Devrik Esed rejiminin işkence ettiği kurbanların yakınları, faillerin sorumlu tutulmasını istiyor
AYNUR ŞEYMA ASAN/MUHAMMED YUSUF/ZEYNEP KATRE ORAN - Suriye'de Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından gündemdeki "Sezar" kod adlı kişinin çektiği, rejim tarafından işkencelerle öldürüldüğü belirlenen kişilerin fotoğraflarından yakınlarını tespit eden aileler, rejimin devrilmesiyle...
AYNUR ŞEYMA ASAN/MUHAMMED YUSUF/ZEYNEP KATRE ORAN - Suriye'de Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından gündemdeki "Sezar" kod adlı kişinin çektiği, rejim tarafından işkencelerle öldürüldüğü belirlenen kişilerin fotoğraflarından yakınlarını tespit eden aileler, rejimin devrilmesiyle faillerin sorumlu tutulabileceği hukuki süreçlerin ilerlemesinden umutlu.
Suriye'de Baas rejiminin devrilmesinin ardından, rejim ordusunda görev yapan ve iç savaş boyunca askeri hastanelere getirilen cesetleri kayıt altına almakla sorumlu "Sezar" kod adlı askerin çektiği fotoğraflar tekrar gündeme geldi.
Fotoğrafların, rejim tarafından işkence ve insanlık dışı yöntemlerle öldürüldüğü belirlenen, yaşları 20 ile 40 arasında değişen yaklaşık 11 bin kişiye ait olduğu düşünülüyor.
Sezar Aileleri Derneği Başkanı Yasemin Meşan, Esed rejiminin devrilmesinin ardından Sezar'ın fotoğraflarının hukuki süreçlere, alıkonulan kişilere ve yakınlarına etkilerini AA muhabirine değerlendirdi.
Dernek üyelerinin, Sezar'ın fotoğraflarından yakınlarını tespit ettiğini belirten Meşan, çöken Esed rejimi hapishanelerinde tutulan, akıbeti belli olmayan veya işkencelere maruz kalan kişilerin bulunması ve faillerin sorumlu tutulması konusunda çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Meşan, "Sednaya'da hiçbir aile, yakınlarının cenazesine ulaşamadı. Kayıpların akıbetini öğrenmeye çalışıyoruz." dedi.
Şu an Almanya'da ikamet eden Meşan da erkek kardeşini Sezar'ın fotoğraflarında tespit ettiğini ve diğer 4 kardeşini Suriye'de kaybettiğini ifade ederek, "Aileler için en önemli şey, yakınlarının son anlarını öğrenmek ve hak ettikleri adaleti sağlamak. Rejimin işlediği suçların büyüklüğü karşısında umudumuzu kaybetmeden adalet arayışımıza devam ediyoruz." diye konuştu.
"Mevcut yaralar yeniden deşiliyor"
Devrik rejimin yetkililerince işkence görmüş binlerce kişinin görüntüsünü içeren "Sezar fotoğraflarını" hatırlatan Meşan, ailelerin, fotoğraflar üzerinden kayıp yakınlarının kimlik tespiti sürecinde çok zor anlar yaşadığını belirtti.
Meşan, "Fotoğraflar dışında sevdiklerimize dair hiçbir şeyimiz yok. Fotoğraf ve kanıtlara rağmen, cenaze teslim alınmadığı ve tören düzenlenmediği için mevcut yaralar yeniden deşiliyor." ifadesini kullandı.
Kayıp kişilerin akıbetini ortaya çıkarmak için Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonu (ICMP) ile çalıştıklarını aktaran Meşan, önceliklerinin, Suriye'deki toplu mezarların yerlerini tespit etmek, yakınlarının kalıntılarını bulmak ve kimlikleri tespit etmek olduğunu söyledi.
Meşan, fotoğrafların, yayınlandığı ilk anda dünya genelinde oldukça ses getirdiğini söylerken, Rusya, Çin ve Esed rejimini, uluslararası camiaya baskı yaparak adaletin sağlanamamasından sorumlu tuttu.
"Bazı aileler umudunu yitirdi"
Rejimin çökmesinin ardından "bir geçiş dönemine girdiklerini" dile getiren Meşan, hapishanelerdeki tutsakların serbest kalmasının ardından bu kişilere ve yakınlarına destek olmaya çalıştıklarını kaydetti.
