Haberler

Dha İstanbul Bülteni - 3

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

1- SAKSILI KALDIRIM İŞGALİ, KIZ LİSESİ ÖNÜNDE AKROBATİK MOTOSİKLETLİLER, MUKADDES HANIMI BU HALE GETİRDİEyüp'te saksılarla, buzdolaplarıyla kapatılan kaldırımı kullanamadığı için yola inerek yürüyen kadına, kız lisesinin bulunduğu cadddede gösteri sürüşleriyle ünlenen motosikletli gençlerden...

1- SAKSILI KALDIRIM İŞGALİ, KIZ LİSESİ ÖNÜNDE AKROBATİK MOTOSİKLETLİLER, MUKADDES HANIMI BU HALE GETİRDİ

Eyüp'te saksılarla, buzdolaplarıyla kapatılan kaldırımı kullanamadığı için yola inerek yürüyen kadına, kız lisesinin bulunduğu cadddede gösteri sürüşleriyle ünlenen motosikletli gençlerden biri çarptı. 67 yaşındaki kadının dişleri kırıldı, vücudunda kırıklar oluştu. Evinde acılar içinde yaralarının iyileşmesini bekliyor.

Zeki GÜNAL, İstanbulDHA

Eyüp'te otomobillerin park etmemesi ya da işyerlerinin önünü açık tutmak için esnafın saksı ve çeşitli cisimlerle kapatılan kaldırımı kullanamayan, bu yüzden yola çıkarak yürüyen kadına motosikletli bir genç çarptı.

DİŞLERİ KIRILDI. VÜCUDUNDA KIRIKLAR OLUŞTU. ESNAF YARDIMINA KOŞTU

Çevredekiler ve esnaf çarpmanın etkisiyle dişleri kırılan vücudunda kırıklar oluşan Mukaddes Kapot'un (67) yardımına koştu. Bir süre yerde hareketsiz kalan kadın daha sonra ambulansla hastaneye kaldırıldı. Çevredekiler, üzerinde bir kız lisesinin bulunduğu caddede motorlarıyla akrobatik sürüş yapan gençlerle sıkça karşılaşıldığını, bu kazaya da motosikletini gösteri amaçlı kullanan sürücü gencin neden olduğunu ileri sürdü.

ÇARPMA ANI GÜVENLİK KAMERASINDA

Kaza anı güvenlik kamerasına da yansıdı. Görüntülerde kaldırım uygun olmadığı için yolda yürümek zorunda kalan kadına kask da kullanmayan motosikletlinin çarpma anı görülüyor.

"KALDIRIMDA BUZDOLABI SAKSI VAR. KIZ LİSESİ VAR. HAVA ATMAK İÇİN GELEN GENÇLER"

Kazayı kırıklarla atlatan Mukaddes Kapot'ın oğlu Davut Kapot "Kaza belli burada bir Kız Meslek Lisesi var hava atmak için gelen çocuklar bunlar, kaldırımların durumunu görüyorsunuz kaldırımda buzdolabı var. Saksıda çiçekler var. Burası gidiş geliş bir yol. Eyüp'ün en işlek Caddelerinden biri burası. Burada kazalar kaçınılmaz. Kadın evde perişan şu anda. Kasksız motosikletliler devamlı buradalar. Burası tek yön mü olur, trafiğe mi kapanır gereken yapılması lazım" diye koştu.

ESNAF DA, MAHALLELİ DE ŞİKAYETÇİ

Cadde üzerinde esnaf olduğunu söyleyen bir kişi "Burası kesinlikle sadece gidiş yad a geliş yolu olmalı. Biz de burası için dilekçe verecektik. Hergün olaylar oluyor burada. Ben çocuğumu burada dışarıya çıkartamıyorum. Bütün serseriler burada cirit atıyor" dedi. Mahalle sakini bir kadın da "Ben torunumla buradan geçemiyorum kaldırım çok dar buna bir çare bulsunlar" diye konuştu. Kazanın yaşandığı Cadde de büyük saksılar içinde kaldırıma koyulmuş çiçekler ve dar kaldırımın bir kişinin bile geçemeyeceği kadar tamamen daraldığı görülüyor.

