Dha İstanbul Bülten - 5
MAHKEMENİN SERBEST BIRAKTIĞI KUNDAKÇI ADLİYE ÇIKIŞI KONUŞTU : "SADECE VATAN DUYGULARIYLA, İÇİMDEN GELDİĞİ ŞEKİLDE.
MAHKEMENİN SERBEST BIRAKTIĞI KUNDAKÇI ADLİYE ÇIKIŞI KONUŞTU :
"SADECE VATAN DUYGULARIYLA, İÇİMDEN GELDİĞİ ŞEKİLDE..."
Arzu KAYA, İstanbul DHA
Kadıköy'deki Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ni kundaklayan şüpheli Mehmet Ali Aligül tutuklama talebiyle sevk edildiği mahkemeden serbest bırakıldıktan sonra adliye önünde konuştu. Aligül kundaklamayla ilgili olarak "Ben oraya alkollü falan gitmedim. Sadece vatan duygularıyla, içimden geldiği şekilde devam ettim." diye konuştu.
"DUYGULARIMA YENİK DÜŞTÜM"
Olaya ilişkin dün akşam gözaltına alınan ve emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye getirilen Mehmet Ali Aligül Anadolu Örgütlü, Kaçakçılık ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu savcısına ifade verdi. Şüphelinin ifadesinde pişman olduğunu suçlamayı kabul ettiğini belirterek, "Amacım birine zarar vermek yada binayı yakmak değildi. Sadece binanın dış kısmında bulunan kış bahçesi tarzındaki saçaklı bölümü yaktım. Duygularıma yenik düştüm" dediği öğrenildi.
"İSTESEYDİM TÜM BİNAYI YAKABİLİRDİM"
Müjdat Gezen'i tanımadığını söylediği öğrenilen şüphelinin, "Herhangi bir husumetim yoktur. TV programında Abdülhamithan'ın torunu olan Esma Hatun için söylemiş olduğu çirkin söyleminden dolayı bu suçu işledim. İsteseydim tüm binayı yakabilirdim ancak binanın yan kısmında brandalı bölümü yaktım" dediği kaydedildi.
TUTUKLAMA TALEBİ
Savcılıktaki ifadesinin ardından şüpheli, "Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak mala zarar verme" suçundan tutuklanması talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi.
ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİ UYGULANDI, SERBEST KALDI
Hakimlik, Mehmet Ali Aligül' ün "Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak mala zarar verme" suçundan tutuklanma istemiyle sevk edildiğini ancak şüphelinin sabit ikametgah sahibi oluşu, delillerin toplanmış olması ve kaçma şüphesinin bulunmamasını gerekçe göstererek tutuklanma talebinin reddine karar verdi. Serbest kalan şüpheli için haftada bir gün karakola imza atmak şeklinde adli kontrol hükümleri uygulandı.
"AYYAŞ BİRİ YAKTI DİYORLAR, ÖYLE BİR ŞEY YOK"
Serbest kalmasının ardından adliye bahçesinde gazetecilere konuşan Mehmet Ali Aligül, yaptığı eylemin Müjdat Gezen'in Abdülhamit Han'ın torunu ile ilgili söyledikleriyle ilgili olduğunu belirterek, "Referandumla herhangi bir sıkıntısı yoktur. Ben oraya alkollü falan gitmedim. Sadece vatan duygularıyla, içimden geldiği şekilde devam ettim. Abdülhamit hepimiz için, bu ülke için bir şeyler yaptı. Benim hakkımda kendisi gibi ayyaş biri yaktı diyorlar. Öyle bir şey yok. Ben hayatımda alkol almadım, herhangi bir örgüte mensup değilim" dedi.
Görüntü Dökümü:
-----------------
-Adliyeden çıkışı
-Şüphelinin açıklama yapması
-Adliyeden ayrılması
23.02.2017 - 17.31 Haber Kodu : 170223173
===============================
BAKAN ÖZHASEKİ: İSTANBUL DEPREMİNİN 2030'U GEÇECEĞİNİ ZANNETMİYORUM
Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki:
'2030'a kadar İstanbul'da bir deprem gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız. 'Bir saniye sonra da olabilir, 10 sene sonra da olabilir, ama 2030'u geçeceğini zannetmiyorum.
