Destici: ""Ayasofya'nın ibadete açılmasıyla ilgili farklı görüşte olanların endişelerini giderecek...
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, HDP'li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları'nın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin, "Onlar şu anda teröristtir.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, HDP'li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları'nın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin, "Onlar şu anda teröristtir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm mahkeme süreçleri, bunların terörist olduğu kararını vermiştir." dedi.
Destici, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, dün Van'ın Çatak ilçesinde işçileri taşıtan araca yönelik bombalı saldırıda hayatını kaybeden iki işçi ile Batman'ın Kozluk ilçesinde 9 Haziran 2017'de PKK'lı teröristlerin saldırısı sonucu şehit düşen 22 yaşındaki Şenay Aybüke Yalçın'a Allah'tan rahmet diledi.
CHP'li Enis Berberoğlu ile HDP'li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları'nın milletvekilliğinin düşürülmesi tartışmalarını hatırlatan Destici, yapılanın, hukuki prosedürün tamamlanması olduğunu söyledi. Seçilmiş olmanın, suçluları masum, işlenen suçları mazur hale getirmeyeceğini dile getiren Destici, "Seçimlere suç işleme imtiyazına sahip olmak için girilmez. Suç işlemek için milletvekili olunmaz." diye konuştu.
Dünyanın hemen her ülkesinin, bir şekilde terörle ya karşı karşıya geldiğini ya da terör karşısında bir noktada konumlanmak zorunda kaldığına işaret eden Destici, "İspanya'nın ETA karşısındaki durumu. Batasuna ve Herri Batasuna davaları, Venedik Kriterleri ortada. Bütün bunları bile bile halen PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP'yi normal bir siyasi parti olarak görüp açık tutmak, eylemlerini meşru görmek ya da meşru göstermeye çalışmak demokrasiyle asla bağdaşmaz." dedi.
"Bizim için utanç vesikasıdır"
Destici, göreve başlama şartı olarak "Devletin varlığı, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağı" üzerine namusu ve şerefi üzerine yemin edip, 15 yaşındaki Eren Bülbül'ün katillerine saygı duruşunda bulunan veya terör örgütüne katılımların, "doğal süreç" olduğunu ifade edebilenlerin, Cumhuriyeti kuran TBMM'nin çatısı altında bugüne dek bulunabilmelerinin bile kendileri için utanç vesikası olduğunu vurguladı. HDP'nin, dün yürüyüş başlatacağını ilan ettiğini hatırlatan Destici, şöyle devam etti:
"Bu bile tek başına, 'suçu ve suçluyu övme', 'suçun niteliklerini bütünüyle kabul etme'nin onayı olarak, bizce odak olmanın şartlarını yerine getirmektedir. Yani biri terör örgütü PKK'ya üyelikten biri 9, diğeri 6 yılın üstünde ceza alan teröristler için, eskiden milletvekili ama şu anda teröristler için bir yürüyüş gerçekleştiriyorsanız o zaman bu sizin teröristlere sahip çıktığınızın çok açık ve net göstergedir. Çünkü onlar şu anda teröristtir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm mahkeme süreçleri, bunların terörist olduğu kararını vermiştir ve mahkumiyet kararı alınmıştır. Yürüyüşün, ismiyle, sebebiyle, ifade edilen gerekçesiyle, şekliyle, zamanlamasıyla, provokasyon, suç ve büyük bir yanlış olduğunu düşünüyor, güvenlik güçleri ve yargının bu konuyla ilgili de görevlerini yerine getirmesini bekliyoruz. Sadece bu iki kişiye ve işledikleri suça karşı tutumları bile HDP'nin hangi konumda olduğunu belirlemeye yeterli olduğunu düşünüyoruz."
Baro seçimlerine ilişkin düzenleme
Barolar örneği üzerinden meslek odalarının çalışma, seçim ve yeniden yapılanmalarının tartışıldığını anımsatan Destici, bu konuda düzenleme yapılması gerektiğini belirtti. BBP olarak barolarla ilgili seçim sisteminin düzeltilmesi, nisbi sisteme geçilmesi gerektiğini düşündüklerini bildiren Destici, "Çoklu baro sistemini doğru ve faydalı görmüyoruz." dedi.
Ayasofya Camisi'nin tekrar ibadete açılması tartışmaları
Destici, BBP olarak Ayasofya'nın cami olarak hizmet vermesi, en azından bayram namazları başta olmak üzere belli namazların orada kılınması için 8 Ağustos 2010'da İstanbul Valiliği ve Bölge İdare Mahkemesine başvuruda bulunduklarını hatırlattı. Aldıkları ret kararlarına rağmen bu işten vazgeçmediklerini dile getiren Destici, "Ayasofya fethin sembolü ve kılıç hakkıdır. Bize göre Ayasofya'yı ibadete açmak, fethin bir gereği ve emanete sahip çıkmanın ötesinde bir egemenlik ve bağımsızlık meselesidir." dedi.