Görüntü dökümü

-------------------------

GÜVENLİK KAMERASINA yansıyan görüntüler

-Yolda yürüyen Mukaddes Kapot

-Kasksız motosikletlinin kadına çarpması

-Arkadan gelen motosiklet

-Çevredekilerin yere düşen kadının yardımına koşmaları

-Ambulansın gelişi

-Yaralı kadını alan ambulansın gidişi

-Kaza yapan motosikletlinin arkasından gelen motosikletlinin kazadan bir süre sonra gelen polisin yanına gelmesi ve Davut Kapot'un görüntüye yorumları

-AKTÜEL GÖRÜNTÜLER

-Kamera görüntülerini gören Mukaddes Kapot'un oğlu Davut Kapot'un yorumları

Davut Kapot ile röportaj

-Mahalle esnaf ve sakinleri ile röportajlar

-Kaldırımı kapatan saksıdaki ağaç ve çiçekler

-Dar kaldırımın iyice daralan yönü

-Evde tedavisi süren Mukaddes Kapot'un yüzündeki ve kolundaki morluklar

-Genel ve detay görüntüler

14.03.2017 - 14.07 Haber Kodu : 17031408

=============================

2- HRANT DİNK'İN ÖLDÜRÜLMESİNDE KAMU GÖREVLİLERİNİN İHMALİ DAVASI

Ali Fuat Yılmazer,

"Çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum"

Haber: Hayati KILIÇ, İstanbulDHA

Agos Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerininde yargılandığı davada ifade veren Ali Fuat Yılmazer, "Çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum" dedi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 39. duruşmaya tutuklu sanıklar dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, tutuksuz sanıklar Trabzon Eski Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı. Duruşmada, müdahil Hrant Dink ailesinin avukatları hazır bulundu.

10. günde savunma yapmaya devam eden tutuklu sanık Yılmazer, "Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum" dedi.

" HRANT DİNK'E KORUMU VERİLMELİYDİ "

Ali Fuat Yılmazer savunmasında, "Suçu İstanbul Emniyeti'ne attığı beyanlarında bulunduğu" iddialarına karşılık, "Hrant Dink'e koruma verilmeliydi. Yanlış mı söylemişim? Yönetmelikte yazılmıştır, yetkili birim il koruma komisyonudur. Bilginin intikali zorunludur. Bunu Trabzon İstanbul'a bildirecek. İstanbul'un da komisyona bildirmesi gerekiyordu. Yalan mı konuşmuşum, iftira suçu mu işlemişim? Beyanlarım bunlar" dedi. Soruşturma savcısının bu anlatımlarına bağlı olarak suçu İstanbul'a yıkmaya çalıştığını iddia ettiğini ve beyanlarındaki hususların kovuşturmanın bu noktasında kimsenin inkar etmediği gerçekler olduğunu belirten Yılmazer, İstanbul'da müfettiş Akif İkbal'in hazırladığı raporun sahte olduğunu, teknik bilirkişi incelemesinin kendi odasında yapıldığını, müfettişin, 'belgenin sonradan oluşturup oluşturulmadığının tespit edilmesine imkan yok' dediğini ve devreye giren Celalettin Cerrah'ın baskısıyla belgeye imza atmaya mecbur bırakıldığını öne sürdü.