Haber: Özgür ALTUNCU / Kamera: Güven USTA / İstanbul DHA
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği Genel Kurulu'nda konuştu. Sözü depreme getiren Bakan Özhaseki, "İstanbul üzerine çalıştığımız zaman karşımıza daha korkutucu rakamlar ve raporlar çıkıyor. İTÜ'den bir hocamız geçmişe doğru, İstanbul'da yaşanan depremleri incelemiş, süre aralıklarına bakmış ve raporunda şöyle söylüyor: '7 tane fay kırığı var, bunlardan 5'i süresini tamamlamış vaziyette. Artı, eksi 15-20-30 yıllara kadar uzanabilir.' Yani 250 yılda olan bir deprem var, geçmişe doğru bakıldığı zaman 10-15 sene erken de gelmiş, 15-20 sene sonra geç de gelmiş. Ama hocalarımızın anlaştıkları bir konu var. Hocalarımızın bir tanesi hariç diğerleri '2030'a kadar İstanbul'da bir deprem gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız. 'Bir saniye sonra da olabilir, 10 sene sonra da olabilir, ama 2030'u geçeceğini zannetmiyorum" diye konuştu.
DEPREMİN ŞİDDETİ
İstanbul'da beklenen depremin şiddeti konusunda da ortak bir beklenti olduğunu hatırlatan Özhaseki, "Anlaştıkları ikinci ortak nokta, 'Bunun şiddeti 7,2 ile 7,65 arasında olacak" dedi.
500 BİN BİNA DEĞİŞMELİ
Depreme hazırlıklı olmak gerektiğini belirten Özhaseki ve 2012'den bu yana gerek tek bina bazlı değişim ve dönüşümler gerekse belediyelerin çalışmasıyla, riskli alan ilanlarıyla toplam ulaşılan bağımsız birim sayısının 960 bin olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: Bunun da hala bir kısmı yıkılmadı. Riskli alan ilan ettik, yetkiler geçti, yıkılacak ama yıkılmadı hala. Hızımız belli. Ne olması lazım? Çok daha fazla olması. En az 7-7,5 milyon bina değişecek ve dönüşecekse, süremiz de en son süre olarak 2030 ise bizim her sene 500 bin binayı Türkiye çapında, 200-250 bin civarında yapıyı da İstanbul'da değiştirmemiz lazım. Gelecek seneden başlayarak en az 200 bin bağımsız birimi İstanbul'da, bunun dışında 250-300 bin binayı Anadolu çapında bizim değiştirmemiz ve dönüştürmemiz lazım. Böyle yaparsak biz hazırlıklı oluruz."
"HERKESİN OYU KUTSAL"
16 Nisan'daki Anayasa referandumunda kullanılacak her oyun kendisi için kutsal olduğunu söyleyen Özhaseki, "Benim için burada bulunan saygıdeğer hazirunun hepsinin vereceği oy, 'Evet' de dese 'Hayır' da dese kutsal. Buradaki herkes samimi olarak ülkesinin geleceği için doğru bildiğine ve iyi olacağına inandığı için oy verecek, örgütü veya başındaki adam öyle verdiği için yapmayacak. Hakikaten samimiyim, ben bunu asla kavga sebebi yapmam. Anayasa değişikliği hususunda ısrar ettiğimiz. Birincisi, ikili yapı sürdürülemiyor. Danışmanlarımdan bir çalışma yapmalarını istedim. Atatürk-İnönü kavgalarından başlayarak son döneme kadar cumhurbaşkanı, başvekil çatışmaları, bunların neticeleri, bunun ekonomiye yansımaları... Korkunç şeyler çıktı. Geçmişe doğru baktığımız zaman birçoğunu hatırlamıyoruz ama. İkincisi de istikrarlı Türkiye lazım. İstikrarın olmadığı bir yerde yatırım olmaz, yabancı gelmez, sermaye rahat hareket etmez, ileriye doğru, doğru adımlar atılmaz, uzun hesaplar yapılmaz" şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Özhaseki'nin konuşması
Detaylar
23.02.2017 - 17.21 Haber Kodu : 170223169
================================
NABİ AVCI: 304 ESER ARAPÇA VE FARSÇA'YA ÇEVRİLDİ"
Haber - Kamera: Enver Alas / İstanbul DHA
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, "Türk edebiyatının belli başlı yazarlarını, klasiklerini, şairlerini değişik dünya dillerine çevirtiyoruz. Bu projede öncelik komşularımızın oluyor. Tabi Arapça'ya çevrilen yazarlarımız var. Bugüne kadar 304 eser Arapça ve Farsça'ya çevrilmiştir" dedi.