Meşan, rejimin hapishanelerinden kurtulanların büyük ölçüde fiziksel, psikolojik ve tıbbi bakıma ihtiyacı olduğunu söyleyerek yakınlarını arayanların bilgilere erişememelerine ilişkin, "Bazı aileler umudunu yitirdi." dedi.
"Rejimin düşmesiyle somut sonuçlar elde etmiş olduk"
Yaklaşık 11 bin kişiye ait olduğu düşünülen 55 bin kadar fotoğrafı çeken "Sezar" kod adlı askerle doğrudan iletişim kurmadıklarını ancak Sezar'ın "yakında kendini gösterebileceğini" söyleyen Meşan, bu kişiye yakın kuruluş ve kişilerle irtibat kurduklarını belirtti.
Meşan, Sezar'a yakın olduğu belirtilen, "Sami" kod adlı kişiyle görüştüklerini ifade ederek "Elde ettiğimiz dosyalar, hesap verebilirlik açısından güçlü bir başlangıç ve neredeyse hazır durumda. Uluslararası Tarafsız ve Bağımsız Mekanizma (IIIM) ile iletişim halindeyiz ve onlara kanıtlar, belgeler sağlıyoruz." diye konuştu.
Sezar'ın, Mayıs 2011 ve Ağustos 2013 tarihleri arasında çektiği fotoğraflarda yer alan cesetlerdeki yaralar, rejim güçlerinin askeri tesislerinde tutulanların nasıl işkence gördüğünü ve öldürüldüğünü gösterdiği için kanıt değeri taşıyor.
"Rejimin düşmesiyle somut sonuç elde etmiş olduk." ifadesini kullanan Meşan, hukuki sürecin Uluslararası Ceza Mahkemesine (ICC) taşınması ya da Suriye'ye ilişkin özel bir mahkeme kurulması için uluslararası bir karar beklediklerini vurguladı.
Meşan, Uluslararası Adalet Divanının (UAD), 1984 tarihli BM İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Suriye aleyhine açtığı dava sürecinin de ilerleyebileceğini ve Suriye'de "yeni hükümetin" sözleşmeye taraf olmasını sağlayarak hapishanelerdeki işkencelere son verilebileceğini vurguladı.
UAD, 2023'te, Kanada ve Hollanda'nın, 1984 tarihli BM İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Suriye aleyhine açtığı davada, Esed rejiminin "işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve diğer zalimane eylem veya cezaları önlemek için yetkisi dahilindeki tüm tedbirleri almasına" karar vermişti.
"İsteklerimizden biri de sevdiklerimizin öldürülmeden önceki son sözlerini bilmek"
Meşan, "Artık rejim sonrası dönemdeyiz ve tüm failler hesap verecek." ifadesini kullandı.
Fransa ve Almanya'da süren davalar kapsamında, Esed rejiminin bazı yüksek rütbeli subayları ile yetkilileri hakkında tutuklama emri ve mahkumiyet kararları çıkarıldığını aktaran Meşan, "Dernek üyelerimiz, Alman mahkemelerinde sevdiklerimizin işkence görmesini denetlediği düşünülen kişilerle ilgili de davalar açtı." dedi.
Meşan, ölen sevdikleriyle aynı dönemde alıkonulan kişilerle iletişim halinde olduklarını söyleyerek, "Bu kişiler, işkence yöntemleri ve belki de sevdiklerimizin son sözleri hakkında bilgi sahibi. İsteklerimizden biri de sevdiklerimizin öldürülmeden önceki son sözlerini bilmek." dedi.
Esed rejiminin işkence merkezi Sednaya
Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlara göre, Şam'a 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Askeri Hapishanesi'nin Mart 2011'deki olayların ardından rejim karşıtı barışçıl göstericilerin tutulduğu bir üsse dönüştüğü belirtiliyor.
Raporlarda, devrilen rejim yetkililerinin cezaevinde alıkoydukları binlerce kişinin öldürülmesini sessiz ve sistematik şekilde organize ettikleri aktarılıyor.
Rejimin, Sednaya'da alıkoyduklarını kasıtlı şekilde insanlık dışı koşullarda tuttuğunu aktaran raporlar, tutsaklara defalarca işkence yapıldığını ve sistematik olarak yiyecek, su, ilaç ve tıbbi bakımdan mahrum bıraktığını gösteriyor.