"BUNLAR TEZGAHIN DİK ALASIDIR"

"Bunlar tezgahın dik alasıdır. Logların imha edildiğine dair hiç bir tespit yoktur İstihbarat Daire Başkanlığı'nda. İddianamede bunlar hiç yok. Savcının şüphe etmesi gerekirdi" diyen Yılmazer, "İstanbul'la ilgili söylediklerimden hiç birisi iftira değildir. Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum. Ogün Samast'ın cinayetten 8 yıl sonra ifadesi doğrultusunda tutuklandım. Beni tutuklamak için bir şey bulamayanlar, 8 yıl sonra, cezaevinde dara düşmüş bir insanı kim bilir ne vaatlerle kandırdı. Samast'ın, ' Yasin Hayal ile Erhan Tuncel'in evine gittik, (arkamız sağlam, Ali Fuat müdür var, Ramazan müdür var, bir de İstanbul'dan bir emniyet müdürü var) dedi' ifadesini kullanmış. Halbuki en medyatik olan İstanbul'dur. Engin Dinç'i konuşmamışlar. Ankara'da kimse tanımaz beni ama benim ismimi kullanıyorlar. Yasin Hayal olduğu gibi reddetmiş bu beyanları. Ne doğru biliyorsa onu konuşmuş. Çok önemli beyanları var. Sorulara karşılık, 'sırtımız sağlam dediğim doğrudur ancak isim vermedim' demiş. Emniyet personeliyle ilişkisi olan Erhan Tuncel'dir, organize eden Erhan Tuncel'dir. Hayal de, 'ayarlama olduysa Erhan Tuncel üzerinden yapılmıştır, Ogün'ün beyanlarını kabul etmiyorum' demiş. Yasin Hayal'e sorulmuş ama Erhan Tuncel'e sorulmamış Samast'ın beyanları. Tuncel'in herhangi bir ifadesini bulamadım. Erhan Tuncel'in bir basın açıklaması var, 10 Aralık 2014 tarihli. 'Samast'a dava açacağını ve tanıklık yapmaktan uzak duracağını' açıklamış. Alsalardı lehime beyan verecekti ama lehe delil olmasın diye Tuncel'in beyanını almamış savcı. Buna rağmen tutuklanmama gerekçe oldu Ogün Samast'ın beyanları. Asıl baş rolde olan kişinin Erhan Tuncel olduğu anlaşılıyor. 'Sırtımız sağlam' dediği doğrulanıyor. Yasin Hayal, 'Erhan Tuncel'in polisle olan ilişkilerine dayanarak ben bunu söyledim' diyor ifadesinde" şeklinde konuştu.

"ERHAN TUNCEL YARDIMCI İSTİHBARAT ELEMANI DEĞİLDİR"

Yardımcı istihbarat elemanının polisle ilişkilerini gizlemek zorunda olduğunu ve asla istihbarat şubeye sokulmadığını da belirten Yılmazer, "Yardımcı istihbarat elemanı bir şekilde görüşecekse bile emniyet binası dışında görüşülür. Adı üzerinde, böyle ajanlık olmaz. Bir ajan Yasin Hayal'i alıp oralara buralara, toplantılara götürmez. Bunun adı yardımcı istihbarat elemanı olmaz. Böyle bir elemanlık sistematiğimiz yok bizim. Erhan Tuncel bu anlamda bir yardımcı istihbarat elemanı değildir. Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ı cinayete azmettirmiştir. 'Arkamız sağlam' lafı cinayet için sağlam bir motivasyon olmuştur. Erhan Tuncel boşuna İstihbarat daire başkanlığı makamında ağırlanmamıştır. Buna kafa yormayacak mıyız? Bunlar soruşturma konusu edilmeyecek mi? Ogün Samast, Hrant Dink'i öldürdüğünde gerçekten kahraman olacağına inandırılmıştır. Erhan Tuncel'in emniyetteki en güçlü, büyük ilişkisi Engin Dinç'tir. Erhan Tuncel'in Engin Dinç ile olan ama aslında olmaması gereken, teamüllere aykırı, yakın ilişkisi, Erhan Tuncel'in tetikçi Ogün Samast'ı cinayete azmettirmesindeki en belirleyici etken olmuştur. Trabzon'a hiç gitmedim. Orada çalışanları bilmiyorum. Trabzon'a hiç gitmeden Erhan Tuncel'i cinayete angaje etmiş olmamın mümkünü yok. Davanın sanıklarından Muhittin Zenit'in savcılıkça alınan ifadesi kumpas delilidir" dedi.