Nabi Avcı, 2. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri kapsamında İstanbul'da gerçekleşen "Alimler Buluşması"na katıldı. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi, İstanbul Sultanahmet Vakfı (İSVA) ve Haşimi Yayınevi'nin ortaklığında Sultanahmet'te bir otelde düzenlenen buluşmada Nabi Avcı, 22 ülkeden davetli çok sayıda şair, yazar, akademisyen ile bir araya geldi.
Burada bir konuşma yapan Avcı, 2. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri'nin Türk okuyucularıyla Arap yazarları ve şairlerinin buluşmasına Arap okuyucuların da Türk yazarlar ve şairlerle birlikte tanışmalarına vesile olması temennisinde bulundu.
Kültür, sanat ve edebiyat alanında son yıllarda ilişkilerin artmasına rağmen istenilen seviyede olmadığını kaydeden Avcı, "Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak bizim yürüttüğümüz bir TEDA (Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Türkçe Dışındaki Dillerde Yayımlanmasına Destek Projesi) programı var. Bu programda Türk edebiyatının belli başlı yazarlarını, klasiklerini, şairlerini değişik dünya dillerine çevirtiyoruz. Bu projede öncelik komşularımızın oluyor. Tabi Arapça'ya çevrilen yazarlarımız var. Bugüne kadar 304 eser Arapça ve Farsça'ya çevrilmiştir" diye konuştu.
"BULUŞMALARIN BEREKETİ ARTIRACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Nabi Avcı, "Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 3 kitabı çevrilirken, Murathan Mungan, Mustafa Ruhi Şirin, Namık Kemal, Nazım Hikmet gibi pek çok yazarımızın eserlerinden Arapça'ya çeviriler yapılmış. Çocuk kitapları çevrilmiştir. Ama bu program daha çok klasiklerimizin karşılıklı olarak tanınması için araç olması gerekitiğini düşünüyorum. Aynı şekilde Arap mütefekkirlerinin, şairlerinin, yazarlarının kitapları da bize yeni ufuklar açacaktır. Bu tür buluşmaların bunun bereketini artıracağını ümit ediyorum" ifadelerini kullandı.
İstanbul Yazarlar Birliği Başkanı Mahmut Bıyıklı konuşmasının ardından Bakan Avcı'ya kitap hediye etti.
Görüntü Dökümü:
---------------
-Nabi Avcı ve davetliler
-Bakan Avcı'nın konuşması
-Kitap takdimi
-Genel ve detaylar
23.02.2017 - 16.37 Haber Kodu : 170223152
================================
SANIK POLİS: AZİZ YILDIRIM'I SIRADAN TAKİBE GİTTİĞİMİZ GİBİ TAKİP ETTİK
Futbolda şike soruşturmasında kumpas kurdukları iddiasıyla 108 sanığın yargılandığı davada, müşteki Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'ın tahliye olması için o dönem FETÖ avukatlarına başvurduğu, anlaştığı avukatın da kendisini ilk duruşmada tahliye ettirdiğini söylediği ortaya çıktı. Şike soruşturması kapsamında Aziz Yıldırm'ı takibe alan polis memuru da, "Sıradan takiplere gittiğimiz gibi takip ettik" dedi.
Haber: Ümit TÜRK İstanbul / DHA
Futbolda şike soruşturmasında kumpas kurdukları iddiasıyla 108 sanığın Silivri Cezaevi karşısında bulunan duruşma salonunda yargılandığı davanın dördüncü celsesi yapıldı. Duruşmada davanın tutuklu 15 sanığı ile tutuksuz 39 sanığı hazır bulundu. Müştekileri ise avukatları temsil etti.