Ayasofya'nın, "Fatih'in vasiyetine riayet ederek ibadete açılması gerektiği"ni ifade eden Destici, "Bu konuda halkımızdan ya da akademisyenlerimizden farklı görüşler de ifade edilebilir. Ayasofya'nın ibadete açılmasıyla ilgili farklı görüşte olanların endişelerini giderecek bir çözüm bulunabileceğine inanıyoruz. Bunun dışında Ayasofya'yla ilgili dışarıdan gelecek, saygı, edep ve egemenlik haklarımıza saldırı niteliği taşıyan tehdit ya da telkinlerin yalnızca süreci hızlandıracağını, hızlandırması gerektiğini düşünüyorum." diye konuştu.
"Dünyayı kendilerine güldüren saçmalıklar"
Son günlerde Ayasofya ve Türkiye'nin Akdeniz'deki hakları bahane edilerek Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan yönetimleri tarafından Türkiye'ye yönelik provokatif davranışlara şahit olunduğuna işaret eden Destici, şunları söyledi:
"Türkiye'de siyaset yapıyorsanız, Yunanistan'ı hangi şartlarda ciddiye almanız gerektiği ayrımını yapabilmeniz gerekir. Takip edenler bilecek ve sayısız örneğini hatırlayacaklardır. Yunanistan'da meydana gelen her yolsuzluk, her ekonomik ve siyasi kriz, her başarısızlık, Yunanlı politikacılar tarafından uydurulan Türkiye'ye ilgili polemiklerle örtülmeye çalışılır. Türkiye düşmanlığı bir yönüyle başarısız Yunan politikacıları için bir imdat butonudur. Bu durum zaman zaman tüm Yunanistan'ı bir kişi kalmamacasına boşaltsalar ancak yarısını doldurabilecekleri İstanbul'u almaya, zaman zaman Türkiye'yi işgal etmeye uzanan, tüm dünyayı kendilerine güldüren saçmalıklara dönüşebilmektedir. Aslında bugün Yunanlı politikacıların içine düştükleri saçmalıkların, ekonomisi büyük ölçüde turizm gelirlerine dayanan ve pandemi dolayısıyla kriz beklentisi içindeki başarısız yöneticilerin çaresizliğine bağladığımızı ayrıca ifade etmek istiyorum. Bu yönüyle Yunan politikacıların Türkiye'ye yönelik tehditlerini ciddiye almadığımızı ifade ederken Yunanistan'a ve tüm dünyaya Akdeniz'in Yunanistan'ın mülkü olmadığını hatırlatıyor, Yunanlı politikacılara kendi selametleri için akıl ve hukuk dışı işlere tevessül etmemelerini tavsiye ediyoruz."
"27 yıldır hakkımızı yiyorlar"
Bir ülkede seçim yasalarıyla sürekli oynanmasının, o ülkenin gelişmişlik ve demokrasi seviyesiyle ilgili bir gösterge olduğunu belirten Destici, konunun, kurallar ve prensipler üzerinden tartışılması gerektiğini vurguladı.
Cari olan ve geçmişteki anayasalarda yer alan temsilde adalet ve yönetimde istikrarı sağlıyor olabilmelerinin, seçim kanunları yapılırken dikkat edilecek en önemli hususlardan olması gerektiğini ifade eden Destici, şöyle konuştu:
"Bizim de desteklediğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin milletimiz tarafından kabul edilmesinin ardından kabul etmeliyiz ki bugün toplumun hemen hemen tüm kesimleri, seçime katılan tüm partiler, TBMM'de temsil ediliyorlar. Bu durumu geliştirmek yerine millet iradesinin önüne yeni barajlar koymak, demokrasimizi bugün geldiği noktadan geriye götürme işlevi görecektir. Hiç kimse de buradan beklediği sonucu alamayacaktır. Günlük düşünmeden, parti menfaati gözetmeden, önümüzdeki sadece bir seçimi düşünerek düzenleme yapmaktan herkes uzak durmalıdır. Her seçim öncesi bir düzenleme yapıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Milletimiz bütün bunları 'Seçimi nasıl kazanırım?' düzenlemesi diye algılıyor."
Seçim barajının kaldırılması, siyasi partilere hazine ve seçim yardımının Anayasa'da yazdığı gibi yeterli miktarda ve adil olarak seçime katılan bütün partilere, aldıkları oy nispetinde dağıtılması gerektiğini anlatan Destici, "27 yıldır hakkımızı yiyorlar. Yüzde 1 alıyoruz, 2 alıyoruz. Siyasi partilere bütçenin 5 binde ikisi veriliyor. 5 binde ikide aldığım oy kadar hakkım var. Fazlasını istemiyorum." dedi.
Bir öğretmen olarak ücretli öğretmenlerin durumunun içini acıttığını kaydeden Destici, "Öğretmenler aylık bin liraya çalışıyor. Asgari ücretin 2,5'ta biri. Normal bir öğretmen kadar, 20 saatin üzerinde ders veriyorlar. Sosyal hakları ve emeklilik hakları kısıtlı. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Ücretli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi lazım." değerlendirmelerinde bulundu.