MAHKEME BAŞKANI "BEDDUA ETMEYİN" DİYE UYARDI

Tutuklanmasına karar verilmeden bir süre önce davanın sanıklarından polis memuru Muhittin Zenit'in de, Ogün Samast gibi savcılıkça aleyhine olacak şekilde ifadesinin alındığını iddia eden Yılmazer, "Zenit, benim aleyhime algıya sebebiyet verecek suçlamalarda bulunmuş yazılı olarak verdiği ifadede. Daha sonra duruşmada savcının baskı altına alan soruları karşılığında, 'Sakladığım hiç bir şey yok, her şeyim net' dedi. Duruşmada üye hakim Cem Karaca da, 'Senin yazdığın dilekçeyi okuyoruz' demiş.

Benimle ilgili iddialarını reddeden Zenit, 'cezaevinde zulüm gördüğünü, şeker hastası olduğunu ve psikolojisinin bozulduğunu' belirtiyor. 'Zor durumdaydım, savcı baskı altında beni sorguladı, sonra jandarmaları başıma dikerek ayrı bir odada bekletti' diye söylüyor.

Hakim Karaca da, 'niye imzaladın madem' diye sormuş. Allah başınıza getirsin. Niye imzalayıp imzalamadığımızı anlarsınız o zaman" dedi. Mahkeme heyeti başkanı Ali İhsan Horasan'ın, "Görev yapan hakimlere beddua etmeyin. Duruşma tutanağı okuyorsunuz. O zaman itiraz etseydiniz, saygı sınırını aşmayın" diye uyardığı Yılmazer, "Baskı ve tehditten bahsediyoruz. Niye görmezden geliyorsunuz, size anlatıyorum. Bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar. İnşallah bunların hakkını gözettiğiniz kadar bizim de hakkımızı gözettiğinizin bilinci içerisindesinizdir." dedi.

Başkan Horasan, "Bizde hak ihlali olmaz. Sizinle alakalı konuya gelelim, çarpıtmayalım" dedi. Yılmazer ise, "Muhittin Zenit geldi hepsini, anlatımlarımı doğrulayacak şekilde anlattı. Belli ki dinlemeye isteğiniz yok. Okumayacağım. Mahkemedeki tehditleri dikkatinize sunuyorum rahatsız oluyorsunuz bundan. Hakkımı arayamayayım diye tutuklanıyorum zaten ben." dedi. Mahkeme Başkanı "Mahkeme salonunda beddua edip durmayın insanların hakkında" dedi.

Duruşmaya ara verildi.

==========================

3- İSTANBUL VALİLİĞİ'Nİ İŞGAL DAVASI

Olay günü yaralanan asker,

"Nasıl bu hale geldik anlamadım"

Haber: Özden ATİK / İstanbul, DHA

FETÖ'nün 15 Temmuz'da gerçekleştirdiği darbe girişimi sırasında İstanbul Valiliği'ni işgale giden 90 askerin yargılandığı davaya devam edildi. Davanın ikinci celsesinde savunmasını yapan sanıklardan Yüzbaşı Mehmet Eker Biçer, "Darbe teşebbüsü olduğunu öğrenince hepimiz sağduyulu hareket ettik. Olayın asıl mağdurlarının bizler olduğunu düşünüyorum" dedi. Olay günü yaralanan davanın tutuksuz sanığı, er Sezgin Can ise "Hayırlı bir görevi yapmak için askerliğe gitmiştim. Nasıl bu hale geldik hiçbir şey anlamadım" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Cezaevi'nin karşısındaki yer alan 3. No'lu salonda görülen duruşmaya, 12 tutuklu sanık ve 25 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı.