MECNUN ODYAKMAZ'I SAVUNMAK İÇİN 250 BİN DOLARA ANLAŞTIK
Davada savunma yapan tutuksuz sanık Nazif Aktaş, kendisine yöneltilen yüksek paralar karşılığı Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'ın tahliye edilmesini sağladığı iddiasına ilişkin konuştu. Şike soruşturmasında tutuklanan Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'ın avukatlığını yaptığını, bunu da Sivasspor yöneticilerinden Süleyman Gökçek'in kendisine gelip teklif etmesiyle kabul ettiğini söyledi. Sanık Aktaş, "Bu teklif geldikten sonra gidip Mecnun Odyakmaz ile cezaevinde görüştük. Suçsuz olduğuna kanaat getirerek avukatlığını kabul ettik. Daha sonra avukat Orhan Erdemli ile birlikte savunmasını üstlendik" dedi. Avukatlık ücreti olarak 250 bin dolara anlaştıklarını ancak vekalet ücretinin daha sonra peyder pey Türk lirası olarak ödendiğini belirten Aktaş, aldığı bu paranın bir kısmının FETÖ'ye ödendiği iddiasını ise kabul etmediğini, ücreti oradaki üç avukat olarak pay ettiklerini söyledi.
ODYAKMAZ: ANLAŞTIK, İLK DURUŞMADA TAHLİYE OLDUM
Mahkeme başkanı bunun üzerine Aktaş'a, Odyakmaz'ın kumpas soruşturmasında savcıya verdiği ifadesini hatırlattı. Odyakmaz'ın, "Cezaevine düştükten sonra bu operasyonun cemaat tarafından yapıldığı söylentileri çıktı. Bu söylentiler basında da yer aldı. Ben de tahliyeme yardımcı olması için, avukatlarıma talimat vererek bu konuyu araştırmalarını istedim. Daha sonra Nazif Aktaş ile anlaştık. İlk duruşmada da tahliye oldum" dediğini belirterek bu konudaki savunması soruldu. Aktaş da, "Zaten Mecnun Odyakmaz da belirtmiş. Ben değil, onlar beni buldu. Zaten hakkında da mahkumiyet kararı verildi. Benim FETÖ'ye çıkar sağlamak amacıyla yüksek ücretler karşılığında tahliye garantili davalar aldığım iddiasını kabul etmiyorum" dedi.
Sanık Nazif Aktaş, Zaman Gazetesi'ne atanan kayyumlara direndiği yönündeki iddiaya ilişkin ise, uzun yıllar avukatlığını yaptığı gazetenin kayyum sürecini öğrenmek için gazeteye gittiğini, kayyumlara herhangi bir direncinin olmadığını savundu.
"AZİZ YILDIRM'I SIRADAN TAKİBE GİTTİĞİMİZ GİBİ TAKİP ETTİK"
Davada diğer savunma yapan sanıklardan Organizede fiziki takip elemanı olarak görev yapan Tevfik Sami Tınarlı da, şike soruşturması kapsamında 19 takip olayını gerçekleştirdiğini ve takip ettiği kişiler arasında Aziz Yıldırm'ın da bulunduğunu söyledi. Takip ettiği kişilerin görüntülerini kayda aldığını gördüklerini tutanak haline getirip üstlerine sunduğunu belirten Tınarlı, tutanağa herhangi bir yorum katmadığını ileri sürdü. Aziz Yıldırm'ın takibi sırasında özellikle kendisine bir talimat verildi mi? sorusuna sanık Tınarlı, "Gizli izleme kararı alınınca mahiyeti, içeriği hakkında bilgi verilmez. Bize sadece örgütlü yapının deşifre edilmesi konusunda bilgi verilir. Aziz Yıldırm için de özel bir talimat almadık. Sıradan takiplere gittiğimiz gibi takip ettik." diye konuştu.
TAPECİ POLİSLER...
Davanın tutuklu sanıklarından tapeci polisler olarak adlandırılan soruşturma kapsamında kayda alınan telefon dinlemelerinin çözümünü yapan polisler de savunma yaptı. Polislere daha çok FETÖ üyeliği, "Bylock" ve yaptıkları tape çözümlerinin kanuna aykırı dinlemelerden oluştuğunu bilip bilmedikleri ya da çözümlerden elde edilen bilgileri bazı basın organlarına sızdırıp sızdırmadıkları soruldu. Sadece mahkeme kararı olan dinlemelerin tapesini yaptıklarını ifade eden polisler, dinlemelerin hukuk dışı amaçlarla yapıldığı yönünde herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını savundu.
