet ortamının sağlanmasıdır" şeklinde konuştu.

"OHAL'İN DE SON KEZ UZATILMIŞ OLMASINI TEMENNİ EDİYORUZ"

Özilhan, "Adil rekabet ortamı bir başka temel sorun alanına işaret eder. Adil rekabeti hukuk devleti sağlar. Türkiye'nin AB üyeliği yolunda ilerlediği, yargı erkinin bağımsızlık ve tarafsızlığının arttığı, düşünce ve ifade özgürlüğünün genişlediği, hukuk devletinin güçlendiği yıllar, aynı zamanda, Türkiye'nin tüm tarihi boyunca en yüksek büyüme hızlarına ulaştığı ve yıllık 20 milyar dolarları bulan doğrudan yatırımları çekebildiği yıllardır. Bu süreçte aksama algısının oluştuğu yıllarda ise büyüme düşmüş ve doğrudan yatırımlar azalmıştır. Türkiye hukuk devleti olma doğrultusunda adım attıkça, doğrudan yatırımlar artacak, büyüme hızlanacak, istihdam artacak, AŞ ve iş sorunu hafifleyecektir. Bu çerçeveden bakınca, OHAL'in de son kez uzatılmış olmasını temenni ediyoruz. Vatandaşlar açısından OHAL'in etkisi sınırlı olsa da, yabancı müteşebbislerin yatırım kararları açısından olumsuz olduğunu biliyoruz" diye konuştu.

İPTAL EDİLEN METRO İHALELERİ

Özilhan, "Adil rekabet ortamı açısından sorunlu bir alan da, kamu ihaleleridir. İdareye çok fazla takdir hakkı tanıyan ve yoruma müsait mevzuat, adil rekabet ortamı ve kamu yararı açısından arzu edilmeyen niteliklerdir. 2017 yılında İstanbul için yapılan 6 metro ihalesinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, bu projelerin daha ekonomik ve daha hızlı bir şekilde yapılabilmesi amacıyla iptal edilmiş olması, kamu ihalelerinde yaşanmakta olan sorunların bir örneğidir. Vatandaşın parasının doğru biçimde kullanılması, kamu ihalelerinin şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkeleri uyarınca yapılmasını gerektirir. Bir başka sorunlu alan da kamuda yetki ve sorumlulukların iyi tanımlanmamış olması ve kamu yönetiminde liyakatın gözetilmemesidir. Cumhurbaşkanımız birkaç ay önce söylediği 'tekkeye mürit aramıyoruz' sözünü bu sorunun çözümü doğrultusunda çok önemli görüyoruz. Liyakat temelinde yapılacak atamalarla devlet kurumlarının kapasitesinin artırılması ve yönetişimin güçlendirilmesi gereğinin önemini bir kez daha belirtmek isteriz" dedi.

"EĞİTİMDEKİ GERİ KALMIŞLIĞIMIZ, GELECEKTE KORKARIM DAHA DA VAHİM HALE GELECEK"

Tuncay Özilhan, "PISA çalışmaları, sorunların nedenini ve doğasını anlamak ve çözüm üretmek konusunda çocuklarımızın dünyadaki yaşıtlarından geride olduğunu ortaya koyuyor. Eğitimdeki geri kalmışlığımız, gelecekte korkarım daha da vahim hale gelecek. Çünkü dünya çok hızlı değişiyor. Bilgisayarlardan, nesnelerin internetinden, artırılmış gerçeklikten, robotlardan, yapay zekadan bahsettiğimiz bir ortamda, ihtiyaç duyulan beceri, daha çok şeyi ezbere bilmek değil, bilgiyi yaratıcı bir şekilde uygulayabilmektir.

Çocuklarımızın dünyadaki değişime ayak uydurabilmelerinin bir koşulu özgür ve bilimsel akademik ortam ise, bir diğer koşulu da iyi öğretmenlerdir. En iyi yetişmiş, en nitelikli gençleri öğretmen olarak kullanabilir hale gelmeden eğitim sistemini düzeltmek mümkün değildir. Öğretmenler bilgiyi ezberletmek yerine, öğrencilerin fikirlerini özgürce söyleyebilen, özgüveni yüksek, yaratıcı, yeni fikirlere açık, eleştirel düşünebilen, inisiyatif alabilen, farklılıklara saygılı bireyler olmalarına çalışmalı. Çağa ancak böyle ayak uydurabiliriz.