"KALABALIK ARTINCA TATBİKAT OLMADIĞINI ANLADIK"

Sanık Üsteğmen Halit Turan, komutanlarının Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından tatbikat emri verildiğini söylemesi üzerine konvoyla valiliğe gittiklerini belirterek "Valiliğe gidene kadar olağandışı bir şey olmadı. Halk kalabalığı artınca ve sloganlar çoğalınca bize söylendiği gibi tatbikat olmadığını anladık" dedi. Turan, "Hiç kimseye ve herhangi bir araca zarar verilmedi. Ateş açılmadı" diyerek herhangi bir terör örgütü üyesi olmadığını belirtti.

"ÇATIŞMASIZ AYRILMAMIZDAN MEMNUN OLMAYANLAR VARDI"

Sanık Yüzbaşı Mehmet Eker Biçer de komutanları tarafından 47. Alay Komutanlığına gidecekleri ve alınan emirler doğrultusunda hareket edeceklerinin söylendiğini belirterek "İçtima alanına gittiğimizde personel araçlara bindirilmişti. Seyir halindeyken vatandaşların tepkisiyle karşılaşmadık. Valiliğe gidildiğinde polisle emniyete alma konusunda konuşmalar yapıldığını duydum. Tatbikatı olağandışı olarak değerlendirmedik. Saat 22.00 gibi valilik önünde kalabalık oluşmaya başladı. Farklı bir durumun olduğunu anladık ve tabur komutanımız o sırada askerlere şarjörlerini silahlardan çıkarmaları yönünde emir verdi. Vatandaşlar bize tezahürat yapmaya başladı. 'Siz oyuna gelmediniz' diyenler oldu. Kendimiz ayrıldık. Ama çatışmasız şekilde ayrılmamızdan memnun olmayanlar vardı. Bu hususun araştırılması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.

"DARBE TEŞEBBÜSÜ OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE SAĞDUYULU HAREKET ETTİK"

"Silahımı kullanmadım ve komutanlarımdan da kullanan görmedim. Bu da bizim yola darbe için çıkmadığımızın göstergesidir" diyen Biçer, "Valilikten ayrıldıktan sonra Haşim İşçan Geçidi'nde üzerlerine doğrudan ateş edildi. İki askerin yaralandığını öğrendim. Burada da hiçbir asker silah kullanmamıştır. Almış olduğumuz emirler yasal görünümlüdür. Emre itaat hepimizde refleks harekettir. Darbe teşebbüsü olduğunu öğrenince hepimiz sağduyulu hareket ettik. Olayın asıl mağdurlarının bizler olduğunu düşünüyorum. Tunceli, Afganistan gibi zorlu yerlerde görev yaptım. Bylock kullanmadım. FETÖ okullarında bulunmadım" şeklinde konuştu.

"KIZIMI TEDAVİ ETTİRMEK İÇİN TAHLİYEMİ İSTİYORUM"

Sanık Yüzbaşı Mehmet Umut ise "Biz kurmay subay olmak için yetiştiriliyoruz. Birçok tatbikata katıldık. 47. Alay'da görevlendirilmemizde de herhangi bir olağandışı durum sezmedim. Sonuç olarak biz orada kanuna aykırı bir görev içinde bulunmadık" dedi. Umut, "Bylock'un ne olduğunu 15 Temmuz sonrası öğrendim. Bize atılan suçlamaların hepsini reddediyorum. 8 aydır tutukluyum. Küçük bir kızım var ve yüzde 40 engelli. Burada olduğum için eğitimine devam ettiremiyoruz. TSK'dan ihraç oldum. Hiçbir askeri kuruma girme ihtimalim, delil karatma durumum yok. Hem kızımın tedavisini devam ettirmek hem de mağdur olduğum bu durumdan kurtulmak için tahliyemi istiyorum" diye konuştu.

