Depremden olumsuz etkilenen çocuklar için ebeveynlere uzman tavsiyeleri

RÜVEYDA MİNA MERAL/ALİ OSMAN KAYA - Deprem sonrası çocukların verdikleri tepkilerin yaşa, gelişim düzeyine ve ebeveyn tutumlarına göre farklılık gösterdiğini belirten uzmanlar, sağlıklı bir iyileşme sürecinin anahtarının çocukların duygularının anlaşılması ve onlara güvenli bir ortam...
RÜVEYDA MİNA MERAL/ALİ OSMAN KAYA - Deprem sonrası çocukların verdikleri tepkilerin yaşa, gelişim düzeyine ve ebeveyn tutumlarına göre farklılık gösterdiğini belirten uzmanlar, sağlıklı bir iyileşme sürecinin anahtarının çocukların duygularının anlaşılması ve onlara güvenli bir ortam sağlanması olduğunu ifade ediyor.
Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında yaşanan artçıların ardından, birçok çocuk yaşadıkları korku ve panik nedeniyle evlerine girmek istemedi.
Ailelerin deprem sonrası çocuklarının yaşadığı korkuyu nasıl kontrol altında tutabileceğine dair önerilerini aktaran uzmanlar çocukların yaşına uygun bilgiler vermenin, fiziksel temasla yanlarında olduklarını hissettirmenin ve günlük düzeni sürdürmenin taşıdığı önemi vurguladı.
Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümünden Uzm. Dr. Tuncay Sandıkçı, AA muhabirine, çocukların deprem sonrasında verdiği tepkilerin yaşlarına göre değiştiğini söyledi.
Depremde herhangi bir can ve mal kaybının olmadığı durumlarda çocukların çoğunun kısa süreli korku dışında belirgin bir sorun yaşamadığını dile getiren Sandıkçı, okul öncesi çocuklarda "kolay ağlama, ebeveynlere daha çok bağlanma, daha gergin ve öfkeli hissetme, kimi zaman şiddet içerikli eylemlerde bulunma, uykuya dalma zorlukları ya da kabuslar görme ve alt ıslatma" gibi belirtilerin görülebildiğini anlattı.
"Çocuklar, ebeveynlerinin tutumlarına göre tepki geliştirir"
Sandıkçı, çocukların bazen yaşlarından küçük davranışlar sergileyerek, koruma mekanizması geliştirdiklerini, ilk anda verilen her türlü tepkinin normal olduğunu kaydederek, "Çocuklar, özellikle küçük yaşlarda ebeveynlerinin tutumlarına göre tepki geliştirir." dedi.
Anne ve babaların da kaygı düzeylerini gözden geçirmeleri tavsiyesinde bulunan Sandıkçı, şöyle devam etti:
"Kaygılı bir ailenin çocuğunu uygun biçimde teskin edebilmesi güçtür. Özellikle ilk aşamada çocukların ihtiyacı, içlerinden geçen huzursuzluk verici duyguların annesi ve babası tarafından anlaşılması ve anlaşıldığının kendisine ifade edilmesidir. Bir kaygı belirtisi görülürse 'Deprem seni korkutmuş olabilir', 'İnsanların çoğu deprem anında korku hisseder', 'Korkunca aklımızdan kalbimizi hızlı attıran, karnımızı ağrıtan düşünceler geçebilir', 'Biliyor musun, ben de çocukken bir defasında çok korkmuştum' gibi giriş cümleleriyle çocuğun kendini ifade etmesi sağlanabilir. Bu durumda çocuk sakince dinlenmelidir. Herhangi bir tavsiyeye hemen başvurmadan hisler olduğu gibi kabul edilmelidir."
"Sorunun nasıl ele alınıp çözüldüğü çocuklar için model olacaktır"
Sandıkçı, çocukların haberlerin en karamsar kısmını alıp onu düşünmeye başlayabileceğini, bu nedenle sosyal medyaya ve felaket haberlerine sürekli maruz bırakılmaması gerektiğini anlattı.
Tuncay Sandıkçı, ailelerin çocuklarının güçlü ve zayıf yanlarını görmesi gerektiğinin altını çizerek, "Çocuklar hem güçlü hem de zayıf yanlarıyla kabul gördüklerini hissettiklerinde daha olgun bir ruhsal gelişim gösterirler. İrili ufaklı, bir ailenin başına gelebilecek bazen üzücü bazen de yıkıcı olaylarda sorunun nasıl ele alınıp çözüldüğü çocuklar için model olacaktır." diye konuştu.
Kenetlenme içinde olan ailelerde küçük sorunların uygun şekilde çözüme kavuşturulmasının çocuğun dayanıklılığını arttıracağına işaret eden Sandıkçı, cesaret, merhamet, adalet gibi erdemleri çocuklara öğreterek ve tecrübe ettirerek dayanıklılıklarını arttırmanın aile ve toplumun ödevi olduğunu söyledi.