Türkiye'nin hayallerini gerçekleştirebilmesi için, ülkemizin geleceğini emanet ettiğimiz gençlerin işsizliğe, yoksulluğa mahkum olmaması için, başkalarının geliştirdiği teknolojiye bağımlı olmak yerine, kendisinin teknoloji üretebilmesi için çok kapsamlı bir eğitim seferberliği başlatmak gerekiyor" diye konuştu.

"BÜTÜN BU SORUNLARIN DÜĞÜMLENDİĞİ YER İSE DEMOKRASİ"

Özilhan, "Çok ciddi bir başka sorun alanı da toplumsal kamplaşma. Aynı ülkede, aynı göğün altında, aynı havayı soluyarak ama birbirimizi dinlemeden, anlamadan, güvenmeden yaşıyoruz. Adeta aramızda cam duvarlar var. Ayrışma, daha fazla ayrışma getiriyor.

Birliğimizi, bütünlüğümüzü korumak için aramızdaki farklılıkları bir tarafa bırakmak zorundayız. Bütün bu sorunların düğümlendiği yer ise demokrasi. Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, içinde bulunduğumuz güçlü liderler döneminde güçlü bir iktidara olduğu kadar güçlü bir demokrasiye de aynı anda sahip olmak, problemler karşısında Türkiye'nin kalıcı ve kapsayıcı çözüm üretmesi için en etkili yöntem olacaktır. Demokrasinin alanının genişletildiği, hukuk devletinin hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak biçimde tesis edildiği, medya ve internet özgürlüğünün tartışılmadığı, tüm vatandaşların özgürlükler, inançlar, kültürel değerler, eğitim ve iş olanakları açısından eşit olduğu bir Türkiye'nin tüm sorunları geride bırakacağına inanıyoruz. Milli birliğimizi perçinlemenin yolu budur" dedi.

Görüntü Dökümü:

----------------------

Berker'in anılması

Özilhan'ın konuşması

Detaylar

18.01.2018 - 11.20 Haber Kodu : 180118046

18.01.2018 - 11.22 Haber Kodu : 180118048

18.01.2018 - 11.35 Haber Kodu : 180118056

18.01.2018 - 11.49 Haber Kodu : 180118059

18.01.2018 - 11.53 Haber Kodu : 180118062

18.01.2018 - 12.13 Haber Kodu : 180118065

18.01.2018 - 12.27 Haber Kodu : 180118071

18.01.2018 - 12.32 Haber Kodu : 180118076

======================================

(ek görüntüler)

4- 600 BİN LİRALIK DOLANDIRICILIK KAMERADA

Haber-Kamera: Çağatay KENARLI-İSTANBUL DHA

İstanbul'da, iki banka çalışanından aldıkları bilgilerle 600 bin TL'yi hesaplarına aktaran çete çökertildi. 39 kişinin gözaltına alındığı operasyon anı polis kamerası tarafından görüntülendi.

İstanbul Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, banka hesaplarından bilgileri dışında parası çekilen kişilerin şikayeti üzerine çalışma başlattı. Siber polisi yaptığı 6 aylık teknik ve fiziki çalışmalarda şüphelilerin arasında 2 bankacı bulunduğunu belirledi. Polisin yaptığı tespitlerde bankacılarından gelen kimlstanbul'da, iki banka çalışanından aldıkları bilgilerle 600 bin TL'lik vurgun yapan, ik ve hesap bilgileriyle sahte kimlik yapılıyordu. Daha sonra bankadaki cep telefonu numaraları iptal edilerek yeni numaralar veriliyordu. Bankayı arayarak yeni telefon numarasını bildiren dolandırıcılar bu hatlara gelen doğrulama mesajlarıyla hesaplara girerek paraları kendi hesaplarına aktarıyordu.

5 İLDE 39 KİŞİYE YÖNELİK OPERASYON

Yapılan tespitlerin ardından Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğstanbul'da, iki banka çalışanından aldıkları bilgilerle 600 bin TL'lik vurgun yapan,  ekipleri İstanbul, Bilecik, Tokat, Hatay ve İzmir'de eş zamanlı baskınlar düzenledi. Şebeke lideri olduğu iddia edilen Osman Ö. ve banka çalışanları Hilal B. ve Eray A.'nın da arasında bulunduğu 39 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Yapılan operasyonda 49 cep telefonu, 58 sim kart, 4 dizüstü bilgisayar, 5 tablet, 6 harddisk, 26 banka ile kredi kartı, tabanca ve 48 bin 905 lira para ele geçirildi. Polis ekipleri yaptığı çalışmalarda 33 kişinin hesaplarından 600 bin lira çekildiğini belirledi.