YARALANAN ASKER: "NASIL BU HALE GELDİK HİÇBİR ŞEY ANLAMADIM"

Tutuksuz sanıklardan er Sezgin Can ise hala askerlik görevini sürdürdüğünü belirterek, olay gecesi valilikten döndükten sonra Fatih'teki Haşim İşcan alt geçidinin olduğu bölgede üzerlerine ateş açıldığı, sırada yaralandığını anlattı. Can savunmasında, "Çevik kuvvet polisleri önümüzü kesmişti. İlerleyemedik. Arkadaşımızın biri daha ayağından yaralanmıştı. Ben artık bitmiştim. Kendi halkıma karşı bir şey de yapamıyordum. Bize buna karşı bir emir de verilmedi. Elimiz kolumuz bağlı ama saldırıya uğramıştık. Korkmaya başladık ve silahı oraya bıraktık. Kolumdan yaralanmıştım, arkadaşlarım kolumu sardılar. Diğer yaralı arkadaşımla birlikte bizi bir taksiye bindirip askeri hastaneye götürdülerö diye konuştu. Can, olay tarihinde henüz 7 günlük asker olduğunu belirterek "Orada, vatani görevimi yapmak için gitmiştim. Hayırlı bir görevi yapmak için askerliğe gitmiştim. Böyle bir şey neden başımıza geldiğini düşünüyordum. Hastanedeki 3 günlük tedavinin ardından polis ekipleri beni teslim aldı. Daha sonra cezaevine götürüldük. 15 gün içerde kaldık, ifademizi verdik ve serbest kaldık ama gerçekten nasıl bu hale geldik hiçbir şey anlamadım" dedi.

İDDİANAME

Darbe girişiminde 47. Motorlu Piyade Alayı'ndan, Kurmay Albay Nizamettin Aydın komutasında İstanbul Valiliği'ni işgale giden 90 asker hakkında ise "Anayasal düzeni, TBMM'yi ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekö suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Bir kısım şüphelilerin ise "Örgüte üye olmadan örgüt adına suç işlemek" suçundan 5'er yıldan 10'ar yıla kadar hapsi talep ediliyor.

===========================

4- HAVA HARP OKULU ÖĞRENCİLERİ SAVUNMA YAPIYOR

Haber: Özden ATİK / İstanbul, DHA

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında Hava Harp Okulu öğrencilerinin de bulunduğu 72'si tutuklu 75 sanığın yargılandığı davaya devam ediliyor. Davanın ikinci gününde askeri öğrenciler savunmalarını yapıyor. Sanık öğrencilerden Furkan Ceviz, "Vatan duygularıyla girdiğimiz okuldan, vatan haini olarak atıldık" derken; sanık Gökhan Sancak ise "Adalete ve milletime kırgınım. FETÖ'ye kin ve nefretle bakıyorum" dedi.

İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Cezaevi karşısındaki 2 No'lu salonda görülen duruşmaya, 75 sanık ve avukatları katıldı. Sanık yakınları da izleyici olarak duruşmaya katıldı.

"VATAN DUYGULARIYLA GİRDİĞİM OKULDAN VATAN HAİNİ OLARAK ATILDIK"

Sanık Furkan Ceviz 15 Temmuz'da tek farklı durumun Hava Kuvvetleri Komutanı'nın denetlemeye gelmesi olduğunu, onun dışında kamp merkezinde farklı bir durum olmadığını belirtti. Tam teçhizatlı içtima olduğunun söylenmesi üzerine toplandıklarını belirten Ceviz, "Mermileri alıp yola çıktık. İlk durduğumuz yerde biraz kaldık, ikinci durduğumuz yerde sabaha kadar bekledik. Darbe girişimi olduğunu polislerden öğrendik. Vatan duygularıyla girdiğimiz okuldan, vatan haini olarak atıldık. Eğitim hayatına devam etmek için tahliyemizi istiyorum" diye konuştu.