"Ağlama, korku ve içine kapanma gibi tepkiler normal"
Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Sebile Aslı Eke ise depremler sonrasında çocuklarda duygusal ve davranışsal değişimlerin görülebileceğini belirtti.
Çocuğun yaşının gelişim düzeyinin, yakın kaybının, aile ilişkilerinin ve önceki psikiyatrik geçmişinin tepkileri belirlemede önemli rol oynadığına dikkati çeken Eke, küçük yaş gruplarında ebeveynlerden ayrılamama ve yalnız kalamama belirtilerinin sık görüldüğünü, travmatik olaylar sonrasında ağlama, korku ve içine kapanma gibi tepkilerin normal olduğunu dile getirdi.
Destekleyici bir ortam sağlandığında bu belirtilerin zamanla kendiliğinden düzeleceğini vurgulayan Eke, "Çocuklara yaşına uygun bilgiler vermek, fiziksel temasla yanlarında olduklarını hissettirmek ve günlük düzeni sürdürmek büyük önem taşıyor. Ayrıca çocukların duygularını açıkça ifade etmelerine izin verilmesi ve korkularının doğal olduğunun söylenmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Çocuklardaki travmatik etkilerin uzun vadede iz bırakıp bırakmadığının anlaşılması için ailelerin bazı belirtilere dikkat etmesi gerektiğini belirten Eke, şunları kaydetti:
"Korku, içe kapanma, uyku ve iştah problemleri, kabus görme, deprem anını gün içinde yeniden yaşantılama, duygularını kontrol etmekte zorlanma (aniden sinirlenme, öfkesini kontrol edememe, ağlama gibi), tıbbi bir nedenle açıklanamayan baş ve karın ağrısı gibi bedensel yakınmalar, dikkat problemleri, 'Yeniden deprem olacak mı?' diye endişelenme, şiddetli depresif belirtiler, umutsuzluk ve kendisine zarar verme düşünceleri gibi belirtilere dikkat edilmelidir. Bu belirtiler, ilk haftalarda azalmazsa, şiddeti artarak devam ederse, 4 haftadan uzun sürerse ve çocuğun işlevselliğini etkilemeye başlarsa mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatristine başvurmaları gerekmektedir. "
"Ergenler, depremi mantıksal olarak kavrarlar"
Klinik psikolog Ayşe Topak da bebeklik dönemindeki çocukların depremi anlamlandıramadıklarını ancak bakım veren kişinin stresini hissedebildiklerini söyledi.
Bu dönemde huzursuzluk, uyku ve beslenme sorunları, aşırı ağlama gibi belirtiler görülebileceğini aktaran Topak, "Okul öncesi dönemdeki çocuklar, hayal ile gerçeği ayırt etmekte zorlandıkları için depremi örneğin bir canavar gibi somutlaştırabilirler. Alt ıslatma, parmak emme, yalnız kalamama gibi gerileme davranışları sık görülür." dedi.
İlkokula giden çocukların olayın gerçekliğini kavrayabildiklerini ve tehlikenin farkında olduklarını belirten Topak, şöyle devam etti:
"Onların kaygı düzeyini artırabilir. Sürekli deprem hakkında konuşma isteği, dikkat, odaklanma sorunları, somatik yakınmalar olan karın ağrısı ve baş ağrısı yaşanabilir. Ergenler de depremi mantıksal olarak kavrarlar. Kaygı, gelecekle ilgili karamsarlık, öfke patlamaları ya da içe kapanma hali görülebilir. Her yaş grubu için en önemli faktör, çocuğun çevresinden aldığı destek düzeyidir. Ailenin tutumu, çocuğun duygusal regülasyonunu doğrudan etkiler."
Klinik psikolog Topak, çocukların deprem sonrasında bir süreliğine uyku düzeninin bozulması, daha çok sarılma ihtiyacı, yalnız kalmak istememek, deprem hakkında tekrar tekrar konuşmak ya da oyunlarında depremi canlandırmak gibi davranışların kısa vadede normal olabileceğini kaydetti.
"Öğretmenler, çocuklara duygularını ifade edebilecekleri yaratıcı yollar sunabilir"
Yoğun ve süreğen kabuslar, gündüz dahi sürekli korkuların olması, aşırı öfke nöbetleri, içine kapanma ve sosyal ilişkilerden çekilme, konuşmayı bırakma, iştahsızlık veya yeme bozuklukları gibi durumların dikkatle izlenmesi gerektiğine dikkati çeken Topak, "Her şey normale dönmeli' yaklaşımı yerine, çocukların yaşadığı travmanın kabul edildiği, anlatmalarına izin verildiği bir ortam gereklidir. Öğretmenler, çocuklara duygularını ifade edebilecekleri yaratıcı yollar sunabilir, resim çalışmaları, hikaye yazma, drama gibi etkinliklerle çocukların iç dünyalarına temas edilebilir." değerlendirmesini yaptı.
Öğrencilerin dikkat, motivasyon ve öğrenme becerisinin travmadan etkilenebileceğini aktaran Topak, medya okuryazarlığının da bu sürecin bir parçası olduğunu sözlerine ekledi.