Duruşma sanık savunmalarıyla devam ediyor.
===========================
ŞİKE KUMPASI DAVASININ 4. CELSESİ SONA ERDİ
Haber: Ümit TÜRK / İstanbul DHA
"Futbolda şike" soruşturmasında "kumpas" kurduğu iddiasıyla 15'i tutuklu 108 sanığın yargılandığı davanın dördüncü celsesi sona erdi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki duruşma salonunda yapılan duruşmada tutuksuz 9 sanığın savunması tamamlandı. Duruşmayı yarına erteleyen mahkeme heyeti, yarınki oturumda tahliye ve diğer taleplerin alınıp değerlendirileceğini açıkladı.
=================================
-SULTANAHMET'TE KAÇAK KAZI YAPAN 1 KİŞİ BİZANS DÖNEMİNE AİT ESERLE YAKALANDI
Haber: Çağatay KENARLI / İstanbul DHA
Sultanahmet'te bir evin bahçesinden tarihi surların altını kazan bir kişi gözaltına alındı. Yapılan aramalarda, Bizans dönemine ait 23 toprak küp ve seramik parçaları, Bizans dönemine ait 2 sikke, 1 kemer tokası ile kazı yapılan yerin altında Bizans ve daha eski dönemlere ait olduğu değerlendirilen kalıntılar ele geçirildi.
İstanbul Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Fatih Sultanahmet'teki tarihi surların bulunduğu bölgelerde kaçak kazı yapıldığı bilgisi üzerine çalışma başlattı. Polis ekipleri, dün bir evin bahçesinde kazı yaptığını belirlediği H.Ö.'yü yakalayarak gözaltına aldı. Ekipler, olay yerinde ve şüpheli H.Ö.'nün üst aramasında Bizans dönemine ait 23 toprak küp ve seramik parçaları, Bizans dönemine ait 2 sikke, 1 kemer tokası ile kazı yapılan yerin altında Bizans ve daha eski dönemlere ait olduğu değerlendirilen kalıntılara ulaştı.
Ele geçirilen tarihi eserler incelenmek üzere İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü'ne gönderildi. Gözaltına alınan şüphelinin işlemleri Vatan Caddesi'ndeki Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde devam ediyor.
Görüntü Dökümü:
------------------------
(Polis Kamerası)
-Surdan görüntü
-Evin görüntüsü
-Kazılan tünelin görüntüsü
-Ele geçirilen tarihi eserler
-Genel ve detay görüntüler
23.02.2017 - 16.45 Haber Kodu : 170223158
==============================
THY UÇAĞI TEKNİK ARIZA NEDENİYLE WASHİNGTON'A İNDİ
Haber: Murat ÇAKIR / İSTANBUL DHA
Türk Hava Yolları'nın İstanbul-Havana seferi yapan uçağı teknik bir arıza nedeniyle Washington'a inmek zorunda kaldı. İçinde 175 yolcusu bulunan TK 183 sefer sayılı Airbus A330-200 tipi uçağın Washington Dulles Uluslararası Havalimanı'na inişinde güvenlik önlemleri alınmasını Türk yolcular görüntüledi. Uçağın teknik arızanın giderilmesinin ardından seferine devam edeceği öğrenildi.
Görüntü Dökümü:
-Uçağın penceresinden yolcu tarafından çekilen itfaiye ve acil durum araçlarından görüntü
23.02.2017 - 17.16 Haber Kodu : 170223168
==================================
REHA MUHTAR'IN VELAYET DAVASINDA NİLÜFER TANIK OLARAK DİNLENECEK
Haber: Hayati KILIÇ / İSTANBUL DHA
Oyuncu Deniz Uğur ile Gazeteci Reha Muhtar'ın 7 yaşındaki ikizlerinin velayet davasında şarkıcı Nilüfer tanık olarak dinlenecek.