"DARBE GİRİŞİMİNİ KARAKOLDA ÖĞRENDİM"

Sanık Furkan Uzun ise "Yaklaşık 8 aydır tutukluyum. Mahkeme gününü iple çekiyorum. Olay günü her şey normal bir şekilde gerçekleşti. Polis otobüslerine trafikten kurtulmak için bindiğimizi zannediyordum. Darbe girişimini karakolda öğrendim" dedi. Uzun, FETÖ ile ilgili hiçbir bağlantısının bulunmadığını belirterek tahliyesini talep etti.

"ADALETE VE MİLLETİME KIRGINIM"

Sanık Gökhan Sancak da olay akşamı kendilerine mermi verilmesinden hiç şüphelenmediğini söyleyerek, "Siz nasıl mesleğinizle ilgili dosyaları normal şekilde karşılıyorsanız, bizde mermiye, tüfeğe, kamuflaja o gözle bakıyoruz. O yüzden olay günü fazla mermi almamız bizi şüphelendirmedi. Adalete ve milletime kırgınım" dedi. Mahkeme Başkanı Hulusi Pur'un "Sadece adalete mi kırgınsın, FETÖ'ye kırgın değil misin?" diye sorması üzerine sanık Sancak, "Adalete ve milletime kırgınım. FETÖ'ye kin ve nefretle bakıyorum" diye cevap verdi. Sancak, otobüsün durduğu anda sivil bir vatandaşın araca bindiğini, Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı'nın da "çocukları güvenlik amacıyla Hava Harp Okulu'na götürdüğünü" söylediğini belirtti. Yola çıkmadan önce komutanları olan Yüzbaşı Kazancı'ya nereye gittiklerini sorduklarını da ifade eden Sancak, "Arkadaşlar şu anda ben de hiçbir şeye hakim değilim" cevabını aldıklarını söyledi.

İDDİANAME

Darbe girişimi sırasında Yalova Hava Meydan Komutanlığı'nda kamp yapmakta olan 70 Hava Harp Okulu öğrencisi, bu öğrencilerden sorumlu 3 rütbeli komutan ile şoför olarak görev yapan 2 er "şüpheliö sıfatıyla yer alıyor. Tüm şüphelilerin "Anayasal düzeni, TBMM'yi ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekö suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. 73 askerin "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar; 2 erin ise "Örgüte üye olmadan örgüt adına suç işlemek" suçundan 5'er yıldan 10'ar yıla kadar hapsi talep ediliyor.

================================

5- SAĞLIK ÇALIŞANLARI 14 MART TIP BAYRAMI'NDA TALEPLERİNİ AÇIKLADILAR

Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel,

"Kamudan ihraç edilen hekimlerin görevlerine iadeleri, iyi hekimlik koşullarının oluşturulması, özlük hakları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sağlıkta şiddetin sona ermesidir"

Haber - Kamera: Enver ALAS,İstanbul, DHA

14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk bırakan sağlık çalışanları yaptıkları basın açıklamasıyla taleplerini sıraladı.

Türk Tabipler Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası üyesi bir grup doktor, beyaz önlükleriyle saat 12.00 sıralarında anıt önünde bir araya geldi. Aralarında TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ile İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez'in olduğu grup, 'Her zaman her yerde iyi hekimlik' yazılı çelengin anıta bıraktı. Burada bir konuşma yapan Raşit Tükel, sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutladı. Bir takım talepleri olduğunu kaydeden Tükel, önceliklerinin kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilen hekim ve sağlık çalışanlarının bir an önce görevlerine iade edilmesi istedi. Raşit Tükel, "Bir kişinin suçlu olarak kabul edilmesi için etkili bir soruşturma ve kanıtlar gerekir. Bunların olmadığı koşullarda meslektaşlarımızın görevlerine bir an önce iade edilmeleri öncelikli talebimiz olarak ifade ediyoruz" diye konuştu.

ÇALIŞMA KOŞULLARIYLA İLGİLİ TALEPLER BAKANLIĞA İLETİLDİ

Sağlıkta dönüşüm kapsamında uygulanan performans sistemiyle ilgili olarak konuşan Prof. Dr. Tükel, "Bu sistem, hasta muayenesinde sürati ve kısa sürede çok sayıda hasta bakmayı getirdi. Bu da niceliğin artmasına niteliğin azalmasına yol açtı. Sağlıkta çalışma koşullarımızla ilgili taleplerimizi Sağlık Bakanlığı'na ilettik" ifadelerini kullandı.