SAHTE BELGELERLE, BAŞKA BİR KİŞİ ADINA GERÇEK KİMLİK ALMIŞ

Şebeke lideri olduğu iddia edilen Osman Ö.'nün üzerinde Emrullah Y. adına düzenlenmiş bir nüfus cüzdanı ele geçirildi. Cezaevi firarisi olduğu öğrenilen Osman Ö.'nün üzerindeki kimlikte değişiklik yapılmadığı ve nüfus dairesinden alındığı tespit edildi. Osman Ö.'nün gerçek olan kimliği sahte belgelerle aldığı anlaşıldı.

22 KİŞİ TUTUKLANDI

Vatan Caddesi'ndeki Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde işlemleri tamamlanan 39 şüpheliden Osman Ö. ve Banka çalışanları Hilal B. ve Eray A.'nın da arasında bulunduğu 22 kişi tutuklandı. 13'ü adli kontrol olmak üzere 17 kişi serbest bırakıldı.

PARALARI ÇEKERKEN KAMERADA

Zanlılar, dolandırıcılık yöntemiyle elde ettiği paraları çekerken bankaların güvenlik kameraları tarafından görüntülendi. Görüntülerde ayrıca özel harekat polislerinin desteğiyle zanlılara operasyon düzenleniyor. Gözaltına alınan zanlılar emniyete götürülüyor.

Görüntü Dökümü:

---------

EK GÖRÜNTÜ

-Bankacı Halil B'nin fotoğrafı

GEÇİLEN GÖRÜNTÜ

POLİS KAMERASI

-Şüphelilerin sim kart almaları

-Banklardan paraların çekilmesi

-Şüphelilerin görüntüsü

-Şüphelilerin sağlık kontrolünden geçirilmesi

-Şüphelilerin adliyeye sevk edilmesi

-Genel ve detaylar

AKTÜEL GÖRÜNTÜ

-Sergiden görüntü

-Bilgisayarlar ve harddiskler

-Ele geçirilen paralar

-Cep telefonları

18.01.2018 - 11.54 Haber Kodu : 180118063

====================

5- "AİLE BOYU" KAPKAÇ ÇETESİ KAMERADA

Haber: Ali AKSOYER/İSTANBUL DHA

İstanbul'da Bayrampaşa otogarında şehirlerarası otobüslerden inen vatandaşların paralarını çaldıkları iddia edilen aynı aileden 3'ü kardeş, 3'ü amcaoğlu biri damat, 7 kişilik çete polis tarafından yakalandı. Şüphelilerin oturdukları Gebze'den her gün işe gider gibi otogarlara geldikleri akşama kadar hırsızlık yapıp geri döndükleri öğrenildi. Şebekenin 11 mağdurdan toplam 100 bin liralık hırsızlık yaptıkları öğrenildi.

KAMERA GÖRÜNTÜLERİNDEN ORGANİZE ÇETE ORTAYA ÇIKARILDI

İstanbul'da son aylarda Büyük İstanbul Otogarı ile cep otogarlarında meydana gelen yankescilik olaylarının artması üzerine polis tarafından soruşturma açıldı. Polis otogarlarda bulunan güvenlik kameralarını incelediğinde yankesicilik olaylarının aynı kişiler tarafından organize bir şekilde yapıldığını tespit etti. Şüphelilerin otobüse binmeye yada bir yakınını karşılamaya gelen vatandaşları bir süre takip ettikleri, ardından çevresini sardıkları ve fark ettirmeden cüzdanları çalarak kaçtıkları öğrenildi. Şüphelilerin hırsızlıkları insanların uykulu olduğu sabah 06.00 ile 08.00 sırasında gerçekleştirdikleri tespit edildi.

3 KARDEŞ 3 AMCAOĞLU BİR DAMAT

Yaklaşık 2 aylık çalışmanın ardından Yankecilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliğine bağlı ekipler tarafından Gebze ve Ümraniye'de 3 adrese eş zamanlı operasyon yapıldı. Operasyonda aynı aileden Şakir K.(35), Zeki K.(36), Veysel K.(34), kardeşler ile amca cocukları Ali K.(38), Urfan K.(47), Yıldırım K.(33) i ve ailenin damadı Bülent A.(42) gözaltına alındı. Asayiş Şube Müdürlüğünde sorgulanan şüphelilerin organize bir şekilde hırsızlık yaptıkları, oturdukları Gebze'den çıkarak Bayrampaşa otogarına geldikleri öğrenildi. Sabah erken saatlerde İstanbul'a giriş yapan otobüsleri takip eden şüphelilerin, uyku sersemi olan yolcuların paralarını yankesicilik yöntemiyle çaldıkları belirlendi.