İstanbul Aile Mahkemesi'nde açılan velayet davasının bugünkü duruşmasında Reha Muhtar ve Deniz Uğur avukatları ile hazır bulundu. Deniz Uğur'un annesi Fatma Suna Uğur ile ikizlerin 2 bakıcısı tanık olarak dinlendi. Gizli görülen duruşmada, tanıklar anne ve babanın çocukları ile olan ilişkisi hakkında bildiklerini anlattı.
Velayet davasının devam ettiği sırada, Deniz Uğur mahkeme hakimine "16.30'da çocuklar okuldan çıkacak. Bakıcıları da mahkemede şu anda tanık olarak ifade veriyor. Karşılamak için izin istiyorum" dedikten sonra, mahkeme hakiminin de izin vermesiyle Uğur duruşmadan ayrıldı.
REHA MUHTARIN TANIĞI NİLÜFER VE KIZI
Uğur'un mahkemeye sunduğu tanıkların ardından Reha Muhtar da eski eşi olan şarkıcı Nilüfer'in ve manevi kızı Ayşe Nazlı'nın tanık olarak dinlenmesini istedi. Talebi kabul eden mahkeme şarkıcı Nilüfer ile kızı Ayşe Nazlı'nın bir sonraki celsede hazır olmasına karar verdi.
================================
KOD ADI: KAPTAN...
Haber: Ümit TÜRK İstanbul / DHA
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin hazırlanan İstanbul'daki ana darbe iddianamesinde, Fetullahçı Terör Örgütü elebaşısı Fetullah Gülen'den, örgütün TSK'daki yapılanmasında yer alan kişilerin "Kaptan" diye bahsettikleri ortaya çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan ana darbe iddianamesinde FETÖ yapılanmasına geçmişte mensup olduğu belirtilen emekli Hava Yarbay Gürol Doğan'ın örgüte ilişkin anlatımlarına yer verildi.
EMEKLİ HAVA YARBAY'IN İFADESİ İDDİANAMEYE GİRDİ
Doğan'ın savcılığa verdiği ifadede, Hava Harp Okulu'nda Fetullah Gülen'den bahsedilirken etraftan anlaşılmaması için 'Kaptan' kod isminin kullanıldığını belirtti. Gülen Cemaatiyle ortaokul birinci sınıfta tanıştığını, evlerine gidip gelirken hocalardan sohbetler dinlediklerini, 1982 yılında Hava Harp Okuluna kayıt yaptırdığını, 1983 yılında da devresi olan Semih Koşucuoğlu vasıtasıyla yeniden yapılanma içerisine girdiğini anlattı.
ANLAŞILAMAMSI İÇİN 'KAPTAN' KOD İSMİ KULLANILDI
Cemaatten bilgilerin bu şahıs tarafından getirildiğini ve onun tembihlemesiyle Hava Harp Okulu içerisinde Gülen'den bahsedilirken etraftan anlaşılmaması için 'Kaptan' kod isminin kullanıldığını söyledi. Doğan, bir gün Semih Koşucuoğlu tarafından Gülen'in İstanbul iline geleceğini ve öğrencilerle konuşma yapacağını, herkesin mazeretsiz olarak katılması gerektiğini söylemesi üzerine okuldan, Şaban Umut, Hakan Evrim, Aydın Gündüz, Uğur Buldu'nun da içerisinde olduğu grupla sohbet toplantısına katıldığını söyledi. Burada Gülen'in kendilerine 'bizim işimiz çok uzun soluklu bir iş, acele etmeyin ve kendinizi belli etmeyin. Askeriyede, maarifte, emniyette, yargıda ve bunların en etkin yerlerinde yerimizi alacağız. En az 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten' dediğini ileri sürdü.
"KAPTAN EMİR VERDİĞİNDE..."
Doğan ifadesinde ayrıca 2000 yılında istihbarat Şube Müdürü Selçuk Başyiğit'in kendisine ordu içerisinde cemaat mensuplarının varlığının belirli olmaması için Gülen'in 'içki içebilirsiniz, amirinizin bütün işlerini halledin ki sizden vazgeçmesin' gibi talimatlarını kendisine ilettiğini ileri sürdü. Selçuk Başyiğit'in ayrıca kendisine "Cemaat olarak Silahlı Kuvvetlerde Tümgeneral seviyesine gelindi. Kaptan emir verdiğinde aynı anda havaya kalkacak birçok F16'mız var" dediğini iddia etti.