SAĞLIKTA ŞİDDET

Raşit Tükel, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına da değinerek şunları söyledi:

"Sağlıkta şiddetin çözümü konusunda önerilerimiz var. Öncelikli olarak sağlıkta performans sisteminin, 5 dakikada hasta bakmanın, sağlıkta niteliği düşürmenin en önemli sağlıkta şiddet nedenlerinden biri olduğunu belirtiyoruz. Bunun önüne geçilmesi için bir yasa gerekiyor. Sağlıkta şiddet uygulayanların eylemlerine uygun olarak cezalandırılmaları koruyucu bir anlam taşıyacaktır. Bununla ilgili bir yasa tasarısı hazırladık. Bütün bu taleplerimizi yarın TBMM'de miletvekilleriyle, Sağlık Bakanı'yla ve kamuoyuyla paylaşacağız."

14 Mart Tıp Bayramı kutlaması konuşmaların ardından okunan ortak basın açıklamasıyla sona erdi.

Görüntü Dökümü

-------------------

-Sağlık çalışanlarının anıta gelişi

-Çelengin bırakılması

-Konuşmalar

-Raşit Tükel'in konuşması

-Ortak basın açıklamasının okunması

-Genel ve detaylar

14.03.2017 - 14.11 Haber Kodu : 170314086

=====================

(ek görüntüyle)

6- BAŞAKŞEHİR'DE TIR KANALA UÇTU

Haber-Kamera: Erhan TEKTEN İstanbul DHA

Başakşehir Yaşar Doğu Bulvarı üzerindeki kanala TIR düştü.

Olay saat 10.00 sıralarında İkitelli Sanayi Bölgesi mevkii Atatürk Havalimanı istikametinde meydana geldi. Yusuf Yanar yönetimindeki TIR

, virajı geçtiği sırada direksiyon hakimiyeti kaybederek bariyerlere çarptı. Bariyerleri parçalayan TIR, su kanalına kanalına uçtu. Kazada sürücü Yanar hafif yaralandı. TIR'ın tavanındaki kapaktan kendi imkanlarıyla çıkan Yanar, özel bir araçla Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldü. Polis ekipleri olay yerine sevk edilirken, TIR'ın kanaldan çıkartılması için vinç çağrıldı. Tedavi altına alınan Yanar'ın durumunun iyi olduğu öğrenilirken, polis olayla ilgili inceleme başlattı.

YARIM SAATTE ÇIKARTILDI

TIR olay yerine sevk edilen vinçle yaklaşık yarım saatlik bir çalışmanın ardından kurtarıldı. Polis güvenlik amaçlı olarak parçalanan bariyerlere şerit çekti. TIR'ın kurtarılması sırasında kapatılan yol tekrar trafiğe açıldı.

Görüntü Dökümü:

-------------------

-Kanaldaki TIR'ın görüntüsü

-Polis ekipleri

-Yoldan detaylar

-TIR'ın çıkarılması (ek )

14.03.2017 - 11.44 Haber Kodu : 170314044

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
4 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan doktorun cevaplamak istemediği soru

4 bebeğin ölümünden sorumlu doktorun cevaplamak istemediği soru

Antalya sele teslim! Yüzlerce vatandaş tahliye edildi

Antalya sele teslim! Yüzlerce vatandaş tahliye edildi

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 2026 yılında hanelerimizin yarısını kendi doğalgazımızla karşılayacağız

2026 yılını işaret etti: Hanelerin yarısının ihtiyacını karşılayacağız

'Safları sıklaştırın' diyen Kılıçdaroğlu'na adliye önünde coşkulu karşılama

Adliye önünde istediği oldu

title