DAHA ÖNCE ONLARCA KEZ YAKALANMIŞLAR

Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına göre gözaltındaki şüphelilerin kasten yaralama, tehdit, hırsızlık, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, nafaka hükümlerine uymamak, yankesicilik gibi suçlardan onlarca kez polise geliş kaydı olduğu belirlendi. Poliste işlemleri tamamlanan şüpheliler adliyeye sevk edildiler.

Görüntü Dökümü:

-GÜVENLİK KAMERASI

-Hırsızlık anları

AKTÜEL GÖRÜNTÜ

-Emniyetten çıkışları

18.01.2018 - 13.27 Haber Kodu : 180118104

==================

6- 15 TEMMUZ ŞEHİTLER KÖPRÜSÜ'NDE İNTİHAR

Haber-Kamera: Hasan YILDIRIM- Hakan KAYA- Zeki GÜNAL İSTANBUL DHA

15 Temmuz Şehitler Köprüsü korkuluklarına çıkan bir kişi boğaza atlayarak intihar etti.

Saat 12.00 sıralarında köprüye gelen bir kişi korkuluklara çıkarak aşağı atladı. O sırada köprü üzerinden geçen vatandaşlar durumu polis ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen Deniz polisi ve Sahil Güvenlik ekipleri denize atlayan kişinin yerini tespit etti. Deniz polisi kısa süreli çalışması sonucu intihar eden kişiyi sudan çıkartarak bota aldı. Çengelköy İskelesi'ne çıkarılan kişi sağlık ekiplerine teslim edildi. Sağlık ekiplerinin yaptıkları kontrollerde üzerinden kimlik çıkmayan 30-35 yaşlarındaki erkeğin hayatını kaybettiği belirlendi. Yapılan incelemenin ardından ceset, Adli Tıp Kurumuna Kaldırıldı.

Görüntü Dökümü:

-15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden görüntü

-Deniz Polisi tarafından arama yapılması

-Sahil Güvenlik ekiplerinin çalışmaları

-Deniz polisinin intihar eden kişiyi bota alması

-Deniz Polisinin Çengelköy İskelesine gitmesi

-Sağlık ekiplerinin kontrolleri

-Sahildeki ceset

-Genel ve detaylar

18.01.2018 - 13.16 Haber Kodu : 180118102

======================

7- KAÇAK MALLAR ARASINA CEVİZ VE YEŞİLÇAY'DA GİRDİ

Haber-Kamera: Murat ÇAKIR-İSTANBUL DHA

Organik gıda fiyatlarının artmasıyla yurda kaçak olarak sokulmaya çalışan malın çeşiti de değişti. Yolcu beraberinde tütün mamülleri, alkol gibi mallarla birlikte iç ceviz ve yeşil çay gibi organik ürünlerde yurda sokulmaya çalışılıyor. Atatürk Havalimanı Gümrük ekipleri bugün Özbekistan'ın Taşkent şehrinden gelen yolcuların valizlerini x-ray cihazıyla tararken bir çok kaçak mal yakaladı. Ama bunların arasında en fazla dikkat çekeni torbalarca yeşil çay ve iç ceviz oldu. Yakalanan mallar imha edilmek üzere çöp kutularına atıldı.

Görüntü Dökümü:

Yakalanan çuvallarca yeşil çay, torba torba iç cevizden görüntü

-Alkol şişeleri ve sigaralar

-Yolcuların valizlerini aratmaları için kuyrukta görüntüleri

-Cevizlerin torbalardan çıkarılarak çöp kutusuna atılması

-Detaylar

18.01.2018 - 13.31 Haber Kodu : 180118107

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi bugün Erdoğan başkanlığında toplanıyor

Milyonlar bugün yapılacak toplantıya kilitlendi! Masada 2 önemli başlık var

İstanbul'da katliam: 4 kişiyi öldürüp intihar etti

4 kişiyi öldürüp canına kıydı! İntihar anı kamerada

İstanbul'daki aile katliamında yeni detaylar! Kız kardeşi ve eşini de ağır yaralamış

Katliamda her bir detay kan donduran cinsten! Tüm ailesini öldürmeyi kafasına koymuş

27 ilimizde eğitime kar engeli

27 ilimizde eğitime kar